YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/975
KARAR NO : 2023/487
KARAR TARİHİ : 17.05.2023
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/806 E., 2022/992 K.
KARAR : Davanın yeniden görülmesi için yerel mahkemesine gönderilmesine
Taraflar arasındaki kira alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, davacı tarafın istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın gerekçede belirtilen eksikliklerin yerine getirilmesi için kararı veren Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu taşınmazın 01.06.2013 tarihli ve on yıl süreli sözleşme ile davalıya kiralandığını ancak davalının 19.08.2013 tarihinde noter ihtarı ile sözleşmeyi feshettiğini, kiralananı derhal teslim etmediği gibi kira bedellerini de ödemediğini, kiralananın ancak 2015 Mart ayında teslim alınarak yeniden kiraya verilebildiğini, kiralananın yüzölçümü itibariyle ancak büyük firmalarca kiralanabilmesi nedeniyle kiracı bulmakta zorlanıldığını ve bu yönden zarara uğradığını, sözleşmenin kurulması ve teslimi ile yeniden kiraya verme tarihleri arasında geçen süredeki kira bedellerinden davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek 2013 yılı Aralık ayı ile 2015 yılı Mart ayları arası dönemde işleyen kira bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, 01.06.2013 tarihli kira sözleşmesinin imzalanmasından sonra kiralananın iskan işlemlerinin tamamlanmadığının ortaya çıkması üzerine Ankara 16. Noterliğinin 17.07.2013 tarihli ihtarnamesi ile davacıya eksikliklerin tamamlanması için on beş günlük süre verildiğini, aksi hâlde sözleşmenin feshedileceğinin ihtar edildiğini, ihtara rağmen eksikliklerin giderilmemesi üzerine haklı sebeple sözleşmenin feshedildiğini, müvekkilinin kiralananda hiç faaliyette bulunmadığını, kullanılmayan bir yer için kira istenmesinin kötü niyetli olduğunu, teslim tarihinin tek taraflı beyanla kabul edilemeyeceğini, hiç kullanılmayan ve iç projelendirme aşamasında ruhsat eksiği öğrenilen kiralananın bir buçuk yıl sonra teslim alındığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 14.05.2019 tarihli ve 2018/2283 Esas, 2019/740 Karar sayılı kararıyla; kiralananın davalı şirkete kira sözleşmesi uyarınca teslim edildiğine ilişkin somut delil elde edilemediği, davalı şirket adına herhangi bir aboneliğin bulunmadığı, fiili olarak kiralananın teslim edilmediği, davacı tarafın edimini yerine getirmediği ve davalı tarafın fesih ihbarında bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 21.04.2021 tarihli ve 2019/2328 Esas, 2021/966 Karar sayılı kararıyla; davada dayanılan 01.06.2013 başlangıç tarihli ve on yıl süreli kira sözleşmesi hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, kiralanan taşınmazın iskan ruhsatının olmaması nedeniyle, davalı kiracı şirket tarafından davacıya keşide edilen Ankara 16. Noterliğinin 17.07.2013 tarihli ihtarnamesi ile iskan işlemlerinin on beş iş günü içerisinde tamamlanmasının istenildiği, aksi hâlde kira sözleşmesinin geçmişe dönük olarak feshedileceğinin bildirildiği, yine Ankara 16. Noterliğinin 19.08.2013 tarihli ihtarnamesi ile iskan ruhsatının ibraz edilmemesi nedeniyle kira sözleşmesinin kiracı tarafından feshedildiği ve fesih ihtarnamesinin kiraya verene 21.08.2013 tarihinde tebliğ edildiği, kiracılık ilişkisinin kira sözleşmesinin imzalanması ile doğacağı, sözleşmenin kurulması ile kiralananın kiracıya teslim edildiğinin kabulünün gerektiği, bu durumda kira sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibariyle kiracının kira bedelini ödeme yükümlülüğünün doğduğu, kiralanan taşınmazın iskan ruhsatının bulunmaması nedeniyle kiracı tarafından, ayıbın giderilmesi için kiraya verene süre verildiği, verilen süre içerisinde ayıbın giderilmemesi nedeniyle kiracının kira sözleşmesini feshetmesinin haklı olduğu, ancak kira sözleşmesinin feshedilmesinin, kiracı şirketin kira borcunu ödemekten kurtulması için yeterli olmadığı, kiralanan taşınmazın tahliye edildiğinin kabul edilebilmesi için kiralananın fiilen boşaltılmasının yeterli olmayıp anahtarın da kiraya verene usulüne uygun olarak teslim edilmesinin gerektiği, taraflar arasında görülen Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/1447 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılamada kiralanan yerin 2015 yılının Mart ayında kiracı tarafından tahliye edilerek kiraya verene teslim edildiği hususunun kesinleştiği, davacı kiraya veren tarafından açılan davanın alacak davası olduğu ve kira bedeli talep edilen aylar için kira sözleşmesinin hâlâ ayakta ve tarafları bağlayacak nitelikte olduğundan talep konusu kira bedeli hakkında tüm delillerin toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, bu nedenle davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvuru isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince tarafların sundukları deliller toplanarak var ise ödenen kira bedelleri alacaktan mahsup edilerek sonucuna göre denetlenebilir gerekçeli bir hüküm kurulması için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine, temyiz yolunun açık olduğu belirtilmek suretiyle karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;
“…Yukarıda yapılan açıklamalar ve yer verilen yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kira alacağı istemiyle açılan davanın görüldüğü ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri (ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek) delillerin tamamının toplanarak değerlendirildiği ve davacı kiraya verenin kiralananı kiracıya teslim yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispatlayamaması nedeniyle alacak hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesince; davaya konu kira sözleşmesi ile ilk derece mahkemesince toplanan diğer deliller incelenip değerlendirildikten sonra taraflar arasında kiralanan taşınmaz ile ilgili olarak görülen dava sonucu kesinleşen hüküm nedeniyle davalının kiralanan taşınmazı 2015 yılı Mart ayında usulüne uygun tahliye ettiğinin kabulü gerektiği, bu durumda kira bedeli talep edilen aylar için kira sözleşmesinin ayakta olduğu ve tarafları bağladığı ancak HMK’nın 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendi uyarınca taraf delilleri toplanarak karar verilmesi gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Diğer bir anlatımla; davaya konu sözleşme ile toplanan delilleri (ve bu bağlamda delil olarak gösterilen davada verilen kararlar ile Yargıtay bozma kararını) değerlendirerek tahliyenin 2015 yılı Mart ayında gerçekleştiğini ve davaya konu aylar bakımından kira sözleşmesinin ayakta olduğunu, maddi vakıa ve hukuki denetim yapmak davanın esasını incelemek suretiyle belirlediği halde, bölge adliye mahkemesince, HMK’nın 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendine göre incelemesi yapılan dosyada “esası incelemeden” karar verilebilecek olan, hallerden (6) numaralı alt bendinde sayılmış usule ilişkin hukuka aykırılık durumu ile ilgisi olmadığı halde usul ekonomisi ilkesine de aykırı olacak şekilde ilk derece mahkeme kararı kaldırılıp dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu halde söz konusu karar işin esasının incelenmek suretiyle verildiğine göre gerek HMK’nın 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendindeki açık hüküm ile gerekse bu hüküm ile uyum sağlanması ve kanunun bütünlüğünün korunması amacıyla 7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesine eklenen (g) bendindeki hüküm karşısında, kesin nitelikte olduğu söylenemez. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-(a) maddesine göre duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen durum davanın esasının incelenmeksizin karar verilmesi haline ilişkindir.
Hal böyle olunca bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamada hukukun ve delillerin yanlış uygulandığı düşünülmesine rağmen, HMK’nın anılan hükümleri çerçevesinde duruşma açılıp gerekirse yeniden bilirkişi raporu alınarak yanlış uygulandığı tespit edilen hususlar giderildikten sonra sonucuna göre yeni bir karar verilmesi gerekirken; ilk derece mahkemesi kararının dava dosyasının esasının incelenmek suretiyle kaldırılmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, önceki kararın kesin nitelikte olmasına rağmen maddi hata sonucu kararda temyiz yolunun açık olduğunun yazıldığı ve hükmün davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece bozulduğu ancak HMK’nın 353/1-a-6 bendine göre bölge adliye mahkemesinin verdiği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararlarının kesin olması nedeniyle temyiz edilemeyeceği, öte yandan 7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 362 nci maddesine eklenen (g) bendine göre; “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup, hükmün gerekçesinde de; 35 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353 üncü madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanun’un bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353/1-a bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğunun vurgulandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; bölge adliye mahkemesince verilen kararın gerek usul gerek esas yönünden hukuka aykırı olduğunu, yeniden inceleme yapılmak üzere mahkemesine geri gönderme kararının yerinde olmadığını belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: eldeki davada, istinaf mahkemesince verilen kararın HMK’nın 353/1-a-6 bendi uyarınca kesin nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre somut olayda eksikliklerin ilk derece mahkemesince mi yoksa istinaf mahkemesince mi giderilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352 nci maddesinin birinci fıkrası, 353 üncü maddesi ve 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” ve “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak re’sen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Ali Cem Budak; İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, Ekim 2020, s. 1-2).
3. İstinaf sistemi kavram olarak açıklandıktan sonra istinaf kanun yolu aşamasına da değinmek gerekmektedir. Öncelikle kararı veren ilk derece mahkemesi dilekçeler (istinaf dilekçesi ve cevap dilekçesi) verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili istinaf mahkemesine gönderir. (HMK md. 347/3, md. 343/4) İstinaf mahkemesinin görevli hukuk dairesi, ilk önce yetkili olup olmadığını resen inceler. Yetkili olduğu kanısına varırsa dosya üzerindeki ön incelemesine devam eder. Ön inceleme sonunda incelemenin aynı istinaf mahkemesinin başka bir dairesince (veya başka bir istinaf mahkemesince) yapılması gerektiği, istinaf edilen kararın kesin olduğu, başvurunun istinaf süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında gerekli karar verilir (Baki Kuru; Medeni Usul Hukuku, Cilt II, Mart 2020, s. 1366-1368).
