Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/67 E. 2023/370 K. 26.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/67
KARAR NO : 2023/370
KARAR TARİHİ : 26.04.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında birleştirilerek görülen kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın asıl ve birleşen dosyada davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, faiz başlangıç tarihi ve takyidatların bedele yansıtılması hususu düzeltilerek asıl ve birleşen dosyada davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı asıl ve birleşen dosyada davalı idare vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı asıl ve birleşen dosyada davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1. Davacı … vekili asıl dava dilekçesinde; müvekkilinin hissedar olduğu … ili … ilçesi … Mahallesi 703 ada 3 parsel sayılı taşınmaza davalı … tarafından cami yapılmak suretiyle fiilen el atıldığını, taşınmazın … değerli ve tercih edilen semtlerinden birinde yer aldığını ileri sürerek alacağın tam ve kesin olarak belirlenememesi nedeniyle şimdilik 1.000,00 TL tazminatın faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, talebini ıslah ile artırmıştır.
2. Davacılar … ve … vekili birleşen dava dilekçesinde; dava konusu … ili … ilçesi … Mahallesi 703 ada 3 parsel sayılı taşınmazda müvekkillerinin hisse sahibi olduğunu, herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadan parsel üzerine cami yapılmak suretiyle fiilen el atıldığını ve herhangi bir bedel ödenmediğini ileri sürerek şimdilik 1.000,00 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, daha önce aynı parsel ile ilgili olarak açılan … Batı 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/206 Esas sayılı dosyası ile işbu dosyanın birleştirilmesini talep etmiş, talebini ıslah ile artırmıştır.

II. CEVAP
Asıl davada davalı idare vekili cevap dilekçesinde; cami olarak kullanılan alanın sorumluluğunun Diyanet İşleri Başkanlığında olduğunu, dava konusu alanda müvekkili belediyenin herhangi bir kamulaştırma kararı ve elatması bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 26.09.2017 tarihli ve 2016/206 Esas, 2017/317 Karar sayılı kararıyla; taşınmaza fiilen el atıldığı sabit olmakla mabetlerin belediyelerin sorumluluğunda bulunduğu, üzerindeki cami ve eklentiler belediye tarafından yapılmamış olsa dahi belediyeye husumet yöneltilmiş olmasının (5216 s.K 7/n, d) isabetli olduğu, Diyanet İşleri Başkanlığının camilerin ibadete açılması ve din görevlilerinin atanması hususunda yetkili ve görevli olduğu, eldeki davada ilçe belediyesi olan … Belediyesinin mi, yoksa Büyükşehir Belediyesinin mi sorumlu olduğu hususunun çözüme kavuşturulmasının gerektiği, … Caminin bulunduğu … Caddesinin 17 metre genişlikte olup, ana arter niteliği taşıdığını, bu nedenle büyükşehirin bütününe yönelik olan cami nedeniyle sorumluluğun davalı … Belediyesinde olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, 171.438,00 TL tazminatın 30.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 703 ada 3 parselde davacıya ait paya ilişkin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline, birleşen davanın kabulüne, 703 ada 3 parselde Kamile Hayrinüssa …, … ve … adına kayıtlı paylara kamulaştırmasız el atma nedeniyle davacı … için 85.719,00 TL ve davacı … için 15.655,00 TL tazminatın 23.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 703 ada 3 parselde davacı … (…) adına kayıtlı paylarla, hissedar …’dan davacı …’a intikal edecek paya ilişkin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen dosyada davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 15.03.2018 tarihli ve 2018/102 Esas, 2018/617 Karar sayılı kararıyla; davaya konu 703 ada 3 parselin imar planında “dini tesis alanı” olarak ayrıldığı, üzerine … Camii, lojman binası, kamelya ve yeşil alan yapılmak suretiyle fiilen el atılmış olduğu, caminin cephe aldığı … Caddesinin genişliği, taşınmazın imar planında dini tesis olarak ayrılması ve planın uygulanmasından … Büyükşehir Belediye Başkanlığının sorumlu olduğu gözetilerek husumete yönelik itirazlara itibar edilmemiş olup, taşınmazın arsa niteliğinde kabulü ile emsal karşılaştırması yapılarak değerinin tespit edilip davalı idareden tahsiline dair kararda, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, bedelin tespitinde esas alınan birim fiyat yerinde görüldüğünden davalı idarenin esasa ilişkin istinaf sebeplerine itibar edilmediği, ancak asıl davada dava tarihinin 30.06.2016 tarihi olduğu ve faize de bu tarihten itibaren hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması ve dava konusu taşınmazın tapu kaydında davacılar Selime ve Kezban hisseleri üzerinde bulunan hacizlerin hükmedilen bedele yansıtılması hususunda bir karar verilmemiş olmasının doğru görülmediği gerekçesiyle davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca düzeltilmesi suretiyle asıl davanın kabulüne, 171.438,00 TL tazminatın 30.06.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tapu kaydındaki takyidatların bedele yansıtılmasına, 703 ada 3 parselde davacıya ait paya ilişkin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline, birleşen davanın kabulüne, davacı … için 85.719,00 TL ve davacı … için 15.655,00 TL tazminatın 23.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tapu kaydında davacı … payı üzerindeki takyidatların ödeme sırasında bedele yansıtılmasına, 703 ada 3 parselde davacı … (…) adına kayıtlı paylarla, hissedar …’dan davacı …’a intikal edecek paya ilişkin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen dosyada davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı, davalı idare vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince kısmen kabulü ile HMK’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına dair verilen karar davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun Büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görev ve sorumluluklarına ilişkin 7. maddesinde 12/11/2012 tarih ve 6360 sayılı Yasa ile yapılan düzenleme uyarınca “mabedlerin” yapım, bakım ve onarım görevi ilçe Belediyelerine ait olduğundan, dava konusu taşınmaz üzerindeki cami ve eklentilerine ilişkin davada büyükşehir belediyesine sorumluluk yüklenemeyeceğinden davalı hakkında açılan davanın pasif husumetten reddine karar verilmesi gerektiğinden düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görev ve sorumluluklarına ilişkin 7 nci maddesinde 12.11.2012 tarihli ve 6360 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme uyarınca “mabedlerin” yapım, bakım ve onarım görevinin hem büyükşehir belediyelerine, hem de ilçe belediyelerine verildiği, mabetlerin Kanunun 7/n bendinde büyükşehir belediyelerinin, 7 nci maddenin ilçe belediyelerinin görev ve sorumluluklarını belirleyen alt başlıklı (d) bendinde ise ilçe belediyelerinin sorumluluğunda bulunduğu açıkça belirtilmiş olup, hangi belediyenin sorumluluk alanında kaldığının tespitinde ise Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre mabedin cephesinin bulunduğu yol genişliği dikkate alınarak tespit edilmesinin gerektiği, davaya konu 703 ada 3 parselin imar planında “dini tesis alanı” olarak ayrıldığı, üzerine … Camii, lojman binası, kamelya ve yeşil alan yapılmak suretiyle fiilen el atılmış olup, caminin cephe aldığı … Caddesinin genişliğinin 17 metre olduğu, dava tarihi itibariyle işbu yolun bakım ve onarımından davalı idare sorumlu olduğundan davaya konu mabedin sorumluluğunun da davalı idareye ait olduğu, zira, taşınmazın başka paydaşlarınca aynı idareye karşı açılan davanın da kabulüne karar verildiği ve Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 19.09.2019 tarihli ve 2018/1080 Esas, 2019/14399 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen dosyada davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleşen dosyada davalı idare vekili temyiz dilekçesinde; davaya konu caminin, 5216 sayılı Kanuna “mabetler” ibaresi eklenmeden önce yaptırıldığını, bu nedenle müvekkili belediyenin kanuni yükümlülüğünün bulunmadığını, husumetin Diyanet İşleri Başkanlığına yöneltilmesi gerektiğini, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2004/2858 Esas sayılı ilâmı doğrultusunda davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da, dava konusu alanda müvekkil belediyenin herhangi bir kamulaştırma kararı ve el atmasının bulunmadığını, bölge adliye mahkemesi tarafından verilen hüküm kısmının 3 üncü fıkrasında tapu kayıtlarının iptali ile hazine adına tesciline karar verildiği, sayın mahkemenin “hazine” ibaresinde hangi kurumu kastettiğinin anlaşılamadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat istemine ilişkin eldeki asıl ve birleşen davada; dava konusu taşınmaz üzerindeki cami ve eklentilerine ilişkin olarak davalı … Başkanlığının pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 7 nci maddesi; “Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları şunlardır:

n) Gerektiğinde (Eklenmiş İbare RGT: 06.12.2012 RG No: 28489 Kanun No: 6360/7) mabetler ile sağlık, eğitim ve kültür hizmetleri için bina ve tesisler yapmak, kamu kurum ve kuruluşlarına ait bu hizmetlerle ilgili bina ve tesislerin her türlü bakımını, onarımını yapmak ve gerekli malzeme desteğini sağlamak.

İlçe (Mülga İbare RGT: 06.12.2012 RG No: 28489 Kanun No: 6360/13) belediyelerinin görev ve yetkileri şunlardır:
….
d) Birinci fıkrada belirtilen hizmetlerden; (Eklenmiş İbare RGT: 13.07.2005 RG NO: 25874 Kanun No: 5393/85) 775 sayılı Gecekondu Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmak, (Mülga İbare RGT: 30.12.2020 RG No: 31350 Kanun No: 7261/29) spor, dinlenme ve eğlence yerleri ile parkları yapmak; yaşlılar, (Değişik İbare RGT: 03.05.2013 RG No: 28636 Kanun No: 6462/1) engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik sosyal ve kültürel hizmetler sunmak; mesleki eğitim ve beceri kursları açmak; (Eklenmiş İbare RGT: 06.12.2012 RG No: 28489 Kanun No: 6360/7) mabetler ile sağlık, eğitim, kültür tesis ve binalarının yapım, bakım ve onarımı ile kültür ve tabiat varlıkları ve tarihi dokuyu korumak; kent tarihi bakımından önem taşıyan mekanların ve işlevlerinin geliştirilmesine ilişkin hizmetler yapmak (Eklenmiş İbare RGT: 30.12.2020 RG No: 31350 Kanun No: 7261/29); bölge otoparkı, kapalı ve açık otoparklar yapmak, yaptırmak, işletmek, işlettirmek veya ruhsat vermek….” hükmünü içermektedir.

2. Değerlendirme
1. Öncelikle taraf ve dava ehliyeti ile uygulamada sıklıkla husumet olarak da kullanılan sıfat kavramlarının irdelenmesinde fayda vardır.

2. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usuli hukuki ilişkinin sujesi olabilme yeteneğidir. Medeni (maddî) hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK md. 8) ve tüzel (TMK md. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir (HMK md. 50). Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. Tüzel kişiliğin ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.

3. Dava ehliyeti ise; 6100 sayılı Kanun’un 51 inci maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddî) hukuktaki 4721 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.

4. Öte yandan Türk Hukuk Lûgatında da her insanın hak ehliyetinin bulunduğu, insanların hukuk düzeninin sınırları içinde haklara ve borçlara ehil olduğu (TMK md. 8, 48) belirtilmiş; fiil ehliyetinin ise, kendi eylemi ile hak edinebilme ve borç altına girebilme yeterliliği (TMK md. 9, 49) olduğu vurgulanmıştır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, … 2021, s. 331-332).

5. Taraf sıfatına bir başka deyişle husumet ehliyetine gelince, bu kavram dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Türk Hukuk Lûgatında kelime anlamı “bir şahıs veya bir şeyin hâli” olarak tanımlanan sıfat (Türk Hukuk Lûgatı, s. 977), dava konusu subjektif hak olan dava hakkı ile taraflar arasındaki ilişkidir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, “aktif husumeti”, davalı sıfatı ise “pasif husumeti” karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Sıfat dava şartı değil, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esası incelendikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Diğer bir ifadeyle bir davada taraflardan birinin, aktif ya da pasif husumet ehliyetinin (davacı veya davalı sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık uyuşmazlığın esastan çözülmesine geçilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Sıfat, ileri sürülme zamanı kanun ile kabul edilen ilk itiraz ya da davalı tarafından ortaya konulması gereken def’i niteliğinde olmadığından, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece resen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.

6. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 5216 sayılı Kanun’un büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve sorumluluklarına ilişkin 7 nci maddesi uyarınca mabedlerin yapım, bakım ve onarım görevi; hem büyükşehir belediyelerine hem de ilçe belediyelerine verilmiştir. Dolayısıyla Kanunun 7/n bendinde mabetlerin büyükşehir belediyelerinin sorumluluğunda olduğu açıkça belirtilmiş olduğu cihetle, eldeki davada büyükşehir belediye başkanlığının pasif husumet ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.

7. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında mabedlerin yapım, bakım ve onarım görevinin ilçe belediyesine ait olduğu, büyükşehir belediyesine sorumluluk yüklenemeyeceği, bu nedenle kararın bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

8. Hâl böyle olunca; bölge adliye mahkemesince eldeki davada büyükşehir belediye başkanlığının pasif husumet ehliyetinin bulunduğuna ilişkin olarak verilen direnme kararı yerinde olup, asıl ve birleşen dosyada davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmektedir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun olduğundan, asıl ve birleşen dosyada davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılması için dosyanın YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

26.04.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.