YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/366
KARAR NO : 2023/299
KARAR TARİHİ : 05.04.2023
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 10. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; 07.12.2004 tarihinde dava dışı … ve idaresindeki zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan aracın davacının yolcu olarak bulunduğu motosiklete çarpması sonucu davacıda %19 oranında malûliyet oluştuğunu, kazanın dava dışı sürücünün kusuruyla meydana geldiğini ileri sürerek 02.09.2014 harç tarihli ıslah dilekçesiyle artırdığı 12.041,34 TL malûliyet tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımı yönünden reddinin gerektiğini, kaza tarihi itibariyle geçerli olan zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçe limitinin 40.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin ancak kusur ve gerçek zarar miktarından poliçe limiti ile sorumlu olabileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı
6. … 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.12.2014 tarihli ve 2014/832 Esas, 2014/402 Karar sayılı kararı ile; trafik kazasının 07.12.2004 tarihinde meydana geldiği, davanın ise 14.07.2010 tarihinde açıldığı, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 60/2 ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 109/1 ve 2 nci maddeleri uyarınca suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresinin dikkate alınmasının gerektiği, sürücü…’in … Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/875 Esas sayılı dosyasında yargılanmış olduğu ve mahkeme 15.03.2011 tarihli kararı ile mahkûmiyetine dair verilen kararının henüz kesinleşmediği, sürücü dava konusu kazadan dolayı yargılanıp 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 89/1 inci maddesi gereğince cezalandırıldığından eldeki davada uygulanması gereken ceza zamanaşımı süresinin aynı Kanun’un 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıl olduğu, davanın sekiz yıllık ceza zamanaşımı süresinin dolmadan açıldığı gerekçesiyle; davanın kabulü ile trafik kazası sonucu %13 oranında malül kalan davacının gerçek maddi zararı olan 12.041,34 TL’nin 29.06.2010 olan temerrüt tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 05.04.2018 tarihli ve 2015/8607 Esas, 2018/3879 Karar sayılı kararı ile;
“…1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre davacı … vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle … göremezlik tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. Maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ayrıca, ceza davasında şahsi hak talebinde bulunmak şartıyla davaya müdahil olarak katılma halinde de dava zamanaşımı süresinin kesileceği gözardı edilmemelidir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, 16.04.2008 gün 2008/4-326-325, 09.10.2013 gün 2013/4-36-1457 sayılı kararları)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava 14/07/2010 tarihinde açılmış, davalı … Sigorta Ve … Şirketler Birliği … Müdürlüğü vekili, süresinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davaya konu kaza, 07/12/2004 tarihinde gerçekleşmiştir. Kaza sonucunda davacı yaralanarak, ceza dosyasında davaya müdahil olarak katılmış, ancak şahsi hak talebi saklı tutulmamıştır. Eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK’nın 102/4. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihiyle uzamış ceza zamanaşımı süresi de dolmuştur. Hal böyle iken, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ceza zamanaşımının 8 yıl kabul edilip eksik inceleme ile ve yanılgılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
9. … 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.01.2020 tarihli ve 2018/1169 Esas, 2020/17 Karar sayılı kararı ile; mahkemece bozma öncesi gerekçeli kararda hatalı değerlendirme yapılarak davanın ceza zamanaşımı süresinde açıldığının belirtildiği, davanın ceza zamanaşımı süresinde açıldığı yönündeki gerekçe hatalı olsa da 2918 sayılı KTK’nın 109/1 inci maddesi hükmüne göre zamanaşımının başlaması için zararın da öğrenilmesinin gerektiği, zararın öğrenilmesinin davacının malûliyetini ve malûliyet oranını öğrenmesini de kapsadığı, buna göre davacının malûliyet oranını Kazan Devlet Hastanesinin 03.05.2010 tarihli raporu ile öğrendiği, davanın ise 14.07.2010 tarihinde açıldığı, kaza tarihinin 07.12.2004 olduğu dikkate alındığında davanın iki ve on yıllık süreler içinde ve süresinde açıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
10. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davanın zamanaşımı süresi içinde açılıp açılmadığı, buradan varılacak sonuca göre davanın zamanaşımı yönünden reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
14. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
15. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarında mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilmektedir.
16. Somut olayda; mahkemece verilen ilk kararda, davacının malûliyetine sebebiyet veren sürücünün … Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasında yargılanmış olduğu ve mahkeme 15.03.2011 tarihli kararı ile mahkûmiyetine karar verildiği, ceza mahkemesinin kararının henüz kesinleşmediği, sürücünün dava konusu kazadan 5237 sayılı TCK’nın 89/1 inci maddesi gereğince cezalandırıldığından davada uygulanması gereken ceza zamanaşımı süresinin aynı Kanun’un 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıl olduğu, davanın ceza zamanaşımı süresinin dolmadan açıldığı gerekçesine yer verdiği; hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine Özel Dairece; “…Eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK’nın 102/4. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihiyle uzamış ceza zamanaşımı süresi de dolmuştur. Hal böyle iken, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ceza zamanaşımının 8 yıl kabul edilip eksik inceleme ile ve yanılgılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle hükmün bozulduğu; ilk derece mahkemesince verilen direnme kararında bu kez; “…mahkememizce (bozma öncesi) gerekçeli kararda hatalı değerlendirme yapılarak davanın ceza zamanaşımı süresinde açıldığının belirtildiği, davanın ceza zamanaşımı süresinde açıldığı yönündeki gerekçe hatalı olsa da, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. Maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne göre zamanaşımının başlaması için zararın da öğrenilmesi gerektiği, zararın öğrenilmesinin davacının maluliyetini ve maluliyet oranını öğrenmesini de kapsadığı, buna göre davacının maluliyet oranını Kazan Devlet Hastanesinin 03/05/2010 tarihli raporu ile öğrendiği, davanın ise 14/07/2010 tarihinde açıldığı, kaza tarihinin 07/12/2004 olduğu dikkate alındığında davanın 2 ve 10 yıllık süreler içinde ve süresinde açıldığı…” gerekçesine yer verildiği anlaşılmaktadır.
17. Görüldüğü üzere mahkemece ilk kararda KTK’nın 109/2 nci maddesine dayanılmış iken direnme adı altında verilen kararda KTK’nın 109/1 inci maddesinin uygulanması gerektiği belirtilip, zamanaşımının başlangıcı konusunda hangi tarihin esas alınması gerektiği konusunda da farklı bir gerekçeye dayanılmıştır.
18. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil yeni bir gerekçeye dayalı olarak verilen yeni hüküm bulunmaktadır.
19. Hâl böyle olunca yeni hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmelidir.
20. Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-III/1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
05.04.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
Yz…..Md. YSM