Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2023/84 E. 2023/72 K. 15.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/84
KARAR NO : 2023/72
KARAR TARİHİ : 15.02.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/197 E., 2022/245 K.
vekili Avukat …
DAVALILAR : 1-Türk Patent ve Marka Kurumu
vekili Avukat …

DAVA TARİHİ : 13.02.2015
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.03.2018 tarihli ve 2016/9101
Esas, 2018/1730 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı Türk Marka ve Patent Kurumu tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı Türk Marka ve Patent Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu 2012/99291 başvuru numaralı “Dardanel BiliSİM+şekil” ibareli marka başvurusuna müvekkiline ait 2011/91897; 96/017338 ve özel/01476 sayılı “DARDANEL” ibareli markayla karıştırılma ihtimali, eskiye dayalı kullanım, tanınmışlık ve kötüniyet gerekçesiyle Markalar Dairesine itiraz ettiklerini, itirazın reddedildiğini, bu karara da yaptıkları itirazın da dava konusu 2014-M-15704 sayılı YİDK kararıyla reddedildiğini, müvekkilinin markasının tanınmış bir marka olduğunu, 1984’den beri varlığını sürdürdüğünü, müvekkilinin çok sayıda markasının bulunduğunu ve bu markaların tanınmış marka siciline de kayıtlı olduğunu, davalı marka başvurusu ile müvekkiline ait markanın ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, davalı şirketin Çanakkale’de faaliyette bulunduğunu, müvekkili şirketin bilişim işine girdiğinin sanıldığını, davalı şirketin müvekkili markasının tanınmışlığından haksız yararlanacağını ileri sürerek dava konusu YİDK kararının iptaline ve markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı
5. 1. Davalı Türk Marka ve Patent Kurumu vekili cevap dilekçesinde; kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, markalar arasında karıştırılmaya neden olacak düzeyde benzerliğin bulunmadığını, 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesi koşullarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
5.2. Davalı şirket; usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı
6. Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 18.04.2016 tarihli ve 2015/15 Esas, 2016/104 Karar sayılı kararı ile; davacı şirket adına tescilli “DARDANEL” esas unsurlu marka ile davalının “Dardanel BiliSİM+şekil” ibareli başvurusunun görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik olmakla birlikte tescil kapsamlarının farklılık göstermesi nedeniyle iltibasa yol açmayacağı, ancak davacının “DARDANEL” markasının tanınmış marka olduğu, tanınmış markanın aynı yerde farklı sınıfta da olsa yine “DARDANEL” esas unsurlu marka başvurusuna konu edilmesi ile davacının tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, onun markasının itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği gerekçesiyle davanın kabulüne TPE-YİDK kararının iptaline, dava konusu marka tescil edilmediğinden hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Türk Marka ve Patent Kurumu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.03.2018 tarihli ve 2016/9101 Esas, 2018/1730 Karar sayılı kararı ile; “…Dava, TPE YİDK kararının iptali ile davalı şirket tarafından tescili istenen “Dardanel BiliŞİM” ibareli marka başvurusunun hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Mahkemece, taraf markalarının tescil kapsamları farklı olmakla birlikte, davacı markasının tanınmış marka olduğundan bahisle 556 sayılı KHK’nin 8/4 madde hükmü uyarınca, haksız yararlanma, ayırt ediciliğinin zedelenmesi ve itibarına zarar vermesi olasılığının mevcut olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile TPE YİDK’in 2014-M-15704 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalıya ait “Dardanel Bilişim” markasının farklı sınıflardaki kullanımının davacının tanınmış markasından haksız yararlanma sayılıp sayılamayacağı, markanın itibarını zedeleyip zedelemeyeceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurup doğurmayacağına ilişkindir. Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlamaktan kast edilen; tanınmış markanın tüketiciler nezdinde sahip olduğu olumlu imajın hukuka aykırı bir şekilde diğer markaya aktarılmasıdır. Bu yolla tanınmış markanın reklâm değeri ve şöhreti imaj transferi yoluyla sömürülmekte, tescilli markanın itibarından dolayı haksız avantaj elde edilmektedir (556 sayılı KHK madde 9/1-c). Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi hali ise, doktrinde lekeleme olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda, marka itibarı zarar görecek şekilde küçültücü, imaj zedeleyici bir mal veya hizmet için kullanılmaktadır Ayrıca 556 sayılı KHK 8/4 maddesinde sayılan tanınmış markadan haksız yararlanma halleri, her somut olayın özelliklerine, markanın ne kadar tanınmış olduğuna, tanınmış markanın ayırt edicilik derecesinin ne derecede yüksek olduğuna, her iki tarafa ait markanın birebir aynı olup olmamasına, farklı sınıftaki mal veya hizmetin tanınmış markanın asıl olarak kullanıldığı sektör veya sektörlerden mal ve/veya hizmetlerden ne derece uzak ya da yakın, ne derece farklı olduğuna göre değerlendirilmelidir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa gelince; davacının “DARDANEL+şekil” ibareli markaları gıda ürünleri üzerinde kullanımı sonucu tanınmış marka seviyesine ulaşmıştır. Dava konusu TPE YİDK kararı ile davalının dava konusu “Dardanel Bilişim” ibareli marka başvurusunun 11. 35. (bu sınıftaki malların toptan ve perakendecilik hizmetleri bakımından başvuruda davacı markalarının kapsadığı ürünler dışında kalan mallar sayılmak suretiyle belirleme yapılmıştır) ve 42. sınıflar bakımından tescil işlemlerine devamına karar verilmiştir. Bu sınıflandırma itibariyle, davacıya ait tanınmış “DARDANEL” markası 1.29.30.32.33. ve 35. sınıf mal ve hizmetlere ilişkin olmasına karşın, dava konusu “Dardanel Bilişim” marka başvurusunun üzerinde kullanılacağı ürünler elektrikli yahut elektriksiz çalışan çeşitli makine ve cihazlar ile mühendislik, bilgisayar ve tasarım hizmetleri ile davacının ticari faaliyeti dışında kalan bir kısım malların toptan ve perakende satışı hizmetlerine ilişkindir. Yukarıda belirtilen mal ve hizmetlerin dâhil oldukları farklı sektörler de nazara alındığında, 556 sayılı KHK 8/4. maddesinde sayılan hallerin birisinin ya da tümünün varlığı için, tanınmış markanın aynısı ya da benzerinin farklı grup mal ve hizmetler üzerinde kullanılması nedeniyle söz konusu mal veya hizmetlerin ortalama tüketicilerin bu marka ile tanımış marka arasında bir bağlantı kurması ve bu bağlantının yaratacağı olumlu izlenim ve çağrışımla da satın alma tercihlerine yön verilmesi suretiyle tanınmış markadan haksız yararlanma sonucuna yol açılması gereklidir. Bu ilkeler HGK’nin 02.04.2014 tarih 656/427 kararında da açıklanmıştır.
Bu durumda, 556 sayılı KHK’nin 8/4. maddesinde tescil engeli olarak düzenlenmiş bulunan koşulların somut olayda bulunup bulunmadığının yukarıda yapılan açıklama ve ilkeler esas alınarak değerlendirilmesi gerekirken, dosya kapsamında bulunan ve 556 sayılı KHK’nin 8/4. maddesi koşullarının gereği gibi değerlendirilmediği yetersiz ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçeleriyle hüküm bozulmuştur.
Birinci Direnme Kararı
9. Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 12.12.2018 tarihli ve 2018/247 Esas, 2018/459 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
Birinci Direnme Kararının Temyizi
10. Direnme kararı süresi içinde davalı Türk Marka ve Patent Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
11. Hukuk Genel Kurulunun 25.01.2022 tarihli ve 2021/11-976 Esas, 2022/39 Karar sayılı kararı ile; “…direnme kararına esas gerekçeli kararın hüküm kısmı usulüne uygun olmasına rağmen, direnmeye esas kısa kararda yukarıda açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış, kısa kararda önceki karara atıf yapılarak sadece; “1-Mahkememizin 18/04/2016 tarih 2015/15 Esas – 2016/104 Karar sayılı önceki kararda AYNEN DİRENİLMESİNE” denilmekle yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmamıştır,… 9. Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.
