YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/99
KARAR NO : 2023/2
KARAR TARİHİ : 01.02.2023
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/1204 E., 2020/85 K.
KARAR : Davanın kabulü
1. Taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Beyşehir Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnme kararı verilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Konya ili Beyşehir ilçesi Dalyan mahallesi 32 ada 14 parselde bulunan altında bodrum, zemin kat dükkân ve üstü üç katlı karkas binada davalı ile birlikte paylı malik olduğunu, dava konusu taşınmazda bulunan binanın yapım aşamasında her iki tarafın huzurunda kura çekildiğini ve Şenol İşhanı tarafında bulunan dükkân ve üzerindeki katların müvekkiline, diğer taraftaki dükkân ve üzerindeki katların ise davalıya isabet ettiğini, müvekkilinin davalıya defalarca fiili kullanım ve kuraya göre tapularını ayırma talebini ilettiği hâlde bugüne kadar olumlu cevap alamadığını, müvekkilinin iş bu davayı açmadan önce davalıya yine noter marifetiyle aynı talebini ihtar etmişse de olumlu bir cevap alamadığını belirterek taşınmazdaki ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, kura çekmek yöntemiyle ortaklığın taksimi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde belirttiği kura yöntemi ile ilgili olarak hiç bir yazılı delil ibraz edemediğini, davacının talep ettiği yer ile yan tarafındaki dükkânlar arasında her bir katta 5,5 m2 fazlalık olduğunu, bu nedenle çekilecek kurada denkleştirme yapılması gerektiğini belirterek davacının talebinin reddi ile mahkeme tarafından adil, hukuka uygun kura ile ortaklığın denkleştirmek suretiyle giderilmesini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı
6. Beyşehir Sulh Hukuk Mahkemesinin 25.05.2016 tarihli ve 2015/378 Esas 2016/564 Karar sayılı kararı ile; taşınmazda kat mülkiyeti kurulmak suretiyle ortaklığın giderilmesinin mümkün olduğu, kat mülkiyeti kurulması için gerekli eksikleri tamamlamak üzere taraflara verilen süre içerisinde davacının yapı kullanma izin belgesi eksikliğini tamamladığı, tarafların yönetim planını imzaladıkları, mimari projenin düzenlendiği, inşaat mühendisi bilirkişiden bağımsız bölümler listesi (arsa paylarını gösterir) düzenlemesi istenildiği ve bağımsız bölümler listesinin dosya arasına alındığı, tarafların inşaat mühendisi bilirkişi raporunda belirtilen bağımsız bölümlerin paylaşılması hususunda anlaşamamaları sebebiyle yapılan kura sonucunda A bağımsız bölümün davacı …’a, B bağımsız bölümün davalı …’a isabet ettiği, 04.01.2016 tarihli inşaat bilirkişisi ek raporunda, bağımsız bölüm değerlerinin farklı olması nedeniyle denkleştirme miktarı olan 38.000,00 TL’nin davalıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile; 32 ada 14 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ortaklığın kat mülkiyeti kurulmak suretiyle aynen paylaşım yoluyla giderilmesine; buna göre inşaat mühendisi bilirkişisi tarafından düzenlenen 04.01.2016 tarihli rapor ve krokide gösterilen; bölüm A bağımsız bölümün davacı … adına, bölüm B bağımsız bölümün davalı … adına tapuya tesciline, bağımsız bölüm değerlerinin farklı olması nedeniyle denkleştirme miktarı olan 38.000,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, dosya arasında bulunan 04.01.2016 tarihli rapor ve kroki ile 25.05.2016 havale tarihli yönetim planı ve 22.03.2016 havale tarihli mimari projenin kararın ekinden sayılmasına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 02.07.2018 tarihli ve 2017/3623 Esas 2018/5150 Karar sayılı kararı ile; “…Dava, ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesi istemine ilişkindir.
