YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/998
KARAR NO : 2023/745
KARAR TARİHİ : 12.07.2023
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın maddi tazminat yönünden reddine, manevi tazminat yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı, davalılar … Ticaret ……., … ve … vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı, davalılar … Ticaret ……., … ve … vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalılar … Ticaret ……., … ve … vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davalı ……. vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirkete ait işyerinde 01.06.2005 tarihinden itibaren kasiyer olarak çalıştığını, mağaza müdürü olma imkânı bulunduğundan gerçek dışı nedenlerle iş sözleşmesinin feshedildiğini, uygunsuz vaziyette ve öpüşürken görüldüğü yönündeki iddialardan dolayı iş göremez hâle geldiğini, … 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/1383 E., 2010/562 K. sayılı kararı ile bu olay nedeniyle … ve …’ın tehdit; …’in ise hakaret suçundan adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiğini ileri sürerek 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiş; 27.03.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 1.177.021,46 TL’ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı … vekili; iddiaların doğru olmadığını, davacının çalıştığı mağazada ilk iş günü olan davalı …’in tıraşsız olduğundan bahisle uyarıda bulunan dava dışı …’e husumet beslemesi nedeniyle aynı gün bu kişiyle davacıyı uygunsuz vaziyette gördüğünü bildirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacıya zorla istifa dilekçesi imzalatılmadığını, … 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/1383 E., 2010/562 K. sayılı kararı ile diğer davalıların adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş ise de tazminata konu maddi olgunun eldeki davada değerlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalılar … ve … vekili; müvekkillerinin davacının sözlü savunmasını aldıklarını ve disiplin prosedürünü işleteceklerini bildirdiklerini, davacıya zorla istifa dilekçesi imzalatmadıklarını ayrıca talep edilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı …; davacının iddialarının doğru olmadığını, kendisinin olayla ilgili gördüklerini işverenine bildirdiğini, ceza yargılamasında dinlenen tanıkların beyanlarının görgüye dayanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
…. İlk Derece Mahkemesinin Görevsizlik Kararı
… 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.06.2017 tarihli ve 2011/77 Esas, 2017/355 Karar sayılı kararı ile davacının davalı işyerinde çalışmaktayken uğradığı haksız eylem nedeniyle davalılardan tazminat talebinde bulunduğunun anlaşılmasına göre görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, dosyanın … Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı
… Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 27.12.2017 tarihli ve 2017/1974 Esas, 2017/2320 Karar sayılı kararı ile davacı ile davalı şirket arasında işçi-işveren ilişkisi ve hizmet sözleşmesi bulunduğundan iş mahkemesinin görevli olduğu, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
D. İlk Derece Mahkemesinin Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 22.10.2018 tarihli ve 2018/119 Esas, 2018/360 Karar sayılı kararı ile davacının müdürü ile öpüştüğüne dair ithamla baskı altında istifa dilekçesi imzalatılarak işten çıkarıldığını iddia ettiği, bu durumun iş kazası olarak kabul edilemeyeceğinden 5510 sayılı Kanun gereğince maddi zararın tespitinin mümkün olmadığı, ayrıca İş Kanunu’ndan kaynaklanan maddi tazminat talebinin de bulunmadığı, … 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/1383 Esas, 2010/562 Karar sayılı kararı ile bu olay nedeniyle … ve …’ın tehdit; …’in ise hakaret suçundan adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, davalı şirkete ait işyerinde davacının takım lideri, davalı …’in güvenlik görevlisi, …’nin personel müdürü, davalı …’ın güvenlik müdürü olduğu, ceza davasında da belirtilen sabit eylem nedeniyle davalılar …, … ve …’ın haksız fiili gerçekleştiren, davalı şirketin ise işveren vekilleri … ve …’dan dolayı sorumlu olduğu gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
…. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı, davalılar … Ticaret ……., … ve … vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 28.05.2019 tarihli ve 2018/2735 Esas, 2019/892 Karar sayılı kararı ile iş ilişkisinden kaynaklı olarak meydana gelen haksız fiil sonucunda beden ve ruh sağlığı ihlâl edilen davacının malul duruma geldiği anlaşıldığından maddi ve manevi tazminat koşullarının oluştuğu, bilirkişi raporunda belirlenen maddi tazminat miktarına Türk Borçlar Kanunu’nun 52 nci maddesi gereğince % 75 oranında indirim uygulanmasıyla belirlenen 294.255,36 TL maddi tazminatın hüküm altına alınması gerektiği, öte yandan olayın oluş şekli, davacının ruh sağlığı, maluliyet oranı dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesince takdir olunan manevi tazminat miktarının düşük olduğu, ayrıca davacı vekilinin dava ve ıslah dilekçelerinde olay tarihinden itibaren faize hükmedilmesini talep etmesine rağmen İlk Derece Mahkemesince manevi tazminat yönünden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğu ancak bu yönde açık istinaf itirazı bulunmaması nedeniyle davalılar lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek yine dava tarihinden itibaren faize hükmedilmemesi gerektiği gerekçesiyle davalıların istinaf başvurularının reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması suretiyle davanın kısmen kabulüne, 294.255,36 TL maddi tazminatın olay tarihinden, 15.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
…. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde içinde davacı, davalılar … Ticaret ……., … ve … vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “…Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin tazminat davaları açısından SGK tarafından olayın iş kazası veya meslek hastalığı olarak tespiti yargılamanın esasını çözüme kavuşturmadan önce açıklığa kavuşturulması gereken bir sorun niteliğindedir.
