YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/92
KARAR NO : 2023/106
KARAR TARİHİ : 22.02.2023
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/510 E., 2020/576 K.
KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki ihalenin feshi isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kabulüne karar verilmiştir.
Kararın alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Borçlu vekili; Balıkesir 3. İcra Müdürlüğünün 2016/1598 Esas sayılı dosyasında alacaklı vekili tarafından…, Etaş Yapı Enerji A.Ş. ve … aleyhine genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibi başlatıldığını ve borçlulara ödeme emri tebliğ edildiğini, Bilecik İcra Müdürlüğü kanalı ile her üç borçlunun da takibe itiraz ettiğini, ancak… ve Etaş Yapı Enerji A.Ş. aleyhindeki takibin durdurulmasına rağmen borçlu …’in itirazının dikkate alınmadığını, borçlu …’in taşınmazın satış işlemlerinden haberdar olması üzerine mahkemenin 2018/294 Esas sayılı dosyasında meskeniyet şikâyetinde bulunduklarını, kendilerinin iş yoğunluğundan dolayı itiraz edilmiş olduğunu hatırlayamadıklarını, Balıkesir 3. İcra Müdürlüğünün 2016/1598 Esas sayılı dosyasında borçlu vekili olarak görünmediklerinden 31.08.2018 tarihinde UYAP sistemi üzerinden vekâletname sunarak taşınmazın satış işlemlerinin meskeniyet iddiası sebebi ile durdurulmasını talep ettiklerini, 03.09.2018 tarihinde dosyayı incelediklerinde itirazın iptaline dair bir davanın açılmadığını, borçlu …’in itirazının kayda alınmayarak takibin durdurulmadığını gördüklerini, 31.08.2018 tarihli talepleri hakkında da herhangi bir işlem yapılmadığını, mahkemenin 2018/294 Esas sayılı dosyasında derdest meskeniyet şikâyeti bulunmasına rağmen talimat icra müdürlüğüne satış talimatı gönderilmesinin de hatalı olduğunu, süresinde yapılmış itiraz sebebiyle itiraz tarihi olan 04.04.2016 tarihinden itibaren yapılmış tüm icra işlemlerinin hukuka aykırı ve yok hükmünde olduğunu ileri sürerek borçlu … hakkında itiraz tarihinden sonra yapılmış olan tüm işlemlerin iptali ile takibin durdurulmasına, satış ve alıcı adına tescili yapılan … ili, Karabağlar ilçesi, Vatan Mahallesi, 3177 ada 110 parselde kayıtlı 8 nolu bağımsız bölümün satışının iptali ile taşınmazın yeniden müvekkili adına tesciline ve haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Alacaklı vekili; takip işlemleri sırasında borçlu …’in itirazına yönelik herhangi bir fiziki evrak veya UYAP sisteminde taranmış bir belge bulunmadığından borçlu hakkında takip işlemlerine devam edildiğini, borçlu adına kayıtlı taşınmaza haciz konularak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 103 üncü maddesine göre düzenlenen davetiyenin 22.11.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, borçlunun itirazda bulunmadığını, borçlunun mahkemenin 2018/294 Esas sayılı dosyasında meskeniyet şikâyetinde bulunduğunu, meskeniyet şikâyetine ilişkin dilekçede “müvekkilimiz takibe itiraz etmemiş ve takip kesinleşmiştir” ifadesinin yer aldığını, meskeniyet şikâyetinin icra takibini kendiliğinden durdurmayacağını, borçlunun maaş aldığı Exxe Enerji Geri Kazanım Sistemleri San. ve Tic. A.Ş.’ye haciz müzekkeresi gönderildiğini, borçlunun vekilinin aynı zamanda haciz müzekkeresi gönderilen şirketin vekili olduğunu, bu şirketin vekili olarak haciz müzekkeresine itiraz ettiklerini, vekilin borçlu hakkındaki takip işlemlerini bildiğini, kıymet takdir raporunun borçluya 21.03.2018 tarihinde bizzat tebliğ edildiğini, kıymet takdirine itiraz edilmediğini, satış ilanının da borçluya tebliğ edildiğini ancak ihalenin feshinin istenmediğini, borçlunun bu süreçte itirazda bulunmamasına rağmen kesinleşen ihaleden sonra şikâyet yoluna başvurduğunu belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 06.12.2018 tarihli ve 2018/632 Esas, 2018/818 Karar sayılı kararı ile; talebin 2004 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi gereği icra müdürlüğü işlemini şikâyete ilişkin olduğu, somut olayda, alacaklı vekili tarafından şikâyetçi borçlu ve diğer borçlular aleyhine toplam 190.660,11 TL’nin tahsili için 21.03.2016 tarihinde ilâmsız icra takibi başlatıldığı, örnek (7) nolu ödeme emrinin borçluya 01.04.2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 04.04.2016 tarihli itiraz dilekçesinin Bilecik İcra Müdürlüğünün 04.04.2016 tarihli üst yazısıyla Balıkesir 3. İcra Dairesi İcra Müdür Yardımcısı…’nın 08.04.2018 tarihli havalesinin üst yazıda bulunduğu, icra müdürlüğünce 2004 sayılı Kanun’un 66 ncı maddesi gereğince borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken takip işlemlerine devam edildiği, icra müdürlüğünce itiraz tarihinden sonra borçlu yönünden yapılan hacizler ve satış işlemleri ile tüm işlemlerin yok hükmünde olduğu gerekçesi ile şikâyetin kabulü ile