Dosyada toplanan belge ve bilgilere göre, dava konusu taşınmazın Kat Mülkiyeti Kanununun 50/2. maddesi hükmüne uygun nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine uygun olarak üzerinde kat mülkiyetine elverişli yapı bulunan ortak taşınmazda kat mülkiyetine geçilebilmesi için, üzerindeki yapının mimari projesine uygun biçimde tamamlanmış ya da projesi olmamakla birlikte fiilî durumuna göre çizdirilmiş imara ve fenne uygunluğu ilgili makamca onaylanmış projesinin olması, bağımsız bölümlerin başlı başına kullanmaya elverişli bulunması (M.1), yapının tümünün kargir olması (M.50/2) ve her bir paydaşa en az bir bağımsız bölüm düşmesi, ayrıca 12. maddede yazılı belgelerin (belediyeden onaylı proje, yapı kullanma izin belgesi ve yönetim planı) tamamlattırılması gerekmektedir. Bu koşulların gerçekleşmesi durumunda anılan Kanunun 10. maddesinin son fıkrası hükmünce taşınmazda kat mülkiyetine geçilebilecek ve açılan davada ortaklığın bu yolda giderilmesine karar verilebilecektir.
Kat mülkiyetine geçiş suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilebilmesi için anataşınmazın tümüyle (ortak yerler, eklentiler vs. dahil) projesine uygun halde yapılmış olması veya mevcut haliyle çizdirilecek projesinin belediye tarafından onaylanması gerekir.
Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarında, tamamlanmış yapının fiilî durumu ile onaylı projesi arasında aykırılıkların bulunması ya da yapının imara uygun ancak projesiz inşa edilmiş olması gibi kat mülkiyeti kurulmasına engel oluşturan eksikliklerin mevcut olduğu durumlarda hemen kat mülkiyeti kurulamayacağı sonucuna varılmayarak, bu eksikliklerin giderilip yasal koşullara uygun hale getirilmesi mümkün ise bunun isteyen tarafa tamamlattırılması yoluna gidilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Yukarıda açıklanan bilgiler ışığında dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde;
Mahkeme kararının hüküm fıkrasında kat mülkiyeti kurularak ortaklığın giderildiğinin açıkça belirtilmesi ile sırasıyla her bir kat malikine özgülenen bağımsız bölümler, bağımsız bölüm numaraları ve arsa payları, bağımsız bölümün niteliği (dükkan, mesken vs.) varsa eklentilerinin infazda tereddüt yaratmayacak şekilde açıkça gösterilmesi ve buna göre tapuya tescil kararı verilmesi gerekirken bağımsız bölümlerin niteliği belirtilmeden ve sadece bilirkişi raporuna atıfta bulunularak anataşınmazın bloklar şeklinde ayrılarak blokların tek bağımsız bölüm gibi taraflara aidiyetlerine karar verilmesi, hükmün infazda tereddüt uyandıracak olması nedeniyle doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı
9. Beyşehir Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.04.2019 tarihli ve 2018/548 Esas 2019/459 Karar sayılı kararı ile; (bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra), celp edilen evrak, keşif ve bilirkişi raporları neticesinde dava konusu taşınmazda kat mülkiyeti kurulmak (aynen taksim) suretiyle ortaklığın giderilebileceği, Özel Daire bozma kararına uyulmasına karar verilmesi neticesinde karar kapsamında bilirkişiden hüküm kurmaya elverişli, denetime açık ve anlaşılabilir ek rapor alındığı, hak ve hakkaniyet gereğince kat kat çekilen kura sonucuna göre denkleştirme bedelinin doğru bir şekilde tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile; 32 ada 14 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ortaklığın tapu kaydında yer alan hak ve yükümlülükleri ile birlikte kat mülkiyeti kurulmak suretiyle aynen taksim yoluyla