YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/27
KARAR NO : 2023/16
KARAR TARİHİ : 01.02.2023
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/149 E., 2021/367 K.
KARAR : Davanın Reddi
Taraflar arasındaki işçilik alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı … Şirketine ait işyerinde değişen alt işverenler işçisi olarak davalının asıl işi olan kömür işletme yakıt tahliye ve vagon kantarı servisinde 01.04.2013- 12.01.2015 tarihleri arasında çalıştığını, davalının işçileri ile birlikte onların emir ve talimatı altında çalışan müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, davalı ile alt işverenler arasındaki hukuki ilişki muvazaalı olduğundan müvekkilinin davalının işçisi sayılması gerektiğini, bu nedenle de davalının aynı işi yapan işçisinden daha az ücretle çalıştırılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek davacının çalıştığı süre boyunca alması gereken ücretin tespiti ile buna bağlı olarak fark ücret, ilave tediye, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı … (EÜAŞ) vekili cevap dilekçesinde; davacının Çatalağzı Termik Santralinde hizmet alımı yoluyla ihaleyi alan şirketlerin işçisi olarak çalıştığını, anahtar teslimi sözleşme yapıldığından müvekkilinin ihale makamı konumunda olduğunu, santralin devrinden sonra da davacının çalışmasının devam ettiğini, 4628 sayılı Kanun’un 15 ve 6446 sayılı Kanun’un 22 nci maddelerindeki düzenlemelere göre asıl işin bir bölümünün yardımcı iş olup olmadığına bakılmaksızın alt işverene verilmesinin mümkün olduğunu, 4734 sayılı Kanun’a göre yapılan işlerde yüklenici işçilerinin kamu kurumunun kadrolu işçileri ile aynı haklara tabi olmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 15.11.2018 tarihli ve 2018/193 Esas, 2018/1049 Karar sayılı kararı ile 4628 sayılı Kanun’un 15 inci maddesi ile bu maddeyi yürürlükten kaldıran 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 22 nci maddesi ve Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 48 inci maddesindeki düzenlemelere göre imtiyazdan yararlanan davalı EÜAŞ’ın asıl işin tamamını ya da bir kısmını herhangi bir sınırlamaya bağlı kalmaksızın alt işverene vermesinin mümkün olduğu, dosya kapsamından taraflar arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olmadığı, aksine geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu anlaşıldığından muvazaadan kaynaklı ilave tediye ve fark ücret alacağı taleplerinin reddi gerektiği, ayrıca davacının davalı asıl işveren EÜAŞ’ın işyeri olan Çatalağzı Termik Santralinde ihaleyi alan şirketler değişmesine rağmen hiç ara vermeksizin çalışması devam ederken 12.01.2015 tarihinde kod 32 (özelleştirme nedeni) ile iş sözleşmesinin feshedildiğinin Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) ihbar olunan Harmanşa İnş. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından bildirildiği ancak dosya kapsamında son alt işverenin davacının iş sözleşmesini feshettiğine dair yazılı veya sözlü bildiriminin olmaması, 28.01.2015 tarihinde özelleştirme ile işyerini devralan Çates Elektrik A.Ş. işçisi olarak işe girişinin yapılıp çalışmaya devam etmesi karşısında iş sözleşmesinin feshedilmemiş olduğu, davalıya ait işyeri 22.12.2014 tarihli sözleşme ile özelleştirilerek Çates Elektrik Üretim A.Ş’ye işyeri devri kapsamında devredildiğinden davalı EÜAŞ’ın devreden işveren olduğu, 4857 sayılı Kanun gereği devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumlu olmakla birlikte devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıllık süre ile sınırlı olduğu, Kanun’da öngörülen bu sürenin hak düşürücü nitelikte olup devreden işverenin devir tarihi olan 22.12.2014 tarihinden sonrasına ilişkin sorumluluğunun bulunmadığı, öncesine ilişkin olarak ise dava tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.07.2019 tarihli ve 2019/800 Esas, 2019/1150 Karar sayılı kararı ile hizmet cetveline göre davacının davalıya ait işyerinin dava dışı Çates Elektrik Üretim A.Ş’ye devri işlemleri sırasında çalışmasının devam ettiği, 28.01.2015 tarihi itibariyle devralan şirket tarafından işe girişinin yapıldığı dikkate alındığında davalının devreden işveren olduğu, 4857 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi gereği de devir sonrası işçilik alacaklarından sorumlu olmadığı, devir öncesine ilişkin sorumluluğunun da iki yıllık süre ile sorumlu olup hak düşürücü nitelikte bu sürenin geçtiği, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28.01.2021 tarihli ve 2019/6669 E., 2021/2742 K. sayılı kararı ile “….Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren-alt işveren arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
…
Dosya içeriğinden davacının, davalı …Ş.’ye ait olan Çatalağzı Termik Santrali işletmesinde hizmet alım sözleşmesi kapsamında alt işveren yanında çalıştığı anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut 13.03.2013 tarihli davalı …Ş Genel Müdürlüğü ile dava dışı Harmanşa şirketi arasındaki hizmet alım sözleşmesinin Çatalağzı Termik Santrali İşletme Müdürlüğünün ihtiyacı kömür boşaltma, kül cüruf atma, inşaat işleri, atölye temizliği ve teknik temizlik işlerinin 181 kişi ile 2 yıl süreli yaptırılması işine ilişkin olduğu görülmektedir. Yine dosyaya 22.12.2014 imza tarihli Elektrik Üretim A.Ş.’ye ait olan Çatalağzı Termik Santrali ve Santral Tarafından Kullanılan Taşınmazların Satışına İlişkin Satış Sözleşmesi sunulmuştur. Yargılama esnasında davacı tanıklarının dinlendiği, davacı tanıklarının beyanları arasında davacının yaptığı işi yapan Elektrik Üretim A.Ş işçisi olup olmadığı konusunda çelişki olduğu gibi bir tanığın kendi beyanında dahi bu konuda çelişki olduğu görülmektedir. Yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında dava konusu alacak taleplerinin davalı işyerinin devir tarihinden itibaren 2 yıl geçmesi nedeniyle hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir. Davacı taraf feshe bağlı alacakların talep edilmediğini belirterek muvazaa dayalı alacakların dava konusu olduğuna ilişkin temyiz isteminde bulunmuştur.
Yukarıda belirtilen hususlar tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde; davacı iddiasına ilişkin araştırmanın yetersiz ve eksik olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, mahallinde konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılarak (davacının tam olarak ne tür bir iş yaptığı da belirlenmek suretiyle) 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesi çerçevesinde davacının çalıştığı alt işverenin yaptığı işin asıl iş olup olmadığı, teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığının, 4628 sayılı Kanun ile 6446 sayılı Kanunun hukuki çerçevesinde işlem tesis edilip edilmediğinin, davacının ihale ile verilen iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadığının tespiti ile geçerli bir asıl-alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuştur.
O halde davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır….” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının iş sözleşmesinin özelleştirme tarihinde feshedilmediği, işyeri devri bulunduğu kabul edilerek verilen davanın reddine ilişkin kararın Özel Daire tarafından değerlendirilmeyip sadece muvazaa araştırması yapılması gerektiğinden bahisle bozulduğu, ancak davacının muvazaa tespitine ilişkin talebinin olmadığı, hak düşürücü süre ve devreden işverenin sorumluluğu hususları dikkate alındığında muvazaa tespitinin esasa etkisinin de olmayacağı, benzer dosyalarda Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında görünen 15-20 günlük kesinti makul kabul edilerek fesih bulunmadığı ve bu sebeple feshe bağlı alacaklar talep edilemeyeceğinden muvazaa tespitinin esasa etkili olmayacağı gerekçesiyle verilen kararların Özel Dairece onandığı vurgulanmak suretiyle önceki hükümde direnilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; müvekkilinin özelleştirilen EÜAŞ Çatalağzı Termik Santralinde alt işveren işçisi olarak çalışmakta iken santralin özelleştirildiğini, 4046 sayılı Kanun çerçevesinde İş Kanunu hükümlerine göre çalıştırılan santral işçilerinin tümünün iş sözleşmesi feshedilerek feshe bağlı alacakların EÜAŞ tarafından ödendiğini, bu işçilere kamuya sözleşmeli personel olarak atanmak veya santralde kazanılmış haklarıyla çalışmaya devam etme seçeneklerinin sunulduğu, santralde çalışmak istemeyenlerin kamuya sözleşmeli personel olarak atandığını, santralde çalışmaya devam etmek isteyenlerinde kazanılmış haklarıyla birlikte çalışmaya devam ettiklerini, devir alınan işçilerle ilgili olarak ayrıca Özelleştirme Sözleşmesinin eki niteliğinde Protokol yapıldığını, müvekkilinin bu Protokol kapsamındaki işçiler arasında olmadığını, özelleştirme öncesinde davalı EÜAŞ’ın alt işvereni olan Harmanşa İnş Nak. San ve Tic. Ltd. Şti. işçisi olduğunu, özelleştirme sonrası iş sözleşmesinin 12.01.2015 tarihinde feshedildiğini, yeni bir iş sözleşmesi ile 28.01.2015 tarihinde santrali satın alan Bereket Holding bünyesinde özelleştirme şartnamesinde yer alan hüküm gereği Çateş Elektrik Üretim A.Ş’ de yeni iş sözleşmesiyle çalışmaya başladığını, bu nedenle önceki döneme ait işçilik alacaklarından son işverenin sorumlu olduğunun kabulü ile verilen direnme kararının yerinde olmadığını, işyeri devrinin söz konusu olmadığını, dava dışı Harmanşa İnş. Nakl. San. ve Tic. Ltd. Şti ile davalı EÜAŞ arasında yapılan asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, müvekkilinin başından beri EÜAŞ işçisi olduğunu, bu yönde Ankara İş Mahkemelerince verilen emsal kararlar bulunduğunu, işyeri devrini kabul etmenin idari bir işlem olan özelleştirme işlemlerine ve sözleşmelerine müdahale sonucunu doğuracağını ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının muvazaaya dayalı işçilik alacaklarının tahsili istemli açtığı ve İlk Derece Mahkemesince geçerli asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu, özelleştirme nedeniyle işyerini dava dışı şirkete devreden davalının ihbar olunan şirket tarafından 12.01.2015 tarihinde çıkışı ve 28.01.2015 tarihinde işyerini devralan dava dışı şirket işçisi olarak girişi yapılan davacının devir tarihine kadar olan dava konusu alacaklarından 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6 ncı maddesinde öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle; devir sonrasına ait alacaklardan ise devreden işveren olarak sorumlu olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilen somut olayda, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre mahallinde konusunda uzman bilirkişi katılımıyla keşif yapılarak davacının ne tür bir iş yaptığı da belirlenmek suretiyle alt işverene verilen işin davalının asıl işi olup olmadığı, asıl işi ise teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirip gerektirmediği, 4628 ve 6446 sayılı Kanunlara uygun işlem tesis edilip edilmediği ayrıca davacının ihale ile verilen işte çalıştırılıp çalıştırılmadığı tespit edilmek suretiyle geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulup kurulmadığının değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (İş Kanunu) 2 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
” Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir. İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir.”
2. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2 nci maddesinin altıncı fıkrası şöyledir:
“Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.”
3. 4857 sayılı İş Kanunu’nun “İşyerinin veya bir bölümünün devri” kenar başlıklı 6 ncı maddesi şöyledir:
” İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.
Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.
Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
Tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmaz.
Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez ve devir işçi yönünden fesih için haklı sebep oluşturmaz. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı fesih hakları veya işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır.
Yukarıdaki hükümler, iflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri halinde uygulanmaz.”
4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 428 inci maddesi şöyledir:
” İşyerinin tamamı veya bir bölümü hukuki bir işlemle başkasına devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan hizmet sözleşmeleri, bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.
İşçinin hizmet süresine bağlı hakları bakımından, onun devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas alınır.
Yukarıdaki hükümlere göre devir hâlinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan, devreden ve devralan işveren müteselsilen sorumludurlar. Ancak, devreden işverenin bu yükümlülüklerden doğan sorumluluğu, devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.”
2. Değerlendirme
1. İş Kanunu’nun 2 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği üzere işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim olan işyerinin devrinden söz edebilmek için işyerini veya işyeri bölümünü oluşturan ekonomik birliğin kimliğini koruyarak devredilmesi gerekir.
2. İş Kanunu’nun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca, iş sözleşmesinin yeni işverenle aynen devam etmesini sağlayacak şekilde işyeri devrinin koşullarının belirlenmesi gerekir. İşyeri maddi unsurlardan, maddi olmayan değerlerden ve işgücünden oluşan, teknik amaçla organize edilmiş (örgütlenmiş) bir bütündür. Bu unsurlardan biri veya bir kısmı devredildiğinde ortada işyerinin (bölümünün) devrinin bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir (Sarper Süzek, İş Hukuku, …, Yenilenmiş 18. Baskı, 2019, s. 195).
3. Avrupa Birliği yönergelerinde ve Avrupa Adalet Divanı kararlarında, devrin konusunu oluşturacak işyerini (bölümünü) ifade etmek üzere ekonomik birlik kavramına yer verilmiştir. Bu yönergelere göre hukuki sonuç doğuracak bir işyeri (bölüm) devrinden söz edebilmek için, işyerini (devredilecek bölümü) ifade eden ekonomik birliğin bu kimliğini koruyarak devredilmesi gerekir. Ekonomik birliğin devri söz konusu değilse AB yönergelerine ve İş Kanunu’nun 6 ncı maddesine göre işyerinin veya işyeri bölümünün devrinden söz edilemez.
4. Buradaki ekonomik bütünlüğü (birliği), işletme kavramına dâhil kazanç elde etme amacı şeklinde değil teknik bir amaç yani mal ve hizmet üretimi olarak anlamak gerekir.
5. İş Kanunu’nun 6 ncı maddesinde kimliğin korunmasından söz edilmemiş olması bu koşulun hukuk sistemimiz bakımından aranmayacağı anlamına gelmez. Çünkü, işyerinin (bölümünün) devri durumunda iş sözleşmelerinin devamının öngörülmesi, işçinin devir sonrası işini sürdürebileceği işyerinin varlığı görüşüne dayanır (Süzek, s.194 vd ).
6. Ekonomik birliğin, devir sonrasında da kimliğin korunup korunmadığının saptanmasında esas alınacak ölçütler yargı kararları ile geliştirilmiş ve Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından kabul edilen ölçütler aynen benimsenmiştir. Hemen belirtelim ki, kimliğin korunduğunun kabul edilmesi ve İş Kanunu’nun 6 ıncı maddesinin uygulanabilmesi için Yargıtay kararında belirtilen ölçütlerin tümünün gerçekleşmiş olması zorunlu değildir. İşyerinin veya işyeri bölümünün devri için ekonomik birliğin yani işyerini karakterize etmek koşulu ile söz konusu ölçütlerden bir kısmının devredilmesi yeterlidir ( Süzek, s. 195).
7. Geliştirilen bu kriterlerden en önemlisi, devralan tarafından aynı veya benzer faaliyetlere devam edilmesidir. Devirden önce ve sonra yürütülen faaliyetlerin aynı veya benzer olması koşulu gerçekleşmedikçe diğer kriterlerin sağlanmış olması, ekonomik birliğin kimliğini koruduğunu kabul etmeye yeterli değildir (Ercüment Özkaraca, İşyeri Devrinin İş Sözleşmelerine Etkisi ve İşverenlerin Hukuki Sorumluluğu, …, 1. Bası, 2008, s.33).
8. Ekonomik birliğin kimliğini muhafaza edip etmediğinin tespitinde kullanılan bir diğer kriter, devir sırasında işyerinde yürütülen faaliyetlerin kesintiye uğrayıp uğramadığı ve uğramışsa bunun ne kadar devam ettiğidir. Devir esnasında işyerinde yürütülen faaliyetin kısa bir süre kesintiye uğramış olmasının işyeri devrinin varlığını kabule engel değildir. Ekonomik birliğin artık ortadan kalktığını gösterecek bir kesinti bulunup bulunmadığı, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Bu nedenle önceden her olay için geçerli olabilecek bir süre belirlenemez ( Özkaraca, s. 33 vd.).
9. Sözleşmeden doğan borç ilişkisi tarafları arasında bir hukuki durum yarattığı için, kimler arasında meydana gelmiş ise onlar arasında varlığını sürdürür. Bu nedenle kural olarak borç ilişkisi özellikle de sözleşme, karşı tarafın rızası olmaksızın devredilemez. Ancak sözleşmenin karşı tarafın rızası olmaksızın devredilemeyeceği yönündeki kural mutlak değildir. Sözleşmedeki taraf değişikliği kanun gereği ise, kendiliğinden ve başka bir işleme gerek olmadan gerçekleşiyorsa sözleşmenin kanuni devri söz konusu olurken kanuna bağlı olmaksızın taraf iradelerinden kaynaklanıyorsa sözleşmenin iradi devri söz konusu olacaktır ( İştar Cengiz, İş Sözleşmesinin İradi Devri, Ankara, Dördüncü Bası, 2014, s. 5 vd.). Bu kapsamda İş Kanunu’nun işyeri devri ile birlikte devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçları ile devralana geçeceğini öngören 6 ncı maddesi sözleşmenin kanuni devrine tipik bir örnektir. Bunun dışında başka kanunlarda da benzer yönde düzenlemeler mevcuttur.
10. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 205 inci maddesinde sözleşmenin devri açıkça düzenlemiştir. İş sözleşmesinin devri halinde işyeri devrinde olduğu gibi, işveren sıfatında bir değişiklik meydana gelmekte, sözleşme dışı üçüncü bir şahıs işveren olarak mevcut iş sözleşmesinin tarafı olmaktadır.
11. İşyerinin veya bir bölümünün devri halinde, mevcut iş sözleşmelerinde taraf değişikliği kendiliğinden ve başka hiçbir işleme gerek olmaksızın kanun gereği meydana gelmekte olup tarafların devir anında mevcut iş sözleşmelerinin devriyle ilgili ayrı bir irade beyanında bulunmalarına gerek kalmamaktadır (Özkaraca, s.133). Devredilen işyerinde daha önce çalışmış ancak iş sözleşmesi devir tarihinde sona ermiş işçilerin iş sözleşmesinin devralan işverenle devam ettiği söylenemez.
12. İş Kanunu’nun 6 ncı maddesinin bir ilâ üçüncü fıkraları uyarınca, işyerinin devri hâlinde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralan işverene geçecektir. Devralan işveren hizmet süresinin esas alındığı hâllerde işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmak zorundadır. Devir tarihinden önce doğmuş ancak devir tarihinde ödenmesi gereken işçilik alacaklarından ise devreden ve devralan işveren müteselsilen sorumlu olup bu sorumluluk devreden işveren açısından 2 yıllık süre ile sınırlıdır. TBK’nın 428 inci maddesinde de bu hükümlere paralel düzenleme yapılmıştır.
13. Bu durumda, iş sözleşmesi devralan işverene geçen bir işçi, işyerinin devrinden önce devreden işveren yanındaki çalışması nedeniyle doğan ve muaccel olan örneğin ücret, fazla çalışma ücreti gibi işçilik alacakları için devralan işverene başvurabileceği gibi, devir tarihinden itibaren iki yıllık süre içinde devreden işverene de başvurabilecektir. Devir tarihinden itibaren iki yıllık sürenin geçmesiyle birlikte, devreden işverenin bu alacaklar nedeniyle sorumluluğu ortadan kalkacak ve işçi artık sadece devralan işverene başvurabilecektir (Özkaraca, s. 387).
14. Buna karşılık İş Kanunu’nun 120 nci maddesi ile yürürlükte bırakılan 1475 sayılı İş Kanunu’nun kıdem tazminatını düzenleyen 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında devreden işverenin kıdem tazminatı sorumluluğu bakımından 2 yıllık süre sınırlaması bulunmamaktadır. Bu hâlde kıdem tazminatının tümü son ücret üzerinden devralan işveren tarafından ödenecek, devralan işveren ödediği tazminatın devreden işverenin işçiyi çalıştırdığı süre ve devir tarihinde aldığı ücret seviyesine göre belirlenecek kısmı için devreden işverene rücu edebilecektir.
15. Sonuç itibariyle kıdem tazminatı dışındaki işçilik alacakları bakımından işyeri devri ile iş sözleşmesinin tarafı olmaktan çıkan devreden işverenin, kendi döneminde gerçekleşmemiş olan, karşılığında bir edim elde etmediği işçilik alacaklarından sorumlu tutulması mümkün değildir.
16. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının davalı EÜAŞ’a ait olan termik santralde 01.04.2013 tarihinde dava dışı Harmanşa İnş. Nakl. San. ve Tic. Ltd. Şti işçisi olarak işe başladığı ve alt işveren işçisi olarak çalışmasını sürdürdüğü sırada davalı EÜAŞ’a ait olan bu termik santralin Özelleştirme Yüksek Kurulu kararına istinaden yapılan protokol uyarınca özelleştirilmesi sebebiyle 22.12.2014 tarihli devir sözleşmesi ile dava dışı Çates Elektrik Üretim A.Ş.’ye devredildiği, davacının devir sonrası dava dışı alt işveren işçisi olarak termik santralde çalışması devam ederken işten çıkışının 12.01.2015 tarihinde kod 32-özelleştirme olarak yapıldığı, 16 gün sonra da 28.01.2015 tarihinde işyerini özelleştirme kapsamında devralan Çateş Elektrik Üretim A.Ş. nezdinde işçi olarak çalışmaya devam ettiği anlaşılmıştır.
17. Öte yandan davacının işten çıkışının bildirildiği 12.01.2015 tarihinde yapılmış herhangi bir yazılı veya sözlü fesih bildirimi bulunmadığı gibi iş sözleşmesinin sona ermesinin kanuni sonuçlarından olan kıdem ve ihbar tazminatı ödendiğine dair dosya kapsamında bilgi ve belge olmadığı görülmüştür.
18. Ayrıca davacı tanıklarından biri davacının özelleştirme sonrası işyerinde çalışmasına ara vermeden devam ettiğini belirtmiştir.
19. Bu durumda her ne kadar davacının işyerinde çalışmasında Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 16 günlük bir kesinti söz konusu ise de gerek işyerinin hacmi gerekse davacı tanıklarının beyanları göz önünde bulundurulduğunda fiili olarak çalışmasında kesinti bulunmadığı ancak işe giriş- çıkış işlemlerinin yapılmasından kaynaklanan bir boşluk mevcut olduğu görülmekte ise de bu boşluk makul süre olarak kabul edilmelidir.
20. Yukarıda yapılan tespitler karşısında davalı EÜAŞ ile dava dışı Çateş Elektrik Üretim A.Ş arasında işyeri devri bulunduğundan ve davacının da işyeri devri kapsamında çalışması devam ettiğinden devreden işveren konumundaki davalı EÜAŞ’ın devir tarihinden önce doğmuş ve ödemesi gereken işçilik alacaklarından devir tarihinden itibaren 2 yıllık süre ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu öngören İş Kanunu’nun 6 ncı maddesindeki düzenleme uyarınca dava tarihi dikkate alındığında devir tarihinden itibaren 2 yıllık süre geçtiğinden herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı açıktır.
21. Bu itibarla mahkemece davanın işyeri devri hükümleri kapsamında değerlendirme yapılarak davanın reddine ilişkin verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
22. O hâlde direnme kararı onanmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
01.02.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.