Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/931 E. 2023/398 K. 03.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/931
KARAR NO : 2023/398
KARAR TARİHİ : 03.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TARİHİ : 05.07.2004
HÜKÜM/KARAR : Davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.11.2020 tarihli ve 2020/511
Esas, 2020/4955 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; … 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili; 2001-2002 eğitim-öğretim yılında … merkez ilçeleri taşımalı ilköğretim kapsamına alınan merkeze bağlı 210 köyden toplam 4738 öğrencinin 13 merkez ilköğretim okuluna taşınması işinin davalı şirkete ihale edildiğini, ihale şartnamesine göre 4738 öğrencinin 329 araçla taşınacağını, ayrıca 22 yerleşim birimindeki 479 öğrencinin de taşınması konusunda ek sözleşme yapıldığını, 479 öğrencinin daha 14 öğrenci kapasiteli araçlarla taşınması hâlinde 34 araç daha olacağını, ancak Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerince yapılan soruşturma kapsamında hak edişlerin fazla hesaplandığının tespit edildiğini, incelenen puantaj cetvellerine göre toplam 5217 öğrencinin taşımasının 363 araçla yapılması gerekirken 189 araçla yapıldığını, bu durumun ihale idari şartnamesine aykırı olduğunu, davalı şirketin 956.120.829.721 eski TL (956.120,83 TL) sebepsiz zenginleştiğini, fazla tahakkuka neden olan gerçek kişilerin de zarardan sorumlu olduklarını ileri sürerek fazladan ödenen 956.120.829.721 eski TL’nin (956.120,83 TL) faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı şirket vekili; sözleşme ile merkeze bağlı 210 köyden 4738 öğrencinin 13 merkez okuluna 182 iş günü taşınmasının hüküm altına alındığını, sözleşmenin hiç bir yerinde 4738 öğrencinin kaç araç ile taşınacağı konusunda bir hükmün bulunmadığını, davacı ile müvekkili arasında imzalanan ek sözleşme ile 22 yerleşim birimindeki 479 öğrencinin de 5 merkez okuluna taşınması işinin de müvekkili şirkete yüklendiğini, yani birinci sözleşmede 1.466.368.947.000 eski TL (1.466.368,95 TL), ikinci sözleşmede 160.545.951.000 eski TL (160.545,95 TL) bedelle taşıma işinin yüklenildiğini, ancak davacının öğrenci sayısına göre hesap yapması gerekirken araç sayısına göre hesap yaptığını, bunun da sözleşmeye uygun düşmediğini, herhangi bir usulsüzlüğün bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
6. … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.05.2011 tarihli ve 2004/673 Esas, 2011/575 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasındaki sözleşme ve ek sözleşme hükümlerine göre toplam 5217 öğrencinin 363 araçla taşınması gerekirken en çok 189 araçla taşındığı, davalı şirkete yapılan dokuz hak edişin idari şartnamede belirlenen araç sayıları dikkate alınmadan tahakkuk ve tediyesinin yapıldığı, KDV dâhil toplam 942.571.852.000 eski TL (942.571,85 TL) fazla ödeme yapıldığı, bu tutarın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalı şirketten tahsilinin gerektiği, davalı gerçek kişiler hakkında … 3. Ağır Ceza Mahkemesince beraat kararı verilmiş olması nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle davalı …Taşımacılık Gıda Tem. Taah. Tic. Ltd. Şti.ye yönelik davanın kısmen kabulü ile 942.571,85 TL’nin faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı gerçek kişiler hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Birinci Bozma Kararı
