Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/780 E. 2023/600 K. 07.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/780
KARAR NO : 2023/600
KARAR TARİHİ : 07.06.2023

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/106 E., 2019/303 K.
KARAR : Davanın kabulüne

Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ve tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı … vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin 28.02.1983 tarihinde başlayan vergi kaydı esas alınarak 1479 sayılı Kanun kapsamında tescilinin yapıldığını, 18.04.2013 tarihli tahsis talebi üzerine 01.05.2013 tarihinden itibaren 5874 gün üzerinden yaşlılık aylığı bağlandığını, daha sonra çakışan hizmetleri olduğundan bahisle bir kısım sigortalılığının iptal edilerek 21.664,77 TL borç çıkartıldığını, 210 gün daha borçlanırsa yeniden aylık bağlanacağının bildirilmesi üzerine müvekkilinin 210 gün borçlandığını ve kendisine 01.02.2015 tarihi itibariyle 5193 gün üzerinden aylık bağlandığını ve önceki aylığın iptalinden kaynaklanan borçların aylığından kesilmeye başlandığını öte yandan müvekkilinin yurt dışı primlerinin transferini ve kendisine ödenmesini istediğini, talebi üzerine İsviçre’den 85.716,70 CHF prim transfer edildiğini, primin 17.949,22 CHF tutarındaki kısmının ödeneceği, 67.767,48 CHF’nin ise 5550 günlük borçlanma yapılabilecek süresi olduğundan iade edilmeyeceğinin 25.02.2015 tarihli yazı ile bildirildiğini ayrıca üçüncü kez aylık bağlama kararı düzeltilerek davalı Kurum tarafından 30.03.2015 tarihli karar ile 10743 gün prim gün sayısı üzerinden 2.101,79 TL aylık bağladığını, müvekkilinin prim transferi yapılarak yurt dışı primleri ile aylık bağlanmasını talep etmediğini, bu durumun hak sahibi yararına menfaat sağlamadığını ileri sürerek Kurum işleminin iptali ile yurt dışından transfer edilen pirmlerin müvekkiline ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı … (SGK/Kurum) vekili; davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 05.10.2016 tarihli ve 2016/534 Esas, 2016/340 Karar sayılı kararı ile transfer edilen primler olmaksızın davacı tarafından karşılığı ödenmiş borçlanma süresi hesaba katılarak bağlanan ilk aylığın iptalinden sonra Kurumun eksik olduğunu bildirdiği 210 günlük borçlanma bedelinin de yine transfer edilen primleri kullanılmadan davacı tarafından yatırılarak 01.02.2015 itibariyle davacıya yeniden aylık bağlandığı, davacının aylık bağlanması öncesi prim iadesi talep ettiği ve 11.11.2014 tarihinde İsviçre’den 85.716,70 CHF primin Kuruma transfer olduğu, Kurumun 17.949,22 CHF’yi davacıya iade ettiği, kalan 67.767,48 CHF’yi ise davacının isteği hilafına 5550 gün borçlanma karşılığı resen işleme koyduğu ve 30.03.2015 tarihli aylık gelir değişiklik kararı ile aylığa esas hizmet süresini 10743 güne çıkartarak aylık miktarını da buna göre arttırdığı, Kurumun talep olmadan davacının transfer edilmiş priminin bir kısmını resen borçlandırmaya yetkisi bulunmadığı, bu durumun davacıya sosyal güvenlik anlamında yaklaşık 1.000,00 TL civarında ek aylık sağlamak dışında bir faydasının olmadığı, davacının da aylığının yükseltilmesi talebinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı Kurumun işleminin iptali ile davacının emekli aylığı hesabına resen dahil edilen 5550 günlük yurt dışı hizmet borçlanmasının emekli maaşı hesabından çıkartılarak davacıya mevcut hizmetleri üzerinden aylık bağlanması