Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/941 E. 2023/66 K. 15.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/941
KARAR NO : 2023/66
KARAR TARİHİ : 15.02.2023

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1594 E., 2021/95 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne

Taraflar arasındaki markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile ticaret unvanının terkini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin “Lipetgaz” ibareli markalarının bulunduğunu, davalı tarafından “Lipetgaz” ibaresinin ticaret unvanında kullanıldığını, davalının bu eyleminin müvekkilinin marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunu ve haksız rekabet teşkil ettiğini, ayrıca davalının müvekkilinin markasını ticaret unvanında aynen kullanmasının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 46 ncı maddesinde belirtildiği üzere üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olabilecek nitelikte olduğunu, bu itibarla davalının “Lipetgaz” ibaresini ticaret unvanında kullanamayacağını ileri sürerek markaya tecavüzün ve haksız rekabetinin tespitine, davalının ticaret unvanında yer alan “Lipetgaz” ibaresinin ticaret sicilinden terkini suretiyle haksız eylemin sona erdirilmesine, ayrıca kararın ilanına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin faaliyetlerini “GOLDGAZ” markası altında yürüttüğünü, “Lipetgaz” ibaresinin ise sadece müvekkilinin ticaret unvanında yer aldığını, ayrıca müvekkilinin ticaret unvanını da hiçbir şekilde markasal olarak kullanmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 05.12.2017 tarihli ve 2017/361 Esas, 2017/841 Karar sayılı kararı ile; davalının ticaret unvanında davacının markasını kullanmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu, ayrıca davalının bu eyleminin davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu ve 6102 sayılı Kanun’un 55 inci maddesi gereğince haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kabulü ile markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile “Lipetgaz” ibaresinin ticaret sicilinden terkini suretiyle haksız fiilin sona erdirilmesine, ayrıca hükmün ilanına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 24.01.2019 tarihli ve 2018/2075 Esas, 2019/82 Karar sayılı kararı ile; davalının ticaret unvanını markasal kullandığının kanıtlanamadığı, dolayısıyla ticaret unvanının tescil edilmiş hâliyle kullanımının haksız rekabet ve markaya tecavüz teşkil etmeyeceği, ancak tescilli bir ticaret unvanının tescilli olduğu biçimde kullanılması markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturmaz ise de şayet tescilli ticaret unvanı ile bir başkasının markası arasında iltibas tehlikesi bulunmakta ise ticaret unvanının iltibasa yol açan kısmının terkin edilmesi gerektiği, bu itibarla gerek davacının tescilli markaları ile davalının ticaret unvanı arasında gerekse de davacı markalarının kapsamındaki mal ve hizmetlerle davalının iştigal sahası arasında iltibas tehlikesinin bulunması nedeniyle unvan terkinine ilişkin koşulların gerçekleştiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin ticaret unvanında yer alan “Lipetgaz” ibaresinin terkinine, hükmün kesinleşmesini müteakip ilanına, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“..1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava, marka hakkına dayalı olarak ticaret unvanının terkini istemine ilişkindir. Esasen ticaret unvanı, bir tacirin ticari faaliyetlerinin diğer tacirlerin ticari faaliyetlerinden ayırt edilmesini, marka ise bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlama amacına hizmet eder. Bu nedenle her iki ayrı tür tanıtıcı işaretin de işlevleri birbirlerinden farklıdır.

556 sayılı KHK’nın 6. maddesi uyarınca marka koruması tescil ile sağlanır ve marka hakkına tecavüz hallerini düzenleyen 556 sayılı KHK’nın 9, 61 vd. maddelerinde de marka koruması maddede sayılan hallerle sınırlı olup sayılanlar arasında marka ile benzerlik bulunan ticaret unvanlarının terkini bulunmamaktadır. Öte yandan tescil edilen ticaret unvanının, tecilli markanın kapsamında bulunan mal ve hizmetleri yönünden kullanılacağı da bilinmemektedir. O nedenle, ticaret unvanının, ancak tescilli markanın kapsamında bulunan mal ve hizmetler yönünden markasal olarak kullanımı halinde marka hakkına tecavüz söz konusu olacaktır. Böyle bir durumda ise ticaret unvanının tescilli olması, marka hukuka uygunluk sebebi olmayacak ve marka hakkına tecavüzü ortadan kaldırmayacaktır. Diğer türlü, tek başına ticaret unvanının tescil edilmiş olması marka hakkına tecavüz söz konusu olmayacaktır.

