YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2023/172
KARAR NO : 2023/307
KARAR TARİHİ : 12.04.2023
MAHKEMESİ : Yargıtay 3. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı Yargıtay 3. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda asıl ve birleşen davalar davacısı şirket yönünden karar kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına, asıl dava davacısı … yönünden sıfat (husumet) yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
2. Karar asıl dava davacısı … tarafından kendi adına asaleten asıl ve birleşen dava davacısı şirkete vekâleten temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı … Mühendislik İnş. ve Tic. A.Ş. adına vekâleten, kendi adına asaleten … dava dilekçesinde; davacı şirketin … Devletine izafeten Federal Almanya Büyükelçiliğine karşı haksız fiil nedeniyle tazminat davası açtığını, … 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/296 Esas sayılı dosya üzerinden yapılan yargılama sonunda davalı … Devletinin tazminat ödemesine karar verildiğini, davanın seyri sırasında Türkiye Cumhuriyeti Kanunları ile Milletlerarası Özel Hukuk Usul Kanunlarının Mahkemece eksiksiz uygulandığını, bilahare kararın infazı sırasında karar veren hâkimin müfettiş soruşturmasına uğradığını tesadüfen öğrendiklerini, kararın kesinleşmesine ve temyiz isteminin Mahkemece süreden reddine rağmen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin Mahkeme kararını Anayasa ve yasalara aykırı olarak bozduğunu, karar düzeltme talebini reddettiğini, temyiz duruşmasında … Konsolosluğunun yetki belgesini görmeden yeminli tercüman olduğunu teyit etmeden avukatı olmasına rağmen ayrıcalıklı şekilde söz hakkı verdiğini, mahkemenin bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürdüğünü, duruşma talebi olmasına rağmen karar düzeltme aşamasında duruşma talebinin reddedildiğini, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kesinleşmiş kararı bozamayacağını, yabancı devlete haksız fiil konusunda diplomatik muafiyet uygulanamayacağını, herkesin Anayasa önünde eşit olduğu ancak Federal Almanya Cumhuriyetinin daha eşit olduğu anlayışının kabul edilemeyeceğini, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatlara aykırı karar verdiğini, Anayasa’ya, yasalara ve hukuka aykırı bu karar nedeniyle müvekkili şirketin ve söz konusu davada vekil olarak hareket eden kendisinin de maddi ve manevi mağduriyete uğradığını ileri sürerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 47 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin (duruşmadaki beyana göre 5.000,00 TL’si maddi, 5.000,00 TL’si manevi tazminat olmak üzere) davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
5. Birleşen dava davacısı … Mühendislik İnş. ve Tic. A.Ş. vekili dava dilekçesinde; asıl davaya konu 2010/296 Esas sayılı dosyada müvekkili şirket lehine verilen kararın temyiz edilmediğinden kesinleştiğini ve icraya konulduğunu, bu sırada mahkeme hâkiminin değiştiğini, yerine atanan hâkim …’in karşı tarafın müracaatı olmadan dosyayı kendiliğinden ele alarak tarafına 21.03.2013 tarihinde üzerinde “mahkememiz dosyasında 05/03/2012 tarihli mahkeme ilamının Tebligat Tüzüğünün 45. maddesi gereğince diplomatik kanalla tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla kararın tercüme edilmesi için 250TL bilirkişi ücretini ve 40TL yurtdışı tebliğ avansını mahkememize yatırmanız hususu tebliğ olunur.” şerhini içerir tebligat gönderdiğini, bu tebligatın yasal dayanağının bulunmadığını, bunun üzerine Mahkemeye dilekçeler verdiğini ancak hâkim tarafından hiçbir işlem yapılmadığını, adil yargılama hakkının ihlâl edildiğini, davalının temyiz başvurusunu süreden reddeden ek kararın temyizi sonrasında Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin esastan inceleme yaparak kararı bozduğunu, hâkim …’in bozma kararı sonrasında yapılan ilk duruşmada 6100 sayılı Kanun’u hiçe saydığını, hazır ettiği uzmanı dinlemediğini, Anayasa’nın 138 inci maddesinin ihlâl edildiğini, kesinleşmiş bir kararı kendiliğinden ve gerekçesiz olarak kesinleştirmediğini, hak kaybına yol açtığını, bağımsız ve tarafsız olmayan hâkimin fiil ve tutumlarıyla müvekkilinin hak kaybına sebep olunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
6. Davalı … Hazinesi vekili asıl ve birleşen davaya ilişkin cevap dilekçelerinde; müvekkilinin sorumluluğunun söz konusu olmadığını, şartları oluşmayan davanın reddi ile 6100 sayılı Kanun’un 49 uncu maddesi uyarınca davacının disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Özel Dairenin Birinci Kararı
7. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26.09.2017 tarihli ve 2016/1 Esas, 2017/3 Karar sayılı kararı ile; “…“Dava, hakimlerin sorumluluğu hukuksal nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Hakimlerin hukuki sorumluluğu HMK.nun 46-49.maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yasa’da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.
Somut olayda, yerel mahkeme hakiminin yargısal … ve eylemleriyle Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin temyiz ve karar düzeltme talebi üzerine verdiği kararlar nedeniyle zarar gördüğünden bahisle maddi ve manevi tazminat talep edilmektedir.
Yerel Mahkemenin vermiş olduğu karar ile Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin vermiş olduğu kararlar nispi birer değer yargısı niteliğindedir. Yargısal işlemlerin özünde mevcut bulunan farklı kabul ve yorumlar olağan sayılmalıdır. Hukuki süreç bu şekilde tamamlanmaktadır. Tazminat istemi yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir.
Hatalı olduğu ileri sürülen yargısal işlemlerde, devletin sorumluluğu ve rücuyu gerektirir herhangi bir delil davacı şirket tarafından ortaya konulamamıştır. Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisi eldeki davalarda mevcut değildir. HMK.nun 46 ve devamı maddesindeki şartların hiç birisi oluşmamıştır. Şu durumda, davacı şirketin açtığı her iki davanın hüküm fıkrasında açıklandığı gibi esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 49.maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezası taktir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken artırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyalara yansıyan olgular gözönünde tutulduğunda, taktiren her bir dava yönünden 1.000,00’er TL disiplin para cezasının davacı şirketten tahsiline karar verilmiştir.
Her ne kadar, davacı … … 6.Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olduğu davaya konu olan hadiseler nedeniyle şahsınında mağduriyete uğradığını ileri sürerek, 2016/1 E.sayılı dosyada maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de; davacı …’in … 6.Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davada davacı sıfatının bulunmadığı, davacı … Mühendislik İnşaat ve Ticaret Ltd.Şti. vekili olarak hareket ettiği, avukat olarak dosyada görev yaptığı, vekilin o dosyada şahsi mağduriyet yaşadığından bahisle böyle bir dava açamayacağı, HMK.nun 114/d maddesi dikkate alındığında dava ehliyeti bulunmadığından bu davacının davasının HMK’.nun 115.maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiği vicdani kanaatine varılmış, bu davacı yönünden dava, usulden reddedildiğinden HMK.’nun 49.maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A) 2016/1 Esas sayılı dava dosyası yönünden;
1-Davacı …’in HMK.nun 114/d madddesi hükmünce dava ehliyeti bulunmadığından HMK.nun 115.maddesi gereğince davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
Dava usulden reddedildiğinden, HMK.nun 49.maddesinin uygulanmasına yer olmadığına;
2-Davacı … Mühendislik İnş. Ve Tic.Ltd.Şti.’nin davasının HMK.nun 46.maddesinde öngörülen şartlar oluşmadığından esastan reddine,
HMK.nun 49.maddesi uyarınca taktiren 1.000 TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline
3-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 65,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 170,77 TL’den düşümü ile kalan 105,37 TL’nin istek halinde ve karar kesinleştiğinde davacılara iadesine;
4-Red sebepleri farklı olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2, 10/4 ve 13.maddeleri de dikkate alınarak manevi tazminat yönünden hesaplanan 300,00 TL vekalet ücreti ile maddi tazminat yönünden hesaplanan 300,00 TL vekalet ücreti ki toplam 600,00 TL’nin davacı …’ten alınarak davalıya verilmesine;
5-Red sebepleri farklı olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca manevi tazminat yönünden hesaplanan 3.000,00 TL vekalet ücreti ile maddi tazminat yönünden hesaplanan 3.000,00 TL vekalet ücreti ki toplam 6.000,00 TL’nin davacı Şirketten alınarak davalıya verilmesine;
6-Davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına;
B) Birleşen 2016/5 E.sayılı dava dosyası yönünden;
1-HMK.nun 46.madddesinde öngörülen şartlar oluşmadığından bu davanın da esastan reddine;
2-HMK.nun 49.maddesi uyarınca taktiren 1.000 TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline;
3-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 65,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 170,77 TL’den düşümü ile kalan 105,37 TL’nin istek halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine;
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına taktir olunan 3.000,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine;
5-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına;
6-Her iki dosyada davacılar tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının bulunması halinde karar kesinleştiğinde davacılara iadesine.…” karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı
8. Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde asıl dava davacısı … tarafından kendi adına asaleten asıl ve birleşen dava davacısı şirkete vekâleten temyiz edilmiştir.
