Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2022/631 E. 2023/418 K. 03.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/631
KARAR NO : 2023/418
KARAR TARİHİ : 03.05.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2015/493 E., 2016/17 K.
KARAR : Asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen itirazın iptali-tazminat davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Kırşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine ilişkin karar, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada Davacı İstemi
4. Asıl davada davacı vekili, müvekkili şirketin davalı belediyeye mal sattığını, teslim ettiği mallara karşılık 05.08.2008 tarihli ve 182135, 15.07.2008 tarihli ve 182128, 27.02.2009 tarihli ve 182248, 28.02.2009 tarihli ve 182250, 25.03.2009 tarihli ve 181428 numaralı faturalar düzenlendiğini ve davalı … kayıtlarında muhasebeleştirildiğini, fatura tutarlarına ilişkin yapılan ödemelerin davalı belediyeye ait cari kart dökümlerinde yer aldığını, 108.201,16 TL alacağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek vâki itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine %40 oranında icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl Davada Davalı Cevabı
5. Asıl davada davalı vekili, ödenmek üzere davacı tarafından tevdi edilen 15.07.2008 tarihli ve 182128 numaralı, 05.08.2008 tarihli ve 182135 numaralı fatura bedellerinin tamamen ödendiğini, 27.02.2009 tarihli ve 182248 numaralı fatura bedelinin ise 20.870,00 TL’sinin ödendiğini, bakiye 62.000,00 TL’nin belediye iç denetim koordinatörlüğünün davacı aleyhindeki raporu nedeni ile ödenmediğini, davacıya borcun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen Davada Davacı İstemi
6. Birleşen davada davacı vekili, hizmet ve mal alımlarında usulsüzlükler yapıldığına dair şikayetler üzerine Belediye Başkanlığı İç Denetim Birimi tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen rapora göre belediye adına düzenlenen faturaların sipariş fişlerinde belirtilen emtia miktarına göre 75.642,41 TL fazla düzenlenerek kamu zararının oluştuğunun tespit edildiğini ileri sürerek bu zararın faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Davada Davalı Cevabı
7. Birleşen davada davalı Karaaslan İnş. Malz.Tarım Bes. ve Gıda İht. Mad. San. Tic. Ltd. Şti. vekili davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
8. Kırşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.10.2013 tarihli ve 2011/331 Esas, 2013/533 Karar sayılı kararı ile; mal teslimine rağmen ödenmeyen fatura bedellerinin 02.08.2013 havale tarihli bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle toplam 79.999,42 TL olarak belirlendiği, belediyeye teslimle fatura ettiği inşaat malzemelerinin belediye işlerinde veya belediyenin amaç ve görevlerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığından davacının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile itirazın iptaline, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı :
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 04.06.2015 tarihli ve 2014/20805 Esas, 2015/18750 Karar sayılı kararı ile; “…1-Davacı, davalıya sattığı faturaya dayalı alacağının tahsili için eldeki davayı açmıştır. Davalıya sattığı malların 27.2.2009 tarihli denetleme ve muayene kabul tutanakları ile mal teslimi yapıldığı 15.7.2008 ve 5.8.2008 tarihli faturaların ödendiği, 27.2.2009 tarihli 82.870,22 TL lik faturanın 20.870 TL sinin ödendiği gerisinin ödenmediği,28.2.3009 ve 25.3.2009 tarihli faturaların mal teslimi ispatlanamadığından ödenmediğini bildirerek toplam 79.999,64 TL asıl alacak ve 28.201,52 TL işlemiş faiz alacağı için icra takibi başlatmıştır. Davalı,mal alımına ilişkin yasal mevzuata uyulmadığı,tesliminde söz konusu olmadığı, belediye personelinin yargılandığını bildirerek birleşik davası ile kurum zararının tahsilini talep etmiştir.Mahkemece hükme esas alınan 30.7.2013 tarihli bilirkişi raporunda 27.2.2009 tarihli faturadan bakiye 62.870,22 TL, 28.2.2009 tarihli fatura için 11.582 TL alacağın oluştuğu, 25.3.2009 tarihli 6.317,42 TL lik fatura için ise teslim ispatlanamadığından borç olarak nitelendirilmediği belirtilmiş, toplam 77.999,42 TL ana para borcu olduğu belirtilmiş, netice kısmında ise 79.999,42 TL alacağı olduğu belirtilerek çelişkiye düşülmüştür.Mahkemece yetersiz ve çelişkili bilirkişi raporu ile hüküm kurulamaz.Mahkemece,taraf ve yargı denetimine açık bilirkişi raporu alınarak ve davaya dayanak faturaların teslimi hususları özellikle 25.3.2009 tarihli fatura yönünden değerlendirme yapılarak ve faiz talebi de denetlenerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma sebebine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
11. Kırşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.01.2016 tarihli ve 2015/493 Esas, 2016/17 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, bilirkişi raporunun açıklama kısmında borç miktarının 77.999,42 TL olarak gösterilmesinin maddi hatadan kaynaklandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
12. Direnme kararı süresi içinde asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, hükme esas alınan 30.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda çelişki bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre bu rapor hükme esas alınarak karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle bilirkişi incelemesi ve bilirkişiden rapor alınması konusuna değinmekte fayda vardır.