Somut olayda, davacı taraf tescilli marka hakkına dayalı olarak davalı ticaret unvanındaki “LİPETGAZ” ibaresinin marka hakkına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek ibarenin ticaret sicilinden terkinini istemiş ve yukarıda özetlendiği şekilde Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin ticaret unvanında yer alan “Lipetgaz” ibaresinin terkinine karar verilmişse de, yukarıda izah edildiği üzere 556 sayılı KHK’nın 9, 61 vd. maddeleri uyarınca, marka hakkına dayalı olarak ticari unvanın terkini istenemeyeceği halde, mahkemece hatalı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir…”

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; ticaret unvanının temel işlevinin bir taciri diğer tacirlerden ayırt etmek olduğu, 6102 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesi gereğince tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikteki eklerin ticaret unvanında yer almayacağı, her ne kadar 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (556 sayılı KHK) 9 ve 61 inci maddeleri kapsamında marka hakkına tecavüz hâlinde marka sahibinin tescilli ticaret unvanının terkinini talep etmesi mümkün değil ise de 6102 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde bir başkası adına tescilli marka ile iltibasa ve haksız rekabete yol açan ticaret unvanının terkininin mümkün bulunduğu, davacı tarafça da açıkça 6102 sayılı Kanun hükümlerine dayanıldığı, dolayısıyla 6102 sayılı Kanun hükümleri gereğince unvan terkini koşullarının oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, müvekkilinin “Lipetgaz” ibaresini yalnızca ticaret unvanı olarak kullandığını, markasal bir kullanımının söz konusu olmadığını, TTK hükümleri gereğince marka ve ticaret unvanının birbirinden farklı kavramlar olduğunu, ticaret unvanındaki ibarenin marka olarak tescil ettirilmeden şirket ürünlerinin üzerinde yer alamayacağını, nitekim müvekkili şirketin ticaret unvanında “Lipetgaz” ibaresi yer alırken, ticari faaliyetlerinde “GOLDGAZ” ve “TÜRKGAZ” markalarını kullandığını, ticaret unvanı terkininin ancak haksız rekabet yahut markaya tecavüzün varlığı hâlinde söz konusu olabileceğini, dolayısıyla hem haksız rekabet ve markaya tecavüz isteminin reddine karar verilip hem de ticaret unvanının terkin edilmesi yönünde hüküm kurulmasının çelişkili olduğunu ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının tescilli ticaret unvanında davacıya ait markanın aynen yer alması karşısında davacının 6102 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince ticaret unvanının terkinini talep ettiği gözetildiğinde davalının ticaret unvanında ek olarak yer alan “Lipetgaz” ibaresinin terkini şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 556 sayılı KHK’nın 9 uncu maddesi şöyledir:
“Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep edebilir:
a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması.
c) İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.
d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
e) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması.
Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayın tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Marka tescil başvurusunun bültende yayınlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmesi halinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayınlanmasından önce karar veremez.”

2. 556 sayılı KHK’nın 61 inci maddesi şöyledir:
” Aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak.
d) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.”

3. 6102 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Anonim, limited ve kooperatif şirketler, işletme konusu gösterilmek ve 46 ncı madde hükmü saklı kalmak şartıyla, ticaret unvanlarını serbestçe seçebilirler.”

4. 6102 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunmamak, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmamak şartıyla; her ticaret unvanına, işletmenin özelliklerini belirten veya unvanda yer alan kişilerin kimliklerini gösteren ya da hayalî adlardan ibaret olan ekler yapılabilir.”

5. 6102 sayılı Kanun’un 52 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.”

6. 6102 sayılı Kanun’un 55/1-a-4 maddesi şöyledir:
“(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:

a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;

4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak.”

2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.

2. Bilindiği üzere dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK ile sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ise 556 sayılı KHK’nın 9 uncu maddesinde sayılmış; yine 556 sayılı KHK’nın 61 inci maddesinde hangi fiillerin marka hakkına tecavüz sayılacağını açıklamıştır.

3. Anılan maddelerde görüleceği üzere, tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve bu nedenle bağlantı ihtimali de dâhil halk nezdinde karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin, markanın tescilli olduğu mallarla aynı veya benzer mallarda kullanılması marka hakkına tecavüz teşkil oluşturmaktadır. Karıştırılma ihtimalinden bahsedilmek için halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurması yeterlidir. Başka deyişle halk aldığı mal veya hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bilse fakat güvendiği işletme ile mal veya hizmet aldığı işletme arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu zannetse bile “karıştırılma ihtimali” vardır (Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, …, 2012, s. 434). Buradaki “halk” kavramından ortalama niteliklere sahip olan tüketicilerin anlaşılması gerekir.

