Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2022/133 E. 2023/224 K. 15.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/133
KARAR NO : 2023/224
KARAR TARİHİ : 15.03.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili; vergi başmüfettişi olan ve geçici süreyle yurt dışında görevlendirilen davalı …’in 14.12.2008-01.09.2010 tarihleri arasında ABD’de yüksek lisans yaptığını, yurda dönüşte mecburi hizmetini tamamlamadan 31.12.2012 tarihinde istifa ettiğini, 15.09.2009 tarihli yüklenme senedinde davalının taahhüdünü ihlâl etmesi hâlinde ödemeyi kabul ettiği zararın açıkça yazıldığını, diğer davalıların da bu borç senedinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak yer aldıklarını, taahhüdün ihlâl edilmesi nedeniyle yapılan harcamaların mecburi hizmet süresinin çalışılmayan dönemine karşılık gelen tutarından davalıların müteselsilen sorumlu olduğunu ileri sürerek 39.022,84 USD ve 31.777,00 TL bedelin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalılar vekili; taraflar arasındaki uyuşmazlığın kefalet senedi çerçevesinde çözümlenmesinin mümkün olmadığını, Danıştay kararlarında işaret edildiği üzere davanın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Ek 34 üncü maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin kamu gücüne sahip idare karşısında müzakere ve müdahale şansı olmaksızın davaya konu taahhütnameyi imzaladığını, böyle bir uygulamanın taraflar arasında akdi ilişki olarak kabul edilemeyeceğini, yurt dışı eğitimi sırasında müvekkilinin vergi başmüfettişliği görevinin devam etmesi nedeniyle yurt içi aylıklarına zaten hak kazanıldığını, buna rağmen ödenen maaşın üstelik iki katı karşılığıyla geri istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, genel işlem koşulu niteliğindeki taahhütname hükümlerine dayanılarak cezai şart talep edilmesinin de mümkün olmadığını ve istenilen cezai şartın fahiş olduğunu, müvekkilinin yurt dışında kaldığı sürenin iki aşamalı olduğunu, ilk başta yalnızca görev nedeniyle yurt dışına çıkan müvekkilinin 15.09.2009 tarihinden sonra eğitim amacıyla yurt dışında kalmaya devam ettiğini, geçici görevlendirme ve eğitim ile ilgili bu iki süreçte yapılan ödemelerin de farklılık arz ettiğini, geçici görevlendirme dönemine ilişkin harcırahların iadesinin istenemeyeceğini, bunların hizmet karşılığı olarak Harcırah Kanunu çerçevesinde yapılan ödemeler olduğunu, oysa Yargıtay uygulamasında ancak yurt dışı ödemelerin iade konusu edilebileceğinin benimsendiğini, bilirkişi vasıtasıyla yapılacak incelemeyle müvekkilinden yasal olarak talep edilebilecek borç miktarının belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı
6. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.07.2014 tarihli ve 2013/540 Esas, 2014/345 Karar sayılı kararı ile; davalının sorumluluğunun lisansüstü eğitim amacıyla yurt dışında bulunduğu 25.08.2009-01.09.2010 tarihleri arasındaki 371 günlük süre üzerinden hesaplanması gerektiği, buna göre mecburi hizmet süresinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Ek 34 üncü maddesine göre 742 gün olduğu, davalı …’in yurda döndükten sonra istifasına kadar 850 gün çalıştığı, bu durumda mecburi hizmet süresi tamamlanmış olduğundan herhangi bir yükümlülüğün kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
7. Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 11.10.2016 tarihli ve 2016/8409 Esas, 2016/11239 Karar sayılı kararı ile; “Dava, zorunlu hizmet karşılığı olan kurum alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davalıların 6552 sayılı Yasadan yararlanmak için davacı idareye başvuruları bulunup bulunmadığı araştırıldıktan sonra taraflar arasındaki uyuşmazlığın “11.09.2014 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı İş Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması İle Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanunun Geçici 1. maddelerinin” somut olayda değerlendirilip oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
9. Mahkemenin 20.05.2021 tarihli ve 2021/20 Esas, 2021/150 Karar sayılı kararı ile; ilk karar gerekçesi yanında, davacının mecburi hizmetini tamamladığı ve herhangi bir borcunun kalmadığı, bu nedenle ortada yapılandırılması gereken bir borcun varlığından söz edilemeyeceğinden eski kararda ısrar edilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yüklenme senedi çerçevesinde alacak iddiasında bulunulan olayda, Mahkemenin İş Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması İle Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 6552 sayılı Kanun’un 11.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1 inci maddesi çerçevesinde alacağın ödenme koşullarıyla ilgili yeniden değerlendirme yapmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Taraflar arasındaki anlaşmazlık, geçici görevlendirme ve devamında yüksek lisans eğitimi için yurt dışında bulunan kişinin mecburi hizmet yükümlülüğünün tamamlanmadığı ve bu çerçevede davacı idarenin alacak hakkının bulunduğu iddiasından kaynaklanmaktadır. Mahkeme davalı …’in mecburi hizmet süresini tamamladığını, bu nedenle davaya konu alacak iddiasının yerinde olmadığını kabul ederek davayı reddetmiş, Özel Daire temyiz incelemesinde işin esasına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmadan, karardan sonra yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanun’un Geçici 1 inci maddesi çerçevesinde değerlendirme yapılması gerektiğine işaret ederek hükmü bozmuştur.
13. 6552 sayılı Kanun’un Geçici 1 inci maddesi şu şekildedir:
“(1) 8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrası, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun geçici 53 üncü maddesinin birinci fıkrası ile 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun geçici 34 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamına girmesine rağmen anılan maddelerde belirtilen sürelerde borçlarının yeniden hesaplanması için müracaat etmeyenler ile söz konusu maddelerin yürürlüğe girdiği tarihten bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar geçen süre içinde anılan düzenlemelerde belirtilen nedenlerle haklarında borç takibi yapılanlar veya yapılması gerekenlerin ve 2547 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi uyarınca yurt dışında görevlendirilmiş olanlardan bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte haklarında borç takibi yapılanlar veya yapılması gerekenlerin, kendilerine döviz olarak yapılmış olan her türlü masrafa ilişkin borç tutarları, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üç ay içinde borçlu oldukları idarelere başvurmaları hâlinde, imzaladıkları yüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefalet senedi hükümleri dikkate alınmaksızın ve ilgililere ödeme yapma sonucunu doğurmaksızın aşağıdaki şekilde yeniden hesaplanır ve başvuru süresi içinde tahsilat işlemi durdurulur. Ancak bu hesaplama, 2547 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi uyarınca yurt dışında görevlendirilenler ile geçici 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen durumda bulunanlardan, aynı Kanunun 33 üncü maddesi uyarınca yurt dışında görevlendirilenler bakımından yapılırken bu kişilerin hizmetleri karşılığında aldıkları yurt içi maaşları ve buna yönelik cezai şart talep edilmez, bunlar haricinde Türk lirası olarak yapılmış olan her türlü masraf tutarına, sarf tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süre için 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere tespit ve ilan edilen kanuni faiz işletilerek hesaplama yapılır.
a) 5/8/1996 tarihinden sonra yüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefalet senedi alınanlar hakkında 657 sayılı Kanunun ek 34 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre bu Kanunun yayımlandığı tarihten önceki süreler için herhangi bir ferî alacak hesaplanmaz.
b) 5/8/1996 tarihinden önce yüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefalet senedi alınanlar hakkında, ilgili adına fiilen ödemenin yapıldığı tarihteki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca tespit ve ilan edilen efektif satış kuru üzerinden Türk lirasına çevrilerek bulunacak tutar ile bu tutara sarf tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süre için 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere tespit ve ilan edilen kanuni faiz işletilerek hesaplama yapılır. Ancak, bu hükümlere göre hesaplama yapılması sonucunda borçlunun aleyhine bir durum ortaya çıkması hâlinde (a) bendi hükümleri uygulanır.
(2) Bunların daha önce ödemiş oldukları tutar ile mecburi hizmetlerinde değerlendirilen sürelere isabet eden tutar, yukarıdaki şekilde belirlenecek tutardan düşülür. Bu madde uyarınca vazgeçilen borç tutarına isabet eden vekâlet ücreti de dâhil yargılama giderleri tahsil edilmez. Hesaplanan borç tutarı, ilgilinin durumu ve ödenmesi gereken meblağ dikkate alınarak azami beş yıla kadar taksitlendirilebilir.
(3) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, 2547 sayılı Kanunun geçici 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen durumda olup, aynı Kanunun 35 inci maddesi uyarınca yurt içinde görevlendirilenlerden geçici 53 üncü maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen sürede borçlarını ödemek için başvurmayanlar ile söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar geçen süre içinde anılan düzenlemede belirtilen nedenlerle haklarında borç takibi yapılanların veya yapılması gerekenlerin, kendilerine Türk lirası olarak yapılmış olan her türlü masrafa ilişkin borç tutarları, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üç ay içinde borçlu oldukları idarelere başvurmaları hâlinde, imzaladıkları yüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefalet senedi hükümleri dikkate alınmaksızın ve ilgililere ödeme yapma sonucunu doğurmaksızın yeniden hesaplanır ve başvuru süresi içinde tahsilat işlemi durdurulur. Yapılacak hesaplamada, bu kişilerin hizmetleri karşılığında aldıkları yurt içi maaşları ve buna yönelik cezai şart talep edilmez, bunlar haricinde Türk lirası olarak yapılmış olan her türlü masraf tutarına, sarf tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen süre için 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere tespit ve ilan edilen kanuni faiz işletilerek hesaplama yapılır. Bu kişiler hakkında da bu maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.
(4) Bu madde kapsamında bulunanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce borcunun tamamını ödemeden veya mecburi hizmetini tamamlamadan vefat edenlerin borç yükümlülükleri ortadan kalkar. Buna bağlı olarak, borçlunun kendisi, mirasçıları ve kefilleri hakkında her türlü borç yükümlülükleri ortadan kaldırılır ve her türlü borç takibi işlemlerine son verilir.”
14. Anılan 42 nci madde hükmü; 1416 sayılı Kanun, 2547 sayılı Kanun ve 657 sayılı Kanun çerçevesinde yabancı devletlere gönderilen ve yurda dönüşlerinde yurt dışında kaldıkları süreyle ilgili borçlanması söz konusu olan kişilerin bu borçları ödeme şekli ve usulüne ilişkin borçlu lehine yeni koşullar öngören bir borç yapılandırma düzenlemesidir.
15. Ancak somut olayda, davalılar borç iddiasının gerçeği yansıtmadığını savunarak borcu tümüyle inkar etmiş olup yargılama aşamasında da 6552 sayılı Kanun’dan yararlanmak amacıyla başvuru yapılacağına ya da yapıldığına dair herhangi bir iddia ve savunmada bulunulmamıştır. Mahkeme de davacı Kurumun alacağının olmadığı yönündeki bir değerlendirmeyle davalıları haklı görmüş ve davayı reddetmiştir. Bu nedenle Mahkemece 6552 sayılı Kanun uyarınca davaya konu edilen alacakların yeniden yapılandırılması olanağından yararlanılıp yararlanmadığının araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
16. Hâl böyle olunca, Mahkemenin açıklanan hususlara değinen direnme kararı yerindedir.
17. Ne var ki, bozma nedenine göre Özel Dairece işin esası incelenmediğinden davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ
Açıklanan sebeplerle;
Direnme kararı uygun olup davacı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.