Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2023/82 E. 2023/764 K. 12.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/82
KARAR NO : 2023/764
KARAR TARİHİ : 12.07.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
KARAR : Karar verilmesine yer olmadığına

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Kararın davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin uzun zamandan beri kendi nam ve hesabına kendisine ait taşınmazlarda tarımla uğraştığını, 01.01.1993 tarihinde … Ziraat Odasına yapılan kaydının 12.01.2012 tarihinde sona erdiğini, uzun yıllardan beri Tekel Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğüne ve özel şirketlere tütün sattığını, davalı Kurumun prim kesintisi yaparak tahsil etmesine rağmen müvekkilini sigortalı göstermediğini ileri sürerek 01.08.1995-31.12.2004 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile sigortalı olarak tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı … (SGK/Kurum) vekili; davacının 02.08.2007 tarihli işe giriş bildirgesine istinaden 01.09.2007 tarihinde tescilinin yapıldığını, 12.01.2012 tarihinde Ziraat Odası kaydının silinmesi ile sigortalılığının sona erdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 26.03.2018 tarihli ve 2015/924 Esas, 2018/178 Karar sayılı kararı ile; davacı vekilinin 26.03.2018 tarihli duruşmada Kurum tarafından davacının tescilinin yapıldığını, bu nedenle davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği, tüm dosya kapsamına göre de davacının tescili yapılmış olduğundan davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 30.11.2018 tarihli ve 2018/1160 Esas, 2018/1866 Karar sayılı kararı ile; davacının 06.06.2017 tarihli dilekçesi ile bildirdiği 20.04.2005 tarihli kesintiye istinaden 01.05.2005 tarihinde tescilinin yapıldığı, istem davalı Kurum tarafından tam karşılanmamış ise de ilk derece mahkemesinin davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararının davacı tarafından istinaf edilmediği, dava tarihinden sonra yapılan müracaata göre Kurum tarafından yapılan işlemle dava konusuz kaldığından istinaf edenin sıfatına göre yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve Kurum lehine vekâlet ücreti takdiri gerektiği gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilebilmesi için, uyuşmazlık konusu çekişmenin ortadan kalkması, başka bir anlatımla; her iki tarafında davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmamış olması gerekir.
Belirtilen açıklama ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacının 01.08.1995-31.12.2004 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalı olduğunun tespiti için işbu davayı açtığı, yargılama safhasında 01.05.2005 tarihinden itibaren tescilinin yapıldığı, davacı vekilinin, davanın konusuz kaldığı şeklindeki beyanı üzerine yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmış ise de, söz konusu tespitler nazarında davanın konusuz kalmadığı belirgin olduğundan, ihtilaf konusu dönem yönünden, davalı Kurumdan bilgi istenilerek konusuz kalma araştırılmalı, sonucun olumsuz olması halinde, davanın esası hakkında irdeleme yapılıp elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair kararı bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı vekilinin 26.03.2018 tarihli duruşmada davanın konusuz kaldığı yönündeki beyanı üzerine davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmadığından bu kararın davacı yönünden kesinleştiği, davanın konusuz kalması koşulları oluşmadığı belirtilerek davalı Kurum vekilinin yargılama gideri ve vekâlet ücretine ilişkin istinaf itirazı kapsamında yapılan inceleme sonucunda davanın açılmasına sebebiyet veren taraf tespit edilip yargılama giderlerinden sorumluluk konusunda karar verildiği, 21.12.2015 tarihinde açılan davada 29.03.2017 tarihli ara karar ile tescil başvurusunda bulunması için verilen sürede yaptığı başvuru üzerine tescili gerçekleşen davacının dava öncesi başvuru şartını yerine getirmediği için dava açılmasına sebebiyet verdiği, tarafların davayı takip ve verilen hükümle yetinme konusundaki iradelerini yok sayan ve kanun yolu başvurusuna konu edilmediği için kesinleşerek usuli kazanılmış hak oluşturan konularda yeniden yargılama yapılması gereğini öngören bozma ilâmına uyulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, davadan önce Kuruma müracaat edilmesine rağmen Kurum tarafından işlem yapılmadığından dava açma zorunluluğunun doğduğunu, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu dikkate alındığında yargılama gideri ve vekâlet ücretinden davalı Kurumun sorumlu olması gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesince yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden İlk Derece Mahkemesinden farklı karar verildiğinden usuli kazanılmış hak oluşmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının talebi ile davanın konusuz kaldığına karar verilen ve davacı tarafından istinaf edilmeyen Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemli eldeki davada, ihtilaf konusu dönem yönünden davanın konusuz kalıp kalmadığı araştırılarak konusuz kalmadığının anlaşılması hâlinde davanın esası hakkında irdeleme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7 nci maddesi.

2. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (2926 sayılı Kanun) 2, 3, 5, 7 ve 9 uncu maddeleri.

3.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 343 ilâ 355 inci maddeleri.

2. Değerlendirme
1.Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durmak gerekir.

2. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7 nci maddesi uyarınca davanın yasal dayanağını oluşturan ve 17.10.1983 tarihinde kabul edilip 20.10.1983 tarihli ve 18197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2926 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin ilk hâlinde bu Kanun’a göre sigortalı sayılacak kimseler belirtilmiş, sözü edilen 2 nci madde 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun’un 48 inci maddesi ile değişikliğe uğramış olup maddenin birinci fıkrası, “Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

3. Öte yandan 2926 sayılı Kanun’un “Tanımlar” kenar başlıklı 3 üncü maddesinin (b) bendinde tarımsal faaliyette bulunanlar tanımlanmıştır. Bu itibarla 2926 sayılı Kanun’un 2 ve 3 üncü maddeleri kapsamında kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan Kanun’da öngörülen belli bir yaşı dolduran kadın ve erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde olup sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz (2926 sayılı Kanun m.5).

4. Sigortalı sayılanlar 2926 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Ayrıca aynı Kanun’un 9 uncu maddesinde bu Kanun’a göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işleminin Kurumca resen yapılacağı hükme bağlanmış olup 5 inci maddeye göre de bu sigortalıların hak ve yükümlülükleri kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.

5. Bu noktada kamu düzeni kavramına açıklık getirilmesinde yarar bulunmaktadır. Kamu düzeni, toplumun temel yapısını ve bireylerin güvenlik, huzur ve sağlık içinde yaşamaları için kamusal yararları koruyan, devletin güvenliğini, düzenini ve bireyler arasındaki ilişkilerde hukuku sağlamaya yarayan kurallar bütününün oluşturduğu hukuk düzenidir (Türk Hukuk Lügatı, Ankara, 2021 Baskı, Cilt-I, s.636).

6. Sosyal güvenlik hakkı 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 60 ıncı maddesinde düzenlenmiş olup temel haklar arasında sayılmıştır. Bu nedenle bu hak kamu düzenine ilişkin olduğundan sosyal güvenlik hakkını konu edinen davalarda kendiliğinden araştırma ilkesi uygulanır. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalar daha çok tarafların dava konusu üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri davalardır. Taraflar arasında çekişmeli olmayan vakıaları da hâkim kendiliğinden inceleme konusu yapar. Bundan başka hâkim tarafların ileri sürmedikleri vakıaları da kendiliğinden araştırıp kararını bu vakıalara dayandırabilir ve davanın ispatı için bütün delillere kendiliğinden başvurabilir. Bu bağlamda hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 07.11.2019 tarihli ve 2016/10-920 Esas, 2019/1143 Karar).

7. Bu aşamada istinaf incelemesine değinmekte yarar bulunmaktadır.

8. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş ve Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun ile kabul edilen istinaf yargısı, 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete başlayan Bölge Adliye Mahkemeleri ile birlikte hukuk sistemimize dâhil edilerek olağan kanun yolları istinaf ve temyiz kanun yolları olarak kabul edilmiştir. Olağanüstü kanun yolları ise yargılamanın yenilenmesi ve kanun yararına temyiz olarak düzenlenmiş olup karar düzeltme ise hukuk sistemimizden çıkarılmıştır.

9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince istinaf başvurusu dilekçe ile yapılmakta olup dilekçede hangi unsurların bulunması gerektiği Kanun’un 342 nci maddesinde düzenlenmiştir. İstinaf dilekçesinde başvuranın kimliği, imzası, başvurulan kararın belli olduğu kayıtların yer alması durumunda 342 inci maddede belirtilen diğer hususlar bulunmasa bile bu dilekçe reddedilmeyip 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılmalıdır.

10. İstinafta temyiz yolundan farklı olarak ilk derece mahkemesi kararının denetlenmesi yanında aynı zamanda gerektiğinde yeni bir yargılama yapılması ve hüküm mahkemesi gibi karar verilmesi söz konusudur. İstinafın kapsamını 6100 sayılı Kanunu’un 355 inci maddesi belirlemiş olup bu madde hükmü dikkate alındığında kamu düzenine aykırılık hâlleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak inceleme yapılır.

11. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğu tespit edildiğinde bölge adliye mahkemesince yeniden yargılama yapılarak esas hakkında karar verilmektedir. Mahkemenin esas hakkındaki kararında tarafların iradeleri ve tasarrufları belirleyici olmaktadır. İstinafın da öncelikli amacı somut olay adaletini gerçekleştirmek olduğundan tarafların iradesi ve tasarrufuna üstünlük tanınması da bu amacın doğal sonucudur. Resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda istinaf mahkemesi taraflarca ileri sürülen sebeplerle bağlı değilse de taraflarca hazırlanma ilkesini uygulandığı davalarda istinaf sebepleri ile bağlıdır. Bunun yanında istinaf sebepleri karşı tarafın muvafakati olmadıkça değiştirilemez ve genişletilemez. Ancak bu yolla dahi yani karşı tarafın muvafakati ile dahi ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar ileri sürülemeyeceği gibi yeni delillere dayanılamaz ve karşı dava açılamaz (YHGK, 25.03.2021 tarihli ve 2020/9-6 Esas, 2021/342 Karar).
12. Bu noktada davanın konusuz kalması konusuna değinilmelidir.

13. Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir olay nedeniyle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek bulunmuyor ise burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda mahkemenin yargılamaya devam etmesine gerek yoktur. Bu durumda mahkemenin bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerekir.

14. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun veya Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle dava konusuz kalabilir.  

15. Bununla birlikte, bir davada davacının talebi asıl talep ve yardımcı talepler olmak üzere iki bölümden oluşabilir. Bundan başka objektif dava birleşmelerinde birden fazla asıl talep vardır. Bu taleplerden yalnız birinin ya da birkaçının veya asıl talebin bir bölümünün konusuz kalması hâlinde diğer talepler hakkında yargılamaya devam olunup karar verilmesi gerekir.  

16. Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 28.11.1956 tarihli ve 1956/15 Esas, 1956/15 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere her dava açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması, başka bir deyişle tarafların davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararlarının kalmaması hâlinde bu olayın hükümde göz önüne alınması ve böyle bir hâlde mahkemenin davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.

17. Somut olayda 01.08.1995-31.12.2004 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalığının tespiti istemi ile eldeki davanın açıldığı, Kurumun 29.11.2017 tarihli cevabi yazısına göre yargılama sürecinde 20.04.2005 tarihli kesintisine istinaden davacının 01.05.2005 tarihinde tescilinin yapıldığı, davacı vekilinin 26.03.2018 tarihli duruşmada “Kurum tarafından tescil işlemi yapılmıştır. Davamızın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesini talep ederiz.” beyanı üzerine İlk Derece Mahkemesince davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunmadığı, davalı Kurum vekilinin ise yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden kararı istinaf ettiği, Bölge Adliye Mahkemesince davanın konusuz kalmadığı ancak davacının istinaf başvurusunun bulunmadığı belirtilerek davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusu kapsamında yapılan inceleme sonucu davanın açılmasına davacının sebebiyet verdiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden düzeltildiği ve yine davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, bu kararı davacı vekilinin hem davanın konusuz kalmadığı hem de yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden temyiz ettiği anlaşılmıştır.

18. Hemen belirtilmelidir ki, kural olarak taraflar arasındaki uyuşmazlığın bir daha dava konusu olmayacak şekilde nihai bir karar ile sonuçlandırılması gerekmekte olup kamu düzenine ilişkin olan bu husus ve bu kapsamda davanın konusuz kalıp kalmadığı Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Kanun’un 355 inci maddesi uyarınca resen incelenmelidir. Kaldı ki eldeki davanın Anayasal temel haklar arasında yer alan vazgeçilmez ve devredilemez sosyal güvenlik hakkına ilişkin ve kendiliğinden araştırma ilkesine tâbi olduğu kuşkusuzdur.

19. Yukarıda yapılan açıklamalara göre davacının talebinin 01.08.1995-31.12.2004 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkin olduğu, yargılama devam ederken davacının 06.06.2017 tarihli dilekçe ile sunduğu prim kesintisine istinaden davalı Kurumca 01.05.2005 tarihinden itibaren sigortalılık tescilinin yapıldığı, ancak davaya konu edilen talep dönemine ilişkin Kurum tarafından tescil işlemi yapılmadığı gözetildiğinde davanın konusuz kalmadığı belirgin olup ihtilaf konusu dönem yönünden davalı Kurumdan bilgi istenilerek konusuz kalma araştırılmalı, sonucun olumsuz olması hâlinde davanın esası hakkında irdeleme yapılıp elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.

20. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında İlk Derece Mahkemesince davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin verilen kararın davacı vekilince istinaf edilmediğinden davacı yönünden kesinleştiği, ayrıca tarafların konusuz kalma hususuna yönelik istinaf ve temyiz itirazlarının bulunmadığı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüşse de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

21. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.07.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.