Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/992 E. 2023/515 K. 24.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/992
KARAR NO : 2023/515
KARAR TARİHİ : 24.05.2023

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/653 E., 2021/833 K.
KARAR : İstinaf isteminin kabulüne

Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince itirazın kaldırılmasına ve icra inkâr tazminatına karar verilmiştir.

Kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle itirazın kaldırılması isteminin reddine ve icra inkâr tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı alacaklı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelendi.

I. TALEP
Alacaklı vekili; müvekkilinin 01.01.2018 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek olarak 29.08.2018 tarihli ek protokol uyarınca maliki olduğu Grand Hotel Konya Spa isimli taşınmazı kullanmak üzere borçluya kiraya verildiğini, müvekkilinin ödenmeyen kira alacağı için 336.000,00 TL bedelli faturayı düzenlediğini, borçlunun ödeme yapmadığını, faturadan kaynaklı alacağının tahsili için ilâmsız icra takibi başlattığını, borçlunun kira sözleşmesini ve ek protokolü açıkça kabul ettiğini, icra takip dosyasında bulunan 17.12.2019 tarihli itiraz dilekçesinde kira sözleşmesine veya ek protokole yönelik bir itirazının bulunmadığını, borçlu tarafından imzası inkar edilmeyen kira sözleşmesinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 68 inci maddesinde sayılan belgelerden olduğunu, eldeki istem yönünden ispat yükünün borçluda olduğunu ileri sürerek itirazın kaldırılmasına, takibin devamına ve borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Borçlu vekili; alacaklıya ait otelin içerisinde yer alan spa alanının müvekkili tarafından 01.01.2018 tarihinde kiralandığını, kira ilişkisi devam ederken yağmur ve kar suları sebebiyle oluşan onarım ihtiyacına ilişkin alacaklı tarafından hiçbir adım atılmadığını, müvekkili şirket hakkında haksız dedikodular çıkarılarak işletmenin itibar kaybı ve işyerini terk için çaba serfedildiğini, işçilerin işyerine alınmadığını, işletmenin elektriğinin kesildiğini, müşterilere hizmet verilemediğini, müvekkilinin işyerinden tahliye edildiğini, alacaklının kiraya veren taraf olarak edimini yerine getirmemesinden kaynaklanan temerrüdü ve ihtilafların bulunduğunu, alacağa ilişkin belirleme yargılamayı gerektirmekte olup dar yetkili icra mahkemesince istemin reddi gerektiğini, müvekkili şirket ve şirket yetkilisi İsmail Yalçın tarafından yapılan ödemeler neticesinde borcun kalmadığını, deliller kısmında hesap bilgilerinin belirtildiğini, hesap hareketlerinin incelenmesi ile müvekkilinin alacaklıya borcunun olmadığının anlaşılacağını, alacaklının kiraya veren olarak edimini yerine getirmediğini belirterek istemin reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 25.06.2020 tarihli ve 2020/78 Esas, 2020/189 Karar sayılı kararı ile; somut olayda borçlunun icra takibine itirazında takibin dayanağı olan kira sözleşmesini inkâr etmediği, sözleşmedeki imzaya da itirazda bulunmadığı, sadece borca itiraz ettiği, hukuki ilişkiyi reddetmediği ancak borcun ödendiğine dair belge de sunamadığı gerekçesiyle itirazının kaldırılmasına, takibin kaldığı yerden devamına, yasal koşulları oluştuğundan borçlu aleyhine asıl alacağın (336.000,00 TL) % 20’si oranında (67.200,00 TL) icra inkâr tazminatına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.09.2020 tarihli ve 2020/900 Esas, 2020/949 Karar sayılı kararı ile; icra takibinin dayanağı belgelerin 01.01.2018 başlangıç tarihli kira sözleşmesi, 28.09.2018 tarihli ek protokol ve 30.11.2019 tarihli fatura olduğu, kira sözleşmesi ve ek protokolün taraflar arasında karşılıklı edimleri içeren sözleşmeler olup 2004 sayılı Kanun’un 68 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve alacaklıya genel haciz yolu ile takip yapma imkânı tanıyan borç ikrarını içeren bir belge niteliğinde olmadığı, bazı durumlarda kira sözleşmesinden kaynaklı kira alacağının doğup doğmadığının kiralayanın, kiralanan yere ilişkin edimlerini yerine getirmesi koşuluna bağlı olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 301 inci maddesine göre kiraya verenin sözleşme süresince kiralananı kullanıma elverişli bir durumda bulundurmakla yükümlü olduğu, somut olayda, borçlu alacaklının kiralananı kullanıma elverişli bir durumda bulundurmadığı iddiasında olduğundan takibe konu borcu kabul etmediği, bu hâliyle iki tarafa edimler yükleyen sözleşme kapsamında alacaklının alacaklı olup olmadığının ve varsa alacak miktarının ne olduğunun genel mahkemelerde yapılacak yargılama sonucunda belli olacağı gerekçesiyle borçlu vekilinin istinaf isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine, koşulları oluşmadığından borçlu lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…İİK’nun 68/1. maddesi gereğince; talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenit ise, alacaklı itirazın kaldırılmasını isteyebilir.
Somut olayda, borçlu tarafından imzası inkar edilmeyen kira sözleşmesi, İİK’nun 68/1. maddesinde sayılan belgelerden olup alacağın tahsili için alacaklının ilamsız takip yapmak suretiyle 7 örnek numaralı ödeme emri göndermesinde bir usulsüzlük bulunmadığından işin esası incelenmek suretiyle davanın dayanak belgeler çerçevesinde çözümlenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak iki tarafa borç yükleyen sözleşmeye dayanılarak itirazın kaldırılmasının istenebileceği hususunda öğretide görüş birliği bulunmadığı, adi senedin kayıtsız şartsız borç ikrarını içermesi gerektiğinden iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmeye dayanılarak itirazın kaldırılmasının istenmesinin söz konusu olmayacağını ileri süren görüş yanında, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelere dayalı olarak itirazın kaldırılması talebinin kabulünün karşı edimin ifa edilmiş olması şartına bağlandığı görüşünün de bulunduğu, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ise bir kısım kararlarında tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğine vurgu yaparak kira sözleşmelerinin 2004 sayılı Kanun’un 68 inci maddesinin birinci fıkrasında sayılan belgelerden olmadığını kabul ettiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Alacaklı vekili; borçlunun kira sözleşmesini ve ek protokolü açıkça kabul ettiğini, borçlu tarafından imzası inkar edilmeyen kira sözleşmesinin 2004 sayılı Kanun’un 68 inci maddesinde sayılan belgelerden biri olduğunu, eldeki davada ispat yükünün borçluda olduğunu ve borçlunun borçlu olmadığını ispat edemediğini belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda genel haciz yolu ile ilâmsız takibe dayanak kira sözleşmesinin 2004 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi kapsamında kayıtsız, şartsız borç ikrarını içeren belge niteliğinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı Kanun’un 68 inci maddesinin birinci fıkrası, 269 uncu maddesinin ikinci fıkrası ile 269/c maddesi.

2. Değerlendirme
1.2004 sayılı Kanun’un “İtirazın kesin olarak kaldırılması” başlıklı 68 inci maddesinin birinci fıkrasında; “Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilamsız takip yapılamaz.” hükmü yer almaktadır.

2. İtirazın kaldırılması borçlunun itirazı ile duran (2004 sayılı Kanun md. 66) ilâmsız icra takibine (ilâmsız icra prosedürü içinde) devam edilmesini sağlayan (2004 sayılı Kanun md. 78) bir yoldur. İtiraz ile duran ilâmsız icra takibine devam edilmesini sağlamak için, alacaklının genel mahkemelerde itirazın iptali davası açması mümkündür (2004 sayılı Kanun md. 67). Para (ve teminat) alacakları için ilâmlı icradan başka, ayrı bir ilâmsız icra yolu kabul edilmesinin amacı, alacaklının yalnız ilâmsız icra prosedürü içinde genel mahkemeden bu konuda bir ilâm almadan, çabuk ve basit bir şekilde alacağına kavuşmasını sağlamaktır. Alacaklıya, borçlunun itirazını hükümden düşürmek için yalnız itirazın iptali davası açma imkânı tanınsa idi, borçlu hiç bir haklı nedene dayanmayan bir itiraz ile alacaklıyı mahkemede dava açmaya zorlayabilir ve bununla ilâmsız icra yolunu işlemez hâle getirebilirdi. İşte bu sakıncayı önlemek ve ilâmsız icranın amaç edindiği çabukluk ve basitlik ilkelerini gerçekleştirmek için borçlunun itirazının ilâmsız icra prosedürü içinde kaldırılmasını sağlamak üzere itirazın iptali davasından başka icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yolu kabul edilmiştir (2004 sayılı Kanun md. 68-70). Alacaklıya, borçlunun itirazını icra mahkemesinde çabuk ve basit bir şekilde kaldırtmak imkânı tanırken, borçlunun hakkının (savunma imkânının) tehlikeye sokulmaması gerekir. Yani, ancak borçlunun gerçekten borçlu olduğu hakkında güçlü delillerin bulunması hâlinde, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilmelidir. Bu nedenle, alacağı 2004 sayılı Kanun’un 68-68/a maddelerinde sayılan belgelerden birine bağlı olmayan alacaklı, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyemez (yalnız, mahkemede itirazın iptali davası açabilir). Başka bir deyimle, yalnız, takip konusu alacağın 2004 sayılı Kanun’un 68-68/a maddelerinde sayılan belgelerden birine bağlı olması hâlinde, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s. 275-276).

3. Alacaklının, itirazın kesin kaldırılmasını isteyebilmek için göstermesi gereken belgeler üç çeşittir. Bunlardan ilki imzası ikrar edilmiş adi bir senettir. İcra takibinin dayanağı olan adi senet altındaki imza borçlu tarafından kabul edilir ve senet belli bir meblağ için kayıtsız şartsız borç ikrarını içerirse alacaklı bu senede dayanarak itirazın kesin kaldırılmasını isteyebilir (Kuru, s. 280).

4. İkincisi ise, imzası noterlikçe onaylı senet olup, imzası ikrar edilen adi senetler gibi, noterlikte tasdik edilmiş kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren senetler de itirazın kesin kaldırılmasını sağlayan belgelerdendir (Kuru, s. 288).

5. Resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri belgeler de, itirazın kaldırılmasını sağlayıcı nitelikte sayılmıştır. Bu belgeler resmî daireler veya yetkili makamlar tarafından düzenlediklerinden, bunlarda borçlunun imzası bulunmaz; bu nedenle, borçlunun imzasının ikrar veya onaylanmış olması şartı burada aranmaz. Fakat bu belgelerin, itirazın kaldırılmasını sağlayıcı nitelikte sayılabilmesi için borçlunun belli bir para borcunu kayıtsız şartsız ödemek zorunda olduğunu göstermeleri gerekir (Kuru, s. 289, 290).

6. Öte yandan, 2004 sayılı Kanun’un 269/b maddesinin birinci fıkrasında kira sözleşmesine itiraz ve sonuçları düzenlenmiştir. Kira sözleşmesine itiraz, borçlunun (alacaklının iddia ettiği) kira sözleşmesinin varlığını inkâr etmesidir, yani kabul etmemesidir (reddetmesidir). Alacaklı sözlü bir kira sözleşmesinin varlığını iddia ediyorsa, borçlunun böyle bir (sözlü) kira sözleşmesini inkâr etmesi (kabul etmemesi), kira sözleşmesine itirazdır. Alacaklı yazılı bir kira sözleşmesine dayanmakta ise, borçlu kiracının bu sözleşmede kendisine izafe olunan imzayı inkâr etmesi (kabul etmemesi) kira sözleşmesine itirazdır (2004 sayılı Kanun md. 269/b,1). Borçlu, itirazında kira sözleşmesini inkâr ettiğini, yani kira sözleşmesini ve varsa buna ait mukavelenamedeki (yazılı kira sözleşmesindeki) imzasını kabul etmediğini (reddettiğini) açık ve kesin olarak bildirmelidir; aksi hâlde, borçlu kiracı, kira sözleşmesini kabul etmiş sayılır (2004 sayılı Kanun md. 269/2, c.2) (Kuru, s. 837).

7. Hukuk Genel Kurulunun 12.09.2012 tarihli ve 2012/6-343 Esas, 2012/555 Karar ile 06.04.2021 tarihli ve 2017/(6)8-2836 Esas, 2021/436 Karar sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere 2004 sayılı Kanun’un 269 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince borçlu itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse, akdi kabul etmiş sayılacağından kiralayan icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliyeyi isteyebilir. Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2016 tarihli ve 2014/6-1170 Esas, 2016/840 Karar sayılı kararında da kira alacağının tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibinde borçlunun kira ilişkisine ve kira miktarına açıkça karşı çıkmaması karşısında 2004 sayılı Kanun’un 269 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kira ilişkisinin ve kira miktarının kesinleştiğinin kabulü zorunlu olduğundan kiralanın tahliye edilmesi dolayısıyla borcun olmadığına yönelik itirazların 2004 sayılı Kanun’un 269/c maddesine göre ispatlanması gerektiği benimsenmiştir.

8. Kira akdi dışındaki itirazlar ise 2004 sayılı Kanun’un 269/c maddesinde düzenlenmiştir. Borçlunun (kiracının), kira sözleşmesine itiraz etmeyip (bilâkis kira sözleşmesini kabul ederek; 2004 sayılı Kanun md. 269/2, c. 2), kiranın daha az olduğu, ödendiği, muaccel olmadığı, takas, kiralananı tahliye ettim gibi bir sebeple ödeme emrine itiraz etmesine kira sözleşmesi dışındaki itirazlar denir. Kira sözleşmesi dışındaki itiraz ile de ilâmsız tahliye takibi durur. Takibe devam edilebilmesi için, alacaklının icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliye istemesi gerekir. Burada da, itirazın kesin kaldırılması söz konusudur. Yani, burada da itirazın geçici kaldırılması müessesesinin yeri yoktur. Çünkü, borçlu kira sözleşmesini kabul etmiş durumdadır. Artık bu durumda, kira sözleşmesinin mevcut olup olmadığı araştırılmaz; yalnız borçlunun ödeme, takas gibi kira sözleşmesi dışındaki itirazları incelenir. Borçlu, itirazında kira sözleşmesine açıkça itiraz etmeyip, kira sözleşmesi dışında bir itirazda (meselâ ödeme itirazında) bulunduğu için, bununla kira sözleşmesini kabul etmiş sayılır (2004 sayılı Kanun md. 269,II c.2). Bu nedenle, icra mahkemesinde artık kira sözleşmesinin mevcut olup olmadığı hakkında bir inceleme yapılamaz (Kuru, s. 838, 846, 847).

9. Kiraya verilen taşınmazın borçluya teslim edilmediği itirazı da 2004 sayılı Kanun’un 269/c maddesinin birinci fıkrasında yazılı sair itiraz kavramı içinde bir itirazdır. Borçlu itirazında kira sözleşmesine açıkça itiraz etmeyip, kira sözleşmesi dışında kiraya verilen taşınmazın kendisine teslim edilmediği itirazında bulunması hâlinde kira ilişkisinin varlığı kesinleşir. Kira sözleşmesi kabul edildiğine ve ortada yazılı bir kira sözleşmesi bulunduğuna göre sözleşmede aksine bir hüküm yok ise kira sözleşmesinin imzalanması ile kiralananın kiracıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda kiralananın teslim edilmediğinin ispat külfeti borçlu kiracı tarafta olup, borçlu kiralananın kendisine teslim edilmediği iddiasını 2004 sayılı Kanun’un 269/c maddesinin birinci fıkrasında yazılı belgelerle kanıtlamak zorundadır.

10. Somut uyuşmazlıkta alacaklı vekili tarafından borçlu aleyhine 336.000,00 TL alacağın tahsili amacıyla Konya 10. İcra Müdürlüğünün 2019/12783 Esas sayılı dosyasında genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi başlatılmış olup takibin dayanağı olarak 01.01.2018 tarihli kira sözleşmesi ve 28.09.2018 tarihli kira sözleşmesine ek protokol ile 30.11.2019 tarihli, 265774 numaralı fatura gösterilmiştir. Örnek 7 numaralı ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmesi üzerine borçlu vekili tarafından yasal süresi içinde takibe itiraz edilmiş, itiraz dilekçesinde müvekkilinin takip talebine konu edildiği şekilde borcunun olmadığının belirtilmiştir. İtiraz dilekçesinin içeriğine göre imzaya itiraz edilmediği anlaşılmıştır. Borçlu vekili cevap dilekçesinde ise alacaklının kiraya veren olarak edimlerini yerine getirmediğini, deliller kısmında belirtilen hesap hareketlerinin incelenmesi sonucu müvekkilinin borcunun bulunmadığının anlaşılacağını savunmuştur.

11. İcra takibine dayanak 20.03.2018 imza tarihli kira sözleşmesinin taraflar arasında 01.01.2018-31.12.2021 tarihleri arasında geçerli olduğu, bir yıllık kira bedelinin 175.000 USD olarak belirlendiği; ek protokolde ise 01.08.2018-31.12.2018 tarihleri arası aylık kira bedelinin 55.000,00 TL, 01.01.2019-31.12.2019 tarihleri arası aylık kira bedelinin 56.000,00 TL, 01.01.2020-31.12.2020 tarihleri arası aylık kira bedelinin 58.000,00 TL ve 01.01.2021-31.12.2021 tarihleri arası aylık kira bedelinin ise 62.000,00 TL olarak revize edildiği, 20.03.2018 tarihli kira sözleşmesinin kira bedeli haricindeki diğer hükümlerinin aynen geçerli olduğunun kararlaştırıldığı görülmektedir. Alacaklı tarafından düzenlenen 30.11.2019 tarihli ve 265774 sayılı faturada “Haziran-Kasım (6 Aylık) Kira Bedeli” açıklaması ile fatura bedeli 336.000,00 TL olarak belirtilmiştir.

12. Yapılan bu açıklamalara göre borçlu vekilinin icra takibine itirazında, müvekkilinin takibe dayanak kira sözleşmesi ve ek protokoldeki imzaları açık ve kesin olarak reddedilmediğinden, kira sözleşmesinin ve ek protokolün borçlu tarafından kabul edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Varılan bu sonuca göre de, borçlunun ileri sürdüğü itirazları 2004 sayılı Kanun’un 269/c maddesine göre ispatlaması gerekmektedir. Borçlunun itirazlarını anılan maddede belirtilen belgelerle ispat edip edemeyeceğini incelemek ve sonuca varmak icra mahkemesinin yetkisi ve görevi içerisindedir. Bu durumda alacaklının itirazın kaldırılmasını istemesinde yargılamayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.
13. O hâlde işin esasına girilerek borçlunun itirazlarının 2004 sayılı Kanun’un 269/c maddesi çerçevesinde incelenmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.

14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olayda kira sözleşmesi ve ek protokolün borçlu tarafından kabul edilmesine göre 2004 sayılı Kanun’un 68 inci maddesi uyarınca itirazın kaldırılması ile yetinilmesi gerektiği, bozma kararının işin esasının dayanak belgeler çerçevesinde incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesine dair kısmına gerek olmadığı, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

15. Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenler yanında yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenler ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun’un 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.