YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/487
KARAR NO : 2023/708
KARAR TARİHİ : 05.07.2023
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
KARAR : Tasdik isteminin reddine
Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talep eden şirketin konkordato tasdik talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Kararın alacaklılar Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O., Akbank T.A.Ş., …, … (SGK), Türk Ekonomi Bankası A.Ş., … Hazır Beton San. ve Tic. A.Ş., Coface Sigorta A.Ş., T. Halk Bankası A.Ş. ve Türkiye İş Bankası A.Ş. vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle tasdik kararının kaldırılmasına ve konkordato talep eden şirketin iflasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Konkordato talep eden vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin inşaat sektöründe havalandırma, ısıtma, soğutma ve yangın sistemleri kurulması gibi genellikle üst yapı projelerinde faaliyet gösterdiğini, ekonomik durgunluktan ve döviz kurundaki artışlardan olumsuz etkilendiğini, kısa vadede borçlarını ödemede zorluk yaşadığını ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 285 inci ve devamı maddeleri uyarınca teklif edilen konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18.09.2020 tarihli ve 2019/39 Esas, 2020/441 Karar sayılı kararı ile; talep eden şirketin konkordato projesinin alacaklılar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde İİK’nın 302/2 nci maddesinde aranan nisabın üzerinde adi alacaklılar tarafından kabul edildiği, konkordato projesinin gerçekleşmesi için İİK’nın 305 inci maddesindeki konkordato tasdik şartlarının oluştuğu gerekçesiyle konkordato projesinin tasdikine karar verilmiştir.
III. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklılar Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O., Akbank T.A.Ş., …, Türk Ekonomi Bankası A.Ş., … Hazır Beton San. ve Tic. A.Ş., Coface Sigorta A.Ş., T. Halk Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş. ve SGK vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 30.11.2021 tarihli ve 2020/1793 Esas, 2021/1800 Karar sayılı kararı ile;
1. Alacaklı Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekilinin geçici ve kesin mühlet verilmesine yönelik istinaf itirazları yönünden;
İİK’nın 287/son maddesi uyarınca geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı gibi aynı Kanun’un 293/1 inci maddesine göre de kesin mühlet talebinin kabulüne ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı gerekçesiyle alacaklı Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekilinin istinaf dilekçesinin bu yöne ilişkin kısımlarının reddine,
2. Alacaklılar Akbank T.A.Ş., T. Halk Bankası A.Ş., T. İş Bankası A.Ş. ve … vekillerinin istinaf başvurusu yönünden;
Konkordatonun tasdiki kararlarını toplantıda olumsuz oy kullanan ve tasdik duruşmasına kadar itirazlarını bildiren alacaklılar tarafından istinaf edilebileceği, alacaklılar Akbank T.A.Ş., T. Halk Bankası A.Ş., T. İş Bankası A.Ş.nin duruşma aşamasında itirazlarının bulunmadığı ve alacaklı … tarafından alacaklılar toplantısında kabul oyu verildiği anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurma hakları bulunmadığı gerekçesiyle istinaf dilekçelerinin reddine;
3. Alacaklı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O vekilinin istinaf başvurusu yönünden;
Alacaklı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O vekilince, istinaf aşamasında sunulan 09.08.2021 tarihli dilekçede; konkordato talep eden şirketin bankaya olan borcunun üçüncü kişi tarafından yapılan ödeme sonucunda tahsil ve tasfiye edildiğinin bildirildiği, bu durumda adı geçen alacaklının alacağı tahsil edilmiş olmakla konkordatodan etkilenmeyeceğinden istinaf yoluna başvurmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun usulden reddine,
4. Alacaklı SGK vekilinin istinaf başvurusu yönünden;
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının prim ve idari para cezası alacakları kamu alacağı niteliğinde olduğundan konkordatonun adı geçen kurum için bağlayıcı olmadığı bu durumda SGK’nın konkordatonun tasdikine ilişkin olarak verilen karara karşı istinaf başvurunda bulunmasında hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun usulden reddine,
