Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/826 E. 2023/22 K. 01.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/826
KARAR NO : 2023/22
KARAR TARİHİ : 01.02.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1. Davacı … vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, doğup büyüdüğü ve okuduğu … köyüne hizmet amacıyla 1990 yılında taşınmazı üzerine Dr. … İlköğretim Okulu yaptırdığını ve eğitim hizmetine tahsis ettiğini, 22 yıl hizmetten sonra okulun kapatıldığını, okul yaptırdığı taşınmazın geldi kaydının 398 sayılı parsel olduğunu, bilahare bu taşınmazı ikiye ifraz ederek üzerine okul yaptırdığı 1616 sayılı parseli (1.120 m2) ve 1615 sayılı parseli (10.340 m2-gittisi 9929,56 m2’lik 1675 sayılı parsel) … Köyü Tüzel Kişiliğine bağışladığını, müvekkilinin bağış amacının; taşınmazdan elde edilecek fındık geliri ile merkez cami ve okul giderlerini karşılamak olduğunu, bu hususun köy karar defterinde de yazılı olduğunu, ancak … ilinin 6360 sayılı Kanun ile büyükşehir olması neticesinde valiliğin 25.03.2014 tarihli ve 72 sayılı kararı ile dava konusu 1675 ve 1616 sayılı parsellerin davalı belediyeye devir ve tapuda tescil edildiğini, bu durumda davalı … tarafından merkez cami giderlerinin karşılanmasının mümkün olmadığını, ilköğretim okulunun da kapatıldığını, artık bağış şartlarının yerine getirilmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

2. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; çekişmeli taşınmazların davalı … adına tescil edildiğini öğrenince hemen dava açtıklarını, zamanaşımının söz konusu olmadığını, devir işleminin kendilerine bildirilmediğini beyan etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazların 6360 sayılı Kanun kapsamında … Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonunun 30.05.2013 tarih ve 72 numaralı kararı ile müvekkiline devredildiğini, … Valisinin 31.05.2013 tarihli oluru ile kesinleştiğini, idari işleme karşı süresi içinde idare mahkemesinde iptal davası açılabileceğini, bu nedenle öncelikle hem görev hem de zamanaşımı yönünden davanın reddi gerektiğini, öte yandan çekişmeli devrin Kanun gereği, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun yapıldığını, kapanan köy ve beldelerin belediye sınırları içerisinde yer alması nedeniyle kamu hizmetlerinin müvekkili tarafından sağlanacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.12.2016 tarihli ve 2015/26 Esas, 2016/1807 Karar sayılı kararıyla; … Köyü İhtiyar Heyetinin 12.03.2001 tarihli ve 18 sayılı (doğrusu 1 numaralı) kararında davacının taşınmazının ikiye ifraz edilerek birinci yarısının gelirinin merkez camisi giderlerinde, ikinci yarısının gelirinin okulun ihtiyaçlarında kullanılması şartıyla bağışlandığını kabul ettikleri, toplanan deliller ve dosya kapsamına göre davacının dava konusu taşınmazları şartlı bağışladığı, resmî senede sehven şartın yazılmadığı, ancak 12.03.2001 tarihli ve 18 sayılı (doğrusu 1 numaralı) karar ile köy tüzel kişiliğinin şartı kabul ettiği, tanık beyanlarına göre yıllarca şartın yerine getirildiği, ancak … ilinin Kanun gereğince büyükşehir olması neticesinde dava konusu taşınmazların davalı belediyeye devredildiği, okulun kapatıldığı ve atıl olarak durduğu, davacının devretme şartının davalı belediyeyi de bağlayacağı, belediyenin üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceği, taşınmazların davacının bağış amacına uygun kullanılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu 465 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptaline ve davacı adına tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 21.03.2017 tarihli ve 2017/195 Esas, 2017/193 Karar sayılı kararıyla; akit tablolarında taşınmazların kayıtsız şartsız bağışlandığı yazılı olsa da davacının köy tüzel kişiliğine verdiği dilekçe, köy tüzel kişiliği tarafından alınan karar, 465 ada 5 sayılı parsel üzerine okul inşa edilerek bağışlanması ve tanık beyanlarına göre 465 ada 5 sayılı parselin okul olarak kullanılması, fındık gelirinin okula harcanması, 465 ada 6 sayılı parsel gelirinin yarısının okula yarısının da köy camisine harcanması şartıyla bağışlama yapıldığı, TBK’nın 297 nci maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü sürenin araştırılması gerektiği, davacının okul olarak kullanımın sona erdiğini ve taşınmazların davalıya devredildiğini öğrenme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinin iddia ve ispat edilemediği, taşınmazın okul olarak kullanılma ve gelirinin okula harcanma koşulunun artık yerine getirilmediği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, fındık gelirlerinin köy camisi giderlerinde harcanma koşulunun köy tüzel kişiliğinin kaldırılması ve büyükşehir belediye sınırlarına alınması ile işlevsiz hâle geldiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
”Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1615 parsel (yenileme ile 465 ada 6 parsel) ve 1616 parsel (yenileme ile 465 ada 5 parsel) sayılı taşınmazlar davacıya ait iken 02.03.2011 tarihinde 1615 parsel (yenileme ile 465 ada 6 parsel) sayılı taşınmazı, 16.11.1990 tarihinde 1616 parsel (465 ada 5 parsel) sayılı taşınmazı kayıtsız, şartsız ve bedelsiz olarak … Köyü Tüzel Kişiliğine bağışladığı, köy defterindeki 12.03.2001 tarihli karara göre de “belirtilen taşınmazlar … tarafından 1615 parsel (465 ada 6 parsel) sayılı taşınmaz üzerindeki fındıklıktan elde edilen gelir ile Merkez Camiinin giderleri karşılanacak, diğer 1616 parsel (465 ada 5 parsel) sayılı taşınmazdan elde edilen gelir ile … İlk öğretim okulunun ihtiyaçları karşılanacak, parselin ikinci yarısından gerek duyulması halinde okul arsası tahsis edilmesine oy birliği karar verildi” koşuluna tabi tutularak bağışlandığı, 2012 yılında …’un Büyükşehir olması sonucunda … Köyü Tüzel Kişiliğinin sona erdiği ve … Belediyesi’ne mahalle olarak bağlandığı, 21.11.2014 tarihinde de … Belediyesi adına tashihen taşınmazların tescil edildiği, bilahare yenileme çalışmaları neticesinde 465 ada 5 parsel ile 465 ada 6 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, bağıştan dönme (rücu) bağışlayanın tek yanlı, bağışlanana varması gereken beyanıyla geriye yürürlü (makable şamil) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlayan koşullu veya mükellefiyetli şekilde bağışta bulunmuşsa, bağışlanandan hukuka, ahlaka aykırı veya imkansız olmadığı sürece 818. sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 241. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 291. maddesi uyarınca koşul veya mükellefiyetin yerine getirilmesini isteyebilir. Haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi halinde de BK. nin 244/3. TBK. nin 295. maddesine dayanarak bağıştan dönme hakkını kullanıp verdiğini geri isteyebilir.
Hemen belirtmek gerekir ki; bağış sözleşmesindeki koşul veya mükellefiyetin niteliğinin, kapsamının yerine getirilme zamanının tam olarak tespiti büyük önem taşır. Bu itibarla salt kullanılan sözlerin değil, tarafların gerçek iradelerinin ve bağışlayanın asıl amacının ortaya çıkarılması gerekir. Ayrıca amacın gerçekleşmeyeceğinin kesin biçimde anlaşılması tarihi ile bu tarihten itibaren BK. nin 246. TBK. nin 297. maddesine göre bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde bağıştan dönme (rücu) hakkının kullanılıp kullanılmadığının araştırılması da zorunludur.
Somut olaya gelince; davacı dava dilekçesinde 1616 parsel (yenileme ile 465 ada 5 parsel) sayılı taşınmaz üzerindeki okulun 1990 yılında yapıldığını, 22 yıl hizmet verdikten sonra kapatıldığını bildirmiştir. Bu tarih 2012 yılına tekabül etmektedir. Dava tarihinin 16.01.2015 olduğu gözetildiğinde, davacının okulun kapatılmasını öğrendiği tarih ile dava tarihi arasında BK. nin 246. TBK. nin 297. maddesine göre bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği tartışmasızdır.
Öte yandan, yine davacı dava dilekçesinde çekişme konusu taşınmazların ilçe belediyesine devredilmesi nedeniyle, köy camiinin giderlerinin karşılanmasının artık mümkün olmadığını ileri sürmüş ise de, il ve ilçe sınırlarının değiştirilmesi bir idari tasarruf olup, bunda davalının bir kusurunun bulunduğundan söz etme imkanı da yoktur.
Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir…”
gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçe yanında, dava dilekçe içeriği gözetildiğinde dava konusu taşınmazın amaca uygun kullanılmayacağının anlaşılma tarihinin davalı adına tescil tarihi olduğu, 6360 sayılı Kanun kapsamında dava konusu taşınmazların tashihen davalı adına tesciline ilişkin karar ve işlemlerden davacı tarafın bilgisi olmadığı, tapu sicilinin aleniliği ilkesi gereğince davacının tescil ile durumu öğrendiği, bu nedenle okulun atıl bırakılma tarihinin bir yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki atıl bırakmanın eğitime son verme amacı dışında binanın yenilenebileceği anlamı da taşıyabileceği, ayrıca … Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonunun 30.05.2013 tarihli ve 72 numaralı kararının … Kaymakamlığına 25.03.2014 tarihli ve 2921 sayılı yazı ile bildirildiği ve davacının bu tarihte haberdar olduğu varsayıldığında dâhi dava tarihi itibarı ile hak düşürücü sürenin geçmediği belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davacı …’nun yargılama sırasında öldüğünü ve taraf ehliyetinin son bulduğunu, ancak Kanun’a aykırı olarak gerekçeli karar başlığında davacı olarak gösterildiğini, hak düşürücü süre yönünden yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazların idari işleme dayalı olarak devredildiğini, kesinleşme tarihinden itibaren süresi içerisinde karara karşı idare mahkemesinde iptal davası açılmadığını, resmi senetlerde bağışın bedelsiz ve şartsız olarak yapıldığını, aksinin hukuken geçerli olmadığını, değişen şartlar ve Kanun gereğince okulun kapatıldığını, ancak 6360 sayılı Kanun gereğince yeniden yapılacak uygulama imar planında dava konusu taşınmazların eğitim tesisi ve okul alanı olarak planlandığını, bu şekilde düzenleneceğini, ayrıca fındık bahçesinden alınan gelir ile camiye yardım yapılacağını, müvekkili aleyhine fazla harç, yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedildiğini ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 295 inci maddesine dayalı (bağıştan rücu) tapu iptali ve tescil istemli eldeki davada; aynı Kanun’un 297 nci maddesinde düzenlenen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılıp açılmadığı, varılacak sonuca göre davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun;
”Bağışlamanın geri alınması” kenar başlıklı 295 inci maddesi; ”Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:
1. Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
2. Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa.
3. Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse” ,
”Geri alma hakkının süresi ve mirasçılara geçmesi” kenar başlıklı 297 nci maddesinin birinci fıkrası ise; ”Bağışlayan, geri alma sebebini öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alabilir” şeklindedir.

2. Değerlendirme
1. Dava, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın çözümü bakımından konu ile ilgili mevzuat ve yargısal içtihatlar ile bilimsel görüşler çerçevesinde bir kısım açıklamalarda bulunulmasında yarar vardır.

2. Bilindiği üzere, bağıştan dönme (rücu) bağışlayanın tek yanlı, bağışlanana varması gereken beyanıyla geriye yürüyen (makable şamil) ve hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlayan koşullu veya mükellefiyetli şekilde bağışta bulunmuşsa, bağışlanandan hukuka, ahlaka aykırı veya imkânsız olmadığı sürece 6098 sayılı Kanun’un 291 inci maddesi uyarınca koşul veya mükellefiyetin yerine getirilmesini isteyebilir. Haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi hâlinde de 6098 sayılı Kanun’un 295 inci maddesine dayanarak bağıştan dönme hakkını kullanıp verdiğini geri isteyebilir.

3. Hemen belirtmek gerekir ki, bağış sözleşmesindeki koşul veya mükellefiyetin niteliğinin, kapsamının yerine getirilme zamanının tam olarak tespiti büyük önem taşır. Bu itibarla salt kullanılan sözlerin değil, tarafların gerçek iradeleri ve bağışlayanın asıl amacının ortaya çıkarılması gerekir. Ayrıca amacın gerçekleşmeyeceğinin kesin biçimde anlaşılması tarihi ile bu tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun’un 297 nci maddesine göre bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde bağıştan dönme (rücu) hakkının kullanılıp kullanılmadığının araştırılması da zorunludur.

4. Bu aşamada hak düşürücü süre kavramı üzerinde durmakta da fayda vardır.

5. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 02.04.2004 tarihli ve 2003/1 Esas 2004/1 Karar sayılı kararında hak düşürücü süre, doğrudan doğruya hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması gereken, davada “itiraz” olarak başvurulması zorunlu olan ve zamanaşımı gibi “kesme” ve “durma” hükümlerine bağlı olmayan, uyulmama hâlinde “hakkın” kaybına yol açan yani hakkın özünü ortadan kaldıran süre olarak tanımlanmıştır.

6. Görüleceği üzere hak düşürücü süreler, ilişkin oldukları hakları ortadan kaldıran sürelerdir. Kanunda belirtilen süre, söz konusu hak kullanılmaksızın geçirildiği takdirde hakkın özü son buluyorsa hak düşürücü süreden söz edilmektedir. Hak düşürücü süreye bağlı tutulmuş haklar, ancak ve sadece hak düşürücü süre içerisinde dava açılmış olması durumunda korunur. Burada sürenin dolması ile birlikte sadece hakkın dava edilebilirliği değil hakkın kendisi de yok olmaktadır. Hak düşürücü süreler genel anlamda hukuki bir durumun daha hızlı çözüme kavuşturulmak istendiği hâllerde öngörülmüş olup, hak düşürücü süreye bağlı bir davada, hasım olan kimsenin sürenin geçmesine karşın davaya bakılmasına açık ya da zımni muvafakati dahi mahkemeyi bağlamaz.

7. Türk Borçlar Kanunu’nun 297 nci maddesinde belirtilen bir yıllık süre de hak düşürücü süre niteliğinde olduğundan hakkı ortadan kaldıran etkiye sahiptir. Anılan süre geçtikten sonra artık hakkın varlığından söz edilemez. Bu nedenle, bir davada hak düşürücü sürenin geçip geçmediğinin üzerinde önemle durulması gerektiği açıktır.

8. Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazların geldisi 398 parsel sayılı taşınmazın 11.460 m2’lik fındıklık niteliğinde olduğu, bilahare ifraz işlemi ile 1615 (10.340 m2’lik fındıklık) ve 1616 (1120 m2’lik fındıklık) sayılı parsellere gittiği, 1615 sayılı parselin 14.03.2002 tarihinde dava dışı 400 ve 402 sayılı parseller ile tevhit, ifraz ve taksim işlemleri neticesinde 9.929,56 m2’lik 1675 sayılı parsele revizyon gördüğü, 3402 sayılı Kanun’un 22/A maddesi uyarınca 13.10.2015 tarihinde kesinleşen yenileme ile 1675 sayılı parselin 465 ada 5 (9.589,59 m2’lik fındık bahçesi) ve 1616 sayılı parselin ise 465 ada 6 (1.137,12 m2’lik fındıklık) sayılı parsellere gittiği kayda dayalı saptanmıştır.

9. Davacı …’in 1990 yılında üzerine okul inşa ettirdiği dava konusu 1616 sayılı parselin tamamını 16.11.1990 tarihli ve 530 yevmiye numaralı akitle, dava konusu 1615 (gittisi 1675) sayılı parselin tamamını ise 02.03.2001 tarihli ve 112 yevmiye numaralı akitle kayıtsız ve şartsız … Köyü Tüzel Kişiliğine bağışladığı, ikinci devir öncesi davacı …’in … köyü muhtarlığına hitaben yazdığı 28.02.2001 tarihli dilekçesi ile; 1615 sayılı parselinin yarı yarıya ifraz edilmesini, bir bölümünün gelirinin … köyü merkez camisi, diğer bölümünün gelirinin Dr. … İlköğretim Okulu için kullanılmasını, okulun ihtiyacı hâlinde bir kısmının arsa olarak kullanılmasını istediği, dilekçe ve devir sonrası … Köyü İhtiyar Heyetinin 12.03.2001 tarih ve 1 numaralı kararı ile şartların aynen kabul edildiği anlaşılmaktadır.

10. Bu aşamada, 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna kısaca değinilmesinde yarar vardır. Anılan Kanun’un 1 inci maddesi gereğince … ili büyükşehir belediyesine dönüştürülmüş, 3 üncü maddesi gereğince … iline bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır. Aynı Kanun’un Geçici 1 inci maddesinde ise; ”(1)Bu Kanundaki devir, tasfiye ve paylaştırma işlemlerini yürütmek üzere vali tarafından, bir vali yardımcısının başkanlığında, valinin uygun göreceği kurum ve kuruluş temsilcilerinin ve ilgili belediye başkanlarının katılımıyla devir, tasfiye ve paylaştırma komisyonu kurulur. Bu komisyona yardımcı olmak üzere valinin görevlendirmesi ile alt komisyonlar da kurulabilir.