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı şirket vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.09.2013 tarihli ve 2011/15845 Esas, 2013/15597 Karar sayılı kararı ile; “…1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, İhale Kanunu ve sözleşme hükümlerince sözleşme ile idari şartnamenin bir sözleşmenin eki mahiyette olmasına ve şartnamede belirtilen araç sayıları dikkate alınarak ödeme yapılmasının gerekmesine göre davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı yönünden yapılan temyiz incelemesine gelince, davacı vekili davalı gerçek kişilerin sözleşme hükümlerine aykırı olarak fazla tahakkuka neden olmalarından dolayı davalı şirket ile müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürmüştür. … 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2004/240 E. ve 2007/663 K. sayılı dosyasında “sanıkların suç işleme kasıtlarının bulunmaması ve müsnet suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması sebebiyle beraatlerine” karar verilmiş olup mahkemece de davalı gerçek kişilerin beraatlerine karar verilmesi nedeniyle sorumlulukları bulunmadığından haklarındaki davanın reddine karar verilmiştir. Oysa davalı şirkete fazla ödeme yapılmasında davalı gerçek kişilerin kusurları bulunması halinde müteselsil sorumluluk hükümleri uyarınca bu kişilerin de sorumluluğuna hükmetmek gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında bu doğrultuda bir saptama yapılmamıştır. Bu itibarla, mahkemece davalı gerçek kişilerin görevleri ve unvanları da göz önünde bulundurularak davalı şirkete fazla ödeme yapılmasında kusurları bulunup bulunmadığı konusunda bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken, yazılı gerekçe ile gerçek kişiler hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
9. Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı şirket vekili ve davalı gerçek kişiler vekilleri karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.10.2014 tarihli ve 2014/7606 Esas, 2014/16411 Karar sayılı kararı ile; “…1-Davalılardan , , … …vekillerine Dairemizin 13.09.2013 tarihli kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunulmuş ise de bilahare adı geçenler tarafından karar düzeltme isteminden vazgeçildiği anlaşılmakla davalılardan … in karar düzeltme isteminin vaki feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın istirdatı istemine ilişkindir.
Dairemizin benzer nitelikteki uyuşmalığa ilişkin 2011/15845 Esas, 2013/15597 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere uyuşmazlığın çözümü için öncelikle tespiti gereken husus, davaya konu taşımanın öğrenci sayısına yetecek kadar koltuğu bulunan araç ile yapılıp yapılmadığının belirlenmesidir. Zira, taşıma sözleşmesinin eki niteliğinde olan ihale şartnamesinin 6. maddesinde açıkça “taşıtlarda, taşınacak öğrenci sayısı kadar oturma yeri olacaktır” şeklinde kararlaştırılmıştır. Sözleşme serbestisi gereği söz konusu şartnameye imza atan taşıyan davalı, sözleşme hükümleri ile bağlıdır. Bu durumda, 29.01.2008 tarihli … İl Milli Eğitim Müdürlüğü yazısında belirtildiği üzere, her bir araçta 21 öğrenci oturacak şekilde taşımanın yapılması, 18.10.1999 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü’nün iznine uygun şekilde bir trafik taşıma usulü olsa dahi, yukarda açıklanan sözleşme hükümlerine uygun olduğu söylenemeyeceği gibi, davalı idarenin öğrencilerin taşınması için öngördüğü konforun sağlanması için belirlediği taşıma ücretin miktarının tayini hususundaki iradesine de uygun değildir. Çünkü söz konusu ihalede fiyat, sözleşmedeki taşıma koşullarına göre oluşmuştur.