İş Kazası 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 13.maddesine göre;
…) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) (Değişik bend: 17.04.2008-5754 S.K./8.mad) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) (Değişik bend: 17.04.2008-5754 S.K./8.mad) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (…) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.
Meslek Hastalığı ise 5510 sayılı Kanunun 14. maddesinde tanımlanmış olup, Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir.
İş Kazası Ve Meslek Hastalığı arasındaki temel fark iş Kazasının ani bir olay sonucu meydana gelirken Meslek hastalığının çalışılan ortam ve koşullar neticesindeki süreç neticesinde meydana gelmesidir
5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (…) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir.
Öte yandan, 5510 sayılı Yasa’nın 18’nci maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 19’ncu maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık Kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı bildirilmiştir.
Kurumca sigortalının sürekli iş göremezlik oranının belirlenerek sigortalıya gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespiti ön sorundur.
Kuruma belirtilen şekilde bir bildirimde bulunulmadığının anlaşılması halinde ise yapılacak iş, davacıya iş kazasını Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbarda bulunmak, olayın Kurumca iş kazası veya meslek hastalığı olarak kabul edilmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazası/ meslek hastalığı tespiti” davası açması için önel verilmesi, önel içerisinde dava açılması halinde iş bu davanın sonucu beklenilerek, sonucuna göre davacı sigortalının Kurum tarafından sürekli iş göremezlik oranın tespiti ve giderek tespit edilen bu oran doğrultusunda gelir bağlanmasının temini sağlandıktan sonra tazminat davasının çözüme kavuşturulması gerektiği açıktır. (Kapatılan 21. HD’nin 14.01.2020 Tarih 2019/411 E- 2020/66 K, Aynı mahiyette aynı dairenin 03.07.2018 tarih ve 2016/19961 E- 2018/5961 K sayılı, 14.05.2013 tarih ve 2013/1704 E- 2013/9754K sayılı kararları da bu doğrultudadır)
Somut olayda, davacı sigortalının, davalı şirkete ait işyerinde kasiyer olarak çalışması esnasında, aynı işyerinde güvenlik görevlisi olarak çalışan ve Ceza Dava dosyasına (… Kapatılan 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 16.04.2010 tarih ve 2008/1383 E- 2010/562 K) ilişkin karardaki tespite göre olay günü dava harici şube müdürü tarafından işyerine uygun olmayan şekilde geldiği için uyarılan …’in, davacı sigortalı ile dava harici şube müdürünü işyerine ait bir ofis odasında uygunsuz bir biçimde gördüğü isnadıyla, işyeri yetkililerine haber verdiği, bu doğrultuda davalı … ve …’nin tehditleri neticesinde istifa etmek zorunda bırakıldığı iddiasıyla psikolojik açıdan zarara uğradığı iddiasıyla iş bu dava açılmış ise de; dosya kapsamında yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde kuruma yapılmış bir ihbara rastlanmadığı gibi, kurum tarafından yürütülmüş tahkikata ilişkin rapor ve sürekli iş göremezlik oranının tespitine ilişkin bir kayda da rastlanılmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş, davacı tarafa dava dilekçesinde iddia ettiği eylemin SGK’na ihbarı için önel vermek, verilecek bu önel neticesinde Kurumca istemin reddedilmesi halinde ise yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davacıya Kurum ve İşverene karşı iş kazası / meslek hastalığı tespiti yönünden dava açmak için önel vermek, süresi içerisinde açılacak davayı bekletici mesele yaparak sonucuna göre davacının maddi ve manevi tazminat istemi hakkında bir karar vermekten ibarettir.
