Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2022/917 E. 2023/629 K. 14.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/917
KARAR NO : 2023/629
KARAR TARİHİ : 14.06.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/194 E., 2021/116 K.
KARAR : Davanın kabulüne

1. Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili; avukat olan müvekkilinin davalının vekili olarak dava dışı üçüncü kişi aleyhine vekâletin kötüye kullanılması nedeniyle alacak davası açtığını, yargılama sırasında taşınmazın değerinin 919.720,00 TL olduğunun belirlenmesi üzerine davalı ile aralarında 92.000,00 TL vekâlet ücretinin ödenmesi hususunda 01.03.2012 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi düzenlendiğini, müvekkilinin görevini gereği gibi ifa ettiğini ancak anılan davanın usul ve kanuna aykırı şekilde reddedildiğini, ret kararının müvekkili tarafından temyiz edildiğini fakat henüz temyiz incelemesi neticelenmeden davalının müvekkilini 29.03.2013 tarihinde haksız şekilde azlettiğini, anılan Mahkeme kararının temyiz dilekçesinde belirtilen nedenlerle 20.05.2013 tarihinde bozulduğunu, karar düzeltme isteminin de reddedildiğini, sözleşme ile kararlaştırılan ve hakedilen vekâlet ücretinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek vâki itirazın iptaline, takibin devamına, %20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı vekili; azlin haklı nedenlere dayandığını zira davacının müvekkilinin değil oğlu Mustafa’nın talimatlarına uygun hareket ettiğini, gerekli bilgilendirmeleri yapmadığını, hukuki yardımın yetersiz ve ücret sözleşmesinin geçersiz olduğunu, alacak davasında bilirkişinin belirlediği değer üzerinden ıslah yapılmadığı gibi açılan bir ek dava da bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı
6. … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.03.2016 tarihli ve 2014/199 Esas, 2016/146 Karar sayılı kararı ile; azlin haksız ve ücret sözleşmesinin geçerli olduğu, davacının sözleşmede belirlenen ücrete hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, takdiren %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 31.01.2018 tarihli ve 2016/17847 Esas, 2018/1002 Karar sayılı kararı ile; “…Somut olayda, davacı vekaletin kötüye kullanılması nedeni ile alacak davası açmış, işini gereği gibi dikkat ve özenle takip etmiş olup her hangi bir ihmal veya kusuru tespit edilememiştir. Red ile sonuçlanan dava temyiz edilmiş ancak bu aşamadan sonra davacı azledilmiş olup haklı bir azil sebebi ispatlanamamıştır. Bu noktada haksız azil sabit olup, avukat üstlendiği ve başladığı işin hangi aşamada olursa olsun tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Nevar ki, davacı henüz başlamadığı ve vermediği hizmetin bedelini de isteyemeyecektir. Hal böyle olunca davacının ücretinin belirlenmesinde ücret sözleşmesi değerlendirilmeli ve buna göre yapılan hukuki yardımlar belirlenmelidir. Öncelikle belirtilmelidir ki ücret sözleşmesi geçerli olup mahkemenin bu yöndeki kabulü yerindedir. Ancak yukarıda değinildiği gibi davacı henüz başlamadığı ve vermediği hizmetin bedelini de isteyemeyecektir.
Sözleşmede, Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/423 Esas sayılı dosyasında açtığı kısmi davada bilirkişi raporuna göre 919.720,00 TL alacağa tamamlanmak üzere ıslah yolu ile ya da ek dava yolu ile rayiç bedele ilişkin farkın tahsili için yapılacak hukuki yardımlar nedeni ile ödenecek bedelin ücret sözleşmesi ile 92.000,00 TL olarak belrilendiği anlaşılmaktadır. Davacı davayı ıslah etmemiş her hangi bir ek dava ise açmamıştır. Dava 30.000,00 TL değer belirtilerek açılmış, ıslah yapılmamış ve bozma sonrası bu miktar üzerinden kabul kararı verilerek kesinleşmiştir. Sözleşme kapsamında davacı ancak 30.000,00 TL üzerinden açtığı kısmi dava için hizmet vermiş bulunmaktadır. Yeni bir ek dava açmış değildir. Sözleşmede bu işlerin tamamı üzerinden 92.000,00 TL ücret belirlendiğine ve bu işlerden ek dava ya da ıslahın yerine geitirilmediği anlaşıldığına göre mahkemece ücretin de buna göre belirlenmesi gerekir.
Kısaca, mahkemece davacı avukatın yaptığı işler ile yapmadığı işler arasında oranlama yapılarak ücret belirlenmelidir. Sözleşmeye konu işlemler (kısmi dava, ıslah veya ek dava) ve sözleşmede düzenlenen ücret ( 92.000,00 TL ) için oranlama belirlendikten sonra bu oran sonucuna göre hakedilen vekalet ücreti hesap edilmeli ve hüküm tesis edilmelidir. Aksi hakkaniyete aykırı olduğu gibi avukatın yapmadığı iş için de ücret almasına sebebiyet vereceğinden usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı
9. … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2021 tarihli ve 2020/194 Esas, 2021/116 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, davalı ile karşı tarafı arasındaki uyuşmazlığın davacı avukat tarafından açılan ilk davada nihai olarak sonuçlandırıldığı, sonradan açılan ek davanın ilk davadaki belirlemeler çerçevesinde sonlandırılacağı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; avukatı sıfatıyla davalı lehine alacak davası yürütürken azledilen davacının azlinin haksız olduğu ve taraflar arasında düzenlenen 01.03.2012 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin geçerli olduğu hususunda Özel Daire ve Mahkeme arasında çekişme bulunmayan somut olayda, davacının sözleşmede belirlenen ücretin tamamına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, davalı …’nun direnme kararından önce 22.09.2018 tarihinde vefat ettiği ve yargılama sırasında bu hususta bir işlem yapılmadığı anlaşılmakla taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

III. GEREKÇE
13. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca taraf ehliyeti dava şartlarından olup aynı Kanun’un 50 nci maddesinde taraf ehliyeti; “Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre taraf ehliyeti, bir davada taraf olabilme yeteneği olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un (TMK) 8 inci maddesinde düzenlenen “hak ehliyeti” kavramın yargılama usul hukukundaki karşılığıdır (Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü C. I, … 2001, s. 887). Bu bağlamda taraf ehliyetine sahip olma ölçütleri, TMK’da düzenlenen hak ehliyetine sahip olma ölçütlerine göre belirlenir.
14. Hak ehliyetine ilişkin olarak TMK’nın 8 inci maddesi “Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler” düzenlemesini içermekle her gerçek kişi, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer (TMK m. 28/1). Bu doğrultuda ölüm hâlinde de ölen kişinin hak ehliyeti ve dolayısıyla taraf ehliyeti sona erecektir.
15. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 üncü maddesinde sayılan dava şartlarından biri olarak sayılması sebebiyle taraf ehliyeti, aynı Kanun’un 115 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince yargılamanın her aşamasında Mahkemece resen gözetileceği gibi taraflar da davanın sona ermesine kadar bu eksikliği ileri sürebilir. Ancak taraf ehliyetinin dava açıldığı sırada mevcut olmaması ile dava açıldığı sırada var olmasına rağmen yargılama sırasında son bulması hâlinde uygulanacak hükümler farklılık arz etmektedir.
16. Davanın açıldığı sırada mevcut olmasına rağmen yargılama sırasında taraflardan birinin ölümüyle taraf ehliyetinin sona ermesi durumunda HMK’nın 55 inci maddesi uygulama alanı bulur. Bu doğrultuda HMK’nın 55 inci maddesi “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir” hükmünü haiz olup anılan maddenin uygulanabilmesi için dava konusunun ölen tarafın varislerine miras yoluyla intikali mümkün malvarlığına ilişkin olması gerekir. Başka bir anlatımla, dava konusunun sadece ölen tarafı ilgilendirdiği, miras yoluyla intikali mümkün olmayan bir hakka ilişkin olduğu hâllerde taraflardan birinin ölümü sonrasında mirasçılarla davaya devam edilemeyeceğinden HMK’nın 55 inci maddesi uygulama alanı bulmaz (Kuru; s. 907, 914; Hakan Pekcanıtez/Muhammet Özekes/Mine Akkan/ Hülya Taş Korkmaz: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, C. I, … 2017, s. 578).
17. Miras yoluyla intikali mümkün hakların konusunu oluşturduğu bir davada davacının ölümü hâlinde HMK’nın 55 inci maddesi gereğince Mahkemece, davacının mirasçılarının tamamı tespit edilerek davadan haberdar edilmeleri gerekir. Davacının tek bir mirasçısının bulunması hâlinde bu mirasçı, birden fazla mirasçısının bulunması hâlinde de TMK’nın 640 ıncı maddesi uyarınca terekeye elbirliğiyle malik olmaları sonucu aralarında HMK’nın 59 uncu maddesi gereği mecburi dava arkadaşlığı bulunan mirasçıların tamamı davadan haberdar edilerek murisleri tarafından açılan davaya devam etme iradesinde olup olmadıkları belirlenmelidir. Bu doğrultuda yapılacak tebligatlar sonrasında mirasçıların terekeyi kabul veya ret etmemiş olmaları hâlinde TMK’nın 606 ncı maddesinde belirlenen üç aylık mirasın reddine dair süre beklenerek mirasçıların tamamının davaya katılımı ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilir. Ayrıca gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Mahkemece, davayı takip için kayyım tayin edilebilecektir. Ancak her hâlükarda davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için Mahkemece mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanarak yargılamaya devam edilip hüküm kurulması gerekir.
18. Bu genel açıklamaların ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; nüfus kayıtlarına göre direnme kararından önce davalı 22.09.2018 tarihinde vefat etmiş ve dava açıldığı sırada sahip olduğu taraf ehliyetini kaybetmiştir. Ancak Mahkemece, davalının vefatı sonrasında taraf teşkilinin sağlanması için herhangi bir usul işlemi yapılmaksızın direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
19. Dava konusunun, müteveffa davalının mirasçılarının haklarını etkileyecek nitelikte ve miras yoluyla intikali mümkün bir malvarlığına ilişkin hakkın kapsamı içerisinde olması nazara alındığında; davalının yargılama sırasında vefatı üzerine HMK’nın 55 inci maddesinde belirtildiği üzere davalının mirasçıları davadan haberdar edilip taraf teşkili sağlanmaksızın esas hakkında karar verilemez. Bu durumda, mahkemece, HMK’nın 55 inci maddesinde gösterilen şekilde müteveffa davalının mirasçılarını tebligat yoluyla davadan haberdar ederek mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması, bunun mümkün olmaması hâlinde tüm mirasçılardan izin alınması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanması sonrasında yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gerekir.
20. O hâlde, açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmek üzere direnme kararının usulden bozulması gerekir.

V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,14.06.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.