Balıkesir 3. İcra Müdürlüğünün 2016/1598 Esas sayılı dosyasında şikâyetçinin ilâmsız takibe itiraz tarihi olan 04.04.2016 tarihinden sonra şikâyetçi yönünden yapılan tüm icra işlemlerinin iptaline, satışın iptaline, şikâyetçinin mal varlığı üzerine konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 13.03.2019 tarihli ve 2019/207 Esas, 2019/515 Karar sayılı kararı ile; ödeme emrinin şikâyetçi borçluya 01.04.2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun vekili aracılığıyla Bilecik İcra Müdürlüğü kanalıyla 04.04.2016 tarihinde takibe itiraza ilişkin dilekçesini ibraz ettiği, Bilecik İcra Müdürlüğünün 2016/380 Muhabere sayılı evrakı ile Balıkesir 3. İcra Müdürlüğüne gönderilen itiraz dilekçesinin İcra Müdür Yardımcısı…’nın havalesi ile 08.04.2016 tarihinde dosyası içerisine konulduğu, icra müdürlüğünce 2004 sayılı Kanun’un 66 ncı maddesi gereğince şikâyetçi borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken takip işlemlerine devam edildiği, icra müdürlüğünce itiraz tarihinden sonra şikâyetçi borçlu yönünden yapılan tüm işlemlerin yok hükmünde olup iptalinin gerektiği gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “… Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
İİK’nun 134. maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmiştir. Sadece, BK’nun 226. maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 281. maddesinde) yazılı nedenler de dahil olmak üzere, satış ilanının tebliğ edilmemiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle ihalenin feshedilebileceği düzenlenmiştir.
İhalenin feshi nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;
1-İhaleye fesat karıştırılmış olması
2-Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler
3-İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler
4-Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanmıştır.
Somut olayda, haczedilen taşınmazın 16.08.2018 tarihli ihalede 3. kişi tarafından satın alındığı, ihalenin kesinleşmesi ile taşınmazın ihale alıcısı adına tescil edildiği, şikayet yolu ile ileri sürülen hususların yukarıda bahsedilen ihalenin feshi sebeplerinden olmadığı görülmekle ilk derece mahkemesince satışın iptaline yönelik talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Özel Dairenin bozma kararında ihaleye fesat karıştırılmış olması, artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler, ihalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler, alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde açıklanan ihalenin fesih sebeplerinin hukuka ve yasal mevzuata uygun olarak tesis edilen bir ihalede geçerli olduğu, somut olayda icra dosyasına yapılan itiraz üzerine durması gereken bir icra takibinde satış ve ihale işlemlerine devam edildiği, bu durumun ihalenin fesih sebebi şeklinde geniş yorumlanması gerektiği, takibe itiraz tarihinden sonra şikâyetçi borçlu yönünden yapılan hacizlerin ve satış işlemleri ile tüm işlemlerin yok hükmünde olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Alacaklı vekili; önceki tüm beyan, cevap, istinaf ve temyiz dilekçelerini tekrarla direnme kararının bozma kararı doğrultusunda bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda satışın iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 134 üncü maddesinin ikinci fıkrası; “
“(Değişik: 9/11/1988-3494/22 md.) İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir. İhalenin feshi talebi üzerine tetkik icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir. Talebin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahküm eder. (Ek cümle: 17/7/2003-4949/38 md.) Ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi hâlinde para cezasına hükmolunamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 281 inci maddesi ise;
“Hukuka veya ahlaka aykırı yollara başvurularak ihalenin gerçekleştirilmesi sağlanmışsa her ilgili, iptal sebebini öğrendiği günden başlayarak on gün ve her hâlde ihale tarihini izleyen bir yıl içinde ihalenin iptalini mahkemeden isteyebilir.
Cebrî artırmalar hakkında özel hükümler saklıdır.” hükmünü içermektedir.
2. Değerlendirme
1. 2004 sayılı Kanun’un 26 ve devamı maddeleri uyarınca haczedilen veya ipotekli taşınmazlar yalnız açık artırma yolu ile satılır. Burada söz konusu olan İcra ve İflas Kanunu’na göre yapılan cebri açık artırma ile satıştır. Açık artırma yolu satışı, yeri, zamanı ve koşulları önceden belirlenerek, hazır olanlar arasından en yüksek bedeli öneren ile yapılan satıştır (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s.642).
2. Açık artırma ve ihalenin hukuki niteliğini belirlemek, hem ihalenin ortaya çıkardığı hukuki sonuçlar hem de ihalenin feshi açısından önemlidir. Öğretide cebri artırma ve ihalenin bir satım sözleşmesi değil bir cebri icra tasarrufu olduğu görüşü benimsenmektedir. Cebri artırma yolu ile satımın icra organının kamu gücüne dayanan bir kamusal işlemi olduğu kabul edilmektedir (Ramazan Arslan, İcra İflas Hukukunda İhale ve İhalenin feshi, Ankara 1984, s.55).
3. Satış talebi ile birlikte icra müdürlüğünce satışa hazırlık işlemleri yapılır. Satışa hazırlık işlemleri, arttırma şartnamesi düzenlenmesi, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetler listesinin hazırlanması, satış ilanı ve satış ilanının bir suretinin borçlu, alacaklı ve tapu sicilinde kayıtlı bulunan ilgililere tebliğidir.
4. Satışı yapan icra müdürünün (dairesinin), satışın (ihalenin) yapılmasını düzenleyen kanun, tüzük veya yönetmelik hükümlerine aykırı hareket etmiş olması hâlinde, (icra mahkemesinden) ihalenin feshi istenebilir. Yani, ihalenin feshi talebi ile ihalenin (satışın) usulüne uygun biçimde yapılmadığı ileri sürülür (Kuru, s.701).
5. 2004 sayılı Kanun’un 134 üncü maddesinde ihalenin feshi nedenleri tek tek belirtilerek gösterilmemiş, 6098 sayılı Kanun’un 281 inci (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 226 ncı) maddesinde yazılı nedenler de dahil olmak üzere, satış ilanının tebliğ edilmemiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir. İhalenin bozulma nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;
1) İhaleye fesat karıştırılmış olması,
2) Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,
3) İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,
4)Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanmaktadır.
6. Hukuk Genel Kurulunun 25.02.2019 tarihli ve 2019/12-5 Esas, 2009/86 Karar sayılı kararında; mahkemece icra emrinin vekil yerine asıla tebliğinin yasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilip takip kesinleşmeden konulan haczin kaldırılmasına ve usulsüz hacze dayalı yapıldığından bahisle ihalenin feshine karar verilmiş ise de mahkemenin fesih sebebi olarak kabul ettiği bu olgunun yukarıda yazılı fesih nedenleri arasında bulunmadığına karar verilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
7. Somut olaya gelince; alacaklı vekili tarafından 21.03.2016 tarihinde borçlular aleyhine genel haciz yolu ile ilâmsız takip başlatılmış, ödeme emrinin borçlu …’e 01.04.2016 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, borçlu … vekili Av. … Şahin 04.04.2016 tarihinde Bilecik İcra Müdürlüğünün 2016/380 Muh. sayılı dilekçesi ile takibe itiraz etmiştir.
8. Alacaklı vekili 20.04.2016 tarihinde borçlu … adına kayıtlı taşınmazların aktif/pasif tapu sorgusunun UYAP sistemi üzerinden yapılmasını talep etmiştir. Alacaklı vekili 22.08.2016 tarihinde … adına kayıtlı taşınmazın kaydına haciz şerhi işlenmesi için tapu müdürlüğüne yazı yazılmasını talep etmiştir. Borçlu … adına kayıtlı şikâyet konusu olan … ili, Karabağlar ilçesi, Vatan Mah. 3177 ada 110 parselde bulunan 8 nolu bağımsız bölümün tapu kaydına 14.10.2016 tarihinde haciz şerhi
konulmuştur. 2004 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesine göre düzenlenen davetiye borçlu …’e 22.11.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
9. Alacaklı vekili 29.06.2016 tarihinde borçlu …’in almakta olduğu maaşının 1/4’lük kısmının, ikramiyelerinin tamamının ve prim gibi diğer ödemelerinin 1/4’üne haciz konulmasını talep etmiştir. Maaş haciz müzekkeresi Exxe Enerji Geri Kazanım Sistemleri San. ve Tic. A.Ş.’ye 21.07.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Exxe Enerji Geri Kazanım Sistemleri San. ve Tic. A.Ş. vekili Av. … Şahin 12.08.2016 tarihinde maaş haciz müzekkeresine itiraz etmiştir.
10. Şikâyet konusu taşınmaza ilişkin kıymet takdiri 13.02.2018 tarihinde yapılmış ve kıymet takdir raporu borçlu …’e 21.03.2018 tarihinde bizzat tebliğ edilmiştir.
11. Şikâyet konusu taşınmaz 16.08.2018 tarihinde üçüncü kişi …’ye ihale edilmiş, 28.08.2018 tarihinde tapu müdürlüğüne tescil yazısı yazılmıştır. Borçlu … vekili 04.09.2018 tarihinde icra mahkemesine başvurarak ilâmsız takibe süresinde itiraz edildiğinden takibin durması gerektiğini, satışın yapılamayacağını ileri sürerek satışın iptalini talep etmiştir.
12. Borçlu vekili tarafından ileri sürülen hususlar yukarıda açıklanan ihalenin feshi sebebini oluşturmaz. O hâlde satışın iptaline yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekir.
13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında borçlunun süresinde borca itiraz ettiği hâlde takibin durdurulmasına karar verilmeyerek takip işlemlerine devam edilmesinin kamu düzeni ile ilgili olup süresiz şikâyete tâbi olduğu, kesinleşmeyen takipte satış talebinde bulunulamayacağından ihalenin feshinin gerektiği, borçlu vekilinin meskeniyet şikâyetinde bulunduğu, bu şikâyetin sonuçlanmadan taşınmazın satışının yapılmasının da fesih nedeni olduğu gerekçesi ile direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
14. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
15. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,22.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
” K A R Ş I O Y ”
Cebri İcra hukukuna ilişkin olarak taşınır ve taşınmaz malların paraya çevrilmesi hükümleri İcra ve İflas Kanunu’nun 106 ila 143 üncü maddelerinde düzenlenmiştir.
Satış sürecinin ve ihalenin alacaklı, borçlu, ilgililer ve ihaleye iştirak edenler açısından belirli kurallara bağlı, süratli, düzenli ve güvenilir olması gerekir.
İhalenin bu esaslara uyulmadan sonuçlandırılması; o ihalenin Kanuna aykırı, şüpheli ve taraflar arasında kamuya karşı güvenin zedelendiği bir hak olması sonucunu doğurur ki, bu durumda ilgililer söz konusu ihalenin feshi talebiyle icra mahkemesine şikâyette bulunabilirler.
Cebri İcra organlarının alacaklı ve borçlu tarafın çatışmakta olan menfaatlerini en adilane şekilde dengelemesi ve hakkaniyeti tesis etmesi gerekir. Cebri icra hukukunda anayasal ilkeler açısından uyulması gereken en önemli ilke ölçülülük ilkesidir.
İlâmsız icra takibi, herhangi bir mahkeme kararına dayanmayan para borcu, teminat ya da diğer alacaklar için yapılan icra takibidir.
Borçlu, aleyhine başlatılan icra takibinden, ödeme emri tebligatı ile haberdar olur. Borçlu takibe konu borca ilişkin itirazını, ödeme emri tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine bildirmesi gerekir. Borçlunun süresi içinde yaptığı itiraz, icra takibini kendiliğinden durdurur. Borçlunun bu itirazı ortadan kaldırılıncaya kadar var olan takipte herhangi bir işlem yapılamaz.
Somut uyuşmazlıkta; alacaklı Banka vekili tarafından borçlular aleyhine ilâmsız icra takibi başlatıldığı ödeme emrinin şikâyet eden borçluya 01.04.2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin yedi günlük itiraz süresi içinde 04.04.2016 tarihinde borca itiraz ettiği, İcra Müdürlüğünce İİK’nın 66 ncı maddesi gereğince itiraz eden borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takip işlemlerine devam edildiği anlaşılmaktadır.
Borçlu süresinde borca itiraz ettiği hâlde takibin durdurulmasına karar verilmeyerek takip işlemlerine devam edilmesi kamu düzeni ile ilgili, süresiz şikâyete tâbi bir usulsüzlüktür.
İİK’nın 66 ncı maddesi kapsamında borca itiraz takibi durduracağından, alacaklı kesinleşmeyen bir takipte satış talebinde bulunamaz (Kuru-istinaf).
Bu madde hükmüne aykırı olarak yapılan ihalenin feshinin karar verilmesi gerekir (Yargıtay 12. H.D. 22.11.1994, 14234/14746).
Borçlunun borca veya imzaya itirazı satışı durdurur, satış yapılmışsa, daha sonra borca ve imzaya itiraz reddedilmiş bile olsa, bu durum ihalenin feshi nedenidir (Yargıtay 12. H.D. 13.03.1995, 3524/3390).
İİK’nın 134 üncü maddesinde ihalenin feshi sebepleri tek tek belirtilerek gösterilmemiştir. İİK’nın 134/2 maddesinde, “İhalenin feshini Borçlar Kanununun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pay sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikâyet yoluyla ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ittıla peyda ettiği kabul edilir…….” düzenlemesi mevcuttur.
Artırmaya konu taşınır veya taşınmaz mal, kanuna ve ahlaka uygun surette alacaklının ve borçlunun menfaatine en uygun şekilde ihale edilir ve paraya çevrilirse, sonuçta alacaklı, alacağını tahsil edecek borçlu da borcundan kurtulacaktır. Bu şartlara uygun olmadan gerçekleşen her aykırılık, ihalenin feshi sebebi olacaktır. Bu nedenle bu fesih sebeplerini tek tek saymak mümkün değildir. Şikâyete bakan mahkeme, her ihalenin kendi özelliğine göre inceleme yapmalı ve bulacağı fesih sebeplerine göre karar vermelidir (Kuru-İstinaf).
Borçlunun itirazı üzerine kendiliğinden duran takipte, icra müdürlüğünce takip işlemlerine devam edilerek, borçlunun taşınmazına haciz konulup, sonraki süreçte satılması, ihale öncesi icra müdürlüğünce yapılan en ağır usulsüzlüklerden biridir. Borca itiraz nedeniyle, kesinleşmeyen bir takipte, borçlunun taşınmazının satılması yasaya açık aykırılık teşkil eden yolsuz bir işlemdir.
Takibin durması gereken tarihten sonraki yapılan tüm takip işlemleri usulsüz olup, süresiz şikâyeti tâbi işlemlerdir. Yapılan ihale de usulsüz ve yolsuz olduğundan satışın da iptali gerekir.
Öte yandan borçlu ve ailesinin yaşamını sürdürebilmesi için borçluya ait bir kısım mal ve hakların haczedilemeyeceğine yönelik düzenlemeler mevcuttur (İİK’nın 82,83 md.). Bu düzenlemeler kapsamında borçlunun hâline münasip evi haczedilemez.
Borçlu vekili meskeniyet şikâyetinde bulunduğu ve henüz şikâyet sonuçlanmadığı hâlde taşınmazın satışının yapılmasının fesih nedeni olarak kabul edilmesi gerekir.
Nitekim 12. H.D. 04.10.1991 tarihli 2496 Esas, 10097 Karar sayılı kararında haczedilmezlik şikâyeti kesin olarak sonuçlanmadan yapılan ihalenin feshi gerekeceğine karar vermiştir.
Yasa’da mevcut bir düzenlemeye dayalı olarak borçlu meskeniyet şikâyetinde bulunduğu hâlde bu şikâyet sonuçlanmadan taşınmazın satılması, yasal düzenlemeleri işlevsiz hâle getirir. Cebri icra hukukunda uygulama ve kararların alacaklı ve borçlu menfaatini dengeleyecek doğrultuda olması Yasa Koyucunun amacına uygun düşer. Aksinin kabulü Yasa’dan kaynaklanan bir hakkın ihlalini de oluşturur.
Açıkladığımız nedenlerle, direnme kararının doğru olduğunu düşündüğümüzden, sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz.