YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/1075
KARAR NO : 2023/717
KARAR TARİHİ : 05.07.2023
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın aktif husumet (sıfat) yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, gerekçede belirtilen eksikliklerin yerine getirilmesi için dosyanın kararı veren Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine kesin olan karara ilişkin temyiz başvurusunun reddine dair ek karar verilmiş; davalı vekili tarafından bu kez anılan ek karara karşı temyiz isteminde bulunulması üzerine karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, dava dışı … …’nın, 12.01.2015 tarihinde … … Şubesindeki hesabından davalının yanında çektiği 300.000,00 TL’yi davalıya borç olarak verdiğini ve karşılığında davalının keşidecisi olduğu 300.000,00 TL bedelli ve 06.07.2015 tarihli çeki teslim aldığını, müvekkilinin ciro yoluyla aldığı anılan çeki tahsil amacıyla bankaya teslim etmesine rağmen bankanın ihmâliyle ibraz edilmemesi nedeniyle alacağına kavuşamadığını, davalının da borcu ödemeye yanaşmaması sebebiyle başlatılan icra takibine haksız itiraz edildiğini ileri sürerek vâki itirazın iptali ile takibin devamına, müvekkili lehine icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, icra takibine konu olan bedelin davacının annesinden alınan borç olduğunu, davacının dava dışı annesi ile davalı arasındaki ilişkide aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, ayrıca davanın da zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuş; haksız icra takibi nedeniyle lehine %20 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 20.09.2019 tarihli ve 2018/367 Esas, 2019/285 Karar sayılı kararıyla; davacının davaya konu çeki lehtarından ciro yoluyla devraldığı, çekin ibraz süresi içerisinde bankaya ibraz edilmediği, bu hâliyle davacının davalıya karşı kambiyo alacaklısı sıfatının bulunmadığı, anılan çekin dava dışı … … tarafından ödünç verilen para karşılığında davalı tarafından verildiği belirtilmekle davacı cirantanın keşideci ile lehtar arasındaki temel ilişkiye dayanarak hak talep edemeyeceği gerekçesiyle, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.11.2020 tarihli ve 2020/9 Esas, 2020/1512 Karar sayılı kararıyla; taraflar arasında temel ilişki bulunmadığı, çekin süresi içerisinde ibraz edilmemesi hâlinde kambiyo hukukuna dayalı müracaat haklarının kaybedileceği ancak bu durumda müracaat hakkını yitiren hamilin alacağına kavuşabilmesi için çeke yazılı delil başlangıcı olarak dayanmak suretiyle dava açması ya da süresi içerisinde TTK’nın 818 inci maddesi atfıyla çeklerde uygulanması gereken 732 nci maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda keşideciden alacağını talep etmesinin mümkün olduğu, hâkimin bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakalar, netice-i talep, dayanılan kanun hükümleri ve onların tavsifleriyle bağlı olmadığı, davanın hukuki sebebini belirlemenin mahkemenin görevi olduğu, davanın hukuki nedeninin ise TTK’nın 732 nci maddesi gereği sebepsiz zenginleşme olduğu, bu durumda ispat yükünün çeki düzenleyen davalı keşidecide bulunduğu ve sebepsiz zenginleşmediğini ispat etmesi gerektiği, açıklanan nedenlerle tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra hasıl olacak duruma göre karar verilmesi gerekirken, davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle; tarafların istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olarak karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine kesin olan karara ilişkin temyiz başvurusunun reddine dair 20.01.2021 tarihli ve 2020/9 Esas, 2020/1512 Karar sayılı ek karar verilmiş; davalı vekili bu kez ek karara karşı süresi içinde temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;
“…Yukarıda yapılan açıklamalar ve yer verilen yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından ibraz süresi kaçırılmış çek bedelinin tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemiyle açılan davanın görüldüğü ilk derece mahkemesince, süresinde bankaya ibraz edilmeyen çek nedeni ile davacı cirantanın keşideci ile lehtar arasındaki ilişkiye dayanarak hak talep edemeyeceği, bu sebeple davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesince; davacının hamil-ciranta olduğu ve keşideci olan davalıya karşı ibraz süresi geçen çeke dayalı olarak ilamsız icra takibine giriştiği, süresinde yapılan itiraz üzerine takibin durduğu ve eldeki itirazın iptali davasının açıldığı, taraflar arasında temel ilişki bulunmadığı, çek süresi içerisinde ibraz edilmez ise kambiyo hukukuna dayalı müracaat haklarının kaybedileceği ancak bu durumda müracaat hakkını yitiren hamilin alacağına kavuşabilmesi için çeke yazılı delil başlangıcı olarak dayanmak suretiyle dava açması ya da süresi içerisinde TTK’nın 818. madde atfıyla çeklerde uygulanması gereken 732. madde gereğince sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda keşideciden alacağını talep edebileceği, hakimin bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakalar ve netice-i taleple bağlı, dayandıkları kanun hükümleriyle ve onların tavsifleriyle bağlı olmadığı, davanın hukuki sebebini belirlemenin mahkemenin görevi olduğu, davanın hukuki nedeninin TTK’nın 732. maddesi gereği sebepsiz zenginleşme olduğu, bu durumda da ispat yükünün çeki düzenleyen keşidecide yani işbu davanın davalısında olduğundan sebepsiz zenginleşmediğini ispat etmesi gerektiği, tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra hasıl olacak duruma göre karar verilmesi gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Diğer bir anlatımla; davanın niteliğine ve esasına ilişkin hukuki değerlendirme yapıldığı gibi dosya içerisinde toplanmayan tek delilin tanık delili olduğu, dolayısıyla olayda uygulama yeri bulunmayan HMK’nın 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendi gereğince, usul ekonomisi ilkesine de aykırı olacak şekilde dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bu halde söz konusu kararın, HMK’nın 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendindeki açık hüküm ve (bu hüküm ile uyum sağlanması ve kanunun bütünlüğünün korunması amacıyla) aynı Kanun’un 362. maddesine eklenen (g) bendindeki hüküm birlikte değerlendirildiğinde kesin nitelikte olmadığı anlaşılmakla; bölge adliye mahkemesinin davalı tarafın temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 20/01/2021 tarihli ek kararının kaldırılmasına, davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine karar verilmiştir.
2) Davalı tarafın esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yukarıda (1) numaralı bentte açıklandığı üzere bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamada hukukun yanlış uygulandığı ve delillerin eksik toplandığı düşünülmesine rağmen, HMK’nın anılan hükümleri çerçevesinde duruşma açılıp davacının tanıkları da dinlendikten sonra sonucuna göre yeni bir karar verilmesi gerekirken; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3) Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, yargılama aşamasında öncelikle ispat yükünün kimde olduğunun belirlenmesi ve uyuşmazlığın çözümü için belirli bir sıra içerisinde delillerin toplanarak değerlendirmesinin gerektiği, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan hukuki değerlendirmenin amacının uyuşmazlığı çözmek değil uyuşmazlığın çözüm yolunu doğru belirlemek olduğu, bu nedenle kaldırma kararı verilemeyeceğinin benimsenmesi hâlinde HMK’nın 353-(1)-a-6 maddesinin bir amacının ve uygulama alanının kalmayacağı, hiç bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesi hâlinde de kararlarda gerekçesizlik sonucunun doğacağı, kaldırma kararlarının hangilerinin kesin hangilerinin temyiz yolunun açık olduğunun belirlenmesinin de ayrı bir sorun teşkil ettiği, bu durumun HMK’nın 362 nci maddesine 7251 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesi ile eklenen “g” bendini işlevsiz kılacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; dava dilekçesinde davacının annesinden alınan borçtan bahsedildiğinden davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, icra takibi dahi yapmaya hakkı yokken davacının bu şekilde borç tehdidinde bulunması nedeniyle kötüniyetinin açık olduğunu, lehe tazminatın gerektiğini, davacının çekin ibraz süresini geçirdiğini, dava dilekçesinde temel ilişkiye dayandığını, mahkemece kendiliğinden sebepsiz iktisap davası olarak davaya devam edilmesi gerektiği yönündeki bozmanın yerinde olmadığını, bu durumun davalı tarafın ispat imkânlarını da ortadan kaldıracağını, savunmayı kısıtlayacağını, kararın kesin şekilde tesis edilmesinin de doğru olmadığını belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: eldeki davada, İstinaf Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kesin nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre somut olayda eksikliklerin ilk derece mahkemesince mi yoksa istinaf mahkemesince mi giderilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352 nci maddesinin birinci fıkrası, 353 üncü maddesi ve 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” ve “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tâbi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak resen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (… Cem Budak, İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, Ekim 2020, s. 1-2).
3. İstinaf sistemi kavram olarak açıklandıktan sonra istinaf kanun yolu aşamasına da değinmek gerekmektedir. Öncelikle kararı veren ilk derece mahkemesi dilekçeler (istinaf dilekçesi ve cevap dilekçesi) verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili istinaf mahkemesine gönderir (HMK md. 347/3, md. 343/4). İstinaf mahkemesinin görevli hukuk dairesi, ilk önce yetkili olup olmadığını resen inceler. Yetkili olduğu kanısına varırsa dosya üzerindeki ön incelemesine devam eder. Ön inceleme sonunda incelemenin aynı istinaf mahkemesinin başka bir dairesince (veya başka bir istinaf mahkemesince) yapılması gerektiği, istinaf edilen kararın kesin olduğu, başvurunun istinaf süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında gerekli karar verilir (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku, Cilt II, Mart 2020, s. 1366-1368).
4. Konuya ilişkin olarak HMK’nın 352 nci maddesinin birinci fıkrası “(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti halinde öncelikle gerekli karar verilir:
a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması
b) Kararın kesin olması
c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması
ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi
d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi…” şeklinde düzenlenmiştir.
5. Ön inceleme aşamasında verilecek kararlar, incelemenin başka bir daire tarafından yapılması gerektiğine ilişkin “gönderme kararları”, ilk derece mahkemesine ait kararın istinaf kanun yolu açık olmayan kesin bir karar olması nedeniyle ve ayrıca başvurunun süresi içinde yapılmaması nedeniyle verilen “dilekçenin reddi kararları” ve istinaf başvuru şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle verilen “başvurunun yapılmamış sayılmasına” ilişkin kararlardır. Bu aşamada verilecek olan kararların temel niteliği işin esası ve ilk derece mahkemesine ait kararla bir ilgisinin olmamasıdır. Nitekim bu aşamada yapılan incelemede dairenin görevli olup olmadığı, inceleme konusu olan ilk derece mahkemesine ait kararın kesin olup olmadığı ve başvurunun süresinde ve kanunda öngörüldüğü biçimde yapılıp yapılmadığı denetlenmektedir. Dolayısıyla ön incelemede verilen kararlar tamamen istinaf başvurusu ile ilgili olup, başvurunun kabul edilebilir olmadığını tespit eden usule ilişkin nihai kararlardır (Tolga …, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 319).
6. Ön inceleme aşamasında eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyalar incelemeye alınır.
7. İstinaf bölümünde, aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü istinaf mahkemesinde de uygulanır. İstinaf incelemesi duruşmasız veya duruşmalı yapılır. Duruşmasız istinaf incelemesi HMK’nın 353 üncü maddesinde düzenlenmiştir.
8. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin ilk hâlinde “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.
6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” hükmü yer almakta iken;
7035 ve 7251 sayılı Kanun’lar ile yapılan değişiklikler sonucu 353 üncü madde “…(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (Mülga İbare Rgt: 05.08.2017 RG NO: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29)
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (Mülga İbare Rgt: 05.08.2017 Rg No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29) karar verilmiş olması.
(Değişik Alt Bent Rgt: 28.07.2020 Rg No: 31199 Kanun No: 7251/35)
6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra (Eklenmiş İbare Rgt: 28.07.2020 Rg No: 31199 Kanun No: 7251/35) başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.
9. Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra HMK’nın 353/1-a-6 bendi değerlendirildiğinde; anılan hüküm istinaf kanun yolunun ne şekilde uygulanacağı konusunda son derece belirleyicidir. Bir taraftan istinaf mahkemelerinin hukuki denetim yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak tahkikat sonucuna göre yeniden karar verme yetkisini haiz olan bir hüküm mahkemesi olduğu kabul edilirken, diğer taraftan da söz konusu hükümle bir nevi eksik inceleme gerekçesiyle dosyanın mahalline geri gönderilmesi kabul edilmektedir. HMK’da kabul edilen dar istinaf sisteminin amacına uygun olarak istinaf mahkemelerinin hukuki denetim görevini yerine getirirken gerektiğinde yeniden tahkikat ve inceleme yapmalarına imkân verecek bir uygulamanın benimsenmesi ancak ortada hukukî ve maddi vakıa denetimine konu olacak verilerin bulunmaması hâlinde ise tahkikatın yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesi gerekmektedir. Olaya ve maddi delillere en yakın olan mahkeme ilk derece mahkemesidir (Tülin Kurtoğlu, Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Ankara 2017, s. 152-153).
10. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın geri gönderilmesine, (b) bendinde “başvurunun esastan reddine” “düzelterek yeniden esas hakkında karar” ve “yeniden esas hakkında karar” şeklinde hüküm kurulacağı belirtilmiştir.
11. Bu kapsamda HMK’nın 353/1-a maddesinin 1-6 bentleri arasında sayılan usule ilişkin hukuka aykırılıklar tespit edildiğinde, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilecektir. HMK’nın 353/1-a maddesinde belirtilen durumlarda istinaf mahkemesi kararı esas yönünden inceleyemez (Kurtoğlu, 187-188). Bu nedenle madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere HMK’nın 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin esası incelemeden verdiği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez.
12. Öte yandan 7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 362 nci maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup madde gerekçesinde de; 353/1-a bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353 üncü madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanunun bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353/1-a bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.
13. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemelerinin HMK’nın 353/1-a bendi kapsamına giren kararlarının kesin nitelikte olduğu sonucuna varıldığından Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen direnme kararı yerindedir.
14. O hâlde, direnme uygun olup usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın direnme kararını veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.07.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.