Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/923 E. 2023/516 K. 24.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/923
KARAR NO : 2023/516
KARAR TARİHİ : 24.05.2023

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/79 E., 2020/677 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne

1. Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı kısmen direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili; davalının müvekkili aleyhine Almanya’da alacak davası açtığını, Almanya Stuttgart Eyalet Mahkemesince davanın kabulüne karar verildiğini ve işbu yabancı mahkeme kararının Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 Esas sayılı dosyası ile tenfizine karar verildiğini, tenfiz kararının Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalının tenfiz davasındaki avukatının banka hesabına 30.11.2012 tarihinde toplam 122.062,67 EURO’nun TL karşılığınca ödemede bulunulduğunu, ancak aslında yabancı mahkeme ve tenfiz kararı gereğince müvekkilinin davalıya 99.557,31 EURO ödeme yapması gerekirken fazladan 22.505,36 EURO ödemede bulunduğunun anlaşıldığını, davalının bu miktar kadar sebepsiz zenginleştiğini, ayrıca davalının tenfiz kararına konu yabancı mahkeme ilâmındaki tüm haklarını tahsil etmesine rağmen elinde kalan müvekkili şirkete ait hisse senetlerini de iade etmediğini ileri sürerek davalıda bulunan 1860 adet hisse senetlerinin müvekkiline iadesine ve 22.505,36 EURO’nun ödeme tarihinden itibaren bankaların uyguladığı en yüksek döviz mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı vekili; müvekkilinin elinde bulunan hisse senetlerinin ve 16.713 EURO’nun dava açılmasından sonra davacıya iade edildiğini, davacının talep ettiği diğer hamiline yazılı senetlerin müvekkilinde bulunmadığını, fazladan ödendiği iddia edilen diğer miktarın yabancı mahkemenin ek kararında belirtilen ve tenfiz edilen yargılama masrafları ve faizine ilişkin olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı
6. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.05.2017 tarihli ve 2017/279 Esas, 2017/458 Karar sayılı kararı ile; dava konusu şirket hisse senetlerinden 1615 adedinin ve 16.713 EURO’nun dava açıldıktan sonra davacıya iade edildiği, bu sebeple bu kısım yönünden davanın konusuz kaldığı, ancak davalının dava açılmasına sebebiyet verdiğinden yargılama giderlerinden sorumlu olduğu, ayrıca yabancı mahkemenin masraf tespiti yönündeki ek kararının Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 Esas sayılı dosyasında tenfiz edilmediği gerekçesiyle 1615 adet hisse senedi ile 16.713 EURO’luk kısım yönünden davanın konusuz kaldığı için karar verilmesine yer olmadığına ve dava konusu 5.737 EURO’nun ise ödeme tarihi olan 30.11.2012 tarihinden 3095 sayılı Kanun gereğince hesaplanacak en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve 245 adet hisse senedinin davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.05.2018 tarihli ve 2017/3449 Esas, 2018/3512 Karar sayılı kararı ile; “…1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, yabancı mahkeme kararının tenfizine ilişkin karar uyarınca yapılan fazla ödemenin istirdadı ve davalının uhdesinde olduğu iddia edilen hisse senetlerinin iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, yabancı mahkemenin masraf tespitine ilişkin kararının tenfiz edilmediği ve davalının 245 adet hisse senedini iade etmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/472 esas sayılı dosyasında, davacı, yabancı mahkeme kararı ile birlikte ayrıca yargılama masraflarına ilişkin tespit kararının da tenfizini talep etmiştir. Dairemizin 19.06.2017 tarih ve 2016/10171 esas 2017/3809 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, mahkemece 22/09/2011 tarih ve 2011/436 sayılı kararla davanın kabulüne karar verilmiş olması karşısında davanın kabulü kararının masraf tespit kararını da kapsadığının kabulü gerekmektedir. Bu durumda, mahkemece, masraf tespit kararı yönünden de tenfiz kararı verildiği ve bu kararın tenfiz edildiği gözetilerek, masraf tespit kararına konu bölüm yönünden istirdat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, her ne kadar somut olayda hisse senedi niteliği olmasa dahi davacı Kombassan Holding A.Ş. tarafından 245 adet hisse senedinin davalıya verildiği ispatlanamadığa göre, hangi nedenle tek taraflı olarak düzenlenen davacı kayıtlarının benimsenerek davalı yedinde 245 adet hisse bulunduğu ve iadesi gerektiğine dair gerekçe belirtilmeksizin bu senetlerin davalıdan tahsiline karar verilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
9. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.10.2020 tarihli ve 2020/79 Esas, 2020/677 Karar sayılı kararı ile; hisse senetlerinin iadesi talebi yönünden bozma ilâmına uyulmuş; alacak talebi yönünden önceki gerekçeye ek olarak, yabancı mahkemelerce ayrı bir karar olarak oluşturulan masraf tespit kararlarının da ayrıca tenfiz davasına konu edilmesi gerektiği, yabancı mahkemelerce esas hakkındaki karardan ayrı olarak verilmiş masraf tespit kararlarının tenfizi talep edilmediği müddetçe Türk Mahkemelerince esas hakkındaki kararın tenfizinin masraf tespit kararını da kapsadığının kabul edilemeyeceği, dolayısıyla Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.09.2011 tarihli ve 2010/472 Esas, 2011/436 Karar sayılı kararı ile Stuttgart Eyalet Mahkemesi (Asliye Hukuk) 12. Dairesinin 01/12/2008 tarih 12 O 507/07 sayılı alacak içeren asıl kararının tenfizine karar verildiği, bu tenfiz kararının asıl karardan ayrı bir karar olarak oluşturulmuş olan aynı mahkemenin aynı sayılı masraf tespit kararını kapsamasının mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından, bozmaya uyularak verilen karar ise davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 Esas sayılı dosyası kapsamında hem yabancı mahkemenin asıl kararı hem de masraf tespiti kararının tenfizinin talep edilmesi ve anılan mahkemece davanın kabulüne karar verilerek, hüküm kısmında sadece yabancı mahkemenin asıl kararından bahsedilmesi karşısında, bu tenfiz kararı ile yabancı mahkemenin masraf tespitine ilişkin kararının da tenfiz edilip edilmediği, buradan varılacak sonuca göre davacının bu yöne ilişkin talebinin reddine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır

III. GEREKÇE
A- Davalı vekilinin direnme kararına karşı temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede;
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 Esas sayılı dosyası kapsamında verilen tenfiz kararına yönelik olarak “taleple bağlılık ilkesi” ile ilgili kısa bir açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
13. Medeni hukuk yargılamasına hâkim olan ilkelerden biri de taleple bağlılık ilkesidir. Tasarruf ilkesi ve taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin, tarafların bildirdiği vakıalarla bağlı olmasını ve onların talepleri doğrultusunda hareket etmesini ifade ederken taleple bağlılık ilkesi ise hâkimin hüküm fıkrasında tarafların talep sonucuyla bağlı olduğunu; ondan fazlasına veya başka bir şeye hükmedemeyeceğini ifade etmektedir.
14. Taleple bağlılık ilkesi 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 74 üncü maddesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) ise 26 ncı maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Buna göre hâkim tarafların talepleri ile bağlı olup, kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesi mümkündür. Örneğin davacı tarafından temerrüt faizi talep edilmemiş ise mahkemece resen temerrüt faizine karar verilemeyeceği gibi davacının temerrüt faizi talep etmesi durumunda ise davacının talep ettiği temerrüt faizinden daha yüksek oranda temerrüt faizine hükmedemeyecektir. Bununla birlikte duruma göre davacının talep ettiği temerrüt faizinden daha düşük oranda temerrüt faizine hükmedilmesi veya temerrüt faizine karar verilmemesi de mümkündür.
15. Dolayısıyla taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ilk anlam; tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemenin karar veremeyecek olmasıdır. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu ise istenilen hukukî sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur. Dava dilekçesinde talep sonucunun yeteri kadar açık olmadığı hâllerde hâkim, davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacıya talep sonucunu açıklattırması gerekir.
16. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ikinci anlam ise tarafın talebinden fazlasına mahkemece karar verilememesidir. Taleple bağlı olma, yargılama sonucunda davacının talep ettiği haktan daha azına sahip olduğunun belirlenmesi durumunda uygulanmaz. Talepten azına karar verme “çoğun içinde az da vardır” esasına dayanmaktadır. Bu kural ise davacının talep sonucu ile aynı nitelikte olan daha azına karar vermeyi ifade etmektedir.
17. Öte yandan taleple bağlılık ilkesi, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda geçerli değildir. Buna karşılık taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda da kimi zaman, hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri nedeniyle bu ilke uygulanmaz. Örneğin davada yargılama giderleri talep edilmemiş olsa bile, hâkim, kendiliğinden davada haksız çıkan tarafı yargılama giderlerine mahkûm eder (HMK md. 332/1).
18. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 Esas sayılı tenfiz dosyasının kesinleşmesi üzerine davalının tenfiz davasındaki avukatının banka hesabına 30.11.2012 tarihinde toplam 122.062,67 EURO ödemede bulunulduğu, ancak daha sonra davacı tarafından Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 E. sayılı dosyası gereğince fazladan 22.505,36 EURO ödemede bulunulduğu iddiası ile sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak eldeki davanın açıldığı, davanın açılmasından sonra 16.713 EURO’nun davalı tarafından davacıya ödendiği anlaşılmaktadır. Geri kalan 5.737 EURO’nun ise Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 Esas sayılı dosyası ile tenfizine karar verilen yabancı mahkemenin masraf tespitine ilişkin kararı gereğince davacının ödemek zorunda olduğu masraf ve faizine ilişkin olduğu davalı tarafından savunulmaktadır.
19. Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 Esas sayılı dosyası kapsamında eldeki davanın davalısı tarafından Almanya Stuttgart Eyalet Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 01.12.2008 tarihli ve 12 O 507/07 sayılı kararı (64.192,70 EURO) ile yargılama masraflarına dair masraf tespit kararının (4.859,56 EURO) tenfizi talep edilmiş; harç ise yabancı mahkemenin asıl ve masraf tespit kararına konu miktar olan toplam 69.052,26 EURO üzerinden yatırılmıştır. Dolayısıyla yabancı mahkemenin masraf tespit kararının da tenfiz talebine konu edildiği açıkça anlaşılmaktadır.
20. Bununla birlikte Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.09.2011 tarihli ve 2010/472 Esas, 2011/436 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm kısmında yabancı mahkemenin asıl kararının tarih ve sayısı belirtilerek tenfizine karar verildiği belirtilmiştir. Ancak anılan mahkemenin hüküm kısmında yabancı mahkemenin dava masraflarına ilişkin masraf tespit kararı zikredilmemiştir.
21. Hemen belirtilmesi gerekir ki, yabancı mahkemece verilen dava masraflarına ilişkin masraf tespit kararları asıl kararın fer’îsi niteliğinde olduğundan bu kararlara ilişkin tenfiz koşulları da asıl karara bağlı olarak incelenmelidir. Yabancı mahkemenin hem asıl kararı hem de aynı anda masraf tespit kararının tenfizinin talep edildiği durumlarda, her iki kararın da tenfiz şartları oluşmuş ise asıl kararın tenfizi hakkında verilen karar masraf tespitinin de tenfizini kapsamalıdır. Öte yandan yabancı mahkemenin asıl kararı değil de sadece masraf tespit kararının tenfizinin talep edildiği durumlarda hem masraf tespit kararının hem de asıl kararın tenfiz şartlarının oluşup oluşmadığı incelenerek masraf tespit kararının tenfizi hakkında karar verilmelidir. Tenfizi talep edilmese dahi yabancı mahkemenin asıl kararının tenfiz şartları oluşmamış ise; örneğin yabancı mahkemenin asıl kararı Türk kamu düzenine açıkça aykırı ise masraf tespit kararının tenfizine de karar verilemeyecektir. Bununla birlikte dava masraflarına ilişkin yabancı mahkemenin masraf tespit kararları hakkında Türkiye’nin de taraf olduğu 01.03.1954 tarihli Usul Hukukuna Dair La Haye Sözleşmesi’nin 19 uncu maddesi gereğince “tarafların dinlenmesi” şartı aranmadığı için yabancı mahkemenin masraf tespit kararlarının tenfizinde MÖHUK’nın 54/ç maddesi gereğince savunma hakkının ihlal edilmiş olup olmadığı incelenmeyecektir.
22. Bu itibarla Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 Esas sayılı dosyası kapsamında eldeki davanın davalısı tarafından hem yabancı mahkemenin asıl kararının hem de dava masraflarına ilişkin masraf tespit kararının tenfizinin talep edildiği ve harcın da her iki karardaki toplam miktar üzerinden yatırıldığı gözetildiğinde, Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.09.2011 tarihli ve 2010/472 Esas, 2011/436 Karar sayılı kararında her ne kadar yabancı mahkemenin masraf tespit kararı zikredilmemiş olsa da davanın kabulü ile yabancı mahkemenin asıl kararının tenfizine karar verilmiş olması aynı yabancı mahkemenin masraf tespit kararının da tenfizine karar verildiği anlamına gelmektedir.
23. Dolayısıyla dava konusu olarak geriye kalan 5.737 EURO’nun Almanya Stuttgart Eyalet Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin dava masraflarına dair masraf tespit kararına konu 4.859,56 Euro’nun ve kararda belirtilen faizinin karşılığı olduğu anlaşılmakta olup bu yöne ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
24. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
B- Davacı vekilinin uyulan kısımlara yönelik temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede;
25. Temyize konu bozma kararında yer alan “…Ayrıca, her ne kadar somut olayda hisse senedi niteliği olmasa dahi davacı Kombassan Holding A.Ş. tarafından 245 adet hisse senedinin davalıya verildiği ispatlanamadığa göre, hangi nedenle tek taraflı olarak düzenlenen davacı kayıtlarının benimsenerek davalı yedinde 245 adet hisse bulunduğu ve iadesi gerektiğine dair gerekçe belirtilmeksizin bu senetlerin davalıdan tahsiline karar verilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” şeklindeki bozma nedenine mahkemece uyularak bozma doğrultusunda işlem yapılmıştır. Bu durumda bozma kararına uyularak oluşturulan hüküm Özel Dairesince incelenmediğinden, bu hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
I- A bendinde (§12-24) gösterilen gerekçelerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
II- B bendinde (§25) gösterilen gerekçelerle uyulan kısımlar yönünden kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.