giderilmesine, buna göre inşaat mühendisi teknik bilirkişinin 01.03.2019 tarihli ek raporunda gösterilen 1 numaralı bağımsız bölümün davalı … adına, 2 numaralı bağımsız bölümün davacı … adına, 3 numaralı bağımsız bölümün davacı … adına, 4 numaralı bağımsız bölümün davalı … adına, 5 numaralı bağımsız bölümün davalı … adına, 6 numaralı bağımsız bölümün davacı … adına, 7 numaralı bağımsız bölümün davacı … adına, 8 numaralı bağımsız bölümün davalı … adına tapuya tesciline, bağımsız bölüm değerlerinin farklı olması nedeniyle denkleştirme miktarı olan 4.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dosya arasında bulunan inşaat mühendisi bilirkişisinin 01.03.2019 tarihli ek rapor, 25.05.2016 havale tarihli yönetim planı ve 22.03.2016 havale tarihli mimari projenin kararın ekinden sayılmasına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.11.2019 tarihli ve 2019/4126 Esas 2019/6526 Karar sayılı kararı ile; “…Dava dilekçesinde, müvekkilinin Konya ili, Beyşehir ilçesi, Dalyan mahallesi 32 ada 14 parselde bulunan altında bodrumu bulunan zemin kat dükkan ve üstü üç katlı karkas binada davalı ile birlikte hisseli olarak malik bulunduğunu, dava konusu taşınmazda tapuların 1/2 şer olsa da daha binanın yapılışında temel atılırken her iki tarafın huzurunda kura çekildiğini ve Şenol işhanı tarafında bulunan dükkan ve üzerindeki katların müvekkiline, diğer taraftaki yani Derebucaklılar işhanı tarafındaki dükkan ve üzerindeki katların ise davalıya isabet ettiğini, müvekkilinin davalıya defalarca fiili kullanım ve kuraya göre tapularını ayırma talebini ilettiği halde bugüne kadar olumlu cevap alamadığını, müvekkilinin iş bu davayı açmadan önce davalıya yine Noter marifetiyle ihtar etmişse de olumlu bir cevap alamadığını belirterek, taşınmazdaki ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkemece 25/05/2015 tarihli karar ile ortaklığın kat mülkiyeti kurulmak sureti ile aynen taksimine karar verilmiş, hükmün davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/3623 E. – 2018/5150 K. sayılı ilamı ile “Mahkeme kararının hüküm fıkrasında kat mülkiyeti kurularak ortaklığın giderildiğinin açıkça belirtilmesi ile sırasıyla her bir kat malikine özgülenen bağımsız bölümler, bağımsız bölüm numaraları ve arsa payları, bağımsız bölümün niteliği (dükkan, mesken vs.) varsa eklentilerinin infazda tereddüt yaratmayacak şekilde açıkça gösterilmesi ve buna göre tapuya tescil kararı verilmesi gerekirken bağımsız bölümlerin niteliği belirtilmeden ve sadece bilirkişi raporuna atıfta bulunularak anataşınmazın bloklar şeklinde ayrılarak blokların tek bağımsız bölüm gibi taraflara aidiyetlerine karar verilmesi, hükmün infazda tereddüt uyandıracak olması nedeniyle doğru görülmediginden bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulü ile; Konya ili, Beyşehir ilçesi, Dalyan mahallesi 32 ada 14 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ortaklığın tapu kaydında yer alan hak ve yükümlülükleri ile birlikte kat mülkiyeti kurulmak suretiyle aynen taksim yoluyla giderilmesine,
Buna göre inşaat mühendisi teknik bilirkişisinin 01/03/2019 tarihli ek raporunda gösterilen;
-1 numaralı, bodrum ve zeminde bulunan, 1169/4200 arsa paylı, depolu işyeri niteliğinde olan, eklentisi bulunmayan, bağımsız bölümün; davalı…’dan olma, 10/01/1948 doğumlu,……T.C nolu … adına,
-2 numaralı, bodrum ve zeminde bulunan, 1111/4200 arsa paylı, depolu işyeri niteliğinde olan, eklentisi bulunmayan, bağımsız bölümün; davacı…’dan olma, 20/01/1945 doğumlu,….. T.C nolu … adına,
-3 numaralı, birinci katta bulunan, 320/4200 arsa paylı, ofis niteliğinde olan, eklentisi bulunmayan, bağımsız bölümün; davacı…’dan olma, 20/01/1945 doğumlu, …. T.C nolu … adına,
-4 numaralı, birinci katta bulunan, 320/4200 arsa paylı, ofis niteliğinde olan, eklentisi bulunmayan, bağımsız bölümün; davalı…’dan olma, 10/01/1948 doğumlu, ….. T.C nolu … adına,
-5 numaralı, ikinci katta bulunan, 320/4200 arsa paylı, ofis niteliğinde olan, eklentisi bulunmayan, bağımsız bölümün; davalı…’dan olma, 10/01/1948 doğumlu,….. T.C nolu … adına,
-6 numaralı, ikinci katta bulunan, 320/4200 arsa paylı, ofis niteliğinde olan, eklentisi bulunmayan, bağımsız bölümün; davacı…’dan olma, 20/01/1945 doğumlu,…. T.C nolu … adına,
-7 numaralı, üçüncü katta bulunan, 320/4200 arsa paylı, ofis niteliğinde olan, eklentisi bulunmayan, bağımsız bölümün; davacı…’dan olma, 20/01/1945 doğumlu,…. T.C nolu … adına,
-8 numaralı, üçüncü katta bulunan, 320/4200 arsa paylı, ofis niteliğinde olan, eklentisi bulunmayan, bağımsız bölümün; davalı…’dan olma, 10/01/1948 doğumlu, …… T.C nolu … adına tapuya tescillerine,
2. Bağımsız bölüm değerlerinin farklı olması nedeniyle denkleştirme miktarı olan 4.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usuli kazanılmış hak” ya da “Usuli müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.02.1988 tarih, 1987/2-520 E. – 1988/89 K. sayılı ilamında; “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmaktadır. Somut olayda, mahkemece bozmaya uyularak bağımsız bölümlerin ayrı ayrı tesciline karar verilmiş ise de Dairemizce yapılan bozma kararının kapsamı sadece yapılan paylaştırma hükmünün infaza elverişli olmadığı şeklinde olduğundan mahkemece bozma öncesi yapılan paylaştırma aynen esas alınarak sadece hükmün infaza elverişli olması için taraflara düşen bağımsız bölümler ve arsa paylarının tesciline ayrı ayrı hükümde yer verilmelidir. Mahkemece bozmaya uyulmuş fakat taraflar arasında farklı bir paylaştırma yaptırılarak bu haliyle ortaklık giderilmiştir kararın bu hali ile bozma ilamının gereklerini yerine getirdiğinden bahsedilemeyeceğinden hükmün bu sebeplerle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin Direnme Kararı
12. Beyşehir Sulh Hukuk Mahkemesinin 22.01.2020 tarihli ve 2019/1204 Esas 2020/85 Karar sayılı kararı ile; ilk kararın temyizi üzerine Özel Dairece infazı mümkün hüküm kurulması gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verildiği, kamu düzenine ilişkin amir hüküm olan 6100 sayılı HMK’nın 297/2 nci maddesi gereğince Özel Daire bozma kararına uyulduğu, Yargıtay kararının kamu düzenine ilişkin içeriği göz önüne alındığında davacı lehine usuli müktesep hak doğmadığı, bu nedenle yeniden kura çekmek suretiyle hüküm kurulduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; uyulmasına karar verilen Özel Dairenin 02.07.2018 tarihli bozma kararının kapsamı dikkate alındığında, mahkemece verilen direnme kararının usuli kazanılmış hakkı ihlal edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Konunun açıklığa kavuşturulması için öncelikle yasal düzenlemeler üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
16. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 1 inci maddesinde; “…Tamamlanmış bir yapının kat, daire, iş bürosu, dükkan, mağaza, mahzen, depo gibi bölümlerinden ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olanları üzerinde, o gayrimenkulün maliki veya ortak malikleri tarafından, bu kanun hükümlerine göre, bağımsız mülkiyet hakları kurulabilir.
Yapılmakta veya ileride yapılacak olan bir yapının, birinci fıkrada yazılı nitelikteki bölümleri üzerinde, yapı tamamlandıktan sonra geçilecek kat mülkiyetine esas olmak üzere, arsa maliki veya arsanın ortak malikleri tarafından, bu kanun hükümlerine göre irtifak hakları kurulabilir…” şeklinde ifadeye yer verilmiştir.
17. Aynı Kanun’un 10 uncu maddesinin yedinci fıkrası ise kat mülkiyetinin doğrudan mahkeme kararı ile kurulması hükmünü içermektedir. Bu fıkra hükmü; “Kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir gayrimenkul üzerindeki ortaklığın giderilmesi davalarında, mirasçılardan veya ortak maliklerden biri, paylaşmanın, kat mülkiyeti kurulması ve bağımsız bölümlerin tahsisi suretiyle yapılmasını isterse, hakim, o gayrimenkulün mülkiyetinin, 12 nci maddede yazılı belgelere dayanılarak kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı tahsisine karar verebilir.” şeklindedir.
18. “Kat mülkiyetinin kurulması” ana başlığı altında, “İstem ve belgeler” alt başlığı ile yer alan 12 nci maddesi: “Kat mülkiyetinin kurulması için, anagayrimenkulün kat mülkiyetine çevrilmesi hususunda o gayrimenkulün maliki veya bütün paydaşlarının aşağıda yazılı belgeler ile birlikte tapu idaresinde istemde bulunması gerekir:
(Değişik Bent Kanun No: 7099/5) a) Anagayrimenkulde, yapı veya yapıların dış cepheler ve iç taksimatı bağımsız bölüm, eklenti, ortak yerlerinin ölçüleri ve bağımsız bölümlerin konum ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleriyle oranlı arsa payları, kat, daire, iş bürosu gibi nevi ile bunların birden başlayıp sırayla giden numarası ve bağımsız bölümlerin yapı inşaat alanı da açıkça gösterilmek suretiyle, proje müellifi mimar tarafından yapılan, yetkili kamu kurum ve kuruluşlarınca anagayrimenkulün maliki veya bütün paydaşlarının imzaları alınarak onaylanan ve elektronik ortamda tapu müdürlüğüne gönderilen mimarî proje ile yapı kullanma izin belgesi.
b) Bağımsız bölümlerin kullanılış tarzına, birden çok yapının varlığı halinde bu yapıların özelliğine göre 28 inci maddedeki esaslar çerçevesinde hazırlanmış, kat mülkiyetini kuran malik veya malikler tarafından imzalanmış bir yönetim plânı.” hükmünü, 50. maddesinin 2. fıkrası ise “…Tümü kargir olmıyan yapılarda kat mülkiyeti kurulamaz…” hükmünü içermektedir.
19. Bu hükümler göstermektedir ki, ortaklığın giderilmesi davalarında, kat mülkiyeti kurulmak suretiyle ortaklığın giderilmesini mirasçılar ya da ortak maliklerden birinin istemesi, taşınmazın üzerinde bulunan yapı veya yapıların kat mülkiyeti kurulmasına elverişli bulunması, bu yapı veya yapıların bağımsız bölümleri içermesi, bağımsız bölümlerin sayısının her paydaşa en az bir bağımsız bölüm tahsis edilmesine olanak vermesi ve KMK’nın 12 nci maddesinde belirtilen belgelerin ibrazı hâlinde, gayrimenkulün kat mülkiyetine çevrilerek payların denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı tahsisine karar verilmesi mümkündür.
20. Bu aşamada usuli kazanılmış hak kurumu ile ile ilgili şu açıklamaların yapılması gerekmektedir.
21. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nda “usulî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
22. Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak amacıyla Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar. Türk Hukuk Lûgatında da “kazanılmış hak” daha önce yürürlükte olan hükümlere göre bir kişi yararına kazanılmış olan hak şeklinde ifade edilmiştir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 676).
23. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usuli kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usuli kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usuli kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir.
24. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nda da usuli kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtayın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır; çünkü mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur.
25. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 Esas 1988/89 Karar sayılı kararında; “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmaktadır.
26. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulî kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
I- Mahkemenin görevi ile ilgili usuli kazanılmış haktan sözedilemez. Şöyle ki; Yargıtay yerel mahkemenin kararını, görev itirazı olmaksızın görev dışında bir sebeple bozar ve mahkeme bu karara uyarsa bozma dışında kalan görev hususu usuli kazanılmış hak oluşturmayacak, yeniden yapılan yargılamada mahkeme tarafların itirazı üzerine ya da kendiliğinden görevsizlik kararı verebilecektir. Ancak temyizde açıkça görev itirazı ileri sürülmüş ve bu husus Yargıtay tarafından nazara alınmamış açık ya da zımni olarak reddedilmiş ise bu takdirde usuli kazanılmış hak görev konusunda da oluşacak ve yeniden yargılama yapan mahkeme görev konusunda karar veremeyecektir.
II- Yargıtayın bozma kararından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkarılmış olması da usuli kazanılmış hakkın istisnasıdır. Az yukarıda bahsedilen 09.05.1960 tarihli içtihadı birleştirme kararına göre, içtihadı birleştirme kararları usuli kazanılmış hakka rağmen görülmekte olan davalara da uygulanır. İlk derece mahkemesi usuli kazanılmış hakka aykırı olsa bile yeni içtihadı birleştirme kararına göre karar verecektir.
III- Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usuli kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Böyle bir hâlde de usuli kazanılmış hakka aykırı olsa da yeni çıkarılan ve geçmişe etkili olan kanun hükmünün uygulanması gerekir.
IV- Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse iptal edilen kanun hükmü usulu kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usuli kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır.
V- Usuli kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulu kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usuli kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak resen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
VI- Kamu düzenine aykırılık da usuli kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir. Gerçekten de kamu düzeninden sayılan bir husus ile usuli kazanılmış hak çelişiyorsa bu hâlde kamu düzeninden sayılan hâl usuli kazanılmış hakkın önüne geçecektir. Hak düşürücü süre kamu düzeninden sayılmakla hak düşürücü süre söz konusu ise usulu kazanılmış haktan bahsedilemeyecektir.
VII- Nihayet son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde, yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu hâlde usuli kazanılmış hak ilkesi uygulanamayacaktır. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hata yapılması hâlinde, bu hata, usuli kazanılmış hak oluşturmayacaktır.
27. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, mahkemece verilen ilk kararın temyizi üzerine Özel Dairece, paylaştırmaya ilişkin hükmün infaza elverişli olmadığından bahisle kararın bozulmasına karar verildiği, mahkemece bozma kararına uyulduğu, bu nedenle bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğduğu, usuli kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durumun da bulunmadığı sonucuna varılmakla, Özel Dairenin 02.07.2018 tarihli bozma kararı öncesi mahkemece yapılan paylaştırma aynen esas alınmak suretiyle taraflara düşen bağımsız bölümler ve arsa paylarının tesciline ayrı ayrı hükümde yer verilmesi gerekirken, farklı paylaştırma yapılmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
28. Öte yandan mahkemece direnme kararında; “Dosya arasında bulunan inşaat mühendisi bilirkişisinin 01.03.2019 tarihli ek raporu, 25.05.2016 havale tarihli yönetim planı ve 22.03.2016 havale tarihli mimari projenin kararın ekinden sayılmasına” karar verildiği, ancak yönetim planı ve yapı kullanma izin belgesinde hükme esas alınan sekiz bağımsız bölümden daha fazla bağımsız bölümün bulunduğu anlaşılmakla, çelişkinin nedeni araştırılmaksızın hüküm kurulması da isabetli bulunmamıştır.
29. Hâl böyle olunca, yerel mahkemece verilen direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesine göre kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
01.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.