YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/910
KARAR NO : 2023/59
KARAR TARİHİ : 08.02.2023
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davalı kadının istinaf taleplerinin esastan reddine, davacı erkeğin istinaf talebinin kabulüne, kusura ilişkin gerekçenin düzeltilerek yasal şartlar oluşmayan yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; eşlerin 1985 yılında evlendiklerini, ortak bir çocuklarının bulunduğunu, tarafların uzun süredir fiilen ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin profesyonel fotoğrafçı olduğunu, eşlerin 2003 yılında birlikte İngiltere’ye yerleşmek için anlaştıklarını, ancak davalının alınan bu karara uymayarak İngiltere’ye gitmediğini, müvekkilini yalnız bıraktığını, davalı tarafın evliliği sadece ekonomik yönden kabul ettiğini, eşine iftira attığını, müvekkilini aşağıladığını ve müvekkiline hakaret ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla davacının 2003 yılında İngiltere’ye gitmesinden sonra tarafların fiilen ayrı yaşamaya başladıklarını, müvekkilinin sürekli olarak çalıştığını, birikimlerini eşine harcamak zorunda kaldığını, davacının … Anlaşmasına istinaden … kurmak amacıyla yaptığı başvuru sonucunda İngiltere’ye gittiğini, müvekkilinin davacı İngiltere’deyken ödenmesi gereken sigorta primlerini ödediğini ve davacının emekli olmasını sağladığını, 2003 yılından beri o kadınla yaşadığını, maddi ve manevi olarak ailesi ile ilgilenmediğini belirterek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına aylık 2.500,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 250.000,00 TL maddi ve 250.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.04.2018 tarihli ve 2016/998 Esas, 2018/688 Karar sayılı kararıyla; davacının 2003 yılında İngiltere’ye giderek oraya yerleştiği ve tarafların 2003 yılından beri ayrı yaşadıkları, davacının yurt dışında kendisine yeni bir düzen kurduğu, eşi ve çocuğuna bu süreçte maddi ve manevi destek olmadığı, taraflar arasında evlilik birliğinin gerektirdiği duygusal bağlılığın kalmadığı, davacının birlikte yaşama, birbirine destek olma, çocukların bakım ve gözetimine özen gösterme ve aile birliğine ekonomik destek olma yükümlülüklerini yerine getirmediği, kendine ailesinden ayrı bir yaşam kurduğu, buna karşılık kadının da eşine hakaret ettiği, küçük düşürücü davranışlarda bulunduğu, hâl böyle olunca boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır kusurlu bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı kadın yararına dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 600,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 10.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 28.10.2020 tarihli ve 2019/714 Esas, 2020/1298 Karar sayılı kararıyla; tarafların 2003 yılından beri ayrı yaşadıkları, davalı kadının yurt dışına gitmek istemeyerek yıllardır birlikte yaşamaktan kaçındığı, yine davalı kadının ilk derece mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere eşine çok ağır hakaretlerde bulunduğu, davacıyı küçük düşüren paylaşımlar yaptığı, buna karşın davacının da birlik görevlerini yerine getirmediği, davacı erkeğe yüklenen psikolojik şiddet vakıasına davalı kadın tarafından dilekçeler aşamasında dayanılmadığından bu vakıa nedeniyle erkeğe kusur yüklenemeyeceği gibi bu vakıanın ispatlanamadığı, gerçekleşen kusurlu davranışlara göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının, davacı erkeğe nazaran daha fazla kusurlu olduğu gerekçesiyle davacının kusur belirlemesine, yoksulluk nafakasına ve tazminata yönelik istinaf taleplerinin kabulüne karar verilerek ilk derece mahkemesi kararının kusura ilişkin gerekçesinin bu şekilde düzeltilmesine, boşanmaya neden olan olaylarda kadının ağır, erkeğin az kusurlu olduğu gerekçesiyle kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakası ile tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 08.02.2021 tarihli ve 2020/7078 Esas, 2021/1064 Karar sayılı kararı ile;
“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kadının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir,
2-Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, bölge adliye mahkemesince belirlenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren vakıalarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekirken, hatalı kusur belirlemesi sonucu yazılı şekilde davalı kadının, davacı erkeğe göre ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, erkeğin ağır kusurlu kabul edilmesi gerektiğini, bu nedenle bölge adliye mahkemesince verilen kararın yerinde olmadığını ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu’nun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin bir ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174 üncü maddesi şöyledir:
“Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavramların irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
3. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli ve 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
4. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.
5. Yukarıda anılan madde hükmü gereği, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
6. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tarafların 05.12.1985 tarihinde evlendikleri, ortak bir çocuklarının bulunduğu, ilk derece mahkemesince; “erkeğin yurt dışında yeni bir düzen kurduğu ve birlik görevlerini yerine getirmediği, davalı kadının ise, sosyal medyada eşine hakaret ettiği ve küçük düşürücü paylaşımlarda bulunduğu” anlaşıldığından boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabul edildiği, hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ise; davalı kadının eşiyle birlikte yurt dışına gitmeyerek birlikte yaşamaktan kaçındığı, ayrıca eşine çok ağır hakaretlerde bulunduğu, bu nedenle gerçekleşen kusurlu davranışlara göre kadının ağır kusurlu olduğunun benimsendiği, ancak hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Özel daire tarafından bölge adliye mahkemesince belirlenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre boşanmaya sebep olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabul edildiği anlaşılmaktadır.
7. Dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere, kadının sosyal medyada erkek hakkında “şerefsiz, pedofili, jigolo, belli erkeklere ….nü …tirirsin…” şeklinde hakaret içerikli ve küçük düşürücü paylaşımlarda bulunduğu, ayrıca eşiyle birlikte yurt dışına gitmeyerek ayrı yaşamaya sebebiyet verdiği; buna karşılık kadın eşin tanığı …’ın “Ben tarafların geçimsizlikleri ile ilgili bizzat görgü sahibi değilim ancak, Hülya hanımla yaptığımız sohbetlerden eşinin evi terk ederek İngiltere’ye gittiğini orada başka bir bayanla birlikte olduğunu duymuştum” şeklinde beyanda bulunduğu, yine tanık olarak beyanı alınan davalı kadının kız kardeşi … ise “ben tarafların müşterek çocuğuna ve eşine eniştemin ekonomik destekte bulunduğunu zannetmiyorum. Çünkü, müşterek çocuğun eğitimine biz ailece maddi katkıda bulunuyorduk. Kızkardeşim gururlu bir insandır. Çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayabilecek imkanı olsaydı, bizlerin maddi desteğine izin vermezdi. Ben müşterek çocuğun İngiltere’ye baba yanına gidiş gelişlerinde de uçak millerimi kullandırarak destek sağlamıştım.ben davacının ingilterede başka bir bayanla birlikteliği konusunda bilgi sahibi değilim. Sadece aynı bayanla sadece portföy çalışması yaptığını biliyorum” dediği, tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde erkek eşin yurt dışında yeni bir düzen kurduğu, eşi ve ailesiyle ilgilenmediği, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılması karşısında Özel Daire tarafından da belirtildiği üzere boşanmaya sebep olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir.
8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalı kadının yurt dışına gitmeyerek yıllardır birlikte yaşamaktan kaçınması ve sosyal medyada küçük düşürücü paylaşımlar yapmasından dolayı boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olduğuna dair verilen direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
9. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
08.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.