Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2022/440 E. 2023/597 K. 07.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/440
KARAR NO : 2023/597
KARAR TARİHİ : 07.06.2023

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1657 E., 2021/2490 K.
KARAR : Yeniden karar verilmesine

Taraflar arasında görülen boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemeye iadesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince ikinci kez yapılan yargılama sonunda verilen kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı erkek eş 04.12.2017 tarihli dava dilekçesinde; davalı ile 09.11.2014 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını, ilk ayları uyumlu giden evliliğin son iki yılında şiddetli geçimsizliğin vuku bulduğunu, sürekli tartışmaların yaşandığını, bu durumun karşılıklı olarak saygının yitirilmesine sebep olduğunu ileri sürerek eşi ile boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı kadın 03.01.2018 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, soyut ve gerçek dışı olayları kabul etmediğini, iddiaların somutlaştırılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 12.12.2018 tarihli ve 2017/545 Esas, 2018/713 Karar sayılı kararı ile; tarafların 09.11.2014 tarihinde evlendikleri, dinlenen tanık beyanına göre taraflar arasındaki fiili ayrılığın bir tartışma esnasında kadının eşine “seni boşarım ulan bana beş kuruşluk çay içirmiyorsun” demesi üzerine gerçekleştiği, bu olaydan sonra kadın eşin eşyalarını alarak evden ayrıldığı, bu tartışmanın öncesinde de eşler arasında geçimsizlik bulunduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.

2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın istinaf başvurusunda bulunmuştur.

3. Bölge Adliye Mahkemesinin 26.02.2020 tarihli ve 2019/516 Esas, 2020/361 Karar sayılı kararı ile tarafların boşanmalarına ilişkin yargılama devam ederken 10.02.2020 tarihinde davacının öldüğü, mirasçılar vekilinin sunmuş olduğu 24.02.2020 tarihli dilekçe ile davacı mirasçılarının kusur yönünden davaya devam etmek istediklerini bildirdiği, 4721 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölümü hâlinde ölen eşin mirasçılarına diğer eşin kusurunun tespiti için davaya devam etme hakkı tanındığı, Kanun’un bu maddenin uygulanması bakımından “boşanma davasının” açılmış olmasını yeterli gördüğü, dolayısıyla eşlerden birinin ölümü hâlinde konusuz kalan boşanma davası hakkında ölen eşin mirasçılarının kusur belirlemesi açısından davaya devam edebileceği gerekçesiyle davacı mirasçılarının dilekçesi dikkate alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilip kusur tespiti yönünden karar verilmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesinin 07.10.2020 tarihli ve 2020/158 Esas, 2020/451 Karar sayılı kararı ile yapılan yargılamada davalı vekilinin 03.06.2020 tarihli dilekçesi ile üç tanık dinletmek istediği, daha önce tanık olarak dinlenen …’nün beyanlarına itibar edilmemesi gerektiği, taraflar arasında evlilik birliğini temelinden sarsacak nitelikte geçimsizlik olmadığını beyan ettiği, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde eşlerin 09.11.2014 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, her iki tarafında ikinci evliliği olduğu, eşlerin 24.07.2017 tarihli protokolü imzalayarak anlaşmalı olarak boşanmak için eldeki davada davalı olan … tarafından davacı sıfatıyla aynı tarihte boşanma davası açıldığı, 29.11.2017 tarihinde davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, kararın taraflarca istinaf edilmemesi üzerine 19.01.2018 tarihinde kesinleştiği, davacı müteveffa …’nün bu dava kesinleşmeden önce 04.12.2017 tarihinde eldeki davayı açtığı, tarafların bildirdiği deliller toplanmak suretiyle davalı kadının kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, verilen kararın davalı kadın tarafından istinaf edildiği aşamada davacının 10.02.2020 tarihinde vefat ettiği, ölen eşin mirasçılarının kusur tespiti yönünden davaya devam ettikleri, davalı kadının kusur incelemesi yönünden yeni bir tanık listesi sunmuş ise de dilekçeler aşaması tamamlanmış olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararından sonra yeniden delil toplanamayacağı, dinlenen davacı tanığı Naci’nin beyanlarına göre davalı kadının haklı bir sebebi olmaksızın yaşanan tartışma sonrası bütün eşyalarını alarak evden ayrıldığı ve bir daha da geri dönmediği şeklindeki kusurlu davranışları ile TMK’nın 185 inci maddesinde yazılı yükümlülüklerini yerine getirmediği, ilk boşanma davasını açanın da kadın eş olduğu dikkate alındığında davalı kadının kusurlu olduğunun tespitine, davacının ölümü nedeniyle boşanma davası konusuz kaldığından boşanma hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.02.2021 tarihli ve 2021/11 Esas, 2021/443 Karar sayılı kararı ile davacı erkeğin 04.12.2017 tarihli dava dilekçesi ile boşanma talep ettiği, bu dilekçesinde eşi hakkında somut kusur isnadında bulunmadığı, herhangi bir vakıaya ve tanık deliline dayanmadığı, bunun sonrasında erkeğin 10.01.2018 tarihli dilekçesi ile bir kısım vakıaya ve bu vakıaların ispatına yönelik tanık deliline dayandığı, ne var ki davalı kadın süresinde davaya cevap vermediğinden yasal süreden sonra verilen cevap dilekçesi davacı erkeğe tebliğ edilmiş olsa dahi davacı erkeğe cevaba cevap hakkı vermeyeceği, bu sebeple 10.01.2018 tarihli dilekçe ile bildirilen vakıaların hükme esas alınamayacağı, Mahkemece kadına kusur olarak yüklenen vakıalara usulüne uygun şekilde dayanılmadığı, ayrıca dava dilekçesinde tanık deliline dayanmayan davacı erkeğin tanık beyanlarının da kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı, gerçekleşen bu durum karşısında yargılama aşamasında davacının vefat etmiş olması nedeni ile dava konusuz kaldığından boşanma hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru ise de davalı tarafa yüklenecek kusurlu bir davranış ispatlanamadığı hâlde boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının kusurlu olduğunun tespitine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalı kadının kusursuz olduğunun tespitine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak görülen boşanma davası devam ederken davacı erkek vefat etmiş ve davaya davacı erkek mirasçıları tarafından devam edilmiş olup, mahkemece TMK’nm 181. maddesine uygun olarak yapılan yargılama sonucunda davalı kadının davacı erkeğe ”Seni boşarım ulan, bana beş kuruşluk çay içirmiyorsun” dediği ve eşyalarını da alarak evi terk edip gittiği gerekçesiyle boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir. Davalı kadın kusur tespiti yönünden kararı istinaf etmiştir. Bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesinde, davacı erkeğin dava dilekçesinde kusur isnadında bulunmadığı, herhangi bir vakıaya ve tanık deliline de dayanmadığı, davalı kadının süresinde cevap vermediği, davacı erkek 10.01.2018 tarihli dilekçe ile bir kısım vakıaya ve tanık deliline dayanmış ise de kadın süresinde cevap vermediğinden yasal süreden sonra kadının verdiği dilekçenin davacı erkeğe cevap hakkı vermeyeceği, bu nedenle erkeğin 10.01.2018 tarihli dilekçesinde bildirilen vakıaların hükme esas alınamayacağı, dava dilekçesinde tanık deliline dayanmayan erkeğin dinlettiği tanıkların beyanının dikkate alınamayacağı ve kadına kusur yüklenemeyeceği belirtilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 127. maddesinde, davalının dava dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesi verebileceği, 136. maddesinde davacının, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalının da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebileceği, 137. maddesinde, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği hükme bağlanmıştır, ön inceleme duruşmasına davet ve ön inceleme duruşmalarının usulü ve yapılacak işlemler ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 139. ve 140. maddelerinde düzenlenmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; dava dilekçesinin davalı kadına 29.12.2017 tarihinde tebliğ edildiği, kadının süresinde 03.01.2018 tarihinde cevap dilekçesi sunduğu, bu dilekçenin UYAP sistemi üzerinden incelenmesinde 04.01.2018 tarihinde mahkeme hakimi tarafından havale edildiği ve onaylandığı, dolayısıyla cevap dilekçesinin de usulüne uygun ve süresinde olduğu, erkeğin cevap dilekçesine karşılık olarak 10.01.2018 tarihinde cevaba cevap dilekçesi verdiği, davacı erkeğin cevaba cevap dilekçesinde somut kusur isnadında bulunduğu, tanıklarını bildirdiği, tanıkların da usulüne uygun olarak mahkemece dinlendiği anlaşılmaktadır. O halde, bölge adliye mahkemesi tarafından davalı kadının cevap dilekçesi vermediği, erkeğin yasal süreden sonra verdiği cevaba cevap dilekçesinin erkeğe cevap hakkı vermediği ve erkeğin cevaba cevap dilekçesinde bildirdiği vakıaların hükme esas alınamayacağı ve kadına kusur yüklenemeyeceği ve davalı kadının boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu olmadığının tespitine karar verilmesi şeklinde verilen karar doğru olmayıp hükmün bu yönüyle bozulması gerekmiştir,…”
gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; dava dilekçesinin davalıya 29.12.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalının bu dilekçeye karşı süresi içerisinde 03.01.2018 tarihinde cevap dilekçesi sunduğu, bu dilekçenin 04.01.2018 tarihinde mahkeme hâkimi tarafından havale edildiği, cevap dilekçesinin davacı erkeğe 14.02.2018 tarihinde tebliğ edildiği, bu tebliğin usulsüz olduğuna dair davacı tarafça bir itirazda bulunulmadığı, her ne kadar bozma ilamında “…erkeğin, cevap dilekçesine karşılık olarak 10.01.2018 tarihinde cevaba cevap dilekçesi verdiği,…” ifade edilmiş ise de davalı erkek tarafından sunulan 10.01.2018 tarihli dilekçe cevaba cevap dilekçesi olmayıp, dilekçe içeriğinden de anlaşılacağı üzere tensip zaptının 28.12.2017 tarihinde kendisine tebliğinden sonra davacı asıl tarafından sunulan delil dilekçesi niteliğinde olduğu, dolayısıyla davacının 10.01.2018 tarihli dilekçesinin cevaba cevap dilekçesi olarak nitelendirilmesinin olanaklı olmadığı, HMK’nın 141/1 maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada herhangi bir sınırlamaya bağlı olmadan uyuşmazlığın genel çerçevesi içerisinde iddia ve savunmalarını değiştirebileceklerinin kabul edildiği, şüphesiz ki bu imkânın sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusu olduğu, hâl böyle olunca davacının 10.01.2018 tarihli delil dilekçesinde gündeme getirdiği vakaların HMK’nın 141/1 inci maddesi kapsamında iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı kapsamında kalması nedeniyle kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı mirasçıları vekili, kusur tespitinin hatalı yapıldığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının sunmuş olduğu 10.01.2018 tarihli dilekçenin İlk Derece Mahkemesince “cevaba cevap dilekçesi” niteliğinde olduğu kabul edilerek hüküm kurduğu karara karşı; davalı tarafından, Mahkemenin bu tespitine ilişkin açık istinaf sebebinin ileri sürülmediği ancak dilekçenin “cevaba cevap dilekçesi niteliğinde” kabul edilmesinin hukuki sonucunda doğan kusur belirlemesine karşı istinaf edildiği anlaşılan eldeki davada Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemede bu dilekçenin “cevaba cevap dilekçesi” niteliğinde olmadığı hususunun resen gözetilip gözetilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce; mahkemece direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve kararın temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

E. Gerekçe
1. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkemece bozma kararından esinlenilerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; kararın gerekçesi, önceki karara göre genişletilebilirse de değiştirilmemelidir.

2. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek bir karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.

3. Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.

4. Mahkemece direnme kararı verildikten sonra ilk karardan farklı bir karar verilmesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de, verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması, direnmeye ilişkin hüküm fıkrasında, bozma kararına hangi yönden uyulmadığının tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması gerekir.
5. Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesince direnme öncesi verilen kararda, davalı kadının süresinde davaya cevap vermediği gerekçesiyle dava dilekçesinde eşi hakkında somut kusur isnadında bulunmayan, herhangi bir vakıaya ve tanık deliline dayanmayan davacı erkeğin 10.01.2018 tarihli dilekçesi ile ileri sürmüş olduğu vakıaların hükme esas alınamayacağı, gerçekleşen bu durum karşısında davalı tarafa yüklenecek kusurlu bir davranış bulunmadığı belirtilerek hüküm kurulduğu, kararın davacı mirasçıları tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, kadının cevap dilekçesinin süresinde olduğu, buna karşılık erkeğin sunmuş olduğu 10.01.2018 tarihli dilekçesinin cevaba cevap dilekçesi niteliğinde olduğu ve hükme esas alınması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

6. Özel Dairenin bozma kararından sonra Bölge Adliye Mahkemesince; önceki karar gerekçesinin yanında, dosyanın incelenmesinde her ne kadar davalının 03.01.2018 tarihli cevap dilekçesinin süresinde olduğu anlaşılmışsa da bu dilekçenin davacı erkeğe 14.02.2018 tarihinde tebliğ edildiği, bozma ilamında cevaba cevap dilekçesi olarak nitelendirilen davacının 10.01.2018 tarihli dilekçesinin ise Mahkemece düzenlenen tensip zaptının 28.12.2017 tarihinde kendisine tebliğ edilmesinden sonra sunduğu delil dilekçesi niteliğinde olduğu, dolayısıyla davacının 10.01.2018 tarihli dilekçesinin cevaba cevap dilekçesi olarak nitelendirilmesinin olanaklı olmadığı, HMK’nın 141/1 maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada her hangi bir sınırlamaya bağlı olmadan uyuşmazlığın genel çerçevesi içerisinde iddia ve savunmalarını değiştirebileceklerinin kabul edildiği, şüphesiz ki bu imkânın sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusu olduğu, hâl böyle olunca davacının 10.01.2018 tarihli delil dilekçesinde gündeme getirdiği vakaların HMK’nın 141/1 maddesi kapsamında iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı kapsamında kalması nedeniyle kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

7. Görüldüğü üzere Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk kararda davalı eşe kusur yüklenememe sebebi cevap dilekçesinin süresinde olmaması nedeniyle erkeğin cevaba cevap dilekçesinde ileri sürmüş olduğu vakıaların hükme esas alınamayacağı iken, bozma sonrası verilen direnme kararında kadın eşe kusur yüklenememe gerekçesi her ne kadar cevap dilekçesi süresinde ise de erkeğin 10.01.2018 tarihli dilekçesinin delil dilekçesi niteliğinde olduğu gerekçesiyle cevaba cevap dilekçesi sayılamayacağı kabul edilmiştir. Dolayısıyla direnme kararında önceki kararda bahsedilmeyen yeni hususlara yer verildiği, bozmadan sonra kararın gerekçesi değiştirilerek yeni ve farklı bir gerekçeyle karar verildiği anlaşılmaktadır.

8. Şu hâlde “direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni ve farklı bir gerekçe ile oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

9. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olup; yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın bozma kararını veren Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı mirasçıları vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 07.06.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi