YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/439
KARAR NO : 2023/627
KARAR TARİHİ : 14.06.2023
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/156 E., 2023/296 K.
KARAR : İstemin kabulüne
Taraflar arasındaki istihkak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince istemin kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında istemin kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı üçüncü kişi vekili dava dilekçesinde; müvekkili bankanın Afyonkarahisar ili, Sandıklı ilçesi, Çakır Mah., 1142 ada, 2 parsel, 99 Ciltte Kain Oteli ve arsası ile içerisinde bulunan tüm demirbaş ve eklentileri ile birlikte 11.09.2018 tarihinde bedeli karşılığında satın aldığını, müvekkili banka adına tescil edildiğini, satın alınan otel binası, makinalar ve mütemmim cüzlerinin ecrimisil bedeli karşılığında Çam Tur Turizm Taşımacılık Seyahat Deri Ayakkabı Petrol Kuyumculuk İnşaat Özel Sağlık Hizmetleri Ticaret Sanayi Limited Şirketinin kullanım hakkına bırakıldığını, davalı Solid Yapı Isıtma Soğutma Havalandırma Kalıp Makina Otomotiv ve Yan Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekili tarafından … 3. Müdürlüğünün 2020/7654 Esas sayılı dosyasında Çam Tur Turizm Taşımacılık Seyahat Deri Ayakkabı Petrol Kuyumculuk İnşaat Özel Sağlık Hizmetleri Ticaret Sanayi Limited Şirketi aleyhine genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatıldığını, borçlu şirkete ait otel binasında bulunan menkul malların haczi ve muhafazası için Sandıklı İcra Müdürlüğünün 2020/395 Talimat sayılı dosyasında 09.12.2020 tarihinde menkul haczi gerçekleştirildiğini, ayrıca 02.02.2021 tarihinde yine hacze çıkılacağı ve muhafaza işleminin yapılacağını öğrendiklerini, hacze konu demirbaş ve diğer menkul malların tescil öncesi ipotek kapsamında olup borçlu şirket ile yapılan satış sözleşmesine istinaden tescil sonrası müvekkili bankanın mülkiyetine geçtiğini, tüm demirbaş ve menkul malların mütemmim cüz ve teferruat niteliğinde bulunduğundan ve müvekkili banka adına kayıtlı olduğundan haczinin kabil olmadığını, Sandıklı İcra Müdürlüğünün 2020/395 Talimat sayılı dosyasında haczi ve muhafazası talep edilen menkul malların taşınmazın mütemmim cüz’ü niteliğinde olup 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 83 üncü (doğrusu 83/c) maddesi gereğince gayrimenkulden ayrı olarak haczedilemeyeceğini, mülkiyet tescil edilmişken haczinin de mümkün olmadığını ileri sürerek icra müdürlüğünün haciz ve muhafaza işleminin tedbiren durdurulmasına, mülkiyet nedeniyle haczedilemezlik kararı verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı alacaklı vekili cevap dilekçesinde; davacı vekili tarafından … 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2021/8 Esas sayılı dosyasında istihkak davası açıldığını, eldeki davanın derdestlik sebebiyle reddinin gerektiğini, 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesinin uygulanabilmesi için taşınmazın borçlu adına kayıtlı olması gerektiğini, bu hâlde taşınmazda bulunan teferruat ve mütemmim cüz mahiyetindeki menkullerin ancak taşınmaza haciz konarak ve taşınmaz ile birlikte kıymet takdiri ve satışının yapılmasının emredici olarak düzenlendiğini, bu düzenleme ile gayrimenkul üzerindeki işletmenin “ticari işletme bütünlüğü”nün muhafaza edilmesinin amaçlandığını, somut olayda olduğu gibi taşınmazın borçlu adına kayıtlı olmaması hâlinde 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesinin uygulama alanının olmadığını, taşınmaz üzerindeki işletmede (otelde) yapılan ve yapılacak hacizler esnasında