5. Alacaklı Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekilinin diğer, alacaklılar … Hazır Beton San. ve Tic. A.Ş., Coface Sigorta A.Ş. vekilinin tüm istinaf itirazları yönünden;
Çekişmeli hâle gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmadığı gibi çekişmeli alacakların depo ettirilmesi hususunun da ilk derece mahkemesinin takdirinde olup bu takdirin istinaf incelemesine konu edilemeyeceği gerekçesiyle alacaklılar Türk Ekonomi Bankası A.Ş., … Hazır Beton San. ve Tic. A.Ş., Coface Sigorta A.Ş. vekillerinin diğer hususlara ilişkin istinaf başvurularının esastan reddine;
6. İstinaf incelemesi aşamasında alınan 11.03.2021 tarihli bilirkişi raporunda; ortakların süreçte zımni irade beyanları olduğu kabul edilerek rayiç değer bilançosunun tanziminde “Ortaklara Borçlar”ın dikkate alınmamasının doğru olduğu, ancak “Personele Borçlar”ın dikkate alınması gerektiği, komiserler kurulu raporunda banka borçları ile ilgili verilerin uyumlu olduğu, konkordato talep eden şirketin rayiç değer bilançosu bilgilerine göre kaldıraç oranının (varlıklar/borçlar) 0,48 olduğu, adi alacaklılar yönünden projenin olumlu bulunduğu, projedeki ödeme taahhüdünün komiserler kurulu raporu ve revize proje kapsamında yer verilen nakit akışlarının sağlanması ve işletmenin sürekliliği ile olanaklı olabileceği, nihai rapora esas rayiç değer bilançosunun oluşturulmasında yıllara yaygın inşaat ve onarım maliyetleri ile yıllara yaygın inşaat ve onarım hakedişlerinin dikkate alınmasının varlık/borç oranında önemli ölçüde değişiklik oluşturduğu, finansal tabloların oluşumu ile bağlantılı olarak bunun dışında bir olumsuzluk bulunmadığının bildirildiği;
Bilirkişi tarafından sunulan 29.06.2021 tarihli ek raporda ise, şirketin iflası hâlinde adi alacaklıların alacaklarına kavuşması muhtemel oranın %38,25 seviyesinde bulunduğu, borçlunun iflası hâlinde alacaklıların daha fazla miktarda alacaklarına kavuşacakları yönünde bir kanaatin oluşmadığı görüşünün bildirildiği;
Komiserler kurulu tarafından İlk Derece Mahkemesine sunulan nihaî raporda şirketin borca batıklık oranının %83,4 olduğunun bildirildiği, istinaf incelemesi aşamasında alınan bilirkişi raporunda ise, talep eden şirketin varlıklarının borçlarını karşılama oranının %48 olarak hesaplandığı,
Rayiç değer bilançosunda, paraya çevrildiğinde nakde dönüşebilen kalemlerin yer alması gerektiğinden, komiserler kurulunca düzenlenen raporda ihtimale dayalı yıllara yaygın inşaat ve onarım maliyetleri ile yıllara yaygın inşaat ve onarım hakediş kalemlerine şirketin rayiç değer bilançosunda yer verilmesinin doğru olmadığı, buna göre şirketin aktiflerinin borçlarını karşılama oranının %48 olduğu, şirketin ortakları tarafından, 1.187.967,13 TL alacakları ile ilgili feragate ilişkin yazılı ya da sözlü beyan sunulmadığı, bu borçların eklenmesi durumunda şirketin aktiflerinin borçlarını karşılama oranının daha da düşeceği,
Bu durumda, yeniden rapor alınan bilirkişinin, gerek %83,4 oranında gerekse %48 oranında borca batıklık durumunda, kaynak girişinin düzenli biçimde gerçekleşmesi hâlinde şirketçe konkordato takvimi çerçevesinde borçların ödenmesinin mümkün olduğu görüşünün çelişkili olduğu, şirketin İİK’nın 305/1-b bendindeki “Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması” şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle alacaklılar Türk Ekonomi Bankası A.Ş., … Hazır Beton San. ve Tic. A.Ş., Coface Sigorta A.Ş. vekillerinin istinaf başvurularının kabulüyle, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve talep eden şirketin konkordato isteminin reddi ile iflasına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile,
“….Talep, konkordato geçici ve kesin mühleti verilmesi ile akabinde konkordatonun tasdikine ilişkindir.
HMK’nın 266/1. maddesi “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir” hükmünü içermektedir. HMK’nın 281 ve 282. madde hükümlerinde de hakimin bilirkişi raporunu diğer delillerle birlikte serbestçe takdir edeceği, ancak bilirkişi raporunu yeteri derecede kanaat verici bulmazsa veya daha önce alınan bilirkişi raporları ile aralarında çelişki bulunması halinde çelişkinin giderilmesi bakımından aynı bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama isteyebileceği gibi, çelişkinin giderilmesi bakımından yeni bir bilirkişiden de rapor alabileceği öngörülmüştür.
