Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/955 E. 2022/1119 K. 20.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/955
KARAR NO : 2022/1119
KARAR TARİHİ : 20.09.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma kararından sonra mahkemece verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
5. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı eşi ile … Aile Mahkemesinin 2012/629 E.,2012/1041 K. sayılı 15.02.2013 tarihinde kesinleşen kararı ile boşandıklarını, boşanma kararında eşinin müvekkilini davalı ile aldattığının belirtildiğini, davalının müvekkilinin eşi ile gayri resmî bir hayat sürerek hatta evine girerek çocuklarının gözü önünde aldatma eylemini gerçekleştirdiğini, evliliği sona eren müvekkilinin bu olayın etkisinden kurtulamadığını, davalının üç yıldan beri dava dışı eş ile aralıksız bu ilişkiyi devam ettirdiğini, evlilik birliği dışındaki birlikteliğin müvekkilinin sosyal ve kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğunu, davalının bilerek ve isteyerek duygusal ve cinsel ilişkiye girmek suretiyle dava dışı eşin eylemine katıldığından manevi olarak uğranılan her türlü zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek 10.000TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
6. Davalı davaya cevap vermemiş; ancak davalı vekili yargılama sürecindeki beyanlarında davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
7. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.2014 tarihli ve 2013/597 E., 2014/347 K. sayılı kararı ile; davacı ile eşi arasında görülen boşanma davasında tanıkların beyanları ve toplanan deliller ile davalının davacının eşi ile evli olduğu sırada ilişkisinin olduğu anlaşılarak yaşanan aldatma eyleminin boşanmaya sebebiyet verdiğinin kabul edildiği, bu durumun davacının kişilik haklarına ve manevi değerlerine saldırı teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 10.000TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. … Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 12.10.2015 tarihli ve 2014/13886 E., 2015/11178 K. sayılı kararı ile; “…Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.
Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin TMK’nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Kanun’un 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK’daki düzenleme, dava dışı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.
Davalının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu Kanunda yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.
Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Zira, söz konusu Kanun’un 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine Kanun hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.
Açıklanan nedenlerle, BK.49 (TBK.58) maddesine göre, davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir….” gerekçesiyle bozma nedenine göre sair yönler incelenmeksizin hükmün oy çokluğu ile bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
10. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.01.2017 tarihli ve 2016/283 E., 2017/48 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, aldatma olayında iki eylem ve iki eylemci bulunduğu, ilk eylemin aldatan eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı eylemi, ikinci eylemin ise davalının işbirliği yaptığı aldatan eşin gerçekte sadakatle yükümlü ve o eşle cinsel beraberlik yaşama hakkına sahip olan, bu hakkın ahlâki ve yasal tek sahibi olan yasal eşin (davacının) yerine geçerek aldatan eşe tatmin duygusu vererek yasal eşin eşini başkasıyla paylaşmama hakkını ihlâl etmek olduğu, bu ihlâlin yasal eş olan davacının aile değerlerine davalı tarafından gerçekleştirilen yoğun bir saldırı oluşturduğu, buna göre aldatan eşin eyleminde sadece aldatan eşi sorumlu tutmanın ve davalıyı sorumlu tutmamanın hukuksal olarak ve ahlâki olarak son derece yanlış olacağı, davalının evli olduğunu bilerek davacının eşiyle gayri resmî ilişkiye girerek yasalar ile örf ve adet hukuku tarafından korunmayan haksız bir davranış içine girdiği, davalının bu davranışlarının haksız eylem niteliğinde olduğu, dava dışı eşin evli olduğunu bilerek ilişkiye giren davalının evlilik birliğinin gerektirdiği sadakat yükümü bulunan eşin sadakatsizlik eylemine katıldığından her ikisinin de bu haksız eylemlerinden birlikte ve müteselsilen sorumlu oldukları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
11. … Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2019 tarihli ve 2019/4-205 E., 2019/439 K. sayılı kararı ile; bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık bulunduğundan yerel mahkemece usule uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin karar usulden bozulmuştur.
12. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.01.2020 tarihli ve 2019/339 E., 2020/32 K. sayılı kararı ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun usul bozması doğrultusunda 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda zina eylemi suç sayılmamış olsa da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile zina/aldatma eyleminin mutlak bir boşanma sebebi olarak sayıldığı, bu tür eylemlerin yasal düzenlemelerle suç olmaktan çıkarılmış olmasının ahlâka aykırılığını ve haksızlığını ortadan kaldırmadığı, davacının eşinin evli olmasına rağmen bir başkası ile cinsel ve duygusal ilişkiye girmesinin evlilik sözleşmesi ile bağlandığı, sadakat borcu altına girdiği eşine karşı haksız eylem niteliğinde olduğu, davalının da evli olduğunu bilerek davacının eşiyle gayri resmî ilişkiye girerek gerek yasalarca, gerek örf ve adet hukukunca korunmayan haksız bir davranış içine girmek suretiyle dava dışı aldatan eşin sadakatsizlik eylemine katıldığı, her ikisinin de bu haksız eylemlerinden birlikte ve müteselsilen sorumlu oldukları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; evlilik birliği devam ederken, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eylemi nedeniyle davacının manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Direnme kararının verilmesinden sonra temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca verilen 06.07.2018 tarihli ve 2017/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ile “Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına” karar verilmiştir.
16. Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede, anılan içtihadı birleştirme kararının eldeki uyuşmazlığa etkisi tartışılıp değerlendirilmiştir.
17. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun “İçtihadların birleştirilmesini istemek yetkisi ve bağlayıcılığı” başlıklı 45. maddesinde;
“İçtihadların birleştirilmesini Birinci Başkan, doğrudan doğruya veya Yargıtay dairelerinin veya genel kurulların verdikleri karar sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bizzat yazı ile başvurması hâlinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması zorunludur.
Diğer merci veya kişilerin gerekçe göstererek yazılı başvurmaları hâlinde, içtihadı birleştirme yoluna gitmenin gerekip gerekmediğine Birinci Başkanlık Kurulu karar verir. Bu karar kesindir.
İçtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi veya kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule bağlıdır.
İçtihadı birleştirme görüşmeleri, alınmış olan ilke kararları çerçevesinde yürütülür ve kararları yazılır.
İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.
İçtihadı birleştirme kararlarının niteliğini açıkça belirten özeti, kararın verilmesini izleyen en kısa zamanda Adalet Bakanlığına bildirilir. Adalet Bakanlığı bütün adliye mahkemelerine ve Cumhuriyet savcılıklarına bu kararları gecikmeksizin duyurur.
İçtihadı Birleştirme Kurulları, genel kurulların veya dairelerin kararlarındaki gerekçe ve görüşlerle bağlı olmaksızın sorunu başka bir görüşle karara bağlayabilirler.”
Hükmü yer almaktadır.
18. Anılan yasal düzenleme gereğince, içtihadı birleştirme kararlarının benzer hukukî konularda Yargıtay genel kurulları, daireleri ve adliye mahkemeleri için gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
19. Tüm bu açıklamalar, yasal düzenlemeler ve 06.07.2018 tarihli ve 2017/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ışığında somut olay incelendiğinde; davacının dava dışı eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eyleminin, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu iddiasıyla manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır.
20. Davacının dava dilekçesinde manevi tazminat istemine dayanak olarak gösterdiği maddi olgular; evlilik birliğinin devamı sırasında davacının dava dışı eşi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlâli niteliğindeki eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişi olan ve evlilik birliğinin tarafı olmaması nedeniyle üçüncü kişi konumunda bulunan davalının salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylemine ilişkindir. Davalının, dava dışı eş ile evli olduğunu bilerek birlikte olmaktan ibaret olduğu anlaşılan eyleminden başka doğrudan doğruya davacıya yönelik olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlâlinde bulunduğuna dair bir iddia da bulunmamaktadır. Bu nedenlerle eldeki davanın konusu itibariyle 06.07.2018 tarihli ve 2017/5 E., 2018/7 K. sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararı kapsamında değerlendirilmesi gereklidir.
21. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 45/5 maddesi gereğince bağlayıcı olan söz konusu içtihadı birleştirme kararı ile “Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına” karar verilmiş olmakla davacı tarafından üçüncü kişi konumundaki davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasında mahkemece verilen direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.09.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.