Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu – E. 2009/455 K. 04.11.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : –
KARAR NO : 2009/455
KARAR TARİHİ : 04.11.2009

MAHKEMESİ : Yargıtay 4.Hukuk Dairesi (İlk Derece)
TARİHİ : 20/01/2009
NUMARASI : 2008/36-2009/34
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince ;
“Davacı dava dilekçesinde, kamuoyunda Bilim Araştırma Vakfı (BAV) davası olarak bilinen ve birçok yetkisizlik ve görevsizlik karan sonucunda en son yargılamanın yapıldığı İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/339 Esas sayılı dosyası ile devam edildiğini, davacının bu davanın sanıklarından, davalıların ise bu mahkemenin başkan ve üyeleri olduklarını, davada şikayeti olmayan kişilerin gerekçeli kararda şikayetçi gibi gösterildiklerini, şikayetten feragat eden kişilerin tehdit ile şikayetten vazgeçtikleri şeklinde tamamen asılsız bir değerlendirmede bulunulduğunu belirterek davalılann HUMK’nun 573/1 ve 3 maddelerine uyan eylemleri nedeniyle 9.000 YTL manevi tazminatın davalılardan tahsili ile hükmün MK’nun 25.maddesi uyarınca yayımlanması isteminde bulunmuştur.
Davalılardan N. G. ve N. Y.. vekilleri duruşmaya gelerek yazılı cevap dilekçesi vermeyeceklerini, davalıların yargı görevini yerine getirdiklerini, davanın koşullan oluşmadığından davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı S. Ö.. vekili ise duruşmaya mesleki mazeret nedeniyle iştirak etmemiş ve davaya yazılı cevap da vermemiştir.
Davacı vekili açılan davaların birleştirilmesini istemiş ise de davaların taraflarının aynı olmaması ve konularının farklı bulunması nedeniyle birleştirme isteği kabul edilmemiştir.
Davacı vekili 20.01.2009 tarihli dilekçe ile davacının yargılamasının yapıldığı ceza davasında maruz kaldığı hukuka aykırılıkların tamamını bildirmeleri ve bu yönde davayı ıslah etmeleri için süre istemiş ise de HUMK’nun 575.maddesine göre hakimlerin görevleri nedeniyle haklarında açılan davalar için özel bir yöntem belirlenmiş olup şikayet nedeni olan dava tutanağı ile sübut delillerinin dava dilekçesine eklenmesi zorunlu bulunduğu, buna göre dava sebebinin sonradan ıslah dilekçesi ile genişletilmesi veya değiştirilmesi mümkün bulunmadığından davacı vekilinin istemi yerinde görülmemiştir.
Davacılar tarafından ibraz edilen yargılama tutanağı örneği, mahkeme kararları ve tüm dosya içeriğindeki bilgiler itibariyle; 11.01.2000 tarihli iddianame ile 35 kişi hakkında “çıkar amaçlı örgüt kurmak, tehdit ve menfaat sağlamak ve çıkar amaçlı örgüte yardım etmek” suçlarından 4422 sayılı yasanın 1/1 , TCK’nın 192/ ilk, 313 ve 314 maddeleri gereğince yargılanmaları için İstanbul 1 nolu DGM’de dava açıldığı, hakimin reddi nedeniyle dosyanın 3 nolu DGM’ye gönderildiği, 12.09.2003 tarihinde görevsizlik kararıyla 2 nolu DGM’ye gönderildiği, görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 3 nolu DGM’nin görevli olduğuna karar verdiği, İstanbul 3 nolu DGM’nin 12.09.2003 tarihli kararla iddianame içeriğine göre atılı suçlann 765 sayılı TCK’nun 313.maddesi kapsamında kaldığından görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği, 19.01.2004 tarihinde suç yerinin Bakırköy olması nedeniyle Bakırköy 5.Ağır Ceza Mahkemesine, suç yerinin Üsküdar olması nedeniyle Üsküdar 2.Ağır Ceza Mahkemesine, 07.04.2004 tarihinde ise suç yerinin İstanbul olması nedeniyle tekrar yetkisizlik karan ile dosyanın İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, olumsuz yetki uyuşmazlığının Yargıtay 5.Ceza Dairesi tarafından İstanbul 7.Ağır Ceza Mahkemesinin yetkili olduğu şeklinde çözümlendiği, bu mahkemenin başkan ve üyelerinin 28.05.2004 tarihinde davadan çekildikleri, İstanbul 8.Ağır Ceza Mahkemesinin çekilmeyi kabul ederek dosyayı İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği, mahkemenin 24.11.2005 tarih 2004/337 Esas sayılı karar ile TCK’nun 313.maddesi gereğince davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verdiği, temyiz üzerine Yargıtay 8.Ceza Dairesinin 17.05.2007 tarihli kararıyla bir kısım sanıkların eylemlerinin 4422 sayılı yasanın 1. ve 5237 sayılı yasanın 220.maddesi kapsamında kaldığından bozduğu, İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 4422 sayılı yasa yönünden değerlendirmenin eski DGM ve yeni özel yetkili Ağır Ceza Mahkemesince yapılması gerektiğinden görevsizlik kararıyla dosyanın 5.Ceza Dairesine gönderildiği, Yargıtay 5.Ceza Dairesi tarafından önceden 2.Ağır Ceza Mahkemesinin görevli olduğuna 09.10.2007 tarihinde, karar verildiğinden bu