Bu durumda, mahkemece taşıma işleminin sözleşmeyle belirlenen şartların dışında gerçekleştirilmiş olması nedeniyle davacı (davalı) taşıyıcının tasarruf ettiği tüm işletme giderleri (eksilen araç sayısına göre tespit edilecek amortisman, akaryakıt, şoför maaşı ve sair giderler) uzman bilirkişi heyetinden alınacak denetime imkan veren bilirkişi raporuyla belirlenmesi ve bu tutar kadar davalı (davacı) idarenin ödenen taşıma ücretinin iadesini istemesinin sözleşme ve hakkaniyete uygun olduğunun değerlendirilmesi ve bu surette davacı idarenin istirdata hakkı olan tutarın belirlenmesi gerekirken, sözleşme gereği olan öğrenci taşımasının kötü de olsa ifa edildiği gözetilmeksizin yazılı şekilde salt noksan araç sayısı dikkate alınarak hüküm tesisi yerinde görülmediğinden davalılardan şirket ve Abdulkadir Buluk vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenle dahi bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” şeklindeki gerekçeyle Özel Dairenin 13.09.2013 tarihli bozma kararının bir numaralı bendinde yer alan “…İhale Kanunu ve sözleşme hükümlerince sözleşme ile idari şartnamenin bir sözleşmenin eki mahiyetinde olmasına ve şartnamede belirtilen araç sayıları dikkate alınarak ödeme yapılmasının gerekmesine göre davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine ” ibarelerinin ilamdan çıkartılarak yerine “…göre davalı şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine” ibarelerinin getirilmesine, davalılardan şirket ve Abdulkadir Buluk vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile yukarıda belirtilen bozma nedeninin bozma kararına üç numaralı bent olarak eklenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
11. … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.10.2019 tarihli ve 2015/53 Esas, 2019/453 Karar sayılı kararı ile bozma kararına uyularak; davacı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin ihale mevzuatına uygun olduğu, davacı idarenin bütün hak edişleri ödediği ve ihtirazı kayıtta bulunmadığı, işin eksik yapıldığına dair herhangi bir şikâyetin ve idari tespitin olmaması nedeniyle taşıma işinin ifa edildiğinin kabulü gerektiği, alınan bilirkişi raporlarında 4738 öğrencinin 329 araç yerine kapasitesi daha büyük otobüs veya minibüslerle ya da araçların birkaç sefer fazla yapmak suretiyle daha az araçla taşınabileceğine ilişkin tespitler yapıldığı, en son alınan 27.06.2019 tarihli bilirkişi ek raporunda davacının tasarruf edilebileceği miktarın 37.381,97 TL olarak tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 37.381,97 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire İkinci Bozma Kararı
12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
13. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.11.2020 tarihli ve 2020/511 Esas, 2020/4955 Karar sayılı kararı ile; “…Dava taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın istirdatı istemine ilişkin olup, davanın kabulüne ilişkin verilen ilk karar eksik inceleme gerekçesiyle Dairemizce bozulmuş ve uyuşmazlığın çözümü için tespit edilmesi gereken hususlar açıkça ortaya konmuştur. Yerel mahkemece bozma kararına uyulduğu belirtilerek alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, bu rapor hüküm vermek için gerekli olan hususları aydınlatmamaktadır.
Dairemizin 24.10.2014 tarih, 2014/7606 Esas- 2014/16411 Karar sayılı bozma ilamında da belirtildiği üzere öncelikle tespiti gereken husus davalı taşıyanın taraflar arasında düzenlenmiş sözleşme şartlarına uygun bir taşıma yapmaması nedeniyle tasarruf ettiği tüm işletme giderlerinin (eksilen araç sayısına göre tespit edilecek amortisman, akaryakıt, şoför maaşı ve sair giderler) tespit edilmesidir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra alınan 24.06.2019 tarihli bilirkişi raporunda davalı yanca kullanılan araç sayısının 242 olabileceği ve 242 şoför çalıştırılması gerektiği, davacı tarafından kullanılmayan 57 araç sebebi ile 57 şoför ücreti tutarında tasarruf sağladığı ve tasarruf sağlanan miktarın 57 şoförün ücreti tutarı olan 37.381,97 TL olabileceği belirtilmiş olup, mahkemece de anılan bu bilirkişi raporu hükme esas alınarak 37.381,97 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bu durumda mahkemece, bozma ilamına uyularak davacı yararına usulü müktesep hak oluştuğu da gözetilerek taşımanın sözleşmeyle belirlenen şartların dışında gerçekleştirilmiş olması nedeniyle davalı taşıyıcının tasarruf ettiği tüm işletme giderlerinin (eksilen araç sayısına göre tespit edilecek amortisman, akaryakıt, şoför maaşı ve sair giderler) belirlenmesi, belirlenen tutar kadar idarenin istirdata hakkı olduğunun kabul edilmesi ve hesaplama için tüm verilerin tespit edilmemesi halinde ise dosyadaki mevcut verilere, işin kapsamına, süresine, yapılan ödemenin miktarına nazaran ne miktar tasarruf edilmiş olabileceği konusunda bilirkişiden görüş alınarak hüküm oluşturulması gerekirken sadece şoför ücreti esas alınarak sonuca gidilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı
14. … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.06.2021 tarihli ve 2021/117 Esas, 2021/375 Karar sayılı kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; bozma kararında tespit edilen hususlarla alakalı olarak tüm inceleme ve araştırmanın yapıldığı, bozma kararında belirlenen kalemler yönünden bilirkişi raporunda detaylı değerlendirmelerin yapıldığı, dosya arasına alınan bilirkişi raporlarında 4738 öğrencinin 329 araç yerine kapasitesi daha büyük otobüs veya minibüslerle ya da araçların birkaç sefer fazla yapmak suretiyle daha az araçla taşınabileceğine dair tespitler yapıldığı, 27.06.2019 havale tarihli ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi ek raporunda (amortisman, akaryakıt, şoför maaşı ve sair giderler dahil) davacı tarafından tasarruf edilebilecek miktarın 37.381,97 TL olarak tespit edildiği, davanın taraflarının usulü kazanılmış hakkının olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
15. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Özel Dairenin 13.09.2013 ve 24.10.2014 tarihli bozma kararları ile davacı yararına usuli kazanılmış hakkın oluşup oluşmadığı, buradan varılacak sonuca göre anılan bozma kararlarına uyularak mahkemece yapılan araştırma ile yapılan bilirkişi incelemesinin uyulan bozma kararlarına uygun ve hüküm tesisine yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
17. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
18. Türk hukuk sisteminde istikrarın sağlanması, kişilerin yargıya olan güveninin sarsılmasının önlenmesi amacı ile usuli kazanılmış hak müessesesi kabul edilmiştir. Usuli kazanılmış hak; bir davada, taraf veya mahkeme usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan haktır. Usuli kazanılmış hak, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) düzenlenmemiş olup; Yargıtay uygulamaları ile oluşturulmuş ve öğretide de kabul görmüştür.
19. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kişilerin mahkeme kararlarına karşı güvenlerinin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
20. Bu anlamda bir mahkemenin Yargıtayca verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılamaz ve bozma sebebidir. Zira temyizin bozma kararının usule ve hakkaniyete uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka ulaşma ve bulma amacıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar sağlama amacını elde etmek üzere kabul edilmiş bulunması bakımından usuli hak müessesesi, usul hukukunun dayandığı ana esaslardandır (09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
21. Öte yandan önemle belirtilmesi gerekir ki; belirli bir yöntemle araştırma yapılarak bu araştırmada gözetilmesi gereken ilkeleri belirten bozma kararına uyulması sonrasında mahkemece, uyulan bozma kararında belirtilen nitelikte inceleme ve araştırmanın sonucu verilen hüküm, bozma kararına aykırı olarak nitelendirilemez. Ayrıca uyulan bozma kararındaki gerekçede belirtilen inceleme ve araştırma yöntemi, her durumda taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hak oluşturmaz. Böyle durumlarda her somut olayın niteliğine uygun düştüğü ölçüde uyulan bozma gerekçesinin nitelik ve kapsamı dikkate alınarak bir değerlendirme yapılarak taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hakkın oluşup oluşmadığı belirlenmelidir.
22. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
23. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere temyiz edilen bir mahkeme kararının bozulması ve mahkemece bozma kararına uyulması durumunda bozma nedenleri kapsamı dışında kalan hususların kesinleşmiş sayılması durumu, davaların uzamasını önleme amacıyla kabul edilmiş çok önemli bir usul hükmüdür. Bir hususun bozma kararı kapsamı dışında kalması; o hususun açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmesine rağmen bu itirazların Yargıtayca reddedilmesi yahut anılan hususa ilişkin bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın Yargıtayca incelenmesinde bu hususun bozma sebebi sayılması mümkün iken bozma sebebi sayılmaması şeklinde ortaya çıkar. Her iki durumda da anılan hususun bozma sebebi sayılmamış olması ve diğer sebeplere dayalı olan bozma kararına mahkemece uyulmuş olması durumu, taraflardan birisi lehine usulî bir müktesep hak meydana getirir.
