YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/732
KARAR NO : 2023/103
KARAR TARİHİ : 22.02.2023
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/293 E., 2022/27 K.
HÜKÜM/KARAR : Davanın reddine
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin yaşlılık aylığı almaktayken Kurum tarafından yapılan denetim sonucunda yaşlılık aylığına esas 87 günlük sigorta bildiriminin gerçeği yansıtmadığı yönündeki tespite istinaden dava dışı Anka Tekstil Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti.ye ait işyerinden bildirilen hizmetlerinin iptal edilip buna bağlı olarak yaşlılık aylığının kesilerek borç çıkarıldığını, yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin başvuru tarihinde veya daha öncesinde Kurum tarafından bu hizmet süreleri iptal edilmiş olsaydı eksik prim gün sayılarını tamamlayarak kısa sürede yaşlılık aylığına hak kazanabilecek olan müvekkiline 10 yıl geçtikten sonra borç çıkarılmasının hakkaniyet ve dürüstlük kuralına uygun olmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalı Kuruma borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı … (SGK/Kurum) vekili; dava dışı Anka Tekstil Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti.ye ait işyerinin sahte olduğunu ve 2005/6 ilâ 2007/6 ncı dönemler arasında yapılan sigortalılık bildirimlerinin iptalinin gerektiğine dair denetmen raporuna istinaden dava dışı işveren nezdinde fiilen çalışması bulunmayan davacının 87 günlük hizmet süresinin iptal edildiğini, Kurum tarafından yapılan işlemin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.10.2018 tarihli ve 2017/189 Esas, 2018/565 Karar sayılı kararı ile tüm dosya kapsamı ve özellikle davacının iptal edilen 2007/4 ilâ 7 nci aylar arasındaki döneme ilişkin dava dışı işyerinde çalıştığı iddiasının olmadığı ayrıca dava konusu durumun oluşmasında davacı ve dava dışı işverenin kusurlu olduğu, öte yandan Kurum tarafından dava konusu çalışma döneminden 10 yıl sonra denetim yapılmış ise de hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi gereğince davacı ve dava dışı şirket kusurlu bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 09.09.2020 tarihli ve 2019/493 Esas, 2020/1117 Karar sayılı kararı ile yasal düzenlemelere ve dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “…Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
İnceleme konusu davada davacının, 1045275 sicil numaralı Anka Tekstil Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden bildirilen hizmet sürelerinin kurum tarafından yapılan denetim neticesinde şirketin faal olmaması sebebiyle iptal edildiği, bu iptal nedeni ile de davacının yaşlılık aylığı iptal edilerek davacıya yersiz ödeme çıkarıldığı anlaşılmıştır. Buna göre eldeki dava dosyası incelendiğinde, dosyada yer alan bilgi ve belgeler karar vermeye elverişli görünmemektedir. Bu bakımdan öncelikle davacının talebi somutlaştırılarak işyerindeki çalışması açıklatılmalı, talebe konu dönemdeki davalı işverene ait tüm bordrolar getirtilmeli,kurumdan dava dışı işveren hakkında hazırlanan tüm denetmen raporları celp edilmeli, tespit edilecek bordro tanıklarının anılan dönemle ilgili ayrıntılı ifadeleri alınmalı, mahkemece komşu işyerlerinde çalıştıkları belirlenecek tanıkların hizmet döküm cetvelleri de getirilerek ilgili dönem ile ilgili ayrıntılı ifadelerine başvurulmalı, dava dışı işyerinin talebe konu dönemdeki faaliyet durumu etraflıca araştırılmalı, sigortalının iptal edilen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince tespit edilerek, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde; iş yerlerinin kapsamı, kapasitesi ile işin ve işyerinin niteliği nazara alınmalı, böylece bu konuda gerekli tüm araştırma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, davacının çalıştığı iddia edilen süreler tereddütsüz belirlenerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararında davacının iptal edilen hizmetlerinin fiili olup olmadığı yönünde resen araştırma yapılması gerektiği belirtilmiş ise de davacı tarafından yargılamanın hiçbir aşamasında hizmet sürelerinin iptal edildiği dönemde dava dışı işyerinde fiilen çalıştığını iddia etmediği gibi Kurum işleminin iptalini de talep etmediği, davacının Kurum tarafından fiilen çalışmamasına rağmen bunu zamanında tespit etmeyerek yaşlılık aylığı bağlaması nedeniyle mağdur olduğunu ve ayrıca denetimin Kurum tarafından 10 yıl sonra yapılması sonucunda ödenen yaşlılık aylıklarının borç çıkarılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu iddia ettiği, bu itibarla açık ve net olan davacının talebinin Kurum işleminin iptaline yönelik olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, müvekkilinin yaşlılık aylığının kesilmesine neden olan 87 günlük hizmetinin fiili çalışmaya dayanmadığının tespit edilmemesinde davalı Kurumun ihmâlinin bulunduğunu, yaşlılık aylığı almak üzere başvuru yaparken dava dışı işyerinde 87 günlük çalışmasının fiili çalışmaya dayanıp dayanmadığını bilmediğini, Kurumu zarara uğratma kastının bulunmadığını, davalı Kurumun 2007 yılında hizmeti iptal etmeyip 2017 yılında iptal edilmesinin ve bu şekilde Kurumun ihmâli nedeniyle müvekkili aleyhine borç çıkarılmasının hakkaniyet ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, eksik gün sayısını öğrenme tarihinden itibaren tamamlanması nedeniyle Kurumun zararının da bulunmadığını, Kurum hatalı işlem yapmamış olsaydı müvekkilinin 87 gün çalışarak yaşlılık aylığı almaya devam edebileceğini, zira hatanın öğrenilmesinden sonra 87 günlük prim alacağının Kuruma ödendiğini, bu nedenle müvekkilinin sebepsiz zenginleşmediğini ve iyiniyetli olduğunu belirterek bildirilen ve resen tespit edilecek nedenlerle direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının yargılamanın hiçbir aşamasında iptal edilen dönemde dava dışı işyerinde fiilen çalıştığını iddia etmediği ve dava konusu durumun oluşmasında davacı ve dava dışı işverenin kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilen eldeki davada mahkeme kabulünün yerinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacıdan sorularak talebinin somutlaştırılması ve dava dışı işyerindeki çalışması açıklattırılarak iptal edilen hizmetlerinin fiili ve gerçek olup olmadığı konusunda bozma kararında belirtilen araştırmalar yapıldıktan sonra toplanacak deliller değerlendirilerek karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentleri ile 194 üncü maddesi.
2. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentleri şöyledir:
“(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
…
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği…”
3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194 üncü maddesi şöyledir:
“(1) Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.
(2) Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.”
3. Değerlendirme
1. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194 üncü maddesinde tarafların dayandıkları vakıaların ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları ve dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterdiğini açıkça belirtmelerinin zorunlu olduğu hüküm altına alınmıştır.
2. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194 üncü maddesinin gerekçesinde maddenin amacının, bir yandan ispatın genel hükümleri çerçevesinde temel bir kavrama yer vermek iken diğer yandan da uygulamada genel geçer ifadelerle somut vakıalara dayanmadan davaların açılıp yürütülmesinin önüne geçmek olduğu belirtilmiştir. Gerekçenin devamında “…Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Genel geçer ifadelerle, somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi, vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi söz konusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşul vakıalara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen sonuçlarına katlanacaktır…” şeklindeki ifadelere yer verilerek somutlaştırma yükünün anlam ve önemi vurgulanmıştır.
3. Diğer taraftan 6100 sayılı Kanun’un Dava dilekçesinin içeriği başlıklı 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin dava dilekçesinde yer alması zorunludur. Bununla birlikte vakıaların açık ve somut olarak gösterilmesi yeterli görülmemiş, aynı maddenin (f) bendinde yer alan hükümde ayrıca açık ve somut olarak gösterilmesi gereken her bir vakıanın hangi delille ispat edileceği de belirtilmiştir. Keza bu durum yukarıda açıklanan 194 üncü maddenin ikinci fıkrasındaki tereddüt uyandırmayacak derecede açık düzenlemenin bir gereğidir.
4. Davacının dilekçesinde talebine dayanak yaptığı bazı iddialar (vakıalar) olmakla birlikte bunlar somut ve açık değilse somutlaştırma yükünün yerine getirilmemesinden söz edilmelidir. Somutlaştırma yükü yerine getirilmeden karşı tarafın sağlıklı bir savunma yapması ve mahkemenin de sağlıklı bir hüküm vermesi mümkün değildir. Çünkü karşı tarafın hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak açıklama ve ispat hakkını kullanabilmesi için öncelikle kendisine yöneltilen iddialar hakkında tam olarak bilgilenmesi zorunludur (m. 27). Keza hükümde yer alması gereken unsurların belirtildiği 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesi gereğince tarafların iddia ve savunmalarının, uyuşmazlık noktalarının, hükmün dayandığı ve sabit görülen vakıaların gerekçeli kararda tam olarak gösterilmesi gerekmektedir. Somut vakıalar ortaya konulmadan, hâkimin sağlıklı bir yargılama gerçekleştirmesi ve karar vermesi de olanaklı değildir.
5. Öte yandan davanın dayanağı olan vakıaların soyut olarak gösterilmesi yetmez, bu vakıaların ispata elverişli şekilde zaman, mekan ve içerik olarak somutlaştırılması zorunludur. Somutlaştırmak bir iddiayı, zaman, mekan, kişi, oluş şekli gibi unsurlarıyla algılamaya, anlamaya, tartışmaya ve ispata elverişli şekilde ortaya koymaktır. Vakıaların somutlaştırılmasından sonra karşı tarafça cevap verilebilir, mahkemece vakıa tam olarak algılanabilir, ispat faaliyeti yürütülebilir ve bu suretle vakıa hakkında karar verilebilir.
6. Soyut ve genel ifadelerle iddiada bulunmak, talepte bulunanın dahi bilmediği, somut olarak ileri sürmediği belirsiz bir olguya ilişkin karşı tarafın cevap vermesi ve bu belirsiz olgudan mahkemenin sonuç çıkarmasını beklemek anlamına gelir ki, bu durum hukuk kuralları bir yana mantık kurallarıyla da bağdaşan bir durum değildir. Yargıtayın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere dava malzemesini getirmek tarafların, hukuku uygulamak mahkemenin işidir. Taraflar dava malzemesini eksik değil, tam olarak getirmek durumundadırlar. Unutmamak gerekir ki alacağın miktarının tam olarak tespit edilemediği belirsiz alacak davasında dahi hukuki ilişkinin belirtilmesi zorunludur (m.107). Zira kişi, belirsiz ve bilinmeyen bir hukuki ilişki ve vakıadan hareketle bir talepte bulunamaz.
7. Somutlaştırma yükümlülüğüne riayet edilmemesi durumunda özellikle hâkimin davayı aydınlatma ödevi ile ön inceleme hükümleri dikkate alınmalıdır. Yukarıda da değinildiği üzere maddi ve hukukî açıdan belirsiz yahut çelişkili hususlarda hâkim davayı aydınlatmak ile yükümlüdür. Somut olmayan vakıalarda, maddi ve hukuki belirsizlik mevcut olduğundan bu belirsizliğin giderilmesi gerekir. Özellikle 6100 sayılı Kanun’un 137, 140 ve 320 nci maddelerinde yer alan hükümler gereğince bu belirsizliğin hâkim tarafından giderilmesi gerekir. Çünkü ön incelemede tarafların iddia ve savunmalarının tespit edilmesi, anlaştıkları ve anlaşamadıkları noktaların tek tek belirlenmesi gerekli ve zorunlu olup bu aynı zamanda hâkimin ödevidir. Bu çerçevede hâkimin ön incelemede mutlaka somutlaştırmayı sağlaması gerekir. Bu sebeple sadece tarafların dilekçelerini tekrar ettikleri yönündeki beyanların tutanağa geçirilmesi veya soyut ifadelerle tespit yapılması yeterli değildir. Bu, mahkemenin yargılamayı yürütmesi bakımından sağlıklı olmayacağı ve Kanuna aykırı olacağı gibi Yargıtay denetimine elverişli bir durum da oluşturmayacaktır.
8. Eğer somutlaştırma yükü hâkimin davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevine rağmen, davacı tarafından yerine getirilmemişse, o zaman bu yüke bağlanan yaptırım ortaya çıkacaktır. Somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmemenin yaptırımı, iddiayı veya davayı ispatlayamamaktır. Bu ise aslında vakıanın ispata elverişli kabul edilememesi ve bunun sonucu olarak da belirsizlik rizikosuna katlanma şeklinde gerçekleşecektir. Böyle bir durumda somutlaştırma yükü ve dolayısıyla ispat yükü yerine getirilmediğinden ispat edilemeyen davanın reddi sonucu doğacaktır ki, bu hâlde dava esastan reddedildiğinden işin esası bakımından kesin hüküm ortaya çıkacaktır.
9. Sonuç olarak 6100 sayılı Kanun’un 119 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ve 194 üncü maddesi gereğince dava dilekçesinde somutlaştırma yükünün yerine getirilmemiş olması hâlinde davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği hâkim, soyut ve belirsiz hususların somutlaştırılmasını (yeni bir vakıa ileri sürülmeden, sadece mevcut vakıa çerçevesinde) davacıdan istemeli, bu eksiklik tamamlanırsa yargılamaya devam edilerek karar verilmeli; bu eksiklik tamamlanmaz, somutlaştırma gerçekleştirilmezse ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
10. Somut olayda davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin yaşlılık aylığı almaktayken Kurum tarafından yapılan denetim sonucunda yaşlılık aylığına esas 87 günlük sigorta bildirimlerinin gerçeği yansıtmadığı yönündeki tespitine istinaden dava dışı Anka Tekstil Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti.ye ait işyerinden bildirilen hizmetlerinin iptal edilip buna bağlı olarak yaşlılık aylığının kesilerek borç çıkarıldığını, yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin başvuru tarihinde veya daha öncesinde Kurum tarafından bu hizmet süreleri iptal edilmiş olsaydı eksik prim gün sayılarını tamamlayarak kısa sürede yaşlılık aylığına hak kazanabilecek olan müvekkiline 10 yıl geçtikten sonra borç çıkarılmasının hakkaniyet ve dürüstlük kuralına uygun olmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalı Kuruma borçlu olmadığının tespitini talep etmiş; İlk Derece Mahkemesince tensip tutanağı ile davacı tarafa talebini açıklaması için süre verilmesi üzerine davacı vekili 01.08.2017 tarihinde sunduğu dilekçesinde müvekkiline yaşlılık aylığı bağlanmadan önce Kurum tarafından aylık almak için şartları taşıdığının bildirilmesi üzerine başvuru yapması sonucunda yaşlılık aylığı bağlandığını, bu durumda Kurumun ihmâli nedeniyle yaşlılık aylığı kesilerek müvekkili aleyhine borç çıkarılmasının hakkaniyet ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirtmiş; istinaf başvuru ve temyiz dilekçelerinde de müvekkilinin yaşlılık aylığının kesilmesine neden olan 87 günlük hizmetinin fiili çalışmaya dayanmadığının tespit edilmemesinde davalı Kurumun ihmâlinin bulunduğunu, yaşlılık aylığı almak üzere başvuru yaparken dava dışı işyerinde 87 günlük çalışmasının fiili çalışmaya dayanıp dayanmadığını bilmediğini, Kurumu zarara uğratma kastının bulunmadığını, davalı Kurumun 2007 yılında hizmeti iptal etmeyip 2017 yılında iptal edilmesinin ve bu şekilde Kurumun ihmâli nedeniyle müvekkili aleyhine borç çıkarılmasının hakkaniyet ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, eksik gün sayısını öğrenme tarihinden itibaren tamamlanması nedeniyle Kurumun zararının da bulunmadığını, Kurum hatalı işlem yapmamış olsaydı müvekkilinin 87 gün çalışarak yaşlılık aylığı almaya devam edebileceğini, zira hatanın öğrenilmesinden sonra 87 günlük prim alacağının Kuruma ödendiğini, bu nedenle müvekkilinin sebepsiz zenginleşmediğini ve iyiniyetli olduğunu beyan etmiştir.
11. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava dilekçesi, İlk Derece Mahkemesince talebin açıklattırılmasının istenilmesi üzerine verilen 01.08.2017 tarihli dilekçe, davacı tarafın yargılama sırasındaki beyanları ve temyiz dilekçesi gözetildiğinde davacı tarafın yargılamanın hiçbir aşamasında iptal edilen dönemde dava dışı işyerinde fiilen çalıştığını iddia etmediği gibi Kurum işleminin iptaline ilişkin talebinin olmadığı açıktır. Bu nedenle davacı tarafın talebinin somutlaştırılmasına gerek olmadığı, direnme kararının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
12. Ne var ki Özel Dairece bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazları incelenmediğinden bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun bulunduğundan davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,22.02.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.