YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/233
KARAR NO : 2023/255
KARAR TARİHİ : 22.03.2023
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin Devlet … İşletmesi Genel Müdürlüğünden ihale ile aldığı 01.01.2011-28.02.2011 tarihleri arasındaki güvenlik ve koruma hizmetleri işini yerine getirdiği işyerinde çalıştırdığı işçilere ilişkin sigorta primlerinin Kuruma ödendiğini, müvekkillerinin 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde düzenlenen teşvikten yararlanabilmesi için aranan şartları taşıması nedeniyle malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranlarındaki işveren hissesi prim tutarından 5 puanlık indirim yapılması gerekirken bu durumu fark edilmeyerek fazla ödeme yapıldığını, bu nedenle 2011 yılı Ocak ve Şubat aylarına ilişkin sehven ödenen %5 prim bedelinin davalı Kurum tarafından karşılanması gerektiğini ileri sürerek 10.873,47 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı … (SGK/Kurum) cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Kararı
6. … İş Mahkemesinin 23.09.2014 tarihli ve 2014/86 Esas, 2014/1776 Karar sayılı kararı ile; davacı şirketlerin hizmet alım sözleşmesi döneminde çalıştırdığı sigortalılarla ilgili olarak aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süre içinde Kuruma verdiği, sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarın ve Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait miktarın ödendiği, davacı şirketlerin 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde düzenlenen teşvikten yararlanma şartlarını taşıdığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 01.01.2011-28.02.2011 tarihleri arasında karşılanması gereken işveren hissesi tutarı 10.873,47 TL’nin ödeme tarihini takip eden aybaşından itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı
7. … İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 20.10.2015 tarihli ve 2014/23712 Esas, 2015/18853 Karar sayılı kararı ile; “…Somut olayda 5510 sayılı Kanun’un 81/1-(ı) bendinde ki açık düzenlemeye göre; Özel sektör işverenlerinin yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olarak yurt içinden götürülen sigortalılar için, bu maddenin (f) bendine göre prime esas kazanç üzerinden ödenecek primin işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanacağından bu tutarın karşılanmaması durumunda sebepsiz zenginleşen hazine olacaktır. Bu durumda husumetin hazineye yöneltilmesi gerekir.
Mahkemece, davanın pasif husumet (davalı sıfatı) yokluğu nedeni ile reddi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
9. Bozma sonrası dosyanın tevzi edildiği … İş Mahkemesinin 14.07.2016 tarihli ve 2016/845 Esas, 2016/321 Karar sayılı kararı ile; 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesi gereğince işveren primlerinin %5’inin ihale makamının istihkaktan kesmesi gerektiği, bu kesinti yapılmadan prim tahsili hâlinde muhatabın SGK olduğu ve Kuruma yapılan ödemelerde davacı şirketler ile Hazine arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığı, bu nedenle davanın Sosyal Güvenlik Kurumuna yöneltilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
10. … İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı davalı … vekilinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 05.04.2017 tarihli ve 2016/21-2693 Esas, 2017/656 Karar sayılı kararı ile; dava konusu uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanun’dan kaynaklanması nedeniyle eldeki davada Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf sıfatı bulunduğu ve bu nedenle direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.
11. Yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 20.11.2017 tarihli ve 2017/2802 Esas, 2017/9479 Karar sayılı kararı ile; “..Yapılacak iş, davacı şirket ile DHMİ Genel Müdürlüğü arasında 01.11.2011-31.12.2012 tarihleri arasında … Havaalanına özel güvenlik hizmeti satın alınması işine ilişkin ihale sözleşmesi, teknik şartname ve var ise özel şartname ile diğer ihale belgelerinin, tahakkuk, hakediş ve ödeme belgelerinin tamamını getirtmek, dava dosyasını kamu ihale mevzuatı ve sosyal güvenlik hukuku konularında uzman üç kişilik bilirkişi heyetine tevdii ederek; davacı şirket ile ihale makamı arasında yapılan sözleşme şartları ile diğer belgeleri inceleyerek hakediş içerisinde davacı şirketin Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmesi gereken işçi ve işveren sigorta priminin tamamının (% 5 dahil) olup olmadığı, hakediş ödeme tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata göre hakedişten % 5 kesinti yapılmaması halinde davacının davaya konu isteminin kabulü ile ödenen miktarın Kurumdan tahsili halinin teşvikten mükerrer yararlanma sonucunu doğrup doğurmayacağı, ödenen prim ve % 5 indirim miktarı hakkında ayrıntılı ve açıklayıcı bilirkişi raporu almak ,varılacak sonuca göre karar vermekten ibarettir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
12. … İş Mahkemesinin 25.10.2018 tarihli ve 2018/31 Esas, 2018/417 Karar sayılı kararı ile Hukuk Genel Kurulu ve Özel Daire bozma kararlarına uyulmasına karar verildikten sonra 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında görülmekte olan davalar yönünden düzenleme yapıldığı, ayrıca yasa yoluna başvurulmuş davalar için Kurum tarafından yasa yoluna başvurulması hâlinde bu başvurudan vazgeçmiş sayılacağının düzenlendiği, dava konusu taleple ilgili Kurum tarafından işlem yapılıp yapılmadığı araştırılmaksızın belirtilen emredici düzenleme uyarınca davanın konusunun kalmadığının kabulü gerektiği gerekçesiyle 01.04.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile eklenen 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi gereğince davanın konusunun kalmaması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
13. … İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı davalı … vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 20.05.2019 tarihli ve 2019/1036 Esas, 2019/3959 Karar sayılı kararı ile; “..Yapılacak iş, İlk derece Mahkemesince Kurumdan davacının yukarıda açıklanan Ek madde 17 hükmüne göre başvurusu bulunup bulunmadığı sorularak anılan yasa maddesi kapsamına göre değerlendirme yapmak, Kurumun başvuruyu kabul etmemesi halinde işin esasına girerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