Bölge Adliye Mahkemesince, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın ve özellikle eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan … Ticaret AŞ, … ve … vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve bozma sebebine göre bu aşamada davacı vekili ile temyiz eden davalı taraf vekillerinin temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince verilen hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten iş ilişkisinden kaynaklı olarak meydana gelen haksız fiil sonucunda beden ve ruh sağlığı ihlâl edilen davacının malûl duruma geldiği, işveren tarafından gerekli araştırma yapılmaksızın haksız ithama değer verilmek suretiyle işlem yapılarak Türk Borçlar Kanunu’nun 417 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen işçiye karşı işçinin kişiliğinin korunması yükümlülüğünün yerine getirilmediği, bahsi geçen olayla zarar arasında illiyet bağı bulunduğu, davacının iş ilişkisinin devamı sırasında iş ilişkisinden kaynaklı olarak ve iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki süreçte davalılarca gerçekleştirilen eylemlerin bütün olarak kişiliğin korunması hakkını ihlâl eden haksız fiili oluşturduğu ve bu haksız fiil sonucunda davacının malûl olduğu, bu durumda olayın iş kazası veya meslek hastalığı kapsamında değil haksız fiil kapsamında olduğunun kabul edilmesi gerektiği, dolayısıyla bozma kararında belirtilen prosedürün uygulanmasına gerek olmadığı, eldeki davada maddi ve manevi tazminat koşullarının oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI.TEMYİZ
…. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalılar … Ticaret ……., … ve … vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalılar … ve … vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı işverenin kusursuz sorumlu olduğuna dayanmış ise de eldeki davada birden fazla işçinin de davalı olduğunu, bu kişilerin kusursuz sorumluluk hükümlerine tabi olamayacağını, Türk Borçlar Kanunu’nun bu husustaki hükümlerini yerine getirmek suretiyle kusur oranlarının belirlenmesi gerektiğini, davacının sözlü savunması alınarak ilgili disiplin prosedürünün uygulanacağının bildirildiğini ancak zorla istifa dilekçesi imzalatılmadığını, iş gücü kaybına ilişkin talebi bulunmadığından bu hususa dayanılarak maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, uzman olmayan hastanelerden çelişkili raporlar alındığını, meslekte kazanma gücü kaybı konusunda Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan rapor alınması gerektiğini, davacının çalışmasına engel olacak hastalığı varken evlenip çocuk sahibi olup normal hayata devam edebildiğinin açıklanmasının gerekli olduğunu, yetersiz inceleme ile muayene dâhi yapılmayarak önceki raporlara göre hazırlanan 07.10.2016 tarihli sağlık kurulu raporunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, adli sağlık kurulu raporu esas alınarak hazırlanan 05.01.2017 tarihli bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, davacının hayatında büyük değişiklikler olmasına rağmen hastalığının alevlenme sebebinin altı yıl önce yaşanan dava konusu olaya dayandırılmasının doğru olmadığını, bir kısım bulgulara dayanılarak davacının ömür boyu çalışamayacağına karar verildiğini, dava konusu olay ile davacının şikayetleri arasında illiyet bağının kurulamayacağını, görevli olmayan mahkeme tarafından raporların ve itirazların gereği gibi değerlendirilemediğini, kesin rapor alınmasına gerek görülmemesi ve adli sağlık kurulu raporuna itibar edilmesi durumunda davacının taraf ehliyetinin bulunup bulunmadığının da araştırılması gerektiğini belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı ……. vekili temyiz dilekçesinde özetle; olayın iş kazası unsurlarını taşımadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla işyerinde iş ilişkisinin devamı sırasında ve iş ilişkisinden kaynaklı olarak meydana gelen haksız fiilin 5510 sayılı Kanun’da belirtilen iş kazası tanımı kapsamına gireceğini dolayısıyla iş kazası prosedürünün işletilmesi gerektiğini, zira iş kazasının iş ilişkisinden kaynaklanan bir haksız fiil olduğunu, ceza mahkemesi kararıyla olayın davacıyla uygunsuz vaziyette görüldüğü belirtilen Sinan Akşin ile güvenlik görevlisi …’in arasındaki husumetten