Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2022/1180 E. 2023/678 K. 21.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/1180
KARAR NO : 2023/678
KARAR TARİHİ : 21.06.2023

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/149 E., 2022/391 K.
KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı asıl; 1996-2002 yılları arasında büyükbaş hayvan besiciliği nedeniyle Kebir ve Ketaş isimli firmalara sattığı süt bedelleri üzerinden 2926 sayılı Kanun kapsamında prim kesintisi yapıldığını, prim kesintilerine karşılık hizmet süresinin tespiti ve prim borcu için Kuruma yaptığı başvurunun prim kesintilerinin Kurum hesaplarına intikal ettirilmediği gerekçesi ile reddedildiğini, kesintinin Kurum hesaplarına aktarılmasının sorumluluğunun sigortalıda olmadığını ileri sürerek 01.05.1995-30.12.2001 tarihleri arası tarım sigortalılığı süresinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı … (SGK/Kurum) vekili; davacının tarımsal faaliyeti neticesinde sattığı ürünlerinden prim kesildiği iddiasının gerçekle bağdaşmadığını, davacının iddiasına dayanak yaptığı hususların Kurum kayıtlarına intikal etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.10.2020 tarihli ve 2020/190 Esas, 2020/46 Karar sayılı kararı ile; davacının sattığı ürün bedelinden kesinti yapıldığının tespit edilmesi sigortalılığın kabulü için yeterli olup kesintinin yapıldıktan sonra Kurum hesabına yatırılmamış olmasının sigortalı aleyhine değerlendirilemeyeceği, davalı Kuruma karşı kesintiyi yapmakla yükümlü olan şirketin sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının 01.02.1996-30.12.2001 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 24.02.2021 tarihli ve 2021/70 Esas, 2021/270 Karar sayılı kararı ile; davacının ürün teslim ettiğini beyan ettiği Kebir şirketi tarafından herhangi bir ürün teslimi olmadığının bildirilmesi, dosyaya sunulmuş veya temin edilmiş müstahsil makbuzlarının bulunmaması, Kurum kayıtlarına göre özel şirket tarafından kesildiği iddia olunan primlerin Kurum hesabına aktarılmaması ve davacının kimlik bilgisinin Kurum tevkifat listelerinde yer almıyor olması, prim kesintisi yapan kamu kurumu olmayan özel şirket tarafından prim kesinti listelerinin her zaman tek taraflı olarak düzenlenmesinin mümkün olması ve Ketaş şirketinin tasfiye sürecinde olması nedeniyle tasfiye memurları tarafından benzer dosyalarda verilen cevaplarda 2003 öncesi verilere ulaşılamadığının imhaya ilişkin evrak da bulunmadığının bildirilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde davanın kabulünün hatalı olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Davanın Yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Yasa’da 506 sayılı Yasa’nın 79/10. 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddesine koşut geçmiş tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tespitine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. 2926 sayılı Yasa’nın 7. maddesi hükmüne göre, bu yasaya göre sigortalı sayılanlar, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kurum’a başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Anılan Yasa’nın 5. maddesi ile 7. maddede belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı hükmü getirilmiştir. 2926 sayılı Yasa’nın 2. ve 3. maddeleri kapsamında, kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan Yasanın uygulanma tarihinde 58 yaşını dolduran kadınlarla, 60 yaşını dolduran erkekler dışındakiler bakımından tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde bulunmaktadır. Başka bir ifade ile sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değildir. Diğer yandan re’sen tescil başlığını taşıyan 9.maddeye göre bu Yasa kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kurum’a kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurumca re’sen yapılması gerekmektedir. 2926 sayılı Yasa’nın 36. maddesi kapsamında Kurum’un prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2.madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için Kurum’a başvuru olmasa dahi bahse konu biçim de prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Bağ-Kur’un iş bu prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi Yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.
İlk prim kesintisini izleyen yıllarda prim kesintisi veya ürün tesliminin gerçekleştiğinin belirlendiği durumlarda, bu yıllar için de tespit kararı verilmesi gerekmektedir.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının temel koşulu 2926 sayılı Yasanın 2/1 ve 3/b maddelerinde belirtildiği gibi, tarımsal faaliyette bulunmaktır. Prim tevkifatına dayalı tespit davasında, salt ziraat odası ve kooperatif kaydı gibi belgelerin bulunması, davanın kabulü için yeterli değildir. Tarımsal faaliyetin sürdüğünün, faaliyete ilişkin olarak hangi tarımsal ürünlerin üretildiği, nereye satıldığı veya teslim edildiği gibi hususlar da somutlaştırılarak belirlenmelidir. Prim tevkifatı ve ürün tesliminin, iki yıla kadar olan süre dışında süreklilik arz ettiği hallerde de, tarımsal faaliyetin sürekli olduğu kabul edilebilir.
Öte yandan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2926 sayılı Yasa’nın uygulanmasına ilişkin 26/03/1994 günlü 4 nolu tebliğine göre ürün bedellerinden % 1 oranında tevkifat yapmakla yükümlü gerçek ve tüzel kişilerin bu tevkifatı yaparak Kurum hesabına intikal ettirmek zorunda oldukları, kesinti yaptığı halde Kurum hesabına yatırmayan gerçek veya tüzel kişilerin, Kuruma karşı sorumlu oldukları, bu kesintilerin yasal faiziyle birlikte kendilerinden tahsil olunacağı TCK.’nun 526. maddesi gereğince cezalandırılmaları için suç duyurusunda bulunulacağı bildirildiğinden davacının sattığı ürün bedelinden kesinti yapıldığının tespiti sigortalılığın kabulü için yeterli olup, kesintiyi yapan davalı Kuruma karşı sorumlu olacağından kesinti yapıldıktan sonra Kurum hesabına yatırılmamış olması dahi sonuca etkili değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurul’unun 15/02/2017 tarih 2015/10- 1283 E. 2017/242 K. sayılı kararına göre de tevkifat kesintisinin kuruma intikal etmemesi tarım Bağ-kur sigortalılık hakkı kazanmasına engel değildir.
Somut olayda, Ketaş Firması tarafından 13.11.2018 tarihli yazı ekinde gönderilen bağ kur kesinti listesinde, davacının teslim ettiği ürünlerden 1996/ocak ,1997 ,1998, 2000, 2001, 2003 yıllarında kesinti yapıldığının anlaşılmasına göre, prim kesintisinin kuruma intikal etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
Yapılacak iş; yapılan tevkifatın Kuruma intikal etmemesinin tescile engel olmayacağını göz önünde bulundurmak ve yukarıda anlatılan ilkeler ışığında davacının tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğu süreleri tespit etmekten ibarettir.

Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, temyiz eden davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; prim kesintisi yapan şirketin kamu kurumu olmayan özel şirket olduğu ve bu şirket tarafından prim kesinti listelerinin her zaman tek taraflı olarak düzenlenmesinin mümkün olduğu, davacının prim kesintilerinin bulunduğunu iddia ettiği şirketin öncesinde iflasına karar verildiği, kesinti listesini düzenleyenin kimliği belli olmamakla birlikte yazı iflas idaresince düzenlenmediğinden temsil yetkisinin bulunmadığı, iflas idare temsilcilerince yapılan araştırmalarla şirkete ilişkin 2003 yılı öncesi müstahsil makbuzlarının, kesinti listelerinin imha edildiğinin evraka rastlanılmadığının bildirildiği, şirket tarafından benzer dosyalarda çelişkili cevaplar verildiği, bir kısım dosyalarda verilen kesinti listelerinin gerçeği yansıtmadığının kesin olarak tespit edildiği, davacının elinde kesinti yapıldığına dair müstahsil makbuzu bulunmadığı ve aynı şirketin kesintilerine dayalı olarak tarım bağkur sigortalılığının tespiti taleplerinin reddine yönelik kararların Yargıtay 10. Hukuk Dairesince onandığı gerekçesi ve önceki gerekçede tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, kararın sosyal güvenlik hakkına engel olduğunu, tespit kararı verilmesi durumunda tespite konu sürelerin tamamı için güncel prim bedeli üzerinden ödeme yapılacağından Kurum zararı oluşmayacağını, özel işyerlerine şüphe ile yaklaşılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, prim kesintilerinin ilgili bankaya yatırıldığına dair makbuz örneklerinin de dikkate alınarak kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dışı Ketaş firması tarafından sunulan Bağ-Kur kesinti listesinin tek taraflı olarak her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu, şirketin tasfiye sürecinde olup tasfiye memurları tarafından 2003 yılı öncesine ait verilere ulaşılamadığı ve imhaya ilişkin evrak mevcut olmadığının bildirildiği, ayrıca dosyaya sunulmuş veya temin edilmiş Bağ-Kur prim kesintisi içeren müstahsil makbuzu bulunmadığı, Kurum tevkifat listesinde davacının kimlik bilgilerinin yer almadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilen somut olayda dava dışı Ketaş firması tarafından sunulan Bağ-Kur kesinti listesinde davacının teslim ettiği ürünlerden 1996/Ocak, 1997, 1998, 2000, 2001 ve 2003 yıllarında kesinti yapıldığı görüldüğünden tevkifatın Kuruma intikal etmemesinin tescile engel olmayacağı gözetilip bozma kararında belirtilen ilkeler ışığında yargılama yapılarak tescil istemi hakkında karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7 nci maddesi.

2. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (2926 sayılı Kanun) 2, 3, 5, 7, 9, 10 ve 36 ncı maddeleri.

3. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği (Tebliğ) ilgili maddeleri.

2. Değerlendirme
1.Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durmak gerekir.

2. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7 nci maddesi uyarınca davanın yasal dayanağını oluşturan ve 17.10.1983 tarihinde kabul edilip 20.10.1983 tarihli ve 18197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2926 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin ilk hâlinde kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın tarımsal faaliyette bulunan kimselerden 22 yaşını doldurmuş erkeklerle 22 yaşını doldurmuş aile reisi kadınların bu Kanun’a göre sigortalı sayılacağı belirtilmiş, 15.04.1987 tarihli ve 3350 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi ile eklenen fıkra ile de uygulama tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla 55 yaşını dolduran erkeklerin istekleri hâlinde kapsama alınacağı hükme bağlanmıştır.

3. Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun sözü edilen 2 nci maddesi 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun’un 48 inci maddesi ile değişikliğe uğramış olup madde;
“Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.
Yukarıdaki fıkra hükmüne göre sigortalılığın tespit, tescil ve takibine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müştereken çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
İlk tescil tarihinde ellisekiz yaşını dolduran kadınlarla, altmış yaşını dolduran erkekler istekleri halinde kapsama alınırlar.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

4. Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “Tanımlar” kenar başlıklı 3 üncü maddesinin (b) bendinde “Tarımsal Faaliyette Bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar…” olarak tanımlanmıştır.

5. Bu itibarla 2926 sayılı Kanun’un 2 ve 3 üncü maddeleri kapsamında kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan Kanun’da öngörülen belli bir yaşı dolduran kadın ve erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde olup sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz (2926 sayılı Kanun m.5).

6. Sigortalı sayılanlar 2926 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanun’a göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca resen yapılacak ve Kanun’un 5 inci maddesi hükmü gereğince tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.

7. Diğer yandan 2926 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinde kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin, Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği (Pankobirlik), Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı belirtilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu anlaşılmaktadır.

8. Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulaması ile de Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 07.07.2010 tarihli ve 2010/10–359 Esas, 368 Karar; 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 Esas, 2017/215 Karar ile 15.02.2017 tarihli ve 2015/10-1283 Esas, 2017/242 Kararsayılı kararları).

9. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, 2926 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesi uyarınca Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu hâlde 2 nci madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Kuruma ödenmesi durumunda kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dâhi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Kurumun prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi kanunun kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.

10. Nitekim 2926 sayılı Kanun’a tabi sigortalıların ödeyecekleri primlerin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilmesine ilişkin olmak üzere 01.04.1994 tarihinde uygulanmaya başlanılan 03.04.1993 tarihli ve 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki 13.05.1993 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. 08.01.1994 tarihli ve 94/5173 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile de tevkifat oranı %1’e indirilmiştir. 2926 sayılı Kanun ve kararnameler kapsamında konuyu değerlendiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği düzenlenerek 26.03.1994 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış ve 01.04.1994 tarihinden itibaren tarım sigortalılarının prim borçlarının teslim ettiği ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsili ile yersiz olarak alınan tutarların ilgililere geri verilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Tebliğin (B) bendinde tevkifat yapacak olanlar, (C) bendinde çiftçi primlerinin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsiline ilişkin usul ve esaslar, (E) bendinde tevkifat tutarlarının Kurum hesaplarına yatırılması ve tevkifat bildirimlerinin verilmesi, (G) bendinde 2926 sayılı Kanun kapsamına girmeyenlerin durumu, (H) bendinde 2926 sayılı Kanun kapsamına giren ve prim borcu bulunmayan veya prim borcu taksitlendirilen çiftçilerin durumu ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Tebliğin (D) bendinde ise çiftçilerden ürün alımı sırasında tevkifat yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle mevzuat gereği düzenlemek zorunda oldukları belgelerin uygun bir yerine (gerek kendilerinde kalacak, gerek çiftçiye verecekleri örneklerde) çiftçinin ad ve soyadını, adresini, yaptıkları tevkifat tutarını, Bağ-Kur numarasını, bu numara yoksa veya bilinmiyorsa ayrıca çiftçinin baba adını, doğum tarihi ve yerini kaydetmek zorunda oldukları; çiftçilerin de Bağ-Kur primlerinin sattıkları ürün bedellerinden tevkif suretiyle ödendiğini ispatlayabilmelerinin kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmelerine bağlı olduğu, (J) bendinde ise 2926 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinde, “Kurumun teftişe yetkili memurları bu Kanunun uygulanması bakımından, İş Kanununda belirtilen teftiş, kontrol ve denetleme yetkisini haizdirler.” hükmünün yer aldığı, bu hükme istinaden Kurumun teftişe yetkili memurlarının çiftçilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin tevkifat yapıp yapmadıklarını, tevkifat tutarlarını tam olarak ve süresi içinde Kurum hesaplarına intikal ettirip ettirmediklerini tespit amacıyla anılan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili defter, evrak ve hesaplarında teftiş, kontrol ve denetleme yetkisini haiz oldukları belirtilmiştir.

11. Konu son olarak 01.03.2013 tarihli ve 28574 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tarımsal Faaliyette Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları Tarımsal Ürün Bedellerinden Kesinti Yapılmak Suretiyle Tahsil Edilmesine Daire Tebliğ ile düzenlenmiştir. Bu Tebliğin 14 üncü maddesi ile yukarıda belirtilen 26.03.1994 tarihli Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır.

12. 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tebliğin 12 nci maddesinin birinci fıkrasında “4 üncü maddede belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben kesinti yapmamaları veya yaptıkları kesinti tutarlarını 7 nci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen engelleyici bir sebep olmaksızın bu Tebliğde belirtilen süre içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmemeleri halinde, gerçek kişilerin kendileri, kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile ilgili görevlileri, tüzel kişiliğe haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst derecedeki yönetici ve yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleriyle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.” hükmüne yer verilmiş, maddenin devam eden fıkralarında kesinti tutarlarını Kurum hesaplarına intikal ettirmeyenlerden prim kesintilerinin tahsiline ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Sözü edilen maddenin dördüncü fıkrasında ise kesinti yapmak zorunda olduğu hâlde kesinti yapmayan veya yaptıkları kesinti tutarlarını süresi içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmeyen ya da 7 nci maddede belirtilen Kesinti Bildirim Listesini süresi içerisinde göndermeyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında 30.03.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32 nci maddesi uyarınca işlem yapılacağı belirtilmiştir.

13. Ayrıca bu Tebliğin 13 üncü maddesinde Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının Kanun’un 59 uncu maddesi uyarınca tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden kesinti yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin kesinti yapıp yapmadıklarını, kesinti tutarlarını tam olarak ve süresi içinde Kurum hesaplarına intikal ettirip ettirmediklerini tespit amacıyla anılan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili defter, evrak ve muhasebe kayıtlarını teftiş, kontrol ve denetleme yetkisini haiz oldukları hüküm altına alınmıştır.

14. Somut olayda 22.03.2013 tarihli dilekçe ile tevkifata dayalı tescil başvurusunda bulunan davacının talebinin tevkifat kesinti listesinde Kurum adına prim kesintisi bulunmadığından 2926 sayılı Kanun kapsamında tescil kaydının yapılamayacağı belirtilmek suretiyle reddedildiği, daha sonra 27.11.2014 tarihinde Kuruma ulaşan dilekçesine istinaden ziraat oda kaydı ve 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesi kapsamında çalıştığı işten ayrılmasını müteakiben 19.01.2015 tarihinde tarımsal faaliyete dayalı sigortalılık tescilinin başlatıldığı, tevkifata dayalı tescil talebinin reddedilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince yapılan araştırma neticesinde dava dışı Ketaş firması tarafından sunulan 05.11.2018 tarihli Bağ-Kur Kesinti Listesinde davacının teslim ettiği ürünlerden 1996/Ocak, 1997, 1998, 2000, 2001 ve 2003 yıllarında kesinti yapıldığı anlaşılmıştır.

15. Yukarıda yapılan açıklamalara göre özel kuruluşlara teslim edilen ürün bedellerinden tevkifat yolu ile yapılan prim kesintisinin Kuruma intikal edip etmemesinin sigortalının sorumluluğunda olmadığı gözetildiğinde Ketaş Firması tarafından 05.11.2018 tarihli yazı ekinde gönderilen Bağ-Kur Kesinti Listesinde davacının teslim ettiği ürünlerden 1996/Ocak, 1997, 1998, 2000, 2001 ve 2003 yıllarında kesinti yapıldığının anlaşılmasına göre prim kesintisinin Kuruma intikal etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Bu nedenle tevkifatın Kuruma intikal etmemesinin tescile engel olmayacağı göz önünde bulundurularak davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılık süreleri hakkında karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.

16. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2017 tarihli ve 2015/101283 Esas, 2017/242 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir.

17. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında iflasına karar verildiği anlaşılan dava dışı Ketaş Firması adına muhasebe müdürü imzası ile gönderilen 05.11.2018 tarihli yazı ile davacıdan 01.05.1995-30.12.2001 tarihleri arasındaki dönemde Bağ-Kur prim kesintisi yapıldığı belirtilmiş ise de müstahsil makbuzları dosyaya sunulmadığı gibi gerek yazı içeriğinden gerekse yargılama aşamasında toplanan delillerden kesildiği belirtilen primlerin Kurum hesabına aktarılmadığı, bu durumda ürün tesliminin özel kuruluşlara yapılması hâlinde hak ve mükellefiyetin başlangıcı için bu tevkifatın Kurum hesabına intikal etmesinin zorunlu olması gerektiği dikkate alınarak Kurum hesabına intikal etmeyen kesintilere dayalı olarak davacının uyuşmazlık konusu dönemde sigortalılık tescilinin ve Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresinin tespiti olanağı bulunmadığından direnme kararının onanması gerektiği ile ürün teslimi sırasında prim kesintisi yapan dava dışı şirketin de taraf gösterilerek savunma hakkı tanınması gerektiğinden kararın bu değişik gerekçe ile bozulmasının yerinde olacağı ileri sürülmüşse de bu görüşler Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

18. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

19. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

20. Öte yandan dava dışı Ketaş Firması tarafından tarafından İlk Derece Mahkemesine hitaben gönderilen ve ekinde Bağ-Kur Kesinti Listesi bulunan yazı tarihinin 05.11.2018 olmasına rağmen bozma kararında 13.11.2018 olarak yazılması maddi hata olarak kabul edilmiş ve işin esasına etkili görülmeyerek bozma nedeni yapılmamış olup işaret edilmekle yetinilmiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

“K A R Ş I O Y”

Uyuşmazlık, dava dışı Ketaş firması tarafından sunulan Bağ-Kur kesinti listesinin tek taraflı olarak her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu, şirketin tasfiye sürecinde olup tasfiye memurları tarafından 2003 yılı öncesine ait verilere ulaşılamadığı ve imhaya ilişkin evrak mevcut olmadığının bildirildiği, ayrıca dosyaya sunulmuş veya temin edilmiş Bağ-Kur prim kesintisi içeren müstahsil makbuzu bulunmadığı, Kurum tevkifat listesinde davacının kimlik bilgilerinin yer almadığı somut olayda dava dışı Ketaş firması tarafından sunulan Bağ-Kur kesinti listesinde davacının teslim ettiği ürünlerden 1996-2003 yılları arasında tevkifat yoluyla kesilen Bağ-Kur primi Kurum hesabına intikal etmediği takdirde sigortalılık tescilinin ve geçmişe yönelik Tarım Bağ-Kur sigortalılığı tespitinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

17.10.1983 tarihinde kabul edilip 20.10.1983 tarihli ve 18197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (2926 sayılı Kanun) 2 nci maddesinin ilk hâlinde kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın tarımsal faaliyette bulunan kimselerden 22 yaşını doldurmuş erkeklerle 22 yaşını doldurmuş aile reisi kadınların bu kanuna göre sigortalı sayılacağı belirtilmiş, 15.04.1987 tarihli ve 3350 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi ile eklenen fıkra ile de uygulama tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla 55 yaşını dolduran erkeklerin istekleri hâlinde kapsama alınacağı hükme bağlanmıştır.

Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun sözü edilen 2 nci maddesi 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun’un 48 inci maddesi ile değişikliğe uğramış olup madde;
Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.
Yukarıdaki fıkra hükmüne göre sigortalılığın tespit, tescil ve takibine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müştereken çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
İlk tescil tarihinde ellisekiz yaşını dolduran kadınlarla, altmış yaşını dolduran erkekler istekleri halinde kapsama alınırlar.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “Tanımlar” kenar başlıklı 3 üncü maddesinin (b) bendinde “Tarımsal Faaliyette Bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar…” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu itibarla 2926 sayılı Kanun’un 2 ve 3 üncü maddeleri kapsamında kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan kanunda öngörülen belli bir yaşı dolduran kadın ve erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde olup sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz (2926 sayılı Kanun m.5).

Sigortalı sayılanlar 2926 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanun’a göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca resen yapılacak ve Kanun’un 5 inci maddesi hükmü gereğince tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.

Diğer yandan 2926 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinde kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin, Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği (Pankobirlik), Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı belirtilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu anlaşılmaktadır.

Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulaması ile de Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2010 tarihli ve 2010/10–359 Esas, 368 Karar; 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 Esas, 2017/215 Karar ile 15.02.2017 tarihli ve 2015/10-1283 Esas, 2017/242 Karar sayılı kararları).

Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, 2926 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesi uyarınca Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu hâlde 2 nci madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Kuruma ödenmesi durumunda kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dâhi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Kurumun prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi kanunun kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.

Nitekim 2926 sayılı Kanun’a tabi sigortalıların ödeyecekleri primlerin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilmesine ilişkin olmak üzere 01.04.1994 tarihinde uygulanmaya başlanılan 03.04.1993 tarihli ve 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki 13.05.1993 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. 08.01.1994 tarihli ve 94/5173 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile de tevkifat oranı %1’e indirilmiştir. 2926 sayılı Kanun ve kararnameler kapsamında konuyu değerlendiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri No.lu Uygulama Tebliği (Tebliğ) düzenlenerek 26.03.1994 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış ve 01.04.1994 tarihinden itibaren tarım sigortalılarının prim borçlarının teslim ettiği ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsili ile yersiz olarak alınan tutarların ilgililere geri verilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Tebliğin (B) bendinde tevkifat yapacak olanlar, (C) bendinde çiftçi primlerinin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsiline ilişkin usul ve esaslar, (E) bendinde tevkifat tutarlarının Kurum hesaplarına yatırılması ve tevkifat bildirimlerinin verilmesi, (G) bendinde 2926 sayılı Kanun kapsamına girmeyenlerin durumu, (H) bendinde 2926 sayılı Kanun kapsamına giren ve prim borcu bulunmayan veya prim borcu taksitlendirilen çiftçilerin durumu ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Tebliğin (D) bendinde ise çiftçilerden ürün alımı sırasında tevkifat yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle mevzuat gereği düzenlemek zorunda oldukları belgelerin uygun bir yerine (gerek kendilerinde kalacak, gerek çiftçiye verecekleri örneklerde) çiftçinin ad ve soyadını, adresini, yaptıkları tevkifat tutarını, Bağ-Kur numarasını, bu numara yoksa veya bilinmiyorsa ayrıca çiftçinin baba adını, doğum tarihi ve yerini kaydetmek zorunda oldukları; çiftçilerin de Bağ-Kur primlerinin sattıkları ürün bedellerinden tevkif suretiyle ödendiğini ispatlayabilmelerinin kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmelerine bağlı olduğu belirtilmiştir. Çiftçilerin sattıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben yapılan tevkifatların, tevkifatın Kurum hesaplarına intikal etmesi koşuluyla tevkifatın gerçekleştiği tarih itibariyle cari ve geçmiş dönem prim borçları ile iadenin talep edileceği dönemin sonuna kadar tahakkuk ettirilecek prim borçlarına mahsup edileceği, Kurum hesaplarına intikal etmeyen tevkifatların mahsup işlemine esas alınmayacağı ise Tebliğin (F) bendinde düzenlenmiştir.

Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri No.lu Uygulama Tebliğinin “Prim Tevkifatı Nedeniyle Tescil ve Sigortalılığın Başlangıcı” kenar başlıklı (I) bendinde ise, ” 2926 sayılı Kanun’un 2 inci maddesine göre sigortalı sayıldıkları halde, Kanun’un 7 nci maddesinde öngörülen üç aylık süre içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayan sigortalıların tescil işlemleri, Kanunun 9 uncu maddesine göre Kurumca resen yapılmakta ve sigortalıların hak ve yükümlülükleri de kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlamaktadır.
Ancak Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı olmaları gerektiği halde, Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış çiftçilerin, tevkifatın yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle yazılı talepte bulunmaları halinde, söz konusu talepleri tescil için irade beyanı olarak değerlendirilecek ve tevkifat tutarının Kurum hesaplarına, bildirimin ise Kurum kayıtlarına intikal etmesi koşuluyla, sigortalılıkları tevkifatın yapıldığı tarihi takip eden aybaşı itibariyle başlatılacaktır.
Sigortalının bu yönde bir talebinin olmaması halinde, sigortalılık Kurumca re’sen tescil işleminin yapıldığı ayı takip eden aybaşından itibaren başlatılacaktır.” yönünde düzenleme bulunmakta iken bu bent 21.03.2002 tarihli ve 24702 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4 Seri No.lu Tebliğ ile yürürlükten kaldırılmış ise de daha sonra 22.5.2007 tarihli ve 26529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7 Seri No.lu Tebliğ ile yeniden düzenlenerek tekrar yürürlüğe konulmuştur.

Konu son olarak 01.03.2013 tarihli ve 28574 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tarımsal Faaliyette Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları Tarımsal Ürün Bedellerinden Kesinti Yapılmak Suretiyle Tahsil Edilmesine Daire Tebliğ ile düzenlenmiştir. Bu Tebliğin 14 üncü maddesi ile de yukarıda belirtilen 26.03.1994 tarihli Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır.

01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tebliğin 11 inci maddesinde de konu aynı şekilde düzenlenmiş ve 2926 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine göre sigortalı sayıldıkları hâlde Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış ve sattıkları ürün bedellerinden 01.04.1994 tarihinden itibaren kesinti yapılan tarımsal faaliyette bulunanların, kesintinin yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle Kuruma yazılı talepte bulunmaları hâlinde kesinti tutarının Kurum hesaplarına intikal etmesi şartıyla kesinti yapılan tarihi takip eden aybaşından itibaren 4 Seri No.lu 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Uygulama Tebliği uyarınca sigortalılıklarının başlatılacağı belirtilmiştir.

Somut olayda iflasına karar verildiği anlaşılan dava dışı Ketaş Firması adına muhasebe müdürü imzası ile gönderilen 05.11.2018 tarihli yazı ile davacıdan 01.05.1995-30.12.2001 tarihleri arasındaki dönemde Bağ-Kur prim kesintisi yapıldığı belirtilmiş ise de müstahsil makbuzları dosyaya sunulmadığı gibi gerek yazı içeriğinden gerekse yargılama aşamasında toplanan delillerden kesildiği belirtilen primlerin Kurum hesabına aktarılmadığı anlaşılmakta olup bu durumda ürün tesliminin özel kuruluşlara yapılması hâlinde hak ve mükellefiyetin başlangıcı için bu tevkifatın Kurum hesabına intikal etmesinin zorunlu olması gerektiği dikkate alınarak Kurum hesabına intikal etmeyen kesintilere dayalı olarak davacının uyuşmazlık konusu dönemde sigortalılık tescilinin ve Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresinin tespit imkânı bulunmamaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yerleşik uygulaması da bu yönde olup nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 Esas, 2017/215 Karar, 18.01.2022 tarihli ve 2019/(21)10-594 Esas, 2022/9 Karar ile 31.05.2022 tarihli ve 2019/(21)10-596 Esas, 2022/793 Karar, 27.10.2022 tarihli ve 2020/10-607 Esas, 2022/1396 Karar sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir.
Açıklanan nedenlerle direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.