YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/455
KARAR NO : 2023/618
KARAR TARİHİ : 14.06.2023
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2021/206 E., 2021/603 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
1. Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından müvekkillerinden … aleyhine girişilen icra takibine konu çekteki imza ve yazının müvekkili …’e ait olmadığı gibi, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, icra takibinin diğer müvekkilleri Hasan ve … yönünden iptalinin gerektiğini, zira yapılan sahtecilikle çekin kambiyo vasfını yitirdiğini, çekin ön yüzünden anlaşılacağı üzere müvekkili …’ün çeki dava dışı şirket Söz-Pa Paz. İnş. A.Ş.ye keşide ettiğini, ancak özellikle sahte imzayla borçlandırılmaya çalışılan …’e müracaat edebilmek için lehtar kısmının çizildiğini, buradaki parafın …’e ait olmadığını ileri sürerek öncelikle imza inkârına dayanan müvekkili … yönünden imzanın kendisine ait olmadığının belirlenerek borçlu olmadığının tespitine, davalı şirketin takip ve dava konusu çekten dolayı müvekkilleri keşideci … ile ciranta …’e de müracaat kabiliyetinin olmadığının tespiti ile, icra takibin her biri için ayrı ayrı iptaline, müvekkilleri lehine %40’dan aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacılardan …’ün takip konusu çekte bulunan cirosuna karşılık imza itirazında bulunmasının haksız olduğunu, ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiğini, davacı borçluların mal beyanı dilekçelerinde takip konusu borcu kabul ettiklerini ve en kısa zamanda ödeyeceklerini beyan ettiklerini, buna rağmen dava açmalarının ve borçlu bulunmadıklarını ileri sürmelerinin kötüniyetlerini gösterdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
6. Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.03.2012 tarihli ve 2005/494 Esas, 2012/180 Karar sayılı kararı ile; Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/62 Esas sayılı dosyası incelendiğinde, davacılar … ve … tarafından davalı Okkalar Petrol Ürünleri Akaryakıt ve Nak. San. Tic. A.Ş. ve Söz-Pa Pazarlama İnş. A.Ş. ile Kuveyt Türk Finans Kurumu A.Ş. aleyhine dava dilekçelerinde belirttikleri gerekçeler ile sahtelik şikayetinde bulunulduğu, yapılan yargılama neticesi alınan 05.07.2007 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre dava konusu çekin ön yüzündeki lehtar üzerindeki imzanın davacı ve keşideci …’e ait bulunduğu tespit edildiği, ayrıca adli tıp uzmanı tarafından düzenlenen 13.11.2006 tarihli raporla da çekin arka yüzündeki … adına atılan imzanın bu kişiye ait olmadığının tespit edildiği, bu dosyada tanık olarak beyanı alınan davacı …’ün beyanında “Kardeşi …’ün üç adet bono gönderdiğini ve kendisinin de arkasını imzaladığını” belirttiği, tüm bu deliller değerlendirilerek sanıklar hakkında beraat kararı verilerek bu kararın temyiz edilmeden kesinleştiği; Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesince alınan raporlar karşısında davacı …’ün iddialarının doğru olmadığı, lehtar üzerindeki imzanın kendisine ait olduğu, çekin kıymetli evrak olarak geçerliliğini koruduğundan, bu davacının davasının reddi gerektiği, diğer taraftan davacı …’ün imzanın sahteliği yönünde bir itirazı bulunmadığı gibi ceza mahkemesinde ki beyanında kardeşi …’ün talebi üzerine çekin arka yüzünü imzaladığını kabul ettiğinden çekte ciranta konumundaki bu davacının sorumluluğunu da ortadan kaldıran bir durumun bulunmadığı, davacıların talebi üzerine takibin durdurulmasına karar verilmiş olup alacaklının alacağına geç kavuşmasına neden olunduğu görüldüğü gerekçesiyle, davacı … yönünden davanın kabulüne, Konya 8. İcra Müdürlüğünün 2002/4719 Esas sayılı dosyanın konusu olan 31.06.2001 tarihli keşidecisi … olan ve 67.500 DEM bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine, adı davacının tazminat talebinin reddine; davacılar … ile … yönünden açılan davanın reddine, bu davacıların talebi üzerine takip durduğu anlaşıldığından harca esas değer olan 40.152,00 TL’nin %40’ı olan 16.060,00 TL tazminatın davacı … ve …’ten tahsili ile davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 16.04.2013 tarihli ve 2013/1823 Esas, 2013/6954 Karar sayılı kararı ile;
“…Dosya içerisinde borçlu … vekillerinin icra dairesine hitaben verdikleri müşterek imzalı mal beyanı dilekçesinde açıkça borcu kabul beyanları bulunmaktadır. Mahkemece borçlu vekillerinin anılan dilekçede ki borcu kabul beyanı üzerinde durulup tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
9. Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.01.2014 tarihli ve 2013/249 Esas, 2014/20 Karar sayılı kararı ile; icra dosyası mal beyanı dilekçesi incelendiğinde, davacılar … ve … yönünden bir bozma kararı olmadığından bu davacılar yönünden yeniden hüküm kurmaya yer olmadığına; davacı … yönünden ise Yargıtay bozma ilâmına konu mal beyanı dilekçesinin aslının Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin kasasında olduğu, dilekçenin Av. … ile Av. … tarafından verildiği, her iki vekilin de icra dosyası içinde borçlu … tarafından verilen bir vekâletin bulunmadığı, keza 05.11.2013 tarihli duruşmada beyanda bulunan Av. … mal beyanı dilekçesindeki imzanın kendisine ait olmadığını, diğer imzanın ise Av. …’a ait olduğunun bu kişi tarafından mal beyanı verilmesinden sonra … tarafından vekâlet verilmediğini beyan ettiği, bir avukatın herhangi bir taraf için beyanda bulunabilmesi için öncelikle noter tarafından verilen bir vekâletinin olması gerektiği, başlangıçta vekâletsiz iş yapılması durumunda sonradan verilen vekâlet ve muvafakatın da yapılan işlemi geçerli hale getirebileceği, ancak icra dosyasına konulmuş bir vekâletname bulunmadığı, vekâletsiz olarak verilen beyanların da adına verilen kişiyi bağlamayacağı, nitekim davacı … tarafından bizzat verilen 30.09.2002 tarihli dilekçede borç ile bir ilgisinin bulunmadığının açıkça belirtildiği, bu iki beyan birlikte değerlendirildiğinde bu kişi adına iki avukat tarafından verilen dilekçenin vekâletname olmadan verildiği, daha sonrada vekâletname eklenmediği ve bu beyana muvafakat edilmediği, ceza mahkemesinin dosyasında alınan bilirkişi raporunda ise çekin arkasındaki cironun bu davacıya ait bulunmadığı tespit edildiğine göre çekten dolayı bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davacılar … ve … yönünden bir bozma kararı olmadığından bu davacılar yönünden yeniden hüküm kurmaya yer olmadığına, davacı … yönünden davanın kabulü ile Konya 8. İcra Müdürlüğünün 2002/4719 Esas sayılı dosyada takibe konu edilen 31.06.2001 tarihli keşidecisi … olan 67.500 DEM bedelli çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespitine, davacı …’ün tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 20.05.2014 tarihli ve 2014/6271 Esas, 2014/9512 Karar sayılı kararı ile;
“…Davacı borçlu … vekilleri Av. … ve Av. … imzasını taşıyan mal beyanı dilekçesindeki imza vekil Avukat … tarafından inkar edilmiştir. Bu durumda öncelikle bu imzanın adı geçen vekile ait olup olmadığının incelenmesi gerekir.
Öte yandan … vekili olan Avukat …, avukat …’a avukatlık yetkisini yetki belgesi ile devretmiş, bu yetki belgesinde mahkeme başkanının 14.11.2007 havale tarihi ve imzası bulunmakta olup, anılan mal beyanı dilekçesinde Avukat … imzası da bulunduğundan, adı geçeninde imzasının incelenmesi gerekir.
