YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2021/249
KARAR NO : 2022/1746
KARAR TARİHİ : 15.12.2022
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “tazminat” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda … Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl ve birleşen davaların reddine ilişkin karar, asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl ve Birleşen Davalarda Davacı İstemi:
4. Asıl ve birleşen davada davacı vekili; … … Göğüs Kalp ve Damar Hastalıkları Eğitim Hastanesinin gerek kendi ihtiyaçları gerekse … Meslek Hastalıkları Hastanesi için kan gazı ve otoanalizör cihazlarının bakım, onarım ve yedek parçaları ile kit ve solüsyon alımlarında usulsüzlük yapıldığının bakanlık müfettişlerince ortaya çıkarıldığını, 30.06.2004 tarihli müfettiş raporunda, satıcı firmalar … Kimya San. ve Tic. Ltd. Şti. (… Ltd. Şti.) ve ondan yetki alan … Laboratuvar Cihazları San. ve Tic. Ltd. Şti. nin (… Ltd. Şti) rayicin çok üstünde yüksek bir bedelle bu tıbbi cihaz, malzeme ve bakım işini sağladıklarını, … Ltd. Şti.’nin bir çok alımda tek yetkili olarak ihaleye girip fiyat verdiğini, bir kısım ihalelerde ise paravan şirketler kullanılarak bu şirketlere çok yüksek fiyat talep ettirip en elverişli teklifin davalı firma tarafından yapılmış intibaının uyandırıldığını, ancak soruşturmada paravan firmaların bu tekliflerden haberleri olmadığı hususunun ortaya çıktığını, satın alma komisyonunda yer alan baştabip …, baştabip yardımcısı …, üye Müdür …’un komisyon üyesi olarak görevlerini layığı ile yapmadıklarının, tüm alımlarda yer alan personel …’nin de tüm alımlarda bu firmalara iştirakçi olarak katılıp, neticeten 103.663,82TL Hazine zararına neden olduklarının tespit edildiğini ileri sürerek bu bedelin zarar tarihinden itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) gereğince işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve Birleşen Davalarda Davalılar Cevabı:
5. Asıl ve birleşen davada davalılar cevap dilekçelerinde, iddiaların doğru olmadığını, yapılan bir usulsüzlük bulunmadığını belirterek davaların reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
6. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.02.2009 tarihli ve 2006/106 E., 2009/56 K. sayılı kararı ile; asıl davaya ilişkin yapılan yargılama sonunda alınan ilk bilirkişi raporu benimsenerek talep edilen Hazine zararının gerçekleştiği, davalı … Ltd. Şti. ve ondan yetki alan … Ltd. Şti.’nin … Eğitim Hastanesine kasıtlı olarak ve gitgide artan fiyatlarla rayiç bedellerinin çok üstünde işbirliği içinde satış yaptıkları, bu şekilde Hazine zararına neden oldukları, davalı …’un alım komisyonu müdürü olarak kendisine Devlet İhale Kanunu ve Kamu İhale Kanunu’nun yüklediği sorumlulukları yerine getirmediği, personel …’nin mevzuatı bilmediği ya da kasıtlı davranışı ile zarardan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 103.663,82TL’nin 30.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek AATUHK gereği faiziyle birlikte davalılar … Ltd. Şti ve … Ltd. Şti ile … ve …’dan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı :
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 21.03.2011 tarihli ve 2010/8993 E., 2011/4162 K. sayılı kararı ile; “…1-İncelenen Dosya içeriğine göre; Mahkemece yargılama esnasında aldırılan ve hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporunun dosya içeriğindeki teftiş raporu ile birlikte değerlendirildiğinde kabule şayan bulunduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verildiği belirtilmiş ise de; bilirkişi raporunun tarafların, Mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bulunmayıp, soyut ifadelere dayandığı anlaşılmaktadır.