gerektiğinin tespiti sureti ile Kurumca alıkonulan 67.767,48 CHF bedelin davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.01.2017 tarihli ve 2017/17 Esas, 2017/89 Karar sayılı kararı ile davacının başlangıçtan itibaren sözleşme hükümlerinden yararlanarak yaşlılık aylığı alabilecek kadar borçlanma isteği taşıdığı, bu kapsamda borçlanıp primlerini bizzat yatırdığı, aylık bağlama kararının iptali nedeniyle yapmış olduğu ek borçlanma primlerini de bizzat yatırdığı, bu arada İsviçre’de yatırılmış primlerin getirilerek kendisine verilmesini talep ettiği, Kurumun yanıltması sonucu davacının aylıkta değerlendirilmesi istemini içeren 16.06.2014 tarihli dilekçeyi vermesine rağmen daha sonra 17.11.2014 tarihinde transfer edilen prim bedelinin yeniden kendisine iadesini talep ettiği, Kurumun aylıkta değerlendirme işleminin ise bu dilekçeden sonra 30.03.2015 tarihinde yapıldığı, Kurumca aylık artırma işleminde kullanılan paranın miktarı dikkate alındığında davacının bu meblağı kendisinin kullanması hâlinde yapılan artıştan çok daha fazla menfaat sağlayabileceği, aylıktaki artış ile alıkonan para miktarı arasında açık orantısızlık bulunduğundan “transfer olunan primlerden Türk emeklilik sigortası çerçevesinde sigortalı veya hak sahibi yararına hiç bir menfaat sağlanmıyorsa, anılan yetkili kuruluş transfer edilmiş olan primleri ilgili kimselere öder” kuralının davacı yönünden gerçekleşmiş olduğu gerekçesiyle davalı Kurumun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Davanın yasal dayanaklarından olan 01.05.1969 tarihinde imzalanan ve 1452 sayılı Kanunla onaylanıp 01.01.1969 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Federal Konseyi arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesine, 11.11.1980 tarihinde onaylanan ve 01.06.1981 tarihinde yürürlüğe giren ek sözleşmenin 1/2 maddesi ile eklenen 10/a maddesinde; aynen, “Türk vatandaşları İsviçre yaşlılık ve ölüm sigortalarına kendileri için yatırılmış olan primlerin Türk sigortalarına transferini, İsviçre malullük yaşlılık ve ölüm sigortaları yardımlarından henüz hiç yararlanmamış olmaları ve Türkiye’ye yerleşmek üzere İsviçre’den ayrılmış bulunmaları koşulu ile talep edebilirler, …primler Türkiye Sosyal Sigortalar Kurumuna transfer olunur ve bu kurum primleri Türk Mevzuatına göre yetkili sigorta kuruluşuna intikal ettirir. Bu primler ve bu primlere ilişkin süreler bir Türk aylığına hak kazanmada ve bu aylığın hesabında, Türk primlerine ve sürelerine muadil sayılır. Transfer olunan primlerden Türk Emeklilik Sigortası çerçevesinde sigortalı veya hak sahibi yararına hiçbir menfaat sağlanamıyorsa, anılan yetkili kuruluşa transfer edilmiş olan primler ilgili kimselere iade edilir” hükmü öngörülmüştür.
Ek Sözleşmenin birinci maddesiyle eklenen ana sözleşmenin 10/a maddesi hükümlerine göre, transfer edilen primlerin sigortalıya iadesi şu üç koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır.
a)İsviçre yaşlılık, malullük ve ölüm sigortaları yardımlarından yararlanmamış olmak,
b)Türkiye’de veya üçüncü bir ülkede yerleşmek amacıyla İsviçre’den ayrılmış olmak,
c)Transfer edilen primler nedeniyle Türk Emeklilik Sigortası çerçevesinde sigortalı veya hak sahibi yararına hiçbir menfaat sağlanmamış olması gerekir.
