YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/942
KARAR NO : 2023/669
KARAR TARİHİ : 21.06.2023
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/466 E., 2020/840 K.
KARAR : Davanın reddine
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 16.04.2007 tarihinde aracı acentelik sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin süresinin 05.05.2011 tarihli ek sözleşme ile 31.12.2012 tarihine kadar uzatıldığını, sözleşme gereğince müvekkilinin Cezayir Devletine ait şirketlerin yaptığı davalının faaliyet alanındaki ihaleleri takip ettiğini ve şartnameleri davalı adına aldığını, davalının tekliflerini ise ihaleyi açan ilgili şirketlere ilettiğini, davalı lehine neticelenen ihalelerden müvekkiline komisyon ödendiğini, Cezayir Devleti tarafından yapılan mevzuat değişikliği nedeniyle davalının pay sahibi olduğu Cezayir uyruklu Sistem Algerie isimli şirketin kurulduğunu, anılan şirketin kurulmasından sonra da sözleşmenin devam ettiğini ve 05.05.2011 tarihli ek sözleşme ile bu şirket tarafından alınan ihalelerden de müvekkiline komisyon ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ancak Cezayir’deki şirketin kurulmasından sonra davalının komisyon ödememek için müvekkilini devre dışı bırakmaya çalıştığını ve müvekkiline gönderdiği 21.03.2012 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, bu itibarla müvekkili tarafından gerekli bildirimlerin yapılmasına rağmen davalının kusuru nedeniyle alınamayan ihaleler nedeniyle mahrum kaldığı komisyon alacağı ile haksız fesih nedeniyle kâr kaybı ve portföy tazminatı alacağının bulunduğunu ileri sürerek belirsiz alacak davası olarak şimdilik 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 14.05.2015 tarihli dilekçe ile talebini 81.720,48 Euro komisyon alacağı ve 55.125,93 Euro portföy tazminatı olmak üzere toplam 136.846,41 Euro olarak ıslah ettiklerini açıklamış, 06.04.2016 tarihli dilekçesi ile 115.658,40 Euro komisyon alacağı ve 55.125,93 Euro portföy tazminatı alacağı olmak üzere 170.784,33 Euro tazminatın dava tarihinden itibaren en yüksek temerrüt faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; taraflar arasındaki sözleşmeye ve ek sözleşmeye göre müvekkili şirketin borç ve yükümlülüğünün Cezayir’de açılan ihale veya projelerin müvekkili şirket lehine sonuçlanması hâlinde hizmet komisyonu ödenmesi olduğunu, davacının bu bedeli hak edebilmesi için kendisine yüklenen borç ve edimleri eksiksiz yerine getirmesi gerektiğini, davacının açılan bazı ihaleleri müvekkiline bildirmediğini, özellikle Cezayir devlet şirketi olan Naftal şirketinin açtığı 27210 sayılı ihaleyi müvekkiline bildirmediğini ve şartnameyi müvekkili adına almadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 09.01.2018 tarihli ve 2014/882 Esas, 2018/20 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında aracı acentelik sözleşmesinin bulunduğu, Cezayir’de Sistem Algerie isimli şirketin kurulması sonrasında taraflar arasında ihale bildirimi konusunda ortaya çıkan yetki karmaşasının davacı çalışanlarının taleplerine rağmen davalı tarafından çözülmediği ve ihale başvurularında gerekli işbirliğini yapmadığı, dolayısıyla davalının özen göstermemesi sonucu ortaya çıkan sonuçtan davacının sorumlu tutularak sözleşmenin fesih edilmesinde davalının haksız bulunduğu, öte yandan davalı tarafından sözleşmenin fesih sebeplerinden biri olarak Cezayir devlet şirketi olan Naftal şirketince açılan 27120 numaralı ihalenin davacı tarafça bildirilmemesinin gösterildiği, ancak davacının bu ihalenin bildirimini üstlendiğine dair davalı tarafça ibraz edilmiş bir belge ve delil sunulmadığı, dolayısıyla sözleşmenin davalı tarafından feshinin haksız olduğu, bu kapsamda önceki komisyon alacağı talebi yönünden davacının da davalının kusurunu ispatlayamadığı, portföy tazminatına ilişkin talebin koşullarının oluşmadığı, ancak sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle davacının 21.03.2012 ile 31.12.2012 tarihleri arasındaki mahrum kaldığı komisyonun (kâr kaybının) 81.720,48 Euro (221.207,87 TL) olarak tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 81.720,48 Euro karşılığı 221.207,87 TL’nin üzerinden dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 09.10.2019 tarihli ve 2018/1037 Esas, 2019/1317 Karar sayılı kararı ile; taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun’un 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…1- Dava, 6762 sayılı Kanun’un 134. maddesine dayalı, haksız fesih nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
6762 sayılı Ticaret Kanunu’nun 134. maddesi, haklı bir sebep olmaksızın akdi fesheden tarafın başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın zararını tazmine mecbur kılmıştır.
