YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/250
KARAR NO : 2021/603
KARAR TARİHİ : 20.05.2021
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 11.02.2015 havale tarihli dilekçesinde; müvekkilinin davalının da bir daire sahibi olduğu binada dört dairesinin bulunduğunu, binanın tadilatının müvekkili tarafından 22.000TL ödenerek yaptırıldığını, davalının bu bedelin ve tadilat sırasında kesilen idari para cezasının hissesine düşen kısmından sorumlu olduğunu, bu kapsamda alacaklarının tahsili yönünde davalı aleyhine takip başlattıklarını ancak takibe haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili (ilk bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında) yasal süresi içerisinde verdiği 14.02.2018 havale tarihli cevap dilekçesinde; haksız ve mesnetsiz iddialara dayalı davanın reddi gerektiğini savunmuş, sonrasında 23.08.2019 tarihli dilekçeyle savunmalarını ıslah etmiş, alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak zamanaşımı def’ini dile getirmiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ön inceleme aşamasında dosya üzerinden verdiği 11.02.2015 tarihli, 2015/64 E., 2015/42 K. sayılı kararı ile uyuşmazlığın çözümlenmesinde tüketici mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın reddine karar vermiş; davacı vekilinin temyiz itirazları üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.12.2017 tarihli, 2016/11003 E., 2017/18160 K. sayılı kararı ile olayda tüketici mahkemelerinin görevli olmadığı, işin esasına girilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
7. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda 26.11.2019 tarihli ve 2018/68 E., 2019/611 K. sayılı karar ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 82. maddesine göre sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak iddialarının iki yıllık zamanaşımına tabi olduğu, somut olayda alacağın zamanaşımına uğradığı ve davalı tarafça bu def’in usulüne uygun şekilde dile getirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 3. Hukuk Dairesince 03.06.2020 tarihli ve 2020/520 E., 2020/2570 K. sayılı kararı ile; “…Dava, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece bozma ilamından sonra yapılan yargılamada, davalı tarafından sunulan 23/08/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile zamanaşımı definin ileri sürüldüğü ve mahkemece de davalının ıslahı dikkate alınmak suretiyle davanın zamanaşımından reddine karar verildiği görülmüştür. Uyuşmazlık, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra davalı tarafından yapılan taraf usul işlemi olan ıslahın mahkemece dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 177nci maddesinde belirtildiği üzere, ıslah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Mahkemece, tahkikat aşamasının tamamlanmasının ve karar verilmesinin ardından verilen bozma kararından sonraki yargılama aşamasında ıslah yapılması mümkün değildir.
Islah kurumu, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’ un 83’üncü ve ardından gelen maddelerinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın ise 176’ncı ve devamı maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Islah, davacı veya davalının iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku kurumudur.
Islahın yapılması bakımından kanunda bir sınırlama yapılmıştır. HMK’nın 176’ncı maddesinde (HUMK m. 83), davanın her iki tarafının da yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; HMK’nın 177’nci maddesinde (HUMK m. 84, 85) ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği belirtilmiştir.
Yargıtayın bozma ilamı üzerine, davanın yeniden ilk derece mahkemesinde görülmesi aşamasında ıslah yapılıp yapılmayacağı konusunda ise kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu konuda 1086 sayılı HUMK zamanında verilmiş olan 04/02/1948 gün ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun seksen dördüncü maddesinin açık hükmü dairesinde ıslah, tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabilip Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra tarafların bu yoldan faydalanması mümkün değildir. Ayrıca, ıslahla ilgili kuralların yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanarak bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 06/05/2016 gün ve 2015/1 Esas 2016/1 Karar sayılı kararında 04/02/1948 gün ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına benzer gerekçelerle “Bozma ilamı sonrası ıslah yapılamayacağı ve İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiş, yine Hukuk Genel Kurulu’nun 23/05/2018 tarihli, 2015/22-867 Esas ve 2018/1116 Karar sayılı ilamında da benzer hususlar vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, Dairemizin 25/12/2017 tarihli bozma ilamı sonrasında mahkemece yapılan yargılamada davalı tarafından 23/08/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile ileri sürülen zamanaşımı defi dikkate alınmak suretiyle mahkemece davanın reddine ilişkin hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki yukarıda ifade edilen Yasa hükümleri ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da nazara alındığında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından, davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı definin dikkate alınamayacağı hususu tartışmasızdır. Bu halde mahkemece işin esasına girilerek sonucu dairesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Mahkemece 20.10.2020 tarihli ve 2020/418 E., 2020/461 K. sayılı kararı ile; HMK’nın 177. maddesine 28.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun ile eklenen ikinci fıkrası ile Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği hükmünün getirildiği ve usul hükmü itibariyle yürürlüğe girdiği, davalı tarafından mahkemenin ilk kararının bozulmasından sonra yapılan ıslah ile ileri sürülen zamanaşımı def’inin tahkikatın devam ettiği aşamada yapıldığı anlaşıldığından yeni yasal düzenleme gereğince davalının süresi içerisinde ıslah ile zamanaşımı def’inde bulunduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ön inceleme aşamasında dosya üzerinden verilen görevsizlik kararının bozulması sonrasında davalının ıslahla zamanaşımı def’ini ileri sürmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
13. Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
14. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile HMK’ya eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
15. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
16. Somut olayda ise mahkemece bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin bozma kararı verilmesinden sonra ilk karar gerekçeleri yanında HMK’nın 177. maddesine 28.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun ile eklenen ikinci fıkra hükmüne dayanılarak direnme hükmü tesis edilmiştir. Söz konusu düzenleme bozma kararının verildiği tarihte henüz yürürlükte olmadığından Özel Dairece somut olaya etkisi değerlendirilmemiştir. Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar bu nedenle yeni hüküm niteliğindedir.
17. Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, davacı vekilinin söz konusu hükmün iptali yönünde Anayasa Mahkemesine başvurulması talebinin ve yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.05.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.