kaynaklandığının tespit edildiği ve … ve … Yelkencinin haksız fiilinin davacının istifa ve ibraname başlıklı belgeyi imzalamasına yol açtığı hususunun açığa çıktığını, dolayısıyla … ve …’nin …’in davacıyı uygunsuz vaziyette gördüğüne dair beyanı ile ilgisi olmadıklarını ve söylentinin yayılmasına iştirak etmediklerini, müvekkili şirket tarafından davacının iş sözleşmesinin feshedilmesinin davalı …’in davacıya karşı davranışlarının sonucu niteliğinde olduğunu, olayın iş kazası olduğunun kabulü hâlinde iş kazası dolayısıyla haksız fillin unsurlarının bulunmadığını, zira bu hususun İlk Derece Mahkemesince de tespit edildiğini, olayın kusura dayalı haksız fiil unsurlarını taşıdığının kabulü hâlinde ise bozma kararında belirtilen prosedürün işletilmesi gerektiğini, iş kazasından bağımsız olarak salt haksız fiil sorumluluğuna gidildiği takdirde de davacının maluliyet, tarafların kusur oranları belirlenerek maddi tazminat miktarının tespit edilmesi gerektiğini, dolayısıyla her hâlükârda eksik inceleme ve araştırma yapıldığının açık olduğunu, dava konusu olayın işyerinde gerçekleşmesi nedeniyle öncelikle iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespiti gerektiğini, nitekim bu durumun tazminat miktarının belirlenmesinde büyük önem arz ettiğini, öte yandan iş gücü kaybına ilişkin bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu, davacının maluliyet oranının net bir şekilde tespit edilemediğini, ayrıca olayla ilgili kusur raporu da alınmadığını, dava konusu olayda Türk Borçlar Kanunu’nun 66 ncı maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, nitekim davacının iddia ettiği zararın müvekkili şirketin çalışanının hukuka aykırı eyleminden doğmadığını, davalı …’in müvekkili şirketin işçisi olmadığını, kaldı ki davalı …’in eylemi ile iddia olunan zarar arasında da illiyet bağı bulunmadığını, davacının baskı ile istifasının alınması nedeniyle kişilik haklarının zarara uğradığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, olayın meydana gelmesinde ağır kusuru olan davalı …’in işvereni G4S Güvenlik Hizmetleri …….’ye davanın ihbarı gerektiğini, hükümde yer alan 21.039,85 TL istinaf karar harcının davalılardan ayrı ayrı sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davaya konu olayın iş kazası veya meslek hastalığı mâhiyetinde mi yoksa haksız fiil kapsamında mı değerlendirilmesi gerektiği; buradan varılacak sonuca göre bozma kararında belirtilen prosedüre göre olayın Kuruma ihbarı için süre verilmesi talebin Kurum tarafından reddedilmesi hâlinde Kuruma ve işverene karşı iş kazası veya meslek hastalığının tespiti amacıyla dava açmak üzere süre verilerek süresi içerisinde açılacak davayı bekletici mesele yapmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (506 sayılı Kanun) 11 inci maddesinin (…) fıkrası, 19, 26 ve 29 uncu maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165 inci maddesi.
2. Değerlendirme
1. Öncelikle uyuşmazlık konusu ile ilgili yasal düzenlemelere kısaca değinilmelidir.
2. İş kazası, sigortalının işyerinde iş dolayısıyla ya da işverence yürütülmekte olan işyeri dışındaki çalışması sırasında ortaya çıkan, sigortalının hemen ya da sonradan sakatlığına neden olan olay olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Lûgatı, Cilt I, Ankara 2021, s.605).
3. Olay tarihinde yürürlükte bulunan ve davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un “İş Kazası ve Meslek Hastalığının Tarifi” başlıklı 11 inci maddesinin (…) fıkrasında aynen;
“…..) İş kazası aşağıdaki hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır.
…) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
c) Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda ,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında…” denilmektedir.
4. Açıklanan bu madde hükmüne göre iş kazası, maddede sayılı olarak belirtilmiş hâl ve durumlardan herhangi birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır.
5. Gerek uygulama ve gerek öğretide açıkça kabul edildiği ve madde metninden de anlaşıldığı üzere bu hâllerden birine girmeyen sigorta olayı iş kazası sayılamaz. Sayılan bu hâllerin birlikte gerçekleşme koşulu bulunmayıp herhangi birinin gerçekleşmiş olması gerekli ve yeterlidir.