15. Bilirkişi raporu; bilirkişinin, hukuki değerlendirmeleri içermeyecek şekilde davanın çözümlenmesinde gereken teknik konulardaki açıklamalarını içeren mahkemeye sunduğu metindir. Bilirkişi raporu, mahkemenin uyuşmazlığı çözerken kullandığı kanıtlardan biri olup hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü öteki kanıtlarla birlikte serbestçe değerlendirir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 164).

16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 266 ncı maddesinin birinci fıkrasında bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller;
“Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez” şeklinde düzenlenmiştir.
17. Aynı Kanun’un 281 inci maddesinde;
“(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir” hükmüne yer verilmiştir.
18. 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3 üncü maddesinde de;
“(1) Bilirkişi, görevini dürüstlük kuralları çerçevesinde bağımsız, tarafsız ve objektif olarak yerine getirir.
(2) Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukukî nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.
(3) Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.
(4) Bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye devredemez.
(5) Bilirkişi, görevi sebebiyle kendisine tevdi edilen bilgi ve belgelerin veya öğrendiği sırların gizliliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, bilirkişilik görevi sona erdikten sonra da devam eder.
(6) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorun açıkça belirtilmeden ve inceleme yaptırılacak konunun kapsamı ile sınırları açıkça gösterilmeden bilirkişi görevlendirilemez.
(7) Aynı konuda bir kez rapor alınması esastır; ancak rapordaki eksiklik veya belirsizliğin giderilmesi için ek rapor istenebilir.

(8) Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi ile bu Sisteme entegre bilişim sistemleri veya yazılımlar vasıtasıyla ulaşılabilen bilgiler veya çözülebilen sorunlar için bilirkişiye başvurulamaz” denilmektedir.
19. Anılan düzenlemeler gereğince mahkeme çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden (resen) bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilir.
20. Şu hâlde, bilirkişi raporlarında görülen eksiklik ya da belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulması görevi mahkemeye ait olup, mahkemece raporu veren bilirkişilerden HMK’nın 281 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre ek rapor alınabileceği gibi, HMK’nın 281 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulup, tekrar inceleme yaptırılarak rapor da alınabilir.
21. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2021 tarihli ve 2018/15-540 Esas, 2021/560 Karar; 31.05.2022 tarihli ve 2019/(15)6-6 Esas, 2022/775 Karar; 20.09.2022 tarihli ve 2020/(15)6-642 Esas, 2022/1120 Karar; 27.09.2022 tarihli ve 2019/(15)6-573 Esas, 2022/1168 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
22. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282 nci maddesinde de hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği belirtilmiştir. Buradan hareketle bilirkişi incelemesi, HMK’da yer alan “kesin delil” ve “takdiri delil” şeklindeki tasnifte, takdiri deliller içerisinde yer almaktadır. Bir vakıanın doğruluğunun belirlenmesi için ileri sürülen takdiri delilin ispat gücü, hâkimin bu konuda vicdani kanaatiyle yapacağı değerlendirme ile belirlenir. Bu çerçevede takdiri deliller içerisinde yer alan bilirkişi incelemesinin dosyaya sağlamış olduğu özel veya teknik bilgi ya da tespit vasıtasıyla, inceleme konusu olan vakıalara dayalı iddiaların ispatı hususunda hâkimde oluşan kanaat neticesinde bir karar verilir. Bu aşamada hâkim, uyuşmazlık konusuyla ilgili kanun tarafından tanınan takdir yetkisi çerçevesinde, olumlu ya da olumsuz bir karar vermek için gerekli olan kanaatin oluşumunda, bilirkişi raporunu dosya kapsamındaki diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirerek bir karar tesis edecektir.
23. Bilirkişi raporunun serbestçe değerlendirilmesinde kastedilen; raporda ulaşılan sonuç hakkında taraflarca ileri sürülen iddiaların ispatına dair Kanun’da aranan düzeyde bir kanaatin oluşumu için hâkim tarafından yapılan muhakemedir. Ancak hâkim tarafından hukuka ve hakkaniyete uygun karar tesisinde gerekli olan kanaatin oluşumu için HMK’nın 282 nci maddesi çerçevesinde bilirkişi raporuna ilişkin olarak yapılacak değerlendirmenin, hukuki sınırlar içerisinde ve uyuşmazlık konusu somut vakıaya uygun niteliği haiz olması gerekir.
24. Başka bir anlatımla; hâkimin bilirkişi raporunu değerlendirirken dava konusu vakıaya ilişkin tutarlı, mantıklı ve hukuki gerekçeler ortaya koyması gerekmektedir. Bu kapsamda bilirkişinin uzmanlık alanı ve bilgisi, raporun mahkemece tanımlanan görev çerçevesinde düzenlenip raporda varılan sonucun somut olaya uygun ve anlaşılır olup olmadığı, raporun gerekçesi ve tutarlılığı gibi hususların bilirkişi raporunun değerlendirmesinde hâkim tarafından nazara alınması gerekmektedir (Ersin Erdoğan/ Sümeyye Hilal Üçüncü: Bilirkişilik Kurumu ve Bilirkişi Raporunun Delil Değerine İlişkin Bazı Sorunlar, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2010, C. 10, S. 1, s. 372 vd.). Sözü edilen bu takdir hakkının kapsamı, hâkimin hukuki olmayan özel ve teknik bilgiye ilişkin konularda, doğrudan doğruya kendi yorumuna ve anlayışına göre hüküm verebileceği anlamına da gelmemektedir. Zira eksik inceleme ve araştırma ile hukuki olmayan yoruma dayalı olarak hatalı değerlendirme sonucu hüküm kurulamayacağı açıktır.
25. Mahkemece bilirkişi incelemesine başvurulduğunda; raporun, olayın özelliklerine ve uyuşmazlığın çeşidine göre yapılması gerekli olan inceleme ve değerlendirmeleri içermesi, raporda hâkimin uyuşmazlığı çözmesi için gerekli olan tüm özel ve teknik bilgilere ve açıklamalara usulünce yer verilmesi, tarafların iddia, savunma ve itirazlarının gerekçeleriyle ve olayın teknik özellikleriyle tartışılması, bu tartışmanın da denetime elverişli olması gerekmektedir. Anılan bilirkişi raporunun teknik özellikleri taşımaması, denetime elverişli olmaması, mevcut bilirkişi raporları ile çelişki oluşturması ya da verilen bilgilere göre somut olayın özellikleri ve var olan teknik verilere göre kendi içinde çelişki oluşturur tarzda olması hâlinde söz konusu rapor hükme esas alınamayacaktır. Hâkim bu durumda, davayı aydınlatma yükümlülüğünün de bir gereği olarak, eksiklik veya belirsizliğin ya da çelişkilerin giderilmesi ve gerçeğin ortaya çıkarılması için HMK’nın 281 inci maddesinde belirtilen yolu izlemelidir (Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2021 tarihli ve 2017/11-2480 Esas, 2021/657 Karar sayılı kararı).
26. Çözümü hukuk bilgisi dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektirdiği için bilirkişiye başvurulan hâllerde mahkeme, bilirkişi raporunda noksan veya müphem gördüğü hususların tamamlanması veya açıklanması için kendiliğinden veya tarafların itirazı üzerine bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla tekrar inceleme de yaptırabilir. Zira bilirkişi raporları arasında çelişki varsa, çelişki giderilmeden karar verilemeyeceği gibi uzman olmayan bilirkişinin düzenlediği rapor esas alınarak da hüküm kurulamaz.
27. Bilirkişilerin inceleme konusunda uzman olmadıklarının tespiti nedeniyle var olan eksikliğin, belirsizliğin veya çelişkinin ek rapor ile giderilmesi mümkün değilse, mahkemece yeniden belirlenecek bilirkişi veya bilirkişi kurulu vasıtasıyla yapılacak inceleme sonucunda karar verilmesi gerekmektedir. Bir başka ifadeyle çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren bir konuda raporu düzenleyen bilirkişilerin gerekli özel veya teknik bilgiden yoksun olmaları nedeniyle hazırladıkları raporun hükme esas alınacak nitelikte olmaması hâlinde, mahkemece yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmaksızın karar verilemez.
28. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlığa konu asıl dava ile davalıya sattığı mallara ilişkin faturaya dayalı alacağının tahsili için 79.999,64 TL asıl alacak, 28.201,52 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 108.201,16 TL bedeli ilamsız takip başlattığı, itiraz üzerine itirazın iptali istemli eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, alacağın tespiti için bilirkişi raporu alınması yoluna gidilmiş; temin edilen 30.07.2012 ve 12.02.2013 tarihli ilk iki rapordan sonra alınan 30.07.2013 tarihli (02.08.2013 havale tarihli) bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilmiştir.
29. 30.07.2012 tarihli birinci bilirkişi raporunda dava konusu ile ilgili değerlendirme yapılmamış; 12.02.2013 tarihli ikinci bilirkişi raporunda davacının icra takibine esas asıl alacağının cari kart bakiyesi 62.000,00 TL ve 28.02.2009 tarihli 182250 numaralı fatura bedeli olan 11.682,00 TL olmak üzere toplam 73.682,00 TL olduğu, 25.03.2009 tarihli ve 181428 nuaralı 6.317,42 TL’lik faturada belirtilen malların teslim edildiğinin ispat edilememesi nedeniyle bu faturaya itibar edilemeyeceği belirtilmiştir.
30. Tarafların itirazı üzerine alınan ve hükme esas alındığı belirtilen 30.07.2013 (02.08.2013 havale) tarihli üçüncü bilirkişi raporunda ise 6.317,42 TL bedelli 25.03.2009 tarihli ve 181428 numaralı fatura konusu malların tesliminin ispat edilemediği, bu nedenle bu faturaya itibar edilemeyeceği belirtilmesine rağmen çekişme konusu olmayan ilk üç adet faturadan dolayı davacıya 62.000,00 TL, çekişmeli iki adet faturadan ise 17.999,42 TL borçlu bulunduğunun tespit edildiğinin belirtildiği, anılan bedellerin toplamı 79.999,42 TL olmasına rağmen raporun sonuç kısmına davalı idarenin davacıya 77.999,42 TL borcunun olduğunun yazıldığı, bununla birlikte asıl alacağın talep edildiği gibi 79.999,42 TL olarak itirazın iptaline karar verilebileceğinin belirtildiği, önceki raporun benimsendiği ifade edilmesine karşın farklı sonuçlara varılarak çelişki oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, toplam bedel olarak 79.999,42 TL yerine 77.999,42 TL yazılmasının maddi hataya matuf olduğu belirtilmiş ise de yukarıda açıklandığı gibi raporda birden fazla çelişki bulunmaktadır.
31. Bununla birlikte, hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporunda işlemiş faiz alacağı 11.396,30 TL olarak belirtilmişken, davanın kabulü ile hüküm altına alınan işlemiş faiz miktarı icra takibinde gösterilen 28.201,52 TL olmaktadır. Belirtilen bu durum dahi çelişkilidir.
32. Bu durumda Özel Dairece de belirtildiği üzere Mahkemece, çelişkilerin giderilmesi amacıyla, taraf ve yargı denetimine açık yeniden bilirkişi raporu alınması ve sonucuna uygun karar verilmesi gerekir.
33. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl davada davalı–birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

03.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.