Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/524 E. 2023/210 K. 15.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/524
KARAR NO : 2023/210
KARAR TARİHİ : 15.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki cezai şart alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; davalının müvekkili şirkette 26.03.2003 tarihinden itibaren pazarlama elemanı, antrepo müdürü ve pazarlama müdürü olarak çalıştığını, davalının pazarlama müdürü olarak pozisyonunun değiştiği 09.09.2013 tarihinde davalı ile belirli süreli hizmet sözleşmesi yapıldığını ve ayrıca davalının aynı tarihte rekabet yasağı taahhütnamesi imzaladığını, davalının 21.08.2014 tarihli noter ihtarnamesi ile haksız olarak iş akdini feshettiğini, akabinde davalının rekabet yasağı taahhütnamesine aykırı olarak müvekkili şirket ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren dava dışı rakip şirketlerde dolaylı olarak çalıştığının ve müvekkili şirketin müşterilerini buraya yönlendirdiğinin öğrenildiğini, davalının müvekkili şirkette çalıştığı pozisyonlar gözetildiğinde davalının müvekkili şirketin ticari ve şahsi ilişkileri ile ticari sırlarına vakıf olduğunu ve bunları kendi adına ekonomik menfaat temin edebilecek şekilde kullandığını, bu durumun müvekkilinin zarara uğramasına sebep olduğunu ve dolayısıyla açıkça rekabet yasağı taahhütnamesine aykırılık teşkil ettiğini ve davalının rekabet yasağı taahhütnamesinde öngörülen 250.000,00 TL cezai şartı ödemesi gerektiğini ileri sürerek davalının rekabet yasağı taahhütnamesinde ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 444 ilâ 446 ncı maddelerinde belirlenen rekabet yasağına aykırı fiillerinin tespitine, önlenmesine ve davalının söz konusu fiilleri sebebi ile sözleşme ile belirlenen 250.000,00 TL tutarındaki cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin davacı şirkette sadece pazarlama elemanı olarak çalıştığını, müvekkilinin bir dönem antrepo müdürü olarak, bir dönem de pazarlama müdürü olarak çalıştığı belirtilmiş ise de bunun sadece görünüşte olduğunu, dolayısıyla davacı şirketin ticari sırları ve müşteri çevresi hakkında bilgi sahibi olmasının mümkün olmadığını, müvekkiline 09.09.2013 tarihli belirli süreli hizmet sözleşmesi ile eki diğer sözleşmelerin zorla imzalatıldığını ve bu nedenle bu sözleşmelerin geçersiz olduğunu, rekabet yasağı taahhütnamesindeki cezai şartın sonradan davacı tarafından yazıldığını, müvekkilinin davacı şirkette pazarlamacı olarak işe başlamadan önce de aynı sektörde ve aynı işi yapmakta olduğunu, bu konularda bilgi ve birikimli olduğunu, bundan dolayı da davacı şirketin cirosunun büyük kısmının müvekkilinin portföyünde bulunan şirketlerden oluştuğunu, işten ayrıldıktan sonra da bu şirket ve kişilerle müvekkilinin konuşması ve bir araya gelmesinin temel hak olduğunu, bu durumun rekabet yasağına aykırılık olarak kabul edilemeyeceğini, ayrıca müvekkilinin rekabet yasağına aykırı hiçbir davranışının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12.02.2018 tarihli ve 2015/714 Esas, 2018/100 Karar sayılı kararı ile; davalının davacı şirketle aynı iştigal alanında faaliyet gösteren bir başka şirkette rekabet yasağı süresi içerisinde faaliyette bulunduğu, davacı yanında çalıştığı süre içerisinde edindiği müşteri bilgisini kullanarak rekabet yasağına aykırı davrandığı, ayrıca davalının işten ayrılmasından sonra davacının müşterisi olan şirketlerin satış rakamlarında ciddi düşüşlerin yaşandığı, dolayısıyla davacının cezai şart bedeli talebinin yerinde olduğu, ancak rekabet yasağına ilişkin taahhütnamede rekabet yasağına aykırı davranış halinde davalının 250.000,00 TL cezai şart ödeyeceği kararlaştırılmış ise de cezai şartın miktarı ile öngörülen rekabet yasağı arasındaki denge, davalının menfaati ve davacının maddi zararının tespit edilememiş olması göz önünde bulundurularak takdiren 25.000,00 TL cezai şartın hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 25.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.03.2019 tarihli ve 2018/837 Esas, 2019/374 Karar sayılı kararı ile; davalının davacı şirkette antrepo müdürü ve pazarlama müdürü olarak muhtelif tarihlerde görev yaptığı, davalının 21.08.2014 tarihli noter ihtarnamesi ile iş akdini feshederek davacı şirketten ayrıldığı, yine davalının davacı şirketten ayrıldıktan hemen sonra … Genel … ve Lojistik A.Ş.’de çalışmaya başladığı, ancak 6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu, bu düzenlemenin emredici nitelikte ve kamu düzenine ilişkin bir düzenleme olduğu, davacı tarafından imzalanan rekabet yasağı taahhütnamesinde ise sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği, dolayısıyla sözleşmedeki ceza koşulunun geçersiz olduğu, bu geçersizliğin hakimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik olmadığı, bu itibarla ilk derece mahkemesince davacının cezai şart talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet etmeme yasağına ilişkin hükmün sadece işçi aleyhine cezai şart öngördüğü, bu nedenle 6098 sayılı TBK’nın 420.maddesi uyarınca geçersiz olduğu gerekçesiyle, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karar kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Dairemizin 11.02.2019 gün, 2017/3977 Esas-2019/990 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, hizmet sözleşmesi içerisinde rekabet etmeme yasağına dair hüküm bulunduğu hallerde, sözleşmenin, hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdirdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şart hükümlerin geçersiz olduğunu hüküm altına alan TBK’nın 420.maddesinin taraflar arasında akdedilen rekabet etmeme sözleşmesine uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Kaldı ki, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde rekabet yasağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olup, bu hususta 09.09.2013 tarihinde ayrı bir sözleşme imzalanmıştır. Belirtilen nedenlerle mahkemenin anılan gerekçesi doğru bulunmamış, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir…”
gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; temel kişilik hakkı ile Türk kamu düzenini ilgilendiren ve bu nedenle emredici olan 6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesinin birinci fıkrasına göre hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu, kanun koyucunun bu düzenleme ile hizmet ilişkisinde işçiyi koruma iradesini gözeterek sözleşmenin devam ettiği dönem veya sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem arasında herhangi bir ayrım yapmadığı, dolayısıyla rekabet yasağı sözleşmesindeki işçi aleyhine konulan ceza koşuluna karşılık işverene de bir ceza koşulu öngörülebileceği gibi karşılıklılığın başka şekillerde de sağlanabileceği, örneğin rekabet yasağı karşılığında işverenin işçiye belirli bir miktar ödeme yapmayı veya yoksun kalacağı çalışma hakkı karşılığında aylık ücretinin belli bir kısmını yasak süresi boyunca ödemeyi üstlenebileceği, diğer taraftan ceza koşulu içeren düzenlemenin ayrı bir kağıda yazılmasının da sonuca bir etkisinin olamayacağı, zira hizmet ilişkisini düzenleyen bir metinin ayrı kağıda yazılmış olması da hizmet sözleşmesine eki niteliği taşıyacağı, aksinin kabulü halinde işçi aleyhine tek taraflı ceza koşulu içeren hükümlerin hizmet sözleşmesine değil de ayrı bir belgeye yazılarak kanunun emredici şekilde düzenlediği tek taraflı ceza koşulu yasağını uygulanamaz hale getireceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, direnme kararında rekabet yasağı sözleşmesinin genel hükümlere tabi hizmet sözleşmesi olarak vasıflandırılmasının hatalı olduğunu, dolayısıyla rekabet yasağı sözleşmesinde iki tarafa da cezai şart öngörüleceği yönünde değerlendirme yapılamayacağını, ayrıca Bölge Adliye Mahkemesinin somut vakıayı hatalı ve eksik değerlendirdiğini ileri sürülerek ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair 6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesinin birinci fıkrasının aynı Kanun’un 444 üncü maddesi kapsamında akdedilen rekabet yasağı sözleşmelerinde uygulanıp uygulanamayacağı, buradan varılacak sonuca göre taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesinde rekabet yasağına aykırı davranış için 6098 sayılı Kanun’un 446 ncı maddesinin ikinci fıkrası kapsamında öngörülen ceza koşulunun geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.”