Davacı, davalıların filleri neticesi, yapılan ihaleler nedeni ile zarara uğradığını bildirerek tazminat talebinde bulunmuş, davalılar ise davanın yersiz açıldığını belirterek davanın reddini dilemektedirler, o halde, davacının dava konusu zarara neden olunduğu belirtilen ihaleler nedeni ile bir zarara uğrayıp uğramadığı hususu araştırılmalıdır. Bu amaçla yapılan ihalelere ilişkin olarak tüm belgeler getirtilerek, ihalelerin gerçekleştiği tarihler itibariyle fiyat araştırması yapılıp yapılmadığı, belirlenen fiyatların piyasa rayiçlerine uygun olup olmadığı, davalı firmalar dışında başkaca firmalara ihale için teklif götürülüp götürülmediği v.b hususlar ile neticeten dava dilekçesine konu hususların sabit olup olmadığı hususlarının uzman bilirkişiler aracılığı ile araştırılarak, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, gerekçeli raporla belirlenmesi gerekir. Mahkemece açıklanan hususlarda gerekli araştırma yapılmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
9. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.01.2015 tarihli ve 2012/188 E., 2015/20 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyulması suretiyle yapılan yargılamada, yetkisizlikle tefrik edilerek gönderilen dosyanın eldeki dava ile birleştirildiği, yapılan araştırma sonunda Sağlık Bakanlığında söz konusu ihalelerle ve ihaleye konu alımlarla ilgili bir piyasa araştırması ya da davalı şirketlerle ilgili bir belgenin bulunmadığının görüldüğü, ancak … Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 16.08.2013 tarihli ve 6138 sayılı yazısından başka firmalardan da teklif alındığı ve gerekli ihale duyurularının yapıldığının anlaşıldığı, uzman bilirkişilerden yeni bir heyet oluşturularak ikinci bilirkişi raporunun alındığı ve buna göre Hazine zararının oluşmadığının, davalı görevlilerin kusur ya da ihmallerinin bulunmadığının belirtildiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 04.05.2017 tarihli ve 2015/28577 E., 2017/5569 K. sayılı kararı ile; “…Davacı eldeki dava ile davalıların filleri neticesi, yapılan ihaleler nedeni ile zarara uğradığını ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuş, davalılar ise davanın reddini dilemişlerdir. Davanın kabulüne dair kararın davalılarca temyizi üzerine Dairemizin 2010/8993 E. ve 2011/4162 K. sayılı ilamı ile; davacının dava konusu zarara neden olunduğu belirtilen ihaleler nedeni ile bir zarara uğrayıp uğramadığı hususunun araştırılması gerektiği, bu amaçla yapılan ihalelere ilişkin olarak tüm belgeler getirtilerek, ihalelerin gerçekleştiği tarihler itibariyle fiyat araştırması yapılıp yapılmadığı, belirlenen fiyatların piyasa rayiçlerine uygun olup olmadığı, davalı firmalar dışında başkaca firmalara ihale için teklif götürülüp götürülmediği v.b hususlar ile neticeten dava dilekçesine konu hususların sabit olup olmadığı hususlarının uzman bilirkişiler aracılığı ile araştırılarak, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, gerekçeli raporla belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılamada yeni bilirkişi heyetinden rapor alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki; bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen, alınan bilirkişi raporunun bozma ilamında belirtilen hususları açıklığa kavuşturmadığı, davalı şirketlerin sorumluluğu bulunup bulunmadığı hususlarının tartışılmadığı, böylece bozma ilamının gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
O halde Mahkemece, konusunda uzman bilirkişi heyetinden bozma gereklerini karşılar şekilde taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.11.2019 tarihli ve 2019/263 E., 2019/524 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, hükme esas alınan bilirkişi raporunda birinci bozma kararında belirtilen hususların tartışıldığı ve raporun taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunun taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlık konusu itibari ile öncelikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) düzenlenen bilirkişi delili hakkında açıklamalarda bulunmakta fayda vardır.
16. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266/1. maddesi; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez” düzenlemesini içermektedir. Bilirkişi incelemesinin esası; uyuşmazlığın çözümünde gerekli olan özel veya teknik bilgiyi dava dosyasına temin etmektir. Bu bağlamda hâkim, hukuk bilgisi dışında kalan ve niteliği gereği özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususları, alanında uzman kişi veya kişiler aracılığıyla inceleyecek ve elde edilen bilgi ile yapılacak değerlendirme sonucu karar tesisi için gereken kanaate ulaşabilecektir.
17. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282. maddesi ile hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği belirtilmiştir. Buradan hareketle bilirkişi incelemesi, HMK’da yer alan “kesin delil” ve “takdiri delil” şeklindeki tasnifte, takdiri deliller içerisinde yer almaktadır. Bir vakıanın doğruluğunun belirlenmesi için ileri sürülen takdiri delilin ispat gücü, hâkimin bu konuda vicdani kanaatiyle yapacağı değerlendirme ile belirlenir. Bu çerçevede takdiri deliller içerisinde yer alan bilirkişi incelemesinin dosyaya sağlamış olduğu özel veya teknik bilgi ya da tespit vasıtasıyla, inceleme konusu olan vakıalara dayalı iddiaların ispatı hususunda hâkimde oluşan kanaat neticesinde bir karar verilir. Bu aşamada hâkim, uyuşmazlık konusuyla ilgili kanun tarafından tanınan takdir yetkisi çerçevesinde, olumlu ya da olumsuz bir karar vermek için gerekli olan kanaatin oluşumunda, bilirkişi raporunu dosya kapsamındaki diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirerek bir karar tesis edecektir.
