Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2022/695 E. 2023/70 K. 15.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/695
KARAR NO : 2023/70
KARAR TARİHİ : 15.02.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/244 E., 2022/491 K.
vekili Avukat …
vekili Avukat …
DAVA TARİHİ : 15.05.2019
KARAR : Davanın usulden reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15.12.2021 tarihli ve 2021/8111 Esas ve 2021/13025 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Trabzon Tüketici Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince hüküm kaldırılarak dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; taraflar arasında imzalanan 07.04.2015 tarihli ön ödemeli konut satış sözleşmesiyle müvekkilinin davalının inşa edeceği taşınmazdan iki daireyi satın aldığını, bu kapsamda davalı şirketin banka hesabına ödemelerin yapıldığını ancak inşaat ruhsatı alınmadığı için sözleşmeye konu dairelerin bulunduğu taşınmazın inşasına başlanamadığını, bu durumun yarattığı zararın tazmini için davalı hakkında Trabzon İcra Dairesinin 2019/14516 sayılı dosyası ile ilâmsız icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı, usulüne uygun tebligata rağmen süresinde davaya cevap dilekçesi vermemiştir.
Davalı vekili 20.07.2020 havale tarihli beyan dilekçesinde ise; davacının müvekkilinden pek çok daire aldığını, dava konusu havalelerdeki ödemelerin satın aldığı başka dairelere ilişkin olduğunu, havalelerde bedelin gönderiliş amacının yer almadığını, davacının dava konusu sözleşme çerçevesinde ödeme yaptığını ispatlaması gerektiğini, sözleşmenin geçersiz olduğunu ve tarafların verdiklerini iade ile yükümlü olduklarını, sözleşmenin Türk lirası üzerinden kurulduğunu, bedelin USD üzerinden belirlenmediğini, bu nedenle hükmedilecek miktarın 237.000,00 TL den ibaret olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11.12.2020 tarihli ve 2019/205 Esas, 2020/221 Karar sayılı kararı ile; davacının sözleşme çerçevesinde davalıya 30.04.2015 tarihinde havale ettiği bedelin havale kesintisi sonrası 99.952 USD olarak ödendiği, davalının yapılan bu ödeme nedeniyle sebepsiz zenginleştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile takibin 99.952 USD üzerinden devamına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 24.03.2021 tarihli ve 2021/368 Esas, 2021/472 Karar sayılı kararı ile; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 inci maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasında; usulüne uygun şekilde yapılmış ve itiraz edilmiş icra takibi bulunmasının dava şartı olduğu, itirazın iptali davalarının icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir dava türü niteliği taşıdığı, davanın takibe bağlılığının alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi kaynağı bakımından da geçerli olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede satış bedelinin Türk lirası üzerinden kararlaştırıldığı, bu durumda dava ve takibin konusu havalenin esasen Türk lirası cinsinden bir borcun ifasına yönelik olduğunun anlaşıldığı, bu hâlde sözleşmenin feshi halinde iadesi gereken bedelin de döviz cinsinden yapılan havale tarihindeki kur üzerinden hesaplanacak Türk lirası karşılığından ibaret olduğu, davalıdan ancak bu miktar üzerinden alacak talep edilebilecekken taraflar arasında yabancı para borcu ihtiva eden bir sözleşme ilişkisi bulunmamasına rağmen yabancı para birimi üzerinden takip başlatıldığı, bu durumda usule uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin varlığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15.12.2021 tarih ve 2021/8111 Esas, 2021/13025 Karar sayılı kararıyla; “1) Dava; daire satış sözleşmesi nedeniyle ödenen bedelin iadesine ilişkin yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6098 sayılı TBK’nın 99. maddesi (818 sayılı BK’nın 83. maddesi) uyarınca yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı, bu borcun aynen veya vade ya da fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebilir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 58. maddesinin üçüncü fıkrasında ise; alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarının ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı günün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin ve faizinin, takip talebinde belirtilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