Bu durumda imza incelemesi sonucu borcun kabulüne ilişkin imzanın vekillere ait olduğu tespit edilirse bu beyanın davacıyı bağlayacağı gözetilmelidir. Şayet, imzalar vekillere ait çıkmaz ise, bu halde, senetteki ciranta imzasının sıhhati yönünden inceleme yapılması gerekir. Bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle hüküm bozulmuş, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı
12. Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.02.2019 tarihli ve 2014/1185 Esas, 2019/132 Karar sayılı kararı ile; davacı …’ün, takibe ve davaya konu 31.06.2002 tarihli, keşidecisi … olan 67.500 DEM bedelli çek üzerinde yer alan ciranta imzasının kendine ait olmadığını iddia ederek menfi tespit talebinde bulunduğu, Konya 8. İcra Müdürlüğünün 2002/4719 Esas sayılı takip dosyasına tarihsiz dilekçe ile davacı … vekilleri tarafından takibe konu borcun kabulüne ilişkin dilekçe sunulduğu, bu dilekçe altındaki imzaların davacı vekilleri olan Av. … ve Av. …’a ait olup olmadığının tespiti için dosya kapsamında imza incelemesi yaptırıldığı, Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından ilgili mal beyanına ve borcun kabulüne ilişkin dilekçedeki imzaların … vekillerine ait olmadığının tespit edildiğinden dilekçe içeriğinin davacı … yönünden bağlayıcılığının bulunmadığı, bu aşamadan sonra takibe ve davaya konu 31.06.2001 tarihli çekteki ciranta imzasının davacı …’e ait olup olmadığının tespitinin gerektiği, imza incelemesine esas olmak üzere davaya konu çek aslının temini için yapılan araştırmalara rağmen çek aslının bulunamadığı, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/62 Esas sayılı dosyasında 13.11.2006 tarihli bilirkişi raporu ile davaya konu çekte yer alan ciranta imzasının davacı …’e ait olmadığının tespit edildiği, mahkemece çek aslının temin edilememesi nedeniyle yeni bir imza incelemesi yaptırılmasının mümkün olmadığından 13.11.2006 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilmesi gerektiği, ilgili rapor ile çek üzerinde yer alan imzanın davacı …’e ait olmadığının tespit edildiği, imza inkârının mutlak def’ilerden olduğu gerekçesiyle davacı … ve davacı …’ün davaları yönünden yeniden hüküm tesisine yer olmadığına, davacı …’ün davasının kabulü ile, Konya 8. İcra Müdürlüğü’nün 2002/4719 Esas sayılı dosyada takibe konu edilen 31.06.2001 tarihli, keşidecisi … olan 67.500 DEM bedelli çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı …’ün tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı
13. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
14. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27.01.2021 tarihli ve 2020/3558 Esas, 2021/509 Karar sayılı kararı ile;
“…Dava icra takibine konu 1 adet çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nin 2013/1823 esas ve 2013/6954 karar sayılı ve 16/04/2013 tarihli ilamında belirtildiği üzere, icra dosyasında davacı borçlu … vekilleri Av. … ve Av. … imzasını taşıyan mal beyanı dilekçesinde açıkça borcu kabul beyanları bulunmaktadır. Mahkemece bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporunda dilekçe altındaki imzaların borçlu vekillerine ait olmadığı tespit edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de aynı bilirkişi raporunda 14/11/2007 havale tarihli yetki belgesindeki imza ile …’ın mukayese imzaları arasında ise uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın … eli ürünü olduğu tespit edilmiştir. 18.06.2008 tarihli duruşmada beyanı alınan davalı borçlu vekili …, 3 adet mal beyanı ve borç ikrarını içeren dilekçelerdeki ismi altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmiş olup bu durumda artık söz konusu dilekçeler altındaki imzanın borçlu davalılar vekiline ait olduğu kabul edilmelidir. Av. … tarafından da Av. …’a 14/11/2007 havale tarihli yetki belgesi ile yetki verildiğinden … imzasının bulunduğu dilekçelerdeki borcu kabul beyanı davacıları bağlar. Bu nedenle mahkemece borcun kabul edilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Direnme Kararı
15. Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.12.2021 tarihli ve 2021/206 Esas, 2021/603 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 67 nci maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 76 ncı maddesi, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun (1136 sayılı Kanun) 56/5 inci maddesi, Avukatlık Kanunu Yönetmeliğinin 18/1 inci maddesi ile bir kısım Hukuk Genel Kurulu ve Özel Daire kararlarına atıf yapılmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
16. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
17. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Özel Daire ikinci bozma kararından sonra alınan bilirkişi raporunda icra dosyasındaki mal beyanına ilişkin dilekçe altındaki imzaların borçlu vekillerine ait olmadığının ve eldeki dava dosyasına sunulan 14.11.2007 havale tarihli yetki belgesindeki imza ile Av. …’ın mukayese imzaları arasında ise uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın Av. …’ın eli ürünü olduğunun tespit edildiği, 18.06.2008 tarihli duruşmada beyanı alınan avukat Av. …’ın üç adet mal beyanı ve borç ikrarını içeren dilekçelerdeki ismi altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiği, ancak icra dosyasında Av. …’ın vekâletnamesinin veya Av. …’ı yetkilendirdiğine dair yetki belgesinin bulunmadığı, bu icra dosyasında yer alan takip talebi ve ödeme emrinin düzenlenme tarihinin 01.07.2002 olduğu, dava dilekçesine ekli davacı vekili Av. …’ın davacı …’ün vekili olduğunu gösteren 17.05.2001 tarihli vekâletnamenin bulunduğu eldeki davada, belirtilen mal beyanı dilekçeleri altındaki imzaların borçlu davacılar vekiline ait olduğunun kabul edilip edilemeyeceği, Av. … tarafından Av. …’a 14.11.2007 havale tarihli yetki belgesi ile yetki verildiğinden Av. … imzasının bulunduğu dilekçelerdeki borcu kabul beyanının davacı …’ü bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
18. Uyuşmazlığın çözümü için konuyla ilgili yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
19. Dava konusu icra takibinin başladığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı Kanunu’nun 67 inci maddesi;
“Vekaletnamenin aslını veya örneğini vermeyen vekil dava açamaz ve yargılama ile ilgili hiçbir görev yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar umulan hallerde mahkeme, vereceği kesin bir süre içinde vekaletnamesini getirmek şartıyla vekilin dava açmasına veya usul işlemleri yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekaletname verilmez veya aynı süre içinde asil, yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçe ile mahkemeye bildirmezse dava açılmamış sayılır ve yapılan işlemler hükümsüz kalır. Bu durumda vekil, oturum harcı ile diğer yargılama giderleri ve karşı tarafın uğradığı zararları ödemeye mahküm edilir.