6. Başka bir deyişle iş kazası hukuksal nitelikte bir olay olup bu olayın yukarıda açıklanan yasa maddesinde sınırlandırılan ve belirtilen hâllerden herhangi birinin oluşmasıyla ortaya çıkması gerekir.
7. Yeri gelmişken hizmet akdi ile çalışan sigortalılar yönünden iş kazasının unsurları üzerinde de kısaca durulmalıdır. Bunlar şöyle sıralanabilir: Kazaya uğrayan sigortalı sayılmalı; bu sigortalı bir kazaya uğramalı ve uğranılan kaza 506 sayılı Kanun’un yukarıda ayrıntısı açıklanan 11 inci maddesinin (…) fıkrasında sayılan hâl ve durumlardan birinde meydana gelmeli; sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan bir olay biçiminde gerçekleşmeli; bu olay ile sigortalının uğradığı zarar arasında uygun illiyet (nedensellik) bağı bulunmalıdır.
8. Ayrıca somut olayda iş kazasının gerçekleştiği tarihten sonra yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesine göre iş kazası;
” …) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) (Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./8.mad) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
…
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.” şeklinde tanımlanarak 506 sayılı Kanun’da belirtilen iş kazası kavramı genişletilmiştir.
9. Bundan başka 5510 sayılı Kanun’un 18 inci maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği; 19 uncu maddesinde ise iş kazası sonucu oluşan hastalık ve engellilik nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum sağlık kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında kaybettiği tespit edilen sigortalının sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanacağı; 20 nci maddesinde de iş kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine gelir olarak bağlanacağı belirtilmiştir. Ayrıca Kurumca sigortalıya veya ölümü hâlinde hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere işverenden rücuan tahsili 5510 sayılı Kanun’un 21 inci vd maddelerinde hüküm altına alınmıştır.
10. Öte yandan olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun’un 19 uncu maddesinde geçici iş göremezlik hâli sonrasında Kuruma ait veya Kurumun sevk edeceği sağlık tesisleri sağlık kurulları tarafından verilecek raporlarda belirtilen arızalarına göre, iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 10 azalmış bulunduğu Kurumca tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı, 26 ncı maddesinde ise Sosyal Güvenlik Kurumu sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamını iş kazası ya da meslek hastalığının meydana gelmesinde kusurlu olan işveren veya üçüncü kişiden talep etme hak ve yetkisine sahip olduğu düzenlenmiştir.
11. Gelinen bu noktada bekletici sorun konusuna kısaca değinilmelidir.
12. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165 inci maddesinde düzenlenen bekletici sorun;
“(1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” şeklinde hüküm altına alınmış olup madde metninden de anlaşılacağı üzere bir davada hüküm verilmesi, başka bir davanın çözümüne bağlı ise mahkeme açılmış olan o davanın sonuçlanmasını beklemek üzere yargılamayı erteleyebilir. Başka bir deyişle o davanın sonuçlanmasını kendi bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapabilir. Şayet açılmış bir dava yoksa o konuda dava açılması için sonuçları hatırlatılarak süre verilip sonucuna göre hüküm kurulacaktır.
13. Bu kapsamda olmak üzere 506 sayılı Kanun’un 29 uncu (5510 sayılı Kanun’un 13 üncü) maddesi ile Kuruma iş kazasını soruşturma yetkisi verilmiş olup anılan hükme göre Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir. Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edilmeyen bir olayın sigortalı (veya hak sahipleri) tarafından iş kazası olduğunun ileri sürülmesi durumunda bu konuda tespit davası açılması gerekmektedir. Bu tür bir davada mahkemece verilecek hüküm gerek işverenin gerekse Kurumun hak alanını doğrudan etkileyecektir. Zira mahkemece olayın iş kazası olduğunun tespiti durumunda sigortalıya (veya hak sahiplerine) sigorta yardımları yapılması ve gelir bağlanması söz konusu olabilecektir. Daha sonra Kurum yaptığı masrafları olayda kusuru olan işverenden veya üçüncü kişiden talep edebilecektir. Bu itibarla sigortalının (veya hak sahiplerinin) açacağı iş kazasının tespitine ilişkin davada işveren ile Kurum arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu açıktır. Buna bağlı olarak sigortalı/kazalı işçi tarafından işverene karşı açılan tazminat davasında Kurum; Kurum tarafından işverene karşı açılan rücu davasında ise sigortalı (veya hak sahipleri) taraf olmadığından sözü edilen davalarda olayın iş kazası olup olmadığının ön sorun olarak çözüme kavuşturulmasına olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece ilgili tarafa olayın iş kazası olduğunun veya olmadığının tespiti yönünde dava açması için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165 inci maddesi uyarınca süre verilmesi ve dava açıldığı takdirde bekletici sorun yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.04.2022 tarihli ve 2019/10-710 Esas, 2022/210 Karar sayılı kararı).