Dosyada; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan komiser heyeti raporlarında, talep eden şirketin rayiç değer bilançosu uyarınca (-) 3.648.149,10 TL borca batık durumda olduğu, borçlarının varlıklarını karşılama oranının %83,4 seviyesinde kaldığı, projesinin gerçekleştirilebilir ve makul olarak değerlendirildiği, şirketin faaliyetlerine devam etmekte olduğu, kalan işlerden beklenen ve öngörülen gelirin 17.500.423 TL olduğu buna göre teklif edilen konkordatonun borçlunun kaynakları ile orantılı olduğu tespitleri yapılmış ve ilk derece mahkemesince de konkordatonun tasdikine karar verilmiştir.
Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, bölge adliye mahkemesince re’sen bilirkişi raporu alınmış bilirkişi asıl raporunda yeniden borca batıklık değerlendirmesi yapmış ve şirketin rayiç değer bilanço bilgilerine göre aktiflerinin pasiflerini karşılama oranının %48 olduğunu şirketin (-) 9.363.346,56 TL borca batık durumda olduğu, iflas halinde adi alacaklıların alacağına kavuşma oranının muhtemelen %38.25 olacağı dolayısıyla konkordatoda iflasa nazaran alacaklıların daha iyi durumda olduğu, adi alacaklılar yönünden projenin olumlu olduğu talep eden şirketin 6 aylık ödemesizlik döneminden sonra 48 eşit taksitle borcunu ödemeyi kabul ve taaahüt ettiği komiserler kurulu nihai raporu ve revize proje kapsamında yer verilen net nakit akışlarının sağlanması ve işletmenin sürekliliği ile olanaklı olabileceği dolayısıyla iflas halinde alacaklıların daha fazla bir alacağa kavuşmasının söz konusu olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
Rapor veren bilirkişi duruşmaya davet edilmiş duruşmada raporundaki görüşleri tekrarla borçlu şirketin nakit girişi olması halinde projenin gerçekleşmesi ihtimalinin bulunduğunu ortaklar alacaklarından feragat etmeseler dahi kaynak girişinin düzenli bir biçimde gerçekleşmesi halinde konkordato takvimi çerçevesinde borçlarının ödenmesinin mümkün olduğu görüşü bildirilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi tarafından alınan komiserler kurulu nihai raporunda şirketin aktif varlıkları toplamının 18.358.589,50 TL borçları toplamının 22.024.506,15 TL buna göre borca batıklık tutarının -3.689.911,26 TL olduğu borca batıklık oranın ise %83.4 olduğu, dairece alınan mali müşavir raporunda ise şirketin aktif varlıkları toplamının 8.607.570,65 TL borçları toplamının 17.970.917,21 TL buna göre borca batıklık tutarının -9.363.346,56 TL ve aktifin pasifi karşılama oranının ise %48 olduğunun tespit edildiği yıllara yaygın inşaat onarım maliyetleri ile yıllara yaygın inşaat hakediş kalemlerinin şirketin rayiç değer bilançosunda yer almasının doğru olmadığı buna göre aktiflerin borçları karşılama oranının %48 olduğu ortakların alacaklarından feragat etmediği, dairede dinlenen bilirkişinin borçlarının ödenmesinin mümkün olduğu görüşünün çelişkili olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak konkordato talep eden şirketin iflasına karar verilmiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere mahkemenin HMK’nun 266. maddesi kapsamında bir hususun çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği gerekçesiyle bilirkişiye başvurulduktan sonra hakimin bilirkişi tarafından yer verilen özel ve teknik bilgileri yok sayarak ve kendisini bilirkişi yerine koyarak bilirkişi tarafından yapılan tespit ve değerlendirmeleri yerinde görmeyerek bir sonuca gitmesi hukuka uygun değildir. Nitekim Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarına göre borca batıklık incelemesi bir borçlunun aktif ve pasif malvarlığı değerlerinin tespiti konusunun çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektirmekte olup, bu hususta uzman bilirkişi veya bilirkişilere başvurulması zorunludur.
Bilirkişi raporları arasında çelişki oluşması halinde ise HMK’nun 281. maddesi gereğince raporlar arasında çelişki giderilmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu kapsamda somut uyuşmazlıkta yukarıda yer verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere konkordato talep eden şirketin aktif ve pasif malvarlığı ile borca batıklık oranı bakımından ilk derece mahkemesince hükme esas alınan komiserler kurulunun verdiği raporla bölge adliye mahkemesince alınan rapor arasında iki kata yakın fark ve çok açık bir biçimde yapılan tespit ve değerlendirmeler bakımından farkılılıklar bulunmaktadır.
Bu çelişkilerin varlığı Bölge Adliye Mahkemesince de kabul edilmesine rağmen çelişkileri giderecek yeni bir rapor alınmadan bilirkişi raporundaki özel ve teknik bilgilerin mahkeme tarafından değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Bölge Adliye Mahkemesi kabulüne göre de; alacaklıların iflas halinde alacaklarına kavuşma oranının %38.25 olduğu halbuki alınan en son raporda ve dairenin kabulüne göre konkordato talep eden şirketin konkordato projesindeki alacakların borçları karşılama oranını %48 olduğu bu durumda dahi iflasa nazaran alacaklıların daha iyi durumda olacağının gözetilmemesi, şirketin ticari faaliyetine devam ettiği dikkate alındığında bilirkişi tarafından da doğrulanan ve komiserler kurulu raporunda belirtilen hakedişlerden kaynaklanan alacak tutarının 17.500.423 TL olduğunun bu tutarın alacaklıların alacaklarına kavuşmasını sağlayacak nitelikte devam eden işler nedeniyle şirket malvarlığına girmesi mümkün ve muhtemel bir alacak kalemi olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan İİK’nun 305. maddesi gereğince teklif edilen konkordatonun borçlunun kaynakları ile orantılı olduğu, iflasa nazaran alacaklıların daha yüksek oranda tatmin edileceği ve konkordatonun %78.30 oranında alacaklı ve %56.06 oranında alacak tutarı bakımından kabul edilmiş olduğu kısmen çelişkili olmakla birlikte sonuç olarak raporların konkordato tasdik koşullarının bulunduğu bakımından birbirini doğruladığı dikkate alınmaksızın borçlu şirketin iflasına karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; İcra İflas Kanunun 292. son maddesi gereğince ‘’Mahkeme bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder…’’ hükmüne göre borçlunun duruşmaya davet edilmeden iflasına karar verilmiş olması da usul ve yasaya aykırı görülmüştür,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, bilirkişinin, konkordato talep eden şirketin hem %83,4 borca batıklık oranında, hem de %48 borca batıklık oranında borçlarını ödemesinin mümkün olduğu görüşünün çelişkili ve imkân dışı olduğu sonucuna ulaşabilmek için özel ve teknik bilgiye gerek olmadığı, bu konunun hâkimlerce genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konulardan olduğu, bu nedenlerle şirketin İİK’nın 305/1-b bendindeki “Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması” şartının gerçekleşmediğinin kabul edildiği,
İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan komiserler kurulu raporunda, hatalı olarak personele borçların dikkate alınmadığı, ihtimale dayalı yıllara yaygın inşaat ve onarım maliyetleri ile yıllara yaygın inşaat ve onarım hakedişlerine şirketin rayiç değer bilançosunda yer verildiği, hatalı düzenlendiği belirlenen komiserler kurulu raporu ile istinaf aşamasında alınan bilirkişi raporu arasında borca batıklık oranları yönünden oluşan farklılığın “bilirkişi raporları arasında çelişki” olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bozma kararının aksine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 281/2 nci maddesi uyarınca işlem yapılmasının gerekmediği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Konkordato talep eden vekili, İlk Derece Mahkemesince alınan nihai raporda, adi alacaklılar yönünden projenin olumlu bulunduğu, sadece bilançoda tercih olarak gösterilmesi mümkün olan yıllara yaygın inşaat ve onarım maliyetleri ile yıllara yaygın inşaat ve onarım hakedişleri hesabının gösterilmesi nedeniyle projenin yürütülemeyeceği kararına ulaşmanın hatalı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından atanan bilirkişinin asıl ve ek raporunda belirttiği üzere diğer rasyolara bağlı olarak konkordato projesine ilişkin olumsuz kanaat belirtmediğini, “Ortaklara Borçlar” hesabının sermaye niteliğinde bir hesap olması ve bu hesaptaki bedelin her zaman sermayeye ilâvesinin mümkün bulunması dikkate alındığında bu bedelin borçlar hanesinde sıfır alınmasının konkordato bakımından iyiniyetli bir hareket olarak değerlendirilmesi gerekirken sadece feragat bulunmaması nedeniyle borçlarını ödeme gayreti içinde bulunan şirketin cezalandırılmasının doğru olmadığını, şirket ortağının şahsına ait dairelerini satarak banka borçlarını ödeme gayretinde olduğunu, bilanço hesaplarını güçlü kılacak bu tarz işlemlerin devam ettiğini, Bölge Adliye Mahkemesince alınan asıl ve ek bilirkişi raporunda, konkordato projesinde teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olduğunun açık bir şekilde vurgulandığını, alacaklıların da bu hususu değerlendirerek projeye onay verdiklerini ve projenin tasdik edildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda konkordato talep eden şirketin aktif ve pasif mal varlığı ile borca batıklık oranı bakımından İlk Derece Mahkemesince konkordatonun tasdiki aşamasında alınan nihai raporla Bölge Adliye Mahkemesince alınan raporlar arasında yapılan tespit ve değerlendirmeler bakımından farklılıklar bulunması nedeniyle bu farklılıkların giderilmesi için yeniden bilirkişi raporu alınmadan talep eden şirketin iflasına karar verilmesinin yerinde olup olmadığı, gerek İlk Derece Mahkemesince alınan nihai rapor gerekse istinaf incelemesi aşamasında alınan bilirkişi asıl ve ek raporu değerlendirildiğinde, teklif edilen konkordatonun İİK’nın 305/1-b bendinde düzenlenen “Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması” şartını sağlayıp sağlamadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266, 281 ve 282 nci maddeleri.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 285 ilâ 308 inci maddeleri.