10. O hâlde mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği, açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır,…” gerekçesiyle direnme kararı usulden bozulmuştur.
İkinci Direnme Kararı
12. Ankara 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 26.09.2022 tarihli ve 2022/197 Esas, 2022/245 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, dava konusu 2012/99291 sayılı marka yargılama aşamasında tescil edildiğinden hükümsüzlüğüne, sicilden terkin edilmesine ve karar kesinleştiğinde davalı Kuruma müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.
İkinci Direnme Kararının Temyizi
13. Direnme kararı süresi içinde davalı Türk Marka ve Patent Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece düzenlenen bilirkişi esas ve ek raporlarının 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (556 sayılı KHK) 8/4 üncü maddesinin değerlendirilmesi bakımından yeterli ve denetime elverişli raporlar olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre mahkemece bu hususta yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
16. Hemen belirtmek gerekir ki, tescilli bir markanın, ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir. Ancak somut olayda uyuşmazlığın çözümü için başvuru ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK’nın uygulanması gerekmektedir.
17. Bilindiği üzere, Türk hukukunda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 7 nci maddesinde bir marka tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu (Kurum) tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Kurum ve mahkeme tarafından “resen” dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’i değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nın 34 üncü maddesi gereği herkes Kurum’un bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nın 35 inci maddesi çerçevesinde “itiraz” konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nın 53 üncü maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece resen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan, Hakan/Kılıç, …: Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara 2004, s. 79).
18. 556 sayılı KHK’nın 8 inci maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından resen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nın 35 inci maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından “itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 47 ilâ 53 üncü maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.
19. 556 sayılı KHK’nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenlemeye göre tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimâlinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir. Ancak burada farklı mal ve hizmetlerde tescilli ancak benzer ibareler içeren markalar bakımından 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesinin hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir.
20. 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesinde, marka sahiplerinin, ibareleri benzer olmasına rağmen farklı mal veya hizmetleri kapsayan diğer markaların tescilini engelleyemeyeceği kuralının istisnası düzenlenmiş olup anılan madde; “Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir” hükmünü içermektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere 556 sayılı KHK “toplumsal tanınmışlık” düzeyine ulaşmış markaların, farklı mal ve hizmetler için tesciline bazı durumlarda izin vermemekte, böyle bir marka sahibine de itiraz, tescili hâlinde ise hükümsüzlüğünü talep hakkı tanımaktadır. Zira toplumda tanınmış niteliği haiz bir markanın farklı mal veya hizmetlerde kullanımı hâlinde, o markanın tüketicileri çoğu zaman tanınmış marka sahibinin faaliyet alanını genişlettiğine inanarak mal veya hizmet tercihlerini değiştirebilirler. Böyle bir durumda tanınmış marka ile işletme arasındaki bağ, marka hakkı sahibinin arzusu dışında zayıflayarak markanın itibarı zedelenmeye başlar.
21. Bu itibarla tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle böyle bir markanın başka bir mal veya hizmet için tescili, onu tescil ettirecek kişiye haksız yarar sağlayacak (haksız yararlanma, şöhreti sömürme), markanın itibarına zarar verecek ya da ayırt edici karakterini zedeleyecek sonuçlar doğuracak ise, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine tescil talebi Kurum tarafından ret edilecektir. Şöhreti sömürme, itibar yitirilmesi ve markanın itibarının sulandırılması aynı zamanda bir tecavüz eylemidir ve tanınmış marka sahibi bu tür kullanımları da engelleme hakkına sahiptir [(556 sayılı KHK m. 9/1-c, 61/1-a) (Tekinalp, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, … 2012, s. 426)].
