Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2022/445 E. 2023/440 K. 10.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/445
KARAR NO : 2023/440
KARAR TARİHİ : 10.05.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/197 E., 2021/406 K.
KARAR : Davanın reddine

1. Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 7. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili ve dahili davalı … vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Geçici Madde 3” hükmüne göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin duruşma isteminin reddine oy birliğiyle karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I.YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı …’ın vekili olarak Kemer Kadastro Mahkemesinin 1995/140 Esas (yeni esas 2006/6) sayılı dava dosyasını takip ettiğini, taraflar arasındaki 01.07.2003 tarihli avukatlık ücret sözleşmesine göre bu dosya için 500.000 USD vekâlet ücretinin 10.12.2006 tarihinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin üzerine düşen edimi ifa ettiğini, on yıl boyunca davayı kesintisiz olarak takip ederek lehe sonuçlandırdığını ve kararın kesinleşerek infaz edilmesini müteakip vekillik görevini başarıyla tamamladığını, buna rağmen vekâlet ücretinin ödenmediğini, ücret alacağının tahsili için başlatılan icra takibinde davalının hem imzaya hem de borca haksız şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı vekili; alacak iddiasının dayanağı olan sözleşme altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, sözleşme içeriğinin sonradan doldurulduğunu, davalının vekillik görevini kesintisiz olarak ifa etmediğini, sıklıkla mazeret vererek temsil vazifesini yerine getirmediği gibi, Kemer Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/5 Esas sayılı dava dosyasında müvekkilinin avukatı olarak görev yapmaktayken vekillikten istifa ederek menfaat çatışması bulunan karşı taraf vekili olarak görev yapmaya başladığını, avukatlık mesleği kurallarına aykırı bu durumla ilgili idari ve adli yönden soruşturma yapıldığını, davacının vekâlet ücretine hak kazanmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, davalı …’ın vefatı sonrası mirasçıları davaya dâhil edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı
6. … 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.06.2014 tarihli, 2012/30 Esas, 2014/253 Karar sayılı kararı ilk kararıyla; avukatların yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmeleri ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun davranmaları gerektiği, aynı işte menfaati zıt olan tarafların ikisinin birden vekâletini üstlenemeyecekleri, davacı avukatın Kemer Kadastro Mahkemesinin 2006/6 Esas sayılı dosyasında davalı …’ın vekili iken ve aynı taşınmazla ilgili olarak Kemer l. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/5 Esas sayısında görülen tapu iptal ve tescil davasında davalı … vekili olarak dosyaya vekâletname ibraz edip duruşmalara katılmasına karşın bu dosyada 22.04.2009 tarihinde … vekilliğinden istifa edip … ile hasım durumunda bulunan … …’nın vekili olarak yargılamaya katıldığı, eldeki davaya konu vekâlet ücretinin dayanağı kadastro mahkemesi dosyası henüz kesinleşmemişken aynı taşınmaza ilişkin tapu iptal ve tescil talebiyle açılan davalarda menfaati zıt karşı taraf … … ile arasında 24.04.2009 tarihi itibariyle vekâlet ilişkisinin kurulduğu, aynı hukuki meselede bir tarafı temsil etmiş olan bir avukatın karşı tarafı temsil etmesinin aradan ne kadar zaman geçerse geçsin ilk tarafın menfaatine zarar verebileceği, bununla birlikte somut olayda 01.07.2003 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesi ve davacının Kemer Kadastro Mahkemesinin 1995/140 Esas (2006/6 yeni esas) sayılı dosyasında üstlendiği işi istifa tarihine kadar davalı vekil eden lehine takip edip