6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3 üncü maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
2. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukuki çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, s. 709).
3. Konkordato İİK’da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimidir (Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, C. IV, … 1997, s. 3585; Süha Tanrıver, Adnan Deynekli, Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; … Kale, Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), … 2017, s. 2; Hakan Pekcanıtez, Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, … 2018, s. 4; Sümer Altay, … Eskiocak, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, … 2019, s. 10, 15).
4. Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayrımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tâbi olmayan borçlular ile iflâsa tâbi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.
5. Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayrım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun mali durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir. Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (İİK md. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanitez/Erdönmez s. 6 vd.).
6. Mahkeme içi adi konkordato İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler İİK’nın 285 inci maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmış olup, kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişilerin konkordatoya başvurabileceği kabul edilmiştir. İİK’nın 285/2 nci maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamıştır. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.
7. Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve İİK’nın 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi ister (İİK md. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286 ncı maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici mühlet (üç ay) verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (İİK md. 287).
8. Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 297 nci maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.
9. Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.
10. Geçici mühletin ilânı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilândan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (İİK md. 288).
11. Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (İİK md. 289/2).
12. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (İİK md. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.
13. Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddi doğrultusunda karar oluşturulur. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.
14. Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (İİK md. 289/5).
15. Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukuki nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (İİK md. 289/4).
16. Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için İİK’nın 288 inci maddesine göre ilân yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya red şeklinde beyanlarının alınması (İİK md. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları bakımından karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (İİK md. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi ve konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilân ederek, komiseri dinleyerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak, tasdik veya red kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tâbi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.
17. İcra ve İflas Kanunu’nun 305 inci maddesi;
“302 nci madde uyarınca yapılan toplantıda ve iltihak süresi içinde verilen oylarla kabul edilen konkordato projesinin tasdiki aşağıdaki şartların gerçekleşmesine bağlıdır:
a) Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması; malvarlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme hâlinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflâs yoluyla tasfiye hâlinde elde edilebilecek bedelden fazla olacağının anlaşılması.
b) Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması (bu kapsamda mahkeme, borçlunun beklenen haklarının dikkate alınıp alınmayacağını ve alınacaksa ne oranda dikkate alınacağını da takdir eder).
c) Konkordato projesinin 302 nci maddede öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş bulunması.
d) 206 ncı maddenin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması (302 nci maddenin altıncı fıkrası kıyasen uygulanır).
e) Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması.
Mahkeme konkordato projesini yetersiz bulursa kendiliğinden veya talep üzerine gerekli gördüğü düzeltmenin yapılmasını isteyebilir” hükmünü içermetedir.
18. Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar az yukarıda da yer verildiği üzere İİK’nın 305 inci maddesinde belirtilmiş olup buna göre; konkordato projesinin İİK’nın 302 nci maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, İİK’nın 206 ncı maddesinin 1 inci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.
19. Uyuşmazlığın çözümü için bilirkişi incelemesi ve bilirkişiden rapor alınması konusuna da değinmekte fayda vardır.
20. Bilirkişi raporu; bilirkişinin, hukuki değerlendirmeleri içermeyecek şekilde davanın çözümlenmesinde gereken teknik konulardaki açıklamalarını içeren mahkemeye sunduğu metindir. Bilirkişi raporu, mahkemenin uyuşmazlığı çözerken kullandığı kanıtlardan biri olup yargıç, bilirkişinin oy ve görüşünü öteki kanıtlarla birlikte serbestçe değerlendirir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 164).
21. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266/1 inci maddesinde bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller;
“Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez” şeklinde düzenlenmiştir.
22. Aynı Kanun’un 281 inci maddesinde;
“(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir” hükmüne yer verilmiştir.