22. Hangi markaların tanınmış, hangilerinin toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş olduğunu tespit için 1999 yılında “WIPO (World Intellectual Property Organization-Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı) Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirilmiş ve bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bu kriterler, bağlayıcı olmamakla birlikte uygulama ve öğretide de kabul görmektedir. Buna göre, bir markanın tanınmışlığı belirlenirken aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulur. Bir markanın tanınmışlık niteliğinin tespiti için yapılacak incelemede; “toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi”, “markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu”, “marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu”, “markanın tesciller veya tecil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü”, “markanın resmî makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları”, “markanın ekonomik değeri” şeklinde sıralanan ölçütler nazara alınarak somut olayın niteliğine uygun düştüğü ölçüde ve sunulan delillerden hareketle bir karara varılacaktır. Yapılacak olan bu incelemede ise gerekli görüldüğü takdirde, teknik hususlardaki belirlemelerin yapılabilmesi için bilirkişi incelemesine de başvurulabilecektir. Öte yandan WIPO Kriterlerine göre, bir markanın toplumda tanınmışlık düzeyine erişmesinde dikkate alınacak “toplum”dan kasıt, her somut olayın özelliklerine bağlı olarak değişmekle birlikte, markanın kapsadığı mal veya hizmet tipinin mevcut ve müstakbel müşterileridir (Karan/Kılıç, s. 202).
23. Ayrıca belirtilmelidir ki; 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesindeki hâllerin varlığı için, tanınmış markanın aynısı ya da benzerinin farklı grup mal ve hizmetler üzerinde kullanılması nedeniyle söz konusu mal veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin bu marka ile tanınmış marka arasında bir bağlantı kurması ve bu bağlantının yaratacağı olumlu izlenim ve çağrışımla satın alma tercihlerine yön verilmesi suretiyle tanınmış markadan haksız yararlanma sonucuna yol açılması gereklidir. Dolayısıyla burada bahsi geçen bağlantı ya da ilişkilendirme ile 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinde düzenlenen karıştırılma ihtimâli (iltibas) birbirinden farklı kavramlardır.
24. Öte yandan, tescil edilen yahut tescil başvurusu yapılan bir markanın, farklı sınıflarda tescilli tanınmış bir marka ile benzer ibareye sahip olması, salt ibarelerin benzerliği nedeniyle 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesi kapsamında nispi ret nedeni olamayacağı gibi hükümsüzlük nedeni de oluşturmaz. Başka bir anlatımla 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesinin ikinci cümlesinde düzenlenen koşullar nedeniyle hükümsüzlüğün gerçekleşmesi için, farklı mal veya hizmetler için yapılan benzer ibareli marka tescilinden dolayı tanınmış markanın toplumda ulaşmış olduğu tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlama, markanın itibarına zarar verme ya da markanın ayırt edici karakterinin zedeleme ihtimâllerinin ortaya konulması gerekir. Hemen belirtilmedir ki, bahsi geçen şartların hepsinin aynı anda gerçekleşmesi zorunlu değildir. Bu hâllerin herhangi birisinin somut olayda bulunması, 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesi anlamında nispi ret ve hükümsüzlük nedeninin varlığı için yeterlidir.
25. Bu hâllerden tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlamaktan kast edilen; tanınmış markanın tüketiciler nezdinde sahip olduğu olumlu imajın hukuka aykırı bir şekilde diğer markaya aktarılmasıdır. Bu yolla tanınmış markanın reklâm değeri ve şöhreti sömürülmekte, tescilli markanın itibarından dolayı haksız avantaj elde edilmektedir (556 sayılı KHK m. 9/1-c). Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi hâli ise, doktrinde “lekeleme (tarnishment)” olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda, marka itibarı zarar görecek şekilde küçültücü, imaj zedeleyici bir mal veya hizmet için kullanılmaktadır (Çolak, Uğur: Türk Marka Hukuku, … 2015, s. 311).
26. Ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde sayılan tanınmış markadan haksız yararlanma hâlleri, her somut olayın özelliklerine, markanın ne kadar tanınmış olduğuna, tanınmış markanın ayırt edicilik derecesinin ne derecede yüksek olduğuna, her iki tarafa ait markanın birebir aynı olup olmamasına, farklı sınıftaki mal veya hizmetin tanınmış markanın asıl olarak kullanıldığı sektör veya sektörlerden mal ve/veya hizmetlerden ne derece uzak ya da yakın, ne derece farklı olduğuna göre değerlendirilmelidir (Çolak, s. 314). Bu anlamda, marka hükümsüzlüğüne ilişkin olarak 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesi kapsamında yapılacak değerlendirmelerde, karşılaştırılan markaların kapsamlarındaki mal veya hizmetler bakımından maddede sayılan şartların mevcudiyetinin detaylı bir şekilde tartışılarak yine aynı maddede işaret edilen şartların hangi mal veya hizmetlerde mevcut olduğunun somut bir biçimde belirlenmesi gerekir. Nitekim, bu ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2012 tarihli ve 2021/11-289 Esas, 2022/1780 Karar sayılı kararında da belirtilmiştir.
27. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirket tarafından 28.11.2012 tarihinde “Dardanel BiliSİM+şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle TÜRKPATENT’e başvuruda bulunulduğu, başvurunun ilan edilmesi üzerine davacı tarafından “DARDANEL+şekil” asıl unsurlu markaları dayanak gösterilerek marka başvurusuna benzerlik, eskiye dayalı kullanım ve tanınmışlık iddiasına dayalı olarak itiraz edildiği, itirazın nihai olarak YİDK tarafından reddedildiği, başvurunun kabul edilen mal ve hizmet sınıfları yönünden ise 31.10.2018 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.
28. Davacının “DARDANEL+şekil” ibareli markaları gıda ürünleri üzerinde kullanımı sonucu tanınmış marka seviyesine ulaşmıştır. Dava konusu TPE-YİDK kararı ile davalının dava konusu “Dardanel BiliSİM+şekil” ibareli marka başvurusunun 11 inci, 35 inci (bu sınıftaki malların toptan ve perakendecilik hizmetleri bakımından başvuruda davacı markalarının kapsadığı ürünler dışında kalan mallar sayılmak suretiyle belirleme yapılmıştır) ve 42 nci sınıflar bakımından tescil işlemlerine devamına karar verilmiştir. Bu sınıflandırma itibariyle, davacıya ait tanınmış “DARDANEL+şekil” markaları 01, 29, 30, 32, 33 üncü ve 35 inci sınıf mal ve hizmetlere ilişkin olmasına karşın, dava konusu “Dardanel BiliSİM+şekil” markası üzerinde kullanılacağı ürünler elektrikli yahut elektriksiz çalışan çeşitli makine ve cihazlar ile mühendislik, bilgisayar ve tasarım hizmetleri ile davacının ticari faaliyeti dışında kalan bir kısım malların toptan ve perakende satışı hizmetlerine ilişkindir. Belirtilen bu mal ve hizmetlerin dâhil oldukları farklı sektörler de nazara alındığında, 556 sayılı KHK 8/4 üncü maddesinde sayılan hâllerin birisinin ya da tümünün varlığı için, tanınmış markanın aynısı ya da benzerinin farklı grup mal ve hizmetler üzerinde kullanılması nedeniyle söz konusu mal veya hizmetlerin ortalama tüketicilerin bu marka ile tanımış marka arasında bir bağlantı kurması ve bu bağlantının yaratacağı olumlu izlenim ve çağrışımla da satın alma tercihlerine yön verilmesi suretiyle tanınmış markadan haksız yararlanma sonucuna yol açılması gereklidir. Nitekim, bu ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2014 tarihli ve 2013/656 Esas, 2014/427 Karar sayılı kararında da belirtilmiştir.
29. Bu hâlde, mahkemece 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesinde tescil engeli olarak düzenlenmiş bulunan koşulların somut olayda bulunup bulunmadığının yapılan açıklama ve ilkeler esas alınarak değerlendirilmesi gerekirken, dosya kapsamında düzenlenen ve 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesi koşullarının gereği gibi değerlendirilmediği eksik ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
30. Bu itibarla, 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesinde tescil engeli olarak düzenlenmiş bulunan koşulların somut olayda bulunup bulunmadığının yeterince araştırılmaması nedeniyle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
31. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca tebliğden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.