Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2023/495 E. 2023/698 K. 21.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/495
KARAR NO : 2023/698
KARAR TARİHİ : 21.06.2023

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2022/654 E., 2022/1498 K.
KARAR : Davanın usulden reddine

1.Taraflar arasında birleştirilerek görülen itirazın iptali ve tazminat davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Alanya Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın usulden reddine ilişkin karar asıl ve birleşen 2013/682 Esas sayılı davada davalı-birleşen 2014/533 Esas sayılı davada davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleşen 2013/682 Esas sayılı davada davalı-birleşen 2014/533 Esas sayılı davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Asıl davada davacı vekili; taraflar arasında 21.05.2010 tarihinde inşaat kontrol sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile müvekkilinin Bilos Emlak İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından Alanya İlçesi, Avsallar Beldesi, 352 ada 5 nolu parselde yapılacak olan toplam elli altı adet dairenin projeye uygun olarak yapılıp yapılmadığını davalı adına kontrol edeceğinin, davalının da bu hizmet karşılığında davacıya toplam 100.000 Euro ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin sözleşme kapsamında tüm şartlara uyarak daireler anahtar teslim hâline gelene kadar tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini, ancak davalının 01.05.2011 tarihinde ödemesi gereken 10.000 Euro’yu ödemediğini, bu alacağın tahsili için Alanya 2. İcra Müdürlüğünün 2013/4768 Esas sayılı dosyasında davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
5. Birleşen Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/682 Esas sayılı davasında davacı vekili; asıl dava dilekçesini aynen tekrarlayarak 21.05.2010 tarihli sözleşmeye göre davalının 01.05.2011 tarihinde ödemesi gereken 10.000 Euro’yu ödemediğinden, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı ödemekle yükümlü olduğunu, anılan bedelin Alanya 2. İcra Müdürlüğünün 2013/6924 Esas sayılı dosyasında takibe konulduğunu, ancak davalının haksız şekilde takibe itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
6. Birleşen Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/533 Esas sayılı davasında davacı vekili; taraflar arasında imzalanan 21.05.2010 tarihli sözleşmeye göre davalının müvekkilini temsilen inşaatın sözleşmeye ve projesine uygun yapılmasını denetlemekle yükümlü olduğunu, ancak bu edimini ifa etmediğini, kaçak şekilde devam ettirilerek bitme aşamasına getirilen inşaat nedeniyle idari para cezası ödemek zorunda kaldığını ve zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmeye aykırılık nedeniyle uğradığı zararın tespitini ve 145.000,00 TL (50.000Euro) cezai şart ile 55.000,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 200.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
7. Asıl davada ve birleşen Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/682 Esas sayılı davasında davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının sözleşme ile taahhüt ettiği edimlerini yerine getirmediğini ve denetim işinin gereğini yapmayarak müvekkilini zarara uğrattığını belirterek davanın reddini ve davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini savunmuştur.
8. Birleşen Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/533 Esas sayılı davasında davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan 21.05.2010 tarihli inşaat kontrol sözleşmesinin 1 inci maddesinde resmî kurumlardan doğan mesuliyetin kontrolörün sorumluluğunda olmayacağının kararlaştırıldığını, bu anlamda davacının herhangi bir zararı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
9. Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 26.01.2016 tarihli ve 2013/489 Esas, 2016/52 Karar sayılı kararı ile; asıl davanın kabulüne, itirazın iptali ile taleple bağlı kalınarak takibin 22.429,00 TL asıl alacak ve 4.440,94 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 26.869,94 TL üzerinden takip talebindeki koşullarla devamına, asıl alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen 2013/682 Esas sayılı davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptaline, taleple bağlı kalınarak takibin 112.145,00 TL asıl alacak ve 24.492,52 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 136.637,52 TL üzerinden takip talebindeki koşullarla devamına, asıl alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen 2014/533 Esas sayılı davada cezai şart ve tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/682 Esas sayılı davasında davalı-birleşen Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/533 Esas sayılı davasında davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 15.12.2020 tarihli ve 2018/866 Esas, 2020/4307 Karar sayılı kararı ile;
“…1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen 2012/682 E. sayılı davalarda davalı – birleşen 2014/533 E. sayılı davada davacı vekilinin, asıl ve birleşen 2014/533 E. sayılı davalarda verilen hükümlere yönelik tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Birleşen Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/682 E. sayılı davasında verilen hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Birleşen 2013/682 E. sayılı dava, cezai şart bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 158/1 maddesinde “Akdin icra edilmemesi veya natamam olarak icrası halinde tediye edilmek üzere cezai şart kabul edilmiş ise, hilafına mukavele olmadıkça, alacaklı ancak ya akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebilir.” düzenlemesine, dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/1. maddesinde ise “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan düzenlemelerde yer alan ceza türü, öğretide ifa yerine seçimlik ceza koşulu olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda, sözleşmenin hiç ya da gereği gibi ifa edilmediğini düşünen taraf, sözleşmenin ifasını ya da bu cezanın tahsilini isteyebilecektir. Bir başka deyişle sözleşmenin ifasını isteyen taraf aksi sözleşmede açıkça yazılı olmadığı sürece cezayı, ceza isteyen ise ifayı isteyemez. Alacaklı, seçimlik hakkını kullandığında artık bununla bağlıdır. Yenilik doğurucu hak niteliğinde olduğundan seçim hakkını kullanma halinde bu haktan diğer tarafın rızası olmadığı sürece vazgeçilmesi mümkün değildir.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 21.05.2010 tarihli sözleşmede, “iş bu sözleşme koşullarına uymayan taraf 50.000 Euro ceza-i şart ödeyecektir.” hükmüne yer verilmiş olup, kararlaştırılan bu ceza seçimlik ceza niteliğinde olduğundan, asıl davada akdin ifasını isteyen davacı tarafın, asıl davadan sonra açtığı işbu birleşen davada seçimlik cezayı istemesi mümkün değildir.