4. Konuya ilişkin olarak HMK’nın 352 nci maddesinin birinci fıkrası “(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti halinde öncelikle gerekli karar verilir:
a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması
b) Kararın kesin olması
c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması
ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi
d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi…” şeklinde düzenlenmiştir.
5. Ön inceleme aşamasında verilecek kararlar, incelemenin başka bir daire tarafından yapılması gerektiğine ilişkin “gönderme kararları”, ilk derece mahkemesine ait kararın istinaf kanun yolu açık olmayan kesin bir karar olması nedeniyle ve ayrıca başvurunun süresi içinde yapılmaması nedeniyle verilen “dilekçenin reddi kararları” ve istinaf başvuru şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle verilen “başvurunun yapılmamış sayılmasına” ilişkin kararlardır. Bu aşamada verilecek olan kararların temel niteliği işin esası ve ilk derece mahkemesine ait kararla bir ilgisinin olmamasıdır. Nitekim bu aşamada yapılan incelemede dairenin görevli olup olmadığı, inceleme konusu olan ilk derece mahkemesine ait kararın kesin olup olmadığı ve başvurunun süresinde ve kanunda öngörüldüğü biçimde yapılıp yapılmadığı denetlenmektedir. Dolayısıyla ön incelemede verilen kararlar tamamen istinaf başvurusu ile ilgili olup, başvurunun kabul edilebilir olmadığını tespit eden usule ilişkin nihai kararlardır (Tolga Akkaya; Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 319).
6. Ön inceleme aşamasında eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyalar incelemeye alınır.
7. İstinaf bölümünde, aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü istinaf mahkemesinde de uygulanır. İstinaf incelemesi duruşmasız veya duruşmalı yapılır. Duruşmasız istinaf incelemesi HMK’nın 353 üncü maddesinde düzenlenmiştir.
8. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin ilk hâlinde “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.
6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” hükmü yer almakta iken;
7035 ve 7251 sayılı Kanun’lar ile yapılan değişiklikler sonucu 353 üncü madde “…(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (Mülga İbare Rgt: 05.08.2017 RG NO: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29)
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (Mülga İbare Rgt: 05.08.2017 Rg No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29) karar verilmiş olması.
(Değişik Alt Bent Rgt: 28.07.2020 Rg No: 31199 Kanun No: 7251/35)
6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra (Eklenmiş İbare Rgt: 28.07.2020 Rg No: 31199 Kanun No: 7251/35) başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.
9. Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemelerden sonra HMK’nın 353/1-a-6 bendi değerlendirildiğinde; anılan hüküm istinaf kanun yolunun ne şekilde uygulanacağı konusunda son derece belirleyicidir. Bir taraftan istinaf mahkemelerinin hukukî denetim yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak tahkikat sonucuna göre yeniden karar verme yetkisini haiz olan bir hüküm mahkemesi olduğu kabul edilirken, diğer taraftan da söz konusu hükümle bir nevi eksik inceleme gerekçesiyle dosyanın mahalline geri gönderilmesi kabul edilmektedir. HMK’da kabul edilen dar istinaf sisteminin amacına uygun olarak istinaf mahkemelerinin hukuki denetim görevini yerine getirirken gerektiğinde yeniden tahkikat ve inceleme yapmalarına imkân verecek bir uygulamanın benimsenmesi ancak ortada hukukî ve maddi vakıa denetimine konu olacak verilerin bulunmaması hâlinde ise tahkikatın yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesi gerekmektedir. Olaya ve maddi delillere en yakın olan mahkeme ilk derece mahkemesidir (Tülin Kurtoğlu; Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Ankara 2017, s. 152-153).
10. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın geri gönderilmesine, (b) bendinde “başvurunun esastan reddine” “düzelterek yeniden esas hakkında karar” ve “yeniden esas hakkında karar” şeklinde hüküm kurulacağı belirtilmiştir.
11. Bu kapsamda HMK’nın 353/1-a maddesinin 1-6 bentleri arasında sayılan usule ilişkin hukuka aykırılıklar tespit edildiğinde, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilecektir. HMK’nın 353/1-a maddesinde belirtilen durumlarda istinaf mahkemesi kararı esas yönünden inceleyemez (Kurtoğlu, 187-188). Bu nedenle madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere HMK’nın 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin esası incelemeden verdiği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez.
12. Öte yandan 7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup madde gerekçesinde de; 353/1-a bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353 üncü madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanunun bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353/1-a bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bölge adliye mahkemesi kararının kesin olmadığı, temyiz incelemesinin yapılması gerektiği ve gönderme kararında belirtilen eksikliklerin bölge adliye mahkemesince tamamlanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
14. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemelerinin HMK’nın 353/1-a bendi kapsamına giren kararlarının kesin nitelikte olduğu sonucuna varıldığından Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesince verilen direnme kararı yerindedir.
15. O hâlde, direnme uygun olup usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
IV. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.