mahkemeye geri gönderdiği, 2007/339 Esas sayılı 09.05.2008 tarihli kararla sanık Adnan Oktar’ın çıkar amaçlı örgüt kurma ve yönetme suçundan 5237 sayılı TCK’nun 220/1 maddesi uyannca, sanıklar U. Ö..ve A. U..’nun çıkar amaçlı örgütü yönetme suçundan 5237 sayılı TCK’nun 220/1 maddeleri uyarınca cezalandınlmalarına, sanıklar H. M.., H. G.., K.l I.., T. Y.., K. Y..ve A. T.. hakkındaki örgüt adına faaliyette bulunma suçundan 5237 Sayılı TCK’nun 220/7 maddesi yollaması ile 220/2 maddesine göre 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın düşmesine, sanık T. A.. hakkındaki görevsizlik kararında ismi gösterilmediğinden usulü eksikliğin giderilmesi için görevsizlik kararı veren İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine iadesine, çıkar amaçlı örgütü yönetme suçundan bozmaya karşı ifadesi alınamayan sanık M. A.. yönünden davanın tefrikine karar verildiği ve kararın temyiz edildiği henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Hakimlerin hakimlik görevini yaparken “Yargısal Faaliyetleri” nedeniyle vermiş oldukları zarar için HUMK.nun 573. maddesinde sayılan durumlarda, 573-576. maddelerindeki hükümlere göre tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmıştır. Eldeki dava HUMK.nun 573 ve izleyen maddelerine dayandırılmıştır. Böyle bir dava için hakimin kasıtla hareket etmiş olması ve verdiği kararın kanuna ve adalete aykırı bulunması gerekir. 573/1, 573/2. maddelerine göre ise açık ve kesin olan kanun hükmüne aykırı bir karar sorumluluğu doğurur. HUMK.nun 573/3 ve 4. maddeleri gereğince, yargılama tutanağında olmayan bir nedene dayanılması ya da tutanağın değiştirilmesi sorumluluğun dayanaklarıdır. Hakimin çıkar karşılığı hareketi ile görevini savsaması ise sonraki bent olan HUMK’nun 573/5. maddesinde yer almıştır. Memuriyet görevini yapmakta ihmal ve terahi gösterilmesi HUMK.nun 573/7 maddesinde düzenlenmiştir. Sayılan bu haller örnek niteliğinde olmayıp, sayılı ve sınırlı durumları ifade eder.
Anılan bu yasal düzenlemeye göre olaya bakıldığında, dayalı hakimlerin görevi savsaması, tutanaklara geçmemiş bir nedene dayanması, kasıtlı hareketle yasaya ve adalete aykırı karar ya da kesin bir yasa buyruğuna aykırı hareketlerinin bulunmadığı açıktır. Davacının iddiası HUMK.nun 573-576. maddeleri kapsamında sayılan nedenlerden değildir.
Bu iddialar ancak temyiz nedeni olarak ileri sürülebilir. Nitekim karar temyiz edilmiştir. Dosyadaki tüm kanıtlara göre davalıların yasal sınırlar dışına çıkmadan yargılama görevlerini yerine getirdikleri anlaşılmıştır. Öyleyse davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava reddedildiğine göre HUMK.nun 576. maddeleri uyarınca (davalılar istemeseler dahi) davalılar yararına manevi tazminat takdiri gerektiği sonucuna varılmıştır. Yasa koyucu hakim aleyhine dava açılmasıyla işin mahiyeti gereği karşı tarafın tazminat isteğinin bulunduğu varsayım olarak kabul etmiştir. Bu bağlamda davacıların davalılarla ilgili ithamı ve taraflarla ilgili diğer olgular gözetildiğinde HUMK.nun 576/2. maddesi uyarınca her bir davalı için 500.00 lira olmak üzere toplam 1.500.00 lira manevi tazminatın davacıdan alınmasına karar verilmesi uygun bulunmuştur.
Açıklanan nedenler ve gerekçeler gözetildiğinde aşağıdaki hükmün kurulması yönünde bir sonuca varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda yazılı bulunan gerekçelerle;
1-HUMK.nun 573. maddesindeki koşullar oluşmadığından davanın REDDİNE,
2-Aynı yasanın 576. maddesinde belirtildiği şekilde her bir dayalı yararına takdir edilen 500,00 lira olmak üzere toplam 1.500,00 lira tazminatın davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
3-HUMK.nun 576/2. maddesi gereğince takdiren 500,00 lira idari para cezasının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4- Davacı aleyhine hükmedilen tazminat miktarı için 81,00 lira nisbi ilam harcı ile davanın reddi dolayısıyla alınması gereken 15,60 lira red karar harcı olmak üzere toplam 96,60 lira harcın peşin alınan 121,50 lira harçtan mahsubu ile geri kalan 24,90 liranın istek halinde davacıya iadesine,
5-Davalılar için takdir olunan 1.250,00 lira avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına”
dair oybirliği ile verilen 20.01.2009 gün ve 2008/36-2009/34 sayılı kararın davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin hükmüne yönelik temyiz dilekçesi incelendi:
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (89.30) TL harcın temyiz edenden alınmasına, 04.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.