Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/994 E. 2023/48 K. 08.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/994
KARAR NO : 2023/48
KARAR TARİHİ : 08.02.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1486 E., 2021/1857 K.
KARAR : İstemin reddine

Taraflar arasındaki usulsüz tebliğ şikâyeti isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin reddine, şikâyetçi aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir.

Kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin reddine, alacaklının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. TALEP
Borçlu vekili; müvekkili aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini, müvekkilinin takipten tesadüfen 13.09.2019 tarihinde haberdar olduğunu, müvekkili şirketin Perpa Ticaret Merkezinde 7/24 sürekli hareket hâlinde, yönetimi ile faal bir iş merkezinde ticari faaliyet gösterdiğini, tebliğ zarfında belirtilen muhatabın işyeri dışında olduğu hususunun doğru olmadığını, müvekkilinin kapısına 2 no.lu haber kağıdının yapıştırılmadığını, posta memuru tarafından düzenlenmiş matbu kaşede “isim ve imza vermekten imtina eden komşusunun beyanından anlaşılmış olup” ibaresinin bulunduğunu, Perpa Ticaret Merkezinde yüzlerce işyerinin olduğunu ve işyeri numaralarının bulunduğunu, tebliğ memurunun hiçbir araştırma yapmadığını, komşu işyerinin unvanının işyeri camında, tabela olarak yazılı olduğunu, tebliğ memurunun müvekkili şirket yetkilisinin bulunmadığı anda işyerine gelmiş ise komşusuna haber vermesi veya kapısına (2) no.lu haber kağıdını yapıştırması gerektiğini, tebliğ memurunun görevini yapmadığını, tebliğ memurunun iş merkezinin bulunduğu yönetime gitmediğini, müvekkiline gönderilen ödeme emrinin de usulüne uygun düzenlenmediğini, tebliğ zarfı üzerinde “…dayanak sureti vardır” ibaresi bulunmasına rağmen ödeme emrinde dayanak belgeden bahsedilmediğini, ödeme emrinin hukuka aykırı olup iptali gerektiğini ileri sürerek ödeme emrine muttali olunan 13.09.2019 tarihinin ödeme emrinin tebliğ tarihi olarak tespiti ile usulüne uygun düzenlenmeyen ödeme emrinin ve takibin iptaline, haksız icra takibinin iptali ile alacaklı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Alacaklı vekili; ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olduğunu, borçlu her ne kadar isim ve imzadan imtina hâlinde işyeri kapı numarasının yazılması gerektiğini iddia etse de kanunda tebliğ memurunun böyle bir yükümlülüğünün bulunmadığını, tebligat parçasında (2) no.lu haber kağıdının yapıştırıldığının yazılarak imza altına alındığını, aksinin yine yazılı delil ile ispatlanması gerektiğini, posta memurunun muhatabın komşusuna haber verdiğini, komşusuna haber verilmesinin dışında iş merkezinin yönetimine haber verilmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir kanun maddesi bulunmadığını, kaldı ki borçlu şirketin merkezinin bulunduğu Perpa Ticaret Merkezinde binlerce dükkanın yer aldığını, böyle büyük bir ticaret merkezinde muhatabı adresinde bulunamayan bir tebligat için ticaret merkezinin yönetimine ulaşılmasının mümkün olmadığını, borçlu şirket yetkilisinin iş saatleri içerisinde farklı sebeplerle orada bulunamayabileceğini, borçlu şirket yetkilisi ile müvekkili şirket yetkilisi arasında geçen whatsap konuşmaları incelendiğinde iddiaların aksine borçlunun takipten 13.09.2019 tarihinde tesadüfen değil, itiraz süresi içerisinde 10.09.2019 tarihinde haberdar olduklarının anlaşılacağını belirterek şikâyetin reddini savunmuş, borçlu aleyhine %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.10.2019 tarihli ve 2019/644 Esas, 2019/1026 Karar sayılı kararı ile; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, borçlunun hükmi şahıs sıfatına sahip olduğu, ilgili adreste hükmi şahıs sıfatına sahip kurum ve kuruluşlara yapılan tebligatların tebligat saatlerinde tebligatı alacak herhangi bir yetkili kişinin bulunamaması hâlinde kapalı olması durumunda 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesindeki ve Tebligat Tüzüğünün 28 ve 30 uncu maddesindeki tüm şartların sağlanması suretiyle tebliğ işleminin yapılacağı, tebligatta tebliğ memurunun açık olarak muhatabın işyeri dışında iş takibinde olduğunu belirttiği, yapılan araştırmada isim ve imza vermekten imtina eden komşusunun beyanı ile ve aynı zamanda adreste tebliğ alacak bir kişinin bulunamaması üzerine 2 numaralı haber kağıdının kapıya yapıştırılarak Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesine göre tebliğ evrakının 03.09.2019 tarihinde muhtara bırakılmış olduğu gerekçesi ile şikâyetin reddine, alacaklı yararına şikâyetçinin asıl alacağın %20’si olan 250.100,00 TL tazminata hükmedilmesine, mahkemece verilen 01.10.2019 tarihli geçici durdurma kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 01.07.2020 tarihli ve 2020/180 Esas, 2020/1340 Karar sayılı kararıyla; hükmi şahıslara yapılacak tebligat işleminin Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13 üncü maddelerinde düzenlendiği, borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresinin tevziat saatlerinde kapalı olması veya hazır bulunanlar tarafından tebligatın alınmasından imtina edilmesi hâlinde tebligatın bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddenin birinci fıkrasına göre yapılması gerektiği, tüzel kişilerin ticaret sicilindeki adresine gönderilen tebligatın anılan maddeye göre yapılmış olması hâlinde dağıtıcının Tebligat Yönetmeliğin 30 ve 31 inci maddelerinde belirtilen araştırmaları yapmasının gerekmediği, zira muhatabın adreste bulunmaması hâlinde bunun nedeninin araştırılmasının ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesinin gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırma yapılacağına ilişkin tebligat mevzuatında düzenleme bulunmadığı, bu nedenle borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresine tebligat yapılmış olması nedeni ile tebligat usulüne uygun olduğundan tebligata yönelik şikâyetin reddine ilişkin mahkeme kararının usulüne uygun olduğu, ancak usulsüz tebligat şikâyeti üzerine tedbiren takibin durdurulmasına karar verildiği gerekçesi ile borçlu aleyhine tazminata hükmedilmiş ise de 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda (İİK) şikâyet nedeni ile takibin durdurulması hâlinde tazminata hükmedileceği düzenlenmediğinden tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin reddine, alacaklının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 17.02.2021 tarihli ve 2020/5960 Esas, 2021/1721 Karar sayılı kararı ile
“….Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Borçlu şirketin tebligat adresinin, ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı bulunması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde, bu adrese 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir.
Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre tüzel kişiler adına ticaret sicilindeki adreslerine gönderilen tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun, Tebligat Yönetmeliği’nin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira, muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz. Ancak, Kanunun 21/1.maddesine göre tebligat yapılması halinde, tebliğ memuru, tebliğ evrakını tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de, mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.
Somut olayda borçlu Aslanbey Kuyumculuk ve Ticaret Ltd. Şti’ne ödeme emrinin ticaret sicil adresine 7201 Sayılı TK’nın 21/1 maddesi gereğince “muhatabın iş yeri dışında iş takibinde olduğu isim vermekten imtina eden komşusunun beyanından anlışılmış olup 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılarak mahalle muhtarlığına tebliğ edilmiştir. “ şeklindeki şerh verilerek tebliğ edildiği, haber verilen komşu isminin bulunmadığı, bu hali ile tebligatın TK’nun 21/1. maddesine aykırı olduğu, her ne kadar şirketin kapalı olması durumunda adreste bulunmama nedeninin araştırılması gerekmemekte ise de, komşuya haber verme yükümlülüğünün devam ettiği, Dairemiz uygulamalarında TK.nun 21/1. maddesinin tüm koşullarının sıkı bir şekilde uygulanmayacağı belirtilmiş olmakla beraber bunun haber verme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, haber verilen komşunun isminin usulüne uygun bir şekilde tutanağa geçirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Buna göre şikayete konu tebligatta haber verilen komşunun ismi yazılmadığından bu hali ile tebliğ işleminin şeklen Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine aykırı ve dolayısıyla usulsüz olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan TK’nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir.
O halde usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile TK’nun 32. maddesi gereğince, tebliğ tarihinin, öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tüzel kişilerin ticaret siciline kayıtlı adresleri tüzel kişilerin sıfat ve nitelikleri itibari ile herkes tarafından bilinebilen, meçhul olmayan adresler olduğu, tüzel kişinin bu adresi sicile bildirmekle hukuki, ticari vb. işlemde bulunduğu üçüncü kişiler yönünden bu adresi benimsediği, bu adresin değiştirilmesi hâlinde değişikliğin bildirilmesi yükümlülüğünün tüzel kişiye ait olmasının da bu kuralın bir sonucu olduğu, yine aynı nedenle tüzel kişinin adreste bulunmaması hâlinde Tebligat Yönetmeliğinin 30 ve 31 inci maddelerinin araştırılmasına gerek olmadığı ve Özel Dairece de bu kuralın hâlen uygulandığı, gerçek kişiler için uygulanan mümkün oldukça ibaresi ile mümkün olması hâlinde posta görevlisine haber verme yükümlülüğü getiren düzenlemenin tüzel kişiler için istisnasız, katı şekilde uygulanmasının kanunda amaçlanan düzenlemeye aykırı olduğu gibi, günümüz sosyal ve ekonomik hayatı açısından uygulanmasının da mümkün olmadığı, konutlar esas alınarak gerçek kişiler arasında mevcut olabilecek komşuluk ilişkisinin, tüzel kişilerde mevcut olduğunu söylemenin gerçeklikten uzak bir niteleme olup, uygulama kabiliyetinin de olmadığı, günümüzde site, rezidans, apartman, iş hanı, fabrika, organize sanayi bölgesi vb. tüm tebligat işlemine konu olabilecek yerler düşünüldüğünde gerçek kişiler için bile artık mümkün olmayan komşuluk kavramının tüzel kişiler için mevcut olduğunun söylenemeyeceği, bu nedenle kanun koyucu tebligat işleminden sonra haber verme aşamasında mümkün olma hâline atıf yapmış olup bu kriterin bile sadece gerçek kişiler için uzun yıllar istikrarlı bir şekilde uygulandığı, tüzel kişilere yapılan tebliğ işlemleri ile ilgili Özel Dairenin 07.07.2020 tarihli ve 2019/14252 Esas, 2020/6527 Karar ile 17.06.2019 tarihli ve 2019/8013 Esas, 2019/10331 Karar sayılı kararlarında belirtildiği gibi benzer dosyalarda verilen kararlarda tüzel kişiler için komşuya haber verme şartının aranmadığı, Tebligat Kanunu’nun sistematiği içinde 21 inci madde gerçek kişiler için getirilmiş bir düzenleme olup tüzel kişilere yapılacak tebligatlarda yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda kıyas yolu ile uygulanageldiği, tüzel kişilerin adreslerinin kapalı olması hâlinde ne şekilde işlem yapılacağı yasada açıkça düzenlenmediği için gerçek kişiler için getirilen düzenlemenin tüzel kişilerin niteliklerine aykırı düşmedikçe uygulandığı, tüzel kişilere Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13 üncü maddelerine göre tebligat yapılması gerektiğine göre haber bırakılan komşunun kim olacağının da ayrı bir uygulama sorununu beraberinde getirdiği, yetkili temsilci haricinde çalışana komşu tarafından yapılan haber verme işleminin geçerli olup olmayacağı, haber bırakılan kişinin tüzel kişinin yetkili temsilcisini bilmemesi durumunda bildirim yapılsa bile bu bildirimin geçerli kabul edilip edilemeyeceği gibi sorunlara neden olacağı, birbirleri ile ticari rakip olan tüzel kişilerin kendilerine gelen ticari işlem ve işletmeleri ile ilgili evrakların komşu işletmelere bildirilmesini ticari sırrın ifşası kapsamında değerlendirmelerinin de mümkün olduğu, adreste bulunmama sebebi, sıfatı ve niteliği itibari ile araştırılmayan tüzel kişilere yapılan tebligatı, bir de gerçek kişi komşu bulup haber verme yükümlülüğünün posta görevlisine yorum yolu ile yüklenmesinin uygulama da tebligat müessesesini içinden çıkılmaz bir hâle getireceği, kötüniyetli borçluların korunması haricinde bir fayda sağlamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Borçlu vekili, ödeme emrinin ve tebligatın usulsüz olduğunu, tebliğ şerhinin “Muhatabın işyeri dışında iş takibinde olduğu isim ve imza vermekten imtina eden komşusunun beyanından anlaşılmış olup 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılarak tebligat ilgili mahalle muhtarına tebliğ edilmiştir.” ibareli önceden hazırlanmış şablon kaşe basılmak suretiyle yapıldığını, kime haber verildiğinin belirtilmemesinin usulsüz olduğunu, müvekkilinin tebliğ tarihi olarak belirtilen 03.09.2019 tarihinde işyeri dışında olduğu hususunun doğru olmadığını, kapıya (2) no.lu haber kağıdının da yapıştırılmadığını, Perpa Ticaret Merkezinde yüzlerce işyerinin olduğunu ve işyeri numaralarının bulunduğunu, komşu işyerinin unvanının işyeri camında ve tabela olarak yazılı olduğunu, tebliğ memurunun müvekkili şirket yetkilisinin bulunmadığı anda işyerine gelmiş ise komşusuna haber vermesi gerektiğini, Perpa Ticaret Merkezi bünyesinde faal bir ticaret merkezi yönetiminin bulunduğunu, tebliğ memurunun iş merkezinin bulunduğu yönetime gitmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 21 ve 57 nci maddeleri,
2. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesi,
3. Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30 ve 31 inci maddeleri.

2. Değerlendirme
1. Tüzel kişilere ne şekilde tebligat yapılacağı Tebligat Kanunu’nun 12, 13 ve 21 inci maddenin birinci fıkrası ile 35 inci maddenin dördüncü fıkrasında düzenlenmiştir.
2. Tebligat hukuku bakımından tebligat yapılacak kişi “muhatap” olarak adlandırılır. Tebligatın temel amacı da muhataba tebliğ evrakını en sağlıklı şekilde ulaştırmaktır. Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılır. Muhatap gerçek veya tüzel kişi olabilir. Gerçek kişi ise muhatap kişinin kendisidir. Tüzel kişi ise somut canlı varlıklar olmayıp sadece hukuki kişiliğe sahip olduklarından, tüzel kişiler adına çıkarılan tebliğler, muhatap tüzel kişinin organlarını oluşturan gerçek kişilere yapılır (Timuçin Muşul, Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 167). Tüzel kişilerin yetkili temsilcileri ilgili kanun veya statülerine göre belirlenir.
3. Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21 inci maddesinin birinci fıkrası iki hâli birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Tebligat görevlisi tarafından belirtilen adrese gidildiğinde adresin doğru olduğu ancak muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin (Tebligat Kanunu md. 12,13, 14, 16, 17, 18) adreste bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde tebliğ imkânsızlığı, adreste bulunan kimseler tarafından tebliğ evrakının kabulden kaçınılması hâlinde ise tebellüğden imtina söz konusu olur.
4. Tebligat muhatap tüzel kişi (hükmi şahıs) adına ticaret sicilindeki adresine çıkarılmalıdır. Şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresinde şirket yetkilileri ve çalışanının bulunmaması hâlinde, tebliğ işlemi Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin birinci fıkrasına göre yapılır (Muşul, s. 538).
5. Muhatabın ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30 uncu maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Burada tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu’nun 23/7 ve Yönetmeliğin 35/1-f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak muhatap ticaret şirketinin kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğündeki adresine çıkarılan tebligatın, adreste kimse bulunmaması (tebliğ imkânsızlığı) hâlinde tebliğ memurunca Tebligat Yönetmeliğinin 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında öngörülen araştırmanın yapılması gerekmez. Muhatabın adreste bulunmaması hâlinde bunun nedeninin araştırılması ve tevziat (dağıtım) saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi ancak gerçek kişi muhatap bakımından söz konusu olabilir (Muşul, s. 540-541).
6. Muhatap ticaret şirketinin kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğündeki adresine çıkarılan tebligatlarda tebliğ imkânsızlığı hâlinin gerçekleşmesi durumunda tebliğ memurunca muhatap ticaret şirketinin sıfatı ve niteliği itibari ile Tebligat Yönetmeliğinin 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında öngörülen araştırmanın yapılması gerekmemekte ise de, Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında tebligatın yapılması sıkı koşullara bağlanmış olup, en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya haber verme şartı muhatabın ticaret şirketi olması sebebiyle ortadan kaldırılamaz. Tebligat Yönetmeliğinin 31 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca tebliğ imkânsızlığı hâlinin gerçekleşmesi durumunda tebliğ memuru, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. Dolayısı ile “tebellüğden imtina” hâlinde en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya haber verme koşulu aranmayacaktır.
7. Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin birinci fıkrasına göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere (2) numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir.
8. Ticaret şirketinin, ticaret sicilindeki adresi fiilen değiştirilmiş olmakla beraber adres değişikliği ticaret siciline aksettirilmemiş ise bu adrese gönderilerek Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin birinci fıkrasına göre yapılan tebliğ geçerli olur (Muşul, s. 541).
9. Önemle belirtmek gerekir ki tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.
10. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
11. Ödeme emrinin tebliğ mazbatalı kapalı zarf içinde tebliğ memuru tarafından muhatabına veya muhatap adına adli tebligatı kabule kanunen yetkili şahsa (Tebligat Kanunu md. 13, 14, 16, 17, 18) verilmesi ile tebligatın yazılı bildirim unsuru gerçekleşmiş olur. Yazılı bildirimin kanunda öngörüldüğü şekilde yapıldığına dair tutanağın düzenlemesi, başka bir deyişle tebliğ mazbatalı kapalı zarfın arka yüzündeki basılı (matbu) tutanağın boş kısımlarından ilgili olanlarının kanunda öngörüldüğü şekilde (Tebligat Kanunu md. 23) doldurulup tarih de yazılarak imzalanması ile tebliğin ikinci unsuru olan belgelendirme unsuru gerçekleşmiş (Tebligat Kanunu md. 23, birinci cümle), böylece tebligat (tebliğ) hukuki işlemi tamamlanmış olur (Muşul, s. 91).
12. Tebligatın belgelendirme özelliği ve Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının sıkı şekil şartlarına bağlanması karşısında “…tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir…” koşulunun gerçekleşmesi için haber bırakılan komşu, kapıcı veya yöneticinin isminin, kim olduğunun, tebliğ memuru tarafından tutanağa yazılıp imzalanması gerekmektedir.
13. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2022 tarihli ve 2021/12-481 Esas, 2022/986 Karar sayılı kararında da aynı hususlar benimsenmiştir.
14. Tebligat Kanunu’nun “Usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32 nci maddesi hükmü uyarınca tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Usulsüz tebligatın muhatabın öğrenmesiyle geçerli hâle gelebilmesi için tebligatın yasal muhatap adına çıkarılması, ancak tebliğ işleminin kanun ve yönetmelikte öngörülen şekilde yapılmaması gerekmektedir. Tebliğ usulsüz ise muhatabın her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alması ya da bunların içeriğini öğrenmesi ile tebliği öğrenmiş sayılır ve usulsüz tebliğ geçerli hâle gelir (Muşul, s. 562, 573). Tebligattaki amaç bilgilendirmenin belgelendirilmesidir. Dolayısıyla ilk hedef bilgilendirmedir. Bu nedenle tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatap tebliği öğrenmiş (tebliğe muttali olmuş) ise geçerlidir (Hakan Albayrak, Tebligat Hukuku, Ankara 2022, s. 147-148).
15. Somut olayda; alacaklı tarafından borçlular aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte borçlu Aslanbey Kuyumculuk ve Tic. Ltd. Şti.’nin ticaret sicilinde kayıtlı ““Halit Rıfat Paşa Mahallesi Yüzer Havuz Sokak Perpa Ticaret Merkezi A Blok Apt No:1 A/1905 Şişli/…” adresine çıkarılan ödeme emri “Muhatabın işyeri dışında iş takibinde olduğu isim ve imza vermekten imtina eden komşusunun beyanından anlaşılmış olup 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılarak tebligat ilgili mahalle muhtarına tebliğ edilmiştir.” şerhiyle 03.09.2019 tarihinde tebliğ edilmiştir
16. Ödeme emri tebligat parçasında yazılı “muhatabın işyeri dışında iş takibinde olduğu” ibaresi Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 21 inci maddesine göre muhatap ve muhatap adına tebliği almaya yetkili kimselerin bulunmadığı anlamında olup, somut olayda Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “tebliğ imkânsızlığı” söz konusudur. Bu durumda borçlu ticaret şirketinin kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğündeki adresine çıkarılan tebligatta tebliğ memurunca Tebligat Yönetmeliği’nin 30 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki koşulların araştırılması gerekmemekte ise de, tebligat yapılan adres bir ticaret merkezi olup, tebliğ memurunca komşusuna ulaşıldığına göre belgelendirme unsurunun gerçekleşmesi için komşusuna haber verilerek, isminin sorularak tebligat parçasına yazılması gerekir. Kanunda yazılı mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya haber verme koşulunun aranmamasını gerektirecek bir hâl bulunmamaktadır.
17. Şu hâle göre borçlu şirkete ödeme emri tebliğ işlemi Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin birinci fıkrası ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30 ve 31 inci maddelerine göre usulsüzdür.
18. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

19. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesine gönderilmesine,08.02.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.