Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/58 E. 2023/1 K. 01.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/58
KARAR NO : 2023/1
KARAR TARİHİ : 01.02.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/191 E., 2019/293 K.
KARAR : Davanın kabulüne

1. Taraflar arasındaki mera şerhinin iptali-zilyetliğin beyanlar hanesine şerh düşülmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Milas 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı asıl dava dilekçesinde; … ili Milas ilçesi Kızılağaç köyünde bulunan ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılan 164 ada 21 parsel sayılı taşınmazın zilyetliğini 18.01.2010 tarihinde devraldığını, Milli Emlak Müdürlüğüne ödemelerde bulunduğunu, taşınmaza daha sonra mera şerhi verildiğini ileri sürerek, davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davacı vekili 17.12.2015 tarihli celsede; davacının dava dilekçesinde tapu kaydının iptalinden söz etmiş ise de, bu hususu sehven bildirdiğini, taleplerinin dava konusu taşınmazdaki mera şerhinin iptaliyle taşınmazın davacının zilyetliğinde olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh düşülmesi olduğunu belirtmiştir.
Davalı Cevabı
6. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; Milas Kadastro Müdürlüğünce 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 164 ada 21 parsel sayılı taşınmazın askı ilan cetvelinin beyanlar hanesinde gösterilen mera şerhinin tespitine ilişkin işlemlerin mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı
7. Milas 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.12.2015 tarihli ve 2014/438 Esas 2015/1360 Karar sayılı kararı ile; Milas ilçesi Kızılağaç köyünde orman kadastrosunun ilk olarak 1966 yılında yapıldığı, Orman Kanunu’nun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2 nci madde uygulama çalışmalarının 1982-83 yıllarında ve Orman Kanunu’nun 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde çalışmalarının 1993 yılında yapılıp ilan edilerek kesinleştiği, taşınmazın tamamının 2/B parseli içinde kaldığı ve kanun gereği parsellerin Hazine adına tespit edildiği, dava konusu taşınmazın kadim ziraat arazisi olup mera vasfında olmadığı, ayrıca dosyada mevcut kadastro tespit tutanağı ve tapu kaydında belirtilen mera tespiti ile ilgili mera komisyonunca alınan kararda bazı üyelerin imzalarının olmadığı, bu hususta bazı üyelerin muhalefet şerhinin bulunduğu, ayrıca bu kararın ilan tutanağının olmadığı, bu nedenle dava konusu taşınmazın mera olarak vasıflandırılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu 164 ada 21 parsel sayılı taşınmazın tapudaki mera kaydının iptali ile davacı …’ın zilyetliğinde olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh düşülmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 27.02.2019 tarihli ve 2016/11074 Esas 2019/1755 Karar sayılı kararı ile; ”…Davacı dava dilekçesinde, … İli, Milas İlçesi, Kızılağacı Köyü, Alagün Hayıt Önü, Kuyu Karşısı Mevkiinde 6831 sayılı Orman Kanunu 2/B maddesi uyarınca orman dışına çıkarılan 164 ada 21 parsel sayılı taşınmazın zilyetliğini 18.01.2010 tarihinde devraldığını, Milli Emlak Müdürlüğüne ödemelerde bulunduğunu, taşınmazın daha sonra “mera” şerhi verildiğini ileri sürerek, davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 17.12.2015 tarihli oturumda, davacının dava dilekçesinde tapu kaydının iptalinden söz etmiş ise de bu hususu sehven bildirdiğini, taleplerinin dava konusu taşınmazdaki mera şerhinin iptaliyle taşınmazın davacının zilyetliğinde olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh düşürülmesi olduğunu beyan etmiştir.
Davalı Hazine vekili, Milas Kadastro Müdürlüğünce 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 164 ada, 21 parsel sayılı taşınmazın askı ilam cetvelinin beyanlar hanesinde gösterilen mera şerhinin tespitine ilişkin işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu 164 ada 21 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında ve tapu kaydında: Malikinin … olduğu, 731,91.m2 miktarlı taşınmazın zeytinlik niteliği taşıdığı; beyanlar hanesinde, “İşbu parsel 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince … adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Taşınmazın tamamı birinci derece arkeolojik sit alanı içerisinde kalmaktadır. Mera Komisyonunun 22.02.2010 tarihli ve 343-712 sayılı yazılarına göre mera olarak tahsis yapılmıştır. Parsel 2008 yılından beri Sabri oğlu … tarafından kullanılmaktadır.” şerhlerine yer verildiği görülmüştür.
6831 sayılı Orman Kanununun 9. maddesinde; ilan işleri tamamlanan belde, mahalle ve köylerde kadastrosu yapılacak ormanların sınırlarının komisyonlarca, arazi üzerinde belirlenerek tutanakla tevsik edileceği, belirlenen sınır noktaları ölçülerek haritalama işlemlerinin yapılacağı; tutanak düzenlenirken kapsamında, sınırlandırılan ormanların işletme şeklinin, ihtiva ettikleri ağaç türlerinin, mülkiyet ve diğer ayni hakların, sınırda bulunan taşınmaz malların cinsinin, maliklerinin ve işgal edenlerin ad ve soyadının, gösterilen veya verilen belgelerin tarih, numara ve nitelikleri ile ilgililer tarafından yapılan itirazların gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Davacı, her ne kadar taşınmazın zilyetliği altında bulunduğu konusunda tapu kaydına şerh verilmesini talep etmiş ise de, kadastro tutanağında ve tapu kaydının beyanlar hanesinde zilyet olduğunun yazılı bulunduğu, bu talebi yönünden dava açmakta hukuki bir yararının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu taşınmazın, beyanlar hanesindeki mera tahsisine ilişkin şerhin kaldırılması talebiyle ilgili olarak, dava açma hak ve yetkisi taşınmazın maliki Hazine’ye aittir. Orman Kanununun 9. maddesi uyarınca, sadece kullanıcı olduğu tespit edilen, taşınmaza malik olmayan davacının böyle bir hakkı ve yetkisi bulunmadığından, bu taleple ilgili olarak aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerekirken, davanın kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün açıklanan sebeplerle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.
Direnme Kararı
10. Milas 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.12.2019 tarihli ve 2019/191 Esas 2019/293 Karar sayılı kararı ile, taşınmazın zeytinlik vasfında olduğu, kadastro tutanağına göre davacı …’ın zilyetliğinde bulunduğu, tapu kaydının beyanlar hanesinde de davacının zilyetliğinde olduğunun yazıldığı, taşınmaz kadimden beri mera olarak kullanılmadığı gibi mera olarak tahsis edildiğine ilişkin usulen alınmış ve kesinleşmiş bir karar da bulunmadığı, mera şerhinin davacının kullanımını engelleyeceği, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, mahkemece taşınmazın niteliği belirlenerek mera şerhinin iptaline yönelik olarak oluşturulan hükmün yerinde olduğu; diğer yandan tapu kaydının beyanlar hanesinde taşınmazın davacı …’ın zilyetliğinde olduğu yazılı olduğundan bu hususta yeniden hüküm kurulması gerekmemekle birlikte zilyetlik şerhinin yeniden yazılmasına karar verilmesinin sonuca etkili olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın beyanlar hanesindeki mera tahsisine ilişkin şerhin kaldırılması istemi yönünden, davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
13. Öncelikle taraf ve dava ehliyeti ile uygulamada sıklıkla husumet olarak da kullanılan sıfat kavramlarının irdelenmesinde fayda vardır.
14. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usuli hukuki ilişkinin sujesi olabilme yeteneğidir. Medeni (maddî) hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK md. 8) ve tüzel (TMK md. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir (HMK md. 50). Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. Tüzel kişiliğin ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.
15. Dava ehliyeti ise; HMK’nın 51 inci maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddî) hukuktaki TMK’nın 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
16. Öte yandan Türk Hukuk Lûgatında da her insanın hak ehliyetinin bulunduğu, insanların hukuk düzeninin sınırları içinde haklara ve borçlara ehil olduğu (TMK md. 8, 48) belirtilmiş; fiil ehliyetinin ise, kendi eylemi ile hak edinebilme ve borç altına girebilme yeterliliği (TMK md. 9, 49) olduğu vurgulanmıştır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 331-332)
17. Taraf sıfatına bir başka deyişle husumet ehliyetine gelince, bu kavram dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Türk Hukuk Lûgatında kelime anlamı “bir şahıs veya bir şeyin hâli” olarak tanımlanan sıfat (Türk Hukuk Lûgatı, s. 977), dava konusu subjektif hak olan dava hakkı ile taraflar arasındaki ilişkidir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, “aktif husumeti”, davalı sıfatı ise “pasif husumeti” karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Sıfat dava şartı değil, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esası incelendikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Diğer bir ifadeyle bir davada taraflardan birinin, aktif ya da pasif husumet ehliyetinin (davacı veya davalı sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık uyuşmazlığın esastan çözülmesine geçilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Sıfat, ileri sürülme zamanı kanun ile kabul edilen ilk itiraz ya da davalı tarafından ortaya konulması gereken def’i niteliğinde olmadığından, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece resen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur.
18. Bu aşamada kullanım kadastrosunun niteliği ile 6292 sayılı Kanun hükümlerine değinilmesi önem arzetmektedir.
19. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na 15.01.2009 tarihli ve 5831 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi ile eklenen Ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 20.06.1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanun’la değişik 2 nci maddesi ile 23.09.1983 tarihli ve 2896 sayılı, 05.06.1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanun’larla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanun’un 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edileceği hükme bağlanmıştır.
20. “Kullanım kadastrosu” olarak isimlendirilen bu çalışmanın amacı, 2/B sahalarını, fiili kullanım durumlarını dikkate alarak parsellere ayırmak ve bu taşınmazları 2/B alanı olarak Hazine adına tescil ederken, taşınmazlar üzerinde fiili kullanımı bulunanları ve muhdesatları tespit ederek tapunun beyanlar hanesinde göstermektir.
21. 6292 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde Kanun’un amacı; 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi olarak ifade edilmiş, 6831 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım arazileri hakkında uygulanacağı açıklanmıştır.
22. 6292 sayılı Kanun’un 6. maddesinde yer alan hükümlere göre de; 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen veya bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenecek güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre taşınmazların 31.12.2011 tarihinden önce veya sonra kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen ve hak sahibi sayılan kişilerin, 6292 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 26.04.2012 tarihinden itibaren idareye başvurmaları sağlanarak, bu şekilde hak sahibi kişilerin mağduriyetlerinin önlenmesi ve bu taşınmazların da değerlendirilmelerine imkân sağlanması amaçlanmıştır.
23. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, çekişmeli 164 ada 21 parsel sayılı taşınmaz … adına zeytinlik niteliğiyle kayıtlı olup; beyanlar hanesinde ise “Mera komisyonunun 22.01.2010 tarih, 343-712 sayılı yazılarına göre mera olarak tahsis yapılmıştır.”, “Parsel 2008 yılından beri Sabri oğlu … tarafından kullanılmaktadır.”, “İşbu parsel 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince … adına orman dışına çıkarılmıştır.”, “Taşınmazın tamamı 1. derece arkeolojik sit alanı içerisinde kalmaktadır.”, “3. derece arkeolojik sit alanında kalmaktadır.” şerhleri bulunmaktadır. Dolayısıyla bir sübjektif hakkı dava etme yetkisinin kural olarak o hakkın sahibine ait olduğu, somut olayda da orman sınırları dışına çıkartılan dava konusu taşınmazın davacının kullanımında olduğu hususunun beyanlar hanesine şerh edildiği, eldeki davada mülkiyet iddiasında bulunulmadığı, mera şerhinin davacının kullanımını engelleyeceği cihetle 6292 sayılı Kanun uyarınca kullanıcı olarak hak sahibi sayılan davacının mera şerhinin iptaline yönelik açılan davada aktif husumet ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında mahkemece verilen direnme kararının yerinde olduğu, esasa ilişkin Özel Dairece yeniden inceleme yapılmasına gerek olmadığı, bu nedenle dosyanın Özel Daireye gönderilmeksizin ilk derece mahkemesi kararının onanması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
25. Hâl böyle olunca; mahkemece, mera tahsisine ilişkin şerhin kaldırılması istemi yönünden davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğuna ilişkin olarak verilen direnme kararı yerinde olup, davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmektedir.

IV. SONUÇ
Açıklanan sebeplerle;
Direnme uygun olup, davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
01.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Dava mera şerhinin iptali ile taşınmazın davacının zilyetliğinde olduğu hususunun tapu kaydının beyanlar hanesine şerh düşülmesi istemine ilişkindir.

6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi gereğince … adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazın zeytinlik niteliğinde olduğu, kadastro tutanağından davacının zillyetliğinde olduğu, tapu kaydının beyanlar hanesinde de davacının zilyetliğinin yazılı olduğu taşınmazın kadimden beri mera olarak kullanılmadığı gibi mera olarak tahsis edildiğine ilişkin usulen alınmış ve kesinleşmiş bir kararın da bulunmadığı,davacının mülkiyet iddiasının bulunmadığı, mera şerhinin davacının kullanımını engelleyeceği dava açmakta hukuki yararının bulunduğu ve mahkemece taşınmazın niteliği belirlenerek mera şehrinin iptaline yönelik olarak oluşturulan hükmün yerinde olduğu, tapu kaydının beyanlar hanesinde taşınmazın davacının zilyetliğinde olduğu yazılı olduğundan bu hususta yeniden hüküm kurulmasının gerekmediği, zilyetlik şerhinin yeniden yazılmasının sonuca etkili olmadığı ve ilk derece mahkemesi kararı ile dairenin karşı oylarında açıklandığı üzere esasa ilişkin yeniden incelemeye gerek olmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesi direnme kararının onanması gerektiği kanaati ile sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.