işletmede bulunan demirbaş, teferruat ve mütemmim cüz ile ilgili iddiaların yani mülkiyete dayalı iddiaların istihkak davasının konusunu teşkil ettiğini, takip dosyasında taraf olmayan üçüncü kişinin takip dosyasında yapılan haczin kaldırılması, hacizli menkullerin iadesi ve haczedilmezlik şikâyeti gibi taleplerle şikâyette bulunamayacağını, bu nedenle istemin husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, ayrıca şikâyetin süresinde olmadığını, davaya konu haciz işleminin 09.12.2020 tarihinde yapıldığını ve davacı tarafın haciz esnasında istihkak iddiasında bulunduğunu, … 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 22.12.2020 tarihli ve 2020/627 Esas, 2020/615 Karar sayılı kararı ile hacze ve istihkak iddiasına konu menkul mallarla ilgili 2004 sayılı Kanun’un 97 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince takibin devamına karar verilmesi üzerine 06.01.2021 tarihinde haciz işlemine gidildiğini ve davacının istihkak iddiasının reddine dair karara muttali olduğunu, davacının davaya konu haciz işlemiyle ilgili 06.01.2021 tarihinde istihkak davası açtığını, haciz işlemlerinin davacının müdürünün huzurunda gerçekleştirildiğini, davacı yetkilisinin 09.12.2020 ve 06.01.2021 tarihli haciz tutanaklarında imzasının bulunduğunu, haciz ve muhafaza tarihleri göz önüne alındığında haczedilmezlik şikâyetinin süresinde olmadığını, borçlu şirketin taşınmazın üzerinde kurulu May Thermal Resort Hotel unvanlı otel işletmesinin maliki iken lehine ipotek şerhi bulunan Ziraat Bankası A.Ş.’nin diğer alacaklılarının haklarını ihlâl ederek dava konusu taşınmazdaki ipoteği paraya çevirmek ve icra takibi yapmak yerine taşınmazı 11.09.2018 tarihinde tapuda devraldığını, taşınmazın maliki ile ipotek alacaklısının aynı olduğunu, bu nedenle “Borcun Sükutu” yani “Borcun ödeme ya da diğer sebeplerle ortadan kalkması” durumunun gerçekleştiğini, davacı bankanın 11.09.2018 tarihinde taşınmazı devralmasıyla ipoteğin konusuz kaldığını, bu nedenle 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesi gereğince şikâyette bulunamayacağını, davacının iddialarının istihkak davasında dinlenebileceğini, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 883 üncü maddesinde ipoteğin sona ermesinin düzenlendiğini, ipoteğin alacağa bağlı fer’i bir hak olduğunu, davacının aynı zamanda ipotek alacaklısı olduğundan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 135 ve 4721 sayılı Kanun’un 883 üncü maddeleri uyarınca ipotek hakkından bahsedilemeyeceğini, diğer taraftan davacı tarafın hacizli menkullerin kendilerine aidiyetine ilişkin fatura ve demirbaş listesi ibraz edemediğini, davacı bankanın sadece gayrimenkulün maliki olduğunu, menkullerin borçlu şirkete ait olduğunu, borçlunun hâlen haciz mahallinde faaliyette olduğunu belirterek istemin reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.09.2021 tarihli ve 2021/8 Esas, 2021/67 Karar sayılı kararı ile; istemin 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesine dayalı haczedilmezlik şikâyeti olduğu, 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesinde düzenlenen haczedilmezlik şikâyetinin takip borçlusuna, ipotek borçlusuna ve ipotek alacaklısına tanınmış bir hak olduğu ve süresiz olarak ileri sürülebileceği, alacaklı tarafından Sandıklı İcra Müdürlüğünün 2020/395 Talimat sayılı dosyasında mülkiyeti T.C. Ziraat Bankası A.Ş.ye ait olan Afyon ili, Sandıklı ilçesi 1142 ada 2 parselde bulunan arsa vasıflı taşınmaz üzerinde şikâyetçi T.C. Ziraat Bankası A.Ş. lehine tesis edilmiş birinci ve ikinci derece ipotek bulunduğu, yapılan keşfe istinaden alınan bilirkişi raporlarına göre şikâyete konu mahcuzların eklenti (teferruat) niteliğine haiz olduğu ve ipotek kapsamında olan mülkiyet hakkından ayrı haczinin mümkün olmadığı gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile Sandıklı İcra Müdürlüğünün 2020/395 Talimat sayılı dosyasında 09.12.2020 tarihinde haczedilen ve haciz tutanağında belirtilen malların niteliği itibariyle Afyonkarahisar ili, Sandıklı ilçesi, Çakır Mah. 1142 ada, 2 parsel üzerinde yer alan otel niteliğindeki taşınmazın teferruatı olduğunun tespiti ile otelden ayrı ve bağımsız satılamayacağından/haczedilemeyeceğinden menkul mallar üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı alacaklı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 15.03.2022 tarihli ve 2022/429 Esas, 2022/552 Karar sayılı kararıyla; şikâyetçi üçüncü kişi banka vekili icra mahkemesine başvurusunda haczedilen menkuller üzerindeki haczin kaldırılması gerektiğine ilişkin iddiasını bu menkullerin kendisine ait taşınmazın “bütünleyici parça” niteliğinde olmasından dolayı taşınmazdan ayrı haczedilmeyeceği nedenine dayandırmakta olup, bu hâli ile başvurunun 2004 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi kapsamında şikâyet niteliğinde olduğu, haczin yapıldığı otelin bulunduğu taşınmazın şikâyetçi üçüncü kişiye ait olduğu, İlk Derece Mahkemesince alınan 17.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda şikâyete konu haczedilen menkuller olmadan otelin kullanılamayacak hâle geleceği belirtildiğinden haczedilen menkullerin “bütünleyici parça” niteliğinde olduklarının kabulü gerektiği, İlk Derece Mahkemesinin “….şikayete konu mahcuzların eklenti (teferruat) niteliğine haiz olduğu ve ipotek kapsamında olan mülkiyet hakkından ayrı haczinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.” şeklindeki gerekçesi ve “…09/12/2020 tarihinde haczedilen ve haciz tutanağında belirtilen malların niteliği itibariyle Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesi Çakır mah. 1142 ada, 2 parsel üzerinde yer alan otel niteliğindeki taşınmazın teferruatı olduğunun tespiti ile…” şeklindeki hüküm kısmının yerinde olmadığı, şikâyete konu malların bütünleyici parça olduğundan bahisle taşınmazdan ayrı olarak haczi mümkün olmadığından şikâyetin kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile istinaf başvurusu yerinde olmamakla birlikte İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi ve hükmün bir kısmı yerinde bulunmadığından ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak yerine şikâyetin kabulü ile Sandıklı İcra Müdürlüğünün 2020/395 talimat sayılı dosyasında 09.12.2020 tarihinde haczedilen ve haciz tutanağında belirtilen mallar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“… Davacı 3. kişi banka dava dilekçesinde; haczin yapıldığı oteli ve arsasını içerisinde bulunan tüm demirbaş ve eklentileri ile beraber 11.09.2018 tarihinde bedeli karşılığında satın aldığını, aynı tarihte ecri misil karşılığında borçlu şirketin kullanımına bırakıldığını, daha sonra 09.12.2020 tarihinde otel binasında menkullerin haczedildiğini, mahcuzların satın alma öncesi ipotek kapsamında olduğu ve borçlu firma ile yapılan satış sözleşmesine istinaden taşınmazın tescili sonrası bankanın mülkiyetine geçtiğini, mahcuzların mütemmim cüz ve teferruat niteliğinde olduğunu, İİK’nun 83/c maddesi gereğince mahcuzların haczinin kabil olmadığını, mülkiyet nedeni ile mahcuzların haczedilemeyeceğine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı alacaklı ise cevap dilekçesinde; borçlu şirketin haciz adresinde hazır olduğunu ve faaliyet gösterdiğini, mahcuzlara yönelik 3. kişi tarafından belge sunulamadığını, 3. kişi tarafından … 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nde istihkak davası açıldığını, bu davanın derdestlik nedeni ile reddinin gerektiğini, taşınmazın 3. kişi adına kayıtlı olması nedeni ile İİK’nun 83/c maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, davanın süre yönünden reddinin gerektiğini, mülkiyete dayalı iddiaların istihkak davasının konusu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, dava konusunun İİK’nun 83/c maddesine dayalı haczedilmezlik şikayeti niteliğinde olduğu, mahcuzların eklenti niteliğinde olduğu ve ipotek kapsamında olan mülkiyet hakkından ayrı haczinin mümkün olmadığı gerekçesi ile şikayetin kabulü ile 09.12.2020 tarihinde haczedilen menkul malların teferruat niteliğinde olduğunun tespitine ve hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği, alacaklı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, mahcuzların bütünleyici parça olduğundan bahisle taşınmazdan ayrı olarak haczi mümkün olmadığından şikayetin kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği, istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, ancak ilk derece mahkemesinin gerekçe ve hüküm kısmı yerinde bulunmadığından HMK’nun 353/1-b(2) maddesi gereği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yine şikayetin kabulü ile 09.12.2020 tarihinde haczedilen mahcuzlar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür.
HMK’nun 33. maddesi gereğince; maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir.
Somut olayda, haczin üzerinde yapıldığı taşınmazın mülkiyetinin davacı 3. kişi bankaya ait olduğu, 3. kişi bankanın ise dava dilekçesinde her ne kadar İİK’nun 83/c maddesine dayanmış ise de mahcuzların üzerinde mülkiyet iddiasında bulunduğu, 3. kişi tarafından ileri sürülen mülkiyet iddiasının, İİK’nun 96-99. maddeleri kapsamında istihkak prosedürü çerçevesinde incelenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, 3. kişi bankanın öne sürdüğü mülkiyet iddiasının istihkak niteliğinde olduğu gözetilerek, eksik harç tamamlatıldıktan sonra süre ve derdestlik iddiası da dikkate alınarak davanın istihkak prosedürüne göre incelendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir …” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçenin yanında, şikâyetçi üçüncü kişinin şikâyet dilekçesinde; mülkiyet nedeniyle haczedilemezlik kararı verilmesi talebine ilişkin iddiasını “Hacze konu demirbaş ve diğer menkul mallar, tescil öncesi ipotek kapsamında olup borçlu firma ile yapılan satış sözleşmesine istinaden tescil sonrası Bankamız mülkiyetine geçmiştir. Tüm demirbaş ve menkul mallar bir bütünlükte olup, mütemmim cüz ve teferruat niteliğinde bulunduğundan ve bankamız adına kayıtlı olduğundan haczi kabil değildir”, “I- Sandıklı İcra Müdürlüğünün 2020/395 Tal. sayılı dosyasından haczi ve muhafazası talep edilen menkul mallar, taşınmazın mütemmim cüz’ü niteliğinde olup, İİK’nun 83. maddesi gereğince gayrimenkulden ayrı olarak haczedilemez iken mülkiyet tescil edilmişken haczi mümkün değildir” şeklinde ifade ettiği, şikâyetçi banka vekilinin şikâyet dilekçesinde açık bir biçimde haczedilen menkullerin taşınmazın bütünleyici parçası olduğundan taşınmazdan ayrı olarak haczedilmeyeceğini iddia ettiği, dolayısıyla (haczedilen menkuller üzerindeki) mülkiyet iddiasının haczedilen menkullerin taşınmazın bütünleyici parçası olmasından mütevellit taşınmazdan ayrı olarak haczedilemeyeceğine ilişkin olduğu, şikâyetçi banka vekilinin taşınmaz üzerinde “mülkiyet hakkı” ile “ipotek hakkı”na dayalı olarak iddialarını ileri sürdüğü, şikâyet konusu menkullerin bütünleyici parçası olduğu iddia edilen taşınmazın malikinin 11.09.2018 tarihinden bu yana T.C. Ziraat Bankası A.