Bunları kötü niyetle yapan vekil aleyhine ceza takibi yapılmak ve disiplin cezası uygulanmak üzere Cumhuriyet Savcılığına ve vekilin bağlı olduğu baro başkanlığına yazı gönderilir.
Bir tarafın vekil tutmak istemesi, vekilini azletmesi, vekilin istifa etmesi, kendisinin yahut vekilinin dosyayı incelememiş bulunmaları sebebiyle yargılama başka bir güne bırakılamaz. Ancak vekil tutulmaması veya dosyanın incelenememesi kabul olunabilir bir özüre dayanıyorsa hakim bir defalık kısa bir süre verebilir. Verilen süre sonunda, vekil oturuma gelmemiş veya dosya incelenmemiş olsa bile davaya devam olunur.
Vekaletname aslının veya onanmış örneğinin her dosya için ayrı ayrı verilmesi zorunludur. “
Şeklinde düzenlenmiş olup, benzer kanunî düzenleme 6100 sayılı Kanun’un “Vekâletnamesiz dava açılması ve işlem yapılması” başlıklı 77 nci maddesinde yer almaktadır.
20. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Vekâletnamenin ibrazı” başlıklı 76 ncı maddesinde ise dava ve işlerden bahsetmekte olup, icra takibi avukatın takip ettiği işlerden sayılır. Avukatın vekil sıfatı ile icra takibine katılabilmesi için vekâletnamesini 6100 sayılı Kanun’un 76 ncı maddesine göre takip dosyasına ibraz etmesi zorunludur. Vekil sıfatı ile icra takibine katılma vekilin icra takibine vekâlet ibrazı ile olabileceği gibi borçlu adına icra mahkemesine itiraz ve şikâyette bulunması suretiyle de olabilir. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 24.09.2019 tarihli ve 2017/12-348 Esas, 2019/946 Karar sayılı kararında da vurgulanmıştır.
21. Avukatlık Kanunu’nun “Örnek çıkarabilme ve tebligat yapabilme hakkı” başlıklı 56 ncı maddesinin beşinci fıkrası ise; “Avukatlar veya avukatlık ortaklığı başkasını tevkil etme yetkisini haiz oldukları bütün vekâletnamelerini kapsayacak şekilde bir başka avukata veya avukatlık ortaklığına vekâletname yerine geçen yetki belgesi verebilir. Bu yetki belgesi vekâletname hükmündedir.” hükmüne haizdir.
22. Ayrıca, Avukatlık Kanunu Yönetmeliğinin “Vekaletname Örneği ve Yetki Belgesi” 18 inci maddesi;
“Avukatın çıkaracağı vekaletname örneğinde; vekaletnameyi düzenleyen merciin adı, kayıt numarası, düzenleme tarihi ile avukatın adı, soyadı, vergi numarası, imzası ve ayrıca vekil edenin adı, soyadı, adresi ve yetki kapsamının ne olduğunun bulunması zorunludur.
Avukatlar veya avukatlık ortaklıkları, başkasını tevkil etme yetkisini taşıdıkları tüm vekaletnameleri kapsayacak şekilde tek bir genel ya da ayrı ayrı özel yetki belgesi düzenleyerek; bir başka avukatı veya avukatlık ortaklığını müvekkilleri adına vekil tayin edebilirler. Vekaletname hükmünde olan bu yetki belgesi; tüm yargı mercileri ile resmi ve özel kişi, kurum ve kuruluşlar için hukuken vekaletname işlev ve etkisi taşır. Yetki belgesinde yetki verenin ve yetkilendirilenin adı, soyadı, barosu, sicil ve vergi numarası ve bu maddenin birinci fıkrasında yazılı hususların yer alması gereklidir,…”
Şeklinde düzenleme içermektedir.
23. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava, takip konusu çekte keşideci (…) ve ciranta (… ve …) konumunda bulunan davalılar hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi yönünden borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup, Konya 8. İcra Müdürlüğünün 2002/4719 Esas sayılı takibi ile davalı Okkalar Petrol Ürn. Aky. ve Nak. A.Ş.nin 31.06.2001 keşide tarihli ve 67.500 DEM bedelli çeke istinaden davacı …’ün de aralarında bulunduğu takip borçluları aleyhine icra takibi başlattığı, icra takip dosyasına Av. … ile Av. … tarafından imzalanan takibe konu borcun kabulü içerir bilâ tarihli mal beyanı dilekçesi sunulduğu ancak takip dosyasında davacı takip borçlusu … tarafından Av. … ile Av. …’a verilen bir vekaletnâme bulunmadığı gibi, davacı … tarafından avukatlarca yapılan işlemlere icazet edildiğine ilişkin bir beyanda bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
24. Avukatın icra dosyasında işlem yapabilmesi için vekâletname ibraz etmesi zorunlu olup, avukat tarafından vekâletname ibraz edilmeden yapılan işlemlere asılın icazet göstermemesi hâlinde bu işlemler geçersiz olacaktır. Bir başka deyişle bu işlemler asıl yönünden bağlayıcı nitelikte olmayacaktır.
25. Her ne kadar eldeki davada davacı … tarafından Av. …’a verilen vekâletname bulunmakta ise de; vekâletnamelerin her dosya için ayrı ayrı sunulması gerektiğinden bu dava dosyasına sunulan vekâletnamenin icra dosyasına sirayet etmesi mümkün olmayıp, aksi kabul edilse dahi mal beyanı dilekçesinde Av. …’a atfen yer alan imzanın Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi 24.08.2017 tarihli raporu ile Av. …’a ait olmadığı tespit edildiğinden, bu borç ikrarını içerir dilekçenin davacı … yönünden bağlayıcı olmadığı kabul edilmelidir.
26. Önemle vurgulamak gerekir ki; Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde görevli mahkeme başkanının havalesini taşıyan 14.11.2007 havale tarihli yetki belgesinde Av. …’ın yetki belgesi veren, Av. …’ın ise yetkili kılınan avukat olarak yer aldığı, yetki belgesinin vekil eden, dayanak vekâletname, noter tarih ve yevmiye no kısmının boş olduğu, bu bakımdan yetki belgesinin 1136 sayılı Kanun’un 56/5 inci ve Avukatlık Kanunu Yönetmeliğinin 18 inci maddelerinde belirtilen şartlara haiz olmadığından geçersiz kabul edilmesi gerektiği açıktır.
27. Başka bir ifadeyle; 14.11.2007 havale tarihli yetki belgesi ile yetkili kılınan avukatın kim adına yetkili kılındığı, Av. …’ın hangi vekâletnamedeki yetkilerini devrettiği belirsiz olduğundan, bu yetki belgesi Av. …’a davacı …’ü eldeki davada dahi temsil etme yetkisi veremeyecektir.
28. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; icra dosyasında yer alan takip talebi ve ödeme emrinin düzenlenme tarihi 01.07.2002 olup, dava dilekçesine ekli davacı vekili Av. …’ın davacı …’ün vekili olduğunu gösteren vekâletnamenin ise 17.05.2001 tarihli olduğu, buna göre her ne kadar Av. … yargılama aşamalardaki beyanlarında icra dosyasında davacı …’ü temsilen vekâletnamenin icra dosyasında bulunmadığını ve adı geçen davacının vekili olmadığını ileri sürmüş ise de, eldeki dava davacı hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibinden kaynaklanan menfi tespit davası olduğundan, eldeki dava dosyasında yer alan vekâletnamenin icra dosyasında geçerli olmadığını ileri sürmenin dava dosyası ile icra dosyası birbiriyle bağlantılı olduğundan çelişkili davranış yasağına aykırılık oluşturacağı, mahkemece Özel Daire bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda verilen ikinci kararda, davacı … tarafından bizzat verilen 30.09.2002 tarihli dilekçede borç ile bir ilgisinin bulunmadığının açıkça belirtildiği vurgulanmış ise de, beyanda bulunan kişi dava ve icra takibiyle ilgisi olmayan 1952 doğumlu … olup, eldeki davada davacı olan … ise 1950 doğumlu olup, bu hususların icra dosyasında açıkça belirtildiği, her ne kadar Av. … dava konusu icra dosyasında davacı …’ün vekili olmadığını ve buna ilişkin bir vekâletnamenin dosyada bulunmadığını iddia etse de, bu icra dosyasında; Av. …’ın davacı-borçlu … vekili olarak 25.11.2002 tarihli dilekçeyle Konya İcra Mahkemesi nezdinde kıymet takdirine itiraz ettiği; 02.08.2003 tarihli dilekçeyle de icra takibi konusu