Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/705 E. 2023/220 K. 15.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/705
KARAR NO : 2023/220
KARAR TARİHİ : 15.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı tarafın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a (6) maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın gerekçede belirtilen eksikliklerin yerine getirilmesi için kararı veren … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen ek karar ile; HMK’nın 353/1-a (6) maddesi gereğince kararın kesin nitelikte olduğu gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi ek kararına karşı davalı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde; davalının maliki olduğu … ili … ilçesi … köyü 101 ada 353 ve 361 parsellerin bir bölümünün yol, inşaat ve emniyet sahası tesisi için kamulaştırıldığını ileri sürerek taşınmazların kamulaştırma bedellerinin tespiti ile yol olarak tapudan terkinine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı idare tarafından kıymet takdirine esas olan tespitin somut gerçeklikten uzak olduğunu, kapitalizasyon faizinin %4 alınması gerektiğini, arta kalan alanda değer azalışı olduğunu, objektif değer artış oranına esas olabilecek tüm unsurların hesaplamaya dahil edilmesi gerektiğini belirterek tespitte tüm unsurların dikkate alınmasını savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02.10.2017 tarihli ve 2016/198 Esas, 2017/314 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulü ile 101 ada 361 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisinin 17.01.2017 havale tarihli raporu ve eki krokisinde gösterilen 915,46 m2 miktarlı bölümü ile 101 ada 353 parsel sayılı taşınmazın 1.203,15 m2’lik bölümünün kamulaştırma bedellerinin toplam 208.593,32 TL olduğunun tespitine, 101 ada 361 parsel sayılı taşınmazın 915,46 m2, 101 ada 353 parsel sayılı taşınmazın 1.203,15 m2 bölümlerinin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile yol olarak tapudan terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
1.Bölge Adliye Mahkemesinin 12.03.2018 tarihli ve 2018/1036 Esas, 2018/907 Karar sayılı kararıyla; taşınmazların arazi vasfında işlem görüp gelir metoduna göre hesaplama yapılmasının ve sulu tarım arazisi oldukları dikkate alınarak kapitalizasyon faiz oranının % 4 olarak tespitinin isabetli olduğu, ancak; hükme esas alınan bilirkişi raporunda değerlendirmede esas alındığı belirtilen ürünlerin 2016 yılı itibarıyla dekara asgari ve azami verimini, kg başına toptan satış fiyatını ve ayrıntılı üretim giderlerini gösterir veri cetvelinin İl/İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden getirtilerek bu verilere uygun olarak değerlendirme yapılıp yapılmadığının denetlenmemiş olması ve bilirkişi heyetince objektif değer artışına esas alınan unsurlardan, sadece köy yerleşkesine yakınlığın ve anayola bitişik olmanın objektif değer artırıcı unsur olarak değerlendirilmesi mümkün olup, gerek fen bilirkişi raporunda ve gerekse hesap raporunda taşınmazların köy yerleşim alanına uzaklıkları somut olarak belirtilmeden, denetime elverişsiz şekilde objektif değer artışı belirlenmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacı tarafın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a (6) maddesi gereğince kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın gerekçede belirtilen eksikliklerin yerine getirilmesi için kararı veren … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere karar verilmiştir.
2.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 12.04.2018 tarihli ek karar ile; verilen kararın HMK’nın 353/1-a (6) maddesi gereği kesin nitelikte olduğu gerekçesiyle temyiz eden davalı vekilinin temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda değerlendirmede esas alındığı belirtilen ürünlerin 2016 yılı itibarıyla dekara asgari ve azami verimini, kg başına toptan satış fiyatını ve ayrıntılı üretim giderlerini gösterir veri cetvelinin İl/İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden getirtilerek bu verilere uygun olarak değerlendirme yapılıp yapılmadığının denetlenmemiş olması, fen bilirkişisinden taşınmazların köy yerleşik alanına uzaklıklarının ek rapor halinde istenmesi, köy yerleşik alanına uzaklığa göre belirlenen oranın, taşınmazların anayola bitişik olmalarından kaynaklanan %20 objektif değer artış oranı ile toplanması; taşınmazların arazi vasfında olmaları ve ifraz gördükleri taşınmazdan arta kalan kısımların yüzölçümleri nazara alındığında, her bir taşınmazın değer düşüklüğü oranının %10’u geçemeyeceğine dikkat edilmesi, bu çerçevede teknik bilirkişi heyetinden ek rapor temin edilerek taşınmazlara değer belirlenmesi için davanın yeniden görülmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
Her ne kadar Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca kararın kesin olarak verildiği belirtilmiş ise de; öncelikle, bölge adliye mahkemesince verilen bu karara karşı temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olup olmadığı ön sorun olarak incelenmelidir. Bu bağlamda;
Bölge adliye mahkemesinin dosyayı geri gönderme kararının yasal dayanağı 6100 sayılı HMK’nun 353. maddesidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353. maddesinde Bölge Adliye Mahkemesince duruşma yapılmadan verilecek kararlar şu şekilde belirtilmiştir.
Madde 353 -(1)“ Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a)Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1)Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması,
2)İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması,
3)Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması,
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması,
5)Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması,
6)Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2)Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3)Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.
Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile eksik inceleme sebebiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair hüküm kurulduğundan HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca karar verildiği görülmektedir.
HMK 353/l-a-6 maddesinde ise, ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, esasa ilişkin inceleme yapılmadan kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verileceği düzenlenmiştir.
HMK 369.maddesinde ”Yargıtay,tarafların ileri sürdüğü temyiz sebepleri ile bağlı olmayıp,kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir”hükmü bulunmaktadır.
İş bu dosyada aşağıda açıklanacağı üzere taraflarca gösterilen ve ilk derece mahkemesince toplanan deliller davanın esası hakkında hüküm kurmaya yeterli olduğundan ve tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbirinin toplanmamış veya gösterilen delillerin hiç değerlendirilmemiş olmasından söz edilemeyeceğinden; Bölge Adliye Mahkemesince Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/l-a-6 maddesi uyarınca eksik hususların ikmali için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair kesin verilen kararın HMK 369. Maddesinde belirtilen ‘Kanunun açık hükmüne aykırılık’ teşkil ettiği, bu itibarla bölge adliye mahkemesince verilen kararın temyizinin mümkün olduğu sonucuna varıldığından Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 12/04/2018 tarihli temyiz isteminin reddine ilişkin kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra işin esasının incelenmesinde;
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353. maddesinde, bölge adliye mahkemesinin dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderme sebepleri tahdidi olarak sayılmıştır. Kanunda sayılan geri gönderme sebepleri arasında “delillerin eksik toplanması” bulunmamaktadır. “Delillerin hiç birinin toplanmaması ve gösterilen delillerin hiç değerlendirilmemesi” vardır. O halde kanundaki düzenleme karşısında Bölge Adliye Mahkemesince delillerin eksik toplanması sebebiyle dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bölge adliye mahkemesince verilen kararın temyizinin mümkün olduğu sonucuna varılmıştır.
İlk derece mahkemesince tarafların gösterdikleri delillerin çoğu toplandığından Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/l-a-6. maddesi uyarınca eksik hususların ikmali için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, eksik delillerin toplanması konusunda özellikle HMK’nın 353, 354 ve 373. maddeleri ele alındığında da, kanundaki düzenleme karşısında bölge adliye mahkemesince verilen kararın yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu maddelere bakacak olursak;
HMK 353/l-b-3 maddesinde; “Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir”
HMK 354. maddesinde “(1) Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairesince inceleme, davanın özelliğine göre heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır.
(2) İnceleme sırasında gereken hâllerde başka bir bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi istinabe edilebilir.
Yine HMK’nun 357/3. maddesinde “İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği halde incelenmeden reddedilen veya mücbir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen hükümler değerlendirildiğinde, eksik delillerin bölge adliye mahkemesince toplanması gerektiği anlaşılmaktadır. O halde bölge adliye mahkemesince toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bölge adliye mahkemesinin HMK’nın 353/1 inci maddesinden hareketle vermiş olduğu kaldırma kararlarının, kanun hükmü gereği kesin olduğu, delillerin öncelikle ilk derece mahkemelerinde toplanıp değerlendirilmesi ve bundan sonra başvuru olursa bölge adliye mahkemesi tarafından bir değerlendirme yapılması gerektiği, nitekim eldeki uyuşmazlıkta, münavebe ürünlerine ilişkin maliyet ve veri cetvelinin ilçe gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüğünden temin edilmemesi ve objektif değer artışına esas olan (keşfen belirlenmesi gereken) unsurların bilirkişi raporunda ve keşif tutanağında ayrıntılı şekilde işlenmemesinin önemli nitelikteki bir veya birden fazla delilin toplanmamış olması anlamına geldiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; bölge adliye mahkemesinin kesin olarak karar vermesinin kanuna ve usule aykırı olduğunu, direnme kararında belirtilen hususların davanın esasına ilişkin olduğunu, 353 üncü maddede sıralanan sebeplerden hiçbiri ile ilgili olmadığını, direnme kararında verilen örneklerin somut olay ile ilgisinin bulunmadığını, eksik delillerin toplanması konusunda özellikle HMK’nın 353, 354 ve 373 üncü maddeleri ele alındığında kanundaki düzenleme karşısında bölge adliye mahkemesince verilen kararın yerinde olmadığını ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ile terkin istemine ilişkin eldeki davada, istinaf mahkemesince verilen kararın kesin nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre somut olayda eksikliklerin ilk derece mahkemesince mi yoksa bölge adliye mahkemesince mi giderilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352 nci maddesinin birinci fıkrası; “(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli karar verilir:
a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması
b) Kararın kesin olması
c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması
ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi
d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi…” hükmünü içermektedir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin ilk hâlinde; “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.
6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” hükmü yer almakta iken;