Ş. olduğu, ayrıca taşınmaz üzerinde T.C. Ziraat Bankası A.Ş. lehine 13.04.2015 tarihinde ipotek tesis edildiği, ipoteğin şahsi bir alacağı teminat altına almaya yarayan ayni bir hak olup ipotek alacaklısının ipotekli taşınmazı satın almasının ipoteği sona erdirmeyeceği, 4721 sayılı Kanun’un 858 inci maddesi uyarınca ipoteğin tapudan terkin edilmediği sürece geçerliliğini sürdürdüğü, şikâyetçi bankanın haczedilen menkul malların kendisine ait olduğunu taşınmazın kaderine tabi olmadan ileri sürmediği bilakis haczedilen menkul malların şikâyetçinin maliki ve ipotek hakkı sahibi olduğu ve taşınmazın bütünleyici parçası olduğundan bahisle taşınmazdan ayrı olarak haczinin mümkün olmadığı iddiasına dayandığından davanın istihkak değil şikâyet prosedürü çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, bir an için haczedilen menkul malların taşınmazın eklentisi olduğundan bahisle de ayrı olarak haczinin mümkün olmayacağının iddia edildiği kabul edilse bile şikâyetçinin taşınmazın maliki olmasının ipoteği kendiliğinden sona erdirmediğinden 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesi ve 4721 sayılı Kanun’un 684 üncü maddesi uyarınca eklenti niteliğindeki şeylerin taşınmazdan ayrı haczedilmesinin de mümkün olmadığı, dolayısıyla şikâyetçi bankanın eklenti bakımından da iddiasını ipoteğin kapsamına dayandırdığından istemin bu durumda dahi istihkak değil şikâyet prosedürü çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, ipotek hakkı sahibi ile taşınmaz malikinin birleşmesi hâlinde ipotek hakkının uyku hâline gireceğinin kabulüne dair doktrinde öne sürülen görüşün de şikâyetçinin iddiasını ileri sürüş biçimi dikkate alındığında hukuki tavsif hâlini değiştirmeyeceği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı alacaklı vekili, taşınmazın ipotek alacaklısı adına tescil edilmesi ile ipotek alacaklısı ve malik sıfatlarının davacıda birleştiğini, borçlu şirketin taşınmazın maliki olmadığını, fiilen geçerli bir ipotek bulunmayıp, ipoteğin kaydi olarak devam ettiğini, bu nedenle davacı bankanın şikâyette bulunamayacağını, taşınmazın davacı adına kayıtlı olması nedeniyle 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesinin uygulama alanının bulunmadığını, taşınmaz üzerindeki işletmede (otelde) yapılan ve yapılacak hacizler esnasında işletmede bulunan demirbaş, teferruat ve mütemmim cüz ile ilgili mülkiyete dayalı iddiaların istihkak davasının konusu teşkil ettiğini, takip dosyasında taraf olmayan davacı üçüncü kişinin haczedilmezlik şikâyetinde bulunamayacağını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda üzerinde haciz yapılan taşınmazın malikinin, aynı zamanda ipotek alacaklısı üçüncü kişi olduğu gözetildiğinde, üçüncü kişinin icra mahkemesine başvurusunun 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesine dayalı şikâyet koşullarında mı yoksa aynı Kanun’un 96 ve 99 uncu maddelerine göre istihkak prosedürü çerçevesinde mi incelenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 16, 83/c, 96 ve 99 uncu maddeleri.
2. Değerlendirme
1. 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesi “Taşınmaz rehni ipotek akit tablosunda sayılı bulunan eklenti taşınmazdan ayrı olarak haczedilemez.
