YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/1229
KARAR NO : 2023/63
KARAR TARİHİ : 08.02.2023
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/497 E., 2019/175 K.
KARAR : Davanın reddine
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin karar, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince onanmış, sonrasında asıl ve birleşen davada davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Özel Dairece yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Asıl ve birleşen davada davacı vekili; müvekkili adına tescilli “STAR” esas ibareli tanınmış markaların bulunduğunu, davalı … adına yapılan 2011/98204 sayılı “artı98,8 starartı+Şekil” ibareli markaya yaptıkları itirazın YİDK kararınca nihaî olarak reddedildiğini, ancak başvuruya konu işaretin 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (556 sayılı KHK) 7 ve 8. maddeleri kapsamında müvekkiline ait markalar ile benzer olduğunu ileri sürerek YİDK’nın 2014-M-6724 sayılı kararının iptalini, dava konusu marka başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Asıl davada davalı Kurum vekili; Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, markalar arasında iltibasa neden olacak düzeyde benzerliğin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Birleşen davada davalı … beyan dilekçesinde; markalar arasında ürün ve ibareler bakımından benzerliğin bulunmadığını, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 13.05.2015 tarihli ve 2014/316 E., 2015/85 K. sayılı kararı ile; davacının “STAR” markalarıyla davalının “artı98,8 starartı+Şekil” ibare başvurusu arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, marka işaretleri benzer olmadığından ve 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesindeki riskler ispatlanamadığından anılan maddenin sonuca etki etmediği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.05.2016 tarihli ve 2015/11258 E., 2016/5886 K. sayılı kararı ile kararın onanmasına karar verilmiş, karara karşı asıl ve birleşen davada davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.11.2018 tarihli ve 2016/13357/E., 2018/7218 K. sayılı kararı ile; “…Asıl ve birleşen dava, TPE YİDK kararının iptali ve tescil edilmiş olması halinde davalı markasının hükümsüzlüğüne ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dava konusu başvuruda yer alan “starartı” ibaresi markanın esaslı ve baskın unsuru olup “star” kelimesinden türetme kelime markası niteliğindedir. Davacının aynı hizmet sınıfına ait markaları da “star” ibareli olduğundan her iki markanın asli unsurları itibariyle aralarında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca ilişkilendirme ihtimali de içerecek şekilde benzerlik bulunduğu halde, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 22.05.2019 tarihli ve 2018/497 E., 2019/175 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; benzer hizmet sınıflarında tescilli davalı …’e ait 2011/98204 sayılı ve “artı98,8 starartı+Şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “STAR” esas unsurlu markalar arasında asli unsurları itibariyle 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimalini içerecek ve karıştırılmaya neden olacak düzeyde benzerliğin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
14. Hemen belirtmek gerekir ki, tescilli bir markanın, ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir. Ancak somut olayda uyuşmazlığın çözümü için başvuru ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK’nın uygulanması gerekmektedir.
15. Türk Hukuku’nda sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu (Kurum) tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın Kurum ve mahkeme tarafından “re’sen” dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’î değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nın 34. maddesi gereği herkes Kurumun bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi çerçevesinde “itiraz” konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nın 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece re’sen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan, Hakan/Kılıç, …: Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, 1. Baskı, Ankara 2004, s. 79-80).
16. 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından re’sen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nın 35. maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından “itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 47 ilâ 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.
17. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır.
18. 556 sayılı KHK’nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.
19. 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.
20. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı oluşturarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında “benzerlik” vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.
21. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararı). Başka bir anlatımla karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
22. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dâhi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Karasu, Rauf/ Suluk, Cahit/ Nal Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2018, s. 189). Başka bir anlatımla önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.
23. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.
24. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; birleşen davada davalı … tarafından 38. sınıf hizmetlerde gerçekleştirilen 2011/98204 sayılı ve “artı98,8 starartı+Şekil” ibareli marka başvurusuna karşı asıl ve birleşen davada davacı tarafından, “STAR” esas ibareli markalara dayalı olarak yapılan itirazın, taraf markaları arasında karıştırılmaya neden olacak düzeyde benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle nihai olarak davalı Kurum YİDK kararıyla reddedildiği, asıl ve birleşen davacıya ait “STAR” esas unsurlu markaların, özellikle televizyon ve radyo hizmetleri başta olmak üzere medya sektörüyle ilgili hizmetlerde tanınmış marka niteliğini haiz olduğu anlaşılmaktadır.
25. Taraf markalarının ilişkili olduğu mallar aynı/benzer olduğundan bu aşamada, işaretler arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir. İşaretlerin benzerliği incelenirken de özellikle redde mesnet markanın bir bütün olarak bıraktığı genel izlenim ve ayırt edici unsurların dikkate alınması ve bu baskın unsurların ayırt edicilik seviyesi göz önünde bulundurulmalıdır. Tescil kapsamında mal ve hizmetleri tür, çeşit, nitelik, karakteristik özellik gibi tanımlayıcı sözcükler asıl unsur olarak dikkate alınamayacağı gibi ima yoluyla bu özellikleri belirten unsurların da ayırt ediciliğinin zayıf olacağı unutulmamalıdır.
26. Ayrıca bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı, şekil vb. işaretlerden oluşup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Bunun yanında tanınmış marka niteliğini haiz bir markada kullanılan esas unsurun ayırt edici niteliği, markanın tanınmış olduğu mal ve hizmet sınıflarında yüksek olacaktır. Bu sebeple önceden tescil edilen markanın tanınmışlığının, sonradan benzer mal ve hizmet sınıflarında aynı esas unsur kullanılarak tescil edilen markalar ile karıştırılma ihtimalini artıracağı hususu da markalar arasında iltibasa dair yapılacak değerlendirmede göz ardı edilmemesi gereken bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
27. Birleşen davada davalıya ait başvuru markasındaki “artı98,8 starartı+Şekil” ibaresindeki esaslı unsurun “STAR” ibaresinden ibaret olduğu, markadaki “98,8” şeklindeki ibarenin radyo frekans aralığını belirtmesi sebebiyle ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, “artı” ibaresinin ise baskın unsur olmayıp “star” unsuru yanında daha az dikkat çeken yardımcı unsur niteliğinde olduğu, dava konusu başvuruda yer alan “starartı” ibaresi markanın esaslı ve baskın unsuru olup “Star” kelimesinden türetme bir kelime markası olduğu anlaşılmaktadır.
28. Görüldüğü üzere yapılan karşılaştırmada, taraf markaları arasında bütünsel anlamda bıraktıkları izlenim itibariyle benzerliğin bulunduğu, markalardaki diğer unsurların yeterli düzeyde ayırt edici niteliği haiz olmadığı, taraf markalarının kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin tüketicileri nezdinde anılan markaların farklı markalar olarak algılanamayacağı, ayrıca asıl ve birleşen davada davacıya ait “Star” esas unsurlu markaların özellikle televizyon ve radyo hizmetleri başta olmak üzere medya sektörüyle ilgili hizmetlerde tanınmışlığı sebebiyle ilgili tüketici kitlesi nezdinde sahip olduğu yüksek ayırt edici nitelik nazara alındığında, taraf markaları arasındaki görsel ve işitsel anlamda oluşan bu benzerliğin markalar arasında karıştırılmaya neden olacak seviyede bir benzerlik olması nedeniyle taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunduğu açıktır.
29. Bu itibarla benzer hizmet sınıflarında tescilli birleşen davalıya ait 2011/98204 sayılı ve “artı98,8 starartı+Şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “STAR” esas unsurlu markalar arasında asli unsurları itibariyle 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimalini içerecek ve karıştırılmaya neden olacak düzeyde benzerlik bulunduğunun kabulü zorunludur.
30. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; birleşen davada davalıya ait dava konusu marka ile asıl ve birleşen davada davacıya ait markalar arasında benzerliğin ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, birleşen davada davalıya ait marka ibaresinde “Artı” unsurunun ön planda olduğu, öte yandan “Star” ibaresinin yıldız anlamına geldiği, anılan ibarenin davacının tekelinde olamayacağı, “Star” ibaresinin dilimizde herkesin kullanımına açık bir ibare olduğu, birleşen davalıya ait markada kullanılan şekil ile “starartı” ibaresinin markayı asıl ve birleşen davada davacının markalarından yeterli düzeyde farklılaştırdığı, belirtilen sebeplerle direnme kararının yerinde olup onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
31. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
32. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.