YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/60
KARAR NO : 2023/270
KARAR TARİHİ : 29.03.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kabulüne karar verilmiştir.
Kararın alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kabulü ile yargılama giderlerinin borçlunun üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Şikâyetçi borçlu vekili; borçlu aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibinde ödeme emrinin borçlunun kayınbiraderine tebliğ edildiğini, borçlunun Hollanda’da ikamet etmekte olup, Türkiye’ye izne geldiğinde aleyhine yapılan icra takibinden 12.04.2018 tarihinde haberdar olduğunu, emniyet kayıtları incelendiğinde tebligatın yapıldığı tarihte borçlunun yurtdışında olduğunun görüleceğini, borçlunun kayınbiraderi ile farklı adreslerde ikamet ettiklerini, kayınbiraderinin … ili, … ilçesinde ikamet ettiğini, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini ileri sürerek tebliğ tarihinin muttali olunan 12.04.2018 tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 07.05.2018 tarihli ve 2018/239 Esas, 2018/295 Karar sayılı kararı ile; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ödeme emrinin “… Sok. Dış Kapı No.44/1 İç Kapı No 44/1 Balcı köyü Yukarı mevkii Mah. …/…” adresinde “Muhatabın adreste bulunmaması sebebiyle muhatabın yerine aynı çatı altında ikamet eden tebellüğe ehil … imzasına tebliğ edilmiştir” şerhi ile 09.02.2018 tarihinde tebliğ edildiği, ödeme emrinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 16 ncı maddesine göre tebliğ edilmek istenilmiş ise de muhatabın tevziat saatinde orda bulunup bulunmadığı ve tebligat anında adreste hangi sebeple bulunmadığı hususu belirtilmediğinden tebliğ işleminin 7201 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesine göre usulsüz olduğu gerekçesi ile şikâyetin kabulü ile icra dosyasından borçluya gönderilen ödeme emri tebligat tarihinin 12.04.2018 olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.
III. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 21.01.2019 tarihli ve 2018/1643 Esas, 2019/119 Karar sayılı kararı ile; Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin (Yönetmelik) 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının “21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci Maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.” hükmünü içerdiği, somut olayda muhatabın adresten geçici mi sürekli mi ayrıldığı, hangi sebeple adreste bulunmadığı tespit edilmeden birlikte oturdukları gerekçesi ile … imzasına ödeme emrinin tebliğ edildiği, tebliğ işlemi 7201 sayılı Kanun’un 16 ve Yönetmeliğin 29 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre usulsüz olduğundan İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kabulüne ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu, ancak İlk Derece Mahkemesince şikâyet dilekçesinin alacaklıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden karar verildiği, alacaklının şikâyeti kabul edip etmediği dolayısıyla niza çıkarıp çıkarmadığı tespit edilmemiş olduğundan yargılama giderlerinin alacaklıya yükletilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile alacaklının istinaf başvurusunun esastan kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, şikâyetin kabulü ile icra dosyasında ödeme emri tebliğ tarihinin 12.04.2018 olarak düzeltilmesine, yargılama giderlerinin borçlu üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, daimi ikametgahının yurt dışında olduğunu, hakkında yapılan takipte ödeme emrinin kayınbiraderine tebliğ edildiğini, ancak farklı adreslerde ikamet ettiklerini, ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğunu, tebligattan 12.04.2018 tarihinde haberdar olduğunu ileri sürerek öğrenme tarihinin düzeltilmesinin talep edildiği, ilk derece mahkemesince, muhatabın tevziat saatinde orda bulunup bulunmadığı ve tebligat anında adreste hangi sebeple bulunmadığı hususunun belirtilmediği gerekçesi ile şikayetin kabulü ile ödeme emrinin tebliğ tarihinin 12.04.2018 olarak düzeltilmesine karar verildiği, alacaklının istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, yargılama giderinin alacaklıya yükletilmesinin yerinde olmadığı gerekçesi ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden şikayetin kabulüne ödeme emrinin tebliğ tarihinin 12.04.2018 olarak düzeltilmesine karar verildiği görülmüştür.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçiye tebligat” başlıklı 16. maddesinde; “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır” hükmü, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesinde ise; “Kendisine tebligat yapılacak kişi adresinde bulunmazsa tebliğ, kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır” düzenlemesi yer almaktadır.
Mevcut bu mevzuat karşısında, öncelikle kendisine tebliğ yapılacak şahsın adreste bulunmadığı tespit edilerek mazbataya yazılmalı, daha sonra aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine tebligat yapılmalıdır. Tebliği yapacak memurun kendisine tebliğ yapılacak kişinin adresten geçici mi sürekli mi ayrıldığını araştırma yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Somut olayda, borçluya yapılan ödeme emri tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasının incelenmesinde; ödeme emrinin, 09.02.2018 tarihinde; “muhatabın adreste bulunmaması sebebiyle muhatap yerine aynı çatı altında ikamet eden tebellüğe ehil … imzasına tebliğ edilmiştir” açıklaması ile … tarafından imzalandığı, anılan tebligatın bu haliyle yukarıda yapılan açıklamalar ışığında Tebligat Kanunu’nun 16. maddesine göre usulüne uygun olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca dosya arasında bulunan 19.02.2018 sorgu tarihli nufüs kayıt örneğinde borçlunun adresinin ödeme emrinin tebliğe çıkarıldığı adres olduğu görülmüştür.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; muhataba tebligatın 7201 sayılı Kanun’un 16 veya 20 nci maddesine göre yapılıp yapılmadığının belirlenmesi açısından tebliğ memurunca muhatabın hangi sebeple adreste bulunmadığını tespit ve tevsik edilmesi gerektiği, somut olayda borçlu yurt dışında ikamet ettiğini, … ile aynı adreste oturmadığını iddia etmiş olup iddiasının ispatı açısından pasaport örneğini dilekçe ekinde sunduğu, tebliğ adresinin nüfus müdürlüğünde kayıtlı yerleşim yeri adresi olmasının muhatabın bu adreste oturduğu sonucunu doğurmayacağı, tebliğ memurunca muhatabın adreste bulunmadığı belirlenmiş ise de adresten geçici mi sürekli mi ayrıldığı, tevzi saatlerinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği belirlenmeden yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu, tebliğ işlemi şeklen usulsüz olduğundan borçlunun … ile aynı adreste oturmadığı yönündeki iddiası açısından değerlendirme yapılmadığı, Bölge Adliye Mahkemesinin 2018/2718 Esas, 2019/929 Karar sayılı kararı ile muhatapların o anda nerede olduğu belirlenmeden yapılan satış ilanı tebliğinin 7201 sayılı Kanun’un 16 ve Yönetmeliğin 29 uncu maddesine aykırı olduğu gerekçesi ile ihalenin feshine dair verilen kararın Özel Dairenin 26.06.2019 tarihli ve 2019/8441 Esas, 2019/11214 Karar sayılı kararı ile onandığı (UYAP sisteminde yapılan incelemede şikâyetçi borçlular vekilinin temyizi üzerine kararın onandığı, alacaklı vekilinin temyiz isteminin bulunmadığı görülmüştür) gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Alacaklı vekili; borçlunun şikâyet tarihinden sonra 30.04.2018 tarihinde adres değişikliği yaparak yurt dışı adresi beyanında bulunduğunu, ödeme emrinin takip tarihinde adres kayıt sisteminde kayıtlı olan adresine tebliğ edildiğini, borçlunun daimi adresinin yurt dışında olduğu iddiasının adres kayıt sistemindeki bilgilerle uyuşmadığını, borçlunun usulüne uygun tebligatla takipten haberdar olduğunu, şikâyetin reddi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda ödeme emrinin 7201 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine göre usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçiye tebligat” başlıklı 16 ncı maddesi;
“Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” şeklinde,
Aynı Kanun’un “Muhatabın muvakkaten başka yere gitmesi” başlıklı 20 nci maddesi;
“13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. (Değişik son cümle: 19/3/2003-4829/4 md.) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.” şeklinde,
Aynı Kanun’un “Tebliğ mazbatası” başlıklı 23 üncü maddesi ise;
“Tebliğ bir mazbata ile tevsik edilir. Bu mazbatanın:
1. Tebliği çıkaran merciin adını,
2. Tebliği istiyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
3. Tebliğ olunacak şahsın adını, soyadını ve adresini,
4. Tebliğin mevzuunu,
5. Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adını, soyadını, adresini ve 22 nci madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu,
6. Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığını,
7. 21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi,
8. (Ek: 11/1/2011-6099/6 md.) Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı,
9. (Değişik: 19/3/2003-4829/7 md.) Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını,
İhtiva etmesi lazımdır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25 inci maddesi;
“(1) Kendisine tebligat yapılacak kişi adresinde bulunmazsa tebliğ, kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” hükmünü,
Aynı Yönetmeliğin 29 uncu maddesi;
“(1) 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.
(2) Bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları ve tebliğ evrakını kabul etmemeleri durumunda, tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve teslim ettiği kişinin adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştırır.
(3) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.” hükmünü,
Aynı Yönetmeliğin 35 inci maddesi ise;
“(1) Tebliğ bir mazbata ile belgelendirilir. Bu mazbatanın;
a) Tebliğiçıkaran merciin adını,
b) Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
c) Muhatabın adını, soyadını ve adresini,
ç) Tebliğin konusunu,
d) Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kişinin adını, soyadını,adresini ve 34 üncü madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu,
e) Tebliğ tarihini, saatini ve nerede yapıldığını,
f) 30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi,
g) Tebligatın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeriadresine yapılması durumunda buna ilişkin kaydı,
ğ) Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun adı, soyadı, sıfatı ve imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını,
içermesi gerekir.
(2) Tebliğ mazbatasında yukarıda belirtilen hususları kaydetmek için yeterli alan bulunmaması halinde tebliğ memuru usulüne uygun şekilde
mazbataya eklenti yapabilir.
(3) Bu maddeye göre hazırlanarak bastırılan ve tebligatı çıkaran merci tarafından tanzim edilen ek-1’de yer alan (3) numaralı örnek tebliğ
mazbatasının ilgili bölümleri tebliğ memuru tarafından tebliğ yerinde düzenlenir.
(4) Tebliğ mazbatası, tebliğiçıkaran merci ve tebliğ memuru tarafından okunaklışekilde düzenlenir.
(5) Tebliğ mazbatasında muhatabın birden fazla adresine yer verilemez. Aksi halde tebliğ mazbatası tebligatıçıkaran mercie iade edilir.
” hükmünü içermektedir.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için yasal düzenlemelerin açıklanması gerekmektedir.
2. 2004 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin birinci fıkrası ile 57 nci maddesinin birinci fıkrasına göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre yapılır.
3. Tebligat ile ilgili kanun ve yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak kanun ve yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Kanun ve yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, kanun ve yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanun’un ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
4. Hukuk Genel Kurulunun 30.12.2009 tarihli ve 2009/12-563 Esas, 2009/600 Karar ile 26.02.2019 tarihli ve 2017/12-765 Esas, 2019/216 Karar sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, icra takibinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Takip borçlusunun, hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciiye yöneltebilmesi usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile sağlanabilir.
5. Tebligat Kanunu ve Yönetmelik, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi hâlinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. Mahkemece, her somut olayın özelliği, oluş şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddia tahkik edilmelidir. Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2019 tarihli ve 2017/12-765 Esas, 2019/216 Karar ile 10.03.2022 tarihli ve 2018/12-178 Esas, 2022/301 Karar sayılı kararlarında da benimsendiği üzere tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilir.
6. Muhatabın geçici olarak başka bir yere gitmiş olması tebligatın yapılmasına engel değildir. Tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple (geçici olarak mı, tevziat saatinden sonra dönmek üzere mi) adresten ayrıldığını beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını (7201 sayılı Kanun md. 13, 14, 15, 16, 17 ve 18) tebliğ tutanağına yazar (7201 sayılı Kanun md. 23/5-7). Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiğini beyan eden muhatap adına adli tebligatı kabule kanunen yetkili kişiler, tebliğ evrakını almak zorundadır (Timuçin Muşul, Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s.342).
7. 7201 sayılı Kanun’un 16 ve Yönetmeliğin 25 inci maddeleri uyarınca muhatap ile birlikte aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine tebligat yapılabilmesi için tebliğin yapılacağı sırada muhatabın o anda adreste bulunmaması ve tebliğ memurunun hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazarak tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalatmak suretiyle tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunan kişiye vermesi gerekir.
8. 7201 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi uyarınca muhataba yapılamayıp aynı konutta oturan kişilerden veya hizmetçilerinden birine yapılmış olması durumunda tebligatın bunlara yapılmasının (yani tebligat muhatabına tebligatın yapılamamasının) nedeni ve tebligat yapılan kimsenin kimliği tebliğ mazbatasında belirtilmelidir. Bu, daha sonra tebligatın usulsüz olup olmadığının anlaşılabilmesi açısından zorunludur. Muhatabın adreste ne sebeple bulunmadığına dair tebliğ mazbatasında bir meşruhat olmaması durumunda, asıl olan muhataba tebliğ olduğuna göre muhatabın bulunmama hâli saptanmadan 16 ncı maddeye göre tebligat yapılması usulsüz olacaktır (Ejder Yılmaz, Tacar Çağlar, Tebligat Hukuku, Ankara 2013, s.319-320).
9. 7201 sayılı Kanun’un 16 ve Yönetmeliğin 25 inci maddelerinde belirtilen aynı konutta oturmadan kasıt herhangi bir sebeple geçici olarak birlikte kalma değil, tebligatın yapılmak istendiği tarihte süreklilik arz edecek şekilde birlikte ve aynı konutta oturmaktır (Hakan Albayrak, Tebligat Hukuku, Ankara 2022, s.100).
10. Usule aykırı tebliğin hükmü ise 7201 sayılı Kanun’un 32 ve Yönetmeliğin 53 üncü maddesinde düzenlenmiş, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
11. Somut olayda ise; alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin borçlunun “… sok. Dış kapı no.44/1 İç Kapı No 44/1 Balcı köyü Yukarı mevkii Mah. …/…” adresinde “Muhatabın adreste bulunmaması sebebiyle muhatabın yerine aynı çatı altında ikamet eden tebellüğe ehil … imzasına tebliğ edilmiştir” şerhi ile 09.02.2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde borçlunun daimi ikametgahının yurt dışı olduğunu, emniyet kayıtları incelendiğinde tebligatın yapıldığı tarihte borçlunun yurt dışında olduğunun görüleceğini, tebligatın borçlunun kayınbiraderine tebliğ edildiğini, borçlunun kayınbiraderi ile birlikte ikamet etmediğini, aynı çatı altında kalmadıklarını, borçlunun Hollanda’dan Türkiye’ye izne geldiğinde aleyhine yapılan icra takibin, 12.04.2018 tarihinde öğrendiğini ileri sürmüştür.
13. 7201 sayılı Kanun’un 16 ve 20 nci maddeleri ile Yönetmeliğin 25 ve 29 uncu maddeleri uyarınca muhatabın adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memuru hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazarak tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalatmak suretiyle tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunan kişiye vermelidir. Somut olayda ise tebliğ mazbatasında muhatabın bulunmadığı belirtilmiş ancak muhatabın hangi sebeple adreste bulunmadığı, geçici mi ayrıldığı tespit edilerek tebliğ mazbatasına yazılmadığından direnme kararı uygun olup yerindedir.
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; 7201 sayılı Kanun’un 16 ncı ve Yönetmeliğin 25 inci maddesi hükümlerinden anlaşılacağı üzere tebliğ memurunun, muhatap adreste bulunmuyor ise muhatabın adreste bulunmadığını tebliğ mazbatasında belirtmesi daha sonra tebligat muhatap adına kabul etmeye yetkili olan aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerden birine yapılması gerektiği, 7201 sayılı Kanun ve Yönetmeliğine göre tebliğ memurunun muhatabın adreste bulunmadığı hususunu tebligat mazbatasında belirtilmesi yeterli olup, ayrıca muhatabın nerede olduğunu araştırmasına ve tebliğ mazbatasına yazmasına gerek bulunmadığı, 7201 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinde belirtilen muvakkaten yani geçici olarak başka yere gitmekten kasıt, muhatabın köy veya şehir veya ülke dışına çıkması yani o gün dağıtım saatinde veya dağıtım saatinden sonra tebliğ evraklarında belirtilen adrese dönmeyecek olmasına ilişkin olduğu, 7201 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinde yazılı şahıslar ancak muhatabın başka yere geçici olarak gittiğini beyan ederler ise tebligatın 20 nci maddesi göre, aksi hâlde 16 ncı maddesine göre yapılması gerektiği, muhatabın sürekli olarak adresten ayrılmış olması hâlinde ise Yönetmeliğin 30 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre tebliğ evrakının tebliği çıkaran merciye geri gönderilmesi gerektiği, şikâyete konu tebligatın 7201 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesindeki şekil koşullarının uygun olarak yapılmış bir tebligat olduğu ancak borçlunun muhatap adına tebligat yapıldığı belirtilen kişi ile aynı çatı altında ikamet etmediğini iddia ettiğine göre bu maddi olgunun aksi her türlü delille ispat edilebileceğinden, borçlunun delilleri sorulup toplandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararının değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
15. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.
16. Ne var ki, alacaklı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun olup alacaklı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
29.03.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
” K A R Ş I O Y “
Şikayetçi borçlu ödeme emri tebligatının usulsüz tebliğ edildiğini tebliğ tarihinin 12.04.2018 öğrenme tarihi olarak düzeltilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık konusu tebligat Tebligat Kanununun 16 ncı maddesine göre “Muhatabın adreste bulunmaması sebebi ile muhatabın yerine aynı çatı altında ikamet eden tebellüğe ehil … imzasına tebliğ edilmiştir.” şerhi ile 09.02.2018 de tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Tebligat Kanununun 16 ncı maddesi “Aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçiye tebligat başlıklı maddede” kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerden birine yapılır.” hükmü düzenlenmiş olup, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25 inci maddesinde bu hüküm tekrarlanmıştır.
Anılan hükümden anlaşılacağı üzere tebliğ memurunun, muhatap adreste bulunmuyor ise muhatabın adreste bulunmadığını tebliğ mazbatasında belirtmesi daha sonra tebligat muhatap adına kabul etmeye yetkili olan aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerden birine yapması gerekmektedir. Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliğine göre muhatabın adreste bulunmadığı hususunun tebligat mazbatasında belirtilmesi yeterli olup, ayrıca muhataba nerede olduğunu araştırmaya ve tebliğ mazbatasına yazmaya gerek bulunmamaktadır. Sadece tebligat mazbatasına muhataba neden tebligat yapılmadığının, (muhatabın bulunmadığının) yazılması gereklidir (Yılmaz Ejder, Tacar Çağlar;Tebligat Hukuku Ankara 2012 s.319 vd. Muşul Timuçin; Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s.306).
HGK’nın 22.11.2000 tarihli ve 2000/12-1684 Esas 2000/1716 Karar sayılı kararında da bu hâlde muhatabın adreste olmama sebebinin araştırılmasına gerek bulunmadığı görüşü benimsenmiştir (Muşul Timuçin; Tebligat Hukuku, Ankara 2018 s.308).
Tebligat Kanununun 20 nci maddesi “Muhatabın Muvakkaten Başka Yere Gitmesi” başlıklı olup Tebligat Kanununun 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerin yazılı şahıslara yapılacak tebligatlarla ilgili ortak bir hükümdür. Anılan hükme göre 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendilerine yapılacak tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse, bu duruma ilişkin olarak keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir.
Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanında imzadan imtina ederse tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. “Bu durumda (Teb. Yön. 29/e) bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları” ve tebliğ evrakını tebliğden kabulden çekinmeleri hâlinde tebligat TK’nın 21 inci maddesine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren on beş gün sonra yapılmış sayılır.
Anılan hükümdeki muvakkaten yani geçici olarak başka yere gitmekten kasıt, muhatabın köy veya şehir veya ülke dışına çıkması yani o gün dağıtım saatinde veya dağıtım saatinden sonra tebliğ evraklarında belirtilen adrese dönmeyecek olmasıdır. TK 16 ncı maddede yazılı şahıslar ancak muhatabın başka yere geçici olarak gittiğini beyan ederler ise tebligat, TK’nın 20 nci maddesine göre, aksi hâlde TK’nın 16 ncı maddesine göre yapılır.
Tebligat Kanunu’nun 20 nci maddesine göre muhatap adına tebliği kabule yetkili kimse tebliğ evrakını kabulde çekindikleri takdirde Tebligat Yönetmeliğinin 29/2 nci bendine göre tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak evrakı o yer muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amiri veya memuruna imza karşılığı teslim eder ve tefhim ettiği kişinin adresini içeren ihtarnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştırır. Bu hâlde Tebligat Yönetmeliğinin 29/3 üncü bendine göre ihtarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün sonra yapılır.
Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin birinci fıkrası muhatabın adreste bulunmaması veya adreste bulunan ve yukarıdaki maddeler (TK 16 vs) mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden birinin bulunması ve bu kişinin tebellüğden imtina etmesi durumunda tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtarı veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhtarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Bu konu Yönetmeliğinin 31/6-son maddesinde muhatap ya da kendilerine tebligat yapılabilecek kişilerin tebellüğden kaçınması hâlinde yukarıda belirtilen usule göre tebliğ olunacak evrakın muhtar ve yönetmelikte belirtilen kişilere imza karşılığı teslim edileceği, tebliğ memurunun ek 1 de yer alan 2 numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştıracağı şeklinde düzenlenmektedir. Şayet adreste muhatabın olmaması ve adreste bulunan kişinin muhatabın adresten sürekli olarak ayrıldığını beyan etmesi ve bu hususun tebliğ memurunca anlaşılması hâlinde artık o muhatabın sürekli olarak ayrıldığı adreste muhatap adına tebligatı almaya yetkili kişiden bahsedilemeyeceğinden Tebligat Yönetmeliğinin 30/2 nci fıkrasına göre tebligat evrakının tebliği çıkan merciye geri gönderilmesi gereklidir.
Tebligat Kanunu 10 uncu maddesine göre 13, 14, 16, 17, 18 inci maddelerde yazılı tebligatı kabule yetkili şahıslar muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiğini belirtip tebligatı almaktan kaçınırlarsa tebliğ memuru Tebligat Yönetmeliği 29/a maddesinde yazılı kişilere teslim eder kapıya ihbarnameyi yapıştırır. Bu hâlde tebligat, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün sonra yapılmış sayıldığı hâlde aynı tebligatı kabule yetkili şahıslar muhatabın işte çarşıda olduğu ve dağıtılan saatlerden sonra adrese döneceğini beyan ederler ve tebellüğden imtina edeler ise bu kez Tebligat Kanununun 21/1 inci maddelerine ve Tebligat Yönetmeliğinin 31/1-6 ncı maddesine göre yapılır bu hâlde tebligat 21/1-son cümlesine göre ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır.
Muhatap adına tebliği kabule yetkili kişi tebligatı almış ise tebliğ evrakını aldığı tarihte yapılmış sayılır. Bu hâlde muhatap bu adresten geçici mi ayrıldığını veya dağıtım saatleri sonrasında adrese dönüp dönmeyeceğinin belirlenmesinin tebliğin yapıldığı tarihi tespit etmekte bir önemi bulunmamaktadır.
Muhatap adına tebliği almaya yetkili kişinin tebligatı alması hâlinde tebligat mazbatasının muhatabının adreste bulunmadığını belirtmesi (tevsiki) yeterli olup ayrıca adreste bulunmama nedeni ve ne zaman adrese döneceği belirtilmese dahi tebligat geçerli ve usulüne uygun yapılmış olur.
Somut olayda da Tebligat Kanunun 16 ncı maddesine göre muhatabın adreste bulunmadığı belirtilerek, muhatabın yerine aynı çatı altında ikamet eden tebellüğe ehil …’a yukarıda belirtilen kurallar uyarınca yapılan tebligat geçerlidir. Ayrıca tebligat mazbatasında muhatabın adreste bulunmama nedeninin yazılmamasının sonuca etkisi bulunmamaktadır. Tebliğ işlemi, tebligata muhatap yerine tebliğ almaya yetkili kişiye tebliği anında yapılmış sayılmaktadır.
Tebliğ mazbatası başlıklı Tebligat Kanununun 23 üncü maddesi ve ”Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi” başlıklı Tebligat Yönetmeliğinin 35 inci maddesinin f bendinde 30 ve 31 inci maddelerde yazılı durumların gerçekleşmesi hâlinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi içermesi gerektiğini düzenlemektedir.
Yönetmeliğin 35 inci maddesinde atıf yapılan yönetmeliğin 30 uncu maddesi muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbirinin gösterilen adreste sürekli olarak bulunmaması hâlini, Yönetmeliğin 31 inci maddesi ise; tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden kaçınma ile adres kayıt sistemindeki adreste bulunmama hâlinde uygulanacak işlemi düzenlemektedir. Oysa somut olayda muhatabın adreste bulunmaması ve muhatap adına tebligat almaya yetkili kimsenin tebligatı alması söz konusu olup Yönetmeliğin 35 inci maddesinin (d) fıkrasına göre tebligat mazbatasının tebligatın kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kişinin adını, soyadını, adresini ve 34 üncü madde gereğince tebligata ehil olduğunu içermesi gerektiği belirtilmiş, tebligatı alan bu kişinin muhatabın adreste bulunmama nedenini belirtmesini düzenlememiştir.
Şu hâle göre şikayete konu usulsüzlüğü iddia edilen tebligatın Tebligat Kanunun 16 ve Yönetmeliğin 25 inci maddelerine uygun olarak yapıldığını bilgilendirme ve belgelendirme özelliği taşıdığı görülmektedir. Tebliğ memurunun muhattabın adreste bulunmama sebebini araştırması ve bu hususu tebliğ mazbatasına yazmasına gerek bulunmayıp sadece TK’nın 16 ncı maddesine göre adreste bulunmadığını yazması yeterlidir. Tebligat Kanunu’nun 20 nci maddesi ise muhattap adına tebliği kabule yetkili kişinin muhattabın geçici olarak başka yere gittiğini beyan etmesi hâlinde uygulanacak bir hüküm olup olayda uygulama yeri yoktur.
Muhatabın sürekli olarak adresten ayrılmış olması hâlinde Tebligat Yönetmeliğinin 30/2 fıkrasına göre tebliğ evrakının tebliği çıkaran merciye geri gönderilmesi gerekir. Somut olayda tebligat yapıldığına göre muhatabın adresten sürekli olarak ayrılması söz konusu değildir.
Şikayete konu tebliğin yapıldığı tarihte borçlunun yurt dışında bulunması, tebligat adresinden uzun süreli olarak ayrıldığını ispata yeterli değildir. Mernis adresi tebliğ adresidir.
Kaldı ki şikayetçi tebliği eden kişi ile aynı çatı altında oturmadığını beyan ederek ikamet adresinin tebligat yapılan adres olduğunu sürekli olarak adresten ayrılmadığını da ikrar etmiş bulunmaktadır.
Şikayetçi borçlunun şikayet tarihinden sonra 30.04.2018 de adres değişikliği yaparak yurt dışı adres beyanında bulunmuş olmasının adresten uzun süreli ayrıldığını ispatlamaz.
Sonuç olarak şikayete konu tebligat, Tebligat Kanununun 16 ncı maddesindeki şekil koşullarının uygun olarak yapılmış bir tebligat olup tebligat mazbatasında yazılı hususların aksi ispat edilene kadar geçerli resmî belge niteliğindedir.
Borçlu tebligatı alan … ile aynı çatı altında ikamet etmediğini bu kişinin kayın biraderi olup … ili … ilçesinde ikamet ettiğini ileri sürmüştür. Tebligat Kanunu ve Yönetmeliği tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi hâlinde, bunun araştırma şeklini ve yöntemini göstermemiştir. O hâlde hâkim her somut olayın özelliğini cereyan şeklini, gerçekleşen maddi olguları, en ufak ayrıntısına kadar göz önünde bulundurup iddiayı araştırmalıdır. Hukuk Genel Kurulunun 07.04.1982 tarih ve 1377/337 sayılı kararında öngörülen bu ilkelere uygun şekilde Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin uygulaması sürmektedir. Somut olayda borçlu tebligat parçasında yazılı olan ve muhatap adına tebligat yapıldığı belirtilen kişi ile aynı çatı altında ikamet etmediğini iddia ettiğine göre bu maddi olgunun aksi her türlü delille ispat edilebileceğinden, borçlunun delilleri sorulup toplandıktan sonra sonucuna göre karar verilmelidir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu değişik gerekçe ile bozulması görüşündeyim. Tebligat Kanununun 16 ncı ve yine 25 inci maddeleri ile ve Tebligat Kanununun 23 ve yine 35 inci maddelerine şeklen uygun tebliğ söz konusu olduğu hâlde, olayda uygulanma kabiliyeti olmayan Tebligat Yönetmeliği 29/1 maddesinden söz edilerek muhatabın hangi sebeple adreste bulunmadığının tespit edilmemesi nedeniyle tebligatın usulsüz olduğu sonucuna varmak isabetsizdir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekirken şikayetin reddi gerekçesi ile bozma kararı verilmesi isabetli değildir.
Bu gerekçelerle Bölge Adliye Mahkemesinin şikayetin kabulü ile ödeme emri tebligatının düzeltilmesi kararının onanması yönündeki kurulun çoğunluk görüşüne katılamıyorum.