Mahkemece, açıklanan bu nedenle, birleşen 2013/682 E. sayılı davanın reddi gerekirken, kabulü doğru olmamış, hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
12. Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 11.11.2021 tarihli ve 2021/684 Esas, 2021/881 Karar sayılı kararı ile; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararı üzerine Alanya İlçesinde müstakil asliye ticaret mahkemesinin kurulup faaliyetine başladığı gerekçesiyle dosyanın görevli ve yetkili Alanya Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı
13. Alanya Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.03.2022 tarihli ve 2021/1816 Esas, 2022/584 Karar sayılı kararı ile; Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 sayılı kararı ile asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi’nin 08.07.2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile de Alanya Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.09.2021 tarihi itibariyle faaliyete geçirilmesine karar verildiği, davanın açıldığı tarihte Alanya Asliye Hukuk Mahkemelerinin ticari davalar açısından asliye ticaret mahkemesi sıfatı bulunduğu, Yüksek mahkemelerin 01.09.2021 tarihinden önce açılan ticari davalar yönünden ilk davanın açıldığı mahkemelerin görev ve yetkilerinin devam ettiğine işaret eden kararları uyarınca “hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik” ilkeleri ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki “mahkemeye erişim hakkı” gereğince görevli mahkemenin ilk davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114/1-c ve 115. maddeleri gereğince usulden reddine, talep edilmesi hâlinde dosyanın görevli Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
14. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada ve birleşen Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/682 Esas sayılı davasında davalı-birleşen Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/533 Esas sayılı davasında davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
15. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 29.06.2022 tarihli ve 2022/3117 Esas, 2022/3790 Karar sayılı kararı ile;
“…6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’un 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu Kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu Kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan Kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Dava, 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup, dava ticari dava niteliğini haiz bir davadır. O halde yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmamaktakdır. 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde Asliye Hukuk Mahkemesince davaya devam edilmesi ve görevsizlik kararı verilmemesi gerektiği açıkça öngörüldüğünden, dava tarihi itibariyle bu davaya Asliye Hukuk Mahkemesi olarak bakılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 08.07.2021 tarih ve 568 sayılı kararı ile Alanya Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçirilmesine, Başkan ve Üyelerinin atanmasına karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi gereğince, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerektiğinden, bu durumda mahkemece, davanın esası incelenerek sonuçlandırılması gerekirken, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
16. Alanya Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.09.2022 tarihli ve 2022/654 Esas, 2022/1498 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi aynen tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
17. Direnme kararı süresi içinde asıl davada ve birleşen Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/682 Esas sayılı davasında davalı-birleşen Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/533 Esas sayılı davasında davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
18. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 07.07.2021 tarihli, 608 sayılı kararı ve HSK Birinci Dairesinin 08.07.2021 tarihli, 568 sayılı müstemir yetkilerin belirlenmesine ilişkin kararı üzerine Alanya ilçesinde asliye ticaret mahkemesinin kurulduğu ve 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçtiği somut olayda; eldeki davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi mi, yoksa asliye ticaret mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
19. Bilindiği üzere genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
20. Medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri; genel mahkemeler; ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmıştır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir.
21. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
22. Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin veya ihtisas mahkemelerinin kuruluşu da mutlaka ayrı özel bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği Anayasa’nın 37 nci maddesinde belirtilmiştir.
23. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136 ncı ve 142 nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (05.12.1977 tarihli, 1977/4 Esas, 1977/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
24. Usul Hukuku açısından görev, bir yargı yerinin davanın konusu yönünden yetkili olması durumudur. Birden çok yargı düzeninin bulunması veya bir yargı düzeni içinde birden çok yargı yerinin yer alması yargı düzenleri veya aynı yargı düzeni içindeki yargı yerleri arasında görev dağılımı sorununa sebep olabilir. Hem adlî yargıda, hem de idari yargıda görev alanının belirlenmesi kamu düzeni ile ilgilidir. Taraflar aralarında anlaşsalar bile bir mahkemenin görev alanını değiştiremezler. Görevsizlik itirazı yapılmadan da mahkeme kendiliğinden görev konusunu inceleyerek bu konudaki kararını verir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 425).
25. Dava şartlarının neler olduğu HMK’nın 114 üncü maddesinde belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin birinci bendinin (c) alt bendinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bir dava ancak görevli mahkemece incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir (Hakan Pekcanıtez, Muhammet Özekes, Mine Akkan, Hülya Taş Korkmaz, Medeni Usul Hukuku, Cilt II, … 2017, s. 930).
26. Başka bir deyişle ifade etmek gerekir ise; HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartı olup, HMK’nın 115 inci maddesi gereğince dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden (resen) gözetilir.
27. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
28. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2 nci maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer Kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.
29. 6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2 nci maddesi ile değişik TTK’nın 5 inci maddesinin birinci fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmünü, 5 inci maddesinin üçüncü fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükümlerini içermektedir.
30. Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK’nın 1 inci maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca resen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4 üncü maddesinde düzenlenmiştir.
31. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37 nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” hükmünü öngörmektedir.
32. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…Bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir” denilmektedir. Bu ilke doktrinde “tabi hâkim ilkesi” olarak adlandırılmaktadır.
33. Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
34. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve “tabi hâkim ilkesi” gereği olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
35. O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.

36. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2023 tarihli ve 2023/6-151 Esas, 2023/367 Karar; 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 Esas, 2019/401 Karar sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
37. Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. Örneğin 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1.maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir” hükmünü içermektedir. Anılan yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir (Hukuk Genel Kurulunun 13.03.2013 tarihli ve 2012/11-1048 Esas, 2013/354 Karar sayılı kararı).
38. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, …, Manisa, …, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, …, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, …, İskenderun, …, … Anadolu, …, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak kararda halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
39. Öte yandan Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri Başkan ve Hâkimlerinin Müstemir Yetkilerinin Belirlenmesine İlişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 08.07.2021 tarihli ve 568 sayılı kararında da yeni kurulan mahkemelerde görevli başkan ve hâkimlerin müstemir yetkileri belirlenmiş, daha önceden açılmış ve derdest olan davaların devrine ilişkin herhangi bir ifadeye yer verilmemiştir.
40. Bu durumda yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye devredilmesine olanak bulunmamaktadır.
41. Yukarıda açıklanan tüm bu maddi ve hukuki olgular ışığında Anayasanın 37 nci maddesinde düzenlenen tabii hâkim ilkesi de gözetilmek suretiyle somut olay değerlendiğinde; Hâkimler ve Savcılar Kurulunun (HSK) ilgili kararlarında asliye ticaret mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesinin ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine dair herhangi bir hüküm bulunmadığından, “esasen bu konuda HSK’nın yargı yetkisine ilişkin düzenleme yapması da mümkün bulunmadığından” ve asliye hukuk mahkemesinin ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların yargılamasına devam etmesi gerektiğinden, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Alanya Asliye Ticaret Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir. Yapılan bu yorum ve belirleme davaların kısa sürede sonuçlandırılmasını amaçlayan HMK’nın 30 uncu maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesine de uygun düşecektir.
42. Sonuç olarak Alanya Asliye Ticaret Mahkemesince, mahkemenin kurulup faaliyete geçtiği 01.09.2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) devam edilmesi gerektiği gerekçesiyle verilen direnme kararı yerinde ve doğru olmuştur.
43. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; dava tarihinde Alanya’da müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, 6102 sayılı Kanun’un 5/4 üncü maddesi gereğince ticarî nitelikteki uyuşmazlığa bakmaya davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu, ancak yargılama sırasında Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararı ile Alanya’da 01.09.2021 tarihinden itibaren asliye ticaret mahkemesinin kurulup faaliyetine başladığı ve uyuşmazlıkta artık asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
44. Hâl böyle olunca, usul ve yasaya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.

IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl davada ve birleşen Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/682 Esas sayılı davasında davalı-birleşen Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/533 Esas sayılı davasında davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-3 üncü maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,21.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.