Türk Medeni Kanunu’nun 862 nci maddesi hükmü saklıdır” şeklinde düzenlenmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/12-727 Esas, 2019/895 Karar ile 25.01.2022 tarihli ve 2018/12-15 Esas, 2022/50 Karar sayılı kararlarında benimsendiği üzere ipotek alacaklısı, haczedilen şeyin ipotekli taşınmazın bütünleyici parçası niteliğinde ise 4721 sayılı Kanun’un 684 üncü maddesi hükmüne göre veya eklenti niteliğinde ise 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesi hükmüne göre taşınmazdan ayrı haczedilemeyeceğini şikâyet yolu ile ileri sürebilir.
3. Uyuşmazlığın açıklığa kavuşturulması için belirtmek gerekir ki alacağın teminatı olması amacıyla üzerinde ipotek hakkı tesis edilen taşınmaz, daha sonra ipotek hakkı sahibine yani alacaklıya devredilebilir. Böyle bir durumda ipotek hakkı kendiliğinden sona ermez. Alacaklı asıl borçtan bağımsız olarak, borca teminat olan taşınmazın maliki konumuna gelir. Dolayısıyla burada borcun sona ermesi durumu söz konusu değildir. Asıl borç taşınmazın sağladığı teminat olmaksızın varlığını devam ettirir. Bunun sonucunda ipotek sona ermez, sadece uyur ve birleşme devam ettiği süre zarfında herhangi bir hüküm ve sonuç doğurmaz. Bununla birlikte ne zaman ki ipotekle yüklü taşınmaz maliki ve ipotek alacaklısı sıfatları birbirinden ayrılır, o andan itibaren uyuyan ipotek hakkı hüküm ve sonuçlarını tekrar doğurmaya başlar [İsmail Atamulu, Emre Köroğlu, Türk Borçlar Hukukunda Alacaklı ve Borçlu Sıfatlarının Birleşmesi Sebebiyle Borcun Sona Ermesi (6098 sayılı Kanun md. 135), Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018, C. 13, S. 1, s.169-170]. Malik ve rehin alacaklısı sıfatı taşınmazın malikinde birleştiği süreçte malik rehninin sadece şekli bir değeri vardır. Malik rehni, maddi hukuk bakımından etkilerini ancak malik ve rehin alacaklısı sıfatlarının birbirinden ayrılması hâlinde gösterir (Jale G. Akipek, Turgut Akıntürk, Eşya Hukuku, …, 2018, s.627).
3. Yeri gelmişken şikâyet ve istihkak davasının açıklanmasında yarar vardır.
4. Şikâyet 2004 sayılı Kanun’un 16, 17 ve 18 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Şikâyet icra ve iflas dairelerinin, kanuna aykırı olan veya hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesi veya yerine getirilmeyen veya sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesi için icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış kendine özgü bir kanun yoludur (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s.103). Şikâyeti medeni usul hukukunda yer alan hiçbir dava çeşidi içine sokmak mümkün değildir (Hakan Pekcanıtez, Cemil Simil, İcra ve İflas Hukukunda Şikâyet, … 2017, s.49). Şikâyet konusunu idari işlemler oluşturduğundan, şikâyet medeni usul hukuku anlamında bir dava değildir. Şikâyette kişiler arasında uyuşmazlık yoktur. Şikâyet ile icra ve iflas memurlarının işlemlerinin kanuna veya olaya aykırılığı ileri sürülür. Takibin esasını oluşturan uyuşmazlığın maddi hukuk açısından incelenmesi ve bunun hakkında karar verilmesi şikâyette mümkün değildir. Şikâyete konu işlemin iptalini talep eden kişinin takibin diğer taraflarına karşı ileri sürebileceği bir subjektif hakkı yoktur. Medeni usul hukukundaki davada davacı ve davalı olmak üzere iki taraf yer alır. Davanın konusunu tarafların subjektif hakları oluşturur. Örneğin eda davası söz konusu ise dava kabul edildiğinde davalı bir şeye mahkûm edilir. Şikâyet hakkında verilen kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Dava sonunda verilen kararlar ise kesin hüküm teşkil eder ve aynı konuda ve aynı taraflar arasında yeniden dava açılamaz. 2004 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesine göre icra ve iflas dairesi işlemlerine karşı şikâyet yoluna ancak kanunun çözümünü mahkemeye bırakmadığı konularda (örneğin 2004 sayılı Kanun’un 142 nci maddesi uyarınca sıra cetveline itiraz davası) gidilebilir. Kanun koyucunun bazı hâllerde şikâyet yolunu kapalı tutmasının nedeni, takibe bağlı maddi hukuka ilişkin sorunların mahkemelere bırakılması düşüncesidir (Pekcanıtez, Simil, s.31).