23. 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3 üncü maddesinde de;
“(1) Bilirkişi, görevini dürüstlük kuralları çerçevesinde bağımsız, tarafsız ve objektif olarak yerine getirir.
(2) Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukukî nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.
(3) Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.
(4) Bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye devredemez.
(5) Bilirkişi, görevi sebebiyle kendisine tevdi edilen bilgi ve belgelerin veya öğrendiği sırların gizliliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, bilirkişilik görevi sona erdikten sonra da devam eder.
(6) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorun açıkça belirtilmeden ve inceleme yaptırılacak konunun kapsamı ile sınırları açıkça gösterilmeden bilirkişi görevlendirilemez.
(7) Aynı konuda bir kez rapor alınması esastır; ancak rapordaki eksiklik veya belirsizliğin giderilmesi için ek rapor istenebilir.
(8) Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi ile bu Sisteme entegre bilişim sistemleri veya yazılımlar vasıtasıyla ulaşılabilen bilgiler veya çözülebilen sorunlar için bilirkişiye başvurulamaz” denilmektedir.
24. Anılan düzenlemeler gereğince mahkeme çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden (resen) bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilir.
25. Bilirkişi raporlarında görülen eksiklik ya da belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulması görevi mahkemeye ait olup, mahkemece raporu veren bilirkişilerden HMK’nın 281/2 nci maddesine göre ek rapor alınabileceği gibi, HMK’nın 281/3 üncü maddesi uyarınca yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulup, tekrar inceleme yaptırılarak rapor da alınabilir.
26. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 27.09.2022 tarihli ve 2019/(15)6-573 Esas, 2022/1168 Karar; 20.09.2022 tarihli ve 2020/(15)6-642 Esas, 2022/1120 Karar; 31.05.2022 tarihli ve 2019/(15)6-6 Esas, 2022/775 Karar ve 18.05.2021 tarihli ve 2018/15-540 Esas, 2021/560 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
27. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282 nci maddesinde de hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği belirtilmiştir. Buradan hareketle bilirkişi incelemesi, HMK’da yer alan “kesin delil” ve “takdiri delil” şeklindeki tasnifte, takdiri deliller içerisinde yer almaktadır. Bir vakıanın doğruluğunun belirlenmesi için ileri sürülen takdiri delilin ispat gücü, hâkimin bu konuda vicdani kanaatiyle yapacağı değerlendirme ile belirlenir. Bu çerçevede takdiri deliller içerisinde yer alan bilirkişi incelemesinin dosyaya sağlamış olduğu özel veya teknik bilgi ya da tespit vasıtasıyla, inceleme konusu olan vakıalara dayalı iddiaların ispatı hususunda hâkimde oluşan kanaat neticesinde bir karar verilir. Bu aşamada hâkim, uyuşmazlık konusuyla ilgili Kanun tarafından tanınan takdir yetkisi çerçevesinde, olumlu ya da olumsuz bir karar vermek için gerekli olan kanaatin oluşumunda, bilirkişi raporunu dosya kapsamındaki diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirerek bir karar tesis edecektir.
28. Bilirkişi raporunun serbestçe değerlendirilmesinde kastedilen; raporda ulaşılan sonuç hakkında taraflarca ileri sürülen iddiaların ispatına dair Kanun’da aranan düzeyde bir kanaatin oluşumu için hâkim tarafından yapılan muhakemedir. Ancak hâkim tarafından hukuka ve hakkaniyete uygun karar tesisinde gerekli olan kanaatin oluşumu için HMK’nın 282 nci maddesi çerçevesinde bilirkişi raporuna ilişkin olarak yapılacak değerlendirmenin, hukuki sınırlar içerisinde ve uyuşmazlık konusu somut vakıaya uygun niteliği haiz olması gerekir.
29. Başka bir anlatımla; bilirkişinin uzmanlık alanı ve bilgisi, raporun mahkemece tanımlanan görev çerçevesinde düzenlenip raporda varılan sonucun somut olaya uygun ve anlaşılır olup olmadığı, raporun gerekçesi ve tutarlılığı gibi hususların bilirkişi raporunun değerlendirmesinde hâkim tarafından nazara alınması gerekmektedir (…, …/ Üçüncü, Sümeyye Hilal.: Bilirkişilik Kurumu ve Bilirkişi Raporunun Delil Değerine İlişkin Bazı Sorunlar, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2010, C. 10, S. 1, s. 372 vd.). Sözü edilen bu takdir hakkının kapsamı, hâkimin hukuki olmayan özel ve teknik bilgiye ilişkin konularda, doğrudan doğruya kendi yorumuna ve anlayışına göre hüküm verebileceği anlamına da gelmemektedir.
30. Bilirkişi incelemesinin esası; uyuşmazlığın çözümü için gerekli olan özel veya teknik bilgiyi dava dosyasına temin etmek olup; hâkim, hukuk bilgisi dışında kalan ve niteliği gereği özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususları, alanında uzman kişi veya kişiler aracılığıyla inceleyecek ve elde edilen bilgi ile yapılacak değerlendirme sonucu hüküm tesisi için gerekli kanaate ulaşabilecektir. Bu kapsamda çözümü hukuk bilgisi dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektirdiği için bilirkişiye başvurulan hâllerde mahkeme, bilirkişi raporunda noksan veya müphem gördüğü hususların tamamlanması veya açıklanması için kendiliğinden veya tarafların itirazı üzerine bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla tekrar inceleme de yaptırabilir (Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2023 tarihli ve 2021/(15)6-191 Esas, 2023/289 Karar).
31. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; teklif edilen konkordato talebi üzerine, komiserler kurulunca düzenlenen 01.07.2020 tarihli nihai raporda, talep eden şirketin rayiç değer bilançosu uyarınca 3.648.149,10 TL borca batık durumda olduğu, varlıklarının borçlarını karşılama oranının %83,4 seviyesinde kaldığı, şirketin iflas etmesi hâlinde varlıkların borçları karşılama oranının %40 düzeyinde olacağı, ancak iflas ve tasfiye sürecindeki öngörülemeyecek maliyetler nedeniyle bu oranın daha da düşebileceği, projenin makul ve gerçekleştirilebilir olarak değerlendirildiği, şirketin faaliyetlerine devam ettiği, sözleşmeler devam ettiği müddetçe 88.160.000,00 TL tutarında kalan iş ve bu işlerden beklenen ve öngörülen gelirin 17.500.423,00 TL olduğu, buna göre teklif edilen konkordatonun borçlunun kaynakları ile orantılı olduğu, projenin onaylanmasının, talep eden şirketin, şirket çalışanlarının, şirket alacaklılarının ve kamunun yararına olacağı tespitleri yapılmış ve İlk Derece Mahkemesince de konkordatonun tasdikine karar verilmiştir.
32. Bölge Adliye Mahkemesince alınan 11.03.2021 tarihli raporda ise; ortakların süreçte zımni irade beyanları olduğu kabul edilerek rayiç değer bilançosunun tanziminde “Ortaklara Borçlar”ın dikkate alınmamasının doğru olduğu ancak “Personele Borçlar”ın dikkate alınması gerektiği, komiserler kurulu raporunda banka borçları ile ilgili verilerin uyumlu olduğu, konkordato talep eden şirketin rayiç değer bilançosu bilgilerine göre varlıklarının borçlarını karşılama oranının 0,48 olduğu, adi alacaklılar yönünden projenin olumlu bulunduğu, projedeki ödeme taahhüdünün komiserler kurulu raporu ve revize proje kapsamında yer verilen nakit akışlarının sağlanması ve işletmenin sürekliliği ile olanaklı olabileceği, nihai rapora esas rayiç değer bilançosunun oluşturulmasında yıllara yaygın inşaat ve onarım maliyetleri ile yıllara yaygın inşaat ve onarım hakedişlerinin dikkate alınmasının varlık/borç oranında önemli ölçüde değişiklik oluşturduğu, finansal tabloların oluşumu ile bağlantılı olarak bunun dışında bir olumsuzluk bulunmadığı belirtilmiştir.
33. Bölge Adliye Mahkemesince bilirkişiden alınan 24.06.2021 tarihli ek raporda ise; şirketin iflası hâlinde adi alacaklıların alacaklarına kavuşması muhtemel oranın %38,25 seviyesinde bulunduğu, borçlunun komiserler kurulunun nihai raporunda yer aldığı şekli ile net nakit akışının sağlanması durumunda alacaklıların alacaklarına kavuşmalarının kuvvetle muhtemel olduğu, borçlunun iflası hâlinde alacaklıların daha fazla miktarda alacaklarına kavuşacakları yönünde bir kanaatin oluşmadığı belirtilmiştir.
