Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2021/306 E. 2022/1363 K. 20.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/306
KARAR NO : 2022/1363
KARAR TARİHİ : 20.10.2022

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali ve tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … İş Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik davalı … vekilinin istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi tarafından verilen davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine dair karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HKM) 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davacı vekilinin duruşma isteminin reddine oy birliğiyle karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin veteriner hekim …’e ait işyerinde işlerin yoğun olduğu dönemde saha elemanı olarak koyunların aşılanması, büyükbaş hayvanların tohumlanması ve doğum işlerinde çalıştığını, işe giriş bildirgesinin verilmesine, sigorta primlerinin yatırılmasına rağmen davalı işyerinde fiilen çalışmadığından bahisle davalı Kurum tarafından hizmetlerinin iptal edildiğine ileri sürerek 05.08.2012-31.01.2013 tarihleri arasındaki süreye ilişkin iptal edilen hizmetinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, sosyal güvenlik denetmeni tarafından 17.09.2015 tarihinde yapılan denetim sonucunda hazırlanan 15.02.2016 tarihli raporda davacının sigorta bildirimlerinin gerçeği yansıtmadığı yönünde yapılan tespite istinaden davacının …’e ait işyerinden bildirilen hizmetlerinin iptal edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. … İş Mahkemesinin 31.10.2017 tarihli ve 2016/257 E., 2017/486 K. sayılı kararı ile; veteriner hekim …’e ait işyerinin davacının işe alındığı tarihten yaklaşık bir yıl kadar önce kurulduğu, çalışma alanı ağırlıklı olarak kırsal alan olan dava dışı işverenin veteriner hekimlik faaliyetlerini gerçekleştirebilmek amacıyla kırsal alanı ve bu alanda iş yapabileceği potansiyel hayvancılık işletmeleri tanıyabilmesi ve kendi işyerinin tanıtımını yapabilmesi için sahada çalışabilecek personel ihtiyacının olabileceği ayrıca davacının çalışmasının geçtiği dönemde işverenin aktif olduğu, … Ağır Ceza Mahkemesinin 18.04.2017 tarihli ve 2016/187 E., 2017/183 K. sayılı kararı ile beraat kararı verildiği de dikkate alındığında davacının …’e ait işyerinde 05.08.2012-31.01.2013 tarihleri arasında hizmet akdi ile çalıştığı kanaatine ulaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. … İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 12.06.2018 tarihli ve 2018/358 E., 2018/1145 K. sayılı kararı ile; Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen beraat kararının davacının sigortalı çalışan olup olmadığının tespiti bakımından bağlayıcı olmadığı, dava dışı işyerinde veterinerlik hizmetinin yanı sıra ürün satışı da yapıldığı, işyerinin bulunduğu yerleşim yerinin küçük olması nedeniyle işverene kısa zamanda ulaşmanın mümkün olduğu, zabıta amirliğince düzenlenen tutanakta işyerinde hafta içi çalışanın olmadığının, …’in işyeri dışında olduğunda telefonla çağrıldığının belirtildiği, komşu işyeri çalışanı olan tanıkların uyuşmazlık konusu dönemde işverenin denetimi ve gözetimi altında çalışan olup olmadığına dair açıklayıcı beyanlarının bulunmadığı, özlük dosyasında yer alan ücret bordroları ve puantaj kayıtları sonradan düzenlenmiş olabileceğinden bu belgelerin ücretin elden ödendiği iddiasını ispatlamaya yeterli olmadığı, davacı ile işveren arasında bağımlılık ilişkisinin oluşmadığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25.06.2020 tarihli ve 2020/1511 E., 2020/3970 K. sayılı kararı ile; “…Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi (6098 Sayılı Borçlar Kanunu 74.md.) hükmü gereğince, hukuk hâkimi, ceza mahkemesinde verilen beraat ve ceza hukukunun kusur ve zarar sorumluluğuyla ilgili hükümleriyle bağlı değil ise de; kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hâkimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralın da doğal bir sonucudur.
Davaya konu somut olayda; … … Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 15.02.2016 tarihli Denetmen Raporu ile dava dışı …’ e ait veteriner hekimliği işyerinden 03.03.2013-31.01.2016 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanunun 4/a maddesi kapsamında Kuruma yapılan bildirimlerin iptali gerektiğine dair tespit üzerine, hizmet bildirimlerinin yapıldığı işyeri sahibi, işyeri muhasebecisi ve aralarında davacının da bulunduğu sekiz sigortalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, … Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/187 E. sayılı dosyasında “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik” suçundan açılan kamu davasının, tüm sanıkların Beraatine dair 18.04.2017 tarihinde 2017/83 K. sayılı karar ile sonuçlandığı, katılan … vekilinin istinaf başvurusunun ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10.Ceza Dairesinin 21.02.2018 tarihli, 2017/1270 E. sayılı ilamı ile esastan reddine, kesin olarak karar verildiği görülmüştür.
Söz konusu ceza davasında, işveren …’ e ait işyerinin açılışı ile işyerinin faaliyetinin ve tüm sanıkların ücret bordroları ve sigorta prim ödemelerinin yasal düzenlemelere uygun olduğunun tespiti ile fiili çalışma şartının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun araştırıldığı; bu kapsamda veteriner hekimin geniş bir alanda çalıştığı, saha çalışmasının yoğun, gece-gündüz faaliyetinin yüksek olduğu belirtilerek, işveren sanığın tüm çalışanların hangi dönem ne iş yaptığına dair açıklamaları ile diğer sanıkların ve dinlenen üç tanığın ifadelerinin örtüştüğü, sigorta prim ödemelerine göre aynı dönemlerde birlikte çalıştıkları tespit edilen sanıkların da birlikte fiilen çalıştıkları kişileri anlattıkları, ayrıca SGK denetmenlerine verilen sanık ifadelerinde anılan işyerinin adresi, etrafında bulunan işyerleri ve binalar ile işyerinin iç mekan özelliklerine dair mevcut durumu anlatır geçerli bilgiler verdikleri, ücret ödemelerinin elden alındığı ve bordrolardaki imzaların ise kendilerine ait olduğuna dair beyanları gözetilerek çalışmaların fiili olduğu kanaati ile üzerlerine atılı suçların yasal unsurlarının oluşmadığından beraatlerine karar verildiği, böylece davacının fiilen çalıştığı ceza davasında maddi olgu olarak kesinleştiğinden ve iptale konu döneme ilişkin primlerinde ödendiği gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, davanın reddine dair kararı bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 04.11.2020 tarihli ve 2020/901 E., 2020/1428 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten … tarafından …’e ait işyerinde 02.11.2011-30.01.2016 tarihleri arasında iptal edilen hizmetinin tespiti istemiyle açılan davada Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 12.06.2018 tarihli ve 2018/363 E., 2018/1149 K. sayılı kararı ile benzer gerekçelerle davacının haftada 1 gün olmak üzere ayda 4 gün temizlik işçisi olarak çalıştığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25.06.2020 tarihli ve 2020/1509 E., 2020/3976 K. sayılı kararı ile onandığı, bu itibarla Yargıtay 10. Hukuk Dairesince ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararının bağlayıcı olmadığının kabul edildiği, öte yandan …’e ait işyerinden sigortalı gösterilen ancak veterinerlikle ilgisi bulunmayan mimar gibi kişilerin fiilen çalıştığının kabul edilmesinin işin doğasına ve dosya içerine aykırı olacağı, Kurumun farklı tarihlerde yaptığı denetimlerde işyerinin kapalı olduğuna, telefonla arandığı takdirde işverenin işyerine geldiğine ilişkin tespitleri karşısında küçük bir dükkan niteliğindeki işyerinde büro elemanı gibi işçi de çalıştırılmadığının anlaşıldığı, dosya kapsamına göre toplanan delillerden edinilen kanaat sonucunda ceza mahkemesi tarafından verilen ve vakıa tespiti mahiyetinde olmayan beraat kararının bağlayıcı bulunmadığı, bu nedenle iptal edilen dava konusu hizmetlerin gerçek olmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
13. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacının dava dışı …’e ait işyerinde fiilen çalıştığına dair maddi olgunun tespiti içeren ceza mahkemesi kararının bağlayıcı olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre uyuşmazlık konusu çalışma dönemine ilişkin primlerin de ödendiği gözetildiğinde mahkemece verilen davanın reddine dair kararın doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
14. Öncelikle konuya ilişkin mevzuattaki düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

15. Sahte sigortalılığa dayanan davalar özü itibariyle sahte olduğu ileri sürülerek iptal edilen çalışmanın gerçek olduğunun tespiti istemini de içerdiğinden esasında hizmet tespiti içerikli dava türlerindendir.
16. Dava türü bu şekilde ortaya konulduktan sonra belirtmek gerekir ki 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20’inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” yönünde düzenleme bulunmaktadır.
17. Bu durumda 01.10.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin hizmet tespiti uyuşmazlıklarında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun); bu tarihten sonraki dönem bakımından ise 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup uyuşmazlık konusu dönem dikkate alındığında davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun hükümleridir.
18. 5510 sayılı sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86. maddesinin 8. fıkrasında ise “Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
19. Öte yandan Kanunda öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak bu kimselerin ayrıca Kanunda sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 5510 sayılı Kanun’un 4. ve 92. maddeleri gereğidir.
20. Ne var ki sigortalılığın oluşumu için fiilî çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili ve gerçek bir çalışmanın varlığı tespit edilmediği sürece sigortalılıktan söz edilemez.
21. Bu aşamada ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, başka deyişle ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmalıdır.
22. Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74. maddesinde (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 53. maddesi) düzenlenmiş olup hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
23. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin medeni hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
24. Uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın “Ceza hukuku ile ilişkisinde” başlıklı 74. maddesinde; “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmü yer almaktadır. Hemen belirtilmelidir ki aynı doğrultudaki düzenleme mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde de bulunduğundan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesine ilişkin açıklamalar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi için de geçerlidir.
25. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesindeki açık hüküm karşısında ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet bağı gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
26. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını belirleyen ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E, 2011/231 K. sayılı kararı; 06.06.2018 tarihli ve 2017/15-248 E, 2018/1175 K. sayılı kararı).
27. Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (HGK’nın 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 E., 1989/472 K. sayılı ilamı).
28. Somut olayda; dava dışı işveren veteriner hekim … tarafından davacı adına işe giriş bildirgesi verilmesine ve sigorta primlerinin ödenmesine rağmen davalı Kurum tarafından sosyal güvenlik denetmeni tarafından düzenlenen rapora istinaden sigorta bildirimlerinin gerçeği yansıtmadığından bahisle davacının hizmetlerinin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
29. Öte yandan davacı hakkında kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçundan dolayı açılan kamu davası sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin 18.04.2017 tarihli ve 2016/187 E., 2017/83 K. sayılı kararı ile sigorta prim ödemeleri, sanıkların birbirini doğrulayan savunmaları ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı dikkate alındığında bahse konu işyerinde fiilen çalıştığı gerekçesiyle davacının beraatine dair verilen kararın istinaf yolundan geçerek kesinleştiği tespit edilmiştir.
30. Bununla birlikte duruşmada ve keşifte dinlenen davacı ve kamu tanıklarının davacının iddia ettiği işin niteliğini, çalışma şeklini ve süresini doğrulayan beyanda bulundukları, bilirkişi heyeti tarafından uyuşmazlık konusu olan çalışma döneminde işyerinin faal olduğu ve işverenin sahada çalışacak işçiye ihtiyacının bulunduğunun belirtildiği görülmüştür.
31. Bu itibarla ceza davasında davacının dava dışı …’e ait işyerinde fiilen çalıştığına dair maddi olgunun tespit edilmesi, davacının iddiasını doğrulayan tanık beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde; davacının dava dışı …’e ait işyerinde 05.08.2012-31.01.2013 tarihleri arasında hizmet akdi ile çalıştığı, Kuruma yapılan bildirimlerin fiili ve gerçek çalışmaya dayandığı sonucuna ulaşılmıştır.
32. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
33. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesin,
Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.