5. 2004 sayılı Kanun’un 96 ncı maddesinin birinci fıkrası “Borçlu, elinde bulunan bir malı başkasının mülkü veya rehni olarak gösterdiği yahut üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia edildiği takdirde, icra dairesi bunu haciz ve icra tutanaklarına geçirir ve keyfiyeti iki tarafa bildirir.” şeklinde düzenlenmiştir. Üçüncü kişinin kendi adına istihkak iddiası, haczedilen malın mülkiyetinin kendisine ait olduğu veya üzerinde rehin hakkına sahip bulunduğunu ileri sürmesidir.
6. Haciz cebri icra organı tarafından yapılan devlete ilişkin bir hakimiyet tasarrufu olup, icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için, bu yolda istemde bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara, icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır. İstihkak davası, istihkak iddia edilen malların hacizden kurtulması için başvurulan bir davadır. Devletin cebri icra organları tarafından haklarına müdahale edildiğini düşünen üçüncü kişiler tarafından açılan istihkak davasının amacı başkasının borcu için mallarının haczedildiğini ileri süren üçüncü kişilerin söz konusu malları hacizden kurtarmaktır. 2004 sayılı Kanun’un 79, 85, 96, 99 ve 102 nci maddeleri aslında üçüncü kişiye ait malın borçluya ait sanılarak haczedilebileceğini varsaymakta, bu nedenle üçüncü kişilere istihkak iddiasında bulunma hakkı tanımaktadır. Takip dosyasında taraf olmayan üçüncü kişi taşınır haczinin kaldırılmasını şikâyet yoluyla isteyemez. Üçüncü kişi ancak istihkak iddiası ve prosedürüne göre haczin kaldırılmasını isteyebilir.
7. Önemle belirtmek gerekir ki 6100 sayılı (Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 33 üncü maddesi gereğince hukuki tavsif (niteleme) ve uygulanacak kanun maddesinin tespiti hâkime aittir. Ayrıca 6100 sayılı Kanun’un 119 uncu maddesinde dava sebebi olarak hukuki sebepler değil maddi vakıalar esas alınmıştır. İcra mahkemesi tarafların dilekçelerinde ileri sürdükleri maddi vakıalarla bağlıdır; ancak başvuranın bu bağlamda yapmış olduğu hukuksal nitelendirmelerle bağlı değildir.
8. Tarafların ileri sürmüş olduğu maddi vakıaların hukuki nitelendirmesini yapmak yani somut olay ya da ilişki bağlamında işlerlik kazanacak hukuk kurallarını araştırıp bulup uygulamasını gerçekleştirmek, hâkim tarafından kendiliğinden yerine getirilmesi gereken bir görevdir (6100 sayılı Kanun md. 33). Somut olaya uygulanacak olan hukuk kuralları, dava sebebinden tümüyle farklı bir kavram olan hukuki sebebi oluşturur (Süha Tanrıver, Medeni Usul Hukuku C. 1. Ankara 2016, s.480-483).
9. Somut olayda; … 3. İcra Müdürlüğünün 2020/7654 Esas sayılı dosyasında alacaklı Solid Yapı Isıtma Soğutma Havalandırma Kalıp Makina Otomotiv ve Yan Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekili tarafından borçlu Çam Tur Turizm Taşımacılık Seyahat Deri Ayakkabı Petrol Kuyumculuk İnşaat Özel Sağlık Hizmetleri Ticaret Sanayi Limited Şirketi aleyhine genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatılmış, Hüdai Kaplıcaları Mevkii 4. Km May Termal Otel Sandıklı/Afyonkarahisar adresinde 09.12.2020 tarihinde haciz işlemi yapılmıştır.