4. Hemen belirtilmelidir ki, herhangi bir işaretin marka gibi kullanılması “markasal kullanım” olarak adlandırılmaktadır. Bir işaretin marka olarak kullanılıp kullanılmadığı ise o işaretle karşı karşıya gelen ortalama niteliklere sahip bir tüketicinin algısına göre belirlenmelidir. Şayet ortalama tüketici, o işareti bir mal veya hizmetin markası gibi algılıyorsa markasal kullanımdan söz edilecektir. Markasal kullanımdan söz edebilmek için işaretin sadece mal veya hizmet üzerinde kullanılması zorunlu olmayıp, ilanlarda, kataloglarda, ticari belgelerde kullanılması mal veya hizmetle bağlantılı olarak markasal etki doğuracak şekildeki tüm kullanımları markasal kullanım oluşturacaktır (… Emin Bilge, Ticari Ad ve İşaretler Arasında Karıştırılma Tehlikesi, Ankara, Birinci Baskı, 2014, s. 116).

5. Bununla birlikte ticari bir adın, ticaret unvanı olarak kullanılması “unvansal kullanım” olarak adlandırılır. Bir işaretin unvan olarak kullanılıp kullanılmadığı ise, o adla karşı karşıya gelen ortalama niteliklere sahip bir tüketici algısına göre belirlenmelidir. Şayet ortalama tüketici, adı, bir tacirin ticarette kullandığı ad olarak algılıyor, o adda, tacirin kökenine ilişkin işaret görüyorsa unvansal bir kullanımdan söz edilecektir. Buna karşılık adın, kullanım yeri veya kullanım şekli nedeniyle, ortalama tüketici gözünde unvan olarak algılanması mümkün değil ise unvansal kullanım oluşmayacaktır. Bu bağlamda özellikle ticari belge ve yazışmalar üzerindeki, taciri gösteren ve mal veya hizmete yönelik bir vurgusu olmayan kullanımların unvansal kullanım özelliği taşıma ihtimalleri yüksek olacaktır. Kullanımın markasal değil, unvan kullanımı olarak kabul edilebilmesi icin, ticaret unvanının sicilde yazılı ve kayıtlı olduğu şekilde kullanılması ve unvandaki çekirdek sözcük ya da sözcüklerin, farklı renkte, büyük puntolarla ya da öne çıkarılarak kullanılmamış olması gerekmektedir. Yine unvanın kullanıldığı yer de tüketici algısı açısından önemlidir. Ürünler üzerinde, ilanlarda veya reklamlarda yer alacak kullanımların unvansal etki yanında markasal etki doğurma olasılığı yüksek olacaktır.

6. Öte yandan bir işaretin markasal veya unvansal kullanımı ayırımının “hizmetler” için de yapılıp yapılamayacağı üzerinde durulması gereken bir konudur. Zira hizmet sunumlarında, tüketicinin tacirle daha yakın bir ilişki içerisine girmesi, hizmetlerin çoğunlukla bizzat tacirin işletmesi içerisinde sunulması, hizmetlerde markalanacak bir ürün olmayıp, markanın işletme tabelası olarak kullanımı, unvanın da işletmeye asılma zorunluluğu gibi hususlar dikkate alındığında, hizmetlerde marka ve unvan ayırımı yapmanın çok daha zor olacağı açıktır. Ancak bu durum, bu ayırımın hiçbir şekilde yapılamayacağı, unvan ve markanın mutlaka karıştırılacağı anlamına da gelmez. Bir hizmetin de farklı marka ve unvanlarla ve başkalarının marka ve unvanları ile birbirine karıştırılmayacak şekilde sunulması mümkündür. Ancak, hizmet unvanlarında, markasal etkiye çok daha kolay karar verilebilecektir. Özellikle hastane, otel, lokanta, mağazacılık gibi hizmetlerde ticaret unvanının işletmeye görülecek şekilde asılmak zorunda olması ve tüketicinin işletme ile olan doğrudan ilişkisi nedeniyle unvansal kullanımlar da markasal etki doğuracaktır. Bu nedenle hizmet sektöründe faaliyet gösteren bir tacirin, ticaret unvanını işlevine uygun olarak kullanımı da öncelikle hakkına sahip olan bir marka ile karıştırılma tehlikesi doğuracak, buna dayalı olarak da unvanın terkini talep edilebilecektir (Bilge, s. 144).

7. Ticaret unvanı “çekirdek” ve “ek” olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Ticaret unvanının çekirdek kısmı; tacirin gerçek veya tüzel kişi olmasına ve tüzel kişilerde ise hukuki türe göre değişiklik gösterir. Ticaret unvanı, çekirdek kısmı bir kişinin adı ve soyadını gösteriyorsa kişi unvanı, bir şirketin konusunu gösteriyorsa konu unvanı adını alır. Sermaye şirketi olarak kabul edilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin ticaret unvanları, konu ticaret unvanı olarak adlandırılırlar. Zira 6102 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesi gereğince bunların ticaret unvanlarının çekirdek kısmında işletme konusu ve şirketin türünü gösteren ibarelerin bulunması zorunludur.

