YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/503
KARAR NO : 2023/336
KARAR TARİHİ : 12.04.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1.Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacının İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; 15.07.2016 keşide tarihli çek ile dava dışı … Tarım Ürünleri Hayvansal Gübre İthalat İhracat Sanayi Ticaret Limited Şirketin’den alacaklı olduğunu, Tarsus 1. İcra Müdürlüğünün 2016/4335 Esas sayılı dosyası üzerinden karşılıksız çeke dayalı takip yaptığını, aynı zamanda şirket yetkilisi olan … hakkında Tarsus İcra Ceza Mahkemesinin 2016/298 Esas sayılı dosyasında karşılıksız çek keşide etmek suçundan şikâyetçi olduğunu, anılan Mahkemenin 2016/298 Esas, 2018/186 Karar sayılı kararı ile …’un cezalandırılmasına karar verildiğini, borçlunun istinaf başvurusu üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesince çekin, üzerinde yazılı keşide tarihinden itibaren 10 günlük yasal süreden sonra 30.09.2016 tarihinde bankaya ibraz edildiği, keşide tarihinin çizilerek altına 30.09.2016 tarihinin yazıldığı, çekin banka tarafından gönderilen ibraz anı görüntüsünde de keşide tarihinin 15.07.2016 olarak göründüğü gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak borçlu sanığın beratine karar verildiğini, karar düzeltme isteminin Adana Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 06.05.2019 tarihli kararı ile reddedildiğini, kararın 10.05.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, gerek Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin gerekse Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının son derece açık kanun hükmüne ve somut duruma aykırı kararlar verdiğini, keşidecinin düzeltme işleminin ve bankanın karşılıksız şerhinin dikkate alınmayarak hatalı değerlendirme ile çek üzerinde yapılacak bir inceleme ile zaten anlaşılabilecek bu durumun gözardı edildiğini, farklı anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin kanun hükmüne aykırı kararlar verildiğini, bankanın hatalı ekran görüntüsü göndermesinin usul ve yasaya aykırı karar verilmesine gerekçe oluşturamayacağını, istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmış olması hâlinde bankaya yeniden müzekkere yazılarak bu durumun tespit edilebileceğini, kanuna aykırı berat kararı nedeniyle alacağın tahsil edilemediğini ve müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 73.710,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalının Cevabı
5. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı süresinin dolduğunu, sorumluluk koşulları oluşmadığı gibi sorumluluğu ispatlayacak delillerin sunulmadığını, manevi tazminat isteminin hukuki dayanaktan yoksun ve fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Özel Daire Kararı
6. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 30.11.2021 tarihli ve 2020/37 E., 2021/122 K. sayılı kararı ile; “…Tarsus İcra Müdürlüğü’nün 2016/4335 sayılı takip dosyası ile İcra Ceza Mahkemesinin 2016/298 E sayılı dosyalarının onaylı örnekleri getirtilerek incelenmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 46 maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK 46. maddesine göre Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a)Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b)Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c)Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç)Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d)Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e)Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgular, ihbar olunanlar tarafından çek üzerindeki paraf edilmiş keşide tarihindeki düzeltmenin dikkate alınmadığı, bu hususta bir araştırma yapılmadığı, kanunun açık hükmüne ve somut duruma aykırı karar verildiği iddialarıdır.
Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Davacının iddiası ve gelişim biçimi itibariyle, hukuki süreç işlemiştir. Davacı, HMK 46. maddede sayılan sınırlı hukuki sorumluluk nedenlerinin eldeki davada gerçekleştiğini kanıtlayamamıştır. Hal böyle olunca davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan HMK’nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasına hükmedilmesi gerektiğinden, bu konuda dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde bulundurulmuş, 1.000,00-TL disiplin para cezasının verilmesinin uygun olacağı değerlendirilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda gösterilen nedenlerle;
1-HMK’nun 46. maddesindeki şartlar oluşmadığından davanın esastan reddine,
2-HMK’nun 49.maddesine göre takdiren 1.000,00-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline ve hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Alınması gereken 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 1.601,00-TL’den mahsubuna, kalan 1.541,70-TL’nin istek halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 5.940,00-TL maddi tazminat, 5.940,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 11.880,00-TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi
7 Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. ÖN SORUN
8. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “(Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.” ve 142 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.” hükümleri dikkate alındığında eldeki dava dosyasında İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin görevli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre kararın görev nedeniyle usulden bozulmasının gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
III. GEREKÇE
9. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 573 ve devamı maddelerinde “hakim ve icra reisi” aleyhine 573 üncü maddede belirtilen yedi bent ile sınırlı olmak üzere tazminat davası açılabileceği düzenlenmiş, 25.03.1931 tarihli ve 19/35 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de ceza hâkimlerinin de hâkim kavramı içinde olduğu kabul edilmiştir. Cumhuriyet savcıları ise başlık ve madde metni dikkate alındığında mülga 1086 sayılı Kanun’un 573 ve devamı koruması içine alınmamış, genel sorumluluk sebepleri çerçevesinde tazminat davası açılabileceği içtihatlar ile kabul edilmiştir.
10. 09.02.2011 tarihli ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (6110 sayılı Kanun) 14 üncü maddesi ile mülga 1086 sayılı Kanun’un 573 üncü maddesinde değişiklik yapılmış, hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmıştır. Aynı Kanun’un 12 nci maddesi ile de 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na (2802 sayılı Kanun) 93 üncü maddeden sonra gelmek üzere 93/A maddesi eklenmiş, hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, hâkim ve savcılar aleyhine kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa tazminat davası açılamayacağı hükme bağlanmıştır.
11. 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 2 nci maddesinde ise görevli mahkeme konusunda düzenleme yapılmış, 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) yürürlüğe girinceye kadar mülga 1086 sayılı Kanun’un 573 üncü maddesindeki sebeplere dayanılarak açılacak tazminat ve rücu davalarının ve hâkimlerin bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle Devlet aleyhine açılan tazminat davasının Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacağı ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görüleceği hüküm altına alınmıştır.
12. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenlenmiş, madde gerekçesinde “Hükümde geçen ‘hâkim’ kavramının genel anlamda kullanıldığı, buna yargı yetkisini kullanan tüm hâkimlerin dâhil olduğu, ilk derece mahkemesi hâkimleri, bölge adliye mahkemesi hâkimleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyeleri keza ceza mahkemesi hâkimlerinin de buraya dâhil olduğu” ifade edilmiştir.
13. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46 ncı maddesine istinaden açılan tazminat davalarında görevli mahkeme 47 nci maddede gösterilmiştir. Sözü edilen maddedeki hükümde ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı Devlet aleyhine tazminat davasının Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacağı ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görüleceği belirtilmiştir.
14. Ancak 21.02.2014 tarihli ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19 uncu maddesi ile 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Kanun’un 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylelikle cumhuriyet savcıları hakkında açılacak tüm tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu, ceza hâkimleri hakkında ise 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesi haricindeki hukuksal nedene dayalı olarak açılan tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu ortaya çıkmıştır.
15. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat” başlıklı 141 inci maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında maddenin birinci fıkrasında düzenlenen hâller nedeni ile zarar gördüğünü iddia eden kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını Devletten isteyebilecekleri düzenlenmiştir.
16. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 142 nci maddesinde ise koruma tedbirleri nedeni ile tazminat isteminin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı hükmü getirilmiştir.
17. Öte yandan 18.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile (6545 sayılı Kanun) 5271 sayılı Kanun’un 141 inci maddesine:
“(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.
(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.” şeklinde üçüncü ve dördüncü fıkralar eklenmiştir.
18. Ayrıca Ceza hâkimleri ve Cumhuriyet savcıları hakkında açılmış derdest olan davalar hakkında ise 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a (5320 sayılı Kanun) Geçici 8 inci madde eklenerek bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce suç soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan karar nedeniyle hâkimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında hukuk mahkemelerinde açılan ve hâlen derdest olan tazminat davasına ilişkin dosyaların mahkemesince Yargıtay incelemesinde bulunan dosyaların ise esası incelenmeksizin ilgili dairece yetkili ağır ceza mahkemesine gönderileceği ve bu davaların ağır ceza mahkemelerince 5271 sayılı Kanun’un 141 ve devamı maddeleri uyarınca Devlet aleyhine yürütülmek suretiyle karara bağlanacağı düzenlenmiştir.
19. Somut olayda, davacı vekili müvekkilinin dava dışı şirket aleyhine 15.07.2016 keşide tarihli çek nedeniyle icra takibi yaptığını, ayrıca şirket yetkilisi hakkında Tarsus İcra Ceza Mahkemesine karşılıksız çek keşide etmek suçundan şikâyette bulunduğunu, İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucu sanığın cezalandırılmasına karar verildiğini, kararın sanık tarafından istinaf edilmesi üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesi tarafından çekin, üzerinde yazılı keşide tarihinden itibaren yasal süresi içinde ibraz edilmediği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden hüküm kurulmak suretiyle sanığın beratine karar verildiğini, 5271 sayılı Kanun’un 308/A maddesine göre yapılan itirazın Adana Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 06.05.2019 tarihli kararı ile reddedildiğini, çek üzerindeki keşide tarihinde keşideci tarafından yapılan düzeltmeyi ve bankanın karşılıksız şerhini dikkate almayan Bölge Adliye Mahkemesince kanunun açık ve kesin hükmüne aykırı olarak verilen karar nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek eldeki davayı açmış olup Özel Dairece davanın esastan reddine karar verilmiştir.
20. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı vekili tarafından Adana Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin yaptığı işlemler ve verdiği kararlar nedeniyle tazminat talep edilmiş olmakla görevli mahkeme 5271 sayı Kanun’un 141 ve 142 nci maddelerindeki düzenlemeler dikkate alındığında davacının oturduğu yer ağır ceza mahkemesidir.
21. Bu nedenle Özel Dairece dava dilekçesinin görevsizlik sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına ilişkin yargılama yapılarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.
22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında Özel Dairenin görevli olduğu ve bu nedenle ön sorun bulunmadığı ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.
23. Hâl böyle olunca Özel Daire kararı usulden bozulmalıdır.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi uyarınca usulden BOZULMASINA,
12.04.2013 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.