sonuca getirdiği, davalının bu suretle davacının istifa tarihine kadarki emek ve mesleki bilgisinden yararlandığı, davacının hukuki yardımı konusunda davalı tarafın herhangi bir itirazı bulunmadığı gibi davacının davranışı nedeniyle bir zarara da uğramadığı, bu nedenle davacının sarf ettiği emek, mesai, üstlendiği işi getirdiği durum ve sözleşmede belirlenen bedel dikkate alınarak avukatın hak edeceği vekâlet ücreti alacağından takdiren 1/2 oranında indirim yapılmak suretiyle uygun bir ücretin takdir ve tayin edilmesinin hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile icra takibine vaki itirazın iptaline, takibin 250.000 USD+KDV üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacak 250.000 USD bedele sözleşmede belirtilen %15 sözleşme faizi yürütülmesine, alacağın varlığı ve miktarı, yargılama sonucunda toplanan deliller ile saptanmış olmakla, alacak likit kabul edilemeyeceğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
7. Kararın her iki taraf vekillerince temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.11.2015 tarihli, 2014/41024 Esas, 2015/31649 Karar sayılı ilk bozma kararıyla; (birinci bentte) avukatlık sözleşmesinin azil ve istifa ile sona ermesi durumunda, Avukatlık Kanunu’nun 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında öngörüldüğü üzere, azil ve istifa tarihleri itibariyle henüz kesinleşmemiş olan işler nedeniyle azil ya da istifanın haklı olup olmamasına göre avukatın ya tüm vekâlet ücretine hak kazanacağı ya da hiçbir ücret talep edemeyeceği, somut olayda ise, mahkemece bir yandan davacı avukatın, davalı müvekkili ile menfaati zıt olan karşı tarafın da vekilliğini üstlenmesi nedeniyle sadakat borcuna aykırı davrandığı belirtilirken, bir yandan da, davacı avukatın, Kemer Kadastro Mahkemesine ait davayı, istifa tarihine kadar takip ettiği, davalının da bu süre içinde davacının emek ve mesaisinden faydalandığı ve herhangi bir zarara uğramadığı belirtilip davacının sözleşmede öngörülen ücret alacağının yarısı oranında ücrete hak kazandığı kabul edilerek çelişki doğuracak şekilde karar verildiği, bu durumda mahkemece davacının vekillikten istifasının haklı olup olmadığı ve dolayısıyla ücrete hak kazanıp kazanamadığı konusundaki çelişki giderilecek şekilde yeniden karar verilmesi, (ikinci bentte) davalılardan …’in …’ın mirasını reddettiğinin gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle tarafların sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozma kararı vermiştir.
8. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkeme 22.01.2019 tarihli, 2018/337 Esas, 2019/38 Karar sayılı karar ile; Kemer Kadastro Mahkemesinin 1995/140 Esas sayılı dosyasının bir kısım taşınmazlar yönünden davalılar murisi … tarafından açılan kadastro tespitine itiraz davası olduğu, davacının 02.02.2000 tarihli vekâletname ile … vekili olarak yargılamaya katıldığı, bilahare taraflar arasında 01.07.2003 tarihli avukatlık sözleşmesinin imzalandığı ve 500.000 USD vekâlet ücretinin 10.12.2006 tarihinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı, ücret sözleşmesine konu kadastro davasının kabulüne ilişkin kararın 14.09.2007 tarihinde verildiği ve karar düzeltme talebinin reddi ile birlikte 29.12.2009 tarihinde kesinleştiği, bu süreçte Kemer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/5 Esas sayılı dosyasında aynı taşınmazlarla ilgili olarak …’ın da aralarında bulunduğu kişilere karşı tapu iptal ve tescil davası açıldığı, … … isimli kişinin üstün hak iddiasıyla müdahale talebinde bulunduğu, yine Kemer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/609 Esas sayılı dosyasının da … …’nın …’a karşı aynı taşınmazlarla ilgili olarak açtığı satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olduğu, davacı avukatın 2008/5 Esas sayılı dosyada … vekili olarak görev yapmaktayken ve henüz kadastro mahkemesinde verilen karar kesinleşmeden 22.04.2009 tarihinde vekillikten istifa ettiği, istifası asile tebliğ edilmeden … …’dan aldığı 24.04.2009 tarihli vekâletnameye istinaden bu kişinin vekili olarak müdahale talebinde bulunduğu, oysa müvekkili … ile … … arasında hem 2008/5 hem de 2008/609 Esas sayılı dosyalar nedeniyle menfaat çatışmasının bulunduğu, bu konuyla ilgili olarak verilen beraat kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı, istifanın haklı olup olmadığının hukuk mahkemesince belirleneceği, davacı avukatın istifa dilekçesinde herhangi bir sebep göstermediği ancak bozma sonrası yargılamada kadastro davası için yapılan avukatlık sözleşmesinde kararlaştırılan vadede vekâlet ücretinin ödenmemesi nedeniyle istifa edildiğini ve istifanın yalnızca tapu iptal tescil davası yönünden verildiğini beyan ettiği, aynı taşınmazla ilgili olarak ücret sözleşmesine konu dava dışında başka davaları da takip eden davacı avukatın vekâlet ücretinin ödenmesi için kesin bir vade belirlenmiş olmasına rağmen istifa tarihine kadar ödeme yapılması yönünde talepte bulunduğu ve buna rağmen ödeme yapılmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmediği gibi istifasının ücreti ödenmeyen bu dosya değil yalnızca 2008/5 Esas sayılı dosya yönünden geçerli olduğunu belirttiği, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 62 nci ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 171 inci maddesinin birinci fıkrasına göre vekâlet ücreti alacağının üstlenilen işin bitmesi ile muaccel hâle geleceği gözetildiğinde kadastro mahkemesindeki ücret ödenmediğinden bahisle 2008/5 Esas sayılı dosyada istifa edilmiş olmasının haklı bir istifa olarak kabul edilemeyeceği, üstelik ileri sürülen bu istifa gerekçesinin mahiyeti itibarıyla da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığı, her ne kadar yalnızca 2008/5 Esas sayılı dosya için istifa edildiği ifade edilmiş ise de vekâlet ilişkisi bir bütün olduğundan ve bu sebeple azil yahut fesih taraflar arasındaki tüm dava ve işlere sirayet edeceğinden 2008/5 Esas sayılı dosyadaki istifanın eldeki davaya konu 2006/6 Esas sayılı dosya yönünden de hüküm ifade edeceği, hâl böyle olunca bu dosya yönünden istifanın haksız olduğu ve istifa anına kadar takip edilen iş kesinleşmemiş olduğundan herhangi bir vekâlet ücretine hak kazanılmadığı, dâhili davalı … mirası reddettiğinden onun hakkındaki davanın da pasif husumet yokluğundan reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
9. Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili ve dahili davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 23.09.2020 tarihli ve 2020/3209 Esas, 2020/4655 Karar sayılı kararı ile; “1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı …’ın temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davacı 1.7.2003 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi gereğince, Kemer Kadastro Mahkemesinin 1995/140 Esas sayılı dava dosyası nedeniyle sözleşmede öngörülen ücretin tahsili amacıyla başlattığı icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davacı ile davalıların murisi … arasında Kemer Kadastro Mahkemesinin 1995/140 Esas sayılı dava dosyasının takibi için 1.7.2003 tarihli ücret sözleşmesinin yapıldığı, ancak davacının Kemer Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/5 E sayılı dosyasına şamil olmak üzere avukatlık ücretinin ödenmediğini ileri sürerek vekaletten istifa ettiği, oysa bu dosyaya ilişkin taraflar arasında bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı hususları dikkate alındığında davacının istifasının haksız olduğu gerekçe gösterilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayın özelliği ve dosya kapsamından ücret sözleşmesine dayanak Kemer Kadastro Mahkemesi’nin 1995/140 E sayılı dava dosyasının davacı avukat tarafından takip edilerek sonuçlandırıldığı, ücret sözleşmesinde kararlaştırılan vadede davacıya ücretinin ödenmediği hususları dikkate alındığında davacı avukatın sırf bu dosyaya (Kemer Kadastro Mahkemesi’nin 1995/140 E) mahsus olmak üzere vekaletten istifasının haklı olduğunun kabulü gerekmektedir. O halde mahkemece davacı avukatın haklı istifanın sonucu olarak Kemer Kadastro Mahkemesi’nin 1995/140 E sayılı dosyası yönünden ücrete hak kazandığı dikkate alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
11. Mahkemenin 21.12.2021 tarihli ve 2021/197 Esas, 2021/406 Karar sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; aynı taşınmazlarla ilgili olarak müvekkili … adına takip ettiği birden fazla dava bulunan davacı avukatın yalnızca Kemer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/5 Esas sayılı dosyası yönünden vekillikten istifa ettiğini belirtip devamında o dosyada taşınmazda hak iddiasında bulunan karşı taraf vekili olarak yargılamaya katıldığı olayda, kadastro mahkemesinde görülen dava ile ilgili vekâlet ücreti ödenmediği için yapıldığı ileri sürülen bu istifanın haklı olduğunun kabul edilip edilemeyeceği, burada varılacak sonuca göre istifa tarihi itibarıyla kesinleşmemiş olan Kemer Kadastro Mahkemesinin 2006/6 Esas sayılı davası yönünden davacının vekâlet ücretine hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
14. Vekâlet sözleşmesi, somut olayda uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 386 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında “Vekalet, bir akittir ki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler” şeklinde tanımlanmıştır.
15. Vekâlet sözleşmesi ile vekil, müvekkiline karşı iş görme borcu altına girer. Bu bir hizmet edimi, geniş anlamda iş edimi, bir başkası lehine faaliyet de olabilir. Hukuki fiillere ilişkin vekâlette vekil, müvekkilinin menfaatine olarak hukuki işlemler gerçekleştirmek, özellikle subjektif haklar iktisap etmek, kullanmak ve devretmeyi yükümlenir. Avukatlık sözleşmesi ise, her iki tarafa borç yükleyen, ücret karşılığında ivazlı nitelikte olan, belli bir hukuki yardımın yapılmasını öngören ve sözleşmenin bir tarafını mutlaka avukatın oluşturduğu sözleşme türüdür.
16. Avukatlık sözleşmesi, sözleşme ile üstlenilen edimin yerine getirilmesi veya sürenin dolması ile sona erebileceği gibi avukatın istifası ya da müvekkilin azli ile de sona erebilir.
17. Borçlar Kanunu’nun 396/1. maddesi “Vekaletten azil ve ondan istifa her zaman caizdir. Şu kadar ki münasip olmayan bir zamanda vekaletten azil veya ondan istifa eden kimse diğerinin zararını zamin olur” hükmünü içermekte olup vekâlet sözleşmesi vekil ile müvekkil arasında güven unsuruna dayanan bir sözleşme olması nedeniyle yanlar dilediği zaman sözleşme ilişkisine son verebilir.
18. Bu durumda sözleşme ilişkisi devam ederken vekil her zaman istifa edebileceği gibi müvekkil de onu her zaman azletme hakkına sahiptir. İstifa ve azil hakkı tek taraflı ve karşı yana varması gereken irade beyanı ile kullanılır ve sözleşmeyi ileriye etkili olarak sona erdirdiği gibi azil ve istifa beyanı kural olarak herhangi bir şekle bağlı değildir.
19. Bu yöndeki bir irade açıklamasında azle yahut istifaya neden olan sebeplerin açıklanması gerekmese de bu husus dava konusu olduğunda azil ve istifa iradesinin haklı bir nedene dayanılarak kullanıldığını ileri süren ve ispat yükü altında olan taraf azil/istifanın haklılığına ilişkin sebep ve delillerini ileri sürebilir.
20. Avukatlık Kanununun 171/1 inci maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder” ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2 nci maddesinde düzenlenen “…avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır” hükümleri gereğince avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez.
21. Azil ve istifanın haklılığı bilhassa takip edilen iş henüz sonuçlandırılmadan gerçekleştirilmişse önem taşır.
22. Avukatlık Kanunu’nun 174/1 maddesinin “Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret istiyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır ” şeklindeki açık hükmü gereği, vekâletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır.
23. Bununla birlikte haksız azil (Avukatlık Kanunu, m. 174/2) hâlinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi durumunda, işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir.
24. Gerek istifa gerekse azilde avukatın ücreti hak edip etmediği yönündeki bir değerlendirmede esas alınan haklı sebep kavramı kanunda tanımlanmamıştır. Azlin yahut istifanın haklı olup olmadığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 4 üncü maddesi çerçevesinde hâkim tarafından belirlenir. Söz konusu belirlemede hâkim somut olayın özellikleri ve dürüstlük kuralına göre (TMK m.2) sözleşme ile bağlı kalmanın taraflar için çekilmez hâle gelip gelmediğini göz önünde bulundurur.
25. Somut olayda taraflar arasındaki anlaşmazlığın ortaya konulabilmesi için öncelikle davacı avukat ile müteveffa … arasındaki sözleşme ilişkisinin ve devamında vekâlet ücreti iddiasına konu davadaki yargısal sürecin aktarılması gerekir.
26. Vekâlet ücreti istemine konu dava olan müteveffa … ve diğer on sekiz kişi 20.09.1977 tarihinde bir kısım taşınmazlar için açtıkları kadastro tespitine itiraz davası yargılaması Kemer Kadastro Mahkemesinin 1995/140 Esas sayılı dava dosyası üzerinden devam ederken, davacı avukat … 02.02.2000 tarihli vekâletnameyi sunarak … vekili olarak yargılamaya katılmıştır. Daha sonra … ve … arasında 01.07.2003 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi imzalanmış ve bahsi geçen kadastro tespitine itiraz davasındaki hukuki yardımın karşılığı olarak 500.000USD vekâlet ücretinin 10.12.2006 tarihinde ödeneceği kararlaştırılmıştır. Yargılamaya 2007 yılından itibaren … vekili olarak hem davacı hem de dava dışı bir başka avukat iştirak etmiştir. Kadastro Mahkemesi bozma sonrası verdiği 14.09.2007 tarihli, 2006/6 Esas, 2007/14 Karar sayılı kararla dava konusu taşınmazların bir kısmının … adına tesciline karar verilmiştir. … lehine kısmen kabul yönündeki bu karar Yargıtay 20. Hukuk Dairesince 15.05.2009 tarihinde onanmış, karşı tarafın karar düzeltme talepleri ise 29.12.2009 tarihinde reddedilmiş ve karar bu suretle kesinleşmiştir.
27. Kadastro mahkemesindeki yargılamada … adına tescil kararı verilmesi üzerine söz konusu taşınmazlarda hak iddiasında bulunan Vehbi Acun mirasçıları 27.12.2007 tarihinde tapu iptal ve tescil davası açmış, Kemer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/5 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan bu yargılamada … davalı … vekili olarak yer almışsa da 11.06.2009 havale tarihli dilekçe ile “Gördüğümüz lüzum üzerine” şeklindeki açıklamayla … vekilliğinden istifa etmiştir.
28. Yine kadastro mahkemesindeki tescil kararının akabinde … … isimli kişi de taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayanarak … hakkında 03.12.2008 tarihinde Kemer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/609 Esas sayılı dosyasında görülen tapu iptal ve tescil davasını açmıştır. Bu kişi taşınmazda hak sahibi olduğu ve aynı yerle ilgili dava açtığını belirterek 2008/5 Esas Sayılı dosyada 02.06.2009 tarihinde müdahale talebinde bulunmuştur.
29. … 24.04.2009 tarihinde … … isimli bu kişiden vekâletname almış ve kadastro mahkemesinin … lehine tescil yönündeki kararının onanmasından sonra 11.02.2010 tarihli duruşmadan itibaren (…’dan bu yerleri taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle satın almış olduğunu iddia eden) … … vekili olarak (daha önceden … vekili olup istifa ettiği) 2008/5 Esas sayılı dava dosyasına katılmıştır.
30. Davacı direnmeye konu dava ile; kadastro mahkemesindeki yargılamada görevini başarıyla tamamlamasına rağmen avukatlık ücret sözleşmesinde kararlaştırılan bedelin ödenmediğini ileri sürmüş ve bu bedelin tahsili yönünde başlattığı takibe vâki itirazın iptalini talep etmiş, davalı taraf ise avukatın görevini gereği gibi yerine getirmediği gibi kendisiyle menfaat çatışması olan karşı tarafın avukatlığını üstlendiğini, ayrıca sözleşme altındaki imzanın kendilerine ait olmadığını, bu nedenlerle vekâlet ücreti borcunun bulunmadığını savunmuştur.
31. Sözleşme altındaki imzanın …’a ait olduğunu tespit eden Mahkeme 23.06.2014 tarihinde verdiği ilk kararla; 2008/5 Esas sayılı dosyada davacı lehine yukarıda yazılı gerekçeyle kısmen kabul kararı vermiş ve her iki tarafın temyizi üzerine Özel Daire somut olay yönünden avukatın istifasının haklı olup olmadığının usule uygun şekilde tespit edilmesinden sonra ücrete hak kazanılıp kazanılmadığının tespit edilmesi gerektiği yönünde hükmü bozmuştur. Mahkeme bu bozmaya uymuş ve 2008/5 Esas sayılı dosyadaki istifanın kadastro mahkemesindeki vekâlet ücreti talebine konu davaya da sirayet ettiğini, vekâlet ilişkisinin bir bütün olduğunu benimsemiştir.
32. Bu suretle, takip edilen diğer dava dosyasındaki istifanın eldeki davaya konu iş yönünden de geçerli olduğunun Mahkeme ve Özel Daire arasında çekişmesiz olduğu belirlendikten sonra, istifa anında ücret iddiasına konu dava henüz kesinleşmemiş olduğundan gerek vekâletten istifa ile ilgili olarak yukarıda yapılan genel açıklamalar gerekse somut olaya ilişkin olarak yapılan tespitler ışığında istifanın haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

33. Davacı avukat istifa nedeni olarak vekâlet ücretinin süresinde ödenmemesi sebebine dayandığından gelinen aşamada ücret borcunun muaccel hâle gelip gelmediği hususu tartışılmalıdır. Zira avukatın ücret alacağı taraflar arasındaki sözleşmenin kurulmasıyla birlikte doğmakta ise de alacağın istenilebilir hâle gelmesi için ödeme zamanın gelmesi yani muaccel olması gerekir.
34. Avukatlık ücretinin ne zaman muaccel olduğunu düzenleyen açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 73 üncü maddesindeki (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, m 62) davaya vekâletin hüküm kesinleşinceye kadar avukata davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapma yetkisi veren düzenlemesi, Avukatlık Kanunu’nun 171/1 inci maddesindeki avukatın işi sonuna kadar takip zorunluluğu kuralı ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2 nci maddesinde yer alan, ücretin, kesin hüküm elde edinceye kadar olan dava, iş ve işlemlerin karşılığı olduğu şeklindeki belirleme karşısında, avukatlık ücretinin kural olarak üstlenilen işin bitmesi ile muaccel olduğunun kabulü gerekir. Kural bu olmakla birlikte, taraflar arasında yapılan sözleşmede, ücretin ne zaman isteneceği konusunda özel düzenleme yapılmış olabilir zira bu yönde sözleşme yapmayı yasaklayan bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Bu yöndeki bir sözleşmeyle taraflar vekâlet ücreti için ödeme günü kararlaştırmışsa ücret sözleşmede belirtilen günde muaccel hâle gelecektir.
35. Tüm bu açıklamalar ışığında Mahkeme ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlık incelendiğinde; taraflar arasındaki avukatlık ücret sözleşmesinde kadastro mahkemesinde görülen dava için 500.000 USD vekâlet ücretinin 10.12.2006 tarihinde ödeneceğinin açıkça kararlaştırıldığı ve belirlenen vadede ücretin ödenmediği çekişmesizdir. Taraflar sözleşmeyle yüklendikleri edimlerle bağlıdır. Sözleşmede kararlaştırılan tarihte davalının avukatlık ücretini ödeme borcu muaccel hâle gelmiştir. Avukatın sözleşmeye uygun şekilde ücret ödemesinin yapılmaması nedeniyle istifa etmesi bu nedenle haklı bir istifadır. Davalı, davacı avukatın takip ettiği dava konusu iş kendisi lehine sonuçlandıktan ve vekâlet ücreti borcu çekişme konusu olduktan sonra avukatın söz konusu yargılama işini gereği gibi ifa etmediği savunmasında bulunmuştur. Ne var ki bu gerekçeye dayanarak bir azil iradesi ortaya koymamıştır ve vekâlet sözleşmesi davacı avukatın istifasıyla sona ermiştir. Gerek davalı savunmasında gerekse Mahkeme gerekçesinde davacının menfaat çatışması olan kişinin avukatlığını üstlenerek güven sarstığı ve bu nedenle de ücrete hak kazanamayacağı belirtilmiştir. Oysa, istifadan sonraki dönemde tezahür eden hususlar muaccel olmuş dava konusu alacağa tesir etmeyeceği gibi aynı davada karşı tarafın vekilliğinin üstlenildiği 2008/5 Esas sayılı dosya yönünden davacının vekâlet ücretine hak kazanıp kazanımadığı hususu eldeki davanın konusu değildir. Hâl böyle olunca Özel Daire kararında da belirtildiği üzere kadastro mahkemesindeki dava yönünden istifanın haklı olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekir.
36. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde; sözleşmede açıkça bir ödeme tarihi kararlaştırılmış olsa dahi avukatın vekâlet ücreti alacağının doğması için takip edilen işin kesinleşmesi gerektiğinin göz ardı edilemeyeceği, davacının henüz kadastro mahkemesi kararı kesinleşmeden, o davaya konu taşınmazlarla ilgili olarak hak iddia eden üçüncü bir kişiden vekâletname alarak taraflar arasındaki güven ilişkisini sarstığı gibi müvekkilinin kadastro mahkemesinde elde ettiği kazanımlarını ortadan kaldırma ihtimali bulunan bir yargılamayı karşı taraf lehine yürütme işini üstlenerek çatışan menfaatleri temsil yasağını ihlâl ettiği, bu nedenlerle istifasının haklı olduğundan bahsedilemeyeceği, haksız istifa anında ücret iddiasına konu iş henüz kesinleşmemiş olduğundan avukatın herhangi bir ücret talep edemeyeceği, direnme kararının yerinde olduğu ve onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.
37. Yine görüşmeler sırasında, sözleşmede kararlaştırılan tarihte vekâlet ücretinin ödenmesi gerektiği ancak kadastro mahkemesi yargılamalarının uzun sürdüğü ve istifa anında henüz takip edilen iş kesinleşmediğinden ücretinin vadesinde ödenmemiş olması haklılık yaratsa dahi avukatın erken şekilde gerçekleşmiş istifasının bulunduğunun göz önünde tutulması gerektiği, bu durumda avukatın ücretin tamamına hak kazandığı yönündeki bir değerlendirmenin hakkaniyete aykırı olacağı, bu çerçevede vekâlet ücretinden indirim yapılması gerekliliğine işaret eder şekilde direnme kararının değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş henüz hükmedilmesi gereken vekâlet ücretinin miktarıyla ilgili olarak Özel Daire ve Mahkeme arasında uyuşmazlık mevcut olmadığından Hukuk Genel Kurulunun incelemesi dışında kaldığı gerekçesiyle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
38. Hâl böyle olunca bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
39. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire kararında gösterilen gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
10.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.