34. Asıl ve ek raporu düzenleyen bilirkişi duruşmaya davet edilerek dinlenmiş olup beyanında; “11.03.2021 tarihli raporumun 1. sayfasında ‘ortaklara borçların ortakların süreçte zımni irade beyanlarının olduğu kabul edilerek’ diye dikkate alınmaması gerektiğini belirtmiştim, bu ifademi şöyle açıklıyorum; gerek Yargıtay kararlarında gerekse doktrinde genellikle şirket ortaklarının şirketten olan alacaklarını talep etmedikleri genel kabul görmüştür, ben de bu doğrultuda raporumu hazırladım. raporumun 4. sayfasında şirketin varlıklar borçlar toplamı ile varlıkların borçları karşılama oranını belirtmiştim, borçlu konkordato talep eden şirketin gerek asıl proje ve gerekse revize projede öngörü şeklinde hazırlanmıştır, şirketin varlıkları borçları karşılama oranı raporda belirttiğim gibi 0.48’dir. Şayet borçlu şirketin nakit girişi olması hâlinde projenin gerçekleşme ihtimali vardır, aksi takdirde gerçekleşme ihtimali yoktur, devamla zaten raporumun 5. sayfasının sonuç ve kanaat kısmının son bölümlerinde bu hususlarına vurgu yapmıştım, daha önceki raporlarda yıllara yaygın inşaat maliyetleri ve hakedişleri muhasabe ilkelerine uygun olmayacak biçimde varlık ve borç kalemleri arasına alınmıştır, ortaklar alacaklarından feragat etmeseler dahi kaynak girişinin düzenli biçimde gerçekleşmesi hâlinde konkordato takvimi çerçevesinde borçların ödenmesi mümkündür” şeklinde açıklamada bulunmuştur.
35. Az yukarıda da ifade edildiği üzere, HMK’nun 266 ncı maddesi uyarınca bir hususun çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği hâllerde bilirkişiye başvurulduktan sonra hâkimin bilirkişi tarafından yapılan tespit ve değerlendirmeleri yerinde görmeyerek kendiliğinden sonuca gitmesi yerinde değildir. Bir şirketin borca batıklık incelemesi bir başka anlatımla borçlunun aktif ve pasif malvarlığı değerlerinin tespiti konusu, çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektirmekte olup, bu hususta uzman bilirkişi veya bilirkişilere başvurulması zorunludur.
36. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması durumunda da HMK’nın 281/2 nci maddesi uyarınca raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi gerekir.
37. Konkordato talep eden şirketin aktif ve pasif malvarlığı ile borca batıklık oranı bakımından İlk Derece Mahkemesince verilen tasdik kararına dayanak olan komiserler kurulunun verdiği nihai raporla Bölge Adliye Mahkemesince alınan asıl ve ek bilirkişi raporları arasında farklılıklar bulunduğu ve bu çelişkilerin varlığı Bölge Adliye Mahkemesince de kabul edilmesine rağmen çelişkileri giderecek yeni bir rapor alınmadan bilirkişi raporundaki özel ve teknik bilgilerin mahkeme tarafından değerlendirilmesi suretiyle sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
38. Bölge Adliye Mahkemesince alınan bilirkişinin 24.06.2021 tarihli ek raporunda, talep eden şirketin iflası hâlinde alacaklıların alacaklarına kavuşma oranının %38,25 olduğu, ancak şirketin mevcut durumda varlıklarının borçlarını karşılama oranının %48 olduğu belirtilmiş olup, bu durumda konkordatonun tasdiki hâlinde iflasa nazaran alacaklıların daha iyi durumda olacağı anlaşılmaktadır.
39. Şirketin ticari faaliyetine devam ettiği, devam eden işlerden beklenen ve öngörülen gelirin 17.500.423,00 TL olduğu ve bu miktarın da alacaklıların alacaklarına kavuşmasını sağlayacak nitelikte şirketin malvarlığına girmesi mümkün ve muhtemel bir alacak kalemi olduğu görülmektedir.
40. Komiserler kurulunca düzenlenen nihai raporda da, projenin onaylanmasının, talep eden şirketin, şirket çalışanlarının, şirket alacaklılarının ve kamunun yararına olacağı, konkordatonun tasdiki hâlinde alacaklıların iflasa göre daha yüksek oranda tatmin edileceği, konkordatonun %78,30 oranında alacaklı ve %56,06 oranında alacak tutarı bakımından kabul edilmiş olduğu belirtilmekle, kısmen çelişkili olmakla birlikte alınan raporlar konkordato tasdik koşullarının bulunduğu yönünde birbirini doğrulamaktadır.
41. Bu durumda talep eden şirket açısından, konkordatonun tasdiki şartlarını düzenleyen İİK’nın 305/1-b bendindeki “Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması” şartının gerçekleştiği dikkate alınmadan talep eden şirketin iflasına karar verilmesi yerinde değildir.
42. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
43. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Konkordato talep eden vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
05.07.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.