10. Davacı üçüncü kişi vekili icra mahkemesine başvurusunda müvekkili bankanın Afyonkarahisar ili, Sandıklı ilçesi, Çakır Mah., 1142 ada, 2 parsel, 99 ciltte Kain Oteli ve arsası ile içerisinde bulunan tüm demirbaş ve eklentileri ile birlikte 11.09.2018 tarihinde bedeli karşılığında satın aldığını ve tapuda müvekkili banka adına tescil edildiğini, satın alınan otel binası, makinalar ve mütemmim cüzlerinin ecrimisil bedeli karşılığında borçlu şirketin kullanım hakkına bırakıldığını, borçlu şirkete ait otel binasında 09.12.2020 tarihinde haczedilen menkul malların tescil öncesi ipotek kapsamında olup borçlu şirket ile yapılan satış sözleşmesine istinaden tescil sonrası müvekkili bankanın mülkiyetine geçtiğini, tüm demirbaş ve menkul malların mütemmim cüz ve teferruat niteliğinde bulunduğundan ve müvekkili banka adına kayıtlı olduğundan haczinin kabil olmadığını, menkul malların taşınmazın mütemmim cüz’ü niteliğinde olup 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesi gereğince gayrimenkulden ayrı olarak haczedilemeyeceğini ileri sürerek haczin kaldırılmasını talep etmiştir.
11. Dosya kapsamında bulunan tapu kaydının incelenmesinde, Afyonkarahisar ili, Sandıklı ilçesi, Çakır Mah., 1142 ada, 2 parselde bulunan arsa vasıflı taşınmazın borçlu Çam Tur Turizm Taşımacılık Seyahat Deri Ayakkabı Petrol Kuyumculuk İnşaat Özel Sağlık Hizmetleri Ticaret Sanayi Limited Şirketi adına kayıtlı iken davacı üçüncü kişi T.C. Ziraat Bankası A.Ş. lehine 13.04.2015 tarihinde 1. derece, 09.09.2015 tarihinde 2. derece ipotek tesis edildiği, 11.09.2018 tarihinde taşınmazın satış ile davacı üçüncü kişi T.C. Ziraat Bankası A.Ş.ye tapuda devredildiği görülmektedir.
12. Somut olayda, haciz yapılan otelin üzerinde bulunduğu taşınmazda ipotek alacaklısı durumunda olan üçüncü kişi T.C. Ziraat Bankası A.Ş., taşınmazın maliki olmakla birlikte ipotek hakkı kendisi için hüküm ve sonuç doğurmayacak duruma geçmiştir. Başka bir ifadeyle ipotek şeklen mevcut olup, hükümleri askıdadır. Ancak malik ve ipotek alacaklısı sıfatlarının birbirinden ayrılması hâlinde uyuyan ipotek hakkı hüküm ve sonuçlarını tekrar doğurmaya başlar. Bu durumda, davacı üçüncü kişinin haczolunan taşınırlar için ipotek hakkına dayanarak 2004 sayılı Kanun’un 83/c maddesinden yararlanması söz konusu değildir. Takip dosyasında taraf olmayan üçüncü kişi taşınır haczinin kaldırılmasını şikâyet yoluyla da isteyemez.
13. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında üçüncü kişinin icra mahkemesine başvurusu bu hâli ile 2004 sayılı Kanun’un 96 ve devamı maddelerine göre açılmış istihkak davası niteliğinde olup, icra mahkemesine şikâyet olarak başvurulması 6100 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesinde yer alan hukuki nitelendirmenin hâkime ait olduğu kuralı gereğince sonuca etkili değildir. Davacı üçüncü kişi vekilinin dava dilekçesinde de belirttiği üzere mülkiyet hakkına dayanarak mahcuzlar üzerindeki haczin kaldırılması talebinin istihkak davası olarak görülüp sonuçlandırılması gerekir.
14. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
II. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun’un 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderilmesine,14.06.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.