2. 6098 sayılı Kanun’un 444 üncü maddesi şöyledir:
“Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”

3. 6098 sayılı Kanun’un 446 ncı maddesi şöyledir:
“Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir.

2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

2. İşçinin iş/hizmet sözleşmesinin devamı süresince işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Dürüstlük kuralı gereğince bu yükümlülük bazı durumlarda sözleşmenin sona ermesinden sonra da belli bir süre devam etmelidir. Zira işçinin çalışması esnasında elde ettiği bazı bilgileri iş akdinin sona ermesinden sonra kullanması işverenin haklı menfaatlerine zarar verebilir. Buna karşılık, Anayasa’nın 48 inci maddesinde güvence altına alınan işçinin dilediği alanda “çalışma ve sözleşme özgürlüğü”, onun hayatını kazanması yanında yine Anayasa’da öngörülmüş olan maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkıyla doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla iş/hizmet sözleşmelerinde sözleşme sonrası rekabet yasağı kapsamında işverenin rekabet nedeniyle ortaya çıkabilecek haklı menfaati ile işçinin çalışma ve sözleşme özgürlüğünün dengelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle 6098 sayılı Kanun’da bu dengeyi sağlamaya yönelik özel düzenlemeler yapılmıştır.

3. Bu dengenin sağlanması amacıyla kanunda öngörülen rekabet yasağı anlaşması, hizmet sözleşmesiyle bağıtlanan işçinin sözleşmenin sona ermesi sonrasında iş sahibiyle rekabet edeceği bir işi kendi adına yapmamasını ve rakip bir işyerinde çalışmamasını, böyle bir kuruluşta ortak ve başka sıfatlarla ilgili olmayacağını öngören anlaşma olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Kurumu: Türk Hukuk Lûgatı C. 1, Ankara 2021 s. 926).

4. 6098 sayılı Kanun’un 444 üncü maddesi gereğince fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.

5. İşçi ile işveren arasında 6098 sayılı Kanun’un 444 ve devamındaki maddelerinde işaret edilen koşullar dahilinde tesis edilecek rekabet yasağı sözleşmesi, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine konulacak bir hükümle düzenlenebileceği gibi bu hususta ayrı bir metin ile rekabet yasağı sözleşmesinin akdedilmesi mümkündür. Her iki durumda da rekabet yasağı, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden bağımsız olarak varlığını sürdürür. Başka bir deyişle hizmet sözleşmesi içerisinde ayrı bir hüküm olarak rekabet yasağı kaydının mevcudiyeti hâlinde, taraflar arasındaki sözleşmede hem hizmet ilişkisinin devamı süresince geçerli olan bir hizmet sözleşmesinin, hem de hizmet ilişkisi sona erdikten sonraki döneme dair yükümlülükler içeren bir rekabet yasağı sözleşmesinin varlığı kabul edilerek tarafların her iki sözleşme ile bağlı oldukları kabul edilmelidir.

6. Rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranışların sonuçları ise 6098 sayılı Kanun’un 446 ncı maddesinde düzenlenmiş olup buna göre rekabet yasağına aykırı davranan işçi, işverenin bu sebeple uğradığı tüm zararları gidermekle yükümlüdür. Öte yandan rekabet yasağına aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmış ise işçi, sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, ceza koşulu olarak öngörülen meblağı ödeyerek rekabet yasağına dair borcundan kurtulabilecektir; ancak işverenin ceza koşulu olarak belirlenen miktarı aşan zararları da işçi tarafından tazmin edilmelidir.

7. Bu aşamada hizmet sözleşmelerinde öngörülebilecek ceza koşulunun geçerliliğine dair düzenleme içeren 6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesinin birinci fıkrasının aynı Kanun 444 üncü maddesi kapsamında akdedilen rekabet yasağı sözleşmelerinde öngörülebilecek ceza koşulunun geçerliliğine etkisinin irdelenmesi, uyuşmazlık kapsamı itibariyle önem arz eden bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.

8. 6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesinin birinci fıkrasına göre hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersiz olacaktır. Buna göre hizmet sözleşmelerinde işçi aleyhine öngörülecek ceza koşulu, ancak işverenin de bu konuda bir karşı edim yükümlendiği durumlarda geçerli olacaktır. Burada kanun koyucu, hizmet sözleşmelerinde işveren karşısında dezavantajlı konumda olan işçinin korunması amacıyla, işveren tarafından sözleşmenin düzenlenmesi sırasında işçiye dayatılması mümkün olan ceza koşulunun geçerliliğini, işveren aleyhine uygun bir karşı edimin varlığı koşuluna bağlamıştır.

9. Öte yandan, 6098 sayılı Kanun’un 446 ncı madde hükmündeki düzenlemeden hareketle rekabet yasağı sözleşmesinde işçi aleyhine ceza koşulunun öngörülebileceği anlaşılmakla, anılan ceza koşulunun geçerliliği herhangi bir karşı edim yükümlülüğüne bağlanmamıştır. Başka birdeyişle rekabet yasağı sözleşmelerinde işçi aleyhine öngörülebilecek ceza koşulunun geçerliliği, bu konuda işverenin karşı edim yükümlülüğüne bağlı değildir. Zira anılan hükümde, cezai şarta dair işveren tarafından karşı edim yükümlülüğüne ilişkin herhangi bir geçerlilik koşulu aranmaksızın; sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçinin öngörülen cezai şartı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabileceği ve işçinin cezai şartı aşan zararları gidermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Nitekim rekabet yasağı sözleşmelerinde işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edim, ancak aşırı nitelikteki rekabet yasağının sınırlandırılmasında hâkim tarafından nazara alınması gereken unsurlardan biri olarak 6098 sayılı Kanun’un 445 inci maddesinin ikinci fıkrasında ayrıca düzenlenmiş olup bunun dışında rekabet yasağı sözleşmelerinde işçi aleyhine öngörülecek ceza koşulunun geçerliliği için herhangi bir karşılıklılık unsuru aranmamıştır.

10. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair 6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesinin birinci fıkrasının, aynı Kanun’un 446 ncı maddesindeki özel düzenlemenin mevcudiyeti karşısında rekabet yasağı sözleşmelerine uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Zira işçi ile işveren arasındaki hizmet sözleşmesi içerisinde bir hüküm olarak yahut ayrı bir sözleşme metni ile düzenlenmesinden bağımsız olarak rekabet yasağı sözleşmesi, kapsadığı dönem ve koruduğu menfaatler itibariyle hizmet sözleşmesinden ayrı, bağımsız bir sözleşme niteliğindedir. Bunun yanında rekabet yasağı sözleşmelerinde ceza koşuluna dair özel hüküm içeren 6098 sayılı Kanun’un 446 ncı maddesi gereğince işçi aleyhine kararlaştırılan ceza koşulunun geçerliliğine dair işveren yönünden herhangi bir karşı edim yükümlülüğünün aranmamış olması, kanun koyucunun bu yöndeki bilinçli bir tercihinden kaynaklanmakta olup rekabet yasağı sözleşmesinin sahip olduğu bu nitelikler ve bu sözleşmeye ilişkin 6098 sayılı Kanundaki özel hükümlerden hareketle hizmet sözleşmelerinde öngörülecek olan ceza koşulunun geçerliliğine dair 6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesinin birinci fıkrasının rekabet yasağı sözleşmelerinde uygulanması söz konusu olamaz. Dolayısıyla rekabet yasağı sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine öngörülen cezai şart, işveren tarafından bu kapsamda bir karşı edim üstlenilmemiş olsa dahi geçerli olarak sözleşmenin işçi tarafından ihlâli durumunda hüküm ve sonuçlarını doğurur.

11. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalının davacı şirkette 26.03.2003 tarihinden itibaren pazarlama elemanı, antrepo müdürü ve pazarlama müdürü olarak çalıştığı, davalının pazarlama müdürü olarak pozisyonunun değiştiği 09.09.2013 tarihinde belirli süreli hizmet sözleşmesi ile birlikte “rekabet yasağı ve üçüncü kişiler lehine iş yapmama taahhütnamesi” imzaladığı, davalının 21.08.2014 tarihli noter ihtarnamesi ile iş akdini feshettiği, davalı tarafından imzalanan “rekabet yasağı ve üçüncü kişiler lehine iş yapmama taahhütnamesi”nin içerdiği hükümler itibariyle 6098 sayılı Kanun’un 444 ve devamındaki hükümlerde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

12. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin “Cezai Şart” başlıklı maddesinde bu sözleşmeye aykırılık halinde davalı işçi aleyhine 250.000,00 TL bedelli ceza koşulu öngörülmüş olup bunun karşılığında davacı aleyhine herhangi bir yükümlülük düzenlenmemiştir. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin taraflar arasındaki hizmet ilişkisi çerçevesinde düzenlendiği açıktır.

13. Rekabet yasağı sözleşmesinin akdedilmesiyle, hizmet sözleşmesinden ayrı bir metinde düzenlenmiş yahut hizmet sözleşmesi içerisindeki bir hükümle düzenlenmiş olmasından bağımsız olarak taraflar arasında hem bir hizmet sözleşmesinin, hem de bir rekabet yasağı sözleşmesinin birbirlerinden ayrı olarak varlıklarını koruyacakları kabul edilmelidir. Bu kapsamda davacı ile davalı arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi, her ne kadar taraflar arasındaki hizmet ilişkisine ilişkin olarak akdedilmiş ise de sahip olduğu unsurlar ile uygulanacak kanuni hükümlerdeki farklılıklar, iş ilişkisinin feshedildiği tarihten sonraki döneme dair hükümler içermesi ile anılan dönem için geçerli olması sebebiyle hizmet sözleşmesinden bağımsız nitelikte bir sözleşme olarak varlığını muhafaza eder.

14. Bu itibarla taraflar arasındaki iş sözleşmesinden bağımsız niteliği nazara alındığında ve rekabet yasağı sözleşmelerinde öngörülebilecek ceza koşuluna dair özel hüküm niteliğinde olan 6098 sayılı Kanun’un 446 ncı maddesi çerçevesinde hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair 6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesinin birinci fıkrasının taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesine uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu sebeple davacı ile davalı arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde, sözleşmenin ihlâli durumunda sadece davalı aleyhine öngörülen ceza koşulu geçerlidir. Bu anlamda anılan ceza koşuluna karşılık olarak davacının herhangi bir karşı edim yükümlülüğünün sözleşmede öngörülmemiş olması, davalı aleyhine öngörülen ceza koşulunun geçerliliğini etkilemez. Dolayısıyla davacı ile davalı arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde, davalı aleyhine öngörülen ceza koşuluna ilişkin geçerli hüküm kapsamında anılan sözleşmenin ihlâli iddiasına dayalı olarak ceza koşulunun tahsilinin talep edilmesi mümkündür.

15. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin bünyesinde barındırdığı unsurlar itibariyle davacı ile davalı arasındaki hizmet sözleşmesinin devamı niteliğinde olduğu, rekabet yasağı anlaşmasının taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine ilişkin olduğu, bu sebeple rekabet yasağı sözleşmesinin hizmet sözleşmesinden ayrı düzenlenmiş olmasının bu sözleşmeyi hizmet sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme olduğunu kabule yeterli olmadığı, hizmet sözleşmesinin eki/devamı niteliğindeki rekabet yasağı sözleşmesinin 6098 sayılı Kanun’un hizmet sözleşmelerine dair emredici düzenlemelerine tabi olduğu, dolayısıyla rekabet yasağı sözleşmesinde sadece davalı aleyhine öngörülen ceza koşuluna dair sözleşme hükmünün, 6098 sayılı Kanun’un 420 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince geçersiz olduğundan bu yönde verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşü ile somut olaya uygulanması gereken 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu gereğince davada iş mahkemelerinin görevli olduğu, asliye ticaret mahkemesinin görevli olmadığı, bu nedenle direnme kararının anılan değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler, Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

16. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

15.03.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

“K A R Ş I O Y”

Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık iddiasından kaynaklanan cezai şart istemine ilişkin olup Bölge Adliye Mahkemesi ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 420/1 inci maddesinde düzenlenen hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair hükmün, aynı Kanun’un 444 üncü maddesi kapsamında rekabet yasağı sözleşmelerinde uygulanıp uygulanamayacağı, buradan varılacak sonuca göre taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde öngörülen ceza koşulunun geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420/1 inci maddesi gereğince işçi ve işveren arasında düzenlenen bir hizmet sözleşmesinde sadece işçi aleyhine ceza koşulunun öngörülemeyeceği, öngörülmesi durumunda ise geçersiz olduğu düzenlenmiştir. Burada yasa koyucu işveren karşısında sözleşmenin zayıf tarafı olarak kabul edilen ve sosyal düşüncelerle korunması düşünülen işçiyi koruma yaklaşımı çerçevesinde emredici bir hükümle hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine getirilecek ceza koşulunu yasaklamıştır. Bu bağlamda hizmet sözleşmelerinde düzenlenecek ceza koşuluna dair karşılıklılık olmadığı durumlarda da sözleşmenin tarafları arasındaki dengenin kolayca bozulabileceğinden hareketle TBK’nın 420/1 inci maddesindeki emredici hüküm ile bu dengenin sağlandığı söylenebilir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 420/1 inci maddesindeki emredici hükme ilişkin olarak kanun koyucu tarafından herhangi bir istisna öngörülmemiş olup bu kural, hizmet sözleşmesinin devam ettiği süreçte ve sözleşmenin sona erdiği tarihten sonraki dönemde de geçerli olacaktır. Başka bir anlatımla hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine öngörülen tek taraflı ceza koşulunun TBK’nın 420/1 inci maddesi gereğince geçersizliğine dair hükmün uygulama zamanı bakımından hizmet sözleşmesinin ayakta olduğu dönem ile sözleşmenin sona erdiği tarihten sonraki dönem arasında herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Bu itibarla bir hizmet sözleşmesinde sadece işçi aleyhine öngörülen bir ceza koşulu, sözleşmenin devam ettiği dönem ile sona erdiği tarihten sonraki dönem bakımından herhangi bir ayrıma tabi olmaksızın TBK’nın 420/1 inci maddesindeki emredici düzenleme gereğince geçersiz olacaktır. Zira hizmet sözleşmelerinde ceza koşulu, sözleşmenin devamı sırasında öngörülebilecek olmakla birlikte genellikle sözleşmenin sona erdiği tarihten sonraki döneme ilişkin düzenlenmekte olup ceza koşulunun hizmet sözleşmesinin sona erdiği tarihten sonraki döneme ilişkin olması, ceza koşuluna dair hükmü hizmet sözleşmesinin bir düzenlemesi yahut eki/devamı olmadığı anlamına gelmez.

Uyuşmazlık kapsamı itibariyle üzerinde durulması gereken bir diğer sözleşme türü ise TBK’nın 444 ve devamındaki hükümlerde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesidir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 444/1 inci maddesi gereğince; fiil ehliyetine sahip olan bir işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.

Bu kapsamda işçi ve işveren arasında TBK’nın 444 ve devamındaki maddelerde düzenlenen koşullar çerçevesinde kurulan bir rekabet yasağı sözleşmesinde, rekabet yasağına aykırı davranış hakkında ceza koşulunun öngörülebileceği yine aynı Kanun’un 445/2 nci maddesinde düzenlenmiş olup anılan hüküm; “Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.” şeklindedir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve devamındaki hükümlerde belirtilen koşullar kapsamında işçi ve işveren arasında düzenlenen bir rekabet yasağı sözleşmesinde ceza koşulunun öngörülmesi mümkündür. Bununla birlikte rekabet yasağı sözleşmesinde işçi aleyhine öngörülen ceza koşulunun geçerliliği, TBK’nın 420/1 inci maddesi gereğince işverenin de bir karşı edim yükümlülüğü üstlenmiş olmasına bağlıdır. Başka bir anlatımla; işçi ve işveren arasında düzenlenen bir rekabet yasağı sözleşmesinde sadece işçi aleyhine öngörülen bir ceza koşulu, TBK’nın 420/1 inci maddesindeki emredici hüküm gereği geçersiz olacaktır. Zira TBK’nın 393 ilâ 447 nci maddelerindeki hükümlerin tamamı hizmet sözleşmelerine ilişkin olmakla hizmet sözleşmesindeki ceza koşulunun sözleşmenin sona erdiği tarihten sonra hüküm ifade etmesi, anılan ceza koşulunun hizmet sözleşmesi içerisinde düzenlenen bir hüküm olmadığı anlamına gelmez. Bu sebeple hizmet sözleşmesi kapsamında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesinde sadece işçi aleyhine öngörülen ceza koşulu, TBK’nın 420/1 inci maddesi kapsamında geçersiz olacaktır.

Bunun yanında işçi ve işveren arasındaki hizmet sözleşmesiyle kurulan ilişkiye dair düzenlemelerde öngörülecek ceza koşulu, taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesi içerisinde ayrı bir madde olarak düzenlenebileceği gibi bu metinden ayrı bir sözleşmeyle de düzenlenebilir. Bu bağlamda taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi ile bu sözleşmenin sona erdiği tarihten sonraki döneme ilişkin olarak düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesi ve bu sözleşmede öngörülen ceza koşulu da yine hizmet sözleşmesinin metni için ayrı bir madde ile düzenlenebileceği gibi hizmet sözleşmesinden ayrı bir sözleşme metniyle de akdedilebilir. Her iki durumda da sözleşme ihlâli durumunda uygulama alanı bulacak olan ceza koşuluna ilişkin düzenleme, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden bağımsız olmayan ve sözleşmenin eki niteliğinde bir hüküm olarak kabul edilir. Buradan hareketle işçi ve işveren arasındaki hizmet/iş ilişkisinden kaynaklanan rekabet yasağına dair sözleşmenin de hizmet sözleşmesinin eki niteliğinde olması sonucu rekabet yasağının ihlâli durumunda uygulanacak ceza koşulunun geçerliliği, TBK’nın 420/1 inci maddesi gereğince karşılılık unsurunun mevcudiyetine bağlıdır. Başka bir anlatımla rekabet yasağı sözleşmesinin hizmet sözleşmesi içerisinde ayrı bir başlık altında yahut ayrı bir sözleşme metni içerisinde düzenlenmiş olmasından bağımsız olarak rekabet yasağına aykırılık halinde sadece işçi aleyhine öngörülen ceza koşulu, TBK’nın 420/1 inci maddesi gereğince geçersiz olacaktır.

Somut olayda taraflar arasında 09.09.2013 tarihli belirli süreli iş sözleşmesi, bu sözleşmedeki iş ilişkisine ilişkin olarak da aynı tarihli rekabet yasağı sözleşmesi niteliğinde ve ayrı bir metin halinde “rekabet yasağı ve üçüncü kişiler lehine iş yapmama taahhütnamesi” akdedilmiştir. Taraflar arasındaki iş sözleşmesi, davalının 21.08.2014 tarihindeki istifası ile sona ermiştir. Bunun yanında taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde rekabet yasağına aykırılık durumunda sadece davalı aleyhine 250.000,00 TL ceza koşulu öngörülmüştür. Öte yandan taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde anılan ceza koşuluna dair hüküm karşılığında davacı taraf aleyhine ise herhangi bir karşı yükümlülük düzenlenmemiştir.

Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi 09.09.2013 tarihli olsa da davalının 26.03.2003 tarihinden itibaren davacı şirket nezdinde pazarlama elemanı, antrepo müdürü ve pazarlama müdürü olarak çalıştığı, anılan rekabet yasağı sözleşmesinin ise taraflar arasındaki hizmet/iş ilişkisine dair düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi ayrı bir metin halinde düzenlenmiş olsa da davacı ile davalı arasındaki hizmet sözleşmesinin eki/devamı niteliğindedir.

Her ne kadar Özel Dairece; TBK’nın 420/1 inci maddesinin rekabet yasağı sözleşmesine uygulanamayacağı, ayrıca taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin hizmet sözleşmesinden ayrı bir sözleşme olarak akdedildiği belirtilmiş ise de; taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi, bünyesinde barındırdığı unsurlar itibariyle davacı ile davalı arasındaki hizmet/iş sözleşmesinin eki/devamı niteliğinde olduğundan sözleşme metninin hizmet sözleşmesinden ayrı düzenlenmiş olması, anılan rekabet yasağı sözleşmesini hizmet sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme niteliğinde olduğunu kabul için yeterli değildir.

Bu kabul neticesinde ise taraflar arasında düzenlenen ve hizmet sözleşmesinin eki/devamı niteliğindeki rekabet yasağı sözleşmesi de hizmet sözleşmelerine dair TBK’da düzenlenen emredici düzenlemelere tabidir. Dolayısıyla taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin eki/devamı niteliğindeki rekabet yasağı sözleşmesinde sadece davalı aleyhine öngörülen ve uyuşmazlık kapsamında talep edilen ceza koşuluna ilişkin düzenleme, TBK’nın 420/1 inci maddesi gereğince geçersiz olup anılan ceza koşuluna dair geçersiz sözleşme hükmüne dayalı olarak ceza koşulu talep edilemez.

Tüm bu nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının onanması gerektiği kanaatiyle direnme kararının Özel Dairenin bozma kararındaki nedenlerle bozulmasına dair değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.