Somut olayda; davacı ile davalı arasında akdedilen 16.04.2007 ve 05.05.2011 tarihli sözleşmeler ile davacının, davalı şirketin Cezayir ülkesinde gireceği ihaleleri takip ederek davalıya bildireceği, ihale şartnamelerini davalıya göndereceği, davalının hazırlamış olduğu teklifleri ve teminat mektuplarını ihale kurumlarına sunacağı konusunda taraflar anlaşmış olup, davalı şirketçe, davacı acentesine gönderilen Bakırköy 40. Noterliğinin 07.03.2012 tarihli ihtarnamede; Cezayir ülkesinde acente tarafından takip edilmesi gereken ihalelerin takip edilmediği, şartnamelerin alınmadığı, sözleşme ile davacıya yüklenen edimlerin ihlali halinde sözleşmenin feshedileceği bildirilmiş olup, Bakırköy 40. Noterliğinin 21.03.2012 tarihli ihtarnamesi ile de, Naftal firmasının 27120 numaralı ihalesinin bildirilmediği ve ihale şartnamesinin davacı acente tarafından alınıp kendilerine gönderilmediği gerekçesiyle sözleşmenin feshedildiği bildirilmiştir. Dosya kapsamına göre; davalının acentecilik sözleşmesini feshine somut dayanak olarak ileri sürdüğü Naftal firmasının 27120 numaralı ihalesinin, davacı acente tarafından takip edilerek davalıya bildirildiği ve ihale şartnamesinin alındığını davacı tarafın ispat edemediği, bu sebeple davalının acentecilik sözleşmesini fesihte haklı olduğu anlaşılmış olup, bu durumda mahkemece, 6762 sayılı Ticaret Kanunu’nun 134. maddesi de gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış olup, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir…”
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini, Naftal şirketince açılan ihaleleri müvekkiline bildirdiğine dair ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, davacının bunu ispatlayamadığını, müvekkili tarafından yapılan feshin haklı olduğunu, dolayısıyla davacının hiçbir talepte bulunamayacağını, bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı tarafından acentelik sözleşmesinin feshine dayanak olarak gösterilen Naftal şirketinin 27120 numaralı ihalesinin davacı tarafından takip edilerek davalıya bildirildiği ve ihale şartnamesi alındığının ispat edilip edilmediği, buradan varılacak sonuca göre davalı tarafından yapılan feshin haksız olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı Kanun) 133 ve 134 üncü maddeleri;
2. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 121 ve 122 nci maddeleri;
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle acentelik sözleşmesinin sona ermesiyle ilgili yasal düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. Acentelik sözleşmesi sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme olduğundan kural olarak diğer sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmeler gibi bu niteliğine bağlı nedenlerle sona erer. Ancak acentelik sözleşmesinin sona erme nedenlerinin önemli bir kısmı, özel sonuçlarıyla birlikte hem somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı Kanunda hem de 6102 sayılı Kanunda acenteliğe özgü olarak ayrıca düzenlenmiştir. Sona erme konusunda burada hüküm bulunmayan hâllerde ise aracılık eden acentelere simsarlık sözleşmesi hükümleri, sözleşme yapan acentelere komisyon hükümleri, bunlarda da hüküm bulunmayan hâllerde vekâlet hükümleri uygulanacaktır (6762 sayılı Kanun m. 116/2).
3. Acentelik sözleşmesi açıkça veya sözleşmenin amacından ve şartlarından çıkarılabilecek şekilde süreli veya süresiz (belirsiz süreli) olarak akdedilebilir. Belirli süreli acentelik sözleşmesi olağan biçimde sürenin dolması ile kendiliğinden sona erer. Belirli süreli akdedilen acentelik sözleşmesi, tarafların anlaşması ile veya sürenin dolmasına rağmen uygulanmaya devam edilmesiyle belirsiz süreli hâle gelir (6102 sayılı Kanun m. 121/2). Acentelik sözleşmesi sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme olduğundan gerek belirli gerekse belirsiz süreli olsun fesih yoluyla sona erdirilmesi mümkündür. Zira fesih, sözleşmenin belirli veya belirsiz süreli olup olmamasından ayrı olarak sürekli borç ilişkisini bütünüyle sona erdiren bir imkândır.
4. Acentelik sözleşmesinin feshi 6762 sayılı Kanun’un 133/1 (6102 sayılı Kanun’un 121/1) maddesinde; “Muayyen olmıyan bir müddet için aktedilmiş olan acentelik mukavelesini, taraflardan her biri üç ay önce ihbar etmek şartiyle feshedebilir; mukavele ile bir müddet tayin edilmiş olsa dahi muhik sebeplerden dolayı akit her zaman fesih olunabilir” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre haklı bir sebebin varlığı hâlinde taraflardan her biri belirli veya belirsiz süreli bir acentelik sözleşmesini, her zaman feshedebilir. Olağanüstü fesih olarak adlandırılan haklı sebeplerden dolayı fesih, akdi veya kanuni sebebe dayanarak belirli veya belirsiz süreli acentelik sözleşmesini vaktinden önce ileriye etkili olarak sona erdirmektedir. Haklı sebep, fesih hakkını kullanan taraf bakımından acentelik sözleşmesini devam ettirmesini dürüstlük kuralı çerçevesinde beklenemeyecek duruma sokan ve çekilmez bir hâle getiren olgu ve olayları ifade etmektedir.
5. Belirsiz süreli kurulan veya belirsiz süreli hâle gelen acentelik sözleşmelerinde, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla sözleşmeyi feshetme imkânına sahiptir. Olağan fesih olarak adlandırılan bu fesihte taraflardan her biri bir sebebe dayanmaya gerek olmaksızın tek taraflı, yöneltilmesi gerekli bir irade beyanı ile acentelik sözleşmesini ileriye etkili olarak sona erdirmektedir. Üç aylık süre feshin sonuçlarının tasfiyesi ve sona ermeye hazırlık için taraflara tanınmış asgari bir süredir; kısaltılamaz ancak uzatılabilir (Hüseyin Ülgen, … Helvacı, Arslan Kaya, Füsun Nomer Ertan, Ticari İşletme Hukuku, …, 2015, s. 812). Kural olarak belirli süreli sözleşmeler, olağan fesih yoluyla sona erdirilememektedir; ancak sözleşmede bu yönde bir hükmün bulunması hâlinde olağan fesih suretiyle sözleşmenin sona ermesi mümkündür. Gerçekten de sözleşme özgürlüğü ilkesi gereğince taraflar, sözleşmeyi yapma, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini düzenleme ya da değiştirme, sözleşmenin tabi olacağı şekli belirleme ve nihayet sözleşme ile bağlı kalmama, yani sözleşmeyi sona erdirme özgürlüğüne de sahiptir.
6. Acentelik sözleşmesinin olağan feshinin bir sebebe dayanması gerekmemekle birlikte, maddi olarak hakkın kötüye kullanılma yasağı bu imkânın sınırını çizmektedir. Fesih hakkının açıkça kötüye kullanılması hâli (örneğin karşı tarafta sözleşme ilişkisinin devamı yönünde güven yaratılıp daha sonra fesih yoluna gidilmesi gibi) hukuk düzenince korunmayacağı için fesih hakkının kötüye kullanıldığı durumlarda tazminat talebi söz konusu olabilecektir.
7. Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi açıkça hakkın kötüye kullanımını oluşturur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 2 inci maddesi herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk, dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünün de dürüstlük kurallarına göre belirlenmesi gerekir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasına zarar verme kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
8. Bütün hakların kullanılmasında ve borçların ifasında uyulması gereken dürüstlük kuralı ve hakların genel sınırlarını oluşturan hakkın kötüye kullanılması yasağı, kamu düzeni ihtiyaç ve gerekleri nedeniyle konulmuş kurallardır. Bu nedenle 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi emredici niteliktedir. Tarafların aralarındaki ilişkide dürüstlük kuralının ve hakkın kötüye kullanılması yasağının uygulanmayacağını kararlaştırmaları mümkün değildir. Dürüstlük kuralına veya hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı bir davranış, doğrudan hakkın mevcudiyetini ortadan kaldırdığından bir itiraz teşkil eder. Bu nedenle dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden hâkim, dürüstlük kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması oluşturan davranışı tespit ediyorsa, ilgili tarafından ileri sürülmemiş olsa bile, kendiliğinden bunu dikkate almalıdır.
9. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında 16.04.2007 tarihli aracı acentelik sözleşmesi imzalandığı ve davacının acente olarak davalının faaliyet alanındaki ihaleleri takip etmeye ve şartnameleri davalı adına almaya başladığı, taraflar arasında ticari ilişki devam ederken davalının pay sahibi olduğu Cezayir uyruklu Sistem Algerie isimli şirketin kurulduğu, anılan şirketin kurulmasından sonra 05.05.2011 tarihli ek sözleşme ile bu şirket tarafından alınan ihalelerden de davacıya komisyon ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
10. Taraflar arasında akdedilen 16.04.2007 tarihli acentelik sözleşmesinin birinci maddesinde sözleşmenin konusunun, Cezayir Devlet firmaları tarafından açılan davalının faaliyetleriyle ilgili proje ve ihalelerin takibi olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin ikinci maddesinde davacının yükümlülükleri ise Cezayir’deki proje ve ihaleleri takip etmek ve ilgili şartnameleri davalı adına almak, davalı tarafından hazırlanan teklifleri Cezayir’deki makamlara iletmek, ihalelerle ilgili gelişmeleri takip etmek ve görüşmeler yapmak, yapılan görüşmelerden davalıyı haberdar etmek şeklinde düzenlenmiştir. Davalının yükümlülüğü ise Cezayir’deki ihalelerin ve projelerin tamamen veya kısmen dahi olsa davalı lehine neticelenmesi hâlinde davacıya belirtilen oranlarda komisyon ödemek olarak belirlenmiştir.
11. Taraflar arasında akdedilen 05.05.2011 tarihli ek sözleşme ile 16.04.2007 tarihli acentelik sözleşmesinin bazı maddeleri değiştirilmiş ve sözleşmenin süresi uzatılmıştır. Ayrıca ek sözleşmede belirtilmeyen konularda acentelik sözleşmesindeki maddelerin aynen geçerli olduğu belirtilmiştir. Ek sözleşmeyle sözleşmenin konusuna Cezayir Devlet firmaları yanında özel firmalar tarafından açılan proje ve ihaleler de dahil edilmiştir. Dört yıl olan sözleşmenin süresi ise 31.12.2012 tarihine kadar uzatılmıştır. Dolayısıyla ek sözleşme ile davacının yükümlülükleri değiştirilmemiş; belirtilmeyen konularda acentelik sözleşmesinin maddelerinin aynen geçerli olduğu düzenlendiğine göre ek sözleşme sonrası dahi davacının yükümlülükleri arasında Cezayir’deki proje ve ihaleleri takip etmek ve ilgili şartnameleri davalı adına almak bulunmaktadır.
12. Cezayir Devleti tarafından yapılan mevzuat değişikliği nedeniyle davalının pay sahibi olduğu Cezayir uyruklu Sistem Algerie isimli şirket kurulmuştur. Anılan şirketin kurulmasından sonra da taraflar arasındaki acentelik sözleşmesi devam etmiş ve 05.05.2011 tarihli ek sözleşme ile bu şirket tarafından alınan ihalelerden de davacıya komisyon ödeneceği kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında akdedilen ek sözleşme ile sözleşmenin süresi 31.12.2012 tarihine kadar uzatılmıştır. Bu itibarla taraflar arasındaki acentelik sözleşmesi belirli sürelidir. Yukarıda belirtildiği üzere haklı bir sebebin varlığı hâlinde taraflardan her biri belirli süreli acentelik sözleşmesini her zaman feshedebilir.
13. Davalı tarafından davacıya gönderilen 21.03.2012 tarihli ihtarnamede ve cevap dilekçesinde fesih nedeni olarak Naftal şirketince açılan 27120 sayılı ihalenin sözleşmeye aykırı olarak bildiriminin yapılmaması gösterilmiş; davacı tarafından alınması gereken anılan ihale şartnamesinin Sistem Algeria çalışanları tarafından alınarak gönderildiği iddia edilmiştir.
14. Davacı tarafından Naftal şirketince açılan tüm ihalelerin davalıya bildirildiği, ek sözleşme ile şartnamenin alınmasının yükümlülükler arasından çıkarıldığı ileri sürülmüş ise de ispat yükü kendisine düşen davacı, dosya kapsamına sunduğu bilgi ve belgeler ile Naftal şirketince açılan 27120 sayılı ihaleyi davalıya bildirildiğini ispatlayamamıştır. Davacı tarafından sunulan e-mail yazışmalarında Naftal şirketince açılan ihalelere ilişkin bildirimler yer alsa da bunlar arasında 27120 sayılı ihale yer almamaktadır. Zira dosya kapsamına sunulan tüm e-mail yazışmaları 27120 sayılı ihale tarihinden önceki bir tarihtir. Ayrıca davacı acentenin ek sözleşme gereğince bildirim yükümlülüğünün yanında ilgili şartnameleri davalı adına alma yükümlülüğü de bulunmaktadır. İlgili şartnamenin ise davacı tarafından alınmadığı sabit olup uyuşmazlık konusu değildir.
15. Haklı sebep, fesih hakkını kullanan taraf bakımından acentelik sözleşmesini devam ettirmesini dürüstlük kuralı çerçevesinde beklenemeyecek duruma sokan ve çekilmez bir hâle getiren olgu ve olayları ifade etmektedir. Davacının sözleşmeye aykırı olarak Naftal şirketince açılan 27120 sayılı ihaleyi davalıya bildirmemesi ve ilgili şartnameyi davalı adına almaması tarafların konumu ve sözleşmenin konusu gözetildiğinde haklı sebep teşkil etmektedir.
16. Bu itibarla ilk derece mahkemesince; davalının acentecilik sözleşmesinin feshine dayanak olarak ileri sürdüğü Naftal şirketinin 27120 numaralı ihalesinin davacı acente tarafından takip edilerek davalıya bildirildiği ve ihale şartnamesinin alındığını davacı tarafın ispat edemediği, bu sebeple davalının acentecilik sözleşmesini fesihte haklı olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
17. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,21.06.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.