YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/48
KARAR NO : 2023/779
KARAR TARİHİ : 12.07.2023
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararına uyularak davanın kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın davalı idare vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu tekrar bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekillerinin … ili Küçükçekmece ilçesi … Mahallesi 976 parsel sayılı taşınmazda hisseli mirasçı olduklarını, taşınmaza davalı idare tarafından kamulaştırma işlemi yapılmaksızın el atıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 8.000,00 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin davalı idareden yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, talebini ıslah ile artırmıştır.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde; davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02.11.2016 tarihli ve 2015/438 Esas, 2016/447 Karar sayılı kararıyla; bilirkişi raporunda belirlenen kısma kamulaştırma yapılmaksızın fiilen el atıldığı, usulüne uygun adres araştırması yapılmaması nedeniyle hak düşürücü sürenin başlamadığı, alınan bilirkişi raporunun ilmi ve hukuki veriler ile dosya kapsamına uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 976 parsel sayılı taşınmazda … … adına kayıtlı 1525/137760 paya ait bedelin 526.506,91 TL olarak tespitine, bu bedelin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara murisin veraset ilamındaki miras hisseleri nispetinde ödenmesine, varsa taşınmaz üzerindeki geçici takyidatların bedele yansıtılmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 23.03.2017 tarihli ve 2016/177 Esas, 2017/319 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmaza 1979 yılında el atıldığı, 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanunla düzenlenen ve Kamulaştırma Kanunu’na eklenen geçici 6 ncı madde gereğince uzlaşmanın dava şartı olduğu, davacı taraf yargılama aşamasında davalı idareyle uzlaşmayacağını bildirmiş ise de; yasanın yürürlük tarihi olan 11.06.2013 tarihinden sonra açılacak davalarda öncelikle uzlaşmaya gidilmesi zorunlu olup yargılama aşamasındaki uzlaşmazlık beyanının dava şartını ortadan kaldırmayacağı, mahkemece 6100 sayılı Kanun’un 114/2 ve 115 inci maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması yerinde değil ise de; bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gerekçesiyle davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 24.02.2020 tarihli ve 2019/10673 Esas, 2020/3160 Karar sayılı kararı ile;
“…1-Yapılan incelemede; 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı yasanın 21. maddesiyle değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinin 1. fıkrası ile “09/10/1956 tarihi ile 04/11/1983 tarihi arasında” fiilen kamulaştırmasız el atılan taşınmazlara ilişkin açılacak davalarda dava açılmadan önce uzlaşma usulünün uygulanmasının dava şartı olarak düzenlendiği, dava konusu taşınmaza da 1983 yılından önce fiilen el atıldığı ve somut olayda el atma tarihi ile dava tarihi dikkate alındığında uzlaşma dava şartı yerine getirilmeden tazminat davası açıldığından bahisle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; dava konusu … ili, Küçükçekmece ilçesi, … mahallesi 976 parsel sayılı taşınmazda 26.08.2019 tarihli fen bilirkişi raporuna göre 1982 ve 1987 yıllarında bölgede … Toplu Konut çalışmalarının başlamadığı belirtilmiş olup, dava konusu taşınmazdaki el atmanın 04.11.1983 sonrasında olduğu anlaşıldığından ve 6830 sayılı Kamulaştırma Kanununun 25. maddesi uyarınca hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi açısından, usulüne uygun yapılan tebligatla başlayacağından işin esasına girilip taraflardan tüm delilleri sorulmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, yazılı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi;
2-21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 gün 30988 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 2942 sayılı Yasaya eklenen Ek Madde: 2 uyarınca; “29/4/1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında 8/12/2004 tarihinden önce yapılmış olan kamulaştırma ve avans karşılığı kamulaştırma iş ve işlemlerine ilişkin davalar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine açılır. Avans karşılığı kamulaştırmalarda rücu davalarını Bakanlık açar, takip eder ve sonuçlandırır. Bakanlık bu davalarda davalı … davacı olabilir.”