24. Sözü edilen içtihadı birleştirme kararında, mahkemenin bozmaya uyması hâlinde, bozma kararı dışında kalan hususların kesinleşeceği ve kesinleşen bu hususların yargılama kapsamına alınmaması gerekeceği kabul edilmiştir. Bu kapsamda, bozmaya uyma ile bozma kararı dışında kalarak kesinleşen hususlar lehine olan taraf açısından usuli kazanılmış hakkın meydana geleceği açıklığa kavuşturulmuştur.
25. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı veya geçmişe etkili yeni kanun çıkması, uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi, görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve bozma kararının maddi hataya dayanması gibi hâllerde usulî kazanılmış hak oluşması mümkün değildir.
26. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ihale şartnamesine aykırılık iddiasına dayalı olarak taraflar arasındaki taşıma sözleşmesi kapsamında davalıya yapılan bir kısım ödemenin istirdadı istemine ilişkin olarak mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.05.2011 tarihli ilk karar, davacı ve davalı şirket tarafından temyizi üzerine Özel Dairece verilen 13.09.2013 tarihli karar ile bozulmuş, anılan bozma kararına karşı davalı şirket vekilince karar düzeltme itirazında bulunulması üzerine Özel Dairece verilen 24.10.2014 tarihli karar ile önceki bozmada belirtilen hususlara ilaveten yeni hususlar ile mahkemenin ilk kararına ilişkin bozma karar kapsamı genişletilmiştir.
27. Bu aşamada mahkemece verilen ilk karara ilişkin olarak verilen 13.09.2013 ve 24.10.2014 tarihli bozma kararlarındaki davalı şirket hakkında işaret edilen bozma gerekçesinde genel olarak; tarafların imzalanan sözleşme ve eki ihale şartnamesi ile bağlı oldukları, bu kapsamda taşımanın sözleşmede belirlenen şartlar dışında gerçekleştirilmiş olmasından kaynaklı davalı taşıyıcının tasarruf ettiği tüm işletme giderlerinin (eksilen araç sayısına göre tespit edilecek amortisman, akaryakıt, şoför maaşı ve sair giderler) bilirkişi raporuyla belirlenerek bu tutar kadar davacının istirdada hakkı olduğu, salt eksik araç sayısı esas alınarak verilen ilk kararın bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
28. Mahkemece, Özel Dairenin ilk bozma kararına uyulmasına karar verilmesi sonrasında bozma kapsamında bilirkişi incelemesi yapılıp ilk bozma kararında işaret edilen hususlarla alakalı inceleme ve değerlendirme neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Her ne kadar; uyuşmazlığa konu 11.11.2020 tarihli ikinci bozma kararında, ilk bozma kararına uyularak davacı lehine usuli kazanılmış hakkın gözetilmediği ve uyulan bozma gereklerinin mahkemece yerine getirilmediği ifade edilmiş ise de; yukarıda da detaylandırıldığı üzere ilk bozma kararlarının dayanmış olduğu husus, salt eksik araç sayısı esas alınmasından ziyade eksik araçlar sebebiyle örnekseme yoluyla sayılan kalemler yönünden davalı şirketin tasarruf ettiği tutarlarının araştırılmasıdır.
29. Bu kapsamda mahkemece yapılması gereken; anılan bozma kararında belirtilen hususlar yönünden araştırma yapılması sonrasında hâsıl olan neticeye göre davacının istirdat tutarının belirlenmesi olup bu nitelikteki bir bozma kararına uyulması, davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşturmaz. Kaldı ki; davalı şirket bakımından uyuşmazlık kapsamında yapılması gereken araştırmayı içeren bozma gerekçesi, Özel Dairenin 13.09.2013 tarihli kararına karşı davalı şirket tarafından gerçekleştirilen karar düzeltme isteminin 21.10.2014 tarihli karar ile kabulü neticesinde eklenmiştir. Bu sebeplerle mahkemenin ilk kararına yönelik olarak kaleme alınan bozma kararına uyulması, davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşturacak niteliği haiz değildir.
30. Nitekim mahkemece ilk bozma kararına uyulması sonrasında anılan bozma kararında belirtilen hususlarda bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde de; davalının kullanması gerekirken kullanmadığı araç sayısı sebebiyle ilk bozma kararında belirtilen tasarruf edebileceği kalemler yönünden yeterli düzeyde araştırma yapılmış olup hükme esas alınan bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere davalı şirketin kullanmamış olduğu araç sayısına göre amortisman, akaryakıt, şoför maaşı ve sair giderler bakımından tüm değişken ve etkenler dikkate alınıp dosyada mevcut verilerden hareketle detaylı incelemenin gerçekleştirildiği, uyulan bozma kararında belirtilip eksilen araç sayısına göre tasarruf edilen kalemlerden hesaplanması mümkün olan tasarruflar belirlenerek davacının istirdat tutarının belirlendiği ve hesaplanması mümkün olmadığı belirtilen tasarruf kalemleri bakımından ise detaylı ve makul açıklamaların yapıldığı anlaşılmaktadır.
31. Bu itibarla mahkemece, denetime elverişli, taraflar arasındaki uyuşmazlık ile uyulan bozma kararında işaret edilen hususlarda detaylı incelemeler içeren bilirkişi raporu hükme esas alınarak yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde uyulan bozma kararının gerekleri yerine getirilmiştir. Ayrıca ilk bozma kararına uyulması neticesinde, bozma kararının kapsam ve niteliği nazara alınarak davacı yararına bir usuli kazanılmış hak oluşmadığından mahkemece verilen ikinci kararda yapılan inceleme ve değerlendirme, uyulan bozma kararına uygun ve hüküm tesisine elverişlidir.
32. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; mahkemece uyulan bozma kararının davacı lehine usuli kazanılmış hak doğuracak nitelikte olduğu, bozma kararlarına uyulması sonrasında davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gereği davacının talep edebileceği tutarın belirlenmesinde bozma gerekçesinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği, bozma kapsamındaki hususların davalı şirketin sözleşmeye aykırı taşıma yapması nedeniyle tasarruf ettiği tüm işletme giderlerinin (eksilen araç sayısına göre tespit edilecek amortisman, akaryakıt, şoför maaşı ve sair giderler) bilirkişi incelemesi sonucu hakkaniyete uygun şekilde belirlenmesi ve eksik araç sayısının tespitinde taraflarca imzalanan sözleşme ve eklerindeki hükümlerde belirtilen taşıma usulü benimsenerek araştırma ve değerlendirme yapılmasından ibaret olduğu, ancak dosya arasına alınan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda, uyulan bozma kararında belirtilen bu husus hakkında hesaplama yapılamayacağı belirtilerek bozma kararında belirtilen bu kısmın açıklığa kavuşturulmadığı, bu hâliyle anılan raporun hükme esas alınacak nitelikten yoksun olduğu, dolayısıyla mahkemece, uyma kararı sonrasında davalı taşıyıcının sözleşmeye aykırı taşıma yapması nedeniyle tasarruf ettiği tüm işletme giderlerinin belirlenmesinde gözetilecek hususları aydınlatma yönünden ilk bozma kararının gereği yerine getirilmediği gibi bu hususta davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı şekilde karar verildiği, bunun yanında aynı bilirkişi raporunda, uyulan bozma kararına ve sözleşmeye aykırı şekilde 18.10.1999 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğünün izni kapsamında 14 yolcu taşıma kapasiteli her bir araçta 21 öğrenci oturacak şekilde taşıma yapılabileceği kabul edilip toplamda 5.217 öğrencinin taşıması gereken araç sayısının 242 olarak belirlendiği, bu yönüyle de anılan bilirkişi raporunun hükme esas olacak nitelikten yoksun olduğu gibi rapordaki bozma nedenine ve taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olan belirlemeler nazara alınarak verilmiş olan karar da davacı yararına oluşan usuli müktesep hakkı ihlâl eder niteliği haiz olduğu, bu sebeplerle direnme kararının Özel Daire kararında belirtilen nedenlerden dolayı bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
33. Hâl böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.
34. Ne var ki, Özel Dairece davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun bulunduğundan davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
03.05.2023 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

“K A R Ş I O Y”

Dava, taraflar arasında imzalanan taşıma sözleşmesi kapsamında davalı şirkete yapılan bir kısım ödemenin istirdadı istemine ilişkindir.
Usuli kazanılmış hak; bir davada, taraf veya mahkeme usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan haktır. Türk hukuk sisteminde istikrarın sağlanması, kişilerin yargıya olan güveninin sarsılmasının önlenmesi amacı ile mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) düzenlenmemiş ise de usuli kazanılmış hak müessesesi kabul edilmiş, Yargıtay uygulamaları ile oluşturulmuş ve öğretide de kabul görmüştür. Anlam itibariyle bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bu kapsamda bir mahkemenin Yargıtayca verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Bu yükümlülük mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılamaz ve bozma sebebidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.05.2011 tarihli ilk karar, davacı ve davalı şirket tarafından temyizi üzerine Özel Dairece verilen 13.09.2013 tarihli karar ile karar bozulmuş, anılan bozma kararına karşı davalı şirket vekilince karar düzeltme itirazında bulunulması üzerine Özel Dairece verilen 24.10.2014 tarihli karar ile önceki bozmada belirtilen hususlara ilaveten yeni hususlar ile mahkemenin ilk kararına ilişkin bozma gerekçesi genişletilmiştir.
Bu aşamada mahkemece verilen ilk karara ilişkin olarak verilen 13.09.2013 ve 24.10.2014 tarihli bozma kararlarındaki davalı şirket hakkında işaret edilen bozma nedenlerinin belirlenmesi gerekir. Bu kapsamda uyulan bozma kararlarında genel olarak; taraflar arasındaki sözleşme ve eki ihale şartnamesinin taraflar açısından bağlayıcı olduğundan bahisle ihale şartnamesinde yer alan “taşıtlarda, taşınacak öğrenci sayısı kadar oturma yeri olacaktır” şeklindeki hüküm kapsamında davalının taşınacak öğrenci sayısı kadar oturma yeri olan taşıtlarda taşıma yapma yükümlülüğü belirlenmiştir. Ayrıca davacı tarafından taşıma ücretinin de bu esaslara göre belirlemiş olması sebebiyle taşımanın sözleşmede belirlenen şartlar dışında gerçekleştirilmiş olmasından kaynaklı davalı taşıyıcının tasarruf ettiği tüm işletme giderlerinin (eksilen araç sayısına göre tespit edilecek amortisman, akaryakıt, şoför maaşı ve sair giderler) bilirkişi raporuyla belirlenerek bu tutar kadar davacının istirdada hakkı olduğu, salt eksik araç sayısı esas alınarak karar verilmesinin yerinde bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, Özel Dairenin ilk bozma kararına uyulmasına karar verilmiş olması nedeniyle davalı şirkete yönelik bozma nedenlerinde belirlenen çerçevede inceleme ve araştırma yapılması zorunludur. Bunun yanında uyulan bozma kararının niteliği nazara alındığında anılan yönde yapılması gereken araştırma bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hakkın oluştuğu açıktır. Bu anlamda davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın kapsamına giren hususlar; davalı taşıyıcının sözleşmeye aykırı taşıma yapması nedeniyle tasarruf ettiği tüm işletme giderlerinin (eksilen araç sayısına göre tespit edilecek amortisman, akaryakıt, şoför maaşı ve sair giderler) bilirkişi incelemesi sonucu hakkaniyete uygun şekilde belirlenmesi ve eksik araç sayısının tespitinde taraflarca imzalanan sözleşme ve eklerindeki hükümlerde belirtilen taşıma usulü benimsenerek araştırma ve değerlendirme yapılmasından ibarettir.
Dolayısıyla yukarıda belirtilen bozma kararlarına uyulması sonrasında davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gereği davacının talep edebileceği tutarın belirlenmesinde bozma gerekçesinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılması gerekir.
Bu çerçevede Özel Dairenin ilk bozma kararına dair verilen uyma kararı sonrasında mahkemece yapılması gereken hususlardan ilki; davalı taşıyıcının sözleşmeye aykırı taşıma yapılması nedeniyle tasarruf ettiği tüm işletme giderlerinin (eksilen araç sayısına göre tespit edilecek amortisman, akaryakıt, şoför maaşı ve sair giderler) bilirkişi incelemesi ile hakkaniyete uygun şekilde belirlenmesidir. Ancak dosya arasına alınan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda; uyulan ilk bozmada belirtilen bu husus hakkında hesaplama yapılamayacağı belirtilerek bozma kararında belirtilen bu kısım açıklığa kavuşturulmamış olup bu hâliyle anılan rapor hükme esas alınacak nitelikten yoksundur. Dolayısıyla mahkemece, uyma kararı sonrasında davalı taşıyıcının sözleşmeye aykırı taşıma yapması nedeniyle tasarruf ettiği tüm işletme giderlerinin belirlenmesinde gözetilecek hususları aydınlatma yönünden uyulan ilk bozma kararının gereği yerine getirilmediği gibi bu hususta davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı şekilde karar verilmiştir.
Bunun yanında uyulan bozma kararında; 14 yolcu taşıma kapasiteli her bir araçta 14 yaşından küçük olan 21 öğrenci oturacak şekilde taşıma yapılmasının, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı olduğu, davalının taşımayı sözleşme hükümleri kapsamında ifayla yükümlü olduğu, bu sebeple kullanılması gereken araç sayısının bu esaslara göre belirlenmesi gerektiği açıkça belirtilmiş olmasına rağmen hükme esas alınan bilirkişi raporunda bozma gerekçesine aykırı olarak, 18.10.1999 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğünün izni kapsamında 14 yolcu taşıma kapasiteli her bir araçta 21 öğrenci oturacak şekilde taşıma yapılabileceği kabul edilip toplamda 5.217 öğrencinin taşıması gereken araç sayısı 242 olarak belirlenmiştir.
Belirtilen bilirkişi raporu, hükme esas olacak nitelikten yoksun olduğu gibi bu rapordaki bozma nedenine ve taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olan belirlemeler nazara alınarak verilmiş olan karar da davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkı ihlâl eder niteliktedir. Zira 14 yolcu taşıma kapasiteli her bir araçta 21 öğrenci oturacak şekilde taşıma yapılmasının usulüne uygun bir taşıma olarak kabulü hâlinde; taşınmada kullanılması gereken araç sayısı ile fiilen kullanılan araç sayısı arasındaki farkın daha az olması neticesinde, taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak davalının sorumlu olduğu miktar azalacaktır. Bu durum ise davacının öğrencilerin taşınması için öngördüğü konforun sağlanması için belirlediği taşıma ücreti ve diğer esaslara aykırıdır.
Bu itibarla mahkemece uyulan Özel Dairenin 13.09.2013 ve 24.10.2014 tarihli ilk bozma kararları ile davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek anılan bozma kararlarında işaret edilen esas ve yönteme uygun şekilde inceleme ve değerlendirme yapılarak hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; uyulan bozma gerekçesine uygun olmayan şekilde belirlemeler içeren yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak yapılan araştırma ve değerlendirme sonucu davacı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkı ihlâl eder nitelikte karar verilmesi doğru olmamıştır.
Tüm bu nedenlerle, mahkemenin direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerektiği kanaatiyle direnme kararı uygun bulunarak diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine dair değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.