9. Hukuk Genel Kurulunun 20.05.2021 tarihli ve 2018/3-254 Esas, 2021/591 Karar sayılı kararı; “…A.Asıl ve birleşen dosya davacısı …vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:
8. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
9. Sorumluluk nedenlerinin sınırlı olarak sayıldığı anılan maddede;
“(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
10. Somut olayda söz konusu sorumluluk şartları oluşmadığından Özel Dairece davacı … Mühendislik İnş. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
11. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre asıl ve birleşen davada usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın davacı … Mühendislik İnş. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden onanması gerekir.
B.Asıl dosya davacısı …’in temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:
12. Özel Dairece, asıl dosya davacısı …’in davacı sıfatının bulunmadığı değerlendirmesi gerekçede açıklanmış ise de hüküm fıkrasında bu davacı yönünden “dava ehliyetine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle” davanın usulden reddine karar verildiği belirtilmiştir.
13. Bu noktada dava ehliyeti kavramına değinmekte fayda vardır.
14. Bilindiği üzere dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci (vekil) aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapabilme yeteneğidir (HMK, m. 71). Medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Yani dava ehliyeti medeni hakları kullanma ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Tarafların, dava ehliyetine sahip olmaları HMK’nın 114/1. maddesi gereğince dava şartıdır ve mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilir. Bu yöne ilişkin dava şartının yokluğu davanın esasına girilmesine engel teşkil eder ve davanın usulden reddedilmesi sonucunu doğurur (HMK, m.115/2).
15. Somut olayda asıl dosya davacılarından …’in fiil ehliyetine ve bu sebeple de açtığı davada dava ehliyetine sahip olmadığından bahsedilemeyeceğinden Özel Dairece bu yöne ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.
16. Hâl böyle olunca asıl dosyada davacı … yönünden işin esasına girilerek oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
III. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl ve birleşen dosya davacısı … Mühendislik İnş. ve Tic. Ltd. Şti.’nin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği hükmün bu davacı yönünden ONANMASINA,
Asıl dosya davacısı … yönünden verilen kararın BOZULMASINA, 20.05.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak…” karar verilmiştir.