18. Bilirkişi raporunun serbestçe değerlendirilmesinde kastedilen; raporda ulaşılan sonuç hakkında taraflarca ileri sürülen iddiaların ispatına dair Kanun’da aranan düzeyde bir kanaatin oluşumu için hâkim tarafından yapılan muhakemedir. Ancak ayrıca belirtilmelidir ki; hâkim tarafından hukuka ve hakkaniyete uygun karar tesisinde gerekli olan kanaatin oluşumu için HMK’nın 282. maddesi çerçevesinde bilirkişi raporuna ilişkin olarak yapılacak değerlendirmenin, hukukî sınırlar içerisinde ve uyuşmazlık konusu somut vakıaya uygun nitelikte olması gerekir. Başka bir anlatımla; hâkim bilirkişi raporunu değerlendirirken dava konusu vakıaya ilişkin tutarlı, mantıkî ve hukukî gerekçeler ortaya koymalıdır. Bu kapsamda bilirkişinin uzmanlık alanı ve bilgisi, raporun mahkemece tanımlanan görev çerçevesinde düzenlenip raporda varılan sonucun somut olaya uygun ve anlaşılır olup olmadığı gibi hususlar, bilirkişi raporunun değerlendirmesinde hâkim tarafından nazara alınması gerekir (Erdoğan, Ersin/ Üçüncü, Sümeyye Hilal: Bilirkişilik Kurumu ve Bilirkişi Raporunun Delil Değerine İlişkin Bazı Sorunlar, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2010, C. 10, S. 1, s. 372 vd.). Sözü edilen bu takdir hakkının kapsamı, hâkimin hukukî olmayan özel ve teknik bilgiye ilişkin konularda, doğrudan doğruya kendi yorumuna ve anlayışına göre hüküm verebileceği anlamına da gelmemektedir. Zira eksik inceleme ve araştırma ile hukukî olmayan yoruma dayalı olarak hatalı değerlendirme sonucu hüküm kurulamayacağı açıktır.
19. Mahkemece bilirkişi incelemesine başvurulduğunda; raporun, olayın özelliklerine ve uyuşmazlığın çeşidine göre yapılması gerekli olan inceleme ve değerlendirmeleri içermesi, raporda hâkimin uyuşmazlığı çözmesi için gerekli olan tüm özel ve teknik bilgilere ve açıklamalara usulünce yer vermesi, tarafların iddia, savunma ve itirazlarını gerekçeleriyle ve olayın teknik özellikleriyle tartışması, bu tartışmanın da denetime elverişli olması gerekmektedir. Anılan bilirkişi raporunun teknik özellikleri taşımaması, denetime elverişli olmaması, mevcut bilirkişi raporları ile çelişki oluşturması ya da verilen bilgilere göre somut olayın özellikleri ve var olan teknik verilere göre kendi içinde çelişki oluşturur tarzda olması hâlinde söz konusu rapor hükme esas alınamayacaktır. Hâkim bu durumda, davayı aydınlatma yükümlülüğünün de bir gereği olarak, eksiklik veya belirsizliğin ya da çelişkilerin giderilmesi ve gerçeğin ortaya çıkarılması için bilirkişiden ek rapor almalı ya da yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmalıdır.
20. Bu aşamada hâkimin izleyeceği yöntem, HMK’nın 281. maddesinde; “(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. Bilirkişi raporuna karşı talebin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor veya imkânsız olması ya da özel yahut teknik bir çalışmayı gerektirmesi hâlinde yine bu süre içinde mahkemeye başvuran tarafa, sürenin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek süre verilebilir.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir” şeklinde gösterilmiştir.
21. Ayrıca aynı hususla ilgili olarak 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3/7. maddesi de; “Aynı konuda bir kez rapor alınması esastır; ancak rapordaki eksiklik veya belirsizliğin giderilmesi için ek rapor istenebilir” hükmünü haizdir. Bu bağlamda çözümü hukuk bilgisi dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektirdiği için bilirkişiye başvurulduğu hâllerde mahkeme, bilirkişi raporunda noksan veya müphem gördüğü hususların tamamlanması veya açıklanması için kendiliğinden veya tarafların itirazı üzerine bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Ayrıca bilirkişi raporları arasında çelişki varsa, çelişki giderilmeden karar verilemez. Ancak, bilirkişi raporunun noksan ve müphem bulunmadığı (tam ve açık bulduğu), itirazların daha önce incelenmiş veya dava dosyasındaki bilgilerle karşılanmasının mümkün olduğunun belirlendiği hâllerde mahkeme, ek rapor almadan veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmadan bilirkişi raporuna karşı yapılmış olan itirazları kendisi de inceleyebilecektir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. III, … 2001, s. 2761). Bu aşamada ayrıca belirtilmelidir ki; bilirkişilerin inceleme konusunda uzman olmadıklarının tespiti nedeniyle var olan eksikliğin, belirsizliğin veya çelişkinin ek rapor ile giderilmesi mümkün değilse, mahkemece yeniden belirlenecek bir bilirkişi veya bilirkişi heyeti vasıtasıyla yapılacak inceleme sonucunda bir karar verilmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle, çözümü için özel veya teknik bilgi gereken bir hususta hazırlanan bilirkişi raporunun, düzenleyen bilirkişilerin gerekli özel veya teknik bilgiden yoksun olmaları nedeniyle hükme esas alınacak niteliği haiz olmaması durumunda mahkemece, yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmaksızın karar verilemez.
22. Nitekim aynı ilkelere Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2021 tarihli ve 2017/11-2480 E., 2021/657 K.; 18.05.2022 tarihli ve 2022/(13)3-294 E., 2022/669 K. sayılı kararlaında da değinilmiştir.
23. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; asıl ve birleşen davada davacı bakanlık, yapılan ihalelerde davalıların fiilleri neticesinde zarara uğranıldığını ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuş; davalılar ise davaların yersiz açıldığını belirterek reddini savunmuşlardır. İlk Derece Mahkemesinin birinci kararıyla, dosyaya kazandırılan 30.04.2008 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, talep edilen Hazine zararının fiilen gerçekleşmiş bulunduğu, davalı … Ltd. Şti. ve ondan yetki alan … Ltd. Şti. nin … Eğitim Hastanesine kasıtlı olarak ve gitgide artan fiyatlarla rayiç bedellerinin çok üstünde olarak işbirliği içinde satış yaptıkları, bu nedenle Hazine zararına neden oldukları, davalı …’un alım komisyonu müdürü olarak kendisine Devlet İhale Kanunu ve Kamu İhale Kanunu’nun yüklediği sorumlulukları yerine getirmediği, personel …’nin de mevzuatı bilmediği ya da kasıtlı davranışı ile zarardan sorumlu oldukları görüşü benimsendiği belirtilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; Özel Dairenin birinci bozma kararıyla anılan rapor yetersiz bulunmak suretiyle davacının dava konusu zarara neden olunduğu belirtilen ihaleler nedeni ile bir zarara uğrayıp uğramadığının araştırılması gerektiği, bu amaçla yapılan ihalelere ilişkin olarak tüm belgelerin getirtilmesi, ihalelerin gerçekleştiği tarihler itibariyle fiyat araştırılması yapılıp yapılmadığı, belirlenen fiyatların piyasa rayiçlerine uygun olup olmadığı, davalı firmalar dışında başkaca firmalara ihale için teklif götürülüp götürülmediği ve benzeri hususların araştırılması suretiyle taraf, mahkeme, Yargıtay denetimine elverişli ve gerekçeli bilirkişi raporu temini gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
24. Bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılamada dosyaya 18.09.2014 tarihli bilirkişi heyeti raporu sunulmuş ve rapordaki Hazine zararının oluşmadığı görüşü benimsenmek suretiyle İlk Derece Mahkemesinin ikinci kararıyla davanın reddine karar verilmiş ise de Özel Dairenin ikinci bozma kararıyla ilk bozma kararında belirtilen hususların açıklığa kavuşturulmadığı, davalı şirketlerin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususlarının tartışılmadığı, bu şekilde bozma ilamının gereğinin yerine getirilmediği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
25. Mahkemenin, Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, istisnaları bulunmakla birlikte, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
26. Usulî kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
27. Açıklandığı üzere ve somut olayda olduğu gibi, usulî kazanılmış haklar kanun yolunda da oluşabilmektedirler. Dolayısıyla, mahkemece bozma kararına uyulması neticesinde bozma kararının gereğinin yerine tam olarak getirilmesi gerektiği, bu hususun karşı taraf lehine kazanılmış hak teşkil ettiği açıktır. Bu nedenle davaya konu ihalelere ilişkin tüm belgelerin getirtilerek ayrıntılı şekilde incelenmesi gerekir. İhalelerin gerçekleştiği tarihler itibariyle fiyat araştırması yapılıp yapılmadığı, belirlenen fiyatların piyasa rayiçlerine uygun olup olmadığı, davalı firmalar dışında başkaca firmalara ihale için teklif götürülüp götürülmediği hususlarının, neticeten davacının zararının olup olmadığının varsa hangi kalemlerden oluştuğunun denetime elverişli şekilde açıklanması gerekmektedir. Varılacak sonuca göre de her bir davalının sorumluluğunun tek tek belirtilmesi lazımdır.
28. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, direnme kararına esas alınan bilirkişi heyeti raporunun Özel Dairenin ilk bozma kararını karşılar nitelikte ve yeterlilikte olduğu, gerekli incelemelerin yapıldığının anlaşıldığı, davacının zararını ispatlaması ve ortaya koyması gerektiği, başkaca araştırmaya gerek bulunmadığı, direnme kararının uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
29. Sonuç itibariyle, Mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmüne göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.12.2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.