14. … İş Mahkemesinin 17.06.2020 tarihli ve 2019/180 Esas, 2020/63 Karar sayılı kararı ile bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra davacı tarafın 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi kapsamında Kuruma yaptığı başvurunun reddedildiği, hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkeleri dikkate alındığında dosya kapsamındaki delillere göre davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 01.11.2011-28.02.2011 tarihleri arasında karşılanması gereken işveren hissesi tutarı 10.873,47 TL’nin ödeme tarihini takip eden aybaşından itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
15. … İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı davalı … vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 18.05.2021 tarihli ve 2020/9314 Esas, 2021/6421 Karar sayılı kararı ile; “..5510 sayılı Yasanın 81’inci maddesi hükümlerinden faydalandırılma ve fazla ödenen tutarın iadesi istemi ile 20.01.2014 tarihinde açılmış eldeki davada, mahkemece verilen ilk karar ile davanın husumet nedeniyle reddine dair karar verilmiş, bu kararın temyizi aşamasında ise 01.04.2018 tarihi itibari ile 7103 sayılı Yasanın 70. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen ek 17. maddesi yürürlüğe girmiş ve anılan ek 17. madde hükümlerinin dikkate alınması ve davacının dava konusu istemi ile ilgili olarak öncelikle Kuruma başvurusunun bulunup bulunmadığı hususunun soruması ve Kurumca bu başvurunun işleme alınmaması halinde, işin esasına girilmesi ve kurumca yapılan işlemlere göre inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine işaret edilerek kararın bozulmasına dair karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Ne var ki, mahkemece dikkate alınan bozma ilamı içeriğinde yer alan, 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesinin 4. fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında …’nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. Sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş ve karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33.maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Eldeki davada ise, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş ise de, 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesinin tamamı ile aynı maddenin 4. fıkrasının iptali ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ve davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılması veya fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından yasal tüm şartların varlığı incelenmeli ve sonucuna göre işin esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
16. … İş Mahkemesinin 11.11.2021 tarihli ve 2021/180 Esas, 2021/302 Karar sayılı kararı ile; 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi değerlendirildiği ve hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkeleri dikkate alınarak karar verildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
17. Direnme kararı süresi içinde davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
18. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı şirketlerin %5 Hazine teşvikinden yararlanması gerektiğinden bahisle fazladan ödenen primlerin iadesi istemiyle açılan eldeki davada; dava tarihinden sonra 01.04.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile eklenen 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrasının 05.05.2020 tarihli ve 31118 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ve 2018/139 Esas, 2020/12 Karar sayılı kararı ile iptal edilmesi ile oluşan yeni durum dikkate alınıp davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ve yasal şartların tümünün bulunup bulunmadığı incelenerek sonucuna göre işin esası hakkında karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
19. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
20. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
21. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
22. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarında mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilmektedir.
23. Somut olayda; Mahkemece davacı tarafın 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi kapsamında Kuruma yaptığı başvurunun reddedildiği, hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkeleri dikkate alındığında dosya kapsamındaki delillere göre davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, kararın Özel Dairece 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi ve aynı maddenin 4 üncü fıkrasının iptali ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması, davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılması veya fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından yasal tüm şartların varlığı incelenmesi ve sonucuna göre işin esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmasından sonra Mahkemece 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi değerlendirilerek ve hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkeleri dikkate alınarak davanın kabulüne karar verildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
24. Görüldüğü ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil bozma kararı gereğinin eylemli olarak yerine getirilmesi sonucu verilen yeni hüküm bulunmaktadır.
25. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 29.06.2022 tarihli ve 2022/10-462 Esas, 2022/1080 Karar, 02.11.2022 tarihli ve 2021/10-319 Esas, 2022/1419 Karar, 2021/10-600 Esas, 2022/1420 Karar ile 17.11.2022 tarihli ve 2022/10-969 Esas, 2022/1530 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.
26. Hâl böyle olunca yeni hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmelidir.
27. Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ
Açıklanan sebeplerle;
Davalı … vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 22.03.2023 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.