alacakla ilgili olarak imza inkârına dayalı borca itirazda bulunduklarını iddia ederek satışın durdurulması talebinde bulunduğu anlaşılmakta olup, davacı- borçlu asıl …’ün bu işlemlere karşı herhangi bir itirazı da bulunmadığından, yetki belgesindeki imzanın Av. …’a ait olduğu bilirkişi raporuyla sabit olduğu dikkate alındığında Av. …’a daha sonradan verilen yetki belgesi ile daha önceden davacılar adına yapmış olduğu tüm işlemlere icazet verildiğinden, Av. … tarafından verilen mal beyanı dilekçesindeki beyanlar davacı …’ü bağlayacağı ve onun aleyhine sonuç doğuracağı, başka bir deyişle; davacı … ile vekili Av. … arasında geçerli bir vekâlet ilişkisi kurulduğunu kabul etmek gerektiği, bu hususlara ilâveten dava dosyasında yer alan vekâletnamede vekilin davayı kabul ve tevkil gibi yetkileri bulunmakta olup, borcu kabulün de davayı kabul yetkisi içinde değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenlerle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
29. Hâl böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan gerekçeler kapsamında Av. … imzasını taşıyan borç ikrarını içerir mal beyanı dilekçesinin davacı … yönünden bağlayıcı olmadığı yönünde verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
30. Ne var ki, Özel Dairece esas yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun olduğundan, davalı vekilinin esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması nedeniyle öncelikle mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile taraflarca karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme açık olmak üzere,
14.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
“K AR Ş I O Y”
Dava; dava ve icra takibi konusu çekte keşideci (…) ve ciranta (… ve …) konumunda bulunan davalılar hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi yönünden borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen birinci kararda; Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/62 Esas sayılı dosyası incelendiğinde, davacılar … ve … tarafından davalı Okkalar Petrol Ürünleri Akaryakıt ve Nak. San. Tic. A.Ş. ve dava dışı Söz-Pa Pazarlama İnş. A.Ş. ile Kuveyt Türk Finans Kurumu A.Ş. aleyhine dava dilekçelerinde belirttikleri gerekçelerle sahtelik şikâyetinde bulunulduğu, alınan 05.07.2007 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre dava konusu çekin ön yüzündeki lehtar imzasının davacı ve keşideci …’e ait olduğunun tespit edildiği, ayrıca adli tıp uzmanı tarafından düzenlenen 13.11.2006 tarihli rapora göre de çekin arka yüzündeki … adına atılan imzanın bu kişiye ait olmadığının belirlendiği, bu dosyada tanık olarak dinlenen davacı …’ün beyanında “Kardeşi …’ün üç adet bono gönderdiğini ve kendisinin de arkasını imzaladığını” belirttiği gerekçesiyle, davacı … yönünden davanın kabulüne, Konya 8. İcra Müdürlüğünün 2002/4719 Esas sayılı dosyanın konusu olan 31.06.2001 tarihli keşidecisi … olan ve 67.500 DEM bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine, adı davacının tazminat talebinin reddine; davacılar … ile … yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilince kararın temyizi üzerine Özel Dairece; icra dosyası içerisinde borçlu … vekillerinin icra dairesine hitaben verdikleri müşterek imzalı mal beyanı dilekçesinde açıkça borcu kabul beyanları bulunduğu, mahkemece borçlu vekillerinin anılan dilekçedeki borcu kabul beyanı üzerinde durulup, tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; icra dosyasında yer alan mal beyanı dilekçesinin Av. … ile Av. … tarafından verildiği, her iki vekilin de icra dosyası içinde borçlu … tarafından verilen bir vekâletnamesinin bulunmadığı, kezâ 05.11.2013 tarihli duruşmada beyanda bulunan Av. …’ın mal beyanı dilekçesindeki imzanın kendisine ait olmadığını belirttiği, diğer imzanın ise Av. …’a ait olduğu, bu kişi tarafından mal beyanı verilmesinden sonra … tarafından vekâlet verilmediğinin beyan edildiği, davacı … tarafından bizzat verilen 30.09.2002 tarihli dilekçede borç ile bir ilgisinin bulunmadığının açıkça belirtildiği, bu iki beyan birlikte değerlendirildiğinde … adına iki avukat tarafından verilen dilekçenin vekâletname olmadan verildiği, daha sonra da vekâletnamnin eklenmediği ve bu beyana muvafakat edilmediği, ceza mahkemesi dosyasında alınan bilirkişi raporunda ise çekin arkasındaki cironun bu davacıya ait olmadığının tespit edildiğinden davalı …’ün çekten dolayı bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle, davacılar … ve … yönünden bir bozma kararı olmadığından bu davacılar yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davacı … yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilince kararın temyizi üzerine Özel Dairece; davacı borçlu … vekilleri Av. … ve Av. … imzasını taşıyan mal beyanı dilekçesindeki imza vekil Av. … tarafından inkâr edildiğinden öncelikle bu imzanın adı geçen vekile ait olup olmadığının incelenmesi gerektiği, öte yandan … vekili olan Av. …, Av. …’a avukatlık yetkisini yetki belgesi ile devretmiş, bu yetki belgesinde mahkeme başkanının 14.11.2007 havale tarihi ve imzası bulunmakta olup, anılan mal beyanı dilekçesinde Avukat … imzası da bulunduğundan, adı geçeninde imzasının incelenmesi gerektiği, imza incelemesi sonucu borcun kabulüne ilişkin imzanın vekillere ait olduğu tespit edilirse bu beyanın davacıyı bağlayacağının gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Mahkemece Özel Daire bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından ilgili mal beyanına ve borcun kabulüne ilişkin dilekçedeki imzaların … vekillerine ait olmadığının tespit edildiğinden dilekçe içeriğinin davacı … yönünden bağlayıcılığının bulunmadığı, 13.11.2006 tarihli bilirkişi raporu ile davaya konu çekte yer alan ciranta imzasının davacı …’e ait olmadığının tespit edildiği, mahkemece çek aslının temin edilememesi nedeniyle yeni bir imza incelemesi yaptırılmasının mümkün olmadığından 13.11.2006 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı … hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilince kararın temyizi üzerine Özel Dairece; mahkemece bozma kararından sonra alınan bilirkişi raporunda dilekçe altındaki imzaların borçlu vekillerine ait olmadığı tespit edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, aynı bilirkişi raporunda 14.11.2007 havale tarihli yetki belgesindeki imza ile …’ın mukayese imzaları arasında ise uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın Av. … eli ürünü olduğu tespit edildiği, 18.06.2008 tarihli duruşmada beyanı alınan davalı borçlu vekili Orhan Özkava’ın üç adet mal beyanı ve borç ikrarını içeren dilekçelerdeki ismi altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiğinden artık söz konusu dilekçeler altındaki imzanın borçlu davacılar vekiline ait olduğu kabul edilmesi gerektiği, Av. … tarafından da Av. …’a 14.11.2007 havale tarihli yetki belgesi ile yetki verildiğinden … imzasının bulunduğu dilekçelerdeki borcu kabul beyanı davacıları bağlayacağından, mahkemece borcun kabul edilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Mahkemece bazı mevzuat hükümlerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Özel Daire kararlarına değinilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Özel Daire ikinci bozma kararından sonra alınan bilirkişi raporunda icra dosyasındaki mal beyanına ilişkin dilekçe altındaki imzaların borçlu vekillerine ait olmadığının ve eldeki dava dosyasına sunulan 14.11.2007 havale tarihli yetki belgesindeki imza ile Av. …’ın mukayese imzaları arasında ise uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın Av. …’ın eli ürünü olduğunun tespit edildiği, 18.06.2008 tarihli duruşmada beyanı alınan avukat Av. …’ın üç adet mal beyanı ve borç ikrarını içeren dilekçelerdeki ismi altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiği, ancak icra dosyasında Av. …’ın vekâletnamesinin veya Av. …’ı yetkilendirdiğine dair yetki belgesinin bulunmadığı, bu icra dosyasında yer alan takip talebi ve ödeme emrinin düzenlenme tarihinin 01.07.2002 olduğu, dava dilekçesine ekli davacı vekili Av. …’ın davacı …’ün vekili olduğunu gösteren 17.05.2001 tarihli vekâletnamenin bulunduğu eldeki davada, belirtilen mal beyanı dilekçeleri altındaki imzaların borçlu davacılar vekiline ait olduğunun kabul edilip edilemeyeceği, Av. … tarafından Av. …’a 14.11.2007 havale tarihli yetki belgesi ile yetki verildiğinden Av. … imzasının bulunduğu dilekçelerdeki borcu kabul beyanının davacı …’ü bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.