14. Somut olayda davacı vekilinin 17.07.2008 tarihinde bir günlüğüne görevlendirildiği işyerine tıraş olmadan gelmesi nedeniyle mağaza müdürü tarafından uyarılan güvenlik görevlisi davalı …’in bu olayın etkisiyle kasiyer olarak çalışan müvekkili ile dava dışı mağaza müdürünü ofis odasında uygunsuz şekilde gördüğü yönündeki asılsız iddialarını bildirdiği işyeri yetkilileri davalılar … ve …’nin müvekkilini tehdit etmesi nedeniyle zorla istifa ettirildiğini, müvekkilinin bu olay nedeniyle iş göremez hâle geldiğini iddia ederek maddi ve manevi tazminat istemiyle eldeki davayı açtığı, … 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 16.04.2010 tarihli ve 2008/1383 Esas 2010/562 Karar sayılı kararı ile davacının küçük bir mağazada yönetici ofisinde mesai saatleri içerisinde öpüşmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, kaldı ki diğer çalışanların davacı ve mağaza müdürü arasında ilişki olduğuna dair izlenimlerinin bulunmadığı, olay günü bir günlüğüne görevlendirildiği mağazaya uygun olmayan sakal tıraşıyla gelen davalı …’in mağaza müdürü tarafından uyarılması nedeniyle hakaret suçunu işlediği, öte yandan davalılar … ve …’nin davacının olayı gizlemek için istifa ettiğini iddia etmelerine rağmen davacının olayın hemen sonrasında suç duyurusunda bulunması ve davacının işten ayrılmasıyla bu olayın ilgisi olmadığı yönünde izlenim oluşturmak amacıyla istifa dilekçesinin olaydan yaklaşık bir ay öncesine ait tarihli olarak düzenlenmesi karşısında tehdit suçunu işledikleri yönünde kanaat oluştuğu ancak hakaret suçunu işlediklerinin ispat edilemediği gerekçesiyle davalı …’in hakaret, davalılar … ve …’nin tehdit suçundan adli para cezası ile cezalandırılmalarına dair verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, dosya kapsamına göre davacının maddi ve manevi zarara uğramasına neden olduğunu iddia ettiği dava konusu olayla ilgili bahsi geçen olaya ilişkin olarak Kuruma yapılan başvurusunun bulunmadığı anlaşılmıştır.
15. Yukarıda yapılan açıklamalara göre Bölge Adliye Mahkemesince öncelikle davacı tarafa iddia olunan olayın Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbarı için süre verilmeli, talebin Kurum tarafından reddedilmesi hâlinde Kuruma ve işverene karşı iş kazasının tespiti yönünde dava açması için süre verilmeli, dava açıldığı takdirde bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir.
16. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında davacının iş ilişkisinden kaynaklı olarak meydana gelen haksız fiil sonucunda beden ve ruh sağlığı ihlâl edildiğinden malûl duruma geldiği, bahsi geçen olayla zarar arasında illiyet bağı bulunduğu, davacının iş ilişkisinin devamı sırasında iş ilişkisinden kaynaklı olarak ve iş sözleşmesinin feshi sürecinde davalılarca gerçekleştirilen eylemlerin bütün olarak kişiliğin korunması hakkını ihlâl eden haksız fiili oluşturduğu ve bu haksız fiil sonucunda davacının malûl olduğu, bu durumda olayın iş kazası veya meslek hastalığı kapsamında değil haksız fiil kapsamında olduğunun kabul edilmesi gerektiği, dolayısıyla bozma kararında belirtilen prosedürün uygulanmasına gerek olmadığı, eldeki davada maddi ve manevi tazminat koşullarının oluştuğu, direnme kararının bu yönden usul ve yasaya uygun olduğu ancak bozma nedenine göre incelenmeyen temyiz itirazlarının incelemesi dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
17. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
18. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalılar … Ticaret ……., … ve … vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.07.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.