7035 ve 7251 sayılı Kanun’lar ile yapılan değişiklikler sonucu 353 üncü madde; “…(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (Mülga ibare RGT: 05.08.2017 RG No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29)
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (Mülga ibare Rgt: 05.08.2017 RG No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29) karar verilmiş olması.
(Değişik Alt Bent RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/35)
6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra (Eklenmiş ibare RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/35) başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.

7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesine eklenen (g) bendi; ” (1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
g) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar…” şeklindedir.

2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavramların irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

2. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” ve “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak resen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Ali Cem Budak: İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, …, Ekim 2020, s. 25,26).

3. İstinaf sistemi kavram olarak açıklandıktan sonra istinaf kanun yolu aşamasına da değinmek gerekmektedir. Öncelikle kararı veren ilk derece mahkemesi dilekçeler (istinaf dilekçesi ve cevap dilekçesi) verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili istinaf mahkemesine gönderir (HMK md. 347/3, md. 343/4). İstinaf mahkemesinin görevli hukuk dairesi, ilk önce yetkili olup olmadığını resen inceler. Yetkili olduğu kanısına varırsa dosya üzerindeki ön incelemesine devam eder. Ön inceleme sonunda incelemenin aynı istinaf mahkemesinin başka bir dairesince (veya başka bir istinaf mahkemesince) yapılması gerektiği, istinaf edilen kararın kesin olduğu, başvurunun istinaf süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında gerekli karar verilir (Baki Kuru: Medeni Usul Hukuku, Cilt II, Ankara, Mart 2020, s. 1366-1368).

4. Ön inceleme aşamasında verilecek kararlar, incelemenin başka bir daire tarafından yapılması gerektiğine ilişkin “gönderme kararları”, ilk derece mahkemesine ait kararın istinaf kanun yolu açık olmayan kesin bir karar olması nedeniyle ve ayrıca başvurunun süresi içinde yapılmaması nedeniyle verilen “dilekçenin reddi kararları” ve istinaf başvuru şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle verilen “başvurunun yapılmamış sayılmasına” ilişkin kararlardır. Bu aşamada verilecek olan kararların temel niteliği işin esası ve ilk derece mahkemesine ait kararla bir ilgisinin olmamasıdır. Nitekim bu aşamada yapılan incelemede dairenin görevli olup olmadığı, inceleme konusu olan ilk derece mahkemesine ait kararın kesin olup olmadığı ve başvurunun süresinde ve kanunda öngörüldüğü biçimde yapılıp yapılmadığı denetlenmektedir. Dolayısıyla ön incelemede verilen kararlar tamamen istinaf başvurusu ile ilgili olup, başvurunun kabul edilebilir olmadığını tespit eden usule ilişkin nihai kararlardır (Tolga Akkaya: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 319).

5. Ön inceleme aşamasında eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyalar incelemeye alınır.

6. İstinaf bölümünde, aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü istinaf mahkemesinde de uygulanır. İstinaf incelemesi duruşmasız veya duruşmalı yapılır. Duruşmasız istinaf incelemesi HMK’nın 353 üncü maddesinde (§ ilgili hukuk bölümü) düzenlenmiştir.

7. Yukarıda değinilen yasal düzenleme ve yapılan açıklamalardan sonra somut olay bakımından HMK’nın 353/1-a-6 bendi değerlendirildiğinde; anılan hüküm istinaf kanun yolunun ne şekilde uygulanacağı konusunda son derece belirleyicidir. Bir taraftan istinaf mahkemelerinin hukuki denetim yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak tahkikat sonucuna göre yeniden karar verme yetkisini haiz olan bir hüküm mahkemesi olduğu kabul edilirken, diğer taraftan da söz konusu hükümle bir nevi eksik inceleme gerekçesiyle dosyanın mahalline geri gönderilmesi kabul edilmektedir. HMK’da kabul edilen dar istinaf sisteminin amacına uygun olarak istinaf mahkemelerinin hukuki denetim görevini yerine getirirken gerektiğinde yeniden tahkikat ve inceleme yapmalarına imkân verecek bir uygulamanın benimsenmesi ancak ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine konu olacak verilerin bulunmaması hâlinde ise tahkikatın yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesi gerekmektedir. Olaya ve maddi delillere en yakın olan mahkeme ilk derece mahkemesidir (Tülin Kurtoğlu: Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Ankara 2017, s. 152, 153).

8. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın geri gönderilmesine, (b) bendinde “başvurunun esastan reddine” “düzelterek yeniden esas hakkında karar” ve “yeniden esas hakkında karar” şeklinde hüküm kurulacağı belirtilmiştir.

9. Bu kapsamda HMK’nın 353/1-a maddesinin 1-6 bentleri arasında sayılan usule ilişkin hukuka aykırılıklar tespit edildiğinde, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilecektir. HMK’nın 353/1-a maddesinde belirtilen durumlarda istinaf mahkemesi kararı esas yönünden inceleyemez (Kurtoğlu; s. 187, 188). Bu nedenle madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere HMK’nın 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin esası incelemeden verdiği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez.

10. Öte yandan 7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı (§ ilgili hukuk bölümü) açıkça hüküm altına alınmış olup madde gerekçesinde de; 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353 üncü madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanun’un bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.

11. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemelerinin HMK’nın 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren kararları kesin nitelikte olduğundan Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yerindedir.

12. Bu nedenle, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.03.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.