8. Ticaret unvanında ek kullanılması kural olarak zorunlu değildir. Ancak ek kullanıldığı durumlarda ticaret unvanına ayırt edicilik kazandıran unsur, kural olarak unvanın “çekirdek” kısmına eklenen “ek” unsurudur. Bu “ek” sayesinde ticaret unvanlarının birbirine karıştırılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Öte yandan ticaret unvanında ek kullanıldığı durumlarda bu ek; 6102 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunmaması, ayrıca gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmaması gerekir.

9. Dolayısıyla ticaret unvanına ek alacak olan tacirin dürüstlük kuralı gereğince kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bir işareti ek olarak almaması gerekir. Bu itibarla bir başkasına ait ticari ad, tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak şekilde ticaret unvanında ek olarak kullanılamayacaktır. Ayrıca bu durum 6102 sayılı Kanun’un 55/1-a-4 maddesi gereğince başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak suretiyle haksız rekabet hâli olarak öngörülmüştür.

10. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının ilki 13.03.1992 tarihli olmak üzere tescilli “Lipetgaz” ibareli markalarının bulunduğu, markalarının kapsamında, her türlü sıvı ve gaz yakıtların satımı, bunların depolanması, taşınması gibi mal ve hizmetleri içerecek şekilde bilhassa 04, 35 ve 39 uncu sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı anlaşılmaktadır. Davalının “Lipetgaz” ekini içeren ticaret unvanı ise 17.05.2013 tarihinde tescil edilmiş olup şirketin amaç ve konusu kısaca likit petrol gazı ve benzeri petrol gazlarının pazarlanması, dolum tesislerinin kurulması, sanayi ve ev tipi ve piknik tüplerinin dolum yapılarak, dağıtımının ve pazarlanmasının yapılması ile yurt içinde ve dışında yük ve eşya taşımacılığı olarak belirlenmiştir.

11. Görüldüğü üzere gerek davacının tescilli markaları ile davalının ticaret unvanı arasında gerekse de davacı markalarının kapsamındaki mal ve hizmetlerle davalının iştigal sahası arasında iltibas tehlikesi bulunmaktadır. Zira, “Lipetgaz” ibaresi üzerindeki öncelik hakkının davacıya ait bulunduğu açık olup davalının ticaret unvanını tescil ettirdiği tarih itibariyle “Lipetgaz” ibaresini seçmesi, tacirin kimliği hakkında üçüncü kişiler nezdinde yanlış bir görüş oluşmasına sebep olacak nitelik taşıdığı gibi aynı zamanda başkasının iş ürünleri ile de iltibasa (karıştırılmaya) yol açacaktır.

12. Başkalarının markası ya da ticaret unvanı ile iltibasa yol açan bir ticaret unvanının kullanılması haksız rekabet teşkil edecek olup her ne kadar tescilli olduğu biçimde ticaret unvanının kullanılması, haksız rekabet davası yönünden bir hukuka uygunluk nedeni teşkil etmekte ise de bu durum ticaret unvanının terkini davası yönünden bir engel oluşturmamalıdır.

13. Bu itibarla 556 sayılı KHK’nın 9 ve 61 inci maddeleri kapsamında, marka hakkına tecavüz hâlinde marka sahibinin, ticaret unvanının terkinini talep etmesi mümkün değil ise de 6102 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte davacının “Lipetgaz” ibareli markasının ticaret unvanında aynen kullanılması karşısında ticaret unvanında yer alan bu ibarenin unvandan terkini şartlarının oluştuğu kabul edilmelidir. Zira davacının markası “Lipetgaz” ile davalının ticari unvanının ayırt edici unsuru olan “Lipetgaz” arasında iltibas değerlendirmesi yapıldığında; hem ayırt edici işaretler hem de hizmetler aynı olduğuna göre iltibasın ve dolayısıyla da taraflar arasında rekabet varlığı, davalının sonradan tescil ettirdiği ticari unvandaki ibarenin ticaret unvanının terkini davası kapsamında haksız rekabet oluşturduğu belirgindir.

14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, ticaret unvanı usulüne uygun olarak kullanılması durumunda öncelik hakkına sahip marka sahibinin sonraki tarihli ticaret unvanının terkinini talep edemeyeceği, somut olayda davalının ticaret unvanında “Lipetgaz” ibaresini kullanmasının marka hakkına tecavüz oluşturmadığı ve haksız rekabet teşkil etmediği hususlarının kesinleştiği, 6102 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinin birinci fıkrasından hareketle ticaret unvanının terkinine karar verilemeyeceği, zira anılan hükümde herhangi bir yaptırımın düzenlenmediği, ticaret unvanının terkinine ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 52 nci maddesindeki düzenlemenin ise marka hakkına tecavüz edilen kimsenin hakkı olarak değil açıkça unvanına tecavüz edilen kimsenin hakkı olarak düzenlendiği, bu itibarla direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

15. Hâl böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen hususlara işaret eden direnme kararında bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

15.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.