Yine aynı Kanunun 7. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenen Ek Madde: 15 uyarınca; “1164 sayılı Kanun kapsamında 08/12/2004 tarihinden önce yapılmış olan kamulaştırma ve avans karşılığı kamulaştırma iş ve işlemlerine ilişkin olarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığı leh ve aleyhine yargı mercilerine açılmış veya husumet yöneltilmiş devam eden davalar ile icra takipleri, ek 2’nci madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılır” hükümlerine göre işlem yapılması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.06.2020 tarihli ve 2020/382 Esas, 2020/880 Karar sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak davanın kabulüne, kamulaştırmasız el atma bedeli olan toplam 526.506,91 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından alınarak davacılara miras hisseleri nispetinde ödenmesine, varsa taşınmaz üzerindeki geçici takyidatların bedele yansıtılmasına karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…… Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince uyulan bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak hüküm kurulmuş; karar, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; bozma ilamına uyularak yapılan inceleme sonucunda arsa niteliğindeki … mahallesi, 976 parsel sayılı taşınmaza 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11/1-g maddesi uyarınca emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesine ve alınan rapor uyarınca bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin 1. cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamaz” hükmü yer almaktadır. Bu kanuni düzenleme uyarınca ıslah edilen miktar yönünden bakiye nisbi karar ve ilam harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunu 24.12.2013 gün ve 2013/21-445 E – 2013/1625K.)
Somut olayda davacılar vekili dava değerini 13.05.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile 526.506,91-TL’ye arttırmış ise de; arttırılan kısım için gerekli harç tamamlanmadığından, taleple bağlı kalınarak ve fazlaya ilişkin hakkı saklı tutularak dava dilekçesinde belirtilen miktar üzerinden karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı idarenin harçtan muaf olması, yargılamanın geldiği aşama ve usul ekonomisi de gözetildiğinde; davacı tarafı nisbi karar ve ilam harcına zorlamanın adil yargılanma hakkının ihlâli niteliğinde olduğu, şekli anlamdaki bu usul kuralının uygulanmasının taraflar bakımından beklenen amaçla uyumlu olmayacak şekilde külfet yüklediği, Hukuk Genel Kurulunun 03.11.2010 tarihli ve 2010/10-550 Esas, 2010/561 Karar sayılı kararının da bu hususu desteklediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili; öncelikle harcın tamamlanmaması yönünden kararın bozulması gerektiğini, kamulaştırma bedelinin bloke edildiğini, bedelin muris tarafından çekilmediğinin de ispatlanmadığını, bedel hesabı yoluna gidilecekse Kamulaştırma Kanunu’nun Ek 3 üncü maddesinin uygulanması gerektiğini, dava konusu taşınmaza 04.05.1979 tarihinde fiilen el atıldığını, taşınmaza fahiş değer takdir edildiğini, taşınmazın yüzölçümü miktarından %40 düzenleme ortaklık payı (DOP) kesintisi yapıldıktan sonra değerinin takdir edilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; nispi karar ve ilâm harcına tâbi davada, davalı tarafın harçtan muaf olması hâlinde ıslah dilekçesi ile artırılan kısım yönünden eksik nispi harcın ikmâl edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. Dava kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Eldeki nispi harca tâbi davada davalının harçtan muaf olması nedeniyle ıslah dilekçesi ile artırılan kısım yönünden eksik nispi harcın ikmâl edilmesinin gerekip gerekmediği hususu uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesinin 08.09.2022 tarihli ve 2022/61 Esas, 2022/101 Karar sayılı kararı ile; 02.07.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının 23/07/2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun’un 18 inci maddesiyle değiştirilen (a) bendinin birinci cümlesinin ve 32 nci maddesinin birinci cümlesinin, “davalısı harçtan muaf olan kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları” yönünden Anayasa’ya aykırı olduklarına ve iptallerine, iptal hükümlerinin, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararı 06.10.2022 tarihli ve 31975 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış olup, 07.07.2023 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
2. Hâl böyle olunca temyiz isteminin incelendiği tarih itibariyle yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi iptal kararı ile oluşan yeni durum karşısında dosyanın incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Anayasa Mahkemesi iptal kararı ile oluşan yeni durum karşısında davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
12.07.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.