YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/219
KARAR NO : 2023/631
KARAR TARİHİ : 14.06.2023
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/128 E., 2021/271 K.
KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki esere tecavüzün tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı … (TRT) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı TRT vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; ilk olarak 1987 yılında baskısı yapılan ve kendisine ait “Ceyhanlı Aşık Ferrahi” adlı eserin izni olmaksızın TRT AVAZ isimli televizyon kanalında yayınlanan “Aşıklar Meclisi” adlı belgeselde intihal yoluyla kullanıldığını, bu hususta kendisinin bilgi sahibi olmadığını, herhangi bir şekilde kaynak gösterilmediğini, bu eylemin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan (5846 sayılı Kanun) kaynaklanan maddi ve manevi haklarına tecavüz oluşturduğunu, her ne kadar belgeselin sonuna doğru adına yer verilmiş ise de bu durumun eylemi hukuka uygun hâle getirmediğini, belgeselin yapımcısı olan davalı şirket ile belgeselin yayınlandığı kanalın ait olduğu diğer davalının söz konusu hukuka aykırı eylemlerden sorumlu olduklarını ileri sürerek tecavüzün tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine, 100,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın yayım tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı TRT vekili; husumet itirazı ve zamanaşımı def’inde bulunarak davacının mali hakların kendisinde olduğunu ispat etmesi gerektiğini, alıntı yapıldığı kabul edilse dahi bunun iktibas serbestîsi kapsamında olduğunu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı şirket temsilcisi yasal süresinden sonra sunduğu beyan dilekçesinde; husumet itirazında bulunarak dava konusu programın “Aşık Edebiyatı” ürünleri hakkında bir kültür sanat ürünü olduğunu, davacının bahsine konu belgeselin altı bölümden biri olduğunu ve davacı eserinin yer aldığı görüntü ve cümlelerin süresinin en fazla 45-60 saniye olduğunu, ayrıca program sırasında bu konuda en kapsamlı araştırmayı yapan kişinin davacı olduğunun kitabın kapağı ve kitap içinden bazı görüntülere yer verilmek suretiyle belirtildiğini, anılan yararlanmanın 5846 sayılı Kanun’da yer alan iktibas serbestisinin sınırları içinde kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 27.06.2018 tarihli ve 2017/60 Esas, 2018/259 Karar sayılı kararıyla; davacıya ait “Ceyhanlı Aşık Ferrahi” adlı eserin ilim ve edebiyat eseri niteliğinde bulunduğu, eser sahibinin davacı olduğu, davalılarca hazırlanan ve yayınlanan “Aşıklar Meclisi” adlı programda, davacıya ait eserden, davacı eser sahibinin izni olmaksızın gerek aynen gerekse mealen pek çok alıntı yapıldığı, bu yararlanmanın maksadı haklı gösterecek ölçüyü aştığı, dolayısıyla 5846 sayılı Kanun’da öngörülen iktibas serbestisi kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu yararlanmanın kanunda öngörülen usule de uygun olarak yapılmadığı, kaynak belirtilmediği, her ne kadar programda, davacının adı ve eserinin 1987 yılında kitap olarak yayınlandığı belirtilmiş, kitabın kapağı ekrana getirilmiş, ayrıca davacının araştırmasına atıfla eserden övgüyle söz edilmiş ise de program metninde yer alan ve davacıya ait eserden yapıldığı anlaşılan alıntıların davacı eser sahibinin davaya konu eserinden yapıldığının açık bir şekilde belirtilmediği, davacı eser sahibinin manevi haklarından umuma arz ve ismin belirtilmesi hakları ile mali haklarından olan işleme, çoğaltma ve umuma iletim haklarının ihlâl edildiği, davacının toplam 300,00 TL maddi tazminat isteyebileceği, 5.000,00 TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıya ait esere davalı tarafça gerçekleştirilen tecavüzün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, 100,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi 07.11.2019 tarihli ve 2018/1599 Esas. 2019/1118 Karar sayılı kararı ile; dava konusu kitabın ilim ve edebiyat eseri niteliğinde olduğu, eser sahibi davacı olup eserden kaynaklana mali hakların T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığının 25.06.2004 tarihli yazısı nazara alındığında devredilmediği, 5846 sayılı Kanun’un 37 nci maddesi koşullarının gerçekleşmediği, hükümdeki faiz başlangıç yönünden anlaşılabilir olması nedeniyle infazda tereddüt yaratmayacağı, hükmedilen tazminatların dosya kapsamına uygun olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı TRT vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…1- Dava, eser sahipliğinden kaynaklanan haklara tecavüzün tespiti, meni, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile tecavüzün tespitine, men’ine, maddi ve manevi tazminata karar verilmiştir. Mümeyyiz davalı TRT, eserin mali haklarının Kültür Bakanlığında olduğunu iddia ettiğine göre Mahkemece, Kültür Bakanlığından davacı ile Kültür Bakanlığı arasında imzalanan sözleşmenin ve ilgili eserin bir nüshasının getirtilerek mali haklara tecavüz ve maddi tazminat istemleri bakımından davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususunun tespiti ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Dairemizin 17.07.2017 tarih 2016/9284 E. 2017/4126 K. sayılı kararında da ifade edildiği üzere bir ifadenin eser kapsamında korunabilmesi için eserin tümü ya da koruma talep edilen parçasının FSEK m. 1/B-a uyarınca, sahibinin hususiyetini taşıması gerekmektedir. Bu meyanda, bilimsel gerçeklikler ile tarihi olgular (olaylar) tüm insanlığın malı olup, kimsenin tekelinde değildir ve telif hakkı ile de korunmamaktadırlar. Tüm bu hususlar göz önünde bulundurularak Mahkemece öncelikle koruma altındaki eserin türü ve niteliği belirlenerek, izinsiz iktibas sebebiyle intihal olarak değerlendirilen metnin tamamı ya da bir kısmının sahibinin hususiyetini taşıyıp taşımadığı ve eser vasfında olup olmadığı, eser vasfında olmayan birebir alıntılar yönünden, taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek, eylemin 6102 sayılı TTK’nın 55/1-c hükmü uyarınca başkalarına ait iş ürünlerinden yetkisiz olarak yararlanmak suretiyle haksız rekabet niteliğinde olup olmadığı belirlenmeksizin eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
3- Kabule göre de davalı tarafça yayınlanan belgesel niteliğindeki sinema eserinde davacı eserinin kapağının gösterildiği ve davacıdan da bahsedildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
5846 sayılı FSEK’in 35. maddesi uyarınca, alenileşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının başka bir ilim ve edebiyat eserine iktibas suretiyle alınması caizdir. Hukuka uygun bir iktibasın varlığı için kullanılan eserin ve eser sahibinin adı ile bu kısmın alındığı yerin belirtilmesi gerekir. Ancak davalı tarafça yayınlanan ve senaryonun işlenmesiyle oluşturulan eserin türü gözetildiğinde usulü dairesinde geçerli bir atfın varlığının da kabulü gerekir. Bu durumda eser sahibinin isminin belirtildiği nazara alınarak manevi tazminatın takdir edilmemesi gerekirken bu husus gözetilmeksizin karar verilemesi de doğru görülmemiştir.
4- Yine kabule göre, Dairemizin uygulamasına göre bir eserde intihal yapılmış olması durumunda intihal olan kısmın esere olan katkısı ve önem derecesi nazara alınarak maddi tazminatın belirlenmesi gerekirken intihal olan kısmın tüm eserin süresine ve miktarına oranı nazara alınarak maddi tazminata hükmedilmesi de doğru görülmemiştir…” şeklindeki gerekçeyle karar oy çokluğuyla bozularak dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; eser sahibi davacı olup mali ve manevi haklara sahip olduğu, yazarı davacı olan eserin tüm haklarının davacıya 2004 Bakan oluru ile verildiği, buna dair bakanlık yazısının dosyaya yansıtıldığı, yapılan alıntıların maksadı haklı gösterecek ölçüyü açtığı, usulüne uygun olarak atıf yapılmadığı, davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı TRT vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı TRT vekili; davacı ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı arasındaki sözleşme incelenerek davacının aktif dava ehliyetinin mevcut olup olmadığı belirlenmeksizin karar verilemeyeceğini, kitapta alıntı yapılan hususların sahibinin hususiyetini taşıyan eser niteliğinde olmadığını, sessiz kalma yoluyla hak kaybının değerlendirilmediğini, sekiz yıl sonra dava açılmasının hakkın kötüye kullanım niteliğinde olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, 5846 sayılı Kanun’un 35 inci maddesinde düzenlenen iktibas serbestisi koşullarının somut olayda mevcut olduğunu, usule uygun atıfların yapıldığını, manevi tazminat takdir edilemeyeceğini, maddi ve manevi tazminat arasında orantısızlığın söz konusu olduğunu, maddi zararın kanıtlanamadığını, dayanak sunulmadığını, 5846 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi kapsamında tazminat talebi yanında tecavüzün tespit ve men’ine karar verilemeyeceğini, faiz talebinin reddinin gerektiğini ileri sürerek direnme kararını temyiz etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının mali haklara tecavüz ve maddi tazminat istemi bakımından aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığına dair yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı, bunun yanında iktibas edilen metnin tamamı yahut bir kısmının sahibinin hususiyetini taşıyan eser niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre dava konusu fiilin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 55/1-c maddesi kapsamında başkalarına ait iş ürünlerinden yetkisiz olarak yararlanmak suretiyle haksız rekabet niteliğinde olup olmadığının belirlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
5846 sayılı Kanun’un 1/B, 2, 8, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 35, 48, 49, 52, 57, 58, 66, 68, 69 ve 70 inci maddeleri
6102 sayılı Kanun’un 55/1-c maddesi
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. İktibas, kelime anlamı itibariyle “ödünç alma, ödünç alınan şey, (edebiyatta) alıntı” anlamına gelmekte olup bu kelimenin hukuki anlamı da kelime anlamıyla uyumludur (Türk Hukuk Kurumu, Türk Hukuk Lûgatı, Cilt I, Ankara 2021 s.557). Zira bir eserden yapılan iktibas, bedelsiz ve iade edilmek üzere yapılmış bir alıntı olmakla iade, alınan eser sahibine yapılan atıfla olur. Atıf yapılmaması hâlinde ise yapılan alıntı intihale dönüşür (Levent Yavuz, Türkay Alıca, Fethi Merdivan, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu, Cilt I, Ankara, 2013, s. 1264). Bu kapsamda iktibas; genel olarak bir eserin veya eserin bir bölümünün başka bir eser içerisinde kullanımı şeklinde tanımlanabilecek olup bu şekilde bir kullanımın Kanun’un belirttiği şartlar dahilinde serbest olması ise iktibas serbestîsi olarak ifade edilebilir (Özge Öncü, Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda İktibas Serbestisi ve Sınırları, Ankara 2010, s.22).
3. İntihal kavramı 5846 sayılı Kanun’da açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte sözlük anlamı itibariyle aşırma, başkasına ait eseri kendininmiş gibi gösterme, kaynak göstermeksizin başkasının eserinden parça alma anlamında olup, hukuk düzenince de bu anlam yüklenmiş ve yasaklanmıştır (Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Ankara, 1976, s. 72, Türk Hukuk Lûgatı, s. 587, 90). İntihal tam veya kısmi nitelikte olabilir. Açıktır ki, ister tam, ister kısmi nitelikte olsun, intihalin (aşırmanın, çalıntının) varlığı hâlinde, buna maruz kalan hak sahibi, hukukun kendisine tanıdığı yasal yollara başvurma hakkına sahiptir. Zira intihal, hak sahibinin mali ve manevi haklarının ihlali anlamı taşımaktadır.
4. İntihalden bahsedebilmek için her şeyden önce kıyaslamaya konu fikri ürünlerin 5846 sayılı Kanun anlamında eser olması gerekmektedir. 5846 sayılı Kanun’a göre eser, sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleridir. Başka bir anlatımla, bir fikri ürünün eser olarak kabul edilebilmesi için sahibinin hususiyetini taşıması ve Kanun’da sınırlı sayıda belirtilmiş olan eser türlerinden birine dâhil edilebilmesi koşulları bulunmalıdır. Fikri ürün 5846 sayılı Kanun anlamında eser niteliğinde ise o zaman mali ve manevi haklara tecavüzün varlığının incelenmesi gerekir. 5846 sayılı Kanun, eser sahipliğinden doğan hakların korunmasını öngörmekle birlikte, korunan şey aslında o eserdeki hususiyettir. Hususiyetin belirlenmesi fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklarda önemli bir yere sahiptir. Hususiyet kısaca eser sahibinin, eserine kendi fikir, düşünce, duygu ve his dünyasından ve fikri temele dayanan yeteneklerinden kattığı özelliklerdir (Hayri Bozgeyik, Fikir ve Sanat Eserlerinde Hususiyet, BATİDER, C. XXV, 2009, Sayı 3, s. 170).
5.Buna göre, öncelikle ve bir ön koşul olarak, davacı çalışmasının, alıntı yapılan kısımlar da dahil olmak üzere sahibinin hususiyetini taşıyan, 5846 sayılı Kanun’da belirlenen eser kategorilerinden en az biri kapsamında bulunan bir eser niteliği taşıyıp taşımadığı saptanmalıdır. Eğer davacının alıntı yapılan çalışması 5846 sayılı Kanun anlamında eser niteliğinde ise intihal incelemesine başlanması gerekir. Ancak önemle belirtilmelidir ki; bir takım bilimsel gerçeklikler ile tarihi olgu ve olaylar tüm insanlığın kullanımında olup telif hakları kapsamında korunmadıklarından kimsenin tekelinde yer almazlar. Bu nitelikteki çalışmalar bakımından ise gerçekleştirilen ihlallerin, 5846 sayılı Kanun yerine 6102 sayılı Kanun’un 55/1-c maddesi kapsamında başkalarına ait iş ürünlerinden yetkisiz olarak yararlanmak suretiyle haksız rekabet hükümleri çerçevesinde ele alınması gerekir.
6. İntihal, özü itibariyle haksız fiilin fikir ve sanat eserleri hukukuna yansıyan bir görünümüdür. O hâlde iki eser arasında intihal incelemesi yapılırken; sonraki eser sahibinin eyleminin, ilk eser sahibinin mali ve manevi haklarından en az birisini ihlal edip etmediği; sonraki eserin ilk eserden hareketle oluşturulup oluşturulmadığı; eserler arasında benzerlik varsa ilk eser sahibinin hususiyetinin sonraki esere aynen geçirilip geçirilmediği; ve son olarak da tespit edilen benzerliğin 5846 sayılı Kanun’un 35 inci maddesinde belirlenen iktibas serbestisi veya esinlenme kapsamında kalıp kalmadığı hususlarının bir bütün olarak araştırılması gerekmektedir (Yavuz/Alıca/Merdivan, s. 1282).
7.Bu itibarla sonraki eser sahibinin eylemi ilk eser sahibinin eser sahipliğinden kaynaklanan çoğaltma, yayma, işleme, kamuya iletim, temsil gibi mali; veya kamuya arz, adın belirtilmesi, eserin bütünlüğünün korunması gibi manevi haklarından en az biri kapsamında, ilk eser sahibinin yasaklayabileceği bir davranışa karşılık geliyorsa ve sonraki eser ilk eserden hareketle oluşturulmuşsa bir başka deyişle sonraki eser ile önceki eser arasında illiyet bağı (neden sonuç ilişkisi) varsa, benzerliğin ya da alıntının ilk eserin hususiyet taşıyan ve korunabilir kısmıyla ilgili olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.
8. Benzerliğin eserin hususiyet taşıyan bölümüne ilişkin olup olmadığı değerlendirmesi, her şeyden önce, ilk eserin nicelik ve nitelik olarak iyi tahlil edilmesi, esere tanınması gereken korumanın derinliğinin belirlenmesi ve korunabilir parçaların varsa korunamayan bölümlerden ayrılmasını gerektirir. Bu değerlendirme, eserin türüne, birden fazla eser türünün birlikte var olup olmadığına ve korumaya uygun bölümünün belirlenmesine, sahibinin hususiyetinin yansıdığı bölüm ve yoğunluğuna, dahası benzerliğin anonim ve korunamayacak kısımlar ile sınırlı olup olmadığının belirlenmesine bağlı olarak yapılmalıdır (Yavuz/ Alıca /Merdivan, s. 1284).
9. Gerçekten de benzerlik, aynı alanda üretilmiş eserlerde bulunması mümkün, soyut fikir, konu, yöntem gibi olağan ve anonim unsurlara ilişkin veya sadece önceki eserden esinlenme mertebesinde kalmış ise, bu meşru bir kullanım sayılmalıdır. Zira biçime bürünmemiş soyut fikir, tema, araştırma konusu veya yöntem, anonimleşmiş söz, formüller fikir ve sanat eserleri hukuku kapsamında korunamaz, bunlar ilk eser sahibine atfedilemez. Bu sebeple ilk eserin hangi bölümlerinde hususiyet bulunduğu ve bunun özgünlük seviyesi belirlendikten sonra, sonraki çalışma ile kıyaslanması gerekir. Başka bir deyişle benzerlik içeren bölümler, önceki eserin sahibinin hususiyetini yansıtan kısımlarına ilişkin ise, benzerliğin ya da alıntının hukuka uygun olup olmadığı irdelenmelidir. Tespit edilen benzerlik veya alıntı, 5846 sayılı Kanun’un 35 inci maddesi gereğince esasa veya şekle ilişkin koşullara aykırı ise intihal ya da hukuka aykırı yararlanma söz konusudur. Böylece ihlal eyleminin gerçekleşme biçimine göre, davacının eser sahipliğinden kaynaklanan mali veya manevi haklarına tecavüz edildiği belirlenmiş olur (Yavuz/Alıca/Merdivan, s. 1285).
10. 5846 sayılı Kanun’da eseri ve eser sahibini tanımlayan kanun koyucu, eser sahibinin haklarını da mali ve manevi haklar olarak ikiye ayırmıştır. Eser sahibine tanınan mali ve manevi haklar mutlak ve inhisari nitelikte olup, sahibine tek başına kullanma ve herkese karşı ileri sürebilme yetkisi sağlar. Eser sahibinin hakları mali ve manevi haklar olarak ayrılmış ise de gerçekte eser üzerindeki bu haklar birbirinden kolayca ayrılamayan, eser sahipliğinden kaynaklanan bir tek mutlak hakkın (telif hakkının) sağladığı çeşitli yetkilerdir (Mustafa Ateş, Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Hakların Kapsamı ve Sınırlandırılması, Ankara 2003, s. 93).
11. 5846 sayılı Kanun’da eser sahibine tanınan mali ve manevi haklar sınırlı sayı yöntemi ile belirlenmiştir. Bu kapsamda eser sahibine tanına manevi haklar; eserin umuma arz yetkisi (md. 14), adın belirtilmesi yetkisi (md. 15/1), eserde değişiklik yapılmasını menetme yetkisi (md. 16 ve md. 17/2) ve eserin aslına ulaşma ve eseri sergileme hakkı (md. 17/1 ve 17/3) şeklindedir. Eser sahibine tanınan mali haklar ise; işleme hakkı (md. 21), çoğaltma hakkı (md. 22), yayma hakkı (md. 23), temsil hakkı (md. 24), işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı (md. 25) şeklinde ifade edilmiştir. Bununla birlikte 5846 sayılı Kanun’da mali ve manevi hakları düzenleyen hükümlerinden farklı bir bölümde düzenlenseler de pay ve takip hakkı (md. 45), cayma hakkı (md. 58) ve vazgeçme hakkı (md. 60) da 5846 sayılı Kanun’un eser sahibine tanıdığı haklardandır.
12. 5846 sayılı Kanun’da eser sahibine ait olan mali hakların, aynı Kanun’un 48 inci maddesi gereğince hukuki işlemler ile üçüncü kişilere devri mümkün olup eserin kullanma yetkisinin de devri mümkündür. Bu hususta yapılacak olan sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi ise 5846 sayılı Kanun’un 52 nci maddesi gereği zorunludur. Anılan şekilde eserdeki mali hakları devralanlar, üçünü kişilere karşı devralınan mali hakların sağladığı yararlanma ve yasaklama yetkilerinin tamamını kullanabilirler. Bu kapsamda bu hakların ihlaline karşı 5846 sayılı Kanun kapsamında sağlanan korumaların tesis edilmesi için açılacak olan davalarda mali hakları devralan kimseler aktif dava ehliyetini haizdirler. Öte yandan mali hakların devrinin söz konusu olmadığı durumlarda ise eser sahibi, hukuki koruma amacıyla açacağı davalarda aktif dava ehliyetini haizdir.
13. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıya ait “Ceyhanlı Aşık Ferrahi” isimli kitabın davalı TRT’ye ait TRT AVAZ isimli televizyon kanalında yayınlanan “Aşıklar Meclisi” adlı belgeselde intihal yoluyla kullanıldığı iddiasına dayalı olarak esere tecavüzün tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat taleplerinin ilerinin ileri sürüldüğü, öte yandan davalı TRT vekilince anılan esere ait mali hakların T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığına ait olduğunun savunulduğu anlaşılmaktadır.
14. İntihal yoluyla esere tecavüz iddiasına dayanak olan “Ceyhanlı Aşık Ferrahi” isimli kitabın mali haklarının davacıya ait olup olmadığı hususundaki uyuşmazlık bakımından dosyaya sunulan T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünün 25.06.2004 tarihli ve davacıya hitaben yazılmış olan yazı fotokopisinde; 1998 yılında birinci basımı yapılan davacıya ait kitabın tüm haklarının davacıya verildiğine dair 23.06.2004 tarihli ve 775 sayılı Makam Oluru’nun fotokopisinin anılan yazı ekinde gönderildiği belirtilmiştir. Ancak yazı ekinde gönderildiği belirtilen Makam Oluru’nun onay fotokopisinin dosya arasında mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
15. Her ne kadar İlk Derece Mahkemesince ve istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünün 25.06.2004 tarihli bu yazısı esas alınarak dava konusu kitaba ait mali hakların davacı uhdesinde kaldığı kabul edilip maddi tazminat istemi bakımından davacının aktif dava ehliyetini haiz olduğu kabul edilerek hüküm tesis edilmiş ise de; İlk Derece Mahkemesince, davacının mali haklar ve maddi tazminat talebi bakımından aktif dava ehliyetini haiz bulunup bulunmadığı hususunda yapılan araştırmanın bu konudaki uyuşmazlığın çözümünde yeterli olmadığı açıktır. Bu anlamda salt 25.06.2004 tarihli yazı esas alınarak mali haklara ilişkin maddi tazminat talepleri bakımından davacının aktif dava ehliyetini haiz olduğu sonucuna varan kabul, eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
16. Bu sebeple İlk Derece Mahkemesince, dava konusu kitaba ilişkin mali haklar ile maddi tazminat talebi bakımından davacının aktif dava ehliyetinin bulup bulunmadığına dair ortaya çıkan uyuşmazlığın çözümü için, davacı ile anılan Bakanlık arasında imzalanan sözleşme/sözleşmeler, ilgili eserin bir nüshası ile 25.06.2004 tarihli yazı ekinde belirtilen Makam Oluru temin edilerek dava konusu kitabın mali haklarının davacıya uhdesinde olup olmadığı açık bir biçimde belirlenip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
17. Öte yandan davacı tarafından intihal yoluyla tecavüz iddiasına dayanak olarak ileri sürülen dava konusu “Ceyhanlı Aşık Ferrahi” adlı kitabın tamamının dosya arasına sunulmadığı anlaşılmakla dosya arasına alınan bilirkişi raporunda; eserin Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Yayınları tarafından yayınlanan bila tarihli ve “Aşık Ferrahi” adlı kitaptan kapak sureti, kitabın içeriği ile ilgili olarak Aşık Ferrahi’nin muhtelif resimlerine, hayat hikayesine, nota ve şarkı sözlerine ilişkin olarak 15, 52, 62, 120, 137, 138 ve 139 uncu sayfa suretlerinin sunulduğu, yine T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1997 yılında yayınlanan “Ceyhanlı Aşık Ferrahi” adlı kitaptan ise kapak sureti ile Aşık Ferrahi’nin hayat hikayesini içeren 7, 11, 12 ve 13 numaralı sayfaların sunulduğu belirtilmiş ve anılan evrak üzerinde yapılan incelemede dava konusu kitabın 5846 sayılı Kanun’un 1/B-a maddesi kapsamında sahibinin hususiyetini haiz bir eser niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.
18. Bununla birlikte her hangi bir kitabın eser kapsamında korunabilmesi için de eserin tümü ya da koruma talep edilen parçasının 5846 sayılı Kanun’un 1/B-a uyarınca, sahibinin hususiyetini taşıması gerekmektedir. Bilimsel gerçeklikler ile tarihi olgular (olaylar) tüm insanlığın malı olup, kimsenin tekelinde değildir ve telif hakkı ile de korunmamaktadırlar. Somut olayda ise davacıya ait kitabın tamamı dosyaya kazandırılmaksızın davacı tarafından sunulan kısımlar üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirmelerin, dava konusu kitabın eser niteliğinin belirlenmesine ve alıntı yapılan kısımların tamamı yahut bir kısmının davacının hususiyetini taşıyıp taşımadığına dair uyuşmazlığın çözümünde yeterli olduğu söylenemez.
19. Bu itibarla İlk Derece Mahkemesince, dava konusu kitabın tamamının temin edilerek anılan kitabın bütünü nazara alınarak gerçekleştirilecek inceleme neticesinde davacıya ait kitabın 5846 sayılı Kanun’un 1/B-a maddesi kapsamında niteliği belirlenip izinsiz olarak iktibas sebebiyle intihal olarak değerlendirilen kısımların davacının hususiyetini haiz eser vasfında olup olmadığı, eser vasfında olmayan kısımlar bakımından davalılar fiilinin 6102 sayılı Kanun’un 55/1-c hükmü gereğince başkalarına ait iş ürünlerinden yetkisiz olarak yararlanmak suretiyle haksız rekabet niteliğinde olup olmadığı belirlenerek yapılacak değerlendirme neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
20. Hâl böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı TRT vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,14.06.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.