Nitekim 3201 sayılı Kanunun 10. maddesinde de; Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri ile transferi sağlanan primlerin sigortalı ya da hak sahiplerine iadesinde; bu primlerden, Türk Sosyal Güvenlik Kanunları çerçevesinde, Sosyal Sigorta yardımlarından yararlanmada menfaat sağlanamaması esasına dayalı koşullar aranmıştır.
Diğer taraftan; Anayasanın 90/son maddesinde ifade edildiği üzere, yöntemine göre yürürlüğe konmuş, uluslararası sözleşmeler, kanun hükmünde olup, bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa mahkemesine başvurulamaz.
Hal böyle olunca da, Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Federal Konseyi arasındaki sözleşmenin anılan maddesi hükmüne, uygulama açısından yasal güç tanımak Anayasal bir zorunluluktur.
Eldeki davada ise, anılan birinci ve ikinci koşulun gerçekleştiği konusunda uyuşmazlık yoktur. Ancak, üçüncü koşulun gerçekleştiği konusunda yapılan değerlendirme hatalıdır. Zira davacı hakkında davalı kurumca transfer edilen primler aylığında değerlendirilmiş ve miktarına da yansıtılmıştır. Bu durumda davacının menfaatine yapılan son işlemler nedeniyle maddenin lafzından ve ruhundan açıkça anlaşılacağı üzere, primlerin iade edilemeyeceği yönü gözetilmelidir.
Kabule göre de; kurumca adı konulan 67.767,48 CHF bedelin döviz cinsi üzerinden davacıya iadesine karar verilmiş ise de; primlerin 11.11.2014 tarihinde transfer edildiğinin anlaşılması karşısında, anılan transfer tarihindeki cari kur üzerinden Türk Lirası karşılığı belirlenerek iadenin yapılması gereğinin gözetilmemiş olması da, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır….” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının borçlanma bedellerini kendisinin ödediği, açıkça Kuruma yurt dışı primlerinin transferi ile birlikte bu bedelin kendisine getireceği ek faydadan yararlanmak istemediğini bildirdiği, yurt dışından transfer edilen primlerin miktarı, davacının iradesi ve aradaki fahiş değer farkı dikkate alındığında somut olaydaki gibi aylığın artmasının sosyal güvenliği arttırıcı bir yönü olmadığı ayrıca davacının yurt dışında primleri CHF cinsinden ödediği, Kurumun da transferi bu para birimi ile yaptığı, bu nedenle iadenin de bu para birimi üzerinden yapılması gerektiği belirtilerek önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, davacının iddialarını ispat edemediğini, Kurum işleminin hukuka uygun olduğunu, transfer edilen primlerin aylık bağlamada dikkate alındığını, aylık miktarının arttığını ve işlemin davacının yararına olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı Kurum tarafından İsviçre’den transfer edilen primlerin davacının isteği hilâfına yaşlılık aylığında değerlendirildiği ve aylık miktarına da yansıtıldığı dikkate alındığında Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Federal Konseyi arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine 01.06.1981 yürürlük tarihli Ek Sözleşmenin 1 inci maddesi ile eklenen 10/a maddesinde transfer edilen primlerin sigortalıya iadesi için öngörülen “sigortalı veya hak sahibi yararına hiçbir menfaat sağlanmamış olması” koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği; buradan varılacak sonuca göre Kurumca iade edilmeyen primlerin davacıya iadesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1.2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 90 ıncı maddesi
2.Türkiye Cumhuriyeti İle İsviçre Federal Konseyi Arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’ne 01.06.1981 yürürlük tarihli Ek Sözleşmenin (Ek Sözleşme) 1 inci maddesi ile eklenen 10/a maddesi.