10. Hukuk Genel Kurulunun yukarıda belirtilen kararına karşı asıl dava davacısı … tarafından kendi adına asaleten asıl ve birleşen dava davacısı şirkete vekâleten karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
11. Hukuk Genel Kurulunun 08.02.2022 tarihli ve 2021/3/998 Esas, 2022/96 Karar sayılı kararı ile; “…11. Somut olayda, Özel Dairece karar düzeltmeye konu esasa ilişkin karar da bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden sonra verildiğinden HMK’nın istinaf ve temyiz yoluna ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
12. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ilâ 381. maddelerinde istinaf yolu, temyiz yolu ve yargılamanın iadesi kanun yollarına yer verilmiş, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) döneminde tanınmış olan karar düzeltme yoluna yer verilmemiştir. Bu nedenle bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen Özel Daire kararının temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca verilen karar aleyhine karar düzeltme yoluna gidilmesi mümkün olmadığından karar düzeltme dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle davacılar vekilinin karar düzeltme dilekçesinin reddine kesin olarak karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Kararı
12. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 28.09.2022 tarihli ve 2022/10 Esas, 2022/17 Karar sayılı kararı ile bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu; “…Somut olayda Davacı …, … 6. Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olduğu davaya konu olan hadiseler nedeniyle bu davanın ilk derece ve Yargıtay aşamalarında şahsınında mağduriyete uğradığını ileri sürerek, asıl dava dosyasında maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de; davacı …’in … 6. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davada davacı sıfatının bulunmadığı, davacı … Mühendislik İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. vekili olarak hareket ettiği, avukat olarak dosyada görev yaptığı, vekilin o dosyada şahsi mağduriyet yaşadığından bahisle böyle bir dava açamayacağı, bu nedenle davacı …’in davasının hüküm fıkrasının A/2 fıkrasında açıklandığı gibi dava açma sıfatı bulunmadığı anlaşıldığından sıfat (husumet) yokluğu nedeniyle reddi gerektiği vicdani kanaatine varılmış, bu davacı yönünden bozma öncesinde HMK’nın 49. maddesi ile ilgili verilen karar davalı tarafından temyiz edilmediğinden HMK’nın 49. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Bozma öncesinde asıl ve birleşen dosyalarda davacı şirket yönünden verilen esastan red kararı onanarak kesinleştiğinden, davacı şirket yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A) Asıl dava bakımından;
1-Davacı … Mühendislik İnş. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden verilen karar kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacı …’in davası bakımından ise;
Dava açma sıfatı bulunmadığından davacı …’in davasının sıfat (husumet) yokluğu nedeniyle reddine,
HMK’nın 49. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına,
a-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 170,77 TL’den düşümü ile kalan 90,07 TL’nin istek halinde ve karar kesinleştiğinde davacılara iadesine;
b-Red sebepleri farklı olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2, 10/3, 4 ve 13.maddeleri de dikkate alınarak manevi tazminat yönünden hesaplanan 800 TL vekalet ücreti ile maddi tazminat yönünden hesaplanan 800 TL vekalet ücreti ki toplam 1.600 TL’nin davacı …’ten alınarak davalıya verilmesine;
d-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına;
B) Birleşen 2016/5 E.sayılı dava dosyası yönünden verilen karar kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına,…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi
13. Özel Daire kararı süresi içinde asıl dava davacısı … tarafından kendi adına asaleten, asıl ve birleşen dava davacısı şirkete vekâleten temyiz edilmiştir.
II. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce davacılar tarafın temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına yönelik istemi ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
III. GEREKÇE
Ön sorun yönünden
15. Ön sorun ile ilgili hususların açıklığa kavuşturulması açısından temyiz incelemesinde duruşma yapılmasına ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi ve konunun adil yargılanma hakkı kapsamında irdelenmesi gereklidir.
16. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü yer almaktadır.
17. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6 ncı maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir. Anılan maddeye göre “Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir…”.
18. Anayasa’nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de Anayasa’nın 141 inci maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141 inci maddesinin birinci fıkrası :
“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir” şeklindedir.
19. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle anılan ilke hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birisini oluşturur. Duruşmalı yargılama hakkı her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve … yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlâlini oluşturmaz. Özellikle ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin, tarafların iddia veya savunmaları yazılı olarak alındıktan sonra dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlâlinden söz edilemez (Anayasa Mahkemesi, … Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016, § 36; …, B. No: 2013/8049, 18.02.2016, § 80; Kırmızı … İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014, § 23; …, B. No: 2013/664, 17.09.2013, § 32).
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında “aleni yargılama” hakkının tanınması, zorunlu olarak “sözlü yargılama” hakkını da içerir. Bununla birlikte AİHS’in bu maddesinde yer alan söz konusu yükümlülük mutlak değildir (Anayasa Mahkemesi, …, B. No: 2013/9748, 07.01.2016, § 44). Yargılamada tarafların şüpheye yer vermeyecek şekilde bu haklarından vazgeçmesi ve kamu yararının sözlü yargılama yapılmasını gerekli kıldığı bir durumun bulunmaması hâlinde duruşma yapılmayabilir. Vazgeçmenin açıkça veya zımnen yapılması mümkündür. Duruşma yapılmasına ilişkin talebin sürdürülmemesi ya da hiç ileri sürülmemesi, zımnen vazgeçmeye örnek gösterilebilir. Bunun yanında dava dosyası ve tarafların yazılı görüşleri temelinde yeterince çözülemeyen hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması örneğinde olduğu gibi yargılamanın istisnai koşulları da duruşma yapılmasını gerektirmeyebilir (… kararı, § 46). (Benzer yöndeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları için bkz. Blom/İsveç, B. No:28338/95, 14.3.2000; Eksert Turizm Taşımacılık Tekstil Gıda San ve Tic. Ltd. Şti/Türkiye ve diğer 7 başvuru, B. No:40988/06, 2.7.2013).
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca özellikle inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir tartışmanın bulunmadığı, oldukça teknik davalar ile mahkemelerin tarafların sunduğu görüşlere ve diğer belgelere dayanarak adil ve makul bir biçimde karar verebilecekleri davalar için duruşma yapılmasının gerekli olmayabileceğini belirtmiştir (Jussila/Finlandiya, § 41, Döry/İsveç, B. No:28394/95, 12.11.2002, § 37, … Emin Şimşek/Türkiye, B. No: 5488/05, 28.2.2012, § 30). (…, kararı, § 47).
22. Temyiz yolunda hüküm mahkemesinin kararı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılabilir. Yargıtay istinaf mahkemesi gibi bir vakıa, tahkikat ve yargılama mahkemesi değildir. Temyiz yolunda hüküm mahkemesinin kararı incelenerek hüküm mahkemesine bildirilmiş olan vakıaların usulüne uygun biçimde incelenip incelenmediği, özellikle o vakıalara kanunların (hukukun) doğru uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilir.
23. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuru yoluyla önüne gelen davalarda verdiği … Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016; …, B. No: 2013/8049, 18.02.2016; …, B. No: 2013/9748, 07.01.2016; Kırmızı … İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014; …, B. No: 2013/664, 17.09.2013 kararlarında başvurucuların duruşma talepleri bulunmasına rağmen dosya üzerinden inceleme yapılmasının adil yargılanma hakkının ve bu kapsamda aleni yargılama hakkının ihlâli niteliğinde olduğu yönündeki başvurularının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
24. Yukarıda yapılan açıklamalar ve özellikle temyiz yolunda yeni vakıa ve delillerin Yargıtay tarafından incelenemeyecek olması karşısında duruşma isteminin reddi kararlarının hak ihlâli olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir.
25. Aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2021 tarihli ve 2017/12-2540 Esas, 2021/571 Karar; 17.09.2019 tarihli ve 2019/4-60 Esas, 2019/879 Karar; 22.11.2017 tarihli ve 2016/11-1239 Esas, 2017/1398 Karar ve 22.11.2017 tarihli ve 2017/8-2835 Esas, 2017/1399 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
26. Somut olayda dava 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup karmaşık bir dava türü olmadığı gibi verilen karara karşı temyiz istemleri için taraflara başvuru olanağı tanınmış, temyiz dilekçesinin bir örneği cevap hakkı için karşı tarafa tebliğ edilmiştir.
27. Hâkimlerin sorumluluğunu düzenleyen ve eldeki davanın dayanağı olan 6100 sayılı Kanun’un 46 ve devamı maddeleri gereğince Dairelerin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla karar verdiği ve temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulunun yaptığı işlerde duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılacağı konusunda açık bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca Yargıtay Kanunu’nda da bu işlerin temyizinin duruşmalı olarak inceleneceği konusunda açık bir hükme yer verilmemiştir.
28. Şu durumda Hukuk Genel Kurulunun ağırlıklı işini oluşturan direnme kararlarının dâhi temyiz incelemelerinin açıklanan nedenlerle duruşmalı yapılamayacağı öngörülmüşken diğer işlerinin duruşmalı yapılacağını kabule olanak verecek yasal bir düzenleme ve gereklilik bulunmadığı açıktır. Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunun incelemesine tabi işlerde ayrık ve açık bir düzenleme olmadığı sürece duruşmalı inceleme yapılması olanaklı görünmemektedir.
29. Bu nedenle davacı tarafın duruşma isteğinin reddine oy birliğiyle karar verildikten sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Esas yönünden
30. Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, toplanan delillere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl dava davacısı …’in kendi adına asaleten asıl ve birleşen dava davacısı şirkete vekâleten temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
12.04.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.