Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2022/1056 E. 2023/156 K. 01.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2022/1056
KARAR NO : 2023/156
KARAR TARİHİ : 01.03.2023

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki davalı kooperatifin münfesih olduğunun tespiti ve tasfiye heyeti atanması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı kooperatifin en son 11.07.2008 tarihinde genel kurul toplantısı yaptığını, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 81 inci maddesinin 6 ncı bendi gereğince üç yıl üst üste olağan genel kurul toplantısının yapılmaması hâlinde kooperatifin dağılacağının düzenlendiğini, ancak kooperatif dağılmış olsa da bu durumun kooperatifin tasfiye edilip sicilden silindiği anlamına gelmediğini, kooperatifin münfesih olduğunun tespiti ve ücreti kooperatifin malvarlığından karşılanacak tasfiye heyeti atanması için bu davanın açılması gerektiğini ileri sürerek davalı kooperatifin münfesih olduğunun (dağıldığının) tespitine ve kooperatife tasfiye heyeti atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 10.10.2018 tarihli ve 2018/442 Esas, 2018/635 Karar sayılı kararıyla; davacının, davalı kooperatifin amacına ulaşma imkânının bulunmadığı iddiasına dayanmadığı, kooperatifin üç yıl üst üste genel kurul toplantısı yapmaması hâlinde davacının dağılmanın tespiti ile tasfiye isteme hakkının bulunmadığı, kooperatifin 2008 yılında yapılan son genel kurul toplantısında da faaliyetine son verilmesi anlamına gelen herhangi bir kararının olmadığı, aksine faaliyetin devam etmesine yönelik kararlar alındığı, davacının dava açma hak ve ödevi ile taraf ehliyetinin bulunmadığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114/1-d ve 115/2 nci maddesi gereğince dava şartlarından olan bu hususun sonradan giderilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
… Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 27.12.2018 tarihli ve 2018/137 Esas, 2018/136 Karar sayılı kararıyla; Kooperatifler Kanunu’nun 81/6 ncı maddesinin düzenlenme şekline göre bu davanın ilgili Bakanlık tarafından açılmasının gerekmediği, davacının kendisine dava hakkı veren aynı Kanun’un 81/7 nci ve ana sözleşmenin 112/g bendindeki kooperatifin amacına ulaşma imkânının bulunmadığı iddiasına da dayanmadığı, ilk derece mahkemesince toplanan deliller ile delillerin takdirinde herhangi bir hukuki hata bulunmadığı, verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1 inci maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 15.02.2021 tarihli ve 2021/1293 Esas, 2021/228 Karar sayılı kararı ile;
“…Dava, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 81/6 maddesi uyarınca davalı kooperatifin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Üst üste 3 yıl genel kurul yapılmamış olması halinde kooperatifin feshedilmiş sayılacağı kanunun ifadesidir. Ancak, bu tasfiyenin sağlanması için tasfiye memurunun atanması konusunda mahkemeden talepte bulunulmasına engel bir durum yoktur. Kooperatifler Kanunu’nun 86/2 maddesi uyarınca Ticaret Bakanlığının kooperatifleri teftiş ve denetim yetkisi de nazara alındığında en azından tasfiye memurunun atanmasının kabulü gerekirken davacı Bakanlığın aktif dava ehliyeti ve hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle istinaf isteminin esastan reddi kararı usul ve yasaya aykırı görülmüştür…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında fesih veya münfesihliğin tespiti kararı olmadıkça mahkemelerin tasfiye memuru veya tasfiye heyeti atayamayacağı, münfesih olduğunun tespitine karar verilmedikçe tasfiye heyeti atanamayacağından ve davacı Bakanlık münfesihliğin tespiti davası açamayacağından bununla bağlantılı olarak tasfiye heyeti atanmasını da isteyemeyeceği, gerek 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu gerekse tüzel kişilerle ilgili diğer kanunlarda tüzel kişiliğin varlığını sürdürdüğü bir durumda tasfiye memuru atanması talebinin mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, müvekkili Bakanlığın davalı kooperatifin dağılmış olduğunun tespitine dair dava açmakta hukuki yararının bulunduğunu, dolayısıyla aktif dava ehliyetinin mevcut olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı kooperatifin münfesih olduğunun tespiti ve tasfiye heyeti atanması istemine ilişkin eldeki davada, davacı Bakanlığın münfesihliğin tespiti davası açıp açamayacağı ve bununla bağlantılı olarak tasfiye heyeti atanmasını isteyip isteyemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre davacının aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu:
Dava şartları
MADDE 114- (1) Dava şartları şunlardır:
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
c) Mahkemenin görevli olması.
ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
e) Dava takip yetkisine sahip olunması.
f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.

Dava şartlarının incelenmesi
MADDE 115- (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.

2. 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu:
Kooperatiflerin Dağılması
A) Dağılma sebepleri:
Madde 81 – (Değişik: 6/10/1988 – 3476/20 md.)
Kooperatif:
1. Anasözleşme gereğince,
2. Genel Kurul kararı ile,
3. İflasın açılmasıyla,
4. Kanunlarda öngörülen diğer hallerde, ilgili bakanlığın mahkemeden alacağı karar üzerine,
5. Diğer bir kooperatifle birleşmesi veya devralınması suretiyle,
6. Üç yıl olağan genel kurulunu yapmaması halinde,
7. Amacına ulaşma imkanının bulunmadığının ilgili Bakanlıkça tespiti halinde mahkemeden alacağı kararla,
Dağılır.
(Değişik birinci cümle:21/10/2021-7339/11 md.) Yapı kooperatifleri, anasözleşmede gösterilen işlerin tamamlanması ve ferdi mülkiyete geçilip konutların ve/veya işyerlerinin ortaklar adına tescil edilmesiyle amacına ulaşmış sayılır ve dağılır. (Değişik ikinci cümle:21/10/2021-7339/11 md.) Ancak tescil işleminden sonra usulüne uygun şekilde anasözleşme değişikliği yapılarak kooperatifin amacının değiştirilmesi halinde dağılmaya ilişkin hüküm uygulanmaz. (Ek cümle:3/6/2010-5983/2 md.) Amacına ulaşılarak dağılma sürecine girmiş olan kooperatiflerden çıkan veya çıkarılan ortağın konutu veya işyeri çıkma veya çıkarılma sebebiyle geri alınamaz; ancak, bu eski ortaklar daha sonra oluşabilecek tasfiye masraflarına katılırlar. Konut kooperatiflerinde yapı kullanma izninin alınmasını müteakip en geç bir yıl içinde ortakların Kat Mülkiyeti Kanununa göre ferdi münasebet işleri sonuçlandırılır.
Mahkemece veya genel kurulca tasfiye memurları seçilmediği takdirde tasfiye işlerini yönetim kurulu yapar, Tasfiye kurulu üyelerine, atamayı yapan merci tarafından tespit edilecek miktarda ücret ödenir.
Anasözleşme ile özel bir nisap belirlenmemiş ise, tasfiye halinde kooperatiflerin genel kurul toplantılarında nisap aranmaz. Kararlar oy çokluğu ile verilir.
Tasfiye kurulunun görevleri anasözleşmede gösterilir,
Tasfiye kurulu üyeleri, tasfiye işlerinin biran önce bitirilmesi için çalışmakla yükümlüdür.
56 ncı maddenin 1 inci fıkrasının 3 üncü bendi ile 62 nci madde hükümleri tasfiye kurulu üyeleri hakkında da uygulanır.

Ticaret Bakanlığının Görev ve Yetkileri
A) Genel olarak Bakanlığın görev ve yetkileri:
Madde 86 – Ticaret Bakanlığının kooperatifleri ilgilendiren başlıca görev ve yetkileri şunlardır:
1. Kooperatiflere, kooperatif birliklerine, merkez birliklerine, Türkiye Milli Kooperatifler Birliğine kuruluş ve organizasyonlarında yol göstermek, öğütleriyle yönetimlerinde ve çalışmalarında yardımcı olmak,
2. Kooperatifleri, birlikleri, merkez birliklerini ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğini teftiş etmek, denetlemek veya denetlettirmek,
3. Kooperatiflerin, birliklerin, merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin dağılmasını gerektiren sebepleri mahkemeye bildirmek,
4. Kooperatiflerin, bilhassa istihsale yararlı kooperatiflerin kuruluşu, öncelikle kredilenmesi ve memleket yararına faaliyette bulunmaları hususunda ilgili bakanlıklar ve kuruluşlar nezdinde gerekli teşebbüsleri yapmak ve koordinatör olarak vazife görmek.
5. (Ek: 6/10/1988 – 3476/21 md.) Kooperatifler mevzuatının uygulanmasında ve kooperatiflerle üst kuruluşlara yapılacak desteklemelerle ilgili kamu ve sosyal güvenlik fonları konusunda düzenleyici tasarruflarda bulunmak.

İlgili Bakanlık:
Ek Madde 1 – (Ek: 6/10/1988 – 3476/26 md.)
Bu Kanunda geçen Bakanlık isimleri “İlgili bakanlık” olarak değiştirilmiştir.
(Değişik ikinci fıkra: 3/6/2010-5983/4 md.) İlgili bakanlık deyiminden, bu Kanun kapsamındaki tarımsal amaçlı kooperatifler ve üst kuruluşları için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, yapı kooperatifleri ve üst kuruluşları için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve diğer kooperatifler ve üst kuruluşlar için ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı anlaşılır.

2. Değerlendirme
1.Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle Usul Hukukunda taraf ve dava ehliyeti ile uygulamada sıklıkla husumet olarak da kullanılan sıfat kavramlarının irdelenmesinde fayda vardır.

2. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usuli hukuki ilişkinin sujesi olabilme yeteneğidir. Medeni (maddî) hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK md. 8) ve tüzel (TMK md. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir (HMK md. 50). Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. Tüzel kişiliğin ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.

3. Dava ehliyeti ise; HMK’nın 51 inci maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nın 9 uncu maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.

4. Öte yandan Türk Hukuk Lûgatında da her insanın hak ehliyetinin bulunduğu, insanların hukuk düzeninin sınırları içinde haklara ve borçlara ehil olduğu (TMK md. 8, 48) belirtilmiş; fiil ehliyetinin ise, kendi eylemi ile hak edinebilme ve borç altına girebilme yeterliliği (TMK md. 9, 49) olduğu vurgulanmıştır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 331-332).

5. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere taraf ve dava ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemeye göre husumet ya da başka bir anlatımla taraf sıfatı dava şartları arasında sayılmamıştır. Taraf sıfatının özelliği, tıpkı dava şartı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında re’sen (kendiliğinden) gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.

6. Taraf sıfatı, bir başka ifadeyle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini; davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti; davalı sıfatı da pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyorsa o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının belirlenmesinde olduğu gibi maddi hukuka göre tespit edilir.

7. Sıfat dava şartı değil, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esası incelendikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Diğer bir ifadeyle bir davada taraflardan birinin, aktif ya da pasif husumet ehliyetinin (davacı veya davalı sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık uyuşmazlığın esastan çözülmesine geçilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Sıfat, ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen ilk itiraz ya da davalı tarafından ortaya konulması gereken def’i niteliğinde olmadığından, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece resen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur (Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2022 tarihli ve 2020/(15)6-609 Esas, 2022/1424 Karar sayılı kararı).

8. Gelinen aşamada kooperatiflerin kuruluşu ve dağılma sebeplerine kısaca değinmek gereklidir.

9. Bilindiği üzere 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 2 nci maddesine göre bir kooperatif en az yedi ortak tarafından imzalanacak anasözleşme ile kurulur. Anasözleşmenin ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personel huzurunda imzalanması gerekir. İlgili Bakanlık faaliyet konuları itibarıyla kooperatifleri sınıflandırmaya, çalışma bölgeleri oluşturmaya, kooperatif kuruluşu için asgari ortak sayısından az olmamak üzere ortak sayısı ve kooperatif kurulmasına yönelik diğer şartlar ile usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ilgili Bakanlık tarafından çıkarılacak tebliğ ile belirlenir.

10. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 81 inci maddesinde kooperatiflerin dağılma sebepleri düzenlenmiştir. Anılan maddeye 3476 sayılı Kanun ile eklenen 6 ncı bent uyarınca kooperatifin üç yıl olağan genel kurulunu yapamaması hâlinde kooperatife genel kurul yapabilmesi için uygun bir süre verilmesine gerek olmaksızın kooperatif kendiliğinden dağılmış sayılacaktır.

11. Aynı maddenin 7 nci bendinde ise, kooperatifin amacına ulaşma imkânının bulunmadığının ilgili Bakanlıkça tespiti hâlinde mahkemeden alacağı kararla dağılacağı hükmüne yer verilmiştir. Benzer mahiyette davalı kooperatife ait ana sözleşmenin “Dağılma Sebepleri” başlıklı 112/g bendinde de; kooperatifin amacına ulaşma imkânının bulunmadığının Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığınca tespiti hâlinde mahkemeden alacağı kararla dağılacağı düzenlenmiştir.

12. Öte yandan Kooperatifler Kanunu’nun 86/2 nci maddesinde; Bakanlığın, kooperatifleri teftiş etmeye, denetlemeye ve denetlettirmeye görevli ve yetkili olduğu belirtilmektedir. Bakanlık, kooperatifleri ve üst örgütlerini müfettişleri veya kontrolörleri aracılığıyla denetlettirebilir.

13. Somut olayda, dava dilekçesinde dayanak yasa maddesi bildirilmese dahi kooperatifin niteliğine göre tarımsal amaçlı kooperatifler yönünden 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun Ek Madde 1/2 nci fıkrası uyarınca ilgili Bakanlığın Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı) olduğu, davacı Bakanlığın aynı Kanun’un 81 inci maddesinin 7 nci bendine dayanarak davalı kooperatifin feshi için dava açabileceği, dava dilekçesindeki anlatıma göre 81 inci maddenin 7 nci bent hükmüne de dayanıldığı anlaşılmaktadır.

14. Sonuç olarak mahkemece dava dilekçesindeki açıklamalardan davacı Bakanlığın 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 81/7 nci ve ana sözleşmenin 112/g maddesine dayanarak davalı kooperatifin münfesih olduğunun tespiti ile bununla bağlantılı şekilde tasfiye heyeti atanmasına ilişkin talepte bulunduğu kabul edilerek sonuca varılıp hüküm kurulması gerekirken, Bakanlığın dava açma hak ve ödevi ile taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmesi yerinde ve isabetli değildir.

15. Hâl böyle olunca İlk Derece Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.03.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.