İcra dosyasında yer alan takip talebi ve ödeme emrinin düzenlenme tarihi 01.07.2002 olup, dava dilekçesine ekli davacı vekili Av. …’ın davacı …’ün vekili olduğunu gösteren vekâletname ise 17.05.2001 tarihlidir. Buna göre her ne kadar Av. … yargılama aşamalardaki beyanlarında, icra dosyasında davacı …’ü temsilen vekâletnamenin icra dosyasında bulunmadığını ve adı geçen davacının vekili olmadığını ileri sürmüş ise de, eldeki dava davacı hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibinden kaynaklanan menfi tespit davası olduğundan, dava dosyasında yer alan vekâletnamenin icra dosyasında geçerli olmadığını ileri sürmek, dava dosyası ile icra dosyası birbiriyle bağlantılı olduğundan çelişkili davranış yasağına aykırılık oluşturur.
Öte yandan, mahkemece Özel Daire bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda verilen ikinci kararda, davacı … tarafından bizzat verilen 30.09.2002 tarihli dilekçede borç ile bir ilgisinin bulunmadığının açıkça belirtildiği vurgulanmış ise de, beyanda bulunan kişi dava ve icra takibiyle ilgisi olmayan 1952 doğumlu … olup, eldeki davada davacı olan … ise 1950 doğumlu olup, bu hususlar icra dosyasında açıkça belirtilmektedir.
Ayrıca; her ne kadar Av. … dava konusu icra dosyasında davacı …’ün vekili olmadığını ve buna ilişkin bir vekâletnamenin dosyada bulunmadığını iddia etse de, bu icra dosyasında; Av. …’ın davacı-borçlu … vekili olarak 25.11.2002 tarihli dilekçeyle Konya İcra Mahkemesi nezdinde kıymet takdirine itiraz ettiği; 02.08.2003 tarihli dilekçeyle de icra takibi konusu alacakla ilgili olarak imza inkârına dayalı borca itirazda bulunduklarını iddia ederek satışın durdurulması talebinde bulunduğu anlaşılmakta olup, davacı- borçlu asıl …’ün bu işlemlere karşı herhangi bir itirazı da bulunmamaktadır.
Uyuşmazlıkla belirtilen hususlar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; yetki belgesindeki imzanın Av. …’a ait olduğu bilirkişi raporuyla sabit olup, Av. …’a daha sonradan verilen yetki belgesi ile daha önceden davacılar adına yapmış olduğu tüm işlemlere icazet verildiğinden, Av. … tarafından verilen mal beyanı dilekçesindeki beyanlar davacı …’u bağlar ve onun aleyhine sonuç doğurur. Başka bir deyişle; davacı … ile vekili Av. … arasında geçerli bir vekâlet ilişkisi kurulduğunu kabul etmek gerekir. Bu hususlara ilâveten, dava dosyasında yer alan vekâletnamede vekilin davayı kabul ve tevkil gibi yetkileri bulunmakta olup, borcu kabul de davayı kabul yetkisi içinde değerlendirilmelidir.
Önemle vurgulamak gerekir ki; saygıdeğer çoğunluk tarafından benimsenen ilk derece mahkemesinin direnme kararı gerekçesinde; 14.11.2007 havale tarihli yetki belgesinde Av. …’ın yetki belgesi veren, Av. …’ın ise yetkili kılınan avukat olarak yer aldığı, yetki belgesinin vekil eden ve dayanak vekâletname noter tarih ve yevmiye no kısmının boş olduğu, bu bakımdan yetki belgesinin yasanın aradığı şartlara haiz olmadığı; bu yetki belgesi ile yetkili kılınan avukatların kim adına yetkili kılındığı, bir başka deyişle Av. …’ın hangi vekâletnamedeki yetkilerini devrettiği belirsiz olduğundan, bu yetki belgesi Av. …’a davacı …’ü eldeki davada dahi temsil etme yetkisi bahşetmeyeceği belirtilmiş ise de, yukarıdaki açıklamalar ışığında ve özellikle yetki belgesi hâkim havalesi de taşıdığından ve bu yetki belgesine göre hukuki işlemler yapıldığından geçerli bir yetki belgesi olarak vekâletname hükmünde olduğu kabul edilmeli ve bu kapsamda icra dosyasında yer alan mal beyanı dilekçesindeki borcu kabul beyanının davacı-borçlu …’ü bağlayıcı nitelik taşıdığı kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca aynı yöne ilişkin Özel Daire kararının yerinde olduğu görüşünde olduğumdan, ilk derece mahkemesi direnme kararını benimseyen saygıdeğer çoğunluk görüşüne katılmam mümkün olmamıştır.