(3) 1 inci maddeye göre tüzel kişilikleri kaldırılan belediye ve köylerin personeli, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, hak, alacak ve borçları, komisyon kararıyla ilgisine göre bakanlıklara, büyükşehir belediyesi, bağlı kuruluşu veya ilçe belediyesine devredilir. Devir işlemi ilk mahalli idareler genel seçimi itibarıyla uygulamaya konulur.
…” düzenlemesine yer verilmiştir.

11. Eldeki davada, 6360 sayılı Kanun’un Geçici 1 inci maddesi gereğince oluşturulan … Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonunun 30.05.2013 tarihli ve 72 sayılı kararı ile; Ek-1 listedeki taşınmazların ilgisine göre ve listede gösterildiği gibi … Belediye Başkanlığına, … Büyükşehir Belediye Başkanlığına (bağlı kuruluşlarına), Büyükşehir İlçe Belediye Başkanlığına ve Hazine’ye devrine karar verildiği, Ek-1 liste uyarınca dava konusu taşınmazların … Belediye Başkanlığına devredildiği, … Valiliği İl Mahalli İdareler Müdürlüğü tarafından … Kaymakamlığına yazılan 25.03.2014 tarih ve 2921 sayılı yazı ile; bilgi ve gereği için … Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonunun 30.05.2013 tarihli ve 72 sayılı kararı ve eklerinin gönderildiği, dava konusu 1616 ve 1675 sayılı parsellerin 21.11.2014 tarih ve 3283 yevmiye numaralı işlemle … adına tahsisen devir ve tescil edildiği anlaşılmaktadır.

12. Hemen belirtilmelidir ki, dava dilekçesinde yer verilen ”…Davacı da bu amaçla doğup büyüdüğü, okuduğu ve yetiştiği … Köyüne hizmet amacıyla taşınmazı üzerinde Dr. … İlköğretim okulu ismiyle bir okul yaptırmış ve eğitime tahsis etmiş idi. Okul 1990 yılında yapıldı ve 22 yıl gibi bir zaman hizmet verdi. Sonra da kapatıldı…” ibaresi nedeniyle davacı tarafın bağıştan rücu sebebini 2012 yılında (1990+22) öğrendiğini ve dava tarihi itibarıyla 6098 sayılı Kanun’un 297/1 inci fıkrasında düzenlenen bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığını kabul etme olanağı bulunmamaktadır. Hak düşürücü sürenin hukuki niteliği uyarınca hakkın özünü (mülkiyet hakkı) ortadan kaldırdığı gözetildiğinde dava dilekçesinde yer verilen ve delillerle doğrulanmayan soyut bir beyanın hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak değerlendirilmesi doğru değildir.

13. Öte yandan, dava dilekçesi içeriği ve ileri sürülen vakıalar bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; davacı taraf, taşınmaz üzerindeki okulun kapatıldığı iddiası yanında dava konusu taşınmazların … Belediye Başkanlığına devri ile bağış şartlarının artık yerine getirilme olanağının kalmadığını ileri sürmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere dava konusu taşınmazlar 21.11.2014 tarihinde davalı … adına tapuda tescil edilmiştir. Tapu sicilinin aleniyeti ilkesi gereğince ilgili kişi olan davacı …’nun dava konusu taşınmazların davalı … adına tescili tarihinde geri alma sebebini öğrendiğinin kabulü gerekecektir. … Valiliği İl Mahalli İdareler Müdürlüğü tarafından … Kaymakamlığına yazılan 25.03.2014 tarihli yazı sürenin başlangıcında dikkate alınsa dahi dava tarihi itibarıyla hak düşürücü sürenin geçmediği de ortadadır.

14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, davacının dava dilekçesindeki beyanı dikkate alındığında hak düşürücü sürenin geçtiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı Kurulu çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

15. Hâl böyle olunca, mahkemenin davacı tarafın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açtığı yönündeki direnme kararı uygun olup yerindedir.

16. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre işin esası yönünden bir inceleme yapılmadığından diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun olduğundan, davalı vekilinin işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılması için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

01.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.