3. 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un (3201 sayılı Kanun) 10 uncu maddesi.

2. Değerlendirme
1. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

2. İnsan tarihin her döneminde kendisini yoksulluğa sürükleyen geleceğini tehlikeye iten olayları bertaraf etme düşünce ve kaygısı içinde olmuştur. Tehlikeyle karşılaşan, yoksulluğa düşen bireylere asgari bir güvence sağlamak, sosyal güvenlik anlayışının hakim yönü olmak zorundadır. Bu nedenledir ki, çağa damgasını vuran sosyal devlet anlayışının işlevi hiçbir şekilde önemini yitirmeyecektir.

3. Sosyal güvenlik sosyal devleti gerçekleştirme araçlarından sadece bir tanesidir. Halkına sosyal güvenliği sağlayan, herkesi asgari yaşam seviyesinde buluşturan, insanların geleceklerine güvenle bakmalarını teminat altına alan devlet sosyal devlet tanımına biraz daha yaklaşmış olacaktır.

4. Sosyal güvenlik hakkı temel bir insan hakkı olup çağdaş anayasaların tümünde bu anlayışa yer verilmiştir. Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin belirlendiği Anayasa’nın 2 nci maddesinde; Devletin sosyal bir hukuk devleti olduğu hükme bağlanmış, 60 ıncı maddesinde de herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, Devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alıp gerekli teşkilatı kuracağı öngörülmüştür.

5. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 62 nci maddesi; “Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri alır.” hükmünü içermektedir.

6. Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Türk vatandaşlarının yurt dışında geçen sürelerinin sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi için borçlanma ve buna bağlı olarak yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı verilmiş ve bu kişilerin yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Türkiye’de sosyal güvenceye kavuşmalarına imkân tanınmıştır.

7. Öte yandan yurt dışında yaşayan ve uzun çalışma süresi sonrasında ülkemize dönen Türk vatandaşlarının İsviçre’deki çalışmaları esnasında işçi ve işveren hissesi dahil olmak üzere yaşlılık ve ölüm sigortası primi olarak kesilen tutarın tamamının Türkiye ile İsviçre arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesi ile Kuruma transferine imkan veren düzenlemeye yer verilmiş olup Türkiye’nin imzaladığı sosyal güvenlik sözleşmeleri arasında sadece İsviçre ile imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde kesilen primlerin transferine ilişkin düzenleme mevcuttur.

8. Bu aşamada ülkemiz tarafından onaylanan ve dava konusu ile ilgili olan uluslararası sözleşme hükümlerine değinmekte yarar bulunmaktadır.

9. Davanın yasal dayanaklarından olan 01.05.1969 tarihinde imzalanan ve 1452 sayılı Kanunla onaylanıp 01.01.1969 tarihinden geçerli olmak üzere 01.01.1972 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Federal Konseyi arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesine, 11.11.1980 tarihinde onaylanıp 01.06.1981 tarihinde yürürlüğe giren ek sözleşmenin 1 inci maddesi ile eklenen 10/a maddesinde; “(1) Türk vatandaşları, Sözleşmenin 8 ve 12 maddelerine rağmen İsviçre yaşlılık ölüm sigortalarına kendileri için yatırılmış olan primlerin Türk sigortalarına transferini İsviçre yaşlılık, malûllük ve ölüm sigortaları yardımlarından henüz hiç yararlanmamış olmaları ve Türkiye’de veya bir üçüncü ülkede yerleşmek üzere İsviçre’den ayrılmış bulunmaları koşulu ile talep edebilirler. İsviçre yaşlılık ve ölüm sigortasının iki eş için prim yatırılmışsa, eşler kendileri için yatırılan primlerin transferini münferit olarak isteyebilirler. Ancak yalnız kadın eşin primleri transfer olunmuşsa, erkek eş ancak yaşlılık, malullük ve ölüm sigortasına ilişkin basit bir gelirden yararlanır.
(2) Birinci paragrafın uygulanmasında, Türk sigortalarına primleri transfer olunmuş Türk vatandaşları ve bunların hak sahipleri söz konusu primlerin transferi nedeniyle, İsviçre yaşlılık, malullük ve ölüm sigortasından artık hiç bir hak iddiasında bulunamazlar.
(3) Primler Türkiye Sosyal Sigortalar Kurumuna transfer olunur ve bu kurum primleri Türk mevzuatına göre yetkili sigorta kuruluşuna intikal ettirir. Bu primler ve bu primlere ilişkin süreler, bir Türk aylığına hak kazanmada ve bu aylığın hesabında, Türk primlerine ve sürelerine muadil sayılır. Transfer olunan primlerden Türk emeklilik sigortası çerçevesinde sigortalı veya hak sahibi yararına hiç bir menfaat sağlanmıyorsa, anılan yetkili kuruluş transfer edilmiş olan primleri ilgili kimselere öder.” hükmü bulunmaktadır.

10. Öncelikle belirtilmelidir ki, Anayasası’nın 90 ıncı maddesinde 5170 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda maddenin son fıkrasında; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.). Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü yer almaktadır. Bu durumda mahkemelerin önlerine gelen uyuşmazlıklarda usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar ile iç hukukun birlikte yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir. Yöntemince yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına, uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de bulunmaktadır. Uuslararası temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümlerinin iç hukuk hükümleri ile çatışması hâlinde ise sözleşmeye öncelik verilmesi esası kabul edilmiştir.

11. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90 ıncı maddesinde belirtildiği üzere yöntemine göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Öyle ki bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine dâhi başvurulamaz. Anayasa, böylece uluslararası sözleşmenin bir kuralını iç hukuk açısından yasa gücünde görmüş normlar hiyerarşisi yönünden daha alt sırada kabul etmemiştir. Bu durumda denilebilir ki, uluslararası sözleşmenin bir kuralına uygulanma açısından yasal güç tanımak Anayasal bir zorunluluktur (HGK’nın 09.12.2015 tarihli ve 2015/10-1824 E., 2015/2903 K. sayılı kararı).

12. Hâl böyle olunca da, Türkiye Cumhuriyeti ile İsviçre Federal Konseyi arasındaki sözleşmeye uygulama açısından yasal güç tanımak Anayasal bir zorunluluktur.

13. Ek Sözleşmenin 1 inci maddesiyle eklenen Ana Sözleşme’nin 10/a maddesi hükümlerine göre, transfer edilen primlerin sigortalıya iadesi için İsviçre yaşlılık, malullük ve ölüm sigortaları yardımlarından yararlanmamış olmak, Türkiye’de veya üçüncü bir ülkede yerleşmek amacıyla İsviçre’den ayrılmış olmak ve transfer edilen primler nedeniyle Türk Emeklilik Sigortası çerçevesinde sigortalı veya hak sahibi yararına hiçbir menfaat sağlanmamış olması gerekmektedir.

14. Sosyal güvenlik sözleşmeleri ile transferi sağlanan primlerin iadesine yönelik 3201 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinde ise; “Türk vatandaşları hesabına yabancı ülkelerdeki sosyal güvenlik kurumlarına yatırılmış bulunan primlerin, ülkelerarası anlaşmalarla Türkiye’ye transferlerinin sağlanması halinde;
a) Transfer olunan primlere ilişkin sürelerin tamamını bu Kanuna göre borçlanarak, tahakkuk ettirilen (…) borcunu da ödemiş olanlara, transfer olunan primlerin tamamı,
b) Transfer olunan primlere ilişkin sürelerin bir kısmını bu Kanuna göre borçlanarak tahakkuk ettirilen (…) borcunu da ödemiş olanlara, transfer olunan primlerin borçlandıkları süreye isabet eden orandaki miktarı,
Transfer tarihindeki cari kur üzerinden Türk Lirası karşılığı olarak ilgili sosyal güvenlik kuruluşunca sigortalıya, hak sahiplerine veya mirasçılarına iade edilir.” hükmü mevcut olup bu madde ile sosyal güvenlik sözleşmeleri ile transferi sağlanan primlerin sigortalı ya da hak sahiplerine iadesinde bu primlerden, Türk Sosyal Güvenlik Kanunları çerçevesinde sosyal sigorta yardımlarından yararlanmada menfaat sağlanamaması esasına dayalı koşullar aranmıştır.

15. Somut olayda davacının 16.04.2013 tarihli yurt dışı borçlanma dilekçesi ile yurt dışında çalıştığı sürelerden 1260 günü borçlanarak borçlanma bedelini ödemesi üzerine kendisine 01.05.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, daha sonra hizmet çakışması nedeniyle 918 gün hizmet süresinin iptal edilmesi üzerine 16.01.2015 tarihinde 210 gün ek hizmet borçlanması yaptığı ve borçlanma bedelini ödemesinden sonra bu kez 23.01.2015 tarihli karar ile yeniden 1042,17 TL tutarlı aylık bağlandığı, davacının 30.01.2013, 22.03.2013, 18.04.2013 ve 07.02.2014 tarihli dilekçeler ile İsviçre’de geçen hizmetlerine ilişkin primlerinin transfer edilerek kendisine ödenmesini talep ettiği ayrıca 18.04.2013 tarihli dilekçesinde borçlanmaya ilişkin tahakkuk ettirilecek primleri kendisinin yatıracağını belirttiği, Kurumun 18.03.2014 tarihli yazısında transfer edilecek primlerinin almakta olduğu yaşlılık aylığında artış meydana getirdiği takdirde primlerin aylık hesabında değerlendirileceği, aksi halde kendisine iade edileceğinin ve İsviçre’de geçen çalışmalarının aylığında değerlendirilmesi talebini açıkça belirtir dilekçeyle Kuruma müracaat etmesi gerektiğinin bildirildiği, davacının transfer edilecek primlerin aylığında değerlendirilmesi istemini içeren 16.06.2014 tarihli dilekçe ile Kuruma başvurduğu ancak 17.11.2014 tarihli dilekçeyle transfer edilen primlerin tarafına toplu olarak ödenmesini, aylığında değerlendirilmesini istemediğini belirttiği, 25.02.2015 tarihli Kurum yazısından davacının 01.12.1988-31.12.2012 tarihleri arasında İsviçre’de geçen 234 ay çalışmasına ait 85.716,70 CHF primin 11.11.2014 tarihinde Kuruma transferinin gerçekleştiğinin anlaşıldığı, 17.949,22 CHF primin davalı Kurumca davacıya ödenmek üzere havale edildiği, 67.767,48 CHF primin ise İsviçre’de geçen çalışmalarından borçlanmadığı 5550 günlük sürede değerlendirilerek 10743 prim gün sayısı üzerinden 30.03.2015 tarihli aylık değişiklik kararı ile 1.042,17 TL olan aylığının 2.101,79 TL’ye yükseltildiği ve fark alacakların davacıya ödenmesine karar verildiği, davacının transfer edilen primlerin aylığında değerlendirilmeyerek tamamının kendisine iade edilmesi istemi ile eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.

16. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalara göre; Türkiye ile İsviçre arasında yapılan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 01.06.1981 yürürlük tarihli Ek Sözleşmenin 1 inci maddesi ile eklenen 10/a maddesi gereğince davacının İsviçre’den primlerinin transferi için İsviçre yaşlılık, malûllük ve ölüm sigortaları yardımlarından henüz hiç yararlanmamış olması ve Türkiye’de veya bir üçüncü ülkede yerleşmek üzere İsviçre’den ayrılmış bulunması koşulları yönünden taraflar arasında bir ihtilâf bulunmamakta ise de transfer edilen primlerin iadesi için gerekli olan sigortalı veya hak sahibi yararına hiçbir menfaat sağlanmamış olmasına ilişkin üçüncü koşul yönünden yapılan değerlendirmede İsviçre’den transfer edilen primler davacının aylık hesabında dikkate alınmış ve aylık miktarında artış meydana gelmiştir. Bu itibarla davalı Kurumca davacının menfaatine işlem yapıldığı gözetildiğinde primlerin davacıya iadesine imkan bulunmamaktadır.

17. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

18. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,07.06.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi