Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2022/164 E. 2022/1716 K. 13.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/164
KARAR NO : 2022/1716
KARAR TARİHİ : 13.12.2022

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Kadastro Mahkemesince davacı … İdaresinin davasının reddine, davacılar … ve arkadaşlarının davasının reddine, davacı-davalı S.S. … Yapı Kooperatifin 183 ada 15 sayılı parsele yönelik davasının kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar … ve arkadaşları vekili ile davalı … İdaresi ve davalı Hazine vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar … ve arkadaşları vekili ile davalı … İdaresi ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada Davacı İstemi:
4. Davacılar … mahdumları … …, …, … ve … … tereke temsilcisi … (aşamada … ve arkadaşları) vekili … Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 15.08.1983 havale tarihli dava dilekçesinde; davalılar ya da taşınmazları onlara devredenlerin senetsizden açtığı tescil davaları neticesinde mahkeme kararları ile Tapu Müdürlüğünün cilt no 40, sayfa 22, sıra 14’de kayıtlı 10.520 m2’lik ve cilt no 40, sayfa 9, sıra 14’de kayıtlı 15.480 m2’lik taşınmazların davalı S.S. … Yapı Kooperatifi adına, cilt no 41, sayfa 88, sıra 4’de kayıtlı 10.869 m2’lik taşınmazın davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına, cilt no 39, sayfa 23, sıra 17’de kayıtlı 16.240 m2’lik ve cilt no 39, sayfa 24, sıra 18’de kayıtlı 19.080 m2’lik taşınmazların davalı … adına, cilt no 40, sayfa 34, sıra 8’de kayıtlı 1096 m2’lik taşınmazın davalı … adına mükerrer tapu kaydını aldığını, oysa dava konusu taşınmazların müvekkilleri ve murislerine ait 21.07.1969 tarihli ve 63, 64 sıra ve 07.02.1962 tarih 1-4 sıra ve Eylül 1340 tarihli 3 sıra numaralı kadim ve sahih tapu kayıtları ile geldi kayıtları hudutları içerisinde kaldığını, tapuda kayıtlı taşınmazların bir kısmının zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını ileri sürerek anılan tapu kayıtlarının iptali ile davalıların müdahalesinin men’ine karar verilmesini istemiş, 01.10.1991 tarihli dilekçesiyle; davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin davanın devamı sırasında adına kayıtlı olan taşınmazı dava dışı … Bankası A.Ş’ne sattığını ileri sürerek anılan bankanın davaya dahil edilmesini talep etmiştir.
5. Muteriz davacı … Genel Müdürlüğü vekili Kadastro Mahkemesine sunduğu 26.01.2009 tarihli dava dilekçesinde; … ilçesi … köyünde kain 170 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışması neticesinde davalı adına tespit gördüğünü, yapılan tespitin teknik ve hukukî açıdan hatalı olduğunu, anılan taşınmazın orman tahdit sınırları içerisinde kaldığını ileri sürerek 170 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tespitinin iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Asıl Davada Davalı Cevabı:
6. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline ait taşınmazın davacıların tutunduğu tapu kaydı içinde bulunmadığı gibi dayanılan tapu kayıtlarının hukukî kıymetini yitirdiğini belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında …’ın ölümü üzerine tüm mirasçıları tarafından dava takip edilmiştir.
7. Davalı S.S. … Yapı Kooperatifi vekili cevap dilekçesinde; dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını, davacının dayandığı tapu kayıtlarının hukuken geçerli olmadığını, … köyünün nüfusu az ve küçük bir yerleşim yeri olduğunu, iktisap işlemlerini herkesin bildiğini, tapu işlemlerinden uzun süre sonra dava açılmasının Medeni Kanun’un 2. maddesine aykırı olduğunu, müvekkilinin dava konusu taşınmazları tapu kaydına güvenerek ve iyi niyetli olarak edindiğini, kazanımının korunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
8. Davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde; dava konusu … ilçesi … köyü … mevkiinde kain 10.869 m2’lik taşınmazın Tapu Müdürlüğünün 13.09.1977 tarihli ve cilt no:40, sahife no:23 ve 4 sıra numarasında … adına kayıtlı iken müvekkili şirket tarafından 16.06.1981 tarihinde kayda dayalı satın alındığını, önceki malik …’nin anılan taşınmazı … Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.1976 tarihli ve 1976/18 E., 1976/257 K. sayılı kararı ile kazandığını, ilgili kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, müvekkilinin satın aldığı tarihten itibaren turizm yatırımları yaparak dava konusu taşınmazı kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
9. Dahili davalı … Bankası A.Ş. vekili asıl davaya sunduğu cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu taşınmazı tapu kaydına güvenerek ve iyi niyetli olarak 03.06.1988 tarihinde satın aldığını, taşınmazın ilk geldi kaydının mahkeme kararına dayandığını, davacıların tutunduğu tapu kayıtlarının hukukî kıymetini yitirdiğini belirterek, muteriz davacı … İdaresinin iddiasına yönelik sunduğu 15.06.2009 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu 170 ada 1 parsel sayılı taşınmazı … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş’den borçlarına karşılık devir aldığını, 1988 yılından itibaren müvekkilinin zilyetliğinde olduğunu, öncesinde de orman ile ilgisinin bulunmadığını belirterek davaların reddini savunmuştur.
10. Davalı … mirasçıları vekili cevap dilekçesinde; davacıların tutunduğu tapu kayıtlarının hukukî kıymetini yitirdiğini, dayanılan tapu kayıtlarının belli ve sabit hudutlardan yoksun olması nedeniyle çekişmeli taşınmazı kapsamadığını, mirasbırakan …’in kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak mahkeme kararıyla taşınmazı iktisap ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen 2009/614 Esas Sayılı Davada Davacı İstemi:
11. Davacı S.S. … Yapı Kooperatifi vekili … Kadastro Mahkemesine sunduğu 28.01.2009 havale tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin, … ilçesi … köyü … mevkiinde kain tapunun cilt no:44, sahife no:78 ve 2 sıra numarasına kayıtlı 14.580 m2’lik taşınmazın maliki olduğunu, kadastro çalışması ile söz konusu taşınmazın 186 ada 4 sayılı parsel olarak tespitinin yapıldığını, mülkiyet iddiası ile ilgili davanın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/42 Esası üzerinden devam ettiğini, kadastro tespiti sırasında müvekkiline ait taşınmazın kuzey sınırını …-… şosesi oluşturduğu hâlde müvekkilinin karayolu yaklaşma sınırını dikkate alarak çektiği duvarın esas alındığını, tescil krokisine aykırı olarak kuzey sınırının on metre geriye çekildiğini, bu nedenle müvekkilinin yaklaşık 2000 m2’lik bir kayıp yaşadığını, artan kısım ile ilgili tespitte bulunulmadığından Hazine’ye husumet yöneltildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın kuzey sınırında yapılan hatanın tescil krokisine uygun olarak düzeltilmesine, eldeki davanın 1984/42 Esas sayılı dava ile birleştirilmesine, 186 ada 4 parsel sayılı taşınmazın düzeltilecek sınırları ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen 2009/614 Esas Sayılı Davada Davalı Cevabı:
12. Davalı Hazine; cevap dilekçesi sunmamıştır.
Birleştirilen 2009/615 Esas Sayılı Davada Davacı İstemi:
13. Davacı S.S. … Konut Yapı Kooperatifi vekili … Kadastro Mahkemesine sunduğu 28.01.2009 havale tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin, … ilçesi … köyü … mevkiinde kain tapunun cilt no:44, sahife no:79 ve 3 sıra numarasına kayıtlı 10.520 m2’lik taşınmazın maliki olduğunu, kadastro çalışması ile söz konusu taşınmazın 183 ada 4 sayılı parsel olarak tespitinin yapıldığını, mülkiyet iddiası ile ilgili davanın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/42 Esası üzerinden devam ettiğini, kadastro tespiti sırasında müvekkiline ait taşınmazın güney sınırını …-… şosesi oluşturduğu hâlde müvekkilinin karayolu yaklaşma sınırını dikkate alarak çektiği duvarın esas alındığını, tescil krokisine aykırı olarak güney sınırının on metre geriye çekildiğini, bu nedenle müvekkilinin yaklaşık 2000 m2’lik bir kayıp yaşadığını, yine taşınmazın kuzey sınırı devlet ormanı olarak gösterildiği hâlde, kuzey sınırının tescil krokisine aykırı olarak geriye çekildiğini, müvekkiline ait olup …’tan izin alınarak onaylı projesine uygun olarak yapılmış olan trafo ile DSİ … Bölge Müdürlüğünden izin alınarak açılan derin kuyunun parsel dışında Hazine adına tespit gören 15 sayılı parsel içinde kaldığını, kuzey sınırında yerdeki bordür taşların dikkate alınması nedeniyle hata yapıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın kuzey ve güney sınırlarında yapılan hataların tescil krokisine uygun olarak düzeltilmesine, eldeki davanın 1984/42 Esas sayılı dava ile birleştirilmesine, 183 ada 4 parsel sayılı taşınmazın düzeltilecek sınırları ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen 2009/615 Esas Sayılı Davada Davalı Cevabı:
14. Davalı Hazine; cevap dilekçesi sunmamıştır.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
15. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.11.1998 tarihli ve 1983/147 E., 1998/688 K. sayılı ilamı ile; davalı …’e yönelik davanın pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalılar S.S. … Yapı Kooperatifi, … Bankası A.Ş. ve … yönünden davanın tefriki ile 1998/736 Esasa kaydedilmesine karar verilmiş, davaya konu parseller hakkında kadastro tutanağı düzenlenmiş olması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 5. ve 27. maddeleri gereğince görevsizlik kararı ile 1998/736 Esas sayılı dosya Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
16. … Kadastro Mahkemesinin 06.06.2011 tarihli ve 2009/571 E., 2011/324 K. sayılı kararı ile; davacıların mirasbırakanı …’a isabet ettiği bildirilen çiftliklerin paylaşma işleminin 21 Haziran 1885 (1301 H.) tarihli başvuruya rağmen başvuru ile ilgili belgeler bekletilerek 25 yıl sonra 21 Ağustos 1910 (1326 H.) tarihinde yapıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihinde yürürlüğe giren Nizamname hükümlerine göre bu tarihten sonra vakıflarla ilgili olarak her türlü kayıt ve belgelerin tapu idarelerine devredildiği, her türlü tasarruf işlemlerinin devrin yapıldığı tapu idarelerince yapılması gerektiği, miras paylaşımının 1301 tarihinde yapılması nedeni ile tapu maliki …nin en geç bu tarihte öldüğünün kabulünün zorunlu olduğu, 1326 tarihine kadar tapu intikalinin yaptırılmayarak beklenildiği ve 1326 tarihinde Liva Meclisinde yaptırıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihli Nizamname gereği tapu idaresi önünde yapılması gerekirken neden 25 yıl sonra liva meclisinde yaptırıldığının anlaşılamadığı, davacıların dayandıkları bütün tapu kayıtlarının bu kayda dayanan ve bu kayıttan tedavül gören tapu kayıtları olduğu, işlem tarihi itibarı ile uyulması gereken yasal prosedüre uyulmayarak intikal yapılmasının ve bu intikal için de 25 yıl beklenilmesinin tapunun hukukî kıymetinin kalmadığını gösterdiği, yapıldığı tarihte merî olan yasanın ya da mevzuatın öngördüğü maddi ya da şekli şartları taşımayan işlemlerin hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, bu durumda tapu kaydının davalı zilyet lehine hukukî kıymetini kaybettiği; davacılar … ve arkadaşlarının tutunduğu tapu kaydının gayri sabit sınırlı olup, dayanılan kayıtlardaki hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbirleri ile düz hatlarla birleştirilmesi sonucu oluşan geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dere, dağ, ırmak, tepe, orman, kayalık-taşlık alan gibi yerlerin bulunması karşısında dış hat ya da sınır olarak belirlenen geometrik şeklin tarafları bağlayıcı addedilmesinin olanaksız olduğu, dayanılan tapu kaydının bu nedenle sınırları itibarı ile geçerli sayılmasının mümkün olmadığı; tapu kaydında sabit kabul edilebilecek bir sınır olmadığı için kayıtta yazılı miktarın nereden ölçüleceğini tespit etmenin mümkün olmadığı, kadastro çalışması sırasında tespit gören ve özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte olan arazilerin çevresi dağ, tepe, orman, taşlık, kayalık ve benzeri arazilerle çevrili küçük sayılabilecek alanlardan oluştuğu, sınırların birleştirilmesi ile oluşan geometrik şeklin içinde kalan arazi yapısı içerisinde miktar itibarı ile uygulama yaparak davacıların tutundukları tapu kapsamında taşınmaz belirlenemeyeceği, tapu kaydının miktarı itibarı ile de araziye uygulanmasının mümkün olmadığı, bu açıdan da tapu kaydının hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesi uyarınca harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılacağı, davacılar … ve arkadaşlarının ise davalı tarafın taşınmazı kendilerine teb’an ve kiracı sıfatıyla kullandığını kanıtlayamadığı, eski tapu kaydının davacıların zilyetliği ile birleşmediği, mülkiyet iktisabı için zilyetliklerinin bulunmadığı; kaldı ki, ailenin dayandığı tapu kayıtlarının miktar itibarı ile geçerli olduğu varsayılsa bile tapu kaydında yazılı taşınmaz miktarı, tapu kaydında malik görünen kişi sayısı, kaydın oluşturulduğu ve tedavül gördüğü zamanın tarımsal üretim metot ve tekniği, toprak işlemenin hayvan ve insan gücü ile yapılması, bir insanın da işleyeceği alanın çok kısıtlı olması hususları nazara alındığında davacıların ve mirasbırakanlarının tapu kaydında belirtilen miktarı işlemelerinin mümkün olmadığı, eski tapu kayıtlarına tutunan davacıların işçi tutarak, araç gereç temin ederek vb. yollardan kayıtta yazılı miktarı işlediklerini de kanıtlayamadıkları, bu boyutta bir arazinin kiracılara verme usulü ile işlenmesi hâlinde bu durumun yöre halkının gözünden kaçmasının, şahit olan insan bulunamamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tapuda malik görünenlerin davaya konu taşınmaza hiçbir zaman zilyet olmadıkları sabit olduğu için lehlerine tapunun hüküm doğurmasının mümkün olmadığı; kaldı ki, dava konusu 224 ada 3 sayılı parsel bakımından 1970’li yıllarda imar ve ihya edilen taşınmazın 1950’li yıllardan önce zirai amaçlı kullanılmadığı, dolayısıyla zilyet olunması hâlinde miktar itibarı ile geçerli olabilecek ancak zemine uymadığı için geçerli olmayan tapu kaydının bir an için geçerli olduğu varsayılsa bile, tapuda malik görünenlerin davaya konu taşınmaza hiçbir zaman zilyet olmadıkları sabit olduğu için lehlerine tapunun hüküm doğurmasının mümkün olmadığı; hukukî değerini yitiren tapu kayıtlarının tedavül görmesi neticesinde yeni hak iddia edenler ortaya çıkmış ise de hukukî geçerliği olmayan tapu kayıtlarının tedavül görmesi ile yeni hak sahibi olunamayacağı, davacılar … ve arkadaşlarının tutundukları tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazları kapsadığı kabul edilse dâhi davalılar ve taşınmazları onlara devredenlerin 743 sayılı Medeni Kanun’un meriyetinden evvel 10 yılı aşkın bir süre taşınmazda zilyet olduğu, bu zilyetliğin Medeni Kanun’un meriyet kazanmasından sonra da kadastro tespit tarihine kadar malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız devam ettiği, davacıların (… ailesi) bu duruma müdahale edip varlığını iddia ettikleri haklarını korumak için herhangi bir çekişme yaratmadıkları, davalıların ve taşınmazları onlara devredenlerin bir insan ömrünü aşar zilyetliğinin te’ban ve kiracılık sıfatı ile devam ettiğinin davacılar tarafından kanıtlanamadığı, hâlen yürürlükte olan 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri gereğince davacıların tutunduğu tapu kayıtlarının davalılar lehine hukukî kıymetini yitirdiği, dava konusu 224 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden; taşınmazın davalının tutunduğu … Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.03.1977 tarihli ve 1977/56 E., 1977/31 K. sayılı kararına (doğrusu … Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.03.1977 tarihli ve 1977/14 E., 1977/31 K.) istinaden davalı … adına tescil edildiği, …’in 2002 yılında ölümü üzerine eşi … ile çocukları … ve …’a intikal ettiği, mahkeme kararı ile oluşan tapu kaydının dava konusu taşınmaza sınırları ve miktarı itibariyle uyduğu, keşif sırasında yapılan uygulama ile bu durumun saptandığı, yukarıda açıklanan gerekçeyle dayanılan tapu kaydının bu taşınmaz yönünden hukukî kıymetini yitirdiği, … mirasçılarının tutunduğu tapu kaydının ise geçerli olduğu, aksi durumda dâhi … mirasçıları lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı iktisap koşullarının oluştuğu, dava konusu 170 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden; davalının tutunduğu … Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.1976 tarihli ve 1976/18 E., 1976/257 K. sayılı kararına istinaden … adına tescil edildiği, satış suretiyle davalı … Kredi Bankası A.Ş.’ne geçtiği, mahkeme kararı ile oluşan tapu kaydının dava konusu taşınmaza sınırları ve miktarı itibariyle uyduğu, keşif sırasında yapılan uygulama ile bu durumun saptandığı, yukarıda açıklanan gerekçeyle dayanılan tapu kaydının bu taşınmaz yönünden hukukî kıymetini yitirdiği, davalı … Kredi Bankası A.Ş.’nin tutunduğu tapu kaydının ise geçerli olduğu, aksi durumda dâhi davalı … Kredi Bankası A.Ş. lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı iktisap koşullarının oluştuğu, davacı … idaresinin davası yönünden; dava konusu 170 ada 1 sayılı parsele revizyon gören tapu kaydının tescil davası neticesinde kesinleşen mahkeme kararı ile oluştuğu, tescil davasında Hazine, orman idaresi ve köy tüzel kişiliğinin davalı olarak gösterildiği, davacı … idaresi yönünden kesinleşen mahkeme kararının eldeki davada kesin hüküm teşkil ettiği, bu nedenle orman idaresi davasının reddine karar vermek gerektiği, dava konusu 186 ada 4 ve 36, 183 ada 4 sayılı parsellerin tamamı ile 183 ada 15 sayılı parselin C1 ve C2 harfleri ile gösterilen kısımları yönünden; davalı S.S. … Yapı Kooperatifi’nin tutunduğu … Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.11.1975 tarihli ve 1975/178 E., 1975/216 K. sayılı kararına istinaden … adına tescil edildiği, onun tarafından da davalı kooperatife satış yoluyla devredildiği, mahkeme kararı ile oluşan tapu kaydının dava konusu taşınmazlara sınırları ve miktarı itibariyle uyduğu, keşif sırasında yapılan uygulama ile bu durumun saptandığı, yukarıda açıklanan gerekçeyle dayanılan tapu kaydının bu taşınmaz yönünden hukukî kıymetini yitirdiği, davalı kooperatifin tutunduğu tapu kaydının ise geçerli olduğu, aksi durumda dâhi davalı kooperatif lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı iktisap koşullarının oluştuğu, dava konusu 183 ada 15 sayılı parselin A1 ve B1 harfleri ile gösterilen kısımları yönünden; kadastro çalışması neticesinde parsel sınırları içerisinde kalmakla birlikte davalı kooperatifin tutunduğu tapu kaydı kapsamı dışında kaldığı, dayanılan tapu kaydının anılan kısımları orman olarak okuduğu, gerek davacıların gerek davalıların bu kısımlarda 3402 sayılı Kanun’un 14. ve 4721 sayılı Kanun’un 713. maddeleri uyarınca eylemli amaca uygun zilyetliklerinin bulunmadığı, bu kısımların niteliğinin re’sen belirleneceği, orman vasfıyla Hazine adına tescilinin gerektiği gerekçesiyle; davacı … idaresinin davasının reddine, davacılar … ve arkadaşlarının davalarının reddine, davacı-davalı S.S. … Yapı Kooperatifi’nin 183 ada 15 sayılı parsele yönelik davasının fen bilirkişi raporuna ekli krokide C1 ve C2 harfleri ile gösterilen kısımlar yönünden kabulüne, diğer kısımlar yönünden reddine, 170 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki vasfıyla davalı … Bankası A.Ş. adına tespit ve tapuya tesciline, 186 ada 4 ve 36 ile 183 ada 4 parsel sayılı taşınmazların binalar ve bahçesi vasfıyla davalı S.S. … Yapı Kooperatifi adına tespit ve tapuya tesciline, 183 ada 15 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporuna ekli krokide C1 ve C2 harfleri ile gösterilen 607,02 m2’lik kısmının aynı ada ve parsel numarası ile bina ve bahçesi vasfıyla davalı S.S. … Yapı Kooperatifi adına tespit ve tapuya tesciline, 183 ada 15 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporuna ekli krokide A1 ve B1 harfleri ile gösterilen toplam 1.519,36 m2’lik kısmının aynı adada en son parsel numarasından sonra yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tesciline, 224 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki vasfıyla 8 pay kabul edilerek 2/8 payın …, 3/8 payın … ve 3/8 payın … adına tespit ve tapuya tesciline, dava konusu 224 ada 3 sayılı parselin 2. derece doğal sit, 170 ada 1 ile 183 ada 4 ve 15 sayılı parsellerin 1. derece doğal sit alanında kaldıklarının tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
17. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar … ve arkadaşları vekili, davalı … Bankası A.Ş. vekili (1. derece doğal sit kaydına yönelik), davalı Hazine vekili ve muteriz davacı … İdaresi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
18. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 17.04.2012 tarihli ve 2012/3053 E., 2012/5930 K. sayılı kararı ile; ”…Bir kısım davacılar vekili Avukat … tarafından dosyaya eklenmek üzere sunulan belgeler arasında yer alan … Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.10.2010 gün ve 2010/1028-926 sayılı veraset ilamından, davacılardan …’nin, 14.10.2010 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak geride eşi … kızı 1941 doğumlu … ile çocukları … ve …’ın kaldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, …nin adı geçen mirasçıları davadan ve duruşma gününden haberdar edilmeden yargılama sona erdirilerek karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.11.2011 gün ve 2011/11-554 -2011/684 sayılı kararında da değinildiği gibi, …nin öldüğü tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı H.Y.U.Y’nın 73. (6100 sayılı HMK’nun 27.) maddesinde yasanın gösterdiği istisnalar dışında hakimin tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için yasaya uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremeyeceği öngörülmüştür. Mahkemece davacı …’nin ölümüyle, mirasçıları davadan ve duruşma gününden haberdar edilip, kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün değildir. Aksi halde iddia ve savunma hakkı kısıtlanmış sayılır.
Açıklanan hususlar gözetilerek, davacılardan …’nin yargılama sırasında öldüğü anlaşıldığından, dava dilekçesi ve duruşma gününün adı geçenin tüm mirasçılarına yöntemince tebliğe edilerek, davacı sıfatıyla davayı takip etmeleri için kendilerine olanak tanınması ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması gerekirken, yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle ve bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığı belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
19. … Kadastro Mahkemesinin 06.02.2013 tarihli ve 2012/93 E., 2013/35 K. sayılı kararı ile; bozma ilamına uyularak ve … mirasçıları davaya dahil edilerek yapılan yargılama neticesinde aynı gerekçe ile ilk hükümdeki gibi karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
20. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar … ve arkadaşları vekili, muteriz davacı … İdaresi vekili ve davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
21. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 03.06.2014 tarihli ve 2013/8974 E., 2014/6071 K. sayılı kararı ile; ‘’…Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ilâ 1990 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu, 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B madde uygulaması vardır.
1) Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda; İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, çekişmeli 183 ada 4, 36, 184 ada 4 ve 223 ada 4 parsel sayılı taşınmazların sırasıyla 18.10.1992 tarih 2, 08.10.1992 tarih 3 sıra ve 08.11.1977 tarih 8 sıra sayılı tapu kayıtları kapsamında kaldıkları ve tapu kayıtlarının oluşumuna dayanak teşkil eden Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.11.1975 tarih 1975/178-216 sayılı kesinleşmiş kararı ile çekişmeli 170 ada 1 parsel sayılı taşınmazın Haziran 1988 tarih 3 sıra tapu kaydı kapsamında kaldığı ve tapu kaydının oluşumuna dayanak oluşturan asliye hukuk mahkemesi’nin 29.12.1976 tarih ve 1976/18 -257 sayılı kararının Hazine ve Orman Yönetimi aleyhine kesin hüküm oluşturduğu, kesin hükmün dava şartı olup istek olması bile re’sen gözönünde bulundurulması gerektiğinden, Orman Yönetimi ve Hazine vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Davacılar … mirasçıları ve arkadaşları vekilinin temyiz itirazları yönünden; mahkemece, davacı gerçek kişilerin tapu kayıtlarının zilyetleri yararına hukukî kıymetini yitirdiği ve davalı Kooperetif ile … Bankasının dayandığı tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki, muteriz davacılar tarafından açılan davada; çekişmeli taşınmazların Temmuz 1969 tarih 63, 64 ve Şubat 1962 tarih 4 sıra sayılı tapuların kapsamında kaldığından katılanların dayandığı tapu kaydının mükerrer tapu olduğunu savunmuşlar, yargılama aşamasında başkaca delillere de dayanmalarına rağmen dayanılan tapu kayıtları ve delilleri taşınmazlara denetime elverişli ve yeterli kanaat oluşturacak şekilde uygulanmadığı gibi davanın tarafları arasında çözülmesi gereken, çekişmeli taşınmazın, cinsi … Valide Sultan Vakfı olan …, … ve … – … Çiftlik tapuları kapsamında olup olmadığı, bu tapu kayıtları kapsamında ise, geldisi olan … Valide Sultan Vakfının mülk araziden tahsis edilen, sahih ve icareteynli vakıf olup olmadığı, Mart 1290 tarih 18, 19 ve 20 numaralı çiftlik tapularından paylaşım ve intikal yoluyla oluşan Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı tapularda malik olarak görülen … kızı …’ın kök tapu kaydı maliki … (…) …’nin kızı olup olmadığı, tapu kayıtlarının doğru temele dayanıp dayanmadığı ve düzenli şekilde intikallerinin yapılıp yapılmadığı ve yine 1948 yılında ölen … kızı …ın davacı kişilerin miras bırakanı olup olmadığı, tapu kayıtlarının sahih esasa dayanıp dayanmadığı, çekişmeli taşınmazın bilinen en eski tarihte kimin tarafından kullanıldığı, kimden kime kaldığı, kadastro mahkemesine aktarılan tescil davasında dayanılan zilyetliğin Medeni Kanunun yürürlüğünden 10 yıl önceye uzanıp uzanmadığı, Arazi Kanunnamesinin 20 ya da 78. madde hükümlerinin yürürlükte olup olmadığı ve somut olayda uygulanıp uygulanamayacağı; davacıların dayandığı tapu kayıtlarının … (… Çiftliği), … (… çiftliği) ve … (… Çifliği) Köylerinde yapılan kadastro işlemlerinde revizyon görüp görmediği, görmüş ise hangi parsellere revizyon gördüğü, hükmen uygulanmış ise hangi parsellere uygulandığı, harita, plan ya da krokisinin bulunup bulunmadığı, değişebilir sınırlar içerip içermediği, sınırları itibariyle ya da miktarı ile çekişmeli parseli kapsayıp kapsamadığı, kayıt fazlasının nereden kaynaklandığı, zilyetlik yoluyla edinilip edinilemeyeceği, zilyetlik yoluyla kazanma iddiasında bulunan kişiler için bu koşulların oluşup oluşmadığı, adlarına tescil kararı verilen kişilerin zilyetliklerinin kiracı sıfatıyla mı yoksa malik sıfatıyla mı olduğu, zilyetlerin, tapu malikleri ve maliki evvellerine kira ya da benzeri bir ödeme yapıp yapmadıkları, çiftlik tapu malikleri ile … Köyü’nden 79 kişi arasında görülüp kesinleşen … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333-51 sayılı kararının ve davacıların sunduğu diğer kararların, davanın tarafları için kesin hüküm niteliğinde bulunup bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın bu kararların kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin hususlar çözüme kavuşturulmamış, taraflarca ileri sürülen deliller gerektiği şekilde irdelenmemiş, hangi delile niçin değer verildiği ya da niçin değer verilmediği, hangisinin diğerine üstün tutulduğu konusunda yeterli açıklama yapılmamış, iddia ve savunmada ileri sürülen hususlar cevaplanmamıştır.
3402 sayılı Kanunun 26 ve devamı maddelerinde kadastro mahkemesinin yargılama usûlü düzenlenmiştir. İstisnalar dışında, kadastro mahkemesi de, genel mahkemelerde olduğu gibi, tarafların iddiaları ve savunmaları ile bağlı olup, aynı yere ilişkin olsa bile, farklı dosyalarda sunulan delillere dayanılarak, hüküm kurulamaz. Başka deyişle, istisnalar dışında, kadastro mahkemesinde de, delillerin taraflarca sunulması ve dosyasının taraflarca oluşturulması ilkesi geçerlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ile dayanılan deliller, kesin ya da takdiri delil olmasına göre mahkemece tek tek değerlendirilmelidir.
Mahkemece, çiftlik tapu kaydına tutunan davacı gerçek kişilerin iddiaları ve sundukları deliller, dayandıkları tapu kayıtları yöntemince uygulanmamış, tapu kaydı uygulaması yönünden, Kadastro Mahkemesinin 05.04.2001 gün ve 1996/11-16 sayılı kararı kesin hüküm olarak kabul edilmiş ve bu dosyadaki tapu uygulamasına dayanılmışsa da, bu karar, o davanın tarafı olan tapu malikleri … ve paydaşları yönünden Kadastro Kanunun 34. maddesi gereğince kesin hüküm oluştursa da, Kadastro Mahkemesinin sözü edilen 1996/11 E. sayılı dosyasında taraf olmayan Hazine ve bu dosyanın davacıları olan ve zilyetlikle edinme iddiasında bulunan gerçek kişiler yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı gözetilmemiştir.
Tapu kaydına dayanan davacıların tapuları hakkında verilen Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22.11.1978 gün ve 1977/11819-13674 sayılı ve 16. Hukuk Dairesinin 24.04.2001 gün ve 2001/418-2033 sayılı kararlarında açıklandığı gibi, Medeni Kanunun 04 Nisan 1926 tarihinde yayınlanıp 04 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra 29 Mayıs 1926 tarihli ve 864 sayılı Tatbikat (Uygulama) Kanunu’nun 43. maddesinin “Kanunu Medeniye, Borçlar Kanunu ve bu Tatbikat Kanununa aykırı olan hükümler ile “mecelle mülgadır” hükmüyle, Mecelle ve Medenî Kanuna aykırı olan diğer eski mevzuat açıkça yürürlükten kaldırıldığı halde, 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunu, kaldırılan bu kanunlar arasında sayılmamıştır.
Medenî Kanunun yayınlandığı tarihten sonra ve fakat yürürlük tarihinden önce, kabul edilen 02.05.1926 tarih 837 sayılı Kanunla, Arazi Kanunnamesinin 68, 69, 70, 71, 74, 76, 84 ve 85. maddeleri yürürlükten kaldırıldığına göre, Arazi Kanunnamesi’nin diğer maddelerinin (özellikle Arazi Kanununun mera, yaylak ve kışlaklarla Medenî Kanuna aykırı olmayan diğer hükümlerinin) yürürlükte olduğunun kabul edilmesi gerektiği, nitekim 28 Şubat 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4342 sayılı Mera Kanununun 36. maddesi ile Arazi Kanunnamesi’nin 97, 98, 99, 100, 101, 102 ve 105. maddelerinin yürürlükten kaldırılmış olması ve 27.01.1943 gün ve 5/7 sayılı ve yine 09.02.1944 gün ve 4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında, 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunnamesinin 45. maddesinin, Medenî Kanunun 658 ve 659. maddeleriyle zımnen yürürlükten kaldırıldığı, ancak, diğer maddelerinin halen yürürlükte olduğunun kabul edilmesi, yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 27.04.1949 gün ve 1948/7 – 1949/7 sayılı kararıyla da Arazi Kanunnamesinin 78. maddesi hükmüne değer verilmesi nedenleriyle, Arazi Kanunnamesinin Medenî Kanuna aykırı düşmeyen hükümlerinin, bu arada konuyla ilgili 20. ve 78. maddelerinin yürürlükte olduğunun kabulü ile somut olayda anılan kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının araştırılıp tartışılması gerekmektedir.
Mahkemece, tapu kaydının çekişmeli parselleri kapsamadığı, bir an için kapsadığı kabul edilse bile, taşınmazların Medeni Kanunun yürürlüğünden önce tapu malikleri dışındaki kişiler tarafından 10 yıldan fazla süreyle zilyet edilmesi nedeniyle, Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydına değer verilemeyeceği kabul edildiğine göre, dayanılan tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmaza uyup uymadığı, başka bir anlatımla dava konusu taşınmazın davacılar ve katılan gerçek kişilere ait tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı konusunda yapılan uygulamanın yetersiz olması bir yana, zilyetliğe dayanan davacı ve önceki zilyetlerin Medenî Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından önce zilyet olup olmadıkları, zilyetlikleri varsa ne zaman ve ne şekilde başladığı, zilyetliğin çekişmesiz, aralıksız, malik sıfatıyla devam edip etmediği konularındaki araştırma ve bu konuda toplanan deliller de hüküm kurmaya yeterli değildir. Çiftlik sahibi tapu kaydı maliklerinin dayandığı kesinleşmiş mahkeme kararları, komisyon kararları, vergi kayıtları, şer’i mahkeme ilâmları, kamulaştırma kararları, Orman Yönetiminin yaptığı incelemeler ve raporlar ile şer’iye defteri örnekleri, bir kısım köylülerin çiftlik arazilerini kira ve icar vererek kullandıklarına dair 1940 yılından sonra noterde verdikleri taahhütnameler ile diğer deliller karşısında, yerel bilirkişi ve tanık sözlerine ne şekilde değer verildiği, çekişmeli taşınmaza önce ya da şimdi zilyet olan gerçek kişiler ile bu deliller arasında bağlantı bulunup bulunmadığı, zilyetliğe esas sözleri hükme esas alınan yerel bilirkişi ve taraf tanıkları ile bir kısım tapu malikleri muteriz davacılar arasında aynı nitelikte davalar olup olmadığı araştırılmamış ve irdelenmemiştir.
Oysa, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukukî Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
O halde, mahkemece; aynı tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davanın bulunduğu, bunlardan bir kısmının sonuçlandırılıp bir kısmının halen devam ettiği anlaşıldığından, halen görülmekte olan dava dosyalarının birleştirilmesi, yargılamayı geciktirip, para ve emek sarfına yol açacağı ve yıllardan beri devam eden davaları daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getireceği gözönünde bulundurularak; dava dosyaları birleştirilmeden, muteriz davacılar … mirasçıları ve arkadaşlarının dayandığı delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek;
Tapu kayıtlarında geçen …, … (…-…, …), … (…), …, … (…) Köylerinin bulunabilecek en eski tarihli idari sınırlarına ait harita ve diğer belgeler, gerektiğinde eski kayıt ve defterler üzerinde inceleme ve araştırma yapabilecek nitelikte konunun uzmanı bilirkişiler tayin edilerek, Cemaziyelahir 1208, Zilhicce 1207 (9 Ocak 1794) Tarihli Mülkname, … Valide Sultan Vakfıyesine ilişkin 21 Zilhicce 1209 (1795) tarih ( 12 Ramazan 1263 (1847) ) tarih 477 sayılı Temessük, 25 Safer 1291 (1876) tarihli temessük, … Çiftliği Mart 1290 tarih D.9 V.18 … (…) Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.19, … ve … Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.20 sayılı tapu kayıtları ile bu sicillerden gelen Ağustos 1326 (1910) tarih ve 3 numaralı … (…) Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 2 numaralı … – … Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 4, … Çiftliği tapu kayıtları ile bu kayıtların gittileri ve tedavülleri olan diğer tapu kayıtları ve bu kayıtların revizyonları yerel yönetim ve Genel Müdürlükten getirtilerek bir sıra dahilinde dosya arasına konulmalı,
Bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemedeki tüm dosyalar ve tapu sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanmalı, bu parsellerin tesbit tutanakları, tesbitleri kesinleşmişse bu yolla oluşan tapu kayıtları, hükmen kesinleşenlerin bilirkişi raporları dosyaya eklenmeli,
Belirlenen revizyon parselleri ile aynı şekilde dava konusu edilen tüm parselleri bir arada gösteren pafta örnekleri getirtilmeli,
Sözü edilen tapu kaydına dayanılarak halen … Asliye, Sulh ve Kadastro Mahkemelerinde devam eden davaların konusu ve kimler arasında görüldüğü, sonuçlanan davalar varsa bunların konusu ve neticesi hakkında tarafların hazırlayacağı dava listesi kendilerinden alınmalı, esas defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak aynı türden uyuşmazlıklar tutanak ile belgelenmeli,
Vakıf Taşınmazları ve Vakıf Hukuku Konusunda uzman bilirkişiler belirlenip, dosyadaki tarafların tutunduğu mülknameden başlanarak tüm kayıtlar ve belgeler incelettirilmeli, … Valide Sultan Vakfının mülk araziden tahsis suretiyle edinilip edinilmediği, sahih vakıflardan olup olmadığı yönünde rapor düzenlettirilmeli, muteriz davacıların tapu kayıtlarının tesis ve tedavüllerinin nitelikleri ve mevzuat karşısındaki geçerlilikleri konuları üzerine değişik zamanlarda, üniversite öğretim üyelerinden 6100 sayılı H.M.K.’nun 293. maddesi hükmü uyarınca aldıkları bilimsel mütalaalar incelenmeli, gerekirse bu uzman kişiler H.M.K.’nun 293/2 maddesi uyarınca dinlenilmeli,
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait, en eski tarihlisinden en yeni tarihte düzenlenen memleket haritaları dahil, yöreye ait tüm memleket haritalarının orijinalinden renkli ve onaylı fotokopi örnekleri ile hava fotoğrafları ve amenajman planları, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer ve mevki ismi, varsa yakın kadastro parsel numaraları yazılmak suretiyle, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerin 2863 sayılı Kanun hükümlerine göre doğal ya da kültürel sit alanı olup olmadığı sorulmalı, ilgili karar ve harita örnekleri getirtilerek dosyasına eklenmeli,
Tapu kayıtlarındaki sınırları ve memleket haritasındaki mevkileri bilecek ve bu davalar ile ilgisi olmayan, olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler tesbit edilmeli, gerektiğinde tapu kayıtlarının bilinmeyen sınırlarında yardımcı olacak ve zilyetlik konusunda bilgi verecek tanık isimleri taraflardan istenmeli, önceki keşiflere katılmamış üç orman yüksek mühendisi, üç harita mühendisi, üç jeolog bilirkişi ve üç ziraat uzmanı bilirkişinin ismi yöntemince belirlenmeli, bu bilirkişilere tarafların itirazları olursa değerlendirilerek, gerektiğinde onların yerine başkaları seçilmeli,
Bilahare kılavuz dosya üzerinden yapılacak keşifte; … Valide Sultan Vakfiyesi ve 17 Rabiulevvel 1295 tarihli İcmali Hakani sureti: … sancağında, … kazasında vaki bir tarafı … ve bir tarafı … ve bir tarafı … ve … Hududuna müntehi olup işbu hudut ile mahdut mahal derununda … Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik, … Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik ve … Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik sınırları ve ilk tesisi Mart 1290 tarih D.9, V.18 , aynı tarih Varak 19, aynı tarih Varak 20 sayılı tapu kayıtları tüm tesis ve tedavülleri ile, bu kayıtlardan önce oluşturulmuş ise, bu kayıtların, Ağustos 1326 tarihli tarihinde yapılan ifrazlara göre oluşan yeni sınırları itibariyle yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanmalı, bu çiftlik sınırları için ayrıca oluşturulan çiftliğe ait tarla ve bina nitelikli tapu kayıtları varsa, onlar dahi uygulanmalı, uygulama sırasında, tutunulan … Çiftliği, … Çiftliği ve … Çiftliği tapularında Mezar Gediği, Dikilitaş, … sınırlarının ortak sınır, … (…), …(…) sınırlarının köy ya da çiftlik sınırları olduğu, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olup, bu sınırlar içinde devlet ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunduğu, sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olduğu, bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle sabit kabul edilemeyeceğinden, 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince kayıt kapsamının yüzölçümüne değer verilerek saptanacağı, … Çiftliğine ait tapu kaydının aynı köy 1 ilâ 169 sayılı parselle uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip, birçok dava açıldığı, … Çiftliği tapusunun … köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı gözönünde bulundurularak, tapu kayıtları yerine uygulanmalı; bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıklar dinlenmeli, yerel bilirkişi ve tanık sözleri, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkilerin yöntemince giderilmeli, revizyon parselleri ile … (…) ve … (…) Köyleri (ya da Çiftlikleri) ile memleket haritasında … Köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilerek kayıtlar 3402 sayılı Kanunun 20. ve 21. maddeleri hükmüne göre, sabit sınırlarla bağlantısı kesilmemek suretiyle, bu sınırlardan başlanarak, genel kadastroda revizyon gördüğü, çiftlik tapu sahipleri adına kesinleşen parseller de dikkate alınmak suretiyle uygulanarak, kayıtların yüzölçümüyle kapsadığı alanlar tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmeli, harita mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişilere tapu kaydının sınırları itibariyle kapsadığı alanı ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını ayrı ayrı gösteren ayrı renkli kalemlerle işaretli müşterek imzalı kroki düzenlettirilmeli;
Daha sonra, dosyaya getirtilen en eski tarihli hava fotoğrafları, memleket haritaları, amenajman planları ve orman kadastro haritası ile kadastro paftası ve dayanılan tapu kayıtlarının sınırları ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını gösteren bilirkişi krokisi ve haritası, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yöntemince uygulanarak, tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadığı alanlar içinde kalıp 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleştirilen orman alanları belirlenmeli, yüzölçümüyle geçerli kapsamı dışında kalan orman alanlarının, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre zaten devlet ormanı sayılması nedeniyle, devletleştirmeye ve iadeye konu edilemeyeceği gözetilmeli, devletleşen orman alanları var ise, bu alanlarının yüzölçümü, tapu kayıtlarının yüzölçümünden düşüldükten sonra, artan bölümün tarım alanları ve yerleşim alanları için hüküm ifade edeceği, başka deyişle birbirlerine sınır olduğu ve toplam 14000 dönüm yüzölçümünde olduğu anlaşılan bu üç tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadıkları alan içinde kalan ormanların devletleştirme kapsamında olduğu göz önünde bulundurularak, devletleştirilen orman alanının yüzölçümü, tapu kaydı miktarından düşüldükten sonra, kalan miktarın bir bütün halinde çiftliğin tapu kaydı kapsamındaki diğer araziler olabileceği düşünülerek muteriz davacıların tapu kayıtlarının kapsamı belirlenmeli, orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumunu çevre taşınmazlarla birlikte bu harita ve fotoğraflar üzerinde bir arada gösterecekleri, tapu kayıtlarının sınırları, yüzölçümü ile kapsadığı alanları ve devletleştirilen orman alanlarını birlikte gösterir ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, kroki düzenlettirilmeli ve düzenlenen bu rapor ve krokiler aynı nitelikteki tüm dava dosyalarına konulmalıdır.
Yukarıda anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazın muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı içinde kaldığı belirlendiği takdirde; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme iddiasında bulunan davacı gerçek kişi ve katılan taraf ile tapu kaydına tutunan muteriz davacı tarafların tanıkları ve yerel bilirkişiler taşınmaz başında dinlenip, zilyetliğin kiracı yada malik sıfatıyla olup olmadığı, Medeni Kanunun yürürlüğünden en az 10 yıl öncesine dayanan zilyetlik olup olmadığı, varsa zilyetliğin başlangıcının ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı sorulup, somut olaylara dayalı yeterli ve kesin yanıtlar alınmalı, bir birinin tekrarı niteliğindeki soyut sözlerle yetinilmemeli, tarafların dayandıkları deliller ile özellikle Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333 E., 1994/51 K., ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 E. 1961/25 K. Sayılı kararları ile 1989/103 Esas sayılı dava dosyası krokileri yerine uygulanmalı, Çiftlik ve tapu sahipleri tarafından sunulan kiralamaya ilişkin 1940 yılından sonra noterde düzenlenen taahhüt senetleri kendilerine okunarak, bu belgelerde söz edilen kişi ve taşınmazlar ile çekişmeli taşınmazın ve taşınmaza zilyet olanın ilgisinin olup olmadığı hususundaki bilgileri sorulmalı, bu deliller karşısında bazı dosyalarda davacı, bazılarında davalı durumunda olan köylülerin zilyetliğinin asli zilyetlik olup olmadığı değerlendirilmeli, Türkiye genelinde 1936-1937 yıllarında arazi ve bina vergi yazımı yapıldığından …, … (…, …), …, … (…) Köyleri’nde bu yıllarda vergiye kayıt edilen arazi ya da bina olup olmadığı Özel İdare Müdürlüğünden sorularak varsa getirtilip yerine uygulanmalı, bu köyde, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan gerçek kişiler, bunların bayi yada murislerinin, o yıllara ait hiç vergi kaydı yoksa bunun nedeni araştırılmalı, 1926 yılından önce asli zilyet olan kişilerin 1936 – 1938 yıllarında sahip oldukları yerleri vergiye kayıt ettirmemiş olmalarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, köylülerin vergi kayıtları olmayıp, çiftlik sahiplerinin vergi kayıtları olması halinde bu durumun köylülerin … Köyü arazilerine o yıllarda aslî zilyet olmadıklarının karinesi sayılıp sayılmayacağı tartışılmalı, muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamında kalması ve tapuların sahih ve geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde, belgesizden mahkeme hükmü ile oluşan ve davalıların dayandığı 21.05.1976 tarih 18 sıra sayılı tapu kaydının mükerrer tapu olup olmadığı değerlendirilmeli,
Yukarıda anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazın muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı dışında kaldığı belirlendiği ya da tapu kaydı kapsamında kalmakla birlikte tapu kaydının, davalılar yararına hukuki kıymetini kaybettiği kabul edildiği takdirde, çekişmeli taşınmazların davalıların dayandığı tapu kayıtları kapsamında kalması nedeniyle, dava konusu taşınmazlar yönünden şimdi olduğu üzere karar verilmelidir’’ gerekçesiyle birinci bentte açıklanan nedenlerle Hazine ve Orman İdaresinin temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacılar … ve arkadaşları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
22. … Kadastro Mahkemesinin 11.11.2015 tarihli ve 2015/23 E., 2015/119 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
23. Direnme kararı süresi içinde davacılar … ve arkadaşları vekili, muteriz davacı … İdaresi vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
24. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıların (… ailesi) tutunduğu tapu kayıtlarının hukuken geçerli kayıtlar olup olmadığı, davalılar S.S. … Yapı Kooperatifi, … Bankası A.Ş. ve … zilyetliğinin 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20 ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydının hukukî kıymetini kaybettirecek nitelikte bulunup bulunmadığı, davacıların tutunduğu tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekip gerekmediği, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve taşınmazın niteliğinden kaynaklı olarak zilyetlik yoluyla iktisabını engelleyen bir durumun bulunup bulunmadığı, sonucuna göre de, mahkemece tapu kayıtlarına kapsam tayini yönünden bozma ilamında belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
25. Dosya içeriği ve toplanan delillerden;
a) … ili … ilçesi … köyü … mevkiinde kain 183 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 15.02.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, tarla niteliğinde, 8.404,19 m2 olarak, 08.10.1992 tarihli ve 3 sıra numaralı tapu kaydı (10.520 m2’lik tarla) uygulanmak suretiyle S.S. … Yapı Kooperatifi adına tespitinin yapılması gerektiği, ancak taşınmazın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/736 Esas sayılı dosyasında davalı olduğu belirtilerek ve mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı, dava konusu taşınmaza uyduğu belirtilen tescil tapu kaydının dava dışı … tarafından Hazine, Orman İdaresi ve … Köyü Tüzel Kişiliğine husumet yöneltilerek kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı açılan tescil davası sonucunda … Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.11.1975 tarihli ve 1975/178 E., 1975/216 K. sayılı kararına istinaden … adına oluştuğu, … tarafından 31.08.1977 tarihinde davalı S.S. … Yapı Kooperatifine satıldığı,
b) … ili … ilçesi … köyü … mevkiinde kain 186 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 19.02.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, tarla niteliğinde, 14.644,52 m2 olarak, 18.10.1992 tarihli ve 2 sıra numaralı tapu kaydı (15.480 m2’lik tarla) uygulanmak suretiyle S.S. … Yapı Kooperatifi adına tespitinin yapılması gerektiği, ancak taşınmazın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/736 Esas sayılı dosyasında davalı olduğu belirtilerek ve mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı, dava konusu taşınmaza uyduğu belirtilen tescil tapu kaydının dava dışı … tarafından Hazine, Orman İdaresi ve … Köyü Tüzel Kişiliğine husumet yöneltilerek kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı açılan tescil davası sonucunda … Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.11.1975 tarihli ve 1975/178 E., 1975/216 K. sayılı kararına istinaden … adına oluştuğu, … tarafından 18.06.1976 tarihinde davalı S.S. … Yapı Kooperatifine satıldığı,
c) … ili … ilçesi … köyü … mevkiinde kain 186 ada 36 parsel sayılı taşınmazın 19.02.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, tarla niteliğinde, 148,65 m2 olarak, 18.10.1992 tarihli ve 2 sıra numaralı tapu kaydı (15.480 m2’lik tarla) uygulanmak suretiyle S.S. … Yapı Kooperatifi adına tespitinin yapılması gerektiği, ancak taşınmazın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/736 Esas sayılı dosyasında davalı olduğu belirtilerek ve mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı, dava konusu taşınmaza uyduğu belirtilen tescil tapu kaydının yukarıda (b) bendinde belirtilen şekilde oluştuğu,
d) … ili … ilçesi … köyü … mevkiinde kain 170 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 15.10.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, dört adet tek katlı kargir bina ve üç adet depo ve tarla niteliğinde, 10.906,33 m2 olarak, 03.06.1988 tarihli ve 3 sıra numaralı tapu kaydı (10.869 m2’lik tarla) uygulanmak suretiyle … Bankası A.Ş. adına tespitinin yapılması gerektiği, ancak taşınmazın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/736 Esas sayılı dosyasında davalı olduğu belirtilerek ve mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı, dava konusu taşınmaza uyduğu belirtilen tescil tapu kaydının dava dışı … tarafından Hazine, Orman İdaresi, … Köyü Tüzel Kişiliği ve Karayolları Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilerek kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı açılan tescil davası sonucunda … Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.1976 tarihli ve 1976/18 E., 1976/257 K. sayılı kararına istinaden … adına oluştuğu, … tarafından 16.06.1981 tarihinde … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş’ne satıldığı, anılan şirket tarafından da 03.06.1988 tarihinde davalı … Bankası A.Ş’ne satıldığı,
e) … ili … ilçesi … köyü … mevkiinde kain 183 ada 15 parsel sayılı taşınmazın 15.10.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, senetsizden, ham toprak niteliğinde, 2.126,19 m2 olarak, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve tarım alanına dönüştürülmesi mümkün olan yerlerden olduğu belirtilerek Hazine adına tespitin yapıldığı,
f) … ili … ilçesi … köyü … mevkiinde kain 224 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 24.10.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, tek katlı kargir ev ve tarla niteliğinde, 1.290,27 m2 olarak, 08.11.1977 tarihli ve 8 sıra numaralı tapu kaydı (1.096 m2’lik tarla) uygulanmak suretiyle … oğlu … adına tespitinin yapılması gerektiği, ancak taşınmazın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/736 Esas sayılı dosyasında davalı olduğu belirtilerek ve mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı, dava konusu taşınmaza uyduğu belirtilen tescil tapu kaydının … tarafından Hazine ve … Köyü Tüzel Kişiliğine husumet yöneltilerek kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı açılan tescil davası sonucunda … Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.03.1977 tarihli ve 1977/14 E., 1977/31 K. sayılı kararına istinaden … adına oluştuğu, anlaşılmaktadır.
26. Davacılar … ve arkadaşlarının, … Valide Sultan Vakfı’na ait olan Mart 1290/Safer 1291 tarih, 18 numaralı (4000 dönüm), 19 numaralı (3000 dönüm) ve 20 numaralı (7000 dönüm) maliki … adına kayıtlı çiftlik tapu kayıtlarına dayandıkları, anılan tapu kayıtlarının … (…) kızı …’a intikal ederek Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı tapulara gittiği, …’ın da çocukları …, …, … ve …’e ölünceye dek bakıp gözetmeleri karşılığında verdiği ve Eylül 1340 tarih 3, 4 ve 5 numaralı kayıtların oluştuğu, bu kayıtların da 7.2.1962 tarih 1, 4 ve 5 numaralı tapulara tedavül gördüğü; 18 numaralı kök tapu kaydının 23.05.1969 tarih 10 ve 11 numaralı tapulara, oradan da 21.07.1969 tarih 63 ve 64 numaralı tapulara gittiği, bu kayıtların da … köyü 1 ilâ 169 numaralı parsellere revizyon gördüğü; 19 numaralı kök tapu kaydının revizyon görmediği; 20 numaralı kök tapu kaydının ise … köyü 373 ilâ 633 numaralı parsellere revizyon gördüğünün belirtildiği, ancak tespitlere itiraz edildiği; tapu kayıtlarının … Çiftliğine ait … köyü 1 ilâ 169 sayılı parsellere revizyon gören sınırlarının; D: Mezar Gediği, B: Dikili Taş, K: …, G: … ve bu yerden müfrez çiftlik; …-… Çiftliğine ait Şubat 1962 tarih 1 sıra numarada 639 hektar 5240 m2 yüzölçümündeki (7000 dönüm) kadastro sırasında … köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere revizyon gören sınırları; D: Kocalan ve Balan Dağı, B: Taşbük ve …, K: Çilecik Gediği, G: Gökbel ve Karadağ ve Mezar Gediği ile çevrili olan ve … (…) Çiftliğine ait Şubat 1962 tarih 4 sıra numarada 275 hektar 7907 m2 (3000 dönüm) yüzölçümündeki ve kadastro sırasında hiç bir parsele revizyon görmeyen sınırları; D: Mezar Gediği, B: İnbükü ve Dikilitaş K. …, G: … sınırlı kayıtlar olduğu ve bu kayıtların doğru temele dayanan, intikalleri düzenli yapılan tapu kaydı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
27. Öncelikle, davacı … ve arkadaşlarının dayandığı tapu kayıtları; hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbiri ile düz hatlarla birleştirilmesi suretiyle meydana gelen geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunması, diğer bir anlatımla 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesine göre sınırların değişebilir ve genişletilmeye elverişli olması nedeniyle dayanılan kayıtlar sabit hudutlu tapu kayıtları olmadığından hudutları ile değil, miktarı ile geçerli olan tapu kayıtlarıdır.
28. Diğer yandan, davacı tapu maliklerinin (… ailesi) dayandığı Mart 1290/Safer 1291 tarih 18, 19 ve 20 numaralı kök tapu kayıtları kapsamındaki taşınmazların … Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas, 2001/16 Karar sayılı dosyasına sunulan 08.03.2000 tarihli …, … ve … tarafından düzenlenen raporda belirtildiği gibi, gayrisahih (tahsisat kabilinden, irsadi ) vakıf taşınmazı olarak … Valide Sultan Vakfına ait olan ve geliri vakfedilen mirî araziler olduğu ve bu hususun aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak açılan ve Yargıtay’dan geçerek kesinleşen bir çok dava sonucunda saptandığı da açıktır.
29. Mirî arazilerde uygulanan 1274 tarihli (1858) Arazi Kanunnamesi’nin 20. ve 78. maddesinin yürürlükte olduğu da tartışmasızdır. Dava konusu edilen taşınmazda/taşınmazlarda da koşulları varsa bu hükümler uygulanacaktır. Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesinin uygulanmasında öncelikle dava konusu taşınmazın zilyet edilebilir nitelikte bir taşınmaz olması gerekir. Diğer iktisap şartları da şöyle sıralanmaktadır:
1) Davacının kesintisiz 10 yıl boyunca araziye malik sıfatıyla zilyet olması
2) Davacının süre boyunca küçük veya gayri mümeyyiz olmaması
3) Davacının araziye kaba güçle el koymuş olmaması
4)Arazinin ulaşması çok uzun sürecek uzak bir yerde olmaması (Sahibinin yaşadığı yer açısından)
5)Davacının araziyi geçerli bir sebep olmaksızın ele geçirip kullandığını süre içinde ikrar ve itiraf etmiş olmaması.
Şu hâlde, 10 yıl boyunca malik sıfatıyla zilyet olma, Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesine göre hak kazanmanın temel şartıdır. 20. maddenin aradığı maddi vakıaların ve kanuni şartların Medeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 04.10.1926 tarihine dek tamamlanmış olması gereklidir. Buna göre, mirî arazi niteliğindeki tapulu taşınmaz zilyedi tarafından malik sıfatıyla 04.10.1926 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Kanun’dan geriye doğru yani en az 1916 yılından 1926 yılına kadar kullanılıyorsa ve anılan maddedeki diğer koşulların da gerçekleşmesi hâlinde zilyet lehine tescil kararı verilebilecektir. Bunun yanı sıra edinim koşullarının oluşup oluşmadığının, her parsel yönünden ayrı ayrı irdelenmesi, parsel bazında tapu kaydının hukukî kıymetini koruyup korumadığının değerlendirilmesi gerekir. Tapu kaydının dava konusu edilen bir taşınmaz yönünden Arazi Kanunnamesi’nde belirtilen hükümler gözetilerek hukukî kıymetini yitirmiş olması, o tapu kaydının tamamen hukukî kıymetini yitirdiği anlamına gelmeyip, sadece dava konusu edilen ilgili taşınmaz yönünden hukukî kıymetini kaybettiğini göstermektedir. Başka bir taşınmaz yönünden aynı tapu kaydı, Arazi Kanunnamesi’ndeki koşullar oluşmamışsa hukukî kıymetini koruyacaktır.
30. Mahkemece dikkate alınması gereken husus, dava konusu edilen taşınmaz kadim tarım arazisi ise zilyedi lehine 1274 tarihli (1858) Arazi Kanunnamesi’nin 20.maddesinde düzenlenen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasıdır. Taşınmaz kadim tarım arazisi olmayıp, hali arazi gibi zilyet edilmesi olanaklı bir yer değilse, en az 1916-1926 yılları arası 10 yıl zilyet olma koşulu gerçekleşmiş olmayacağından ve tapu hukukî kıymetini kaybetmeyeceğinden tapu kaydının kapsamının belirlenmesi ve hak sahibi olacak kişinin belirlenen bu kapsamdaki yeri kullanıyor olması gerekir.
A- Dava Konusu 224 Ada 3 Parsel Sayılı Taşınmaz Yönünden:
31. Mahkemece yapılan keşifte dava konusu taşınmazın bulunduğu … mevkiisinde; rakımın deniz seviyesine yakın olduğu, geniş düzlük içerisinde düzenli parselasyon yapılmış gibi parçalara ayrılmış taşınmazların bulunduğu, bir kısmının ikamet amaçlı ev, bir kısmının iş yeri olarak kullanıldığı, zirai amaçlı kullanılmadığı, bazı taşınmazların diğerlerine göre 50-60 cm aşağıda yer aldığı ve içerisinin su dolu olduğu gözlemlenmiş, dinlenen yerel bilirkişi ve davalı zilyet tanıkları davaya konusu taşınmazın bulunduğu mevkiin öncesinde hali arazi iken 1960-1970’li yıllarda her haneye bir parça düşecek şekilde köylüler tarafından taksim edilerek kullanılmaya başlandığını bildirmişlerdir. Dosyaya sunulan ziraatçı bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın 25-30 yıl öncesinden imar ve ihyası tamamlanan kadim tarım arazi niteliğindeki yerlerden olduğu bildirilmiş de, yerel bilirkişi ve tanık beyanlarından çekişmeli taşınmazın öncesinin hali arazi niteliğindeki yerlerden olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, zilyetliğe dayanan davalı …’ın taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin (en az 1916-1926 yılları arası, Arazi Kanunnamesi, madde 20) kanıtlanamamış olması nazara alındığında … Ailesinin dayandığı tapu kayıtlarının dava konusu taşınmaz bakımından hukukî kıymetini kaybettikleri kabul edilemeyeceğine göre, bu kayıtların mahalline doğru şekilde uygulanıp 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. (B-C) maddesinde öngörülen şekilde tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesi gerekir.
32. Dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesinde izlenecek yöntem ise; öncelikle yukarıda bahsedildiği üzere tapu kayıtlarının 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca miktarı ile geçerli tapu kayıtları olduğu gözetilerek kapsamının belirlenmesidir. Dava konusu taşınmaz belirlenen bu kapsam içerisinde kalıyorsa 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesinde düzenlenen; “Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.” hükmü de göz önünde bulundurularak, kayıt kapsamında kalan bu yer dava tarihi itibariyle kayıt sahibi tarafından kullanılıyor ise tapu kaydına değer verilmelidir.
33. O hâlde mahkemece yapılacak iş; aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak aynı çalışma alanında (veya çiftlik hudutları içerisinde) yer alan taşınmazlarla ilgili dava dosyaları birleştirilmeli, aynı tapu kayıtlarına dayanılarak tapu malikleri veya onların halefleri adına tescil edilen, bedeli davacılara ödenmek suretiyle kamulaştırılan veya herhangi bir nedenle bu kayıtların kapsamında kaldığı kabul edilip tescil edilen tüm taşınmazların onaylı tutanak suretleri getirtilip dosyaya konulduktan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada menfaati bulunmayan şahıslar arasında seçilecek yerel bilirkişilerle, taraf tanıkları ve teknik bilirkişiler huzuruyla keşif icra edilmelidir. Keşif sırasında tapu kayıtlarının miktarıyla geçerli olduğu ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesine uygun yapılmadığı için Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas sayılı dosyasında yapılan kapsam tayininin bağlayıcı olmayacağı nazara alınarak tapu kayıtları ihdasından itibaren tüm tedavülleriyle okunup kayıtta yazılı hudutlar mahalli bilirkişilere zeminde tek tek göstertilmeli, bilirkişilerce gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, bilirkişi ve tanıklarca gösterilen hudutlar teknik bilirkişilere haritasında işaret ettirilmeli, kayıtların hudutlarının taşıdığı özellikler ve intikallerdeki değişiklikler konusunda yerel bilirkişi ve tanıklardan bilgi alınmalı, dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından taşınmazların niteliği, intikali ve tasarrufu sorulup saptanmalı, tespite aykırı sonuca varıldığı takdirde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilip aykırılığın giderilmesine çalışılmalı, teknik bilirkişilere tapu kayıtlarının miktarlarıyla geçerli olduğu nazara alınarak sabit hudutlardan başlamak üzere her tapu kaydının miktarı kadar araziyi gösterir keşfi takibe imkân verir kroki düzenlettirilmeli, tapu kayıtlarına sabit hudutlardan başlamak üzere miktarı kadar yer ayırırken davacılar adına tespit edilip kesinleşen taşınmazlarla kamulaştırılan arazi bölümleri de dikkate alınarak, dayanılan tapu kayıtlarının miktar itibariyle davaya konu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı kesin olarak saptanmaya çalışılmalı, aynı şekilde karşı tarafın dayanağını oluşturan kayıtlar da oluşum belgeleri ile yerel bilirkişi ve tanıkların yardımı ve uzman bilirkişi aracılığı ile mahalline uygulanıp kapsamları belirlenmeye çalışılmalıdır.
34. Bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek ve dava konusu taşınmazın malik hanesinin açık ve davalı olarak tespitinin yapılmış olması nedeniyle, davada 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30/2 maddesi uyarınca re’sen araştırma ilkesinin geçerli olacağı hususları gözetilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
35. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, hudutları itibariyle çok geniş alanı kapsayan (Mart 1280 tarih 18, 19 ve 20 numaralı) tapu kapsamında kalacak taşınmazlara ilişkin dava dosyalarının birleştirilmesine gerek olmadığı, bunun yerine tapu kapsamında kalan aynı köy, aynı ada içerisindeki yerlerle ilgili kılavuz dosya seçilerek bu dosya üzerinden tapu uygulaması yapılarak miktarı ile geçerli olan eski tapu kayıtlarının kapsamının belirlenebileceği, kaldı ki 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B-C maddeleri gereğince harita, plan ve krokiye dayanmayan ancak miktarı itibarıyla geçerli kayıt ve belgelere değer verilebilmesi için zilyetlikle birleşmesi gerektiği, somut olayda dayanılan tapu kayıtları ile zilyetliğin birleşmediği, yeniden araştırma ve inceleme yapılmasına gerek olmadığı, dava konusu taşınmaz bakımından tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği belirtilerek hükmün bu değişik gerekçelerle onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
36. Hâl böyle olunca dava konusu 224 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
B- Dava Konusu 183 Ada 4 ve 15, 186 Ada 4 ve 36 ile 170 Ada 1 Parsel Sayılı Taşınmazlar Yönünden:
37. Asliye Hukuk Mahkemesi aşamasında 21.04.1990 tarihinde yapılan keşif sırasında dinlenen 1934 doğumlu mahalli bilirkişi beyanında, dava konusu 170 ada 1 sayılı parselin öncesinde …’ye ait olduğunu, bu yeri …’a …’in sattığını, … tarafından da … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş’ne satıldığını, tarıma elverişli eski kültür arazisi olduğunu, diğer dava konusu taşınmazların öncesinde …’a ait olduğunu, …’ye babası …’dan kaldığını, …’ye atalarından intikal ettiğini, taşınmazın tarıma elverişli eski kültür arazisi olduğunu ifade etmiştir. 1922 doğumlu zilyet tanığının da dava konusu taşınmazların evveliyatı ile ilgili mahalli bilirkişi beyanını doğruladığı anlaşılmıştır.
38. Kadastro Mahkemesi aşamasında 26.03.2011 tarihinde yapılan keşif sırasında dinlenen 1928 doğumlu mahalli bilirkişi beyanında, dava konusu 170 ada 1 sayılı parselin öncesinde …’e ait olduğunu, …’ın arpa buğday ekerek tarım yaptığını, …’ın yaklaşık on beş yıl önce öldüğünü, ölmeden yaklaşık kırk yıl kadar önce bu yeri … isimli şahsa sattığını, … tarafından da başkasına satıldığını, diğer dava konusu taşınmazların öncesinde kendisine ait olduğunu, dava açarak tapu aldığını, bu yerlerin atalarından kendisine kaldığını, davacılar … ve arkadaşlarının isimlerini köyde 1970’li yıllarda kadastro çalışmaları sırasında duyduğunu, çok sayıda taşınmaza dava açmışlar ise de hepsini kaybettiklerini, köyde yerleri olduğunu ve bu yerlerini kiraya verdiklerini şimdiye kadar duymadığını ve görmediğini ifade ettiği, 1922 ve 1942 doğumlu davalı zilyet tanıklarının da dava konusu taşınmazların evveli ile ilgili mahalli bilirkişi beyanını tekrarladıkları, mahkeme tarafından yapılan gözlemde; dava konusu taşınmazların zemininin düz ve topraklarının derin olduğu tespit edilmiştir.
39. Kadastro Mahkemesince yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporları incelendiğinde; fen bilirkişi ana ve ek raporlarında, davalıların tutunduğu tapu kayıtlarının dava konusu 186 ada 4 ve 36, 183 ada 4 ve 170 ada 1 sayılı parsellere aynen uyduğunu, dava konusu 183 ada 15 sayılı parselde krokisinde C1 ve C2 harfleri ile gösterdiği toplam 607,02 m2’lik kısma uyduğunu, A1 ve B1 harfleri ile gösterdiği toplam 1.519,27 m2’lik kısmın ise tescil tapu kaydı dışında kaldığını saptamıştır. Ziraat bilirkişi, dava konusu 183 ada 15 sayılı parsel hariç diğer taşınmazlardaki toprağın derin bir profile sahip (130-150 cm) killi-tınlı, su tutma kapasitesi yüksek, gevşek, geçirgen ve süzek olduğunu, bu hususların toprağın uzun yıllardır işlendiğini gösterdiğini, taşınmazların zirai manada imar-ihyasının tespitten geriye doğru yaklaşık 25-30 yıl öncesinden tamamlanmış olduğunu (bir başka ifadeyle zilyetliğin tamamlanma tarihinden daha da öncesine dayandığı), uzun yıllardır zirai amaçla kullanıldıklarını ve kadim ziraat arazisi olduklarını, 15 sayılı parseldeki toprağın ise orta derinlikte bir profile sahip (50-60 cm) killi-tınlı, su tutma kapasitesi iyi, sert ve sıkı yapıda olduğunu, uzun yıllardır işlenmediğinden hâlihazırda tarım dışı bir arazi olduğunu tespit etmiştir. Orman bilirkişi, 183 ada 4 ile 186 ada 4 ve 36 sayılı parsellerin orman tahdidi dışında kaldığını, dava konusu 183 ada 15 sayılı parselin A harfi ile gösterdiği bölümünün orman tahdidi dışında orman sayılmayan yerde, B harfi gösterdiği bölümün ise orman tahdidi içinde orman sayılan yerde kaldığını, 170 ada 1 sayılı parselin 155 numaralı orman içi açıklık parselinde kaldığını belirtmiştir. Jeolog bilirkişi, dava konusu 183 ada 15 sayılı parselde kayalık, taşlık ve ham toprak kısmın bulunduğunu, diğer dava konusu taşınmazlarda ise kayalık, taşlık, doğal kumluk, çakıllık, sazlık ve bataklık bir alanın bulunmadığını saptamıştır.
40. Dosya içeriği, toplanan deliller ve özellikle bilirkişi raporları ile de doğrulanan mahalli bilirkişi ve zilyet tanık beyanlarına göre; … Kadastro Mahkemesinin 1996/11 E., 2001/16 K. sayılı dosyasına sunulan 08.03.2000 tarihli …, … ve … tarafından düzenlenen raporda da belirtildiği gibi, davacı tapu maliklerinin (… ailesi) dayandığı Mart 1290/Safer 1291 tarih 18, 19 ve 20 numaralı kök tapu kayıtları kapsamındaki taşınmazların … Valide Sultan Vakfı’na ait taşınmazlardan geliri vakfedilen (tahsisat kabilinden, irsadi ) mirî arazilerden olduğu, mirî arazilerde uygulanan ve hâlen yürürlükte olan 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20. ve 78. maddelerinin eldeki davaya uygulanması gerektiği, dava konusu 186 ada 4 ve 36, 183 ada 4 ve 170 ada 1 sayılı parsellerin tamamının ve 183 ada 15 sayılı parselin fen bilirkişi ek krokisinde C1 ve C2 harfleri ile gösterilen toplam 607,02 m2’lik kısmın zilyet edilebilir nitelikte taşınmazlar olduğu, her ne kadar ziraat bilirkişi raporunda C1 ve C2 ile gösterilen kısımların tarım dışı bir arazi olduğu belirtilmiş ise de bu tespitin anılan kısımların son yıllarda tarım yapılmamasından kaynaklandığı, bu nedenle toprağının sert olduğu, hâlihazırda komşu 183 ada 4 sayılı parselde inşa edilen kooperatif binalarının ihtiyacı için kullanıldığı ve artezyen bir kuyunun da bulunduğu, yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre bu kısımların da öncesinde zirai amaçla kullanıldığı, davalılar ve önceki zilyetlerin dava konusu taşınmazları bir insan ömrünü aşan zamandan beri malik sıfatıyla ve zirai amaçla kullandığı, bu zilyetliğin Medeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 04.10.1926 tarihinden önce en az 10 yıllık süreyi kapsadığı, bir başka ifadeyle en az 1916 yılından 1926 yılına kadar davalıların zilyetliğinin kanıtlandığı, bu durum karşısında davacı … ailesinin tutunduğu tapu kayıtlarının Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesi gereğince yukarıda belirtilen taşınmazlar bakımından hukukî kıymetini yitirdiği, o hâlde dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekmediği, anılan 20. maddedeki diğer koşulların davalı zilyetler lehine gerçekleştiği, öte yandan davalıların dayandığı tescil tapu kayıtlarının zilyetler adına tesciline karar verilen kısımlara aynen uyduğu, tescil davalarında taraf olan muteriz davacı … İdaresi yönünden tescil davalarının eldeki davada kesin hükmün sonuçlarını doğurduğu, dava konusu 183 ada 15 sayılı parseldeki A1 ve B1 harfleri ile gösterilen kısımların ise orman sayılan yerlerden olduğu anlaşıldığından, yazılı şekilde karar veren yerel mahkeme kararının isabetli olduğu anlaşılmaktadır.
41. Hâl böyle olunca, dava konusu 183 ada 4 ve 15, 186 ada 4 ve 36 ile 170 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle onanması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Davacılar … ve arkadaşları vekili ile muteriz davacı … İdaresi vekili ve davalı Hazine vekilinin dava konusu 183 ada 4 ve 15, 186 ada 4 ve 36 ile 170 ada 1 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının anılan taşınmazlar yönünden yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı oy birliği ile ONANMASINA,
2- Davacılar … ve arkadaşları vekili ile muteriz davacı … İdaresi vekili ve davalı Hazine vekilinin dava konusu 224 ada 3 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile, anılan taşınmaz yönünden direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince oy çokluğu ile BOZULMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.12.2022 tarihinde karar verildi.