Buna göre; alacaklı, yabancı para alacağının TL karşılığını, takip talebinde göstermek zorunda olup, buna bağlı olarak bu zorunluluğun ödeme emrinde de yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu noksanlık kamu düzeni ile ilgili olup, takibin her safhasında re’sen göz önünde tutulmalıdır (HGK’nın 12/05/1999 tarih ve 1999/12-271 E. – 99/301 K.sayılı kararı).
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; taraflar arasında düzenlenen 07/04/2015 tarihli satış sözleşmesi ile, davalı müteahhidin inşa edeceği binadan G blok 23 ve 24 numaralı dairelerin toplam 410.000 TL karşılığında davacıya satıldığı, bir kısım peşin alındığı, diğer ödemelerin tarihlerinin belirlendiği, dairelerin ise 30/04/2017 tarihinde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmeye istinaden, davacı tarafından iki ayrı havale ile toplamda 100.000 USD gönderildiği, dairelerin süresinde teslim edilmediği ileri sürülerek; ödenen bedelin iadesi için icra takibi başlatıldığı, takip talebi ve ödeme emrinde 100.000 USD toplam alacağın takip tarihindeki kur karşılığı 579.210 Türk Lirası harca esas değer gösterilerek, fiili ödeme günündeki kur üzerinden tahsilinin istendiği görülmektedir.
Bu kapsamda; sözleşmede belirtilen dairelerin teslim edilmemesi nedeniyle, davacı tarafından gönderilen döviz cinsinden ödemeyi kabul eden ve uhdesinde bulunduran davalının, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, aldıklarını iade etmesi gerektiği, davacı tarafından başlatılan icra takibinde de, İcra İflas Kanunu’na uygun olarak yabancı paranın Türk Lirası karşılığının harca esas değer olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
O halde; bölge adliye mahkemesince; davacı tarafından takip talebi ve ödeme emrinde talep edilen yabancı paranın Türk Lirası karşılığı gösterilmekle, usulüne uygun icra takibi başlatıldığına göre, işin esası yönünden inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2)Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 23.03.2022 tarih ve 2022/244 Esas, 2022/491 Karar sayılı kararı ile ilk karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, taraflar arasındaki ön ödemeli konut satış sözleşmesinin geçersiz olduğunu, inşaat ruhsatının alınamaması nedeniyle edimin ifasının da mümkün olmadığını, tarafların geçersiz sözleşme nedeniyle verdiklerini iade etmeleri gerektiğini, bu doğrultuda müvekkilinin havale ile ödediği 100.000 USD nin iadesinin istendiğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek açıklanan bu nedenler ve resen gözetilecek sebeplerle direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Türk lirası üzerinden kurulmuş bir sözleşmeyle borçlanılan edimin yabancı para birimi üzerinden ifa edildiği ve bu ödemenin iadesinin (takip tarihindeki Türk lirası karşılığı da gösterilmek suretiyle) yabancı para birimi üzerinden başlatılan icra takibiyle istendiği olayda, iade borcu Türk lirası cinsinden kurulmuş bir sözleşmeyle doğmuş olmasına rağmen yabancı para birimi üzerinden başlatılan icra takibinin geçerli bir takip olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle itirazın iptali davasının dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. Dava şartlarının neler olduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114 üncü maddesinin birinci fıkrasında sıralanmış olup anılan Kanun’un ikinci fıkrası “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmünü içermektedir.

2. Gerek HMK’da gerekse diğer kanunlarda düzenlenen bir dava şartının söz konusu olup olmadığının ne suretle inceleneceği hususu ise HMK’nın 115 inci maddesinde;
(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez” şeklinde düzenlenmiştir.

3. Takip talebi ve muhtevasının ne şekilde olması gerektiği İİK’nın 58 inci maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin konuyla ilgili üçüncü fıkrasında ” Alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi”nin gösterilmesi kanun koyucu tarafından zorunlu kılınmıştır.

4. Aynı şekilde 11.04.2005 tarihli, 25783 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği’nin 20 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre de, takip talebinde talep olunan alacağın Türk parası ile tutarı ve yabancı para alacaklarında alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği gösterilmelidir.

5. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 99 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre kural olarak “Konusu para olan bir borç Ülke parasıyla ödenir”. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise; bu kuralın aksinin kararlaştırılması yani Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması konusunda anlaşma bulunması hâlinde “sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla ödenebilir”. Maddenin üçüncü fıkrasında ise borcun ödeme gününde ödenmemesi hâlinde alacaklının “aynen veya vade yada fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini” isteyebileceği hükme bağlanmıştır.

2. Değerlendirme
1. Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir. Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, … 2016, s.190).

2. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 üncü maddesinde sıralananlar dışında başka kanunlarda da dava şartı olarak öngörülmüş hâller söz konusu olabilir. Nitekim Bölge Adliye Mahkemesi ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlık da itirazın iptali davaları yönünden aranan dava şartı konusunda düğümlenmektedir.

3. İtirazın iptali davaları (İİK, md. 67); alacaklının takip talebi (md. 58) sonrasında borçlunun kendisine gönderilen ödeme emrine itirazı (md. 60, 61, 62) üzerine duran (İİK, md. 66/1) takibin devamını sağlamaya yönelik bir davadır.

4. Tüm takip yolları bir takip talebiyle başlar. Alacaklı bu takip talebinde herhangi bir belgeye dayanmak zorunda değilse de uygulamada sıklıkla borçlunun borcun sebebini anlaması ve takibe itiraz olması hâlinde açılacak davalarda dayanak teşkil etmek üzere fatura, sözleşme, cari, hesap, tespit hükmü yahut ödeme dekontu gibi belgeler takip sebebi olarak gösterilmektedir.

5. İlâmsız takibin konusunu değer ölçüsü ve değişim aracı olma özelliğine sahip tüm para alacakları oluşturur. Yabancı para alacaklan da bu koşulları taşımaktadır.

6. Bununla birlikte kanun koyucu İİK’nın 58 inci maddesinde takip talebine konu alacak iddiasının yabancı para üzerinden talep edilmesi hâlinde bulunması gereken diğer unsurlar yanında yabancı para alacağının Türk lirası ile tutarının gösterilmesinin zorunlu olduğu açıkça hükme bağlanmıştır. Geçerli bir icra takibinden bahsedilebilmesi, takip talebinin yukarıda değinilen İİK’nın 58 inci, İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği’nin 20 nci maddesindeki geçerlilik şartlannı taşıyor olması şartına bağlıdır.

7. Şayet takip talebi yukarıda sayılan hususlan ihtiva etmekteyse hâkim geçerli bir takibin varlığını gözeterek itirazın iptali davasında işin esasının incelenmesine geçecek, davacının takip talebinde ileri sürdüğü alacak iddiasının haklı ve yerinde olup olmadığını, davalı borçlunun sorumluluğunun miktar ve türünü belirleyecektir.

8. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; takip talebinde alacaklı 100.000 USD tutarındaki bedelin takip tarihindeki kur karşılığını Türk lirası cinsi üzerinden göstererek İİK’nın 58 ve İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği’nin 20 nci maddesinde aranan koşullara uygun şekilde talepte bulunmuştur. Bu hâlde geçerli ve hukuka uygun bir takip talebinin varlığı gözetilerek itirazın iptali davasında işin esasına girilmesi ve alacak iddiasının haklı olup olmadığı, varsa borcun miktar ve türünün ne olduğunun tespit edilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

9. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, takipte yabancı para gösterilerek takip tarihindeki kur karşılığı üzerinden talepte bulunulduğu, oysa takibin taraflar arasındaki sözleşme çerçevesinde gönderilen satış bedelinin iadesi amacına yönelik olduğu ve sözleşmenin Türk lirası üzerinden kurulduğu gözetildiğinde davalının yabacı para borcunun söz konusu olmadığının anlaşılacağı, itirazın iptali davalarının takiple sıkı sıkıya bağlı olması nedeniyle taraflar arasındaki borç ilişkisine uygun, geçerli bir takip talebinin varlığından bahsedilemeyeceği, dolayısıyla direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, açıklanan nedenlerle ve bu değerlendirmenin işin esasına ilişkin bir inceleme olmakla Hukuk Genel Kurulunun incelemesi dışında kaldığı gerekçesiyle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

10. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken direnme karan verilmesi usul ve yasaya aykındır.

11. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlannın kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın HMK’nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

15.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.