YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/707
KARAR NO : 2023/423
KARAR TARİHİ : 10.05.2023
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/258 E., 2022/1018 K.
KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki borca itiraz isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince borca itirazın ve alacaklının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararın borçlular vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle itirazın kabulü ile icra takibinin durdurulmasına ve tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı alacaklı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Borçlular vekili; müvekkilleri aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak bononun teminat bonosu olduğunu, müvekkili şirket ile alacaklı arasındaki kredi sözleşmesinin teminatı olarak takip alacaklısı tarafından müvekkillerinden alındığını, kredi sözleşmesinden doğacak zararın teminatı olarak sebebe bağlandığını, kayıtsız şartsız borç ikrarı içermediğinin ekte sunulan hesap kat’ına ilişkin ihtarnameden, özellikle de bononun tanzim tarihinden ve takibe konu edilen tutardan anlaşıldığını, bononun tanzim edildiği 12.10.2012 tarihi itibariyle müvekkillerinin takip alacaklısına herhangi bir borcunun bulunmadığını ileri sürerek icra takibinin durdurulmasına, iptaline ve karşı taraf aleyhine alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Alacaklı vekili; takibe dayanak bononun teminat bonosu olmadığını, kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğini, takibin durdurulması talebinin reddedilmesi ve borçlular aleyhine tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek istemin reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18.06.2020 tarihli ve 2019/323 Esas, 2020/550 Karar sayılı kararı ile; icra mahkemesinin dar yetkili mahkeme olduğu, senedin teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için neyin teminatı olarak verildiğinin açıkça yazılması gerektiği, icra mahkemesinin bu konuda sözleşmedeki maddeleri yorumlayıp, sözleşme bedeli ile takibe konulan miktarın üzerinde durarak araştırma yapamayacağı, şekli inceleme ile karar verdiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında da benimsendiği üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gerektiği, somut olayda takibe konu edilen senedin teminat senedi olduğuna dair bir ibarenin senet metninde yer almadığı, takip dayanağı belgeye açıkça yollama yapan bir sözleşmenin ibraz edilmediği, alacaklının bu konuda kabul beyanının da bulunmadığı, dolayısıyla iddianın yerinde görülmediği gerekçesiyle borca itirazın reddine, takip durdurulmadığından alacaklının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlular vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.04.2021 tarihli ve 2020/2089 Esas, 2021/1107 Karar sayılı kararı ile; dosyaya sunulan kredi sözleşmesinde takip dayanağı bonoya açık bir atıf yok ise de takip dayanağı belgelere göre borçlular ile alacaklı banka arasında ticari ilişki bulunduğu ve kredi verildiği, 900.000,00 TL kredinin 246.291,97 TL’lik kısmının ödenmemesi üzerine takibin başlatıldığı, kredi sözleşmesinin miktarı, kredi sözleşmesinde yer alan müteselsil sorumlu gerçek kişi borçluların senet üzerinde aval veren olarak yer almaları, kredi sözleşmesinin tarihi ile senedin düzenleme tarihi ve miktarının aynı olması, bononun takip dayanağı belge olarak ibraz edilen kredi sözleşmesi gereğince verilmesi sabit olduğundan senedin kayıtsız ve şartsız bir bedeli ödemek vaadini taşımadığı ve alacağın tahsilinin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle itirazın kabulü ile 2004 sayılı Kanun’un 169/a-5 inci maddesi uyarınca davacılar (borçlular) yönünden icra takibinin durdurulmasına, yasal şartları oluşmayan tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…6102 Sayılı TTK’nun 776/1. maddesinin (b) bendinde bono veya emre yazılı senedin kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini içermesi gerektiği, 777. maddesinde de bu unsuru içermeyen bir senedin bono sayılmayacağı hükme bağlanmıştır.
HGK’nun 14.3.2001 tarih ve 2001/12-233 sayılı ve yine 20.6.2001 tarih ve 2001/112-496 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir.
Borçlular tarafından, İİK’nun 169/a maddesi kapsamında, senedin teminat senedi olarak verildiğinden bahisle borca itirazda bulunulmuş ise de, bu iddianın aynı madde kapsamındaki belgelerden biri ile ispatlanması gerekir. Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre senedin alacaklıya kredi sözleşmesi kapsamında teminat için verildiğinin iddia edilmesi halinde, kredi sözleşmesinde takibe konu bonoya açıkça atıf yapılması zorunludur.
Somut olayda, takibe dayanak bononun kambiyo vasfını haiz olduğu, borçlular tarafından imzaya itirazda bulunulmadığı, senet miktarından daha az bir miktarın (246.291,97 TL) takibe konulduğu görülmüş olup kısmen icraya konulmasına yasal engel bulunmadığı, her ne kadar takip talebine genel kredi sözleşmesi eklenmiş ise de takip talebinde takibin dayanağı olarak yalnızca bononun gösterildiği, takip yolu olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yolunun seçildiği, senet metninde teminat senedi olduğuna ilişkin herhangi bir ibarenin bulunmadığı, genel kredi sözleşmesinde takibe dayanak senede herhangi bir atıf bulunmadığı ve yine alacaklının da senedin teminat senedi olarak verildiğine dair kabulünün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
O halde, ilk derece mahkemesince itirazın reddine karar verilmesi yerinde olup Bölge Adliye Mahkemesince, borçluların istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 Esas (2001/257 Karar) sayılı ve yine 20.06.2001 tarihli ve 2001/12-496 Esas (2011/534 Karar) sayılı kararlarında işaret edildiği üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı belge ile kanıtlanması, 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılmasının zorunlu olduğu, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gerekmekte ise de somut olayda alacaklı tarafından takip başlatılırken kredi sözleşmesi ve ekleri takibe senetle birlikte eklenmekle artık borçlu tarafından takip dayanağı belgenin taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden alacaklı bankaya verildiği hususunun ispatlanmasına gerek bulunmadığı, zira bu hususun alacaklının kabulünde olduğu, alacaklı tarafından senedin üzerinde teminat için verildiğine ilişkin ibare bulunmadığı, 23.01.2019 tarihli hesap kat ihtarına göre toplam 900.000,00 TL kredinin 246.291,97 TL’lik kısmının ödenmemesi üzerine takibin bu miktar üzerinden başlatıldığı, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte kredi miktarı kadar 900.000,00 TL olarak düzenlenen senedin 04.02.2019 tarihinde kat edilen kredi ekstresi miktarı kadar takibe koyulduğu da dikkate alındığında ödeme amacıyla bankaya verildiğinin ve bu miktarın kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğinin kabulünün aşırı şekilcilik olduğu, kredi sözleşmesinin diğer tarafı yönünden hak kaybına yol açabileceği, adalet dengesini bozacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Borçlu vekili; takibe dayanak senedin kambiyo niteliğini haiz olup 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı Kanun) öngörülen bononun tüm unsurlarını taşıdığı, kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiği, emsal kararların da bu yönde olduğu belirtilerek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine dayanak yapılan senedin teminat senedi olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre borçluların bu yöndeki isteminin reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı Kanun’un 167, 169/a, 170/a maddeleri.
2. 6102 sayılı Kanun’un 776 ve 777 nci maddeleri.
2. Değerlendirme
1. 2004 sayılı Kanun’un “Takibin kabulü şartları” kenar başlıklı 167 nci maddesinin birinci fıkrasına göre alacaklının kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapabilmesi için alacağının mutlaka bir kambiyo senedine bağlı olması gerekir. 2004 sayılı Kanun’un 168 inci maddesinin üçüncü ve 170/a maddesinin birinci fıkralarına göre kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün içinde icra mahkemesine başvurarak takibe dayanak senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep edebilir. 2004 sayılı Kanun’un 170/a maddesinin ikinci fıkrasına göre süresinde yapılmak kaydıyla borçlu tarafından başka bir şikâyet veya itirazda bulunulması ile bu husus icra mahkemesince kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınır. Bu inceleme sonucunda icra mahkemesi takip dayanağı senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı kanısına varır ise icra takibinin iptaline karar verir. Ancak 2004 sayılı Kanun’un 170/a maddesinin son fıkrasına göre her ne suretle olursa olsun imza inkârı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz.
2. Diğer taraftan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte borca itirazın düzenlendiği 2004 sayılı Kanun’un “İtirazın incelenmesi” başlıklı 169/a maddesinin birinci fıkrası; “İcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hâkim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı hâlinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hâkimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir” hükmünü içermektedir.
3. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte ödeme emrine itiraz icra mahkemesine yapılır. Borçlunun icra mahkemesine yaptığı itiraz, borçlunun borcu olup olmadığının ilamsız icra prosedürü içinde tespit edilmesine yarayan bir yoldur. İmzaya itiraz dışındaki bütün itirazlara borca itiraz denir; borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zamanaşımına uğradığı, takas, faiz oranına itiraz, yetki itirazı gibi (Baki Kuru, İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, Ankara, İkinci Baskı, 2013, s. 778, 883).
4. Hem 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 sayılı Kanun) hem de 6102 sayılı Kanun’da kambiyo senetlerine ilişkin hükümler poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun koyucu, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 sayılı Kanun md. 778, 818, 6762 sayılı Kanun md. 690, 730).
5. 6102 sayılı Kanun’un 776 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde bono veya emre yazılı senedin kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içermesi gerektiği, 777 nci maddesinde de bu unsuru içermeyen bir senedin bono sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Bir kambiyo senedi olan bono üzerine bedel, faiz, protestodan muafiyet ve yetki şartı gibi kayıtların konulması kabul edilmekte ise de, illetten mücerretlik veya muayyenlik niteliklerini ortadan kaldıran kayıtların bono üzerine konulması onun kambiyo niteliğini ortadan kaldırır.
6. Bu çerçevede belirlilik (muayyenlik) kambiyo senetlerinin temel unsurlarından biridir. Tedavül kabiliyeti de dikkate alındığında, bononun bütün unsurlarının açık, net, yoruma elverişli olmayacak biçimde belirgin olması gerekir. Poliçe ve bono keşidesi “şart kabul etmeyen” bir işlemdir (Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara, İkinci Baskı, 1997, s. 451).
7. Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2018 tarihli ve 2017/19-819 Esas, 2018/771 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere, 6762 sayılı Kanun’un 688 inci maddesinde belirtilen şekli koşulların yanında taraflar bononun ihdas nedeni (malen/nakden ya da teminat kaydı ile alındığını), uyuşmazlık durumunda aralarındaki anlaşmaya göre yetkili olacak mahkeme, faiz gibi bononun geçerliliğine etki etmeyecek ihtiyari unsurları belirleyerek senede ekleyebilirler. Sıralanan şekil şartlarından da anlaşıldığı üzere, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarı içerir. Bu nedenle de bono düzenlenirken temel ilişkinin kaynağına yönelik “bedelin malen-nakden ya da teminat olarak alındığına” ilişkin ibarelerin senede yazılması zorunlu değildir. Taraflar bu ibareleri ticaret hayatındaki olası bir uyuşmazlık durumunda ispat hukukunda karşılaşabilecekleri zorlukları daha kolay aşmak amacıyla ihtiyari olarak kayıt altına almaktadırlar. Yoksa elbette ki bu kayıtlar bağımsız borç ikrarı içeren senetlerin niteliğine etki etmez.
8. Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi ticari senet (kambiyo senedi) alacağı da prensip olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren veya elindeki kambiyo senedini devreden ve bu senedi alan herkes, bütün bu hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Senedi alan şahsın, bu senede sahip olup olmayacağı, yani senette mündemiç hakkı iktisap edip etmeyeceği bu gayeye bakılarak tespit olunur. Dolayısıyla söz konusu gaye, bir kambiyo senedinde (kıymetli evrakta) mündemiç hakkın husulü (doğumu) veya devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Senet bu gaye yönünden “ifa amacıyla”, daha açık bir ifadesiyle “mevcut bir borcu ifa için” veya “mevcut borcun yerine kaim olmak üzere” verilmiş olabilir. Senedin teminat amacıyla veya başka bir maksatla verilmesi (mesela kredi sağlamak, hibe vs.) de mümkündür (Öztan, s. 376).
9. Bir “teminat bonosu”ndan söz edilebilmesi için, ya bonoyu düzenleyen kişinin temel ilişkiden kaynaklanan ediminin (cezai şart öngörülen durumlar dışında) doğrudan doğruya belirli bir para borcunun ödenmesi olmaması yani paradan başka bir edim olması, ya da alacaklının uğrayacağı muhtemel zararları güvenceye bağlamak amacı ile bonoyu vermiş olması gerekir. Öğretide verilen örneklerde, örneğin bir müteahhidin inşaatı zamanında bitirememesi durumunda ödemek zorunda kalacağı cezai şart karşılığında verdiği bono bir teminat bonosu olduğu gibi, satın alınıp, bedeli ödenmekle birlikte tapuda henüz devri yapılmadığı için satın alan kişinin adına tescil edilemeyen bir taşınmazın bedeline ilişkin olarak düzenlenip alıcıya verilen ve devir gerçekleştikten sonra karşılıksız kalacağı öngörülen bir bono da bu niteliktedir. Aynı şekilde, kiracının, kiralanana vereceği muhtemel zararların teminatı olarak kiralayana verdiği bono da bu anlamda bir teminat bonosudur (Ahmet Türk, Kambiyo Senedi Borçlusu Tarafından Açılan Bedelsizliğe ve Hükümsüzlüğe Dayalı Menfi Tespit Davalarının Gösterdiği Özellikler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl 2005, Cilt 7, s. 329, 330).
10. Bir borç ilişkisi gereği taraflardan biri lehine bir para alacağı doğacağı kesin ise ve bu sözleşmede doğacak alacakların tahsili için bir kambiyo senedi verileceği öngörülmüş ise bu kambiyo senedinin teknik anlamda teminat gayesiyle değil, ifa uğruna (ifa amacıyla) verildiğinin kabulü gerekir. Çoğu hâlde, alacaklı, temel ilişkiden doğan alacağının ifası uğruna, kambiyo senedine dayalı alacağın takibi daha kolay olduğu için (2004 sayılı Kanun md. 167 vd.) ya da senedi iskonto ettirerek vadeden önce alacağına kavuşmak olanağını elde etmek için borçludan bir kambiyo senedi vermesini ister. Bu senet ifa uğruna, temel borcun ifasını teminen düzenlenmiş olduğundan, alacaklı öncelikle bu senede dayanarak icra takibi yapmak isteyecektir. Teminat senedi verilmesi durumunda ise, ya temel ilişkide bir alacağın doğup doğmadığı kesin değildir, ya da senedi düzenleyen kişinin borcu, paradan başka bir edimdir (Türk, s. 328-329).
11. Senedin teminat senedi olup olmadığı yargılama sonucunda belli olacaktır; sonuçta bu senede dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz (Hüseyin Ülgen vd., Kıymetli Evrak Hukuku, …, 2015, s. 148).
12. Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 Esas, 2018/563 Karar sayılı ile 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 Esas, 2020/129 Karar sayılı kararlarında da benimsendiği üzere bonoda teminat kaydı var ise de neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kayıt bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir.
13. Hukuk Genel Kurulunun 24.02.2010 tarihli ve 2010/19-67 Esas, 2010/99 Karar; 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 Esas, 2018/563 Karar; 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 Esas, 2020/129 Karar ile 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 Esas, 2020/591 Karar sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere bononun teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya bononun önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir belge (2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesinde öngörülen) ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir.
14. Senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan ve ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Örneğin “hisse devrinin teminatıdır”, “…ile imzalanan sözleşmenin teminatıdır”, “eseri … tarihinde tamamlayamamam hâlinde ödeyeceğim”, “inşaat bitiminde ödenecektir” şeklindeki kayıtlar. Bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılan bu gibi hâllerde bono kayıtsız (koşulsuz) borç vaadi içermediği için hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük; düzenleyen tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Bu hâlde 6102 sayılı Kanun’un 687 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca senet metninden anlaşılan (hükümsüzlük) def’i vardır. Bu def’i mutlak def’i olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Bu durumda kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibin 2004 sayılı Kanun’un 170/a maddesi gereğince iptaline karar verilmesi gerekir.
15. Bononun teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılamadığı hâllerde borçlu bu iddiasını 2004 sayılı Kanun’un 168/5 ve 169/a maddeleri kapsamında borca itiraz olarak ileri sürebilir. Bononun sözleşmenin teminatı olarak verildiği iddiası kişisel def’i olup, 6102 sayılı Kanun’un 778/a bendinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun’un 687 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca kişisel def’iler temel ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Senedin üçüncü kişiye ciro veya teslim yolu ile devredilmesi hâlinde bu def’inin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi mümkün değildir.
16. Borçlunun takibe konu bononun teminat bonosu olduğu şeklindeki beyanı borca itiraz niteliğindedir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Cilt 2, …, 1997, s. 1715).
17. Bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesi kapsamında bononun sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Sözleşmede senedin vade, tanzim tarihi ve miktarlarına açık bir şekilde atıf bulunmalıdır. Senede açıkça atıf bulunan sözleşmede senedin teminat amacıyla verilmiş olduğu belirtilmiş olabilir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 2017/12-357 Esas, 2021/824 Karar; 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 Esas, 2020/591 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
18. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde; alacaklı tarafından borçlular aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılması üzerine borçlular vekili takip dayanağı senedin taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğini iddia ederek borca itiraz etmiş, alacaklı vekili ise cevap dilekçesinde takibe konu bononun kambiyo vasfında olduğuna dair beyanda bulunmuştur.
19. Öncelikle belirtmek gerekir ki, takip talebine genel kredi sözleşmesi ve 23.01.2019 tarihli ihtarname eklenmiş ise de takip talebinde takibin dayanağı olarak yalnızca senet gösterilmiş ve takip yolu olarak da kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip seçilmiştir. Diğer taraftan, senet miktarı olan 900.000,00 TL’den daha az bir miktarın (246.291,97 TL) takibe konulmasında da yasal bir engel bulunmamaktadır.
20. Takibe dayanak senet 6102 sayılı Kanun’un 776 ncı maddesi uyarınca tüm unsurları içeren kambiyo senedi niteliğini haiz bono olup, senet üzerinde teminata ilişkin bir kayıt bulunmadığından borçluların başvurusu 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesi kapsamında borca itirazdır. Bu anlamda olmak üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir. Somut uyuşmazlıkta ise genel kredi sözleşmesinde takibe dayanak senede herhangi bir atıf yapılmadığı gibi alacaklının da senedin teminat senedi olduğuna dair kabulü bulunmamaktadır. Bu itibarla, borçluların itirazının reddine karar verilmelidir.
21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; alacaklının takip talebine genel kredi sözleşmesini ekleyerek sözleşmenin senet ile bağlantısını kurduğu, sözleşme tarihiyle senedin düzenleme tarihinin, senet miktarı ile kredi sözleşmesi miktarının aynı olduğu, gerçek kişi borçluların senet üzerinde aval veren olarak yer aldıkları, buna göre bononun kredi sözleşmesinin teminatı olarak alındığının ispat edildiğini ve direnme kararının onanması gerektiği görüşü ile borçlu gerçek kişilerin senet üzerinde aval veren olarak yer aldıkları, avale ilişkin hükümlerin 6102 sayılı Kanun’un 700-702 nci maddelerinde düzenlendiği, buna göre avalistlerin yalnızca şekle aykırılık nedeniyle itirazda bulunabileceği, bu hususun ilave gerekçe olarak bozma kararına yazılması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
22. Hâl böyle olunca önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun’un 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesine gönderilmesine,10.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.