Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2022/727 E. 2023/728 K. 05.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/727
KARAR NO : 2023/728
KARAR TARİHİ : 05.07.2023

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen itirazın iptali davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin 25.03.2021 tarihli ve 2020/562 Esas, 2021/300 Karar sayılı kararın asıl ve birleşen davalarda davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada
Davacı İstemi
2. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.07.2008 tarihli ve 2005/97 Esas, 710 Karar sayılı kararı ile Tasfiye Hâlindeki Tramar Mermer Üretim Ltd. Şti.ye tasfiye memuru olarak atandığını, aynı dosya üzerinden verilen 09.02.2009 tarihli kararla tasfiye memurluğu ücretinin 2009 yılı Ocak ayından itibaren 1.750,00 TL’ye yükseltildiğini, bu ücretin yarısının anılan davanın davacıları, diğer yarısının ise (o davanın da davalısı olan) davalılar tarafından ödenmesine karar verildiğini, davalıların 2012 yılı Şubat-Mart-Nisan-Mayıs aylarına ait tasfiye memurluğu ücretini, 2012 yılı Mart ayı KDV’sini, 2012 yılı Ocak-Mart ayları muhtasar giderini, 2012 yılı Mart-Nisan ayları muhasebe ücretini, 2012 yılı Nisan ayı Kurumlar Vergisi ücretini ödemediklerini, alacaklarını temin için … 9. İcra Müdürlüğünün 2012/5667 Esas sayılı dosyası üzerinden başlattıkları icra takibinin de davalıların haksız itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek haksız itirazın iptaline, takibin devamına; davalıların alacağın %40’ı oranından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûmiyetlerine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı
3. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin davada taraf sıfatının bulunmadığını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, sorumluluğun dava dışı Tramar Ltd. Şti.ye ait olduğunu, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiğini belirterek davanın reddini savunmuş, davacı tarafın %20 oranından aşağı olmamak üzere tazminata mahkûmiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Davada
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/07/2008 tarih 2005/97 Esas 2005/710 Karar sayılı kararı ile Tasfiye Halindeki Tramar Mermer Üretim Ltd. Şti.ye tasfiye memuru olarak atandığını, aynı dosyada 09.02.2009 tarihli karar ile de müvekkili …’ın tasfiye memurluğu ücretinin Ocak 2009 tarihinden itibaren 1.750,00 TL’ye yükseltilmesine, takdir edilen ücretin yarısının anılan davanın davacıları, diğer yarısının davalılar tarafından ödenmesine karar verildiğini, 2012 yılının Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, 2013 yılı Ocak, Şubat Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül aylarına ait olup yukarıda bahsi geçen karar gereği davalıların müvekkile ödemek zorunda oldukları aylık 875,00 TL tasfiye memuru ücretinin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için … 7. İcra Müdürlüğünün 2013/10736 Esas sayılı icra dosyası ile takip başlattıklarını, ancak takibin davalıların haksız itirazları ile durduğunu, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı
5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafından müvekkilleri hakkında başlatılan … 7. İcra Müdürlüğünün 2013/10736 Esas sayılı icra takip dosyasına sunmuş oldukları itirazlarında da ifade ettikleri üzere tasfiye memuru ücretinden şirket ortaklarının sorumlu olmadığını, esas olarak şirket borçlarından şirket kendi mal varlığı ile sorumlu olduğunu, bu ana kuralın istisnasının 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun ile getirilen ortakların kamu borçlarından ikincil sorumluluklarının olduğunu, tasfiye memuru hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığına görev kötüye kullanma nedeni ile suç duyurusunda bulunduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
6. … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.12.2014 tarihli ve 2014/863 Esas, 2014/815 Karar sayılı kararı ile; davacı tasfiye memuru …’ın Tasfiye Hâlindeki Tramar Mermer Üretim Ltd. Şti.ye … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/97 Esas, 2005/710 Karar sayılı dava dosyasında tasfiye memuru olarak atandığı, tasfiye memuruna takdir edilen ücretin yarısının davacı; diğer yarısının da davalı tarafından ödenmesine karar verildiği, asıl davanın davalıları Atilla Tamer ve …’in dört aylık tasfiye memuru ücretinden dolayı ayrı ayrı 875,00 TL’den sorumlu oldukları gerekçesiyle asıl dava yönünden; davanın kısmen kabulüne davalı borçluların … 9. İcra Müdürlüğünün 2012/5667 Esas sayılı takip dosyasına karşı yaptığı itirazının kısmen iptaline, takibin 1.750,00 TL üzerinden devamına, fazla istemin reddine, asıl alacağa takip tarihinden itibaren artan ve eksilen oranlarda yasal faiz uygulanmasına, hüküm altına alınan alacağın %40’ı oranında hesaplanan 700,00 TL icra inkâr tazminatının da ayrıca davalıdan tahsiline; birleşen dava yönünden; davalı …’in 3.500,00 TL, davalı …’in 3.500,00 TL, davalı …’in 3.500,00 TL, davalı …’in 3.500,00 TL olmak üzere toplam 14.000,00 TL tasfiye memuru ücreti alacağından dolayı sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı borçluların … 7. İcra Müdürlüğünün 2013/10736 Esas sayılı takip dosyasına karşı yaptığı itirazının kısmen iptali ile takibin 14.000,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazla istemin reddine, asıl alacağa takip tarihinden itibaren artan ve eksilen oranlarda yasal faiz uygulanmasına, hüküm altına alınan alacak miktarı üzerinden %20 oranında hesaplanan 2.800,00 TL icra inkâr tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davalılar vekilince temyiz isteminde bulunulmuş, Özel Dairece mahkeme kararının onanması üzerine asıl ve birleşen davalarda davalılar vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.06.2018 tarihli ve 2016/9604 Esas ve 2018/4539 Karar sayılı kararı ile;
“…Asıl ve birleşen dava, tasfiye memurluğu ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararı ile Tasfiye Halindeki Tramar Mermer Üretim Ltd. Şti’ne tasfiye memuru olarak atandığını, aynı dosyada 09/02/2009 tarihli karar ile de müvekkilinin tasfiye memurluğu ücretinin 1.750,00 TL’ye yükseltilmesine, takdir edilen ücretin ½’sinin davalılar tarafından ödenmesine karar verildiğini ileri sürmüştür. Davacı tarafından … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin ücret arttırıma ilişkin ek kararına dayanılarak davalılar hakkında ilamsız icra takibi başlatılmıştır.
HMK’nin 114/h maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak düzenlenmiş olup, HMK’nin 115. maddesinde ise dava şartlarının mevcut olup olmadığının yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut davada davacı için takdir edilen ücretin 1/2’sinin davalılardan tahsiline dair görevli mahkemede verilmiş bir ilam olmasına rağmen davacı, bu alacağın tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatmış ve itiraz üzerine dava açmıştır. Ancak, ilamların genel haciz yoluyla ilamsız takibe konu edilmesinin icra hukuku ve yargılama tekniğine uygun düşmediği, bu yola başvurmakta alacaklının hukuki yararının bulunmadığı gibi borçlunun hukuki durumunu da ağırlaştırdığı gerekçesiyle ilama dayalı bir alacağın ilamsız takibe konu edilemeyeceğine 21/07/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2017/2 Esas ve 2017/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu kararı ile karar verilmiş olup, bu durumda İBK’nın bağlayıcılığı gözetilip ilama dayalı alacağın ilamsız takip konusu yapılamayacağı nazara alınarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, asıl ve birleşen davada davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 08.02.2016 tarih, 2015/7038 E-2016/1143 karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, yerel mahkeme kararının asıl ve birleşen davada davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince Verilen İkinci Karar
9. … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.01.2019 tarihli ve 2018/1107 Esas, 2019/81 Karar sayılı kararı ile; asıl ve birleşen davalar yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından davaların dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.06.2020 tarihli ve 2019/4624 Esas, 2020/3115 Karar sayılı kararı ile;
“…Asıl dava, tasfiye memuru ücreti ile birlikte tasfiye memurunca ödenen KDV, Kurumlar vergisi, muhtasar gideri ve muhasebe ücreti alacağı, birleşen dava ise tasfiye memur ücreti alacağı için başlatılan icra takiplerine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece verilen davanın kabulüne dair karar Dairemizin 08/02/2016 tarih 2015/7038 E.-2016/1143 K. sayılı ilamı ile onanmış, asıl ve birleşen davalılar vekilinin karar düzeltme istemi üzerine, ilamların genel haciz yoluyla ilamsız takibe konu edilmesinin icra hukuku ve yargılama tekniğine uygun düşmediği, bu yola başvurmakta alacaklının hukuki yararının bulunmadığı gibi borçlunun hukuki durumunu da ağırlaştırdığı, ilama dayalı bir alacağın ilamsız takibe konu edilemeyeceğine dair 21/07/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2017/2 Esas ve 2017/3 Karar sayılı ilamı ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunca karar verildiği, bu durumda İBK’nın bağlayıcılığı gözetilip ilama dayalı alacağın ilamsız takip konusu yapılamayacağı nazara alınarak hüküm kurulması gerektiği gerekçesi ile yerel mahkeme kararı Dairemizce bozulmuştur. Maddi yanılgı sonucu verilen kararlara uyulması, taraflar yönünden usuli kazanılmış hak doğurmaz. Öncelikle tasfiye memuruna verilecek ücretin belirlendiği ücret artırım kararı, aylık ücreti belirlemekte olup, ödeme süresi ve süreye göre ödenecek ücret miktarı bakımından bir kesinlik ifade etmemektedir. Ödenecek miktar süreye göre belirleneceğinden taraflar arasında bu yönde oluşan sorununda yargı kararı ile giderilmesi gerekir. Bu durumu belirleyen bir ilamın varlığından bahsedilemeyeceği açıktır. Ayrıca … 9. İcra Müdürlüğünün 2012/5667 E. sayılı dosyasından başlatılan ilamsız icra takibinde tasfiye memuru ücret alacağı yanında tasfiye memurunca ödenen KDV, Kurumlar vergisi, muhtasar gideri ve muhasebe ücreti talep edilmiş olup, bu alacak kalemleri ise ilgili bir mahkeme kararı bulunmamaktadır. Her ne kadar mahkemece bozma ilamına uyularak davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş ise de, yukarıda yapılan açıklamalar ve saptamalar çerçevesinde Dairemiz bozma ilamının maddi hataya dayalı olduğu maddi hatanın usuli kazanılmış hakkın istisnalarından bulunduğu, bu nedenle maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması ile usuli kazanılmış hakkında doğmayacağı aşikardır.
O halde, mahkemece Dairemizce onanan ilk kararda olduğu gibi davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinden, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince Verilen Üçüncü Karar
12. … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.03.2021 tarihli ve 2020/562 Esas, 2021/300 Karar sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda, Yargıtay bozma ilâmındaki gerekçede de belirtildiği üzere … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.07.2008 tarihli ve 2005/97 Esas, 2005/710 Karar sayılı dosyasından tasfiye memurunun ücret artırımına ilişkin 09.02.2009 tarihinde ek karar verildiği ve söz konusu ek kararın ilâm niteliğinde olmadığı, ayrıca asıl dava yönünden icra takibine dayanak yapılan alacağın tamamının tasfiye memuru ücretine ilişkin olmaması da dikkate alındığında davacının ilâmsız icra yolu ile takip yapmakta hukuki yararının bulunduğu, … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin tasfiye memuru ücretinin artırımına dair ek kararı ve tasfiye memuru tarafından ödenen tasfiyeye ilişkin ödemeler yönünden, bilirkişice yapılan hesaplamalar dikkate alınarak, asıl dava bakımından davanın kısmen kabul kısmen reddine, davalıların … 9. İcra Müdürlüğünün 2012/5667 Esas sayılı dosyasından yapılan icra takibine itirazının kısmen iptali ile takibin 1.750,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu (2004 sayılı Kanun) madde 67 gereğince hüküm altına alınan alacağın %20 ‘si oranında hesaplanan 350,00 TL icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline; birleşen dava bakımından davanın kısmen kabulüne, davalıların … 7. İcra Müdürlüğünün 2013/10736 Esas sayılı dosyasından yapılan icra takibine itirazının kısmen iptali ile takibin 14.000,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, İİK madde 67 gereğince hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 2.800,00 TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Üçüncü Kararı
13. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
14. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.04.2022 tarihli ve 2021/4750 Esas, 2022/3570 Karar sayılı kararı ile; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine mahkemece verilen kararın temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna ait olduğu gerekçesiyle dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

II. ÖZÜ
15. Davanın özü; asıl ve birleşen davalarda davacı tarafça iddia edilen tasfiye memurluğu ücretinden davalıların sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN
16. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce ilk derece mahkemesinin son kararına yönelik temyiz itirazlarını inceleme görevinin, Hukuk Genel Kuruluna mı yoksa Özel Daireye mi ait olduğu hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE
17. Öncelikle belirtilmelidir ki; 17.04.2013 tarihli ve 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesiyle, 18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 439 uncu maddesinin beşinci fıkrasından ve HUMK’nın 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 16 ncı maddesi ile değiştirilmeden önceki 429 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkra:
“Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır” hükmünü haizdir.
18. Anılan maddenin gerekçesinde ise; “Madde ile, davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların mevzuatta bir değişiklik olmadığı hâlde, önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen hükmün temyiz incelemesinin Yargıtay’ın ilgili dairesi yerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması öngörülmektedir. “Kesin Bozma”, denetim mahkemelerinin yargılama hukukuna kazandırdığı bir kavramdır. Bu kavram, ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini öngören bozmaları içermektedir. Denetim mahkemesinin, aynı dava hakkında, verilerde değişme olmadan, birden fazla ve birbirine zıt kesin bozma kararı vermesi, başlı başına hukuk güvenliği sorununa işaret eder. İkinci kesin bozma kararı üzerine verilen ilk derece mahkemesi kararlarının temyiz incelemesinin, veriler değişmediği hâlde, birbirleriyle çelişen bozma kararlarını veren dairece değil, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması, hem sorunun doğasının, hem de adil yargılama hakkının bir gereğidir…” denilmektedir.
19. Yapılan bu değişiklikle kanun koyucu tarafından Hukuk Genel Kuruluna yeni bir görev verilmiş; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen kararın temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılması öngörülmüştür (Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2022 tarihli ve 2020/(15)6-461 Esas, 2022/1301 Karar sayılı kararı).
20. Öte yandan Hukuk Genel Kurulunun görevi, davanın esastan reddini veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararlarla sınırlı bulunmaktadır.
21. Bu nedenle “nihai karar” kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.
22. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 294/1 inci maddesinde mahkemelerin usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdireceği belirtilmektedir. Bilindiği gibi, hâkimin davadan el çekmesini gerektiren, davayı sonuçlandıran kararlarına nihai kararlar denilmektedir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekir ise; nihai karar (son karar); bir anlaşmazlığı sonuca bağlayan ancak, istinaf ve temyiz yoluna başvurma olanağı bulunan yargı kararlarıdır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 661-662).
23. Nihai kararlar, usule ilişkin nihaî kararlar veya esasa ilişkin nihai kararlar (hükümler) olmak üzere ikiye ayrılır. Uyuşmazlığı esastan çözmemekle birlikte, davaya görülmekte olan mahkemede son veren kararlar usule ilişkin nihai karar olarak nitelendirilir. Usule ilişkin nihai kararlar davanın esasına yönelik olmadığından maddi anlamda kesinleşmeye elverişli değildirler. Bu karar şekli anlamda kesinleşmiş olsa bile, maddi anlamda kesinleşmeye elverişli olmadığından, söz konusu eksiklikleri gidererek aynı tarafların aynı konuda ve aynı sebeplere dayanarak yeniden bir dava açması mümkündür (Pekcanıtez Hakan/Özekes Muhammet/Akkan Mine/Korkmaz Taş Hülya: Medenî Usûl Hukuku, …, Mart 2017, C. III, s. 1973-1974). Mahkemece verilen görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar usule ilişkin nihai kararlar olduğu gibi, dava şartı yokluğu nedeni ile verilen usulden ret kararları (HMK m.115/2) da, usule ilişkin nihai kararlardır.
24. Esasa ilişkin nihai kararlar (hüküm) ise, hâkimin maddi hukuk kurallarını uygulayarak uyuşmazlığın esasını inceleyerek verdiği kararlardır (HMK md. 294/1). Yani davada ileri sürülen taleplerin maddi hukuk açısından incelenerek esas bakımından kabul veya reddine ya da kısmen kabul ve kısmen reddine ilişkin kararlardır. Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık esastan sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o dava konusu uyuşmazlık hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir.
25. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece verilen asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair ilk karar, asıl ve birleşen davalarda davalılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairenin birinci bozma kararı ile; ilâmların genel haciz yoluyla ilâmsız takibe konu edilmesinin icra hukuku ve yargılama tekniğine uygun düşmediği, bu yola başvurmakta alacaklının hukuki yararının bulunmadığı belirtilerek davalılar yararına bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak asıl ve birleşen davalar yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından dava şartı yokluğundan asıl ve birleşen davaların usulden reddine ilişkin ikinci karar asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Özel Dairenin ikinci bozma kararı ile; birinci bozma kararının gerekçesinin somut olaya uygun olmadığı, maddi hataya müstenit bulunduğundan, aleyhe bozma yasağının da düşünülemeyeceği ve karşı taraf lehine usulî kazanılmış hak oluşturmayacağı, asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulması üzerine, mahkemece ikinci bozma kararına da uyularak asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair üçüncü karar verilmiştir.
26. Yukarıda da belirtildiği üzere 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesiyle usul yasalarına eklenen fıkra uyarınca davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılacaktır. Değişiklik gerekçesinden de anlaşılacağı üzere Hukuk Genel Kurulunca inceleme yapılabilmesi için; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların, mevzuatta bir değişiklik olmadığı hâlde, önceki bozma kararını ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması durumunun söz konusu olması gereklidir.
27. Öte yandan madde gerekçesinde “kesin bozma” kavramından kanun koyucunun neyi kastettiği açıklanmış; bu kavramın “ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini ön gören bozma” olduğu belirtilmiştir.
28. Maddenin farklı şekilde yorumlanması, Yargıtay dairelerinin ilk derece mahkemesini araştırmaya yönelten birden fazla bozma kararı verdiği tüm durumlarda temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı sonucunu doğurur ki, bu da HUMK’nın 429/4 üncü maddesinin ruhuna aykırıdır.
29. Netice itibariyle eldeki davada, Özel Dairece verilen birinci bozma kararı usule ilişkin nihai karar niteliği taşımakta olup davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozma niteliğinde olmadığı gibi, birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmamaktadır. HUMK’nın 429/4 üncü maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmediğinden, mahkemece Özel Dairenin ikinci bozma kararına uyularak verilen son kararın temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.
30. Hâl böyle olunca mